Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/199 E. 2021/143 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/199
KARAR NO : 2021/143

DAVA : MARKA HÜKÜMSÜZLÜĞÜ, MARKAYA TECAVÜZ VE HAKSIZ REKABETİN TESPİTİ, MEN’İ, REF’İ
DAVA TARİHİ : 14/06/2019
KARAR TARİHİ : 18/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü, Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Ref’i talepli davasının yapılan açık yargılamasının sonunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin 1968 yılından beri ticaret unvanının asli unsurunun “…” olduğunu ve “…” markasının, 1989 yılından beri müvekkili adına tescilli olduğunu, davacının … logolu markasının 2000 yılından bu yana TPMK nezdinde tescilli olup 2015 yılından beri ise tanınmış marka olarak tescilli olduğunu, dava konusu … numaralı “…” , … numaralı ” …” … numaralı ” …”, … numaralı ” …”, … numaralı “…’le …”, … numaralı “…”, … numaralı “…” markalarının müvekkilinin tanınmış “…” markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olan “…” ibaresini asli unsur olarak içerdiğini, müvekkiline ait “…” markasının logosunun yeşil çerçeveli altıgen şeklini dahi taklit etmeleri nedeni ile benzer olduğunu, müvekkilinin markasının tanınmışlığından kötü niyetli olarak haksız menfaat sağlamak amacıyla hareket ettiklerini dolayısıyla huzurdaki davayı açma zaruretinin hasıl olduğunu, davalıların dava konusu markaları 3. kişilere devretmemeleri için ihtiyati tedbir kararının ivedilikle verilmesi gerektiğini, davalıların markalarını tescil ettirdikleri şekillerden farklı olarak müvekkilinin ambalajlarını renk, şekil, kompozisyon olarak ayniyet derecesinde taklit etmek sureti ile aynı sektörde kullandıklarını, davalıların aynı desen ve renkleri kullanmasının kötü niyetli tescillerini de ortaya koyduğunu, davalıların “…” markasının yüksek düzeydeki tanınmışlığından faydalandıklarını ve faydalanmaya devam etmek için her türlü faaliyette bulunduklarını, tescil kapsamı dışında kalan söz konusu kullanımlarının “…” marka tescilinden kaynaklı haklarına tecavüz etmekte olduğunu, haksız rekabet teşkil ettiğini, davalılardan … LTD. ŞTİ’ne … tarihinde … 10. Noterliği aracılığıyla … yevmiye numaralı ihtarname gönderildiğini ancak … ‘nın söz konusu kullanımları kabul etmeyerek ihtarnamede belirtilen eylemlere son vermeyi reddettiğine dair … tarihinde … 37. Noterliği … yevmiye numaralı cevabi ihtarname ile bildirildiğini, davalıların haksız menfaat kazanırken müvekkili şirketin kazanç kaybı yaşadığını, bununla birlikte müvekkili şirketin imaj kaybı yaşama tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu, davalıların markalarını tescil ettirdiği şekilde kullanmayarak müvekkilinin markasına yaklaşarak kullandıklarını, davalıların tescilsiz olarak kullandıkları … ibareli logo kullanımının önlenmesi için ihtiyati tedbir kararının verilmesi gerektiğini, … markasının köklerinin 1968 yılına beri “…” ana markası altında faaliyet göstermekte olan şirketin 2000 yılından bu yana … logosunu logosunu kullanmakta olduğunu, şirketin TPMK nezdinde 113 adet “…” esas unsurlu tescilli marka başvurunun olduğunu ve marka tescil başvuru tarihinin 1989 yılına kadar geri gittiğini, Yargıtay içtihatlarına göre bir markayı ilk defa kullanarak ona ayırt edicilik kazandıran kişinin “gerçek hak sahibi” olduğunu, davalının marka kullanımlarının tamamının müvekkili marka tescilleri ve kullanımlarından sonra olduğunu, “…” ve … türevi markalar ile hükümsüzlüğü talep edilen markaların gerek fonetik, gerek görsel, gerek konsept, gerek şekil ve hatta oluşum olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, kırmızı geri planda yeşil şeritli altıgen şekli içerisine oturulan … ibaresinin, 2007 yılından bu yana tescilli olan “… ” markasına atıfta bulunduğunu, davalılardan … tarafından daha önce TPMK nezdinde yapılan … numara ile “…” ibaresinin 29. Sınıfta tescil başvurusunun iltibas tehlikesi doğuracağı bahisle reddedildiğini, davaya konu markaların müvekkili şirketin ana faaliyet alanı olan 29. ,35. 41. ve 43. sınıflarda yer alan mal ve hizmetler için tescilli olduğunu, hitap edilen tüketici kitlesinin de aynı olması sebebiyle markalar arasında karıştırılma tehlikesi bulunduğunu, davaya konu marka tescillerinin davacı markasına yanaşma saikiyle kötü niyetli olarak yapıldığını, benzerliğin tesadüfü aşarak taklitten ibaret olduğunu, müvekkilinin markasının Türkiye’de tanınmışlık düzeyinin çok yüksek olduğunu bu nedenle söz konusu markaların hükümsüzlüklerine karar verilmesi gerektiği, ” …” ve ” …” markalarının tescil tarihinden bu yana tescil edildikleri mal ve hizmetlerde hiç kullanılmamış olduğunu , kullanıldığı iddia edilse dahi beş yıldır ara verilmiş olduğunu, bu nedenlerle … numaralı ” …” ve … numaralı ” …” markalarının bir bütün halinde … tescil numaralı “…” markasının ise “… ” dışında tescilli olduğu 29. Sınıftaki ürünler bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmesini, davalıların logolarını beyaz bir geri planda ve ek kelime unsurları dahil olmaksızın, müvekkilinin ambalajını taklit etmek suretiyle kullandığını ve bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğini duruşmasız ve tebligatsız olarak … numaralı “…” , … numaralı ” …”, … numaralı ” …”, … numaralı ‘ …”, … numaralı “…’le … ” … numaralı “…”, … “…” markalarının 3. kişilere devrinin önlenmesi için bu hususunun TPMK’na bildirilmesini, “…” markasının leşçilleri kapsamı dışındaki kullanımlarının durdurulmasını ve ihtiyatı tedbir kararı verilmesini, … numaralı “…” , … numaralı ” …”, … numaralı “…”, … numaralı ” …” , … “…’le …” ” … numaralı”…”, … numaralı “…” markalarının SMK 6/1-3-4-5-6-9 maddeleri uyarınca hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, hükümsüzlük taleplerinin reddedilmesi halinde … numaralı ” …” ve … numaralı “…”, … tescil numaralı “…” markalarının SMK’nın 9. Maddesi uyarınca 5 yıl süre ile kullanılmaması sebebi ile iptaline, davalılar tarafından gerçekleştirilen tecavüzün her türlü mecradaki kullanımına son verilmesini, haksız rekabet teşkil eden ambalaj … kullanımı ve ambalaj taklitleri fiillerinin tespiti, men’i, ref’i ve haksız rekabetten doğan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, verilecek kararın tirajı en yüksek gazete de 15 gün ara ile yayınlanmasını, zarar tespiti için davalılar tarafından “…” ve türevi markaların kullanılması ile ilgili belgelerin, fişlerin vs. ve tüm ticari defterlerin sunulmasını, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalılara yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili …’nin 2006 yılında Batman ilinde kurulduğunu, davalı … ve Mehmet Refik Rökön tarafından kurulan şirketin, kurulduğu günden bu yana müşterilerini memnun etme hedefi ile tüketicilerine kaliteli ürünler sunarak hizmet verdiğini ve bu ilkeyi ticari hayatında düstur edindiğini, kurulduğu günden bu yana ticari hayatında aktif olarak hizmet veren müvekkillerinin, ticaret unvanını da ticaret siciline tescil ettirdiğini, akabinde marka kullanımı açısından da marka başvurularında bulunarak 2007 yılından bu yana tescil ettirdiği markaları ile sektöründe faaliyet göstermeye devam ettiğini, dava dilekçesinde iddia edildiği gibi müvekkillerinin salt “…” olarak marka kullanımının mevcut olmadığını, mahkemeyi yanıltma çabasına girmiş olan davacı tarafın, nereden edindiğini bilmedikleri marka görsellerini, üzerlerindeki “ …” ibaresini silerek sanki müvekkillerinin kullanımı imişçesine dava dilekçelerine eklediklerini, dava konusu olan müvekkilerine ait markaların, davacı tarafın markaları ile benzer olmadığı gibi aralarında herhangi bir iltibas ihtimalininde bulunmadığını, davacı tarafın … markasını harflere ayırarark benzerlik aramaya çalışmışsa da markaların türevleri, kelime bileşenleri ve anlamlarının birbirinden çok farklı olduğunu, müvekkillerinin marka sicillerine konulan ve markaların devrini engelleyen haksız ve mesnetsiz tedbirin kaldırılmasını, … numaralı “…” , … numaralı “ …” … numaralı “ …” … numaralı “…” … numaralı “…’le …” … numaralı “…” ile … numaralı “…” marka tescilleri hakkında davacı tarafın hükümsüzlük taleplerinin zamanaşımına uğradığını, zaman aşımı itirazları sebebi ile bu taleplerin reddine, … numaralı “…” … numaralı “…” ve … numaralı “…” markalarını müvekkillerinin tescilden itibaren 5 yıl içerinde kullanması sebebi ile iptal taleplerinin reddine, davacı tarafın diğer tedbir taleplerinin de açıkladıkları ve resen nazara alınacak sebeplerle markaların benzerlikten uzak olması sebebi ile davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin de davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
TPMK kayıtları istenmiş, HMK 266. maddesi kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
16/07/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: TPMK’nun web sitesinden … markasının 26/08/2015 tarihinden itibaren TANINMIŞ MARKA olarak kabul edilerek ilan edildiği, davalılardan … GIDA TEKSTİL PETROL NAKLİYAT İNŞ İTH IHR SAN TİC LTD ŞTİ adına tescil edilmiş olan … numara ile tescilli … markasının, her iki tarafın sunduğu malların ortalama tüketicilere sunulduğu, markaları arasında şekil unsuru , markaların okunuşları ve bir bütün olarak bıraktıkları intiba, başvuruya konu ibarenin 29. sınıfta yer alan emtiaların davacının tescilli … markaları kapsamında olduğu, markaların benzer olduğu ve ortalama tüketici nezdınde karıştırılma ihtimalinin varolduğu, üstelik davalının markasını tescil ettirdiği şekilde kullanmadığı, kullanım şeklinin var olan küçük görsel farklılığı da ortadan kaldırdığı ve bu haliyle davalının kullanımlarının tüketici nezdınde iltibasa neden olabileceği, davalılardan … TİC LTD. ŞTİ adına tescil edilmiş olan … numara ile tescilli “…”markasının her iki tarafın sunduğu mal ve hizmetin ortalama tüketicilere sunulduğu, markalar arasında, şekil unsuru , markaların okunuşları ve bir bütün olarak bıraktıkları intiba, başvuruya konu ibarenin 29 ve 35. Sınıflarda yer alan mal ve hizmetlerin davacının tescilli … markaları kapsamında olduğu, markaların benzer olduğu ve ortalama tüketici nezdınde karıştırılma ihtimalinin varolduğu, üstelik davalının markasını tescil ettirdiği şekilde kullanmadığı, kullanım şeklinin var olan küçük görsel farklılığı da ortadan kaldırdığı ve bu haliyle davalının kullanımlarının tüketici nezdınde iltibasa neden olabileceği, davalılardan … adına yapılmış ve henüz tescil edilmemiş olan … numara ile işlem gören “…” markasının 29. sınıfta yer alan mallar ile 35. Sınıfta yer alan hizmetleri için tescilinin talep edildiği, markanın henüz tescil edilmediği, her iki tarafın sunduğu hizmetin ortalama tüketicilere sunulduğu, markalar arasında, şekil unsuru , markaların okunuşları ve bir bütün olarak bıraktıkları intiba başvuruya konu ibarenin 29 ve 35. sınıflarda yer alan emtiaların ve hizmetlerin davacının tescilli … markaları kapsamında olduğu, markaların benzer olduğu ve ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin var olduğu üstelik davalının markasının tescil ettirdiği şekilde kullanmadığı, kullanım şeklinin var olan küçük görsel farklılığı da ortadan kaldırdığı ve bu haliyle davalının kullanımlarının tüketici nezdinde iltibasa neden olabileceği, davalılardan … TİC LTD ŞTI adına … numara ile tescilli “…” ve … numara ile tescilli “…” markalarının davacının markaları ile benzer olmadığı, davalılardan … adına … numara ile tescilli …, … numara ile tescilli “…’le” markalarının davacının markaları ile benzer olmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
05/06/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: Davacı … markası ve grup markaları için de … kelime ana unsurunun davacı tarafından maruf hale getirildiği, davacı ve davalı markalarının aynı sınıflarda örtüşmekte olduğu, … ve … kelimelerinin görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlikleri taşımakta olduğu, davacı markasının tanınmışlığı da göz önüne alındığında davacı markası ile davaya konu hükümsüzlüğü talep edilen davalı markalarının karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
26/11/2020 havale tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda özetle: Davacı … markası ve grup markalan için de … kelime ana unsurunun davacı tarafından maruf hale getirildiği, davacı ve davalı markalarının aynı sınıflarda örtüştüğü, … ve … kelimelerinin görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlikleri taşımakta olduğu, davacı markasının tanınmışlığı da göz önüne alındığında davacı markası ile davaya konu hükümsüzlüğü talep edilen davalı markalarının karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava: Davalılar adına tescilli … numaralı “…”, … numaralı “…”, …numaralı “…”, … numaralı “…”, … numaralı …, … numaralı …, … numaralı markaların hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine, hükümsüzlük taleplerinin reddedilmesi halinde … numaralı “…”, … numaralı “…”, … nolu “…” markalarının SMK 9.maddesi uyarınca 5 yıl süre ile kullanılmaması sebebiyle iptaline, tecavüzün tespitine son verilmesine, haksız rekabet teşkil eden ambalaj kullanımı ve ambalaj taklitleri fiilinin tespiti, men’i, ref’i ve haksız rekabetten doğan maddi durumun ortadan kaldırılmasına ve hükmün ilanına ilişkindir.
Davanın açılmasını müteakip davacı ve davalıların dava, cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, taraflara ait mali kayıtlar celp edilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
Davanın açıldığı tarih itibarıyla 6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU uygulanacaktar.
6769 sayılı SMK.nun 5. maddesinde marka tescilinde mutlak red sebepleri aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler.
b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler.
c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
ç) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.
d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
(2) Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
6769 sayılı SMK.nun 6. maddesinde marka tescilinde nisbi red sebepleri aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye ’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
6769 sayılı SMK.nun 25. maddesinde “Marka Hükümsüzlük hâlleri ve hükümsüzlük talebi” aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
(1) 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
(2) Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir.
(3) Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
(4) Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye ’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir…
Madde 7 – (Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları)
“(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması.
c)Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.”
6769 sayılı SMK.nun 25. maddesinde “Marka Hükümsüzlük hâlleri ve hükümsüzlük talebi” aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
(1) 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
(2) Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir.
(3) Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
(4) Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye ’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir…
Madde 29 – (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
Madde 149/1 de sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi mahkemeden;
“Tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini , Araçlara elkonulması, Elkonulan araçlarda kendisine mülkiyet hakkının tanınması, araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya imhası, kararın ilanı ” şeklinde talepte bulunabilir.
6769 sayılı SMK’nun 151.maddesine göre; “(1) Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. (2) Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır:
a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir.
b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç.
c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.
(3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.
(4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, ikinci fıkranın (a) veya (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir. (5) Mahkeme, patent haklarına tecavüz hâlinde, patent sahibinin bu Kanunda öngörülen patenti kullanma yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğu kanaatine varırsa yoksun kalınan kazanç, ikinci fıkranın (c) bendine göre hesaplanır.
(6) Coğrafi işarete veya geleneksel ürün adına tecavüz hâlinde bu madde hükmü uygulanmaz.” hükmü amirdir.
Marka:Bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye sağlar, markalar işletmelerin üretmiş olduğu emtia veya sunmuş oldukları hizmetlerin birbirinden ayrılmasını sağlamaktadır.
Karıştırılma ihtimali: Bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir. Karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekmektedir. Markaların esas unsurlarının ve vurgu sözcüklerinin aynı veya benzer olması, markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabilir. Sözcük markalarında, sözcüklerin başlangıç ve kökleri bütünsel benzerliğin tayininde önemlidir. İki marka arasındaki iltibasın varlığının saptanmasında, markaların yan yana konularak karşılaştırma yapılmaması gereklidir. İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının saptanmasında ilgili mal ya da hizmetin orta yetenekteki alıcılarının dikkat ve özeni esas tutulur. Bu alıcıların markaları, aynı anda göz önünde bulunduramayacakları da dikkate alınarak ayrıntılara ilişkin farklar ve bütüne ilişkin benzerlikler üzerinde durulur.
Davacının markasının tanınmış marka olup olmadığı: 6769 Sayılı SMK’nun 6/4 maddesinde “Paris Sözleşmesi’nin 1. mükerrer 6. maddesine göre tanınmış markalar”dan, 6/5 ve 7/2-c maddelerinde “bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi”nden bahsedilmektedir. Ancak 6769 Sayılı Kanunda tanınmış markalar ile ilgili herhangi bir tanım bulunmamaktadır. Tanınmış markalar ilk kez 6769 Sayılı Kanunun da atıf yaptığı, Paris Sözleşmesi’nde düzenlenmiş, daha sonra diğer uluslararası metinlerde de kabul edilmiştir. Tanınmış markalarla ilgili diğer önemli uluslararası metin TRİPS anlaşmasının 16. maddesidir. Bu maddenin 2. ve 3. fıkralarında Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesine atıf bullunmaktadır.
Bir markanın tanınmış marka olup olmadığı incelenirken WIPO kriterlerinin yegane kriterler olduğunu söylemek mümkün değildir. Bunun yanında kriterlerin tamamının somut olayda olumlu olarak gerçekleşmesi de gerekli değildir. Bazı hallerde bunlardan sadece birisi bile bir markanın tanınmış marka olarak kabulü bakımından yeterli olabileceği gibi bunlardan birkaçının gerçekleşmesine rağmen tanınmışlık için yeterli görülmeyebilir.
TPMK nezdinde “…” markasının 26/08/2015 tarihinden itibaren tanınmış marka olarak kabul edilip ilan edildiği görülmüştür.
6102 sayılı TÜRK TİCARET KANUNU’nun 54 . maddesinde”(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
(2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükmünü amirdir.
55. madde ise “(1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:
a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar
b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek;
c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak;
d) Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek;
e) İş şartlarına uymamak;
f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak.; ” hükmü,
56. madde hükmü; “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse;
a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini,
b) Haksız rekabetin men’ini,
c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını,
d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini,
e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini, isteyebilir. “hükmünü amirdir.
Haksız rekabet hükümlerinin amacı yasada “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” şeklinde tanımlanmıştır. Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uygulanması açısından varlığı gereken iyi niyet kurallarına aykırılık kriteri kaynağını Türk Medenî Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından almaktadır. Bu iyiniyet kuralına aykırı hareketler iktisadi rekabetin kötüye kullanımıdır.
Genel anlamdaki haksız rekabet veya özel yasalar gereğince korunan haklara tecavüz nedeniyle bir zarar doğmuşsa veya henüz zarar doğmamış olmakla beraber doğabilecek ise hatta hiçbir zarar söz konusu olmamakla beraber, haklara tecavüz eden kişi bir kazanç elde etmiş ise hakları tecavüze uğrayanın tazminat hakkı vardır. Bu tazminat, T.T.K. 58. maddesinde açıklandığı üzere haksız rekabet yüzünden müşterileri, kredisi mesleki itibarı, ticari işletmesi veya diğer iktisadi menfaatleri bakımından uğranılan zarar veya zarara uğrama tehlikesi varsa, tecavüz edenin elde etmesi mümkün görülen menfaatlerin karşılığı olarak verilebilir. T.T.K. 58/d. Bendinde de açıkladığı gibi, haklara tecavüz eden, haksız rekabet sonucunda hak sahibinin esasen hiçbir zarara uğramadığını ileri sürerek tazminattan kurtulamaz. Asıl olan bir hakka tecavüzdür. Bu tecavüz varsa, tecavüze uğramayanın bundan ötürü mütecavizin eyleminin durdurulması, sonuçlarının önlenmesi ve zararının somut olaya göre incelenmesi ve takdir edilmesi gereklidir.
Hakkın kötüye kullanılması yasağı çerçevesinde, bir markanın kullanıldığını bildiği halde, uzun süredir bu duruma ses çıkarmayan gerçek hak sahibinin aynı markayı kullanmasına engel olamayacağı öğreti ve yüksek mahkeme içtihatları ile istikrar kazanmıştır. Hakkın kötüye kullanılma yasağının hukuki temelini dürüstlük kuralı oluşturmaktadır. Hak, o hakkın tanınmasındaki amaca aykırı olarak kullanırsa ve bu kullanmada kullanan bakımından menfaat yoksa veya çok küçük bir menfaat varsa, bu takdirde o hakkın kullanılmasından değil, hakkın kötüye kullanılmasından bahsedilir ( AKYOL, Şener, Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılma Yasağı, İstanbul, 2006, s.24; UYAR, Tahir, “Yargıtay Kararlarında Dürüstlük (Objektif iyiniyet) Kuralı(MK.2/l) ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı (MK.2/II)”, Prof. Dr. Seyfullah Edis’e Armağan, İzmir, 2000, s.442.). Şöyle ki marka sahibi tarafından kullanıma sessiz kalınarak, karşı tarafta hakkın kullanılmayacağı yönünde bir güven uyandırılmıştır, hatta bu durum dürüstlük kuralı gereğince örtülü bir feragat sayılabilir. (AKYOL, yaptığı ayırımda; önceki davranışı ile çelişen kişi, hakkını kullanırken objektif dürüstlük kuralına aykırı davrandı ise MK 2/1. Md ihlal edilmiştir. Eğer karşı tarafta uyandırdığı güveni ihlal etmiş ise davranışı hakkın kötüye kullanılmasıdır. AKYOL, Dürüstlük Kuralı, s. 63.).
Sessiz kalınarak karşı tarafta güven uyandırdıktan sonra, tamamen farklı bir davranışta bulunarak, karşı tarafı hukuken elverişsiz duruma sokmayı hukuk düzeni korumayacaktır (Bu kurala “çelişkili davranma yasağı (venirecontrafactumproprium)” denir.
Önceki davranış ile sonraki davranış arasında çelişki varsa ve karşı tarafın korunmaya değer bir güveni oluştu ise, güvenin temeli hak sahibinin davranışı ise hak sahibinin davranışı korunmayacaktır (AKYOL, Dürüstlük Kuralı, s.57 vd.)
89/104 Sayılı Avrupa Topluluk Yönergesinin “Sükut Sonucu Sınırlandırma” başlığını taşıyan 9/1. Fıkrası ve 40/94 Sayılı Avrupa Topluluk Markası Tüzüğü 53/1. Fıkrası gereğince, aralıksız 5 yıl süreyle markasının ya da benzerinin kullanıldığını bilmesine rağmen buna sessiz kalan marka sahibinin, sonraki markanın hükümsüzlüğünü talep edemeyeceği gibi kullanmasını da engelleyemeyeceği düzenlemektedir. 556 sayılı KHK döneminde yasal düzenlemede bir süre öngörülmemişken , 6769 Sayılı SMK md. 25 f. 6 uyarınca hükümsüzlük davaları bakımından sessiz kalma süresi 5 yıl olarak kabul edilmiştir. (6) Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığım bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.” düzenlemesi mevcuttur.
Kötü niyetin varlığı halinde sessiz kalma suretiyle hak kaybının ileri sürülemeyeceği doktrin ve içtihatlar nezdinde kabul edilmektedir. Yargıtay 11 HD 05/07/2011 T., 2009/8200 E., 2011/8270 K. kararında, tanınmış markaların aynı sektörde faaliyet gösteren kimseler tarafından herhangi bir makul gerekçe yok iken tescil ettirilmesini, açık bir şekilde kötü niyet karinesi olarak kabul etmiştir.
Ancak bazı İstisnai hallerde karşı tarafın kötü niyetli olması durumunda, marka sahibinin sessiz kalması ile dava hakkının sona erip ermeyeceği tartışmalıdır. Markayı haksız olarak kullanan ve kullanımının haksız olduğunu bilen kişi, geçen sürede marka üzerine önemli yatırımlarda bulunmuş ise yine çelişkili davranma yasağı gereğince korunması gerektiği düşünülmektedir. Önceki hak sahibinin uzun süre sessiz kalması sonraki marka sahibi kötü niyetli olsa dahi artık gerçekleştirdiği eylemin hukuka aykırı olmadığını düşünmeye başlamasına sebep olabilir. Böylece başlangıçtaki kötü niyet önceki hak sahibinin sessiz kalması ve bu sessiz kalmanın sonraki marka hakkı sahibini hukuka aykırı davranışta bulunmadığı düşüncesine sevk etmesiyle iyi niyete dönüşebilir (İşık Egemen, Marka Hukukunda Sessiz Kalma Suretiyle Hak Kaybı, 12 Levha Yayıncılık, Aralık 2017, sy. 182, Cengiz Dilek, Türk Hukukunda İktibas veya İltibas Suretiyle Marka Hakkına Tecavüz, İstanbul 1995, sy. 181, Battal Ahmet, Marka Hakkına Tecavüz Davalarında Dava Hakkının Kötüye Kullanılması, Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu 18, 22.06.2001, Ankara, 2001, sy. 48). Önceki hak sahibinin sessiz kalması, sonraki marka hakkı sahibi korunmaya değer önemli bir menfaat elde etmesine sebep olmuşsa, kötü niyetli olmasına rağmen somut olayın özelliklerine göre zarar karşılaştırılması yapılmalı hangi tarafın daha çok korunması gerektiği değerlendirilmelidir (Işık sy.l83,Uzunallı sy. 558). Tabii buradaki sessiz kalma süresi bakımından iyi niyetli kullanım İle kötü niyetli kullanım arasında fark olacaktır.
Yargıtay’ın bu konudaki kararlarının istikrarlı olmadığı, bazı kararlarında sessiz kalma sonucunda başlangıçtaki kötü niyetin iyi niyete dönüştüğünü ya da kötü niyete rağmen uzun süre geçtikten sonra dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu kabul ettiği (Yargıtay 11 HD 03.06.2010 T., 2008/11619 E., 2010/6339 K., Yargıtay 11 HD 14,06.2012 T., 2010/8788 E., 2012/10516 K), bazılarında ise uzun süre sessiz kalma sürelerine rağmen kötü niyet durumunda sessiz kalma suretiyle hak kaybının söz konusu olmayacağını (Yargıtay 11 HD, 30.09.2010 T., 2008/13602 E., 2010/9466 K.) kabul ettiği de belirtilmelidir (Çolak Uğur, Türk Marka Hukuku, Eylül 2018, sy.882).
Sessiz kalmanın kaç yıl sonra hak kaybına yol açacağı ile ilgili kesin bir süre vermek mümkün değildir. Bir başka deyişle ne kadar süre sessiz kalmanın o hakkın artık ileri sürülememesine yol açacağı ile ilgili olarak kesin bir süre vermek mümkün değildir. AT’nın 89/104 sayılı Yönergesi m. 9 ve Aim. MarkK. §21’de beş yılın geçmiş olması şartı aranmakta ise de, Türk hukukunda somut olayın özellikleri dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmakta, daha uzun veya daha kısa sürede hakkın yitirildiği sonucuna varılabilmektedir (TEKİNALP, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s.455-456; TEOMAN, Ömer; Yaşayan Ticaret Hukuku C.l: Hukuki Mütalaalar Kitap.5 (1992), İstanbul 1995, s.47; KAYA, Arslan: Marka Hukuku, İstanbul 2006, s.343; KARAHAN, Sami/ SULUK, Cahit/ SARAÇ, Tahir/ NAL, Temel, Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları, Genişletilmiş 3. Baskı, Ankara, 2012, s.19; ARKAN, Sabih: Marka Hukuku, C.L, Ankara 1998, s.161.).
Nitekim, bazı durumlarda sürenin kısa olarak belirlenmesi gerekir (örneğin, İlk marka sahibinin tacir olması, ikinci marka sahibinin korunmaya değer malvarlığının oluşması gibi, aynı sektörde faaliyet gösterme); bazı durumlarda ise sürenin uzun olarak belirlenmesi hakkaniyete daha uygun olacaktır (örneğin, İkinci marka sahibinin tacir olması, farklı sektörlerde faaliyet göstermeleri, farklı tanıtma işaretleri bakımından uyuşmazlık çıkması gibi). Bir olayda Yargıtay, somut olayın özelliğine bağlı olarak on aylık sessiz kalma süresini yeterli bularak tecavüz davasını reddetmiştir. Bkz. Yargıtay 11 HD, 21.11.2000, 2000/9012 E., 2000/9189 K. (Suluk Cahit/ Karasu Rauf/ Nal Temel, Fikri Mülkiyet Hukuku, Güncellenmiş 2. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2018, sy.19)
Ayrıca, marka sahibinin bu kullanımı bilmesi ve dava hakkını kullanmamış olması gerekmektedir. Önemle üzerinde durulması gereken, marka sahibinin durumu bilmesi, bilebilecek durumda olması ve hatta basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü ile bilmesi gerekmesi konularıdır. Bir eylemin bilinip bilinmediğini ispat daha kolayken, tacirin bilmesi gerektiği konuların belirlenmesinde işin gerekleri, teamüller, örf ve adetler devreye girecektir. Marka sahibinin, hukuka aykırı kullanımı bilmediği, bilmesi gerekmediği, bilebilecek durumda olmadığı ve karşı tarafın da kötü niyetli olduğu durumlarda, marka sahibinin sessiz kaldığından bahsedilemeyecektir.
Sonuç olarak, yasal düzenlemelerde sessiz kalma süresi 5 yıl olarak belirlenmiştir. Ancak sessiz kalma suretiyle hak kaybı süresi her somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gereken hukuki bir olgudur.
Davada; Davacı haksız rekabet iddiasında bulunmuş olup, TTK m.54 uyarınca “haksız rekabete ilişkin hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır”.
Kanun koyucunun TTK m.56’da yer alan “Haksız rekabet, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle İktisadi rekabetin her türlü suistimalidir” şeklindeki tarifinden çok daha geniş ve çok daha kapsamlı bir haksız rekabet hükmüne yer verdiği açıktır.
Bir eylemin haksız rekabet olarak nitelendirilmesi için taraflar arasında dar anlamda rekabet ilişkisinin olmasına, yani tarafların aynı sektörde olmalarına ve birbirlerine rakip konumda olmalarına gerek yoktur (POROY R/ YASAMAN H, Ticari İşletme Hukuku, 15. Bası, İstanbul 2015, s. 334; NOMER ERTAN, F, Haksız Rekabet Hukuku, İstanbul 2016, s. 115).Bu kapsamda ürünlerin aynı reyonda yan yana olmasından hareket edilmesi doğru bir yaklaşım olmayıp, tek bir tüketicinin dahi aldanması noktasından hareket edilmesi gereklidir.
Yasal düzenlemelerde TTK 54. madde hükmü, haksız rekabetin tanımlanmasında “dürüstlük kuralı”nı temel kriter olarak görmüştür. Buna göre bir eylemin haksız rekabet olup olmadığının belirlenmesindeki, o eylemin dürüstlük kuralı ile örtüşüp Örtüşmediğine bakılmalıdır [AYHAN, R, Ticari İş – Ticari İşletme – Tacir – Ticaret Sicili – Ticaret Unvanı – Haksız Rekabet, Sempozyum – Yürürlüğünün Birinci Yılında 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu (12-13 Nisan 2013), Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: XVI (2012), S: 3-4, s. 47], Burada temel kriter davalının eyleminin aynı reyonlarda bulanan ürünler nedeniyle tüketici zihninde bu ürünlerin davacının verdiği bir lisans yada davacının bir başka markası adı altında üretim yapıldığı yönünde izlenim oluşturması nedeniyle aldanma ihtimalidir. Davalı zaten ürün üzerindeki kullanımları ile bunu amaçlamış olup, yasanın amir hükümleri dolanılarak kötüniyeti asıl olan davalı davranışında davalının birde davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı savunması mahkememizce MK 2. maddesine uygun bir savunma olarak görülmemiştir. Kötüniyet halinde bu eylemi devam ettiren davalı gerek mali gerek hukuki sonuçlarına katlanmak zorundadır.
TTK 55. maddesinde sayılan haksız rekabet hallerinin sınırlayıcı olmadığı, sadece TTK m. 54/2’de belirtilen haksız rekabet eyleminin örnekseme yoluyla sayılmış örnekleri olduğu açıktır. Ayrıca TTK m.55 özel olarak bazı haksız rekabet eylemleri sayılmıştır. Bunlardan TTK m.55/4’de yer alan “Başkasının malları, işi ürünlerini, faaliyetleri veya işleri İle karıştırılmaya yol açan önlemler almak” şeklindeki eylem açısından davalı tarafın eyleminin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu hükmün uygulanabilmesi için, bir kimsenin bir başkasının iş ürünlerini, mallarını, faaliyet veya eylemlerini veyahut haklı olarak kullandığı işaretlerini haksız yere vere karıştırılmaya sebep olacak şekilde kullanması gerekli ve yeterlidir.
Haksız rekabet nedeniyle açılabilecek davalar TTK’nun 58 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, ‘Haksız rekabet yüzünden… zarar gören veya böyle bir tehlikeye maruz bulunan kimse, fiilin haksız olup olmadığının tespitini, haksız rekabetin men`ini, neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini, kusur varsa zarar ve ziyanın tazminini, Borçlar Kanununun 49 uncu maddesinde gösterilen şartlar mevcutsa manevi tazminat verilmesini’ isteyebilir.
Mahkememizce itibar edilen 05/06/2020 tarihli rapor ve 26/11/2020 havale tarihli ek raporda da belirtildiği üzere: Davacı … markası ve grup markalan için de … kelime ana unsurunun davacı tarafından maruf hale getirildiği, davacı ve davalı markalarının aynı sınıflarda örtüştüğü, … ve … kelimelerinin görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlikleri taşımakta olduğu, davacı markasının tanınmışlığı da göz önüne alındığında davacı markası ile davaya konu hükümsüzlüğü talep edilen davalı markalarının karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu davalıların basiretli tacir gibi davranmakla yükümlü olmalarına rağmen eylemlerinin ticaret hayatının teamüllerine aykırı olduğu anlaşılmıştır.
Tüketici tarafından ürünlerin davacı tarafa ait olmadığının anlaşılması da önem arz etmemektedir. Zira yaratılan benzerlik ile davacı tarafın ürünleri ile elde ettiği itibarın haksız olarak kullanılması, dolayısıyla davalı ürünlerinin aslında başka bir şekilde piyasaya sürülseydi yeterince tanınmadığı için beklenen miktarda satılmayacak iken, davacı markasına ve tasarımına yaklaşarak onun piyasada uzun emek, masraf ve reklamlar yolu ile elde ettiği kazanca ortak olduğu ve bu durumunda haksız rekabetin temeli olan emek ilkesini ihlal ettiği anlaşılmıştır.
Davalı eyleminin TTK 54. ve devamı maddeleri gereğince haksız rekabet oluşturduğu, davalılar tarafından aynı sektördeki davacı ürünlerinin bilinmesine rağmen karıştırılma ihtimali yüksek ürünlerin kullanılmasının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırılık oluşturduğu anlaşılmıştır.
SMK, TTK hükümleri, mevzuat, bilirkişi raporları ve bütün dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde: TPMK nezdinde DAVACI ADINA … numaralı “…” markasının 29, 31 ve 32. sınıflarda, … numaralı “… …” markasının 29, 30, 31, 32 ve 42. sınıflarda, … numaralı “… ” markasının 29, 30 ve 31. sınıflarda, … numaralı “…” markasının 5, 16, 21, 29, 38, 41, 43. sınıflarda, … numaralı “…” markasının 31, 32 ve 43. sınıflarda,… numaralı “… ” markasının 29, 30, 31, 32, 41 ve 43. sınıflarda, … numaralı “…” markasının 29, 30, 31, 32 ve 43. sınıflarda, … numaralı “… ” markasının 29, 30 , 31, 32 ve 43. sınıflarda, … numaralı “…” markasının 01. sınıfta, … numaralı “…” markasının 40. sınıfta, … numaralı “….” markasının 01, 29, 30, 31, 32, 40. sınıflarda, … numaralı “…” markasının 35. sınıfta, … numaralı “…” markasının 35. sınıfta, … numaralı “…” markasının 41. sınıfta, …numaralı “…” markasının 29. sınıfta, … numaralı “… Bi dilim” markasının 29. sınıfta ve 2013/93626 numaralı “… Kırmızı Bi dilim” markasının 29. sınıfta tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Ticaret sicil kayıtlarından, “…” ibaresinin 1968 yılından bu yana davacı tarafından ticari ünvan olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.
… markasının 26/08/2015 tarihinden itibaren TPMK nezdinde TANINMIŞ MARKA olarak kabul edildiği, “…” kelime ana unsurunun davacı tarafından maruf hale getirildiği, davacı ve davalı markalarının aynı sınıflarda örtüştüğü, “…” ve “…” ibaresini taşıyan markaların; Şekil unsuru , markaların okunuşları ve bir bütün olarak bıraktıkları intibanın, ortalama tüketici nezdınde karıştırılma ihtimaline yol açtığı, davalının markasını tescil ettirdiği şekilde kullanmadığı, kullanım şeklinin var olan küçük görsel farklılığı da ortadan kaldırdığı ve bu haliyle davalının kullanımlarının tüketici nezdınde iltibasa neden olabileceği kanaatine varıldığından davalıların eyleminin davacının tescilli markalarından doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, men’ine, ref’ine, hükmün ilanında davacının hukuki yararı bulunduğundan karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına, davalılar adına tescilli … numaralı “…”, … numaralı “…”, … numaralı “…”, … numaralı “…”, … numaralı, … numaralı, … numaralı markaların hükümsüzlük koşulları oluştuğundan, hükümsüzlüklerine ve sicilden terkinine, hükümsüzlüğe ilişkin kararın kesinleşmesine müteakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere TPMK’na gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
DAVANIN KABULÜNE
1-Davalılar adına tescilli … numaralı “…”, … numaralı “…”, … numaralı “…”, … numaralı “…”, … numaralı, … numaralı, … numaralı markaların HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
2-Davalıların kullandıkları logo – amblem tasarımları nedeni ile davacının tescilli markasından kaynaklı haklara tecavüz oluştuğunun ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, men’ine, ref’ine,
3-Hükümsüzlüğe ilişkin kararın kesinleşmesine mütakip, kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere TPMK’na gönderilmesine,
4-Mahkememizce verilen tedbir kararının, karar kesinleşinceye kadar devamına,
5-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline,
6-59,30 TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile eksik kalan 14,90 TL harcın davalılardan tahsiline,
7-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafın yaptığı 44,40 TL başvuru harcı 44,40 peşin harç, 258,60 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 5.000 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.347,40 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 18/03/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır