Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/128 E. 2020/269 K. 13.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/128 Esas
KARAR NO : 2020/269

DAVA : Alacak (Fikir Ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/04/2019
KARAR TARİHİ : 13/10/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Alacak (Fikir Ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …’in “…” adlı Almanca orijinal eserin Türkçeye çevirisinin müvekkili tarafından … (…) ile yapılan sözleşme kapsamında yapıldığını, bu sözleşme ile …’nın yalnız kendisinin basım, çoğaltım, yayım ve dağıtımı hususunda müvekkilinin muvafakatının gerektiğini, müvekkilinin “çeviri eser sahibi” olarak sahip olduğu mali hakların mutlak haklar nev’inde olduğunu, kanunda muhteviyatı açıkça belirtilen bir devir sözleşmesine sahip olmayan hiç kimsenin “çeviri telifin mali haklarını” bir başkasına devredemeyeceğini, …’nın da bu hakları devredemeyeceğini, davalı şirketin çeviri eser sahibinin müvekkili olduğunu bilmesine rağmen müvekkili ile telif konusunu görüşmediğini ve eserin ismini orijinalinden farklı olarak “…” olarak belirlediğini, müvekkili ile hiçbir sözleşme yapmadığını ve telif bedeli ödemediğini müvekkilinin mali haklarına haksız tecavüzde bulunduğunu iddia ederek davalının müvekkilinin Almanca orijinalinden Türkçe’ye yaptığı çeviri eserden izinsiz derleyerek ve eserin ismini değiştirerek toplamda 3.500 adet baskı yapması nedeniyle müvekkilinin çevirmen sıfatıyla teliften doğan mali haklarına tecavüzünden dolayı; 5846 sayılı yasanın 68.maddesi hükümlerine göre müvekkili için sözleşme yapılsaydı hak edeceği telif bedelinin üç kat fazlası olan 966.000,00 TL’nin arabuluculuk tutanağının tarihi olan 23/01/2019 tarihinden itibaren bu durum kabul görmez ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava açma hakkının olmadığını, … ile davacının yaptığı sözleşmede tercümeye ilişkin hakların …’ya ait olduğunu bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; “…” adlı Almanca orijinal eserin Türkçeye çevirisinin davacı tarafından yapılmasına ve davalının çeviri eser sahibinin davacı olduğunu bilmesine rağmen eserin ismini orijinalinden farklı olarak “…” olarak belirlendiğini, davacıya telif bedeli ödenmediği, davacının mali haklarına haksız tecavüzde bulunduğu iddiasıyla davalının, davacınınAlmanca orijinalinden Türkçe’ye yaptığı çeviri eserden izinsiz derleyerek ve eserin ismini değiştirerek toplamda 3.500 adet baskı yapması nedeniyle davacının çevirmen sıfatıyla teliften doğan mali haklarına tecavüzünden dolayı; 5846 sayılı yasanın 68.maddesi hükümlerine göre davacı için sözleşme yapılsaydı hak edeceği telif bedelinin üç kat fazlası olan 966.000,00 TL’nin arabuluculuk anlaşma tutanağının tarihi olan 23/01/2019 tarihinden itibaren bu durum kabul görmez ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davanın açılmasını müteakip davacı ve davalının dava, cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsanında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler …, … ve … 05/05/2020 tarihli denetim ve hüküm kurmaya elvirişli bilimsel olarak hazırlanmış raporlarında; Davaya konu … isimli eserin Almanca’dan Türkçeye orijinal dilin cümle yapısına uygun olarak naklini içeren, aynı ahenk, aynı uslup ile Türkçeye aktaran bu nitelikleri gereği hususiyet taşıyan FSEK 6/1 anlamında işlenme eser olduğu ve FSEK korumasına mazhar olacağını, dosyada mübrez dava konusu kitabın üzerinde davacının çevirmen olarak yer aldığı, yine davacı ile … arasında yapılan çeviri sözleşmesinde de davacının davaya konu kitabın çevirmeni olarak belirtilmesi nedeniyle davacının davaya konu kitabın FSEK 11 ’deki karine çerçevesinde tercüme eden sıfatıyla işleme eser sahibi olduğunu, bununla birlikte davacı ile …(…) arasında imzalanmış 27.11.2005 tarihli sözleşmenin 6.maddesi gereğince davacının davaya konu orijinal eseri sipariş sözleşmesi başka bir deyişle istisna akdi ile Türkçe’ye çevirttiği ve tercümesi üzerindeki tüm mali hakları da …’ya devrettiği görülmekte olduğundan takdiri Mahkemeye ait olmak kaydıyla tercümeye ilişkin mali hakların ihlali sebebiyle talepte bulunma hakkının davacıya değil … ait olacağını, davacının davayı açma hakkının olmadığı kanaatine varılmış ise de Mahkemece aksi kanaatte olunması halinde; davalı tarafından basılan kitabın davacının tercümesinin aynısı olduğu davalının, davacının tercümesini birebir kullanmasının mali hak sahibi dava dışı … mali haklarının ihlali sayılabileceğini, davalının bastığı kitap adedi(3500) x kitabın satış fiyatı(1150 TL) X telif yüzdesi (% 5)= 201.250 TL olacağı, FSEK 68 çerçevesinde 3 katına hükmedilip hükmedilmeyeceği hususunda takdirin Mahkemeye ait olacağını bildirmişlerdir.
Dosyaya sunulan … ile davacı arasında yapılmış olan 25.11.2005 tarihli sözleşme, taraf iddia ve savunmaları, bilirkişi raporu ve Yargıtay 11.HD’nin içtihatları ile birlikte incelendiğinde; davanın reddi gerektiği anlaşılmıştır.
Zira FSEK’nun 48.maddesi uyarınca mali haklar süre, yer ve içerik itibariyle sınırlı veya sınırsız; karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredilebilir. Mali hakların sadece kullanma yetkisi de bir başkasına bırakılabilir. Diğer taraftan, mali bir hakkı yahut kullanma ruhsatını devre yetkili olmıyan kimseden kazanan kimse, iyiniyet sahibi olsa bile korunmaz. Ancak, yetkili olmaksızın mali bir hakkı başkasına devreden veya kullanma ruhsatını veren kimse; salahiyeti bulunmadığına diğer tarafın vakıf olduğunu veya vakıf olması lazım geldiğini ispat etmedikçe tasarrufun hükümsüz kalmasından doğan zararı tazminle yükümlüdür. Kusur halinde mahkeme; hakkaniyet gerektiriyorsa daha geniş bir tazminata hükmedebilir (FSEK m. 54).
Manevi haklar ise Yasa’nın 14-17.maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, eser sahibi, eserinin umuma arz ve yayımlanma zamanı ve tarzını belirleme (FSEK md.14); adın belirtilmesi (FSEK md 15); eserde değişiklik yapılmasını men (FSEK md. 16) ve bir kısım eserler yönünden geçerli bulunan zilyed ve malike karşı ileri sürülebilecek eserin aslına ulaşma haklarına sahiptir. Manevi haklar mali hakların aksine, bir başkasına devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Ancak bu hakların kullanılması yetkisi bir başkasına bırakılabilir.
Eser üzerindeki mali ve manevi hakları ihlal edilen kişi, FSEK’nun 66. maddesi uyarınca, tecavüz edene karşı tecavüzün ref’ini (ortadan kaldırılmasını), 69. madde uyarınca muhtemel devam eden tecavüzlerin men’ini (önlenmesini), 68. madde uyarınca, sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın en çok üç kat fazlasını isteyebilir. Şüphesiz bir mali hakkı eser sahibinden veya haleflerinden devralan kişi veya kişilerin de bu taleplerde bulunmaları mümkündür.
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, delilleri toplanmış; konunun sektörel yönlerine ilişkin bilirkişi raporu alınmış, davacının sözleşme kapsamındaki itirazları ise hukuki nitelikte bulunduğundan bu yönde yeniden bir inceleme ve ek rapor alınmasına gerek görülmemiştir.
Zira bilirkişi raporununda da isabetle belirtiliği üzere … ile davacı arasında yapılan 25.11.2005 tarihli ÇEVİRMENLİK sözleşmesinin hukuki niteliği sözleme içeriği dikkate alandığında esasen içerik olarak Mali Hakların Devri sözleşmesidir.
Sözleşme hükümleri gayet açık olup, davacının …’ya Çevirmenlikten kaynaklı mali haklarını devrettiği, hatta tüm mali hakların süresiz olarak …’ya devir edildiği açıkça yazılmış olup, sözleşmenin çevirmenin rızasıyla imza altına alındığı ve bunun aksini gösteren bir iddianında dosyada bulunmadığı dikkate alındığında davacının sözleşmeyi farklı yorumlaması mahkememizce dikkate alınmamıştır.
Davacı yan … tarafından sözleşme düzenlenirken üstenci bir dil kullanıldığını, Yasanın verdiği hakların 6.maddenin ilk cümlesiyle yok sayıldığını iddia etmektedir. Ancak çevirmen davacı Dr.unvanlı olup belirli bir kültür ve eğitim seviyesinde olup sözleşme hükümlerini okuyup imzaladığından, keza sözleşme kurulurken sıradan bir vatandaşa göre daha özenli davranması, müphem gördüğü hususlarda sözleşmeye şerh koydurması gerekirken bu yönde irade sergilemediği de açıktır. Yine davacının hata hile ve ikrah etkisi ile bir sözleşme imzalamadığı gerçeği karşısında davacı iddialarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Sözleşmede madde 2.ye atıfta bulunularak Almanya’daki Yayıncı Kuruluş tarafından Çeviri yapma ve yayın hakkının …’ya devredildiği hususu özellikle belirlenmiş olup, …, bu maddede tüm hakların kendinde olduğunu zaten sözleşmenin amir hükmü olarak sözleşmede belirlemiş olup, davacının zorlama yorumlarla mali hakların devredilmediğini ileri sürmesi sözleşme hükümlerine göre mümkün değildir.
Davacı sözleşmenin hukuki yorumu ve mali hakkı devralana bu sözleşme ile başkalarına devir yetkisi içeririp içermediği hususunda mahkemenin res’en inceleme yapmasını da talep ettiği , bu kapsamda sözleşmenin 6.maddesinde hakların tümünün … ya ait Eserin yazarından aldıkları; İşleme, çoğaltma, yayma, temsil hakkı ile işaret, ses, ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı olmak üzere tüm mali haklar süresiz olarak …’ya aittir.” “Çevirmen, yaptığı çeviriyi hiçbir şekilde kısmen veya tamamen çoğaltamaz, yayınlayamaz ve umuma arz edemez.”şeklinde düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Davacının mali haklarını inhisari bir şekilde tam ruhsat şeklinde … devrettiği anlaşıldığından, dava konusu eser, … nın bilgisiyle basılan eser değilse bu durumda ancak ve ancak tazminat talep etme hakkı … ya ait olup, davacının mali hakları devir eden sıfatıyla dava açma hakkı bulunmamaktadır.
Hukuki konularda sözleşme yorumuyla ilgili hususlarda bilirkişi incelemesi yapılamacağından bu yöndeki davacı istemi ret edilmiş olup, sözleşme hükümleri mahkememizce incelenmiştir.
Bilindiği üzere Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken MK 2. maddesinde yer alan düzenmelemelere uygun hareket etmek zorundadır. Yayın, çevirmenlik sözleşmeleri gibi taraflara borç yükleyen yada bir haktan vazgeçmeyi düzenleyen muamelerde taraflardan beklenen basiret ve dikkat normal kişilerden fazladır. Karşılıklı güven, karşılıklı olarak dürüstlük esaslarına uymayı, kendisinin olduğu kadar karşı tarafın menfaatlerini de gözönünde tutmayı icabettirir. M.K.2 . maddesinin koyduğu “Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada iyiniyet kaidelerine riayetle mükelleftir.” prensibi yalnız dar mânada medenî hukuk sahasına değil, bütün hukuki hayatımıza hâkim olan bir kaidedir.
Sözleşmelerde edim ve karşı edim arasındaki denge, sözleşmenin kurulması sırasında gözetilir. Edimlerin yerine getirilmesi aşamasına kadar bu dengenin aynı kalması amaçlanır. Sözleşme normal koşullarda yapılmış olmasına rağmen taraflardan yada gelişen olaylardan kaynaklanan olaylar nedeniyle edimler arasındaki denge bozulduğunda yani karşı edim dengesi aşırı ölçüde bozulmuş ise bu durumda o sözleşmedeki amaç ortadan kalktığı yada artık sözleşme ilk şartlarda imzalandığı şekliyle ifa edilemeyecek ise sözleşmelerdeki işlem temelinin çöktüğü durumlarda taraflar da farklı hukuki çarelere başvurmaktadır.
Borçlar hukukundaki temel kural ise gerek sözleşmenin kurulması aşamasında gerekse doğan zarara sebebiyet veren kısaca kusuru olan tarafın oluşan kusura katlanması gerektiğidir.
Somut olayda … ile davacı arasında yapılan 25.11.2005 tarihli ÇEVİRMENLİK sözleşmesinin hukuki nitelemesi içerik olarak incelendiğinde Mali Hakların tam ruhsat şeklinde Devri sözleşmesi niteliğindedir.
Sözleşme hükümlerin yorumunda taraflar arasındaki güven teorisi ön planda tutulmalı,prokol hükümleri bir bütün olarak ele alınmalı,sonuçları da hem içerik hem muhteva itibarıyla incelenmeli, sözleşme yorumu yapılırken irade beyanları arkasında saklanabilen iç iradenin yorumundan sakınılmalı, hükümler dürüstlük kuralı ilkesi de gözetilerek bir bütün halinde yorumlanmalıdır. Somut olayda da davacı bir haktan vazgeçmeyi gerektiren beyanları okumuş olup, sözleşme hükümleri sarih olarak düzenlendiğinden mahkememizce sözleşmeyi batıl kılacak bir hüküm bulunmadığı gözetilmiş, sözleşmenin kurulduğu aşamada ortaya konulan güven teorisine dayanan iradeler ön planda tutulduğunda; dosyadaki deliller ile uyumlu, sözleşme hükümlerinin denetime uygun olarak yorumlandığı hükme dayanak alınan rapor ile davacı ile … (…) arasında imzalanmış 27.11.2005 tarihli sözleşme hükümleri bir arada incelendiğinde: sözleşmenin 6.maddesi gereğince davacının davaya konu orijinal eseri sipariş sözleşmesi başka bir deyişle istisna akdi ile Türkçe’ye çevirttiği ve tercümesi üzerindeki tüm mali hakları da …’ya devrettiği, dolayısıyla tercümeye ilişkin mali hakların ihlali sebebiyle talepte bulunma hakkının davacıya değil sözleşmenin tarafı olan ve mali hakları devr alan … ait olacağı anlaşıldığından subut bulmayan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davanın reddine,
2-54,40 TL ilam harcının peşin yatırılan 16.442,46 TL harçtan mahsubu ile 16.442,46 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 65.350. TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama gideri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararıntebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulenanlatıldı.13/10/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır