Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/336 E. 2020/27 K. 21.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/336 Esas
KARAR NO : 2020/27

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/02/2015
KARAR TARİHİ : 21/01/2020

İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 08/12/2015 tarih ve 2015/28-2015/235 sayılı kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 11.HD’nin 2016/3959 esas, 2017/6201 karar sayılı bozma ilamı mahkememize gönderilmekle taraflara bozma ilamı tebliğ edilmiş olup, bozmaya uyulmasına karar verilmekle;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” markasını 1898 yılından bu yana kullandığını, markanın aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanını ve alan adının unsurunu oluşturduğunu, davalı tarafın ise “…” markası ile birebir aynı ibareden oluşan markayı 18, 25, 35 ve 38.sınıflarda haksız ve kötü niyetli olarak adına tescil ettirdiğini ancak kullanmadığını ileri sürerek … nolu markanın iptalini ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; markanın kullanılmadığı iddiasının doğru olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, davalı adına tescilli … nolu markanın 18, 25, 35 ve 38.sınıf hizmetler için kullanılmadığı iddiasıyla hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Yargıtay 11.HD’nin BOZMA ilamına göre; Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın iptali istemine ilişkindir. Her ne kadar mahkemece davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmiş ise de, 06/01/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14/12/2016 tarih, 2016/148 E- 2016/189 K. sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu itibarla, mahkemece anılan hususta değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir yönünde karar verilerek dosya Mahkememize gönderilmiştir, mahkememizce bozmaya uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı 14/12/2016 tarihli 556 Sayılı KHK’nın 14. Maddesinin Anayasanın 91. Maddesinin birinci fıkrasına aykırı olması sebebiyle iptaline dair kararın 06/01/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı anlaşılmıştır.
Markanın hükümsüzlük sebeplerinin sayıldığı MarkKHK m. 42/1-c’de “markanın kullanılması” kenar başlığını taşıyan 14. maddeye atıf yapılmakta ve söz konusu 14. maddeye aykırılığın bir terkin sebebi olduğu belirtilmekteydi, AYM’nin ilk iptal ettiği hüküm 42. madde düzenlemesi olduğundan, son iptal kararına kadar 14 . madde yürürlükte idi ancak iptali ile ilgili düzenlemenin resmi gazetede yayınlanması ile yasal boşluk oluştuğundan bu boşluğun hakimin hukuk yaratması ile doldurulup doldurulmayacağı hususunun tartışılması gereklidir. Zira AYM kararının sonuçlarının doğrucağı zaman ile 6768 sayılı yasanın markanın kullanılması gerekliliğini getiren SMK 9.maddesinin yürürlük tarihi dikkate alınıdığından zaman bakımından uygulanma sorunu doğmuştur.
6769 sayılı yasanın 192. maddesi uyarınca 9.madde ancak SMK’nın RG’de yayımlandığı tarih olan 10.01.2017’den itibaren uygulanabilicektir, bilindiği gibi kanunlar kural olarak ileriye etkili olup, geçmişe etkili olmamaları esastır. Kanunun geçmişe etkili olması için buna ilişkin kanuni bir hüküm bulunmalıdır. Oysa 6769 sayılı yasa hükümleri incelendiğinde 6769 sayılı SMK’nun kanunun geriye etkili olacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi bunun yorum yolu doldurulması da mümkün değildir.
Usul hukukumuza geçerli olan hüküm her davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanması yönündedir. Bu açıdan yargılama devam ederken iptal edilen bir yasa hükmüne göre yargılamanın sürdürülmesi mahkemelerden beklenemez.
Her ne kadar Anayasamızın 90/5.maddesi uyarınca “usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.” düzenlemesi mevcut ise de esesen kişiye yada tüzel kişiliklere bir nevi mülkiyet hakkı tesis edilen bir belgenin( Marka hakkı, sahibine inhisari yetkiler veren ve gayri maddi bir nitelik arz eden sınai mülkiyet hakkıdır.) yasal dayanağı ulusal mevzuatta iptal edilmiş ise bunun uluslararası hükümlerin yorum yoluyla hakim tarafından doldurulması düşünülemez. Konvansiyon hükümlerinin yorum yöntemi TRIPS’in 19.maddesinde düzenlenmektedir. Ancak, Konvansiyon hükmünün başlangıcında “tescil edilen markanın kullanılması bir memlekette mecburî ise” hükmü yer almakta, keza TRIPS’deki madde de “tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise” şeklinde başlamaktadır. Hükümden anlaşılan tescil sonrasındaki döneme yönelik olarak marka sahibinin kesin bir kullanım zorunluluğundan madde metninde bahsedilmemekte, markanın tescil sonrasında kullanılması yönünde ilgili ülkede bir şart/zorunluluk varsa, bu şartın uygulanmasına yönelik sınırlayıcı kurallar belirlenmektedir. Dolayısıyla Konvansiyon’un yöneldiği amaç, kullanım zorunluluğunu tanımak değil, markanın tescil sonrasındaki dönemde kullanılması düzenini kurallara bağlamaktır. İptal edilen KHK düzenlemesinde kanunkoyucu markanın kullanım zorunluluğunu marka sahibine öngörmüştü, dolayısıyla artık böyle bir hüküm bulunmadığı için uluslararası antlaşma hükümlerinin ancak var olan bir yasal düzenlemede “düzenleyici” etkisinden söz edilebilir, Uluslararası düzenleme hükümlerinin yorum yolu ile genişletilerek bir mülkiyet hakkı tesis eden belgenin yorum kuralları ile hakim tarafından boşluk doldurulması söz konusu değildir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararları 153./6. Bendinde belirtildiği üzere, geriye yürümez ise de; H.G.K’nun 31/03/2004 tarihli ve 156/194 sayılı kararında benimsenen görüşe göre de, iptal kararının kesinleşen işlem ve kararlara etkili olmayacağı, görülmekte olan davalarda ise, geriye yürümeme kuralının uygulanmayacağı, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının derdest dosyalar ve kesinleşmemiş dosyalar yönünden de uygulanacağı sonucuna varıldığından, somut uyuşmazlıkta da dava dosyasının bozulmuş olması nedeniyle kesinleşmemiş olması sebebiyle 556 Sayılı KHK’nın 14.Maddesinin iptalinden dolayı davanın yasal dayanağı kalmamış bulunmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenle ülkemizin taraf olduğu TRİPS hükümleri, Anayasanın 90. Maddesi kapsamında Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme olması nedeniyle fikri mülkiyet haklarından kaynaklanan uyuşmazlıklarda düzenleyeci etkisi yönünden uygulanabilir ise de, TRİPS ve Paris Sözleşmesinde belirtilen kullanmamaya ilişkin iptal sebebinin yasal boşluk doldurur şekilde yorumlanamayacağı, TRİPS’in markayı kullanma başlıklı 19.maddesinde yer alan Uluslar arası düzenlemenin doğrudan iç hukukta uygulanması gereken hüküm niteliğinde olmayıp, iptalle ilgili oluşturulacak ulusal yasalarda yapılması gereken uygulamaya ilişkin belirlemeyi yapacak referans hüküm niteliğinde bulunduğu anlaşıldığından somut olayda TRİPS 19. Maddenin uygulanamayacağı hususu sabittir.
Dolayısıyla esasen bir mülkiyet hakkı tesis eden marka tescil belgesinin (Marka hakkı, sahibine inhisari yetkiler veren ve gayri maddi bir nitelik arz eden sınai mülkiyet hakkıdır.) iptalininde ulusal yasa ile düzenlenmesinin gerektiği,yasal bir düzenleme olmadan oluşan boşluğun hakimin takdiri ile yada Uluslar arası mevzuat hükümleri ile doldurulamayacağı anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında, 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan DAVANIN REDDİNE, mahkememizce verilen önceki tarihli hüküm (kabul yönünde) ve dosya kapsamına göre tarafların haklılık durumları dikkate alınarak yargılama harç ve giderleri HMK 331 maddesi göz önünde bulundurularak davalı üzerinde bırakılmış keza davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmolunarak aşağıdaki şekillde hüküm tesis olunmuştur. ( YARGITAY 11.HD’nin 2019/3034 esas, 2020/1379 karar ve 13.2.2020 tarihli ilamları gözetilerek vekalet ücreti ve yargılama gideri takdiri yapılmıştır.)
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında , 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan DAVANIN REDDİNE,
2-54,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 27,20 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
3-Yargılama giderlerinden sorumluluğun davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre belirlenmesi hususu gözetilerek davacının bozma öncesi yapmış olduğu 27,70 TL başvuru harcı, 27,70 TL başvuru harcı, 500 TL bilirkişi ücreti ve 149 TL tebligat gideri ile bozma sonrası 117 TL olmak üzere toplam 677,49 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Yine davanın yasal dayanağının Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş olması ancak önceki yapılan yargılamada alınan rapor kapsamına göre davacı dava açmakta haklı olmakla birlikte davada ret kararı yasal boşluk nedeniyle verildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 4910- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde YARGITAY NEZDİNDE TEMYİZ YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı.21/01/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır