Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/286 E. 2021/273 K. 15.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/286 Esas
KARAR NO : 2021/273

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/09/2019
KARAR TARİHİ : 15/06/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … markasının müvekkiline ait olup WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü) nezdinde tescilli olduğunu, markanın kurucusu olan …’ın (…) ülkemizde ve dünyada tanınmış müzik sanatçısı olduğunu; sanatçının da bu ünü kullanarak davaya konu markayı kurduğunu ve markanın bu üne dayanarak dünyanın birçok yerinde bayilikleri olduğunu, müvekkilinin giyim mağazası ve fastfood zincirini Türkiye’de açmak isterken davalının kötü niyetli olarak bu markaları TPMK nezdinde tescil ettirdiğini, dava konusu marka üzerinde öncelik hakkının müvekkiline ait olduğunu iddia ederek davalı adına tescilli …, … ve … numaralı markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … markasının davacıdan önce de WİPO nezdinde birçok gerçek ve tüzel kişi tarafından tescil edildiğini, markanın kelime kökeni itibariyle özgün ve şahsiyet içerir bir anlam ihtiva etmediğini, marka hukukunda tescilin ülkesellik ihtiva ettiğini, bu sebeple davaya konu ibarenin herhangi bir ülkede farklı kişiler tarafından tescil edilmesinde herhangi bir hukuki engel bulunmadığını, davacı tarafın Türkiye ve dünyada ünlü bir sanatçı olduğunun gerçeği yansıtmadığını, davacının sadece … konuşulabilen birkaç ülkede bilinirliğinin olduğunu; … isminin … grubunun bir şarkısı ve … albümü olarak tanınırlığa eriştiğini, davacı tarafından … markası ile alakalı olarak reklam, tanıtım, temsil vs. gösterimler de dahil olmak üzere marka için yapılan promosyonların gösterilememiş olduğunu, markanın ekonomik değerini belirleyecek ciro, piyasadaki yer, ihracat rakamları gibi önemli verilerin dosyaya sunulmadığını, söz konusu markanın davacı yan tarafından tanınmış marka statüsüne sokulmaya çalışıldığını, dava konusu markaların farklı sınıflarda kayıtlı olup, gerek Türkiye gerekse dünya çapında … isimli yüzlerce marka bulunduğunu, davacı yana ait olan … grubu isminin bir bütün olarak marka niteliğine sahip olabileceği ve … ibaresinin markayı ayrıştırıcı, ayırt edici nitelik kazandırıcı nitelikte olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık; davalı adına tescilli …, … ve … numaralı markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine ilişkindir.
Türk patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesi ve kötüniyetli tescil konularında HMK 282. Madde kapsamında sunulu delillere göre bilirkişi raporu mahkememizce değerlendirilmiş ve HMK 266. Madde kapsamında surulan raporun dosyadaki deliller ile uyumlu, marka hukuki ilkelerine göre düzenlenmiş ve iltibas incelemesi yönünden de denetime uygun olduğu anlaşılmıştır.
Bilirkişiler … ve … 11/01/2021 tarihli raporunda; “… ” ibaresinin … numarası ile … adına …’da tescilli olduğunu, markanın 26.06.2017 tarihinde davacı yana devredildiği ve davacı yanın yalnızca bu marka bakımından hak sahibi olduğunun tespit edildiğini, davacı yanın “…” ibaresinin davalı adına tescilli markaların başvuru tarihi olan 17.11.2017 tarihinden once “tanınmış marka” olduğu iddiasının ispatlanamadığı, yine ilgili markanın Türkiye’de ilgili kesim tarafından bilinirliğine ilişkin dosyada bir belge bulunmadığı, bu nedenle davacı markasının SMK’nın 6/4 hükmü uyarınca tanınmış olduğunun tespit edilemediğini, “… ” ibaresinin tanınmış marka olduğu tespit edilememekle birlikte markanın ünlü şarkıcı … tarafından tanıtımının yapılmış olduğu, markanın ilk tescil sahibinin 26.06.2017 tarihine dek … lakaplı … olduğu, ilgili markanın tescilli olduğu giyim sektörü bakımından …’da ilgili kesim nezdinde bilinmekte olduğu, çok sayıda mağazasının bulunduğunun gazete haberlerinden anlaşıldığı, bu kapsamda basiretli tacir olan davalı yanın yurtdışında olsa da aynı sektörde faaliyet gösteren “… ” markasından haberdar olmadığının düşünülemeyeceği, davacı adına …’da 25. ve 35 Sınıflarda tescilli “… ” ibareli marka ile aynı olan ve aynı kelimeler ile aynı kombinasyon tarzında, düz yazı olarak 35. sınıfta tescile konu edilen … kod numaralı “…” ibareli markanın tescil başvurusunun tesadüf olarak değerlendirilemeyeceği, ülkemize her yıl çok sayıda … turistin geldiği nazara alındığında davalı yanın davacı markasının Rusya’da tescilli markasından haksız yarar elde edebileceği ve bu kapsamda avalının dava konusu marka tescil başvurusunu gerçekleştirmesinin kötü niyetli olarak değerlendirilebileceğini, “kötü niyetin bölünemeyeceği ilkesi”nin uygulanması halinde… kod numaralı “ … ” ibareli markanın tümden reddinin gerekeceği ancak “kötü niyetin bölünemeyeceği ilkesi”nin uygulanmaması halinde; Davacı adında tescilli marka ile birebir aynı olan davalı yanın … kod numaralı “… ” markasının davacı adına tescilli marka ile birebir aynı sınıfta tescillli olan 35. Sınıfta yer alan “Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri.” alt sınıfında ve davacı markasının tescilli olduğu 25. Sınıfta yer alan emtialar ile benzer olan 35. Sınıfın “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler” alt hizmetlerinde hükümsüz kılınabileceğini,
Davacı firma adına tescilli “…” ibareli marka tescili bulunamamakla birlikte …’da ilgili kesim tarafınan ilgili sektörde yer alan ürünler üzerinde bilinen bir marka olduğu tespit edilen “… ” markasında yer alan … ibaresinin giyim sektöründe “ayırt ediciliği düşük, tüketicinin ilgisini ilk elden üzerinden toplamayan, tali nitelikteki, zayıf ibare” nitelikte olduğu, Davalı adına tescilli … kod numaralı markanın davacı markasının asli unsuru olan “…” ibaresinden oluştuğu ve 43. Sınıf ile 35. Sınıfta tescile konu edildiği, basiretli bir tacir olan Davalı yanın yurt dışında olsa da aynı sektörde faaliyet gösteren davacı markasından haberdar olmayacağının düşünülemeyeceği, markada “…” ibaresi yer almasa da markanın asli unsuru olan “…” ibareli marka tescilinin 35. Sınıfta “giyim hizmetlerini” de kapsamasının nihai tüketici nezdinde karışıklığa sebebiyet vereceği, Davacı yanın “…” ibaresi yanında direkt davacı markanın aynısı olan “… ” ibaresini de başka bir marka tescil başvurusunda adına tescil ettirmiş olduğu birlikte nazara alındığında davacı yanın … kod numaralı marka tescilinin tesadüf olamayacağı kanaatine ulaştıklarını, davalı yanın … kod numaralı … ibareli markanın tescilinde takdir Mahkemeye ait olmakla davalının kötü niyetli olduğu kanaatine varıldığını, “kötü niyetin bölünemeyeceği ilkesi”nin uygulanması halinde … kod numaralı “…” ibareli markanın tümden reddinin gerekeceğini aksi halde; Davacı adına …’da tescilli marka ile birebir aynı sınıfta tescillli olan … kod numaralı “…” ibareli markanın 35. Sınıfta yer alan “Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri.” ile davacı markasının tescilli olduğu 25. Sınıfta yer alan emtialar ile benzer olan 35. Sınıfın “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler” alt sınıflarında hükümsüz kılınabileceğini,
Wipo nezdinde tescilli olan “… ” ibareli markalar bakımından davacı yanın hak sahipliğini ortaya koyan herhangi bir belgenin dosyada bulunmadığı, bu nedenle davacı yanın “… ” ibareli markalara dayanarak yapmış olduğu taleplerinin heyetce incelenemediğini, Davalı adına tescilli ve huzurdaki dava ile hükümsüzlüğü talep edilen … kod numaralı markanın 43. Sınıfta tescilli olduğu, Davacı adına …’da tescilli olan “… ” ibareli markanın ise 25. ve 35. Sınıfta tescilli olması sebebiyle farklı sınıflarda tescile konu edilen … kod numaralı markanın nihai tüketici nezdinde davalı adına tescilli marka ile karışıklığa sebep olmayacağı, davalı yanın … kod numaralı “… ” ibareli markasının hükümsüz kılınması için gerekli şartların oluşmadığını bildirmişlerdir.
TANINMIŞ MARKA&KARIŞTIRMA İHTİMALİ & KÖTÜNİYETLİ TESCİL YÖNÜNDEN İNCELEME;
Davacı “…”, “… ” ve “… ” markasının kurucusu olan Sanatçı … (…) ın ülkemizde ve dünyada tanınmış olduğunu ve …, … ve … markalarını kurduğunu, davacının ise …’nin şöhretini kullanarak oluşturduğu globalleşen giyim mağazası ve fastfood zincirini Türkiye’de de açmak istediğini ancak ülkemizde davalı yanın kötü niyetli olarak tescil ettirdiği markaları nedeniyle tescili gerçekleştiremediğini ileri sürmüştür.
Tanınmışlık ile değerlendirme bilirkişi incelemesi kadar sunulacak delillere göre nihai olarak mahkemece takdir edilecek bir olgudur.
Taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda ve mülga 556 sayılı KHK’de ve 6769 sayılı yasada da tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus mahkeme içtihatları ve öğreti ile uygulamaya bırakılmıştır. Yargıtay birçok kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” şeklinde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ait olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tesbiti cihetine gidilebileceğini belirtmiştir. Tanınmış marka konusunda uluslararası boyuttaki çalışmalar ise Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (wipo) bünyesinde yürütülmektedir. Bu kuruluş uzmanlar komitesince benimsenen A/34-13 nolu tavsiye kararında bir markanın tanınmış olup olmadığının tesbitinde, markanın kullanım süresi, yaygınlığı, kapsamı ve coğrafi alan genişliği, ekonomik değeri, reklam, temsil, promosyon, fuarlara katılım ve fuar düzenleme, kataloglar hazırlama gibi tanıtım faaliyetleri, bu çalışmaların kapsamı, süresi ve mali bütçesi, işletmenin büyüklüğü, cirosu,marka hakkının hangi etkinlikte ve verimlilikte korunduğu, tanınmışlığa yönelik mahkeme ve diğer yetkili makamların kararları gibi olguların göz önünde bulundurulması kararlaştırılmıştır.Yargıtay 11.HD nin 19.4.2002 tarih ve 2001/9903 esas-2002/3699 karar sayılı ilamında bir markanın birden çok ülkede tescilli olmasını tanınmış marka olarak kabul açısından yeterli görmekteyken son uygulamalarda bu hususun markanın tanınmışlığı açısından bir gösterge olabileceği ancak tek başına tanınmış marka olgusu için markanın birçok tescilinin olmasının yeterli olmayacağına işaret edilmiştir. Trips’de ise açıkça tanınmışlığın ilgili sektörde tanınmışlık olarak anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. Yine doktrinde Trips deki düzenlemeye benzer görüş Hanife Dirikkan tarafından ileri sürülmüş ve markanın tanınmışlığından söz edebilmek için bir ülkede yaşayanların tamamı tarafından söz konusu markanın bilinmesinin zorunlu olmadığı, marka sahibinin hedef kitlesinin esas alınması gerektiğine işaret edilmiştir.Markanın tacirler yada o malın alıcıları değil, bu mal ile ilgili olmayanlar tarafından da bilinmesi halinde tanınmış markadan bahsedileceği, tanımış markanın maruf marka karşısında daha kapsamlı,ekonomik yönden daha önemli bir kavram olarak karşımıza çıkacağı, bir markanın tanınmış olduğunu söyleyebilmek için markanın konulduğu mamülün birden bire düşünülmeden ve bir hatıranın yardımı ile hatırlanmadan,refleks halinde düşünülmesi gerektiği, genellikle tüketicinin zihninde bir fikir uyandıran markanın tanınmışlık derecesine ulaştığı da doktrinde … tarafından ifade edilmiştir. Gürzumar ise, tanınmış markanın en önemli özelliğinin, tescilli bulundukları mal kategorisinden bağımsızlaşarak ve başlı başına birer kalite sembolü olarak, reklam aracı haline gelen ve geniş kitleler karşısında sahip oldukları etkilerini, tamamen farklı mal kategorileri üzerinde de gösterebileceği markalar olarak tanımlamıştır. Arkan ise tanınmış markadan bahsedebilmek için, reklam gücü yüksek, kalite sembolü haline gelmiş bir markanın, sadece o markayı taşıyan mal ya da hizmetlerle ilgili çevre içinde değil bu çevre dışında, o mal ya da hizmetle ilgisi olmayan kişilerce de bilinmesi gerektiğini belirtmiştir.
Bilindiği üzere Tanınmış marka korunmasında en önemli konunun tanınmışlığın belirlenmesinde izlenilecek yöntem olduğu, her ne kadar hukuki bağlayıcılığı olmasa da WIPO Kriterlerinin baz alınarak tanınmışlık araştırılması yapılması gerektiği bir markanın koruma istenen ülke dışında yabancı ülkelerde tanınmış olmasının, koruma istenen ülkede de tanınmış olduğuna hükmedilmesi için yeterli olmayacağının açık olduğu, her davada tanınmışlık olgusunun o davanın somut özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiği bilinmektedir. Dolayısıyla her somut olayda tarafların dosyaya sunduğu belgeler, beyanlar ve ihtilafın niteliği,ürünün sunulduğu sektör ve çevre gözetilerek bahsi geçen kriterlerin Mahkemece yada atanan bilirkişice o dosyaya özgü sunulan deliller ile tartışılması gereklidir. Somut olayda da davacı bu kriterlere ve denetime uygun delil sunmamıştır, kaldi ki bir sanatçının tanınmış olması ile bu sanatçının oluşturduğu markanın tanınmış olması hususları farklı konular olup, davacı yanca tanınmışlık yönünden sunulan delillerin tanınmış marka kriterlerini sağlamadığı hususu açıktır. Bu husus bilirkişi raporunda da isabetle tespit edilmiş ve davacı markasının tanınmış marka olmadığı anlaşılmıştır.
Marka hukuku açısından “kötüniyet” başkasının hak sahibi olduğu bilinen veya bilinmesi gereken markanın tescil edilmesi olarak tanımlanabilir. Ayrıca markanın itibarından yararlanılması amacıyla, markanın haklı itibarına zarar vermek amacıyla, markanın farklı sınıflarda tescilli olmamasından faydalanılarak markanın ticari gelişimini engellemek amacıyla gerçekleştirilen marka tescilleri de kötüniyetlidir. Bu durumun tespitinde önceki markanın tanınmış marka olması gerekmemektedir. Kötüniyet sadece taraflar arasında da oluşabilir.
SMK 6/9 maddesi “ Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” Şeklindedir. Ayrıca 16.07.2008 tarihli HGK kararlarıyla Yargıtay da, doktrine ( Sabih Arkan, Marka Hukuku, Cilt II, s.158, Ankara 1998, Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, s.452, Dördüncü Bası, İstanbul 2005, Hamdi Yasaman, Marka Hukuku, Cilt II. s.878-879, İstanbul 2004) uygun olarak, kötüniyetle tescil halinde hükümsüzlüğün gerektiğini, KHK amacına uygun olan yaklaşımın, bu olduğunu belirtmiştir. Kararda “davalı adına TPE nezdinde tescilli markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. 556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nin amacına uygundur. Davalı markasının kötü niyetle tescil ettirildiğinin anlaşılmasına göre, MK.nun 2. maddesi hükmünün uygulanması suretiyle dava konusu markanın hükümsüz kılınmasına ilişkin yerel mahkemenin kararı yerindedir.” şeklindeki ifade ile kötüniyetle tescilin hükümsüzlük nedeni sayılacağı açıkça belirtilmiştir. (Yarg. HGK. E. 2008/11-501, K. 2008/507, T.16.07.2008, www.kazanci.com.tr).
Marka hukukunda kötüniyet tek bir eylem ile de değil, geniş bir bakış açısıyla eylemlerin sırası, şekli dikkate alınarak bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Somut dava dosyasında davalının tescil anında kötüniyetli olduğu yönünde bir delil sunulmamış olup, mahkememizce somut uyuşmazlıkta karıştırma ihtimali, davacı markasının tanınmış marka olmaması nedeniyle iltibas riski oluşan emtialar yönünden hükümsüzlük istemlerinin incelenmesi gereklidir.
Dosyaya ibraz edilen tüm delil ve belgeler, marka tescil belgeleri dikkate alındığında tescil başvurusuna konu olan ya da tescil edilmiş olan bir marka daha önceden tescil edilmiş bir marka ile aynı ise aynı mal ve hizmetleri kapsıyor ise önceki tescil sahibinin itirazı üzerine TPE tarafından tescil başvurusu reddedilebileceği gibi, tescilin gerçekleşmiş olması halinde mahkemeye hükümsüzlük davası açılabilecektir. Tescil başvurusuna konu olan ya da tescil edilmiş bulunan marka tescil edilmiş veya tescili için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın kapsadığı mal veya hizmetler ile aynı veya benzer ise tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırma ihtimali var ise bu karıştırma ihtimali tescil edilmiş veya tescili için başvurusu yapılmış marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyor ise bu hal hem nispi red hem de hükümsüzlük nedenidir.
Karıştırma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Başka bir anlatım ile halkın söz konusu mal ve hizmetleri aynı ya da bağlantılı işletmelerden geldiğini düşünme tehlikesidir. Hem markanın hem de mal veya hizmetlerin aynı olması durumunda marka hakkının ihlali söz konusu olmaktadır. Karıştırma ihtimalinden söz edilebilmesi için öncelikle tescil başvurusuna konu veya tescil edilmiş marka ile daha önce tescil edilmiş ve tescil başvurusu yapılmış markanın kapsadığı hizmetlerin aynı ya da benzer olması gerekmektedir. Eğer bu mal ve hizmetler aynı ya da benzer ise bu kez markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenecektir. Karıştırma ihtimali hem marka, hemde sınıf bakımından benzerlik gerektirdiğinden iki markanın tescil edildikleri, tescil başvurusunda bulunulduğu ya da kullanıldığı mal ve sınıfların ne kadar birbirine benzer ise karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmaması için markaların da o oranda birbirinden farklı olması gerekecektir. Markalar arasında sözcük, harf karakteri, şekil, grafik gibi renk unsurlarında hiçbir fark yok ise markalar arasında ayniyetten söz edilir. Eğer bu unsurlardan birinde küçük fark var ise benzer markalardan söz edilir. Markalar arasında karıştırma ihtimali incelenirken her bir unsura göre değil bir bütün olarak iki markanın bıraktığı genel global izlenimin markanın bütünüyle bıraktığı etki dikkate alınır.
AB Adalet Mahkemesi (CJEU ) uygulamalarında karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde bir takım ilkeler mevcuttur. Uygulamalara göre karıştırma ihtimali ilgili tüm faktörler dikkate alınmak suretiyle marka veya işaretler birer bütün olarak değerlendirilmeli bu değerlendirme yapılırken uyuşmazlık konusu mal veya hizmetin talep edebilecek durumdaki ortalama tüketici gözü ile bakılmalı ortalama tüketicinin detayları incelemeden markayı bir bütün olarak algılayacağı gözönünde bulundurulmalı markadaki ayırt edici ve egemen unsurların bıraktığı genel intibaya göre görsel ve işitsel ve kavramsal anlamda karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı tartışılmalıdır.
Markalar arasında daha az derecedeki benzerlik mal veya hizmetler arasında daha çok benzerlik ile dengelenebilir. Bunun tersi de mümkündür. Ayrıca eğer önceki markanın ayırt ediciliği kendiliğinden çok yüksek ise veya kullanım sonucunda yüksek ayırt edicilik sağlanmış ise karıştırılma ihtimali de çok yüksek olacaktır. Salt çağrıştırma ihtimalinin varlığı karıştırma ihtimalini de mevcut olduğunun kabulü için yeterli değildir. Önceki markanın tanınmışlığı da tek başına karıştırılma ihtimalinin varlığı için yeterli değildir. Eğer her iki marka arasında çağrıştırma ,tüketicide bu markayı taşıyan ürünlerin aynı ya da ekonomik olarak bağlantılı işletmelerden kaynaklandığı yolunda bir kanaate yol açacak nitelikte ise, bu durumda karıştırma ihtimalinin bulunduğu düşünülmelidir. Markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı her iki markanın asli ve tali unsurları ile birlikte bütünü itibariyle bıraktığı izlenimler bakımından benzerlik olup olmadığı çağrıştırma söz konusu olup olmadığı, markaların ait oldukları mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin eğitim ve toplumsal durumu, markaların tescilli oldukları malın ya da hizmetin değeri , buna bağlı olarak alıcının mal almaya gittiğinde harcadığı zaman kriterleri dikkate alınarak ortalama düzeydeki tüketici gözü ile karıştırma ihtimali mevcut olup olmadığı tespit edilecektir.
Davalı adına… nolu … ibareli markanın 35,sınıf için 17.11.2017 tarihinde …nolu … ibareli markanın 43. Sınıf için 17.11.2017 tarihinde, … nolu … markasının 43 ve 35. Sınıf için 17.11.2017 tarihinde tescill olduğu anlaşılmıştır.
… nolu tescili ise … nolu … ibareli markanın 14, sınıf için 13.1.2015 tarihinde … adına tescilli olduğu Türk Patent ve marka kurumundan gelen belgeler kapsamından anlaşılmıştır.
Davacı yanca sunulu yabancı marka tescil belgeleri kapsamına göre ise; … ibaresinin … adına … 25,35.sınıf için tescilli olduğu, 31.10.2013 tarihinde başvuru yapıldığı, sicile 30.3.2015 tarihinde tescil edildiği, … nolu belge verildiği, markanın 26.6.2017 tarihinde davacıya devr edildiği ve … ibaresine ilişkin markanın kullanıldığı ülkelere ilişkin kayıtlar incelendiğinde … ibaresi yönünden davacının huzurdaki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşılmıştır.
“… ” markası ile ilgili sunulu deliller ve rapor içerikleri kapsamına göre; “markanın şarkıcı … tarafından tanıtımının yapılmış olduğu, markanın ilk tescil sahibinin 26.06.2017 tarihine dek … lakaplı … olduğu, ilgili markanın tescilli olduğu giyim sektörü bakımından …’da ilgili kesim nezdinde bilinir olduğu, çok sayıda mağazasının bulunduğu hususunun sunulu gazete haberlerinden anlaşıldığı, dolayısıyla davalının …’da 25. ve 35. Sınıflarda tescilli “… ” ibareli markasının bulunduğu anlaşılmıştır.
Dolayısıyla iltibas incelemesi ilişkili ve aynı olan sınıflar yönünden incelenecektir. Markalar türlerine göre sınıflara ayrılmıştır. Türkiye 12.07.1995 tarih 95/7094 sayılı Bakanlar Kurulu karan ile “Markaların Tescili Amacıyla Mal ve Hizmetlerin Uluslararası Sınıflandırılmasına İlişkin Nis Anlaşmasına” taraf olmuştur ( RG 13.08.1995, S.22373) Bu anlaşmaya uygun olarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, markaların sınıflandırılmasına ilişkin bir tebliği yayınlamıştır. Söz konusu MARKA TESCİL BAŞVURULARINA AİT MAL VE HİZMETLERİN SINIFLANDIRILMASINA İLİŞKİN TEBLİĞİ yemlenmektedir. Yürürlükte bulunan (TPE: 2016/2) sayılı tebliği 30.12.2016 tarihli ve 29934 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Tebliğde, her sınıf kendi içerisinde alt gruplara ayrılmıştır. Nis Anlaşmasının 2/1 ve II. maddesine belirtilen “Bu Anlaşma ile tanımlanan gereklere göre, sınıflandırmanın etkisi Özel Birlik ülkelerinin her biri tarafından belirlenecektir. Sınıflandırma, tescil edilen herhangi bir marka için temin edilen koruma sınırlarının değerlendirilmesi veya hizmet markalarının tanınması konusunda özellikle bağlayıcı olmayacaktır. “, 2/11. Maddesinde ki“ Özel Birlik ülkelerinin her biri Sınıflandırmayı esas veya yardımcı sistem olarak kullanma hakkına sahiptir. ” düzenlemeye göre bu kanunda belirlenen sınıflandırma sistemi, markanın koruma alanının belirlenmesinde tek başına yeterli olmadığı gibi sınıflandırma sisteminin bağlayıcılığının belirlenmesinde de birlik ülkelerine serbestlik verilmiştir. Sınıflandırma sisteminin iç hukuk bakımından esas sistem mi, yardımcı sistem mi olduğu, bu anlaşmaya dayanılarak çıkarılan Tebliğlerin incelenmesi ile anlaşılacaktır. Ancak konuyla ilgili birçok tebliğ düzenlenmiştir.
Tebliğ’in 3/3. maddesine göre, “Bu liste, tüm malları ve hizmetleri kapsamaz. Herhangi bir genel başlık kapsamına girmeyen ve listede belirtilmemiş mallara veya hizmetlere marka tescil başvurusunda yer verilmesi durumunda: Söz konusu mallar veya hizmetler, listede yer alan, aynı Nis sınıfında bulunan ve benzer nitelik, fonksiyon veya amaca sahip olan mallarla veya hizmetlerle aynı kapsamda değerlendirilebilir.”.
Tebliğin 3/4 Maddesi “(4) 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen aynı tür malın veya hizmetin tespitinde, bu Tebliğ ekindeki listede yer alan gruplar esas alınır. Ancak, Enstitü marka tescil başvurularının veya itirazların incelenmesi aşamalarında bu grupları, aynı tür malın veya hizmetin tespitinde daha dar veya farklı mal veya hizmet gruplarını da içerecek şekilde daha geniş kapsamda değerlendirebilir. ” Şeklindedir.
Böylelikle Türk Hukukunda sınıflandırma sistemi esas sistem değil, yardımcı sistem olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bazı durumlarda aynı sınıf içerisindeki alt sınıflar arasında dahi benzerlik oluşmazken, bir ticaret ve hizmet markası arasında iltibas meydana gelebilir. Yine farklı sınıflarda tescilli mal ve hizmetler bakımından benzerlik değerlendirmesi yapılırken piyasanın anlayışı, benzer alıcı kitlesine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, birbirleri yerine İkame edilebilme ve rekabet etme olanaklarının olup olmadığı, dağıtım kanalları kullanım yöntemleri ve amaçları ile hedeflenen halk kesimi gibi her somut olayın özelliklerine uygun düşen ölçütlerin de dikkate alınması ‘ gerektiği Yüksek mahkeme tarafından içtihat edilmiştir.
Toplanan deliller, davacı ve davalı yanca sunulu beyan ve deliller, marka tescil belgeleri, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu ile birlikte değerlendirildiğinde; kötüniyetin ispat edilemediği, davalı adına … tescil nolu “… ”markasının kısmen hükümsüzlüğü ile davacı markası ile iltibas yaratan 35. Sınıfın “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler” alt sınıfları yönünden Ve birebir aynı sınıfta yer alan 35. Sınıfın “büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri” alt sınıflarının kısmen hükümsüzlüğüne, Davalı adına… tescil nolu “…” markasının kısmen hükümsüzlüğü ile iltibas yaratan 35.sınıfın “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler” alt sınıfları yönünden Ve birebir aynı sınıfta yer alan 35. Sınıfın “büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri” alt sınıflarında kısmen hükümsüzlüğüne, diğer emtialar yönünden( davacının herhangi bir kullanımı ve üstün hakkı bulunmadığından ) kötüniyete dayalı hükümsüzlük isteminin reddine , Davalı adına …tescil nolu “… ”markasının hükümsüzlüğüne ilişkin talebin REDDİNE karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davalı adına … tescil nolu “… ”markasının kısmen hükümsüzlüğü ile davacı markası ile iltibas yaratan 35. Sınıfın “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler” alt sınıfları yönünden Ve birebir aynı sınıfta yer alan 35. Sınıfın “büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri” alt sınıflarının kısmen hükümsüzlüğüne,
2-Davalı adına… tescil nolu “…” markasının kısmen hükümsüzlüğü ile iltibas yaratan 35.sınıfın “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler” alt sınıfları yönünden Ve birebir aynı sınıfta yer alan 35. Sınıfın “büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri” alt sınıflarında kısmen hükümsüzlüğüne,
3-Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna Enstitüsüne gönderilmesine,
4- Davalı adına … tescil nolu “… ”markasının hükümsüzlüğüne ilişkin talebin REDDİNE,
5-59,30 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 14,90 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
6-kısmen kabül nedeniyle Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 5.900 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-kısmen red yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 5.900 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 44,40 TL ilam harcı, 44,40 TL başvuru harcı, 2.000 TL bilirkişi ücreti, 116 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 2.204,80 TL’nin 2/3 ünün davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama gideri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
10-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair karar davacı vekilinin vekillinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi.15/06/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır