Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/378 E. 2021/230 K. 26.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/378 Esas
KARAR NO : 2021/230

DAVA : : Tasarımın hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 30/09/2013
KARAR TARİHİ : 26/05/2021

Taraflar arasında endüstriyel tasarımın hükümsüzlüğü davası İstanbul(Kapatılan) 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce 17.02.2015 tarihli ve 2013/220 E., 2015/33 K. sayılı kararın davalı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.05.2016 tarihli ve 2015/10838 E., 2016/5565 K. sayılı kararı ile bozulması üzerine mahkemece 2016/176 esas,2016/237 karar ve v22.11.2016 tarihli direnme kararı üzerine Yargıtay HGK’nun 2017/11-2074 esas-2019/477 karar ve 18.4.2019 tarihli bozma ilamı üzerine mahkememize gönderilmiş olup, dava dosyası yüksek mahkeme denetimindeyken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve bozma sonrasında dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2019/378 esas numarasına kayıtlanmış, mahkememizce taraflara bozma ilamı tebliğ edilmiş ve bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı firmanın yıllardır piyasada kamuya mal olmuş ve yenilik özelliği taşımayan tasarımları TPE’deki incelemesiz sistem tescili yolundan kötü niyetle istifade ederek … ve …sayıları ile tescil ettirdiğini, bu tescillerden … sayılı çoklu endüstriyel tasarım tescil belgesinin 3-6 ve 18 nolu ile … sayılı çoklu endüstriyel tasarım tescil belgesinin 10 ve 18 nolu tasarımlarının 554 sayılı KHK’nın aradığı yenilik ve ayırt edicilik özelliklere haiz olmadığını, bu nedenle bu tasarımların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini, dava sonuçlanıncaya kadar belgeden doğan hakların kullanımının tedbiren engellenmesine ve tescillerin 3. şahıslara devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesinifazlaya ilişkin hakları ile maddi-manevi tazminat isteme hakları saklı kalmak kaydıyla talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1978 yılından bu yana piyasada binlerce ürünlük portföyü ile potansiyeli yüksek bir firma olduğunu, müvekkilinin ar-ge çalışmaları ile ortaya çıkardığı ve tescil ettirdiği bu tasarımların görünüm ve estetik özellikleri ile piyasada rağbet gördüklerini, davacı yanın iddialarının doğru olmadığını, dava konusu tasarımların yeni ve ayırt edici olduklarını, özgün şekilde tasarlandığını, kendi adı ve markalarıyla piyasaya sunulduğunu ve sonrasında tescilin yapıldığını, müvekkilinin söz konusu tasarımları üzerinde rüçhan hakkının da bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
DELİLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; davalı adına tescilli … sayılı “…” ürün adlı endüstriyel tasarım tescil belgesinin 03-06 ve 18.sırasındaki tasarımlarının ile … sayılı aynı ürün adlı endüstriyel tasarım tescil belgesinin 10 ve 18.sırasındaki tasarımlarının yenilik ve ayırt edicilik özelliklerini taşımadıkları iddiasıyla kısmen hükümsüzlüğü taleplidir.
Bozma kararı öncesinde kapatılan mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu desenlerin sayısız seçenek sunularak eski yüzyıllarda dahi kumaş, kağıt, porselen gibi pekçok materyal üzerinde ve yüzeylerinde kullanıldığı, desenlerin anonim tanım içine girdiği, dolayısıyla tasarımların yenilik ve ayırt edicilik özelliklerine sahip olmadıkları gerekçesiye davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yargıtay 11.HD’nin 2015/10838 esas-2016/5565 karar ve 23.5.2016 tarihli bozma ilamına göre; “.. 6100 sayılı Kanun’un 184. maddesine göre, hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder. Tahkikatın bittiğinin tefhiminden sonra, sözlü yargılama aşamasına geçileceği konusunda şüphe yoktur. Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus, tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği celseden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için yeni bir gün tayininin zorunlu olup olmadığı hususudur. Sözlü yargılama 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 186. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, “Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.” hükmünü amirdir. Bu maddede, taraflara davetiye çıkarılacağı belirtilmiş ise de, HMK’nın 184. maddesine uygun olarak, tarafların tamamının hazır olduğu yargılama sırasında, hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verip, tarafların bütün tahkikat hakkındaki açıklamalarını dinleyip, tahkikatı gerektiren bir hususun kalmadığını belirledikten sonra, yüzlerine karşı tahkikatın bittiğini tefhim etmişse, sözlü yargılama hakkında da görüşlerini sorması gerekir. Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK’nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye tebliğ edilmesi gerekir. Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK’nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkeme hükmünü verir. Somut uyuşmazlıkta taraf vekillerinin hazır olduğu 17.02.2015 tarihli celsede, duruşmaya son verildiği belirtilerek hüküm verilmiştir. Yukarıdaki açıklanan yasal düzenlemelere uyulmadan hüküm kurulması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece, bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle taraflar yararına bozulması gerekmiştir. 2-Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 23/05/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.” Şeklinde ki bozma ilamına mahkemece 2016/176 esas,2016/237 karar ve v22.11.2016 tarihlinde direnildiği ve direnme kararı üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay HGK’nun 2017/11-2074 esas-2019/477 karar ve 18.4.2019 tarihli bozma ilamında ise özetle”…taraf vekillerinin hazır olduğu 17.02.2015 tarihli duruşmada taraflara HMK’nın 184. maddesi gereğince tahkikatın bittiğinin bildirilmediği ve sözlü yargılama için HMK’nın 186. maddesinde belirtildiği şekilde yeni bir duruşma günü belirlenmediği gibi, taraflar hazır olmasına rağmen taraflara sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini isteyip istemedikleri dahi sorulmaksızın ve buna ilişkin beyanları duruşma tutanağına geçirilmeksizin sözlü yargılamaya geçilmiş olduğundan, HMK’nın184. ve 186. maddelerinde belirtilen sırasıyla tahkikatın sona ermesi ve sözlü yargılamaya ilişkin usul kurallarına uyulmaksızın verilen hükmün, AİHS’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına dolayısıyla HMK’nın 27/2-b maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının unsuru olan silahların eşitliği ilkesi ile usul kurallarının ruhuna ve özüne uygun düşmediği açıktır. Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” Şeklinde bozma kararı üzerine mahkememizce uyma kararı verilmiş bozma gerekçesi usule ilişkin olduğundan duruşmada hazır olanlardan HMK 184. Madde kapsamında diyecekleri sorulmuş, 3.2.2021 tarihli celsenin 2 nolu ara kararı gereğince huzurda olan vekillere HMK 186. Madde kapsamında hazır olmadıkları takdirde yokluklarında bir karar verileceği ihtarı yapılmıştır.
Davacı yan 3.4.2014 tarihli ıslah dilekçesinde dava dilekçesinde bildirmediği bir ETB nin de hükümsüzlüğünü talep etmişse de; (ıslah ile … nolu tasarımın 4 nolu ETB si yönünden de hükümsüzlük talep edilmiş se de) kurum tarafından celp edilen kayıtlarda tasarımın süresi içinde yenilenmediğinden sahibi adına hüküm ifade etmediği de belirlendiğinden öte yandan mahkemenin bozma öncesinde ara karar ile ıslah istemini de red ettiği ve Yüksek mahkemece bu yönde bozma ilamında bir açıklık bulunmadığından keza gerek 11.HD’nin gerek HGK’nunda dava konusu olarak … sayılı tasarım tescil belgesinin 3, 6 ve 18 sayılı tasarımları ile, … sayılı tasarım tescil belgesinin 10 ve 18. tasarımlarının kısmen hükümsüzlüğüne ilişkin olduğu yönündeki tespitleri de gözetilmiş, bu kapsamda mahkememizce bozma öncesinde toplanan deliller , kurum kayıtları , Türk Patent ve marka kurumundan celp edilen kayıtlar incelenmiş ve bozma sonrasında dosyadaki delillere göre şu şekilde inceleme yapılması gerekmiştir.
Kurum kayıtlarına göre , …sayılı …ürünü adlı çoklu tasarım tescil belgesinin davalı adına 31/07/2008 tarihinden itibaren, … sayılı … ürün adlı çoklu tasarım tescil belgesinin 27/07/2010 tarihinen 5’er yıl süre ile tescil edildiği anlaşılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte olan 554 sayılı KHK 3/a maddesi tasarımın tarifini yapmakta ve bu maddeye göre “tasarım, bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin çizgi şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyularıyla algılanan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu bütünü” ifade etmekte olup ürün yada ürün parçasının görünümüdür. KHK 5. maddesine göre yeni ve ayırt edici niteliğe sahip tasarımlar belge verilerek korunacak, 6. maddeye göre de bir tasarımın aynısı, başvuru ve rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış ise o tasarım yeni kabul edilecektir. 7. maddede bir tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olması için bu tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenim ile daha önceden kamuya sunulan herhangi bir tasarımın böyle bir kullanıcıda yarattığı genel izlenim arasında belirgin bir farklılığın olması gerekmektedir. 8. maddeye göre ise, tasarımın kamuya sunulmasından itibaren en geç bir yıl içerisinde tescilinin istenebileceği hüküm altına alınmış olup, son olarak da KHK 43. maddesi yeni ve ayırt edici nitelik taşımayan tescilli tasarımların hükümsüzlüğüne karar verileceğini belirtmektedir.
HMK 266.madde kapsamında denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu kapsamına göre; davalının …sayılı tescil belgesindeki 3, 6 ve 18 sayılı tasarımları ile …sayılı tescil belgesindeki 10 ve 18 sayılı tasarımlarını başvuru tarihi itibariyle yenilik ve ayırt edici nitelik özelliklerine sahip olmadıkları yolunda görüş belirtildiği anlaşılmıştır.
554 Sayılı KHK’nın 43/1-a maddesinde belirtilen, tasarım belgesinin koruma şartlarından olan yenilik ve ayırt edicilik kriterlerini taşıyıp taşımadığı hususu, ilgili ürünlerin üretimi ile ilgili uzmanlar ve endüstri ürünleri tasarımı konusunda uzman kişilerin görüşleri ile değerlendirilebilecektir. Somut uyuşmazlıkta davacı iddiaları ile ilgili deliller toplandıktan sonra konusunda uzman bilirkişilerden görüş alınmış ve uyuşmazlığa konu her iki belgedeki beş adet tasarımının başvuru tarihi itibariyle tescil edilebilirlik kriterlerini taşımadığı tespit edilmiş olup, raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli nitelikte olduğu anlaşılmıştır.
554 Sayılı KHK’nın 5-10. maddelerinde belirtildiği üzere, ilgili tasarımın özgün-yeni olması ve daha önce dünyanın her hangi bir yerinde kamuya sunulmamış olması gerektiği gibi, ayrıca birbiri ile kıyaslanan tasarımların farklılıklarından çok ortak özellikleri değerlendirilerek tasarımcının tasarımı geliştirme hususunda mevcut seçenek özgürlüğü de nazara alınarak değerlendirmesinin yapılması gerekmekte olup, bilirkişi heyeti tarfından da bu değerlendirmenin yaptığı anlaşılmıştır. Dava konusu olan desenlerin sayısız seçenek sunularak eski yüzyıllarda dahi kumaş, kağıt, porselen gibi pek çok materyal üzerinde ve yüzeylerinde kullanıldığı tespit edilerek bu desenlerin anonim tanım içine girdiği, dolayısıyla tasarımların yenilik ve ayrıt edicilik özelliklerine sahip olmadıkları anlaşıldığından, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davalı adına tescilli … sayılı tasarım tescil belgesinin 3, 6 ve 18 sayılı tasarımları ile, … sayılı tasarım tescil belgesinin 10 ve 18. tasarımlarının kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, karar kesinleştiğinde kesinleşen kararın Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine,
2-59,30 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 35,00 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
3-Davanın kabulü nedeniyle; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 5.900 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafın bozma öncesi yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 1.630,85 TL yargılama gideri ile bozma sonrası yapmış olduğu 24,30 TL başvuru harcı, 24,30 TL peşin harç, 25,50 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 1.704,95 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama gideri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
7-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde YARGITAY NEZDİNDE TEMYİZYASA yoluaçık olmak üzerekarar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 26/05/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır