Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/216 E. 2021/240 K. 02.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/216 Esas
KARAR NO : 2021/240

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/06/2019
KARAR TARİHİ : 02/06/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı adına … no ile tescilli ‘”…” ibareli marka ile benzer olan … ibareli markaların Müvekkili adına dünyanın birçok ülkesinde tescilli olduğunu ve ciddi bir şekilde kullanıldığını, “…” ibareli markayı tanınmış hale getirdiğini, bu kapsamda 6769 sayılı SMK’nın 3. ve 6/3. Maddelerine göre “…” ibaresi üzerinde davaya konu marka tescil başvurusunun gerçekleştirilmesinden önce hak sahibi olduğunu, müvekkil markasının tanınmış olduğunu, davalınını müvekkilinin markasının tanınmışlığından faydalanarak haksız yarar sağlayacağını, müvekkilin markasının itibarına zarar vereceğini ve markanın ayırt edici karakterinin zedeleneceğini, davalının kötü niyet olduğunu iddia ederek davalı adına … no ile tescilli ‘”…” ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; markaların ayırt edici özelliklere sahip olduklarını, davacı markasının tanınmış marka olmadığından müvekkilinin markayı iyiniyetle, bilmeden, benzer isimlerle tescil ettirdiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; davacının “…” ibareli markası üzerinde hak sahibi olduğu ve davalı adına … no ile tescilli ‘”…” ibareli markanın müvekkilinin markasının tanınmışlığından faydalanarak haksız kazanç yarar sağladığı ve markanın itibarına zarar verdiği iddiasıyla davalı adına … no ile tescilli ‘”…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talebine ilişkindir.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve dosyada başka eksik husus bulunmdığından HMK 184.madde kapsamında tahkikata son verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sektörel yönden yeterli görülmüş, davalının itirazların ihtisas mahkemesi sıfatıyla marka hukuku ilkelerine göre mahkememizce çözümlenecek oluşu gözetilerek itirazların yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Bilirkişiler …, … ve … 30/11/2020 tarihli raporunda; davacıya ait … ibareli markanın tanınmış marka niteliğinde olmasa da bulunduğu hizmet sektöründe tanınır ve bilinir olduğunu, SMK 6/3 hüküm çerçevesinde … ibaresi bakımından 43.Sınıfta yer alan hizmetler bakımından gerçek hak sahibi olduğunu, gerçek hak sahibi olduğu … ibaresi ile nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verecek kadar benzer olan dava konusu … kod numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunu, davacı yanın gerçek hak sahibi olduğu, sektöründe bilinen bir ibare bakımından, davacı yanın davalı yan aleyhine benzer hususlarda ikame etmiş olduğu ve davacı yan lehine hükme bağlanmış olan kararların varlığına karşın, davalı yanın davacı yanın markalarından haberdar olmasına ve davacı yan ile karşılıklı davalarının bulunmasına rağmen, davacı yana ait marka ile benzer marka tescil başvurusunu gerçekleştirmesinin kötü niyetli olarak değerlendirilebileceğini bildirmişlerdir.
… başvuru no.lu (…) ibareli markanın … AŞ adına tescilli olduğu ve 43. Sınıf için 4.3.2016 tarihinde başvuru üzerine tescilinin 14.5.2019 tarihinde yapıldığı, 31.7.2019 tarihli resmi marka gazetesinde yayınlandığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın m. 6/1 hükmüne göre “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.”
Yine SMK m.7/2,b hükmü uyarınca “Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması” halinde marka sahibi, önleme isteminde bulunulabilir.
Görüldüğü üzere yasa koyucu her iki hükümde de karıştırılma ihtimali’ ifadesini kullanmıştır. Buna rağmen, yargı içtihatları ve uygulamada, ‘iltibas’ ve ‘karıştırma ihtimali’ terimlerinin aynı kavramı ifade etmek için kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Marka hukukunda iltibas, bir markanın benzerinin, aynı veya benzer mal / hizmetlerde kullanılması nedeniyle karıştırılması; müşterilerin işaretler arasındaki bu benzerlik nedeniyle, daha önce bildiği bir işletmenin ürünü olduğu yanılgısı ile bir diğerine ait ürünü alması veya markaların sahibi işletmeler arasında idari veya ekonomik bağ kurması olarak ifade edilebilir.
Anılan madde hükümleri kapsamında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olabilmesi için temel şartlar; markaların birbiriyle aynı veya benzer olması, tescile konu mal veya hizmetlerin aynı veya benzer olması ve markalar ve mal/hizmetler arasındaki benzerlik nedeniyle halk (ortalama tüketici) tarafından ilişkilendirme ihtimali dahil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin bulunmasıdır.
Karıştırılma ihtimali, global bir yaklaşımla, yani somut olaya ilişkin tüm koşullar ve bunlara etki edebilecek tüm faktörler göz önüne alınmak suretiyle değerlendirilmelidir. Karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesi bilhassa, markanın piyasadaki tanınnımışlığı, halkın iki marka arasında ilişkilendirme yapabilmesi ve işaretler ile mallar arasındaki benzerlik düzeyi olmak üzere pek çok unsura bağlıdır. Tüm bu inceleme ve değerlendirmelerde ilgili mal / hizmetlerin “ortalama tüketicilerinin” algısı ve onların özen ve bilgi düzeyi dikkate alınır.
Karıştırma ihtimali değerlendirmesinde kural olarak önce mal/hizmetlerin aynı veya benzer olup olmadığı incelenir. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de ilgili tüm faktörler dikkate alınmalıdır. Bu faktörler, diğerlerinin yanı sıra, mal veya hizmetlerin tabiatı ve özelliklerini, kullanım amaçları ve şekillerini, üretim ve pazara sunum yerlerini, birbirleriyle rekabet halinde veya tamamlayıcı olup olmadıklarını içerir.
Hükümsüzlük konusu marka ve işaretlerin benzerliği incelenirken, işaretlerin görsel, işitsel veya kavramsal olarak benzer olup olmadığı üzerinde durulur. Ancak bu değerlendirme, işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları göz önünde bulundurularak, ortalama tüketicide bıraktıkları genel izlenime dayalı olarak yapılmalıdır.
Tüm Bu açıklamalar, taraf iddia ve savunmaları, marka hukukuna hakim ilkeler bir arada incelendiğinde; Davacının üzerinde gerçek hak sahibi olduğu dünya çapında tescilli olan markalarının … ve bu kelimeye eklenen ibarelerden oluşturulduğu, Davalı adına … Tescil nolu “…” ibareli markada yer alan … ibaresinin İngilizce de kullanılan bir ibare olup kelimeyi nitelemek amaçlı kullanıldığı ayırt edici unsur olmadığı keza … ibaresinin de lüks anlamında kullanıldığı, 43. Sınıf hizmetler yönünden bu ibarelerin markada asli unsur olmadığı, davacı ve davalının markasında yer alan asli unsurun “…” ibaresi olduğu, Davacı markasında … ibaresinde yer alan “S” harfinin İngilizce çoğul eki olması nedeniyle esasen … ve … ibarelerinin markalarda asli unsur olarak yer aldığı ve davalının markasında yer alan … ibarelerinin markaya ayırt edicilik katmadığı, iltibası önlemeye yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Taraf markalarının esas unsurları dikkate alındığında ve her iki tarafın 43. sınıf hizmetler açısından aynı alanda faaliyette bulundukları gözetildiğinde iltibas tehlikesi bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı davalı ile karara çıkmış ilam örneklerini dosyaya sunmuştur. Davacı aynı zamanda davalının tescil anında kötüniyetli olduğunu ve bu yönde de markanın hükümsüz kılınması gerektiğini ileri sürmektedir.
Türk Medenî Kanunu’ nun 2. maddesi uyarıca “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” Aksine davranışın müeyyidesi de aynı maddede gösterilmiştir. ”Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Dürüstlük ise, toplumun bilincinde yerleşmiş olan ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından beğenilerek ve uygun görülerek uyulan namusluluk, doğruluk, işlem ve iş ilişkilerinde dikkat, özen ve karşılıklı güven esaslarının oluşturduğu davranış biçimidir.
Markadan beklenen normal kullanma, yararlanma ve onu koruma amacına aykırılık teşkil eden marka tescilleri ticarî yaşamdaki dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturduğu izahtan varestedir.
Davalının markanın aynısı veya benzerinin, haklı bir neden olmaksızın ve geçerli bir mazereti bulunmaksızın adına tescil ettiren kişinin amacının, bu işaretin bilinirliğinden haksız yarar sağlamak olduğunu kabul etmek gerekir. Böyle bir davranış ise marka hakkının kötüye kullanımı anlamını taşır.
Mülga 556 sayılı KHK’nın 35/1.maddesi uyarınca kötü niyetli marka tescil başvuruları itiraz üzerine reddedileceğini amirdi.
AB ile Türkiye arasındaki fikrî ve sınaî haklara ilişkin mevzuatın uyumlu hâle getirilebilmesi amacıyla 27.06.1995 tarihinde yürürlüğe konulan 556 sayılı KHK’ nin mehazını oluşturan, 89/104 Sayılı AB Marka Yönergesinin 3/2 ve 40/94 sayılı Topluluk Marka Tüzüğünün 51/1-b. maddesi hükümleri ile 556 sayılı KHK’ nin 35/1 ve 42/1-a. maddesi hükümlerinin Türk Medenî Kanunu’ nun 2. maddesinde yazılı ilkenin özel uygulamalarından ibaret bulunduğu göz önüne alınarak yapılacak bir değerlendirmede, kötü niyetli marka tescilinin başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak kabulü gerekmektedir.
Mutlak ve nispi ret nedenleri yoluyla karşılanamayan veya örtüşmeyen tüm tescil engelleri kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük konusu olabilirler.
Yani kötü niyetli tescilden hükümsüzlük kararı verilebilmesi için, kötü niyetin mutlaka bir mutlak veya nispi ret nedeni ile birleşmesi gerekmez.
Davacı markası tanınmış marka olmamakla birlikte , birçok ülkede otel hizmeti sağladığından belirli bir bilinirliğe sahip olduğu, davalının ise bu bilinirlikten haksız olarak faydalanmak amacıyla davacı ile aynı esas unsurlu marka yönünden verilen kararlara rağmen ısrarla aynı ana unsurlu markayı tescil ettirmeye çalıştığı, dolayısıyla davalının tescil başvuru anında kötü niyetli olduğu ve davacının markasının bilinirliğinden haksız olarak yarar sağlama amaçlı olarak tescil başvurusunda bulunduğu, dosya kapsamı, davacı yanca sunulan delil kataloğu, ilamlar dikkate alındığında davacının sektörde, çok eskiye dayanan, uzun süreli ve dünyanın geniş bir coğrafyasına yayılmış kullanımının olmasının, davalı tarafından da bu markanın bilindiği şeklinde yorumlanacağı, her ne kadar “…” ve “…” kelimeleri yaygın kullanımı olan kelimeler ise de “…” olarak birleşik bir kombinasyon şeklindeki kullanımın, sıradan bir kullanım olmadığı, bu bağlamda, davalının, sektörde bilinen bir markayı, kendi adına esas unsuru muhafaza ederek ayırt ediciliği düşük ibareler ile tescil ettirmek istemesinin, kötüniyetli olarak değerlendirildiği , bu kapsamde hükme dayanak alınan dosyadaki deliller ile uyumlu rapor içerdiği de dikkate alındığında; davacıya ait … ibareli markanın otelcilik hizmet sektöründe bilinir olduğu, SMK 6/3 hüküm çerçevesinde … ibaresi bakımından 43.Sınıfta yer alan hizmetler bakımından gerçek hak sahibi olduğu, gerçek hak sahibi olduğu … ibaresi ile nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verecek kadar benzer olan dava konusu … kod numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, davacı yanın gerçek hak sahibi olduğu, sektöründe bilinen bir ibare bakımından, davacı yanın davalı yan aleyhine benzer hususlarda ikame etmiş olduğu ve davacı yan lehine hükme bağlanmış olan kararların varlığına karşın, davalı yanın davacı yanın markalarından haberdar olmasına ve davacı yan ile karşılıklı davalarının bulunmasına rağmen, davacı yana ait marka ile benzer marka tescil başvurusunu gerçekleştirmesinin kötü niyetli olarak mahkememizce değerlendirildiğinden markanın hükümsüzlüğüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davalı adına … Tescil nolu “…” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine,
2-59,30 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 14,90 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
3-Avukatlık asgari ücreti tarfesi gereğince; 5.900 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 44,40 TL peşin harç, 44,40 TL başvuru harcı, 3.000 TL bilirkişi ücreti, 146 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 3.234,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama gideri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
Dair karar tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi.02/06/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır