Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/104 E. 2020/39 K. 28.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/104 Esas
KARAR NO : 2020/39

DAVA : Sözleşmeden Kaynaklaklı cezai şart
DAVA TARİHİ : 08/05/2018
KARAR TARİHİ : 28/01/2020

Dava dosyası İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/410 esas-2019/43 karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize gönderilmiş ve mahkememizin 2019/104 esasına kaydolunmuş, taraflar arasındaki davanın yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında “…” adlı dizi film projesine ilişkin 14/09/2017 tarihli “Oyuncı Sözleşmesi” imzalandığını, müvekkili ile yayıncı kuruluş arasında yapımcılık sözleşmesine istinaden dizi film projesinin yapımcılığının müvekkili şirket tarafından yürütülürken devir protokolü ile projenin yapımcılığının üçüncü kişilere devredildiğini, sözleşmenin devri kapsamında taahhütlerin yerine getirilmemesi üzerine sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi için davalı yayıncı kuruluşa ihtar çekildiğini, müvekkilinin yapımcılık bedelini ödemeyen yayıncı kuruluşun, dizi oyuncularını toplayarak “Oyunculuk bedelleri … Ltd. Şti tarafından ödenmezse tarafımızdan ödenecektir” yönünde açıklamalarda bulunulması karşısında, haksız rekabet hükümlerine ve sözleşmeye aykırılık teşkil eden bu eylemlerin durdurulması hususları ile ilgili ihtar edildiğini, yayıncı kuruluşun ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi üzerine bu kez … 26. İcra Müdürlüğü’nün … E. ve … 28. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyaları ile takip başlattıklarını, icra takibinde kısmi ödemede bulunan yayıncı kuruluşun borca itiraz etmesi üzerine, bakiye tutar üzerinden … 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyası üzerinden itirazın iptali davası açtıklarını ve davanın derdest olduğunu, yayıncı kuruluş ile hukuki ihtilaf bu seyirde ilerlemekte iken, projenin zarar görmemesi, çekimlerin aksamaması, oyuncu ve çalışanların iş motivasyonlarının bozulmaması için müvekkilinin azami gayret gösterdiğini, taahhütlerini yerine getirmeyen yayıncı kuruluşun bu tutumunu oyuncu ve çalışanlara yansıtmadığı gibi, her aşamadaki gerekli bilgilendirmeleri yaparak oyuncu ve menajerleri devir sürecinde oluşabilecek hukuki boşluktan, karmaşadan, belirsizliklerden uzak tutma yönünde uğraş verdiğini, 11/01/2018, 12/01/2018 ve 23/02/2018 tarihlerinde oyunculara Whatshapp üzerinden bildirimlerde bulunarak, taraflarca fesh edilmeyen oyunculuk sözleşmesinin yürürlükte olduğu vurgusuyla, oyunculuk bedelinin bakiye tutarının ödeneceği ve sözleşmelerin karşılıklı ibra ile fesh edileceği hususlarını ihtar ederek oyunculara çağrıda bulunduğunu, oyunculuk sözleşmesinin “Sözleşme süresince yapımcı dışında üçüncü bir gerçek veya tüzel kişinin yapımında veya bir yayın kuruluşunda oyunculukla ilgili görev alınamayacağı yönündeki 6/(c) ve 7(d) hükmü, sözleşme kapsamındaki hak ve ve caiberini yapımcının önceden yazılı izni olmaksızın kısmen ve/veya tamamen üçüncü şahıslara devir, temlik ve ciro edilemeyeceği yönünde devir yasağına ilişkin 7(i) hükmü, “Sözleşme kapsamında yapımcıya ait gizli bilgilerinin üçüncü kişilerle paylaşılamayacağı” yönündeki 9(d) bendi hükmünün davalı tarafça ihlal edilerek sözleşmeye aykırı davranılmış olup belirtilen madde hükümlülerinin ihlali nedeniyle ahde vefa ilkesine aykırı davranan davalının cezai şart ihlal sayısının tespit edilerek cezai şart alacaklarının miktar olarak tespitini, fazlaya ilişkin hakları ile diğer hakları saklı olmak üzere şimdilik ( kısmi dava olarak ) 100,00-TL cezai şartın temerrüt tarihinden işleyecek (her bir cezai şartın temerrüt tarihini belirlemek suretiyle ilgili tarihten itibaren hesaplamak kaydıyla 3095 sayılı Kanun’un 2/2. maddesi uyarınca avans faizi oranında ticari temerrüt faiziyle birlikte davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde; görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğunu, davanın konusunun dizi oyunculuğu ile ilgili olduğunu, taraflarının yapımcı ve oyuncu olduğunu, davanın konusu niteliği itibarı ile televizyon dizi projesine ilişkin olduğu ve Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 1/A hükmüne göre, fikir ve sanat eserini meydana getiren eser sahiplerinin, bu eserlerin icracılarının ve filmlerin ilk tespitini yapan yapımcıların mali ve manevi hakları bu kanun kapsamında korunduğunu, televizyon, sinema, dizi, müzik, edebiyat ve benzeri FSEK kapsamındaki sektörlerdeki ihtilafların halli teknik bir uzmanlık gerektirdiğini, dava dilekçesinde oyunculuk sözleşmesinin cezai şart başlık ilgili 6/c, 7(d), 9(d) gibi maddelerin tekraren yazılmış olmasının ihlalin varlığını göstermeyeceğini, davacının, bu maddelere dayalı, ihlalden söz edebilmesi için müvekkilin oyuncunun bu ihlalini nasıl, ne zaman, ne şekilde yaptığını, ihlalin mevcuyetinin varlığının izahı ve ispatı gerektirdiğini, dilekçe kapsamında somut olarak oyuncunun ihlalinin ne olduğunun açık olmadığını, davacının dilekçesinin bu açıdan HMK 119/1.e,f bentlerine aykırı olduğunu, davacının devir hakkı dahil tüm haklarını Yayıncı ( …) devretmiş olduğu halde parasal anlaşmazlıklarının faturasını müvekkili oyuncuya keserek, taciz, tazyik ve yıldırma hareketi olarak iş bu davayı köyü niyetle kurguladığını, hakkın kötüye kullanıldığını ve hukuki yararının olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI ve GEREKÇE:
Dava, 14.9..2017 tarihli oyunculuk sözleşmesinden kaynaklı sözleşmeye aykırılığın tespiti ve şimdilik sözleşmeye dayalı olarak 100 TL cezai şart alacağı talebine ilişkindir.
Davanın görevsiz mahkemede açılmasını mütakip görevsizlik kararı veren mahkemece davacının dava dilekçesi davalıya tebliğ olunmuş, görevsizlik kararı üzerine mahkememizce 26.9.2019 tarihli oturumda dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsanında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur
Taraflar arasında 14/09/2017 tarihli sözleşme incelendiğinde; konusunun “…” isimli dizi filmine ilişkin olduğu, davacının sözleşmede yapımcı olarak yer aldığı, davalı …’nın ise oyuncu olarak sözleşmede imzasının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacı yan tarafından dosyaya sunulan diğer belgeler incelendiğinde; 14.9.2017 tarihli “Mali Hak Devir Beyanı” başlıklı sözleşmeyle davalı oyuncunun sözleşmeye konu diziden kaynaklı mali haklarını davacıya devrettiği, yine 14.9.2017 tarihli “Muvafakatname” başlıklı sözleşmeyle dizideki hakların davacı yapımcı tarafından yayıncı kuruluş olan …’a devrine muvafakat verildiği, daha sonra davacının dava dışı … taraf olduğu “… isimli TV dizisinin yapım sözleşmesi ek protokol 1” başlıklı ek bir protokolün yapılarak davacının ilk sözleşmeden kaynaklı yapımcılık hak ve yükümlülüklerini ek protokolün 4. Bendi gereği dava dışı … devrettiği, devamında … ve taahhüt eden sıfatıyla … 9. Bölümden itibaren sözleşmeye taraf olduğu sözleşme ile belirlenmiş tüm yükümlülüklerini eksiksiz yerine getireceğini taraf değişikliği dışında sözleşmenin aynı şartlarla devam ettiğinin belirtildiği, 3. Bölüme kadar taraf yükümlülüklerinin yerine getirildiği 8. Bölüme kadar olan davacının hak ve yükümlülüklerinin devam ettiğinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunu 26.maddesi “taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler” hükmüne amirdir. Sözleşme özgürlüğü, bireylerin özel borç ilişkilerini hukuk düzeninin sınırları içinde özgürce kurabilme ve düzenleyebilme yetkisi olarak tanımlanmakta olup, bu kapsamda tarafların özel borç ilişkilerinde ceza koşulu yanında ayrıca diledikleri oranda faiz ödemeyi kararlaştırabilecekleri ve bu hususun sözleşme özgürlüğünün gereği olduğu da bilinmektedir.
6100 sayılı HMK’nın 30. madde düzenlemesinde (1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Dosya kapsamına göre davacı yanın ve davalının iddiası tamamen sözleşme hükümlerinin yorumlanmasına dayalı olup, hukuki nitelemeyi gerektirdiğinden teknik bir incelemeyi gerektirmediğinden bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektirecek bir durum bulunmadığı anlaşılmakla bilirkişi incelemesi yapılmaksızın yargılamaya devam olunmuştur.Davacının da zaten bilirkişi incelemesi talebi bulunmamaktadır.
Davacı vekili isticvap talebinde bulunmuş isede; davacının aynı nitelikte dizide rol alan diğer oyunculara yönelik açtığı davalarda da aynı taleplerde bulunduğu, oyuncunun isticvap edilerek ödemenin kim tarafından kimin talebiyle yapıldığı, bundan oyuncunun haberdar olup olmadığı, davacının talebinin ilk 8 bölüme ilişkin olduğundan bu bölümlere ilişkin ödeme tutar ve hesap bilgilerinin kim tarafından paylaşıldığı yönünde oyuncunun isticvap edilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere H.M.K. m. 169 v.d. maddeleri uyarınca isticvap davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlar hakkında olması gerekir. Huzurdaki uyuşmazlıkta ise oyuncu ile yapımcı arasında bir sözleşme akdedilmiş daha sonra yapımcı haklarını devir etmiştir. Dolayısıyla davacı tarafından sorulmasının talep edildiği isticvap konusu hususlar H.M.K’nun 169 ve 171. maddesindeki içeriğe ve davanın konusuna uygun değildir. Kaldı ki, davacının sunduğu yargı ilamlarının somut olay ile bir benzerliği de bulunmadığı gibi , hukuken tarafların/vekillerin davayı aydınlatma yükümlülüğündeki hususların isticvaba konu edilmesi de mümkün bulunmadığından, usul ekonomisi gözetilerek davacının talebinin reddi gerekmiştir. Davacı yan haklarını devir etmiş olduğundan aksini de ancak aynı değerde yazılı bir delille ispat etmesi gerektiği, oyuncunun isticvap edilerek ödemenin kim tarafından kimin talebiyle yapıldığı, bundan oyuncunun haberdar olup olmadığı gibi usul ekonomisi ile bağdaşmayan isticvap talebinin mahkememizce reddine karar verilmiştir.
Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken hukukun her alanında uygulama yeri bulan MK 2. maddesine uygun hareket etmek zorundadır. Tacirler arasındaki muamelelerinde beklenen basiret ve dikkat normal kişilerden fazladır. Karşılıklı güven, karşılıklı olarak dürüstlük esaslarına uymayı, kendisinin olduğu kadar karşı tarafın menfaatlerini de gözönünde tutmayı icabettirir. M.K.2 maddesinin koyduğu “Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada iyiniyet kaidelerine riayetle mükelleftir.” prensibi yalnız dar mânada medenî hukuk sahasına değil, bütün hukuki hayatımıza hâkim olan bir kaidedir.
Davacı yan yapımcılık Sözleşmesi’nin devredilmesinin, tek başına Oyunculuk Sözleşmesi’nin de fesh edildiği anlamına gelmeyeceğini, davacı yan açısından Oyunculuk Sözleşmesi’nde taraf sıfatının kalmadığı sonucunu doğurmayacağını ileri sürmekte olup, sözleşmenin belirli bölümlerini ilgi tutarak hak iddia etmektedir, oysa sözleşme bir bütün olup, belirli bazı bölümlerinin ilgi tutulması suretiyle uyuşmazlık çözümlenemez. Zira prokol hükümleri bir bütün olarak ele alınmalı,sonuçları da hem içerik hem muhteva itibarıyla incelenmeli,sözleşme yorumu yapılırken irade beyanları arkasında saklanabilen iç iradenin yorumundan sakınılmalı, hükümler dürüstlük kuralı ilkesi de gözetilerek bir bütün halinde yorumlanmalıdır. Somut olaydaki prokokolde sözleşme bir bütün ise de, ihtilafların çözümünde uyuşmazlık konularının sözleşme içindeki düzenleme yeri tayin edilmeli, diğer hükümler ile de bağlantısı göz önünde tutulmalıdır. Bir haktan vazgeçmeyi gerektiren beyanlar mümkün olduğu kadar dar yorumlanmalı, şüphe halinde sözleşmeyi batıl kılacak yorum yerine geçerli getirelen yorum tercih edilmeli, sözleşmenin kurulduğu aşamada ortaya konulan güven teorisine dayanan iradelerin ise ön plana çıkarılmasına özen gösterilmesi gereklidir..
Davacı her iki sözleşmenin taraflarının farklı olduğunu ve sözleşmelerin taraflar arasında hüküm ifade edeceğini bildirmiş olup, ancak davalının hangi eyleminin cezaişart istemlerini doğurduğunu ispat edememiştir. Davacı en başta bu sözleşmenin ancak kendi yapımcılığı ve mali hakları kullanma yetkisi olduğu sürece hüküm ifade etmesi gerektiği hususunu da gözden kaçırmaktadır.
Davacı dilekçesinde davalı taraflarca ihlal edilerek sözleşmeye aykırı davranılmış olduğunu ileri sürmekte , cezai şart ihlal sayısının tespit edilmesini talep etmekte ancak ceza i şart alacağının 100.-TL lik kısmını talep ettiğini beyan etmektedir. Davacı huzurdaki davalı yönünden “sözleşme ihlali var mı yokmu kaç kere ihlal edilmiş” şeklindeki talebinin dayandığı delilleri bildirmemiştir. Zira Davacının, ek sözleşme tarihinden sonra sözleşmenin tarafı olmaktan çıktığı gözetildiğinde, sözleşmeyi ihlal ettiği iddiası var ise öncelikle bunu ispat etmesi ispat hukuku bakımından gereklidir.
Kaldı ki sözleşme hükümlerinde davaya konu edilen tipik “sözleşmeden kaynaklı cezai şart” alacağı iddiasına dayanıldığından sözleşmede cezai şartın şekli ve miktarı belirlenmiş ve tutarı da kesin olarak belirlenebilir mahiyettedir.
Davacı yargılama boyunca sözleşme hükümlerinin hangi bendinin ne şekilde ihlal edildiğini ispat edememiştir.
Davacı dayanak sözleşmedeki tüm hak ve yetkilerini yine ek olarak koyduğu ek sözleşme hükümleri ile üçüncü bir şahsa devir ettiği ancak buna rağmen hak ve yetkilerini devrettiği sözleşmeye dayanarak cezai şart talebinde bulunmaktadır.
Somut olaydaki sözleşme ve ek protokeller incelendiğinde davacı yan yine kendisi ile yayıncı kuruluş arasındaki yapımcılık sözleşmesine istinaden dizi film projesinin yapımcılığının kendisi tarafından yürütülmekte iken devir protokolü ile projenin yapımcılığının üçüncü kişilere devredilmiştir.
Zira Ek protokol 1 olarak sunulan devir sözleşmesinin 2.3. nolu maddesinde “Tarafların akdettiği ve sözleşmenin yapımcı ile taahhüt edenlerini değiştirmeyi konu edinen işbu sözleşme”denilmesi suretiyle davacının artık sözleşmenin tarafı olmadığı, sözleşmeden kaynaklı hak ve yükümlülüklerini üçüncü bir şahsa devrettiği anlaşılmaktadır.
Davacının taraf olduğu devir sözleşmesi dikkate alındığında, hem sözleşmeyi imzalayıp hem de bu sözleşmeden kaynaklı olarak bu sözleşme gereği edimlerini yerine getiren ya da bu edimler kapsamında ödeme alan oyuncuya (davacının sorumlu olduğu ilk 8 bölüme ilişkin dahi olsa ) sözleşmeye aykırılık iddiasında bulunulmasının MK 2. madde kapsamında dürüstlük kuralına aykırı olduğu, hakkın kötüye kullanılmasını hukuk düzenin himaye etmeyeceği, oyuncunun aldığı ödemelerin dava dışı 3. Kişilerden tahsil edilmiş olmasının davacının ticari sırlarına aykırılık olarak kabulünü gerektirir bir durum olarak kabulünün de mümkün bulunmadığı ,davacının isticvap taleplerinin davanın konusuyla ilgili olmadığı, davacının oyuncuya yapılan ödemeleri kimler tarafından ödendiğine ilişkin iddia ve taleplerin esasen davanın konusu olmadığı gibi davacının 3. Kişi olarak iddia ettiği dava dışı kişilerin sözleşme ve protokole taraf olarak imzalarının bulunduğu, sözleşmesel sorumluluklarının olduğu, toplanan delillere göre; davacının davalı oyuncunun sözleşmeye aykırı davrandığı iddiasına dayalı olarak cezai şart isteminin dinlenilme koşullarının bulunmadığı anlaşılmakla ; davacının sübut bulmayan davasının esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 54,40 karar harcından peşin yatırılan35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 18,50 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.910 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 28/01/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır