Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/298 E. 2023/7 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/298 Esas
KARAR NO : 2023/7

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 18/09/2019
KARAR TARİHİ : 24/01/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Markanın Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin konserve edilmiş et ve et ürünleri pazarında Ortadoğu’nun en önde gelen firmalarından biri olduğunu, markalarının sektörde bilinen markalar olduğunu, müvekkilinin en bilinen markalarından birisinin … (…) markası olduğunu, müvekkili şirketin … markasını TPE nezdinde … tarih ve … kayıt numarasıyla Arapça karakterlerle, … tarih ve … kayıt numarasıyla Latince ve Arapça karakterlerle, 16.12.2014 tarih ve … kayıt numarasıyla … markası adı altında kayıt ve tescil ettirmiş olduğunu, davalının ise markasının Latincesini “…” olarak tescil ettirirken Arapçasını “…” olarak tescil ettirmiş olduğunu, markanın Latincesi müvekkilinin markasıyla tartışmasız şekilde iltibas oluşturacak şekilde benzerlik gösterir iken markanın Arapçasının müvekkilinin markasının aynısı olduğunu, davalı adına … tescil no ile kayıtlı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Arapça kelimelerin Türkçe ve Latince kelimeleri gibi olmayıp kendine has yapısı olduğunu, dolayısı ile mevcut davada telaffuzu benzese dahi ne anlamı ne de manasının benzememekte olduğunu, davacının iddiasının aksine markaların arapça dilinde dahi benzemediğini, markaların bir bütün olarak ele alınarak incelenmesi gerektiğini, markanın harflere, hecelere, kelimelere ve şekillere bölünerek kapsadıkları emtialar da göz ardı edilerek markalar arasında zorlama ile benzerlik kurulmaya çalışılmasının hukuken geçerli olabilecek bir uygulama olmadığını, müvekkili markası ile davacı markasının benzer olmadığını, taraf markalarının sınıflarının da benzemediğini, davacı markasının koruma kapsamında olmadığını, SMK’nın 8/1-b maddesi gereğince iki markanın benzer olarak kabul edilebilmesi için; -markaların görsel, işitsel ve kavramsal özellikleri, asli unsurların ayniyeti veya üst düzeydeki benzerliği, ilgili kamu algısı, somut olayın koşulları, itiraza konu olan işaretlerin tertip tarzı, içerdikleri kelime ve şekil unsurları gibi birçok unsurun bir arada değerlendirilmesi gerektiğini, davacı markasının tanınmışlık iddiasının da gerçek olmadığını davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; Davalı adına … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ilişkindir.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, tarafların beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
Türk Patent ve marka kurumundan davacı ve davalıya ait marka tescil belgeleri celp edilmiştir.
Bilirkişiler …, …, … 06/10/2021 tarihli bilirkişi raporlarında; Davacının ilk marka şeklinde( …) öne çıkan baskın unsur … ibaresi olup ikinci marka görselinde ise ŞEKİL ibaresi ile şekil unsurunun ön planda kalmakta olduğunu, Davalı markasının kırmızı dikdörtgen zemin üzerine beyaz renk harfler kullanılarak oluşturulduğunu, Beyaz renk harflerin kenarlarında mavi renk çerçeve kullanıldığını ve marka şeklinin zemini olan kırmızı dikdörtgen şeklin sağ kısmında şeklin 1/8 oranında kalacak şekilde mavi renk kullanılmış olduğunu, markalar karşılaştırıldığında davacı ve davalı markalarında “…” ve “…” kelimeleri ile kırmızı beyaz şekil ibarelerinin görsel olarak benzerlik arz etmekte olduğunu, Bunun yanı sıra taraf markalarındaki, yazı karakterleri, büyük küçük harf kullanımı, kullanılan renkler, zemin renk ve şekli ile logo etkisi marka şekillerine farklılık katmış olduğunu, farklılıklar dikkate alındığında marka şekillerinin düşük oranda benzerlik taşımakta olduğunu bildirmişlerdir.
Arapça bilirkişi görüşüne göre de; Davacı taraf markası “ …” olarak telaffuz edilip kelime olarak (…) (afiyet selamları) anlamına gelmekte olduğunu, Davalı markası … olarak telaffuz edilip, afiyet anlamına gelmekte olduğunu, Davalı taraf her ne kadar Latin harflerinde değişiklik yaparak yazmış olsa da her iki marka da esas kelime … veya davalının yazdığı şekilde …’ olduğunu, her iki markada da bu kelime Arapça dilinde aynı şekilde yazılıp okunmakta ve aynı (afiyet) anlamına gelmekte olduğunu bildirmiştir.
SMK m. 7(1)/b maddesi nazara alındığında , Her iki markada … Sınıfta yiyecek sektöründe kullanılmakta olup markaların kullanım alanları ve ortalama tüketici algısı dikkate alındığında yalnızca benzer markayı taşıyan mal ve hizmetlerin karşılaştırması ile yetinilmemeli, ortalama dikkat ve zeka düzeyindeki tüketici ve alıcıların iki markanın farklı olup olmadığını anlamalarına ve markaların farklı olduğunu anlamalarına rağmen marka sahibinin aynı olup olmadığı yani mal ve hizmetlerin aynı işletmeden ya da ekonomik olarak bağlı işletmelerden kaynaklandığını düşünüp düşünmediklerinin de değerlendirilmesi gerekmekte olduğunu, Somut olayda davacı ve davalı markaları görsel olarak düşük derecede benzerlik taşımakta ise de Arapça uzman bilirkişi tarafından markaların kavramsal ve teleffuz açısından aynı olduğu belirtildiğinden ortalama tüketici üzerinde yarattığı genel izlenimde iltibas tehlikesinin olduğu sonuç ve kanaatine vardıklarını belirtmişlerdir.
Bilirkişiler …, …, … ‘ın 27/01/2022 tarihli bilirkişi raporlarında; benzerlik yönünden yapılan değerlendirmede : Yabancı dildeki sözcüklerin Türkçe karşılıklarının karıştırma ihtimaline yol açıp açmayacakları hususunda Paris Sözleşmesi’nin birinci mükerrer 8. maddesinde, tanınmış markaların tercümelerinin karışıklığa yol açacak şekilde aynı veya benzer mallarda kullanılmasın engellenmesinin örgörülmekte olduğunu, markanın ilgili olduğu mal veya hizmet sektöründe Türkiye’de yaygın olarak bilinen bir dil (sözgelimi İngilizce) ve Türkiye’de de belli bir ölçüde bilinen, tanınan bir marka söz konusu olduğu takdirde bu dildeki bir sözcüğün Türkçe karşılığının karıştırma ihtimaline yol açmasının mümkün olduğunu, Yabancı dildeki sözcüklerin Latin harfleriyle değil, bazı ülkelere özgü farklı afabelerle yazılmış olması halinde karıştırma ihtimali hususunda 6769 sayılı SMK’nun 4. Maddesinde “harfler“ den bahsedilmekte ancak Latin alfabesindeki harfler biçiminde bir sınırlandırma getirmemekte olduğunu, ülkemize Arap ülkelerinden son yıllarda yaşanan bir göç dalgası olsa da bu dilin ülkemizde yaygın bir dil olması için yeterli süre geçmediği gibi, Arapça anlaşma aracı olarak da henüz kullanılmamakta olduğunu, taraf markalarının yalnızca Arapça ibare içermediği, davacı adına tescilli …tescil numaralı markanın asli unsurunun “…” ibaresi olduğu, anılan ibarenin markanın şekil unsurunda Türkçe karakterlerle yer aldığı, marka ibaresinde de aynı şekilde markanın asli olarak göze çarpan unsuru olarak yer aldığını, davalı adına tescilli … tescil numaralı “…” ibareli markanın da şekil unsurunda anılan ibarenin Türkçe karakterlerle yer aldığı, marka ibaresinde de aynı şekilde markanın asli olarak göze çarpan / asli unsuru olarak yer aldığını, markalarda Arapça olarak bulunmakta olan kısımların da benzer mahiyette HANA şeklinde dilimize tercüme edilebildiği, markaların benzer renk unsurları ile oluşturulduklarının heyetlerince tespit edilmiş olduğunu, Davacı markaları ile Davalı markasının, ihtiva ettikleri harfler, harflerin sıralanış biçimleri, 4 harften müteşekkil markaların ilk ve son harflerinin birebir olup diğer iki harfin davalı markasında yer değiştirilmiş olarak yer alması, farklı olan iki harfin ise markaların tüketici nezdinde görece daha az önemli olan orta kısımda yer alması, o iki harfin dahi markalarda benzer olarak “birbirini tekrar eden aynı harften müteşekkil olması”, markalarda Arapça olarak bulunmakta olan kısımların da benzer mahiyette … şeklinde dilimize tercüme edilebilmesi, markaların benzer renkler ile oluşturulmuş olmaları hususları göz önünde bulundurulduğunda markaların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verecek kadar benzer olduğunu, taraf markalarının tescilli oldukları mal ve hizmetlerde göz önüne alındığında: Davalıya ait … tescil numaralı “…” ibaresini ve görselini ihtiva eden markanın davacının dava konusu markaları çerçevesinde hak sahibi olduğu Mal ve Hizmetlerin sınıflandırılmasına ilişkin Tebliğ’in 29. Sınıfında “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri, Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar.” emtia ve hizmetleri bakımından SMK 6/1 kapsamında kısmen hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunu, “Kurutulmuş, konsearvelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar.” emtiaları bakımından ise hükümsüzlük koşullarının oluşmadığını, yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda dosyada var olan bilgi ve belgelerden, Davacı adına tescilli markaların tanınmışlığına ilişkin dosyada yeterince bilgi ve belge olmadığını, davacı yan tarafından sunulan lisans sözleşmeleri ile diğer ülkelerde yapılan tescil belgelerinin tanınmışlık açısından yeterlilik teşkil etmediğini, kısmı hükümsüzlük koşullarının oluştuğunu bildirmişlerdir.
TANINMIŞ MARKA İDDİASINA DAYALI HÜKÜMSÜZLÜK İSTEMİNİN İNCELENMESİ
Davacı yan tanınmış marka olduğunu iddia etmiştir. Tanınmışlık ile değerlendirme bilirkişi incelemesi kadar sunulacak delillere göre nihai olarak mahkemece takdir edilecek bir olgudur.
Taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda ve mülga 556 sayılı KHK’de ve 6769 sayılı yasada da tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus mahkeme içtihatları ve öğreti ile uygulamaya bırakılmıştır. Yargıtay birçok kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” şeklinde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ait olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tesbiti cihetine gidilebileceğini belirtmiştir. Tanınmış marka konusunda uluslararası boyuttaki çalışmalar ise Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (wipo) bünyesinde yürütülmektedir. Bu kuruluş uzmanlar komitesince benimsenen A/34-13 nolu tavsiye kararında bir markanın tanınmış olup olmadığının tesbitinde, markanın kullanım süresi, yaygınlığı, kapsamı ve coğrafi alan genişliği, ekonomik değeri, reklam, temsil, promosyon, fuarlara katılım ve fuar düzenleme, kataloglar hazırlama gibi tanıtım faaliyetleri, bu çalışmaların kapsamı, süresi ve mali bütçesi, işletmenin büyüklüğü, cirosu,marka hakkının hangi etkinlikte ve verimlilikte korunduğu, tanınmışlığa yönelik mahkeme ve diğer yetkili makamların kararları gibi olguların göz önünde bulundurulması kararlaştırılmıştır.Yargıtay 11.HD nin 19.4.2002 tarih ve 2001/9903 esas-2002/3699 karar sayılı ilamında bir markanın birden çok ülkede tescilli olmasını tanınmış marka olarak kabul açısından yeterli görmekteyken son uygulamalarda bu hususun markanın tanınmışlığı açısından bir gösterge olabileceği ancak tek başına tanınmış marka olgusu için markanın birçok tescilinin olmasının yeterli olmayacağına işaret edilmiştir. Trips’de ise açıkça tanınmışlığın ilgili sektörde tanınmışlık olarak anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. Yine doktrinde Trips deki düzenlemeye benzer görüş … tarafından ileri sürülmüş ve markanın tanınmışlığından söz edebilmek için bir ülkede yaşayanların tamamı tarafından söz konusu markanın bilinmesinin zorunlu olmadığı, marka sahibinin hedef kitlesinin esas alınması gerektiğine işaret edilmiştir.Markanın tacirler yada o malın alıcıları değil, bu mal ile ilgili olmayanlar tarafından da bilinmesi halinde tanınmış markadan bahsedileceği, tanımış markanın maruf marka karşısında daha kapsamlı,ekonomik yönden daha önemli bir kavram olarak karşımıza çıkacağı, bir markanın tanınmış olduğunu söyleyebilmek için markanın konulduğu mamülün birden bire düşünülmeden ve bir hatıranın yardımı ile hatırlanmadan,refleks halinde düşünülmesi gerektiği, genellikle tüketicinin zihninde bir fikir uyandıran markanın tanınmışlık derecesine ulaştığı da doktrinde Hamdi Yasaman tarafından ifade edilmiştir. Gürzumar ise, tanınmış markanın en önemli özelliğinin, tescilli bulundukları mal kategorisinden bağımsızlaşarak ve başlı başına birer kalite sembolü olarak, reklam aracı haline gelen ve geniş kitleler karşısında sahip oldukları etkilerini, tamamen farklı mal kategorileri üzerinde de gösterebileceği markalar olarak tanımlamıştır. Arkan ise tanınmış markadan bahsedebilmek için, reklam gücü yüksek, kalite sembolü haline gelmiş bir markanın, sadece o markayı taşıyan mal ya da hizmetlerle ilgili çevre içinde değil bu çevre dışında, o mal ya da hizmetle ilgisi olmayan kişilerce de bilinmesi gerektiğini belirtmiştir.
Bilindiği üzere Tanınmış marka korunmasında en önemli konunun tanınmışlığın belirlenmesinde izlenilecek yöntem olduğu, her ne kadar hukuki bağlayıcılığı olmasa da WIPO Kriterlerinin baz alınarak tanınmışlık araştırılması yapılması gerektiği bir markanın koruma istenen ülke dışında yabancı ülkelerde tanınmış olmasının, koruma istenen ülkede de tanınmış olduğuna hükmedilmesi için yeterli olmayacağının açık olduğu, her davada tanınmışlık olgusunun o davanın somut özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiği bilinmektedir. Dolayısıyla her somut olayda tarafların dosyaya sunduğu belgeler, beyanlar ve ihtilafın niteliği,ürünün sunulduğu sektör ve çevre gözetilerek bahsi geçen kriterlerin Mahkemece yada atanan bilirkişice o dosyaya özgü sunulan deliller ile tartışılması gereklidir. Somut olayda da davacı bu kriterlere ve denetime uygun delil sunmamış., tanınmış marka olduğu iddiasını ispat edemediğinden bu hükümsüzlük sebebine ilişkin iddiasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
KÖTÜNİYETE DAYALI HÜKÜMSÜZLÜK İDDİASININ İNCELENMESİ (SMK m.6/9)
Kötü niyetle marka tescilinin varlığı her somut olayda değişmekle birlikte, Yargıtay 11.HD’nin bazı yerleşik uygulamalarına (01.03.2021 T. ve 2020/1726 E. – 2021/1838 K.; 03.03.2021 T. ve 2020/1913 E. – 2021/1928 K.) göre; daha ziyade markanın ticari faaliyetlerde ayırt edici işaret olarak kullanılması amacıyla değil, başkalarının ticaretine engel olmak, daha önce verilmiş bir mahkeme kararının etkisini azaltmak ya da veya kendisine duyulan güveni kötüye kullanarak markayı kendi adına tescil ettirmek, sözleşme hükmüne aykırı olarak markayı adına tescil ettirmek gibi hususlar genel kötü niyet sebepleri olarak görülmektedir. Hatta Yargıtay uygulamasına göre tanınmış markanın aynısını veya benzerini tescil ettirmek tek başına kötü niyetli marka tescili olarak yorumlanamaz. Zira kanun koyucu, tanınmış markanın aynısı veya benzerini tescil edilmesinin mülga KHK’nın 8/4 (6769 s. SMK’nın 6/5 m) maddesinde ayrı bir sonuç bağlamıştır. Böyle bir durumda, hangi mal ve hizmetler yönünden markanın tescilli tanınmış markaya zarar verecek veya haksız yararlanmaya sebebiyet verecek ise sadece o markalar yönünden başvuru reddedilecektir. Oysa kötü niyetli marka tescilinde, kötü niyetin bölünmezliği ilkesinden hareketle başvuru konusu tüm mal ve hizmetler yönünden marka başvurusunun reddi gerekmektedir. Kötü niyetin tezahürü değişik şekil ve koşullarda olabilir. Bu anlamda marka tescilini kullanarak başkalarının ticaretine engel olmak, bu amaçla şantaj yapmak ve para koparmak, markayı satmayı teklif etmek gibi eylemler olabilir. Kötü niyetin varlığını ispat bunu iddia eden davacı tarafa aittir.
Somut olayda ise davalının şantaj , davacının ticaretine engel olma gibi kötü niyetli davranışlarda bulunduğuna ilişkin dosyaya delil sunmadığı anlaşılmıştır. 6769 sayılı SMK m. 6/9 sebebine dayalı hükümsüzlük iddiasının ispat edilemediğinden ancak karıştırma ihtimaline dayalı hükümsüzlük isteminin şartlarının incelenmesi gereklidir.
KARIŞTIRMA İDDİASINA DAYALI HÜKÜMSÜZLÜK İSTEMİ YÖNÜNDEN İNCELEME
Karıştırma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Başka bir anlatım ile halkın söz konusu mal ve hizmetleri aynı ya da bağlantılı işletmelerden geldiğini düşünme tehlikesidir. Hem markanın hem de mal veya hizmetlerin aynı olması durumunda karıştırma ihtimali daha güçlüdür. Karıştırma ihtimalinden söz edilebilmesi için öncelikle tescil başvurusuna konu veya tescil edilmiş marka ile daha önce tescil edilmiş ve tescil başvurusu yapılmış markanın kapsadığı hizmetlerin aynı ya da benzer olması gerekmektedir. Eğer bu mal ve hizmetler aynı ya da benzer ise bu kez markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenecektir. Karıştırma ihtimali hem marka, hemde sınıf bakımından benzerlik gerektirdiğinden iki markanın tescil edildikleri, tescil başvurusunda bulunulduğu ya da kullanıldığı mal ve sınıfların ne kadar birbirine benzer ise karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmaması için markaların da o oranda birbirinden farklı olması gerekecektir. Markalar arasında sözcük, harf karakteri, şekil, grafik gibi renk unsurlarında hiçbir fark yok ise markalar arasında ayniyetten söz edilir. Eğer bu unsurlardan birinde küçük fark var ise benzer markalardan söz edilir. Markalar arasında karıştırma ihtimali incelenirken her bir unsura göre değil bir bütün olarak iki markanın bıraktığı genel global izlenimin markanın bütünüyle bıraktığı etki dikkate alınır.
AB Adalet Mahkemesi (CJEU ) uygulamalarında karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde bir takım ilkeler mevcuttur. Uygulamalara göre karıştırma ihtimali ilgili tüm faktörler dikkate alınmak suretiyle marka veya işaretler birer bütün olarak değerlendirilmeli bu değerlendirme yapılırken uyuşmazlık konusu mal veya hizmetin talep edebilecek durumdaki ortalama tüketici gözü ile bakılmalı ortalama tüketicinin detayları incelemeden markayı bir bütün olarak algılayacağı gözönünde bulundurulmalı markadaki ayırt edici ve egemen unsurların, markada şekil markası varsa yan ibareler varsa bıraktığı genel intibaya göre görsel ve işitsel ve kavramsal anlamda karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı tartışılmalıdır.
Markalar arasında daha az derecedeki benzerlik mal veya hizmetler arasında daha çok benzerlik ile dengelenebilir. Bunun tersi de mümkündür. Ayrıca eğer önceki markanın ayırt ediciliği kendiliğinden çok yüksek ise veya kullanım sonucunda yüksek ayırt edicilik sağlanmış ise karıştırılma ihtimali de çok yüksek olacaktır. Salt çağrıştırma ihtimalinin varlığı karıştırma ihtimalini de mevcut olduğunun kabulü için yeterli değildir. Önceki markanın tanınmışlığı da tek başına karıştırılma ihtimalinin varlığı için yeterli değildir. Markalar arasında görsel , işitsel,kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı her iki markanın asli ve tali unsurları ile birlikte bütünü itibariyle bıraktığı izlenimler bakımından benzerlik olup olmadığı çağrıştırma söz konusu olup olmadığı, markaların ait oldukları mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin eğitim ve toplumsal durumu, markaların tescilli oldukları malın ya da hizmetin değeri , buna bağlı olarak alıcının mal almaya gittiğinde harcadığı zaman kriterleri dikkate alınarak ortalama düzeydeki tüketici gözü ile karıştırma ihtimali mevcut olup olmadığı tespit edilecektir.
Her koşulda dikkat edilmesi gereken nokta; İlgili mal ve hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmedikleri, benzer ihtiyaçları gidermede kullanılıp kullanılmadıkları, birbirlerini tamamlayıcı ya da birbirleri ile rekabet eder nitelikte olup olmadıklarıdır.
Öte yandan farklı sınıflarda tescilli mal ve hizmetler bakımından benzerlik değerlendirmesi yapılırken,’piyasanın anlayışı, benzer alıcı kitlesine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, birbirleri yerine İkame edilebilme ve rekabet etme olanaklarının olup olmadığı, dağıtım kanalları kullanım yöntemleri ve amaçları ile hedeflenen halk kesimi gibi kriterler her somut olayın özelliklerine uygun şekilde değerlendirilmelidir. Uluslararası Nice Sınıflandırması’na göre 45 adet marka sınıfı mevcuttur. Bu sınıflar 1’den en 35’e kadar mal sınıfları , 35’ten 45. sınıfa kadar da hizmet sınıfları olarak belirlenmiştir.
Günümüzde markalaşma kavramı, bir şirketi veya ürünleri rakiplerinden ayırmaya yardımcı olan pazarlama ve iletişim tekniklerinin ve araçlarının yöneticisinin, müşterilerin zihninde kalıcı bir izlenim yaratmayı hedefleyerek genişlemiştir. Bir markanın araç kutusunu oluşturan temel bileşenler arasında bir markanın kimliği, kişiliği, ürün tasarımı, marka iletişimi (logolar ve ticari markalar gibi), marka bilinirliği, marka sadakati ve çeşitli markalama (marka yönetimi) stratejileri bulunur. Marka değerinin üç temel bileşeni vardır. Bunlar tüketici algısı, olumsuz veya olumlu etkiler ve sonuçta ortaya çıkan değerdir. Her şeyden önce, bir marka ve ürünleriyle ilgili hem bilgi hem de deneyimi içeren tüketici algısı, marka değerini oluşturur. Bir tüketici segmentinin bir marka hakkında sahip olduğu algı, doğrudan olumlu veya olumsuz etkilerle sonuçlanır. Marka değeri pozitifse, kuruluş, ürünleri ve finansmanı fayda sağlayabilir. Bir Müşteri bir markaya aşina olduğunda veya onu rakipleriyle kıyaslanamayacak şekilde tercih ettiğinde, bir şirket yüksek bir marka değerine ulaşmış demektir. Marka değerini değerlendirmek için özel muhasebe standartları geliştirilmiştir. Muhasebede, maddi olmayan bir varlık olarak tanımlanan bir marka, genellikle bir şirketin bilançosundaki en değerli varlıktır. Marka adı, bir markanın konuşulabilen veya yazılabilen ve bir ürünü, hizmeti veya şirketi tanımlayan ve onu bir kategori içindeki diğer benzer ürünlerden ayıran kısmıdır. Marka oluşturulurken; tek yada birden çok kelimeleri, cümleleri, işaretleri, sembolleri, tasarımları, sloganları veya bu unsurların herhangi bir kombinasyonunu içerebilir. Marka kimliği ise markayı diğerlerinden ayıran bir isim, bir tasarım, bir dizi resim, bir slogan, bir vizyon, yazı stili, belirli bir yazı tipi veya bir sembol vb. gibi bir dizi bireysel bileşendir.
Davacının TPE nezdinde … kayıtlı Arapça karakterlerle … Sınıfta, … kayıt numarasıyla … markası adı altında … ve … Sınıfta markalarının tescil edildiği , …başvuru numarasıyla Latince ve Arapça karakterlerle … Sınıfta olan başvurunun tescilinin geçersiz olduğu, keza davalı adına … tescil no ile kayıtlı … ve şekil ibareli markanın 29. Sınıfta tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Sınai Mülkiyet Kanununun 25. maddesinde hükümsüzlük sebepleri düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre 6769 sayılı SMK’nın 6. maddesindeki nispi ret nedenlerinin varlığı hükümsüzlük nedenidir. SMK m.6/1’e göre”… tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” Düzenlemesi gözetildiğinde markalar arasında iltibasın varlığından bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edildiği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gereklidir.
Toplanan deliller, taraf iddia ve savunmaları, Türk Patent ve marka kurumundan celp edilen marka tescil ve başvuru belgeleri, marka devir sözleşmesi, … 4.FSHHM’nin …esas … karar sayılı dosyasına sunulan rapor, mahkememizce iki farklı heyetten alınan bilirkişi raporları ile yüksek yargı uygulamaları bir bütün olarak mütala edildiğinde; HMK 266 madde kapsamında Bilirkişiler …, …, … ‘ tarafından hazırlanan 27/01/2022 tarihli bilirkişi raporları sunulu deliller ile uyumlu, marka hukuku ilkelerine ve yüksek yargı uygulamalarındaki içtihatlara uygun olarak hazırlandığından denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğundan mahkememizce hükme dayanak yapılmış olup, karıştırma ihtimali yaratan Davalı adına … Tescil nolu markanın 29. Sınıfında yer alan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar,bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler;süt ürünleri (tereyağı dehil). Yenilebilir. bitkisel yağlar.” emtia ve hizmetleri bakımından davalı markasının KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ile sicilden terkinine, markanın Mal ve Hizmetlerin sınıflandırılmasına İlişin Tebliğin 29. Sınıfında yer alan “Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş,salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar.” emtiaları bakımından ise hükümsüzlük isteminin REDDİNE, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
DAVANIN KISMEN KABULUNE, KISMEN REDDİNE,
1-Davalı adına … Tescil nolu markanın … Sınıfında yer alan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar,bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler;süt ürünleri (tereyağı dehil). Yenilebilir. bitkisel yağlar.” emtia ve hizmetleri bakımından KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ile sicilden terkinine, markanın Mal ve Hizmetlerin sınıflandırılmasına İlişin Tebllğ’in … Sınıfında yer alan “Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş,salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar.” emtiaları bakımından ise hükümsüzlük isteminin REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine
3-179,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 135,50 TL eksik harcın davacıdan tahsiline,
4-Davanın kısmen reddi nedeniyle; Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davanın kısmen kabulü nedeniyle; Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 44,40 TL başvuru , 44,40 TL peşin harç, 3.240,90 TL tebligat ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.329,70 TL’nin taktiren 1/2 sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafın yapmış olduğu 3.000 TL bilirkişi ücreti olan yargılama giderinin taktiren 1/2 sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı , gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İstanbul bölge adliye mahkemesi nezdinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 24/01/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸