Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/531 E. 2019/185 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/531 Esas
KARAR NO : 2019/185

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/07/2014
KARAR TARİHİ : 18/04/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … şirketler grubunun en büyük şirketi olduğunu, müvekkilin şirketler grubu dünya çapında sahip olduğu online pazarlama ağı sayesinde kendisinin de sahip olduğu markalar dahil olmak üzere 70.000 den fazla markalı ürünü tüketici ile buluşturduğunu, yapılan araştırmalar sonucunda davalı adına tescilli … nolu “…” ibareli markanın davalı tarafından kullanılmaması nedeniyle 556 sayılı KHK nın 14. Maddesi gereğince iptalini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı şirket vekili beyan dilekçesinde özetle; müvekkilinin markaları kullandığını, markanın 2010 yılında yenilendiğini, cevap dilekçesinde belirtilen marketlerde satışının gerçekleştirildiğini, markanın aralıksız olarak kullanıldığını savunarak davanın reddini savunmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE ;
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı adına tescilli olan … tescil nolu … markasının kullanılmama nedeniyle iptaline ilişkindir.
Bam kaldırma kararı öncesi …1.FSHH Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmın kabul kısmen reddine dair verilen kararın, tarafların istinaf başvurusu üzerine İstanbul BAM 16.Hukuk Dairesinin 2017/2833 Esas 2018/2542 karar sayılı ilamına göre Her ne kadar ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı olduğu üzere davanın kısmen kabulüne ve davalıya ait markanın kullanmama nedeniyle kararda yazılı emtia yönünden kısmen iptaline karar verilmiş ise de, davada uygulama yeri bulan 556 sayılı mülga KHK’nın 14.maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarih ve 2016/148 E., 2016/189 K. kararıyla iptal edildiği, bu iptal kararının 6 Ocak 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiği, dolayısıyla bu tarih itibariyle davanın yasal dayanağının kalmadığı, kullanılmayan markalar yönünden iptal yatırımını yeniden düzenleyen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun yürürlük tarihinin ise 10 Ocak 2017 olduğu dolayısıyla 4 günlük bu yasal boşluğun meydana geldiği, bu yasa boşluğunun Paris Sözleşmesi ve TRIPS Anlaşması hükümleriyle doldurulamayacağı, marka hakkı özünde mülkiyet hakkı olup, bu hak temel haklar arasında yer aldığından hakimin hukuk yaratma yoluyla da bu boşluğun doldurulamayacağı, temel hakların ancak yasa ile sınırlanabileceği gözetilerek, davanın reddi gerektiği, öte yandan yargılama giderleri ve avukatlık ücretlerinin de tarafların dava açıldığı tarihteki haklılık durumlarına göre takdir edilmesi gerektiği gözetilerek, ilk derece mahkemesinin istinaf konusu kararının kaldırılmasına ve yukarıda yazılı olduğu üzere gereğinin takdir ve ifası için dosyanın ilk derece mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmesi gerekmiştir. Gerekçesiyle dosya mahkememizcğ verilen karar kaldırılarak, geri çevirilmiş, Mahkememizce kaldırma kararına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Dava dosyası yüksek mahkeme denetimi aşamasındayken yani hüküm henüz kesinleşmeden Yargılamanın devamı sırasında, Anayasa Mahkemesinin 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı 14/12/2016 tarihli 556 Sayılı KHK’nın 14. Maddesinin Anayasanın 91. Maddesinin birinci fıkrasına aykırı olması sebebiyle iptaline dair kararın 06/01/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı anlaşılmıştır.
Markanın hükümsüzlük sebeplerinin sayıldığı MarkKHK m. 42/1-c’de “markanın kullanılması” kenar başlığını taşıyan 14. maddeye atıf yapılmakta ve söz konusu 14. maddeye aykırılığın bir terkin sebebi olduğu belirtilmekteydi, AYM’nin ilk iptal ettiği hüküm 42. madde düzenlemesi olduğundan, son iptal kararına kadar 14 . madde yürürlükte idi ancak iptali ile ilgili düzenlemenin resmi gazetede yayınlanması ile yasal boşluk oluştuğundan bu boşluğun hakimin hukuk yaratması ile doldurulup doldurulmayacağı hususunun tartışılması gereklidir. Zira AYM kararının sonuçlarının doğrucağı zaman ile 6768 sayılı yasanın markanın kullanılması gerekliliğini getiren SMK 9.maddesinin yürürlük tarihi dikkate alınıdığından zaman bakımından uygulanma sorunu doğmuştur.
6769 sayıyı yasanın 192. maddesi uyarınca 9.madde ancak SMK’nın RG’de yayımlandığı tarih olan 10.01.2017’den itibaren uygulanabilicektir, bilindiği gibi kanunlar kural olarak ileriye etkili olup, geçmişe etkili olmamaları esastır. Kanunun geçmişe etkili olması için buna ilişkin kanuni bir hüküm bulunmalıdır. Oysa 6769 sayılı yasa hükümleri incelendiğinde 6769 sayılı SMK’nun kanunun geriye etkili olacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi bunun yorum yolu doldurulması da mümkün değildir.
Usul hukukumuza geçerli olan hüküm her davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanması yönündedir. Bu açıdan yargılama devam ederken iptal edilen bir yasa hükmüne göre yargılamanın sürdürülmesi mahkemelerden beklenemez.
Her ne kadar Anayasamızın 90/5.maddesi uyarınca “usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.”düzenlemesi mecvut ise de esesen kişiye yada tüzel kişiliklere bir nevi mülkiyet hakkı tesis edilen bir belgenin( Marka hakkı, sahibine inhisari yetkiler veren ve gayri maddi bir nitelik arz eden sınai mülkiyet hakkıdır.) yasal dayanağı ulusal mevzuatta iptal edilmiş ise bunun uluslarası hükümlerin yorum yoluyla hakim tarafından doldurulması düşünülemez. Konvansiyon hükümlerinin yorum yöntemi TRIP’in 19.maddesinde düzenlenmektedir. Ancak , Konvansiyon hükmünün başlangıcında “tescil edilen markanın kullanılması bir memlekette mecburî ise” hükmü yer almakta, keza TRIPs’deki madde de “tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise” şeklinde başlamaktadır. Hükümden anlaşılan tescil sonrasındaki döneme yönelik olarak marka sahibinin kesin bir kullanım zorunluluğundan madde metninde bahsedilmemekte, markanın tescil sonrasında kullanılması yönünde ilgili ülkede bir şart/zorunluluk varsa, bu şartın uygulanmasına yönelik sınırlayıcı kurallar belirlenmektedir. Dolayısıyla Konvansiyon’un yöneldiği amaç, kullanım zorunluluğunu tanımak değil, markanın tescil sonrasındaki dönemde kullanılması düzenini kurallara bağlamaktır. İptal edilen KHK düzenlemesinde kanunkoyucu markanın kullanım zorunluluğunu marka sahibine öngörmüştü, dolayısıyla artık böyle bir hüküm bulunmadığı için uluslararası antlaşma hükümlerinin ancak var olan bir yasal düzenlemede “düzenleyici” etkisinden söz edilebilir, Uluslararası düzenleme hükümlerinin yorum yolu ile genişletilerek bir mülkiyet hakkı tesis eden belgenin yorum kuralları ile hakim tarafından boşluk doldurulması söz konusu değildir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararları 153./6. Bendinde belirtildiği üzere, geriye yürümez ise de; H.G.K’nun 31/03/2004 tarihli ve 156/194 sayılı kararında benimsenen görüşe göre de, iptal kararının kesinleşen işlem ve kararlara etkili olmayacağı, görülmekte olan davalarda ise, geriye yürümeme kuralının uygulanmayacağı, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının derdest dosyalar ve kesinleşmemiş dosyalar yönünden de uygulanacağı sonucuna varıldığından, somut uyuşmazlıkta da dava dosyasının henüz kesinleşmemiş olması sebebiyle 556 Sayılı KHK’nın 14. Maddesinin iptalinden dolayı davanın yasal dayanağı kalmamış bulunmaktadır.
Yukarda açıklanan nedenle ülkemizin taraf olduğu TRİPS hükümleri, Anayasanın 90. Maddesi kapsamında Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme olması nedeniyle fikri mülkiyet haklarından kaynaklanan uyuşmazlıklarda düzenleyeci etkisi yönünden uygulanabilir ise de, TRİPS ve Paris Sözleşmesinde belirtilen kullanmamaya ilişkin iptal sebebinin yasal boşluk doldurur şekilde yorumlanamayacağı, TRİPS’in markayı kullanma başlıklı 19. maddesinde yer alan Uluslar arası düzenlemenin doğrudan iç hukukta uygulanması gereken hüküm niteliğinde olmayıp, iptalle ilgili oluşturulacak ulusal yasalarda yapılması gereken uygulamaya ilişkin belirlemeyi yapacak referans hüküm niteliğinde bulunduğu anlaşıldığından somut olayda TRİPS 19. Maddenin uygulanamayacağı hususu sabittir.
Öte yandan, BAM 16.HD’nin 2016/11/2018 tarih 2017/2833 esas 2018/2542 karar sayılı kaldırma kararı öncesinde mahmememize Bilirkişi … tarafından sunulan raporda davalı firmada seri bir şekilde terlik imalatı yapıldığı, imalat yapılan terliklerde görünür şekilde … yazısının yer aldığı, buna ilişkin görselleri rapor ekinde sunduğu,ayrıca imalathane görünülerini de dosyaya eklediği anlaşılmış rapora itiraz edilmesi üzerine ise bilirkişi … tarafından sunulan raporda markanın defter ve belgeler üzerinde kullanılmadığı, terlik ve kolilere basılı olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Her iki raporda da terliklerin üretiminin yapıldığı gerek imalathane incelemesi ve davalı tarafça sunulan ve reklam verilen yunus marketler zincirinin tanıtım broşüründe de yer aldığından ve … markası tescilli olduğu ayak giyisileri sınıfında mal veya hizmetle doğrudan bağlantılı olarak terlikler üzerinde kullanıldığı, diğer sınıflarda kullanılmadığı anlaşıldığından, davacının huzurdaki davayı açmasında kısmi olarak haklı olduğu anlaşıldığından, yargılama gideri ve vekalet ücretinden her 2 tarafın sorumlu olması gerektiği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla esasen bir mülkiyet hakkı tesis eden marka tescil belgesinin (Marka hakkı, sahibine inhisari yetkiler veren ve gayri maddi bir nitelik arz eden sınai mülkiyet hakkıdır.) iptalininde ulusal yasa ile düzenlenmesinin gerektiği,yasal bir düzenleme olmadan oluşan boşluğun hakimin takdiri ile yada Uluslar arası mevzuat hükümleri ile doldurulamayacağı anlaşıldığından ; Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında, 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan DAVANIN REDDİNE, karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında , 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan DAVANIN REDDİNE,
2-44,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 19,20 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, yapılan yargılamada dava açmakta kısmi olarak haklı görüldüğünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerine göre hesaplanan 3.931 TL maktu ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Vekalet ücreti sorumluluğun davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre belirlenmesi hususu gözetilerek, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yargılama giderlerinden sorumluluğun davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre belirlenmesi hususu gözetilerek davacının yaptığı 25,20 TL Peşin harç, 25,20 TL Başvuru harçı, 335 TL tebligat gideri, 500 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 885,40 TL yargılama giderinin taktiren 1/2 inin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 18/04/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır