Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/71 E. 2018/484 K. 11.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/71 Esas
KARAR NO : 2018/484

DAVA : Tazminat (Tasarım Hakkından Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 03/02/2014
KARAR TARİHİ : 11/12/2018

İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/02/2015 tarih ve …-… sayılı kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/6439 esas, 2016/688 karar sayılı bozma ilamı üzerine dava dosyası mahkememize gelmekle uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2018/71 esas numarasına kayıt edilmiş olup, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili, müvekkilinin tekstil sektöründe faaliyet gösterdiğini, ürettiği ürünlere ilişkin tasarım tescillerinin bulunduğunu, davalının müvekkiline ait ürünleri taklit ettiğinin öğrenilmesi ile davalı hakkında … Cumhuriyet Savcılığı’na … tarihinde suç duyurusunda bulunulduğunu, bu doğrultuda alınan arama kararına binaen davalıya ait iş yerinde 21.03.2012 tarihinde arama yapılarak taklit ürünlere el konulduğunu, davalının müvekkiline ait tasarımları taklit etmek suretiyle ürettiği ürünlerin 554 sayılı KHK hükümleri uyarınca müvekkilinin tasarımdan kaynaklı haklarına tecavüz teşkil ettiğini, bu eylemlerin aynı zamanda haksız rekabet sayılacağını ileri sürerek davalının müvekkilinin endüstriyel tasarımlarına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespiti ve men’ine, tecavüzün sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 500,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi ve 5.000,00 TL itibar tazminatının davalıdan tahsiline ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili, davacının tasarım tescilinin arama kararı sonrasında gerçekleştiğini, bu tarih öncesinde davacı tasarımları hususunda müvekkiline yapılmış ihtarın bulunmadığını, müvekkiline ait iş yerinde yapılan aramadan yaklaşık iki yıl sonra açılan davada zamanaşımının dolduğunu, davacı tasarımlarının yeni olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Davanın konusu, davacının … nolu tasarımdan kaynaklanan haklarına davalı yanca gerçekleştirildiği iddia olunan tecavüz eylemlerinin önlenmesi, 500, TL maddi, 5.000,00 TL manevi ve 5.000 TL itibar tazminatının davalıdan tahsiline ilişkindir.
Mahkemece ilk verilen ve bozmaya konu hükümde; davacı tarafından tecavüz edildiği iddia edilen tasarımların 14.03.2012 tarihli başvuruya istinaden 01.06.2012 tarihinde tescil edildiği, davalıya ait iş yerinde 21.03.2012 tarihinde davacının şikayeti üzerine arama yapıldığı, 554 sayılı KHK’nın 48. maddesi uyarınca tasarım başvurusunun yayınlandığı tarihten itibaren başvuru sahibi tarafından hukuk ve ceza davalarının açılabileceğinin, tecavüz edenin başvurudan veya kapsamından haberdar edilmesi halinde başvurunun yayınlanmış olmasına bakılmayacağının belirtildiği, bu hüküm karşısında tecavüzün tespit edildiği tarih itibariyle davacının 554 sayılı KHK hükümleri uyarınca korunan bir tasarım tescilinin bulunmaması nedeniyle somut olayın haksız rekabet hükümleri uyarınca değerlendirilmesinin gerektiği, davacı tarafından davalının tecavüzünün devam ettiği hususunun kanıtlanamadığı, tecavüzün öğrenilmiş sayıldığı arama tarihinden dava tarihine kadar geçen süre zarfında haksız rekabete ilişkin zamanaşımı süresinin dolduğu, davalının zaman aşımı def’inde bulunduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verdiği anlaşılmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/6439 esas, 2016/688 karar sayılı bozma ilamında; “…Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve 554 sayılı KHK’nın 48. maddesi uyarınca tasarım başvurusunun yayınlandığı tarihten itibaren başvuru sahibi tarafından hukuk ve ceza davaları açılabileceğinin, davalının bu tarih öncesinde başvuru veya kapsamından haberdar edilmediğinin, davalı iş yerinden yapılan arama sonrasında tecavüzün devam ettirilmediğinin anlaşılmasına göre davacı vekilinin 554 sayılı KHK hükümlerine dayalı temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.Ancak, davacı vekili dava dilekçesinde talebini 554 sayılı KHK hükümleri yanında TTK’nın haksız rekabet hükümlerine de dayandırmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sırasında bu husus gözetilmiş ancak davanın zamanaşımı nedeniyle reddi cihetine gidilmiştir. 6762 sayılı TTK’nın 62. maddesinde (6102 sayılı TTK’nın 60.) “58 inci maddede yazılı davalar, davaya hakkı olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği günden itibaren bir yıl ve her halde bunların doğumundan itibaren üç yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki; ceza kanunları gereğince daha uzun bir müruruzaman müddetine tabi olan, cezayı müstelzim bir fiil işlenmiş bulunursa, bu müddet hukuk davaları hakkında da caridir.” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu düzenleme uyarınca eylemin aynı zamanda suç olması halinde ceza zamanaşımı sürelerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Somut olayda, zamanaşımı süresinin belirlenmesi bakımından davalının davacıya ait ürünlerin taklidini üretip satma eyleminin aynı Kanun’un 64/1. maddesi delaletiyle 57/5. maddesi kapsamında (6102 sayılı TTK’nın 62/1-a delaletiyle 55-1-4. maddesi) cezayı gerektiren bir fiil olup olmayacağının değerlendirilmesi gereklidir. Zira bu eylemin suç olarak kabul edilmesi halinde zamanaşımı süresi 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıl olacağından dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğundan bahsedilemeyecektir. Bu açıklamalar uyarınca mahkemece davalının eyleminin aynı zamanda suç teşkil edip etmediği somut olay bakımından ceza zamanaşımı sürelerinin uygulanmasını gerektirir bir durumun var olup olmadığına dair bir değerlendirme yapılmaksızın yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” şeklinde 25/01/2016 tarihinde bozma kararı verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Bozma sonrasında tarafların bozmaya karşı beyanları alınmış olup, davacı vekili; bozma ilamına uyulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ise; bozma ilamının doğru olmadığını, davacı yanın haksız rekabete dayanmadığını, zira davacının gerek sunduğu dilekçe içeriğinde gerekse 12/02/2015 tarihli zabıtlara geçen beyanlarında davacı vekili açıkça tüm şikayetlerini E.TB ‘ne yönelik olarak talep ettiğini, haksız rekabete ilişkin bir iddialarının bulunmadığını bildirdiklerini, haksız rekabetin değerlendirilmesinin ise bu aşamada iddianın genişletilmesi kapsamında olduğunu, muvafakatlarının bulunmadığını, mahkemenin de taleple bağlı olduğundan direnme kararı verilmesini aksi halde haksız rekabete dayalı talep bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
Bozma öncesinde Türk Patent ve marka kurumundan tescil belgesi celp edilmiştir. Davacının tecavüz edildiği iddia edilen 2012/0175 nolu tasarımı 14/03/2012 tarihli başvuru ile tescil edilmiş olup tasarımın bültende yayınlanma tarihi ise 01/06/2012 dir. Davaya konu tasarım tecavüzüne esas ceza davasında Savcılıkça ceza mahkemesince verilen arama kararının infaz tarihi ise 21/03/2012 olup, bu tarih başvuru tarihinden öncesine ait olduğundan fiilin gerçekleştiği tarihte tasarım koruması henüz başlamamıştır ,yüksek mahkeme ilamlarında da tasarım başvurusundan davalı haberdar edilmediği takdirde davacının artık tasarıma dayalı alarak talepde bulunamayacağı bilinmektedir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulanan 554 sayılı KHK’nin 48.maddenin 2.fıkrasına göre ”tasarım başvurusu bu KHK’nin 34.maddesine göre yayınlandığı taktirde başvuru sahibi tasarıma vaki tecavüzlerden dolayı hukuk ve ceza davası açmaya yetkilidir. Tecavüz eden başvurudan veya kapsamından haberdar edilmiş ise başvurunun yayınlanmış olmasına bakılmaz”. Belirtilen hükme göre savcılıkça arama kararının uygulandığı tarihte tasarımın 554 sayılı KHK hükümlerine göre korumadan faydalanması mümkün değildir.
Her ne kadar bir önceki hükümde davacının haksız rekabete dayalı alarak talepde bulunduğu belirtilerek davalının da zamanaşımı itirazında bulunduğu hususu değerlendirilerek en son fiilin gerçekleştiği savcılık el koyma tarihinden dava tarihine kadar 1 yıllık zaman aşımı süresi dolduğundan davanın zaman aşımından reddine karar verilmiş ise de; bozma ilamında 6102 sayılı TTK’nın 62/1-a delaletiyle 55-1-4. maddesinin cezayı gerektiren bir fiil olup olmayacağının değerlendirilmesinin gerekli olduğu, eylemin suç olarak kabul edilmesi halinde zamanaşımı süresinin 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıl olacağından dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğundan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle mahkemece davalının eyleminin aynı zamanda suç teşkil edip etmediği somut olay bakımından ceza zamanaşımı sürelerinin uygulanmasını gerektirir bir durumun var olup olmadığına dair bir değerlendirme yapılmasının gerekli olduğundan bahisle dosyanın bozularak mahkememize iade edildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin gerek 2.2.2014 tarihli dilekçe içeriğinde, gerekse 12/02/2015 tarihli zabıtlara geçen beyanlarında tüm taleplerinin tasarım tecavüzüne yönelik olduğunu bildirmesi, haksız rekabete ilişkin bir iddialarının bulunmadığını açıkça bildirmiş olmaları karşısında artık somut olayda mahkeme önündeki açık ikrar gözetilerek somut olayda bozmaya da uyulmuş olduğundan tasarıma dayalı taleplerin yerinde olup olmadığı hususunun incelenmesi gereklidir.
554 sayılı KHK’nın 48/2. fıkrası uyarınca “Tasarım başvurusu bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesine göre yayınlandığı takdirde, başvuru sahibi, tasarıma vaki tecavüzlerden dolayı hukuk ve ceza davası açmaya yetkilidir. Tecavüz eden, başvurudan veya kapsamından haberdar edilmiş ise, başvurunun yayımlanmış olmasına bakılmaz. Tecavüz edenin kötü niyetli olduğuna mahkeme tarafından hükmolunursa, yayından önce de tecavüzün varlığı kabul edilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Somut olayda; davacı tarafından tecavüz edildiği iddia edilen tasarımların 14.03.2012 tarihli başvuruya istinaden 01.06.2012 tarihinde tescil edildiği, davalıya ait iş yerinde 21.03.2012 tarihinde davacının şikayeti üzerine arama yapıldığı, 554 sayılı KHK’nın 48. maddesi uyarınca tasarım başvurusunun yayınlandığı tarihten itibaren başvuru sahibi tarafından davalının başvurudan veya kapsamından haberdar edildiğinin ispat edilmediği gibi kötüniyetinde ispat edilmemiş olduğu, tecavüz iddiasının tarihi itibariyle davacının 554 sayılı KHK hükümleri uyarınca korunan bir tasarım tescilinin bulunmadığından tasarım tesciline dayalı tüm taleplerinin reddinin gerektiği, nitekim 554 sayılı KHK’nın artık suç olmak çıkarılmış olması nedeniyle bu KHK ye dayalı bir ceza zamanaşımı süresininde söz konusu olamayacağı, öte yandan bozma ilamında eylemin haksız rekabet kapsamında incelenmesi ve ceza zamanışımı süresinin tespit edilmesi yönündeki gerekçesinin ise yerinde olmadığı zira haksız rekabet yönünden ceza zamanışımı süresi 8 yıl ise de; davacı açıkça 2.2.2014 tarihli dilekçe içeriğinde, gerekse 12/02/2015 tarihli zabıtlara geçen beyanlarında tüm taleplerinin tasarım tecavüzüne yönelik olduğunu bildirmesi, haksız rekabete ilişkin bir iddialarının bulunmadığını açıkça bildirmiş olmaları karşısında artık somut olayda mahkeme önündeki açık ikrar gözetilerek haksız rekabate dayalı bir taleplerinin bulunmadığı gerçeği gözetildiğinde, somut olayda yargılamanın tamamen tasarım tecavüzüne dayalı talepler yönünden dinlenebilir olduğu anlaşılmıştır.
Bu açıdan somut dava dosyasındaki tüm deliller, tescil ve ilan belgeleri bir arada incelendiğinde, Davacının tecavüz edildiği iddia edilen … nolu tasarımı 14/03/2012 tarihli başvuru ile tescil edilmiş olup tasarımın bültende yayınlanma tarihinin 01/06/2012 tarihi olması, ceza soruşturma dosyasında arama kararının infaz tarihinin 21/03/2012 olup , bu tarihin tasarımın başvuru tarihinden öncesine ait olduğu, aramanın gerçekleştiği tarihte tasarım korumasının henüz başlamadığı, davalının tasarım başvurusundan haberdar edilmediği takdirde davacının artık tasarıma dayalı alarak talepde bulunamayacağı, bunun aksini ispat eden delillerinde davacı yanca dosyaya sunulmamış olması nedeniyle davacının davası ceza zamanışımı dikkate alındığında davasını süresinde açılmış olmakla birlikte esas yönünden subut bulmayan davanın reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davanın reddine,
2-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 143,45 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Davanın reddi nedeniyle; tecavüzün tespiti ve men’i davası bakımından , Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davanın reddi nedeniyle manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davanın reddi nedeniyle itibar tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davanın reddi nedeniyle maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi md.13/2 uyarınca 500 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde YARGITAY YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 11/12/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır