Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/49 E. 2019/187 K. 24.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/544 Esas
KARAR NO : 2019/169

DAVA : Markanın kullanılmaması nedeni ile hükümsüzlüğü, iptal talepli
DAVA TARİHİ : 07/08/2014
KARAR TARİHİ : 16/04/2019

Taraflar arasında markanın kullanmama nedeniyle hükümsüzlüğü istemiyle açılan dava dosyası 3 nolu Fikri ve sınai Haklar Hukuk mahkemesinin 2014/194 esas numarasına tevzii edilmiş bu mahkemece yargılama devam edilip, bozma öncesi kapatılan 3.FSHHM’nin 2014/194 esas 2015/86 karar nolu dosyasında yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne dair verilen kararın yüksek mahkeme denetimindeyken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyası 11.HD nin bozma ilamı sonrasında uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2018/544 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının “…” markasını TPE nezdinde … no ile tescil ettirdiğini, davalının bu markayı kullanmadığını, müvekkilinin ise … tescil numaralı “…” markasının bulunduğunu, davalının markasının haksız rekabet oluşturduğunu, müvekkili firmanın bu durumdan dolayı maddi manevi zarara uğradığını iddia ile davalı Adına tescilli … tescil numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin markasının ayırt edici özellik taşıdığını, müvekkilinin markasını kullanımının davacı markasına iltibas oluşturmadığını,davacının zarar gördüğüne ilişkin somut bir delilinin bulunmadığını, davacının davaya dayanak olarak gösterdiği … sayıyla tescilli … markasının kapsamında yer alan 05. sınıf mallar dışında ki diğer mal ve hizmetler itibariyle davanın reddi istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Davanın konusu; davalı adına tescilli … sayılı “…” ibareli markanın 556 sayılı KHKnın 14. maddesi kapsamında 5 yılı aşkın süre kullanılmadığı iddiasıyla iptaline karar verilmesine ilişkindir.
Bozma öncesi kapatılan 3.FSHHM’nin 2014/194 esas 2015/86 karar nolu dosyasında yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekilince temyizi üzerine karar 11.HD’ce onanmıştır. Davalı vekili, bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Yargıtay 11.HD’nin 2016/10709 esas, 2018/5522 karar nolu bozma ilamına göre; Dava, kullanmama sebebiyle marka hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece verilen kabul kararı davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce onanmıştır. Ancak karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 gün ve 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin sözü geçen iptali kararı, kazanılmış hakları etkilememek kaydı ile derdest davalarda da dikkate alınacağından anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi için yerel mahkeme hükmünün bozulması gerektiğinden Dairemizin 22.02.2016 tarihli 2015/7566 Esas 2016/1782 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, yukarıda anılan gerekçeyle mahkeme kararının davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Gerekçesiyle bozularak dosya mahkememize gönderilmiş ve bozmaya uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Dava dosyası yüksek mahkeme denetimi aşamasındayken yani hüküm henüz kesinleşmeden Yargılamanın devamı sırasında, Anayasa Mahkemesinin 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı 14/12/2016 tarihli 556 Sayılı KHK’nın 14. Maddesinin Anayasanın 91. Maddesinin birinci fıkrasına aykırı olması sebebiyle iptaline dair kararın 06/01/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı anlaşılmıştır.
Markanın hükümsüzlük sebeplerinin sayıldığı MarkKHK m. 42/1-c’de “markanın kullanılması” kenar başlığını taşıyan 14. maddeye atıf yapılmakta ve söz konusu 14. maddeye aykırılığın bir terkin sebebi olduğu belirtilmekteydi, AYM’nin ilk iptal ettiği hüküm 42. madde düzenlemesi olduğundan, son iptal kararına kadar 14 . madde yürürlükte idi ancak iptali ile ilgili düzenlemenin resmi gazetede yayınlanması ile yasal boşluk oluştuğundan bu boşluğun hakimin hukuk yaratması ile doldurulup doldurulmayacağı hususunun tartışılması gereklidir. Zira AYM kararının sonuçlarının doğrucağı zaman ile 6768 sayılı yasanın markanın kullanılması gerekliliğini getiren SMK 9.maddesinin yürürlük tarihi dikkate alınıdığından zaman bakımından uygulanma sorunu doğmuştur.
6769 sayıyı yasanın 192. maddesi uyarınca 9.madde ancak SMK’nın RG’de yayımlandığı tarih olan 10.01.2017’den itibaren uygulanabilicektir, bilindiği gibi kanunlar kural olarak ileriye etkili olup, geçmişe etkili olmamaları esastır. Kanunun geçmişe etkili olması için buna ilişkin kanuni bir hüküm bulunmalıdır. Oysa 6769 sayılı yasa hükümleri incelendiğinde 6769 sayılı SMK’nun kanunun geriye etkili olacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi bunun yorum yolu doldurulması da mümkün değildir.
Usul hukukumuza geçerli olan hüküm her davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanması yönündedir. Bu açıdan yargılama devam ederken iptal edilen bir yasa hükmüne göre yargılamanın sürdürülmesi mahkemelerden beklenemez.
Her ne kadar Anayasamızın 90/5.maddesi uyarınca “usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.”düzenlemesi mecvut ise de esesen kişiye yada tüzel kişiliklere bir nevi mülkiyet hakkı tesis edilen bir belgenin( Marka hakkı, sahibine inhisari yetkiler veren ve gayri maddi bir nitelik arz eden sınai mülkiyet hakkıdır.) yasal dayanağı ulusal mevzuatta iptal edilmiş ise bunun uluslarası hükümlerin yorum yoluyla hakim tarafından doldurulması düşünülemez. Konvansiyon hükümlerinin yorum yöntemi TRIP’in 19.maddesinde düzenlenmektedir. Ancak , Konvansiyon hükmünün başlangıcında “tescil edilen markanın kullanılması bir memlekette mecburî ise” hükmü yer almakta, keza TRIPs’deki madde de “tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise” şeklinde başlamaktadır. Hükümden anlaşılan tescil sonrasındaki döneme yönelik olarak marka sahibinin kesin bir kullanım zorunluluğundan madde metninde bahsedilmemekte, markanın tescil sonrasında kullanılması yönünde ilgili ülkede bir şart/zorunluluk varsa, bu şartın uygulanmasına yönelik sınırlayıcı kurallar belirlenmektedir. Dolayısıyla Konvansiyon’un yöneldiği amaç, kullanım zorunluluğunu tanımak değil, markanın tescil sonrasındaki dönemde kullanılması düzenini kurallara bağlamaktır. İptal edilen KHK düzenlemesinde kanunkoyucu markanın kullanım zorunluluğunu marka sahibine öngörmüştü, dolayısıyla artık böyle bir hüküm bulunmadığı için uluslararası antlaşma hükümlerinin ancak var olan bir yasal düzenlemede “düzenleyici” etkisinden söz edilebilir, Uluslararası düzenleme hükümlerinin yorum yolu ile genişletilerek bir mülkiyet hakkı tesis eden belgenin yorum kuralları ile hakim tarafından boşluk doldurulması söz konusu değildir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararları 153./6. Bendinde belirtildiği üzere, geriye yürümez ise de; H.G.K’nun 31/03/2004 tarihli ve 156/194 sayılı kararında benimsenen görüşe göre de, iptal kararının kesinleşen işlem ve kararlara etkili olmayacağı, görülmekte olan davalarda ise, geriye yürümeme kuralının uygulanmayacağı, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının derdest dosyalar ve kesinleşmemiş dosyalar yönünden de uygulanacağı sonucuna varıldığından, somut uyuşmazlıkta da dava dosyasının henüz kesinleşmemiş olması sebebiyle 556 Sayılı KHK’nın 14. Maddesinin iptalinden dolayı davanın yasal dayanağı kalmamış bulunmaktadır.
Yukarda açıklanan nedenle ülkemizin taraf olduğu TRİPS hükümleri, Anayasanın 90. Maddesi kapsamında Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme olması nedeniyle fikri mülkiyet haklarından kaynaklanan uyuşmazlıklarda düzenleyeci etkisi yönünden uygulanabilir ise de, TRİPS ve Paris Sözleşmesinde belirtilen kullanmamaya ilişkin iptal sebebinin yasal boşluk doldurur şekilde yorumlanamayacağı, TRİPS’in markayı kullanma başlıklı 19. maddesinde yer alan Uluslar arası düzenlemenin doğrudan iç hukukta uygulanması gereken hüküm niteliğinde olmayıp, iptalle ilgili oluşturulacak ulusal yasalarda yapılması gereken uygulamaya ilişkin belirlemeyi yapacak referans hüküm niteliğinde bulunduğu anlaşıldığından somut olayda TRİPS 19. Maddenin uygulanamayacağı hususu sabittir.
Öte yandan davanın yasal dayanağının Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş olması nedeniyle yargılama giderlerinden sorumluluğun davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre belirlenmesi gerekir. Davalı kullanımını ispat edemediğinden, yani dava açmakta davacı haklı olduğundan ve bu konuda ilk derece mahkemesi kararı isabetli olduğundan daha önce verilmiş onama kararı da dikkate alınarak davacı lehine vekalat ücreti ödenmesi ve davacının yaptığı yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılması gerekmiştir. ( AYNI YÖNDE İstanbul BAM 16.HD’nin 2017/5741 Esas, 2019/320 karar sayılı ilamları)
Dolayısıyla esasen bir mülkiyet hakkı tesis eden marka tescil belgesinin (Marka hakkı, sahibine inhisari yetkiler veren ve gayri maddi bir nitelik arz eden sınai mülkiyet hakkıdır.) iptalininde ulusal yasa ile düzenlenmesinin gerektiği,yasal bir düzenleme olmadan oluşan boşluğun hakimin takdiri ile yada Uluslar arası mevzuat hükümleri ile doldurulamayacağı anlaşıldığından ; Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında, 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan DAVANIN REDDİNE, karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM:
1- Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında , 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan DAVANIN REDDİNE,
2-44,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 19,20 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Yargılama giderlerinden sorumluluğun davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre belirlenmesi hususu gözetilerek davacının yaptığı 25,20 TL peşin harç, 25,20-TL başvuru harcı ve 200 TL tebligat gideri olmak üzere toplam250,40-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Yine davanın yasal dayanağının Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş olması ancak davalı kullanımını ispat edemediğinden, yani dava açmakta davacı haklı olduğundan ve bu konuda ilk derece mahkemesi kararı isabetli olduğundan daha önce verilmiş onama kararı da dikkate alınarak davacı lehine vekalat ücreti ödenmesi gerektiğinden; Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerine göre hesaplanan 3931 TL. maktu ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde YARGITAY NEZDİNDE TEMYİZ YASA açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 16/04/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır