Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/530 E. 2022/61 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/530 Esas
KARAR NO : 2022/61

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, Markaya Tecavüz Teşkil Edilmediğinin tespiti, Haksız Rekabetin Tespiti
DAVA TARİHİ : 23/03/2012
KARAR TARİHİ : 29/03/2022

Mahkememizin 2012/87 Esas -2017/110 Karar ve 11/04/2017 tarihli ilamının İstinaf edildiği ve İstanbul BAM 16.HD’nin 2017/3766 Esas- 2018/2272 Karar ve 26/10/2018 tarihli ilamı ile 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince istinaf talebinin kabulüne ve mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verildiği ve ilamın taraflara tebliğ edildiği ,kaldırma kararı sonrasında dosyanın mahkememizin 2018/530 esas numarasına kayıt edildiği anlaşılmış olmakla;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA;
Asıl davada davacılar vekili; davalı … adına tescilli … tescil numaralı markanın 3 boyutlu marka olduğu, 554 sayılı KHK’daki yedek parça üretim serbestisini engellemek maksadıyla kötü niyetli olarak, marka niteliği taşımayan ve orijinal markadan uzaklaşmış bir tescil yapılarak yedek parça üreticilerinin engellenmek istediğini, markanın 3 boyutlu olup 556 sayılı KHK 5.maddesine göre marka niteliği taşımadığını, ayırt edici özelliği bulunmadığını, …’un diğer marka ve logolarıyla benzerlik göstermediğini, markanın 3 boyutlu altıgen şeklinde, sıradan bir şeklin 3 boyutlu gösteriminden ibaret olduğunu, geometrik şeklin tescille bir kişinin kullanımına hasredilemeyeceğini, kendinden başkasına seçenek özgürlüğü bırakmayan bir tasarımın, rekabeti yok edeceğini, tekelleşme yaratacağını, 554 sayılı KHK 22.maddede onarım amaçlı ürünlerin üretimine ilişkin özel bir düzenleme getirildiğini, davalının … 1. FSHHM’nin …D.İş sayılı dosyası üzerinden müvekkilleri aleyhine tespit yaptırarak rapor aldığını,ancak müvekkillerinin otomobil yedek parçalarını yurt dışı firmalardan ithal ettiklerini, eylemlerinin yasaya aykırılık teşkil etmediğini, tespit raporundaki, tamponda bulunan boşluğun logonun yatağı olduğunu, tamponun üretilen modele uyması için o şekilde üretilmesinin teknik bir zorunluluktan kaynaklandığını, bu konuda tasarımcıya sunulan seçenek özgürlüğü bulunmadığını, kötü niyetli tescilin korunamayacağını, markanın kullanılmadığını beyanla 556 sayılı KHK 14.maddesi ve 42.madde uyarınca markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine, davalı markasına tecavüz etmediklerinin haksız rekabette bulunmadıklarının tespitine, davalı şirketin haksız rekabetinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA:
Asıl davaya cevap dilekçesinde davalı vekili; müvekkilinin … sayılı … markasının 03/05/1965 tarihinden itibaren Türkiye ve bir çok ülkede tescilli olduğunu, şekil marka ve logolarının da tescil edildiği, davaya konu … numara ile tescilli şekil markasının 02/05/2005 tarihinden itibaren 12.sınıfta tescil edildiğini … numara ile WIPO nezdinde 02/05/2005 tarihinden itibaren, OHIM nezdinde 27 Avrupa ülkesinde … tarihinden itibaren geçerli olmak üzere tescil edildiğini, markanın Fransa Ulusal Fikri Mülkiyet Ofisi nezdinde … tarihinden itibaren … numara ile tescil edildiğini, 40’ı aşkın ülkede 7 yıldan beri tescil edilmesi nedeniyle markaların kötü niyetli tescil edildiğinin ileri sürülemeyeceğini, … şirketi ve markasıyla özdeşleşmiş eşkenar üçgen biçimindeki amblem logonun 1925 yılında yaratıldığını ve o tarihten beri çocukların dahi tanıdığı marka halini aldığını, müvekkilinin ürettiği ve kendisiyle özdeşleşmiş tampon, jant kapağı, ön ve arka kaput ve çok sayıda ürün üzerinde yıllardır kullandığı baklava biçiminde logosunu ve bu logonun değişik biçimlerini tescil ettirmesinin müvekkili şirketin ticari hayatının gerekliliği ve zorunluluğunu teşkil ettiğini, müvekkilinin markasını KHK 14.maddeye uygun kullandığını, davanın 5 yıllık zamanaşımına uğradığını, 3 boyutlu tasarımların marka olarak tesciline engel bulunmadığını, hak sahibinin isterse bir işaretle hem marka hem tasarım olarak tescil ettirebileceğini, markanın kullanımın teknik zorunluluktan kaynaklanmadığını, 554 sayılı KHK 22.maddenin yedek parça ürünlerinin bizzati kendisiyle ilgili olduğunu, üzerlerinde yer alan marka ya da logo ile ilgisinin bulunmadığını, yan sanayi üreticilerinin bu ürünlerin müvekkiline ait marka ve logoyu kullanmadan üretebileceğini, kaput üzerinde 3 tane boşluk bırakılarak da üretilmesinin ve orijinal logonun bu şekilde kaput üzerine monte edilmesinin mümkün olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen davada …vekili dava dilekçesinde; davalı şirketlerin müvekkili şirket aleyhinde yarattığı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin hükmen tespitine, menine, ref’i ne , söz konusu fiillerin ivedilikle durdurulması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000- TL maddi tazminat ve 15.000- TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmıştır.
Birleşen davada davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirket tarafından açılan hükümsüzlük davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, yapılan tespitin taraflı ve uzman olmayan bilirkişi tarafından gerçekleştirildiğini, tescilin kötü niyetli olduğunu, müvekkillerinin kullanımının teknik bir zorunluluktan kaynaklandığını, müvekkilinin ilgili parçayı hukuki olarak da karşı tarafın tasarımıyla birebir aynı üretmek zorunda olduğunu, ürünlerdeki boşluğun ise karşı tarafın marka hakkına tecavüz etmediğini, davacının markasının ayırd edici niteliği bulunmadığını, davanın … 1. FSHHM’nin … Esas sayılı hükümsüzlük davası ile birleştirilmesini, davanın reddini savunmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Mahkememizin 2012/87 Esas -2017/110 Karar ve 11/04/2017 tarihli ilamının İstinaf edildiği ve İstanbul BAM 16.HD’nin 2017/3766 Esas- 2018/2272 Karar ve 26/10/2018 tarihli ilamı ile 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince asıl davanın davalısı ve birleşen davanın davacısı vekilinin istinaf talebinin kabulüne , asıl davada ve birleşen davadaki kararların kaldırılmasına karar verildiği ve ilam içeriğinde özetle;”..Asıl davada davacılar … AŞ ve … A.Ş. vekilinin, müvekkillerinin davalı markasını otomobil yedek parçalarında kullanmasının teknik zorunluluktan kaynaklandığını, tasarımcının seçenek özgürlüğünün bulunmadığını beyanla davalı adına tescilli … sayılı markaya tecavüz etmediklerinin ve haksız rekabette bulunmadıklarının tespitini talep ettiği görülmüştür.
Birleşen davada davacı …A.S. Vekilinin, davalılar …A.Ş. , …A.Ş. Ve … Ltd. Şti. nin, müvekkili adına tescilli … sayılı markaya tecavüz ve haksız rekabet ettiklerinin tespiti, men-i, refi ve durdurulması ile, 556 Sayılı KHK 66/b maddesi gereğince ” davalının markayı kullanmak suretiyle elde ettiği kazanç ” seçeneğine göre tazminat hesaplanarak hükmedilmesini talep etmiştir.
… 1. FSHHM’nin 11/04/2017 tarihli … Esas …Karar sayılı kararıyla asıl davada, davacıların kullanımının KHK 12.madde kapsamında ticari hayatta dürüstlük ilkesine göre hareket edildiği gerekçesiyle, davalı markasına tecavüz etmediğinin tespitine,Birleşen 2012/281 esas sayılı davada; davacı … tarafından davalılar aleyhine açılan markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, meni, ve oluşan maddi durumun giderilmesi, tecavüz teşkil eden materyallerin toplatılarak imhasına ilişkin davanın reddine karar verdiği görülmüştür.
Dava tarihinde yürürlükte olan 556 Sayılı KHK 12. Madde de “Dürüstçe ve ticari veya sanayi konularıyla ilgili olarak kullanılmaları koşuluyla, üçüncü kişilerin, ad ve adresini, mal ve hizmetlerle ilgili cins, kalite, miktar, kullanım amacı, değer, coğrafi kaynak, üretim ve sunuluş zamanı veya diğer niteliklere ilişkin açıklamaları kullanmaları marka sahibi tarafından engellenemez” hükmü düzenlenmiştir.
… 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş dosyasında, tespit sırasında çekilen fotoğraflardan, …’in adresinde satış alanında görülen, …’dan satın alındığı ve …’a ait olduğu beyan edilen tampon ürünü üzerinde, davalı-birleşen davacı adına 12. sınıfta tescilli … sayılı markanın, tescilli olduğu emtialar üzerinde birebir aynısının kullanıldığının tespit edildiği, jant kapağı ve kaput üzerinde de kullanıldığının ileri sürüldüğü, davalı tarafça kullanım iddiasına karşı çıkılmadığı ancak kullanımın teknik zorunluluktan kaynaklandığı ve dürüstlük kuralları çerçevesinde olduğunun savunulduğu anlaşılmıştır.
İstinaf talebinde bulunan …vekilinin, davaya konu markanın kullanılmadığı başka üreticilere ait yedek parça görsellerini dosyaya ibraz ettiği görülmüştür. Davacı markasının, tescilli olduğu emtialarda, birebir kullanıldığı, yedek parçaların orijinal malı üreten işletmeden kaynaklandığı izlenimi uyandırdığı, ambalajlar ve katalog üzerindeki “…” ibaresinin asıl davacılar- birleşen davalıların ürünlerine ayırıcı nitelik kazandırmadığı, davacı- birleşen davalıların teknik zorunluluk nedeniyle ve dürüstlük kuralları çerçevesinde markayı kullandıklarının kabul edilemeyeceği kanaatiyle, asıl davanın davalısı- birleşen davanın davacısı …vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin asıl davada ve birleşen davada vermiş olduğu kararların kaldırılarak, birleşen davanın davacısı vekilinin 556 Sayılı KHK 66/b maddesi gereğince, maddi tazminat talebi konusunda davalıların ticari defter ve dayanak belgelerinin incelenerek rapor alındıktan sonra karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.” Şeklindeki ilamı üzerine taraflara kaldırma kararı tebliğ edilmiş, beyanları alınmış, kaldırma kararı uyarınca mali yönden bilirkişi incelemesi yaptırılmış ,cirolar celp edilmiş ve deliller toplanmıştır.
KALDIRMA KARARI SONRASINDA MAHKEMEMİZİN DELİLLERİ TARTIŞMASI
KÖTÜNİYETE DAYALI HÜKÜMSÜZLÜK İSTEMİ YÖNÜNDEN
Davalı markasının marka olarak tescil edilemeyecek işaretlerden olduğu, tescilin kötü niyetle gerçekleştiği iddia edilmiştir. Bilindiği üzere kötüniyet marka hukukuna ilişkin bir kavram olduğundan dolayı mahkememizce kötüniyet olgusu yüksek mahkeme ilamlarına ve sunulu delillere göre değerlendirilmiştir.
… firmasına ait sunulan tescil belgeleri incelendiğinde; baklava biçimindeki altıgen … logolarını uzun yıllardır değişik türevleri ile oluşturulduğu ve bu kapsamda dava konusu … no’lu şekil markasınında bu kapsamda oluşturulan üç boyutlu bir şekil markası olduğu anlaşılmaktadır. Hükümsüzlüğü istenen marka altıgen bir şekilden yani logodan oluşturulmuş üç boyut içeren bir markadır.
… sayılı marka direktifinin iç hukuklara aktarılmaya başlanmasıyla birlikte 3 boyutlu markalara tescil engeli bulunmadığı da anlaşılmaktadır. Uygulama ve öğretide , malın doğal yapısından kaynaklanan görünümlerden olmamak ve ayırt edici olmak kaydıyla, 3 boyutlu şekillerin de marka olarak tescil edilebileceği kabul edilmektedir. Somut olayda da davacının kötüniyetle marka tescil ettirdiği hususu ispat edilememiştir. Zira Hükümsüzlüğü talep edilen … şekil markasına ait sicil dosyası incelendiğinde markanın 2.5.2005 tarihinden itibaren ülkemizde Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli olduğu, ayrıca davacının delil listesinde bu markanın uluslararası tescil belgelerini de ibraz ettiği ve markanın OMPİ nezdinde şekil markasının 2.5.2005 tarihinde 12. sınıf için üç boyutlu marka olarak tescilli olduğu anlaşılmıştır.
556 Sayılı KHK’nın Markanın İçereceği İşaretler Başlıklı 5. maddesinde, markanın bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşulu ile kişi adları dahil özellikle sözcükler, şekiller, sayılar, malların biçimi veya ibare ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerebileceği, markanın mal ve ambalajı ile birlikte tescil ettirilebileceği, bu durumdan mal ve ambalajın tescilli marka sahibine mal veya ambalaj için inhisari bir hak sağlamayacağı, ayrıca inhisari hak sağlamayan bu tür unsurların tescil belgesi üzerinde açıkça belirtileceği, 7/1-e bendinde ise malın özgün doğal yapısından ortaya çıkan şeklini veya bir teknik sonucu elde etmek için zorunlu olan, kendine malın şeklini veya mala asli değeri veren şekli içeren işaretlerin tescil edilemeyeceği belirtilmektedir.
Üç boyutlu şekillerin de marka olarak tescil edilebileceği, ancak bir şeklin malın alışılmış şeklini veya teknik özelliğini yansıtıyorsa bunların bir kişinin tekeline verilemeyeceği de bilinmektedir. Ancak davacı tanınmış markasını ayrıca çukur bir boşluk oluşturarak üç boyutlu olarak tescil ettirmiş, esasen araçlara ait parçalar üzerine uygulanacak şekilde geometrik olarak altıgen bir tasarım hakkına sahip olmuştur, ancak bu husus markanın KHK’nın 5/2 kapsamında malın özgün doğal yapısı olarak değerlendirilemeyeceğinden, dolayısıyla bu yönde ileri sürülen hükümsüzlük talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere; kavramın adına yakın olmayan, tescil olunduğu emtiayı/hizmeti akla getirmeyen, ürünün/hizmetin özelliklerini ön plâna çıkartmayan ve özellikle ürünün/hizmetin cinsine uzak yaratılmış-tasarlanmış olanlar yahut zaten var olanlar ile ticaret alanında herkesin kullanımına açık olmayan işaretler ile malın biçiminden oluşup teknik işlev veya estetik biçimi itibariyle piyasada yaygın olarak kullanılan ürünlerin biçiminden önemli ölçüde farklılaşan işaretler 556 sayılı KHK’ nin 5. maddesi anlamında doğuştan ayırt edici nitelik taşırlar.
Davacının markalarının aynı zamanda uluslararası tescillerinin de bulunduğu anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulu marka tescil belgeleri kapsamına göre davacı … adına TPMK nezdinde tescilli …, …, …, …, …, … nolu eşkenar … şekilli markalar ile … nolu … markasının ve baklava / eşkenar dörtgen markalarının kara taşıtları ve oto yedek parçalarını içeren 6, 7, 9, 11, 12. Sınıflarda tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Bu markalar görsel olarak incelendiğinde; … nolu markada iç içe geçen üç adet dörtgenin birleşimi ile oluşan altıgen ve altında … ibaresinin bulunduğu, … nolu marka da iç içe geçen üç adet dörtgenin birleşimi ile oluşan altıgenden görünüm bulunduğu, … nolu marka yönünden altıgen şekli içine dörtgen şeklinin yerleştirildiği ve şeklin altında … ibaresinin yer aldığı, … nolu markanın ise altıgen şekli içine dörtgen şekli ile oluşturulduğu, … nolu marka incelendiğinde içi boş altıgen şeklinden oluştuğu , hükümsüzlüğe konu …nolu marka incelendiğinde içi boş altıgen şeklinden oluştuğu görülmektedir.
Davacının oluşturduğu işaretler , davacının üretip satışa arz edeceği emtiaları, başka bir işletmenin piyasaya süreceği ürünlerden ayırmaya elverişlidir. Ayrıca markanın tescil olunduğu sınıf emtiaların mutlaka tescil belgesinde görünen biçimde piyasaya sunulması zorunlu olmadığı gibi, bu şeklin otomotiv ürünleri ile ilgili sektörde genel kullanımı olan bir biçimi oluşturduğu da ispat edilebilmiş değildir. Otomotiv ürünlerinin ticari hayattaki dürüstlük kuralarına göre başkalarınca da piyasaya sunulabileceği hususu ayrı, böyle bir sunum biçiminin markasal olması ve yaygın olması ise ayrı vakıalardır. Sunulan belgeler kapsamından baklava şeklinin ,altıgen şeklinin ilk defa davacı tarafından özgün bir logo olarak yaratıldığı, piyasada tekelleşmek amacıyla oluşturulduğunun keza kötüniyetle tescil edildiği hususunun ispat edilemediği dolayısıyla bu hükümsüzlük sebebine dayalı olarak açılan markanın hükümsüzlüğü isteminin reddi gerekmiştir.
KULLANILMAMA İDDİASINA DAYALI HÜKÜMSÜZLÜK İSTEMİ YÖNÜNDEN:
… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … talimat sayılı dosyasında; mali müşavir bilirkişi ile sektör bilirkişisinden alınan 15/07/2013 tarihli raporda; davalı ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde 2008 yılı yevmiye defteri hariç ticari defterlerin kapanış ve açılış tasdiklerinin usulüne uygun yapıldığı, dava tarihinden 5 yıl geriye doğru Renault amblemi taşıyan parçaların kullanıldığı ve bu parçalara ilişkin satış faturalarının da davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğunun beyan edildiği anlaşılmıştır. Öte yandan yargılamanın devamı sırasında; Anayasa Mahkemesinin 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı 14/12/2016 tarihli 556 Sayılı KHK’nın 14. Maddesinin Anayasanın 91. Maddesinin birinci fıkrasına aykırı olması sebebiyle iptaline dair kararın 06/01/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı anlaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararları 153. Maddesinin 6. Bendinde belirtildiği üzere, geriye yürümez ise de; H.G.K’nun 31/03/2004 tarihli ve 156/194 sayılı kararında benimsenen görüşe göre de, iptal kararının kesinleşen işlem ve kararlara etkili olmayacağı, görülmekte olan davalarda ise, geriye yürümeme kuralının uygulanmayacağı, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının derdest dosyalar ve kesinleşmemiş karar dosyalarında uygulanacağı sonucuna varıldığından, somut uyuşmazlıkta ileri sürülen hükümsüzlük iddiası yönünden dava dosyasının henüz kesinleşmemiş olması sebebiyle 556 Sayılı KHK’nın 14. Maddesinin iptalinden dolayı davanın yasal dayanağı kalmamış bulunmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında, 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan kullanmamaya dayalı hükümsüzlük iddiası yönünden esas hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmesi gerekmiştir.
MARKA HAKKINI İHLAL&HAKSIZ REKABET İDDİASI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME;
Mahkememizin 11.04.2017 tarihli kararı, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmıştır. Yani BAM 16.HD’nin kararında 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesindeki düzenleme dikkate alınarak kaldırma kararı verilmiş olup, 353/1-a maddesinde esas incelenmeden davacının gösterdiği deliller toplanmadan (1-a-6) karar verildiği gerekçesiyle karar kaldırılmış ve dava dosyasının yeniden görülmesi için dosya mahkememize gönderilmiş, mahkememizce maddi tazminat talebi yönünden delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması gerekçesi gözetilerek taraflara ait mali kayıtlar celp edilmiş, ayrıca mali yönden iki kez inceleme yapılarak rapor alınmış, eksiklik giderilmiştir. Kaldırma kararı ile önceki hüküm tümüyle kaldırılmış olduğundan taraflar esas ile ilgili beyanlarını da sunmuşlardır. Bu kapsamda kaldırma kararına konu ilam içeriğinde davacının tazminat istemi yönünden tarafların beyanlarında geçen deliller de dosyaya celp edilmiştir.
Kaldırma kararı öncesi mahkememizce atanan Bilirkişiler Makine Mühendisi …, … , … , … tarafından tanzim edilen 13.8.2013 havale tarihli bilirkişi raporunda; Dava konusu olan davacı firmanın logosunun üç boyutlu oyuntu halini yansıtan tasarım, şekli markası olarak kabul edilebileceği gibi, parçaların üzerinde logo parçasının monte edilmesi için gerekli bir tasarım detayı olarak da kabul edilebileceğini, yedek parça üreticisi, parçayı tasarlandığı şekliyle üretmek zorundaysa ve parçaya bir başka parça monte edilmek üzere bir yuva açılmışsa bu da parçanın tasarımına ait bir detay olduğunu,dolayısıyla kaput kapağı, Jant kapağı ön tampondaki logo parçasının takılacağı yuva o parçanın tasarımının bir parçası olduğu kabul edileceğini,oyuntunun bulunduğu parçalar davacı firmaya ait logo parçasından başkaca bir logo ile kullanılamayacağı gibi logo parçasının bu oyuntu olmadan monte edilmesi de görselliği olumsuz etkileyeceğinden aynı zamanda kaputtaki konumu ve Jant kapağındaki yerleşimi bakımından bu oyuntu olmadığında raporda belirttikleri teknik sorunlara da neden olabileceğini(Logonun kalınlık teşkil eden kısmının, aracın seyir anındaki (hızından) hareketinden ve olabilecek doğa şartlarından etkilenmemesi ve logonun yerinde kalabilmesi için söz konusu çukura tasarım ve teknik olarak Ihtiyaç olduğunu,Işık huzmesinden korunmak için logonun çukur içinde bulunmasının teknik açıdan bir ihtiyaç olduğunu, aracın ambleminin çarpma, takılma, kırılmadan zarar görmesinin önlenmesi içinde gereklilik olduğunu, teknik olarak amblemin bir yuvaya yerleştirilmesi gerekli olup, bu gereklilik yedek parçalar için de söz konusu olduğunu, Yedek parçaların teknik olarak fonksiyonunu yerine getirebilmesi için marka yuvasının üstüne konan marka logosu için gerekli olan o çukurun, yedek parçalarda da olma lüzumluluğu bulunduğunu) davacı firmanın logosunun üç boyutlu oyuntu halini yansıtan bir şekil olduğu, davalı kullanımının teknik açıdan ve görsel açıdan bir zorunluluktan kaynaklandığı ve davalının seçenek özgürlüğü bulunmadığı, kullanımın markasal olmadığı ve markaya tecavüzün oluşmadığı hususunun tespit edildiğini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Bilirkişiler …, … Prof. Dr. … tarafından tanzim edilen 23.2.2016 tarama merkezli raporda ise; “ dava konusu logonun kullanıldığı alanın ve logonun karşılık durumunun zorunluluktan ve fonksiyonellikten kaynaklandığını, dava konusu edilen davalı kullanımının marka haklarına tecavüz oluşturmadığını, beyan ettikleri anlaşılmıştır.
Bilirkişiler HMK 281/2 madde kapsamında duruşmaya davet edilmişler ve kullanımının teknik ve fonksiyonel zorunluluk olduğunu, estetik zorunluluk olduğunu, güvenlik nedeniyle de davalı kullanımının zorunluluk doğurduğunu bildirdikleri anlaşılmıştır.
İTÜ Makina Fakültesi Makine Malzemeleri ve İmalat Teknolojisi A.B.D. Öğretim üyesi … tarafından tanzim edilen mütalaa da; davalıların uyarlanabilir yedek parça yapmak zorunda olmasının Teknik Zorunluluktan kaynaklandığını, Logo’nun, eğer orijinalinde oyuk içinde bulunması gerekiyorsa bunun sağlanması gerekeceğini, aksi takdirde logonun yerinden çıkması/çıkartılmasının kolaylaşacağı, logonun dış ortamda korozyona açık olacağı; kolaylıkla korozyona uğradığında ise tırnakla tutturulmak durumunda tırnağın kolaylıkla kopup logonun yerleştirildiği düzlükten ayrılacağı göz önüne alınırsa ürün üzerinde bu oyuğun oluşturulmasının Teknik bir Zorunluluktan kaynaklandığını, markaya yönelik bir tecavüz bulunmadığını bildirmiştir.
… tarafından 28.04.2014 tarihli Teknik Mütalaa’da; altıgen çukunun varlığın gerek motor ve bagaj kaputu gerek tampon ve gerekse tekerlek jant kapaklarının logo takılmamış halinin söz konusu parçaların … için imal edilmiş olduğu imajını doğrudan vermesi, “Renault” markasını çağrıştırmakta olduğunu, dava konusu şekil markası biçimi de dahil herhangi bir biçimde bir çukura ihtiyaç olmadan monte edilebileceğini, teknik bir zorunluluk bulunmadığını bildirmiştir.
… AŞ ve …A.Ş. vekili kaldırma kararı sonrasında (19.11.2021 tarihli beyan dilekçesi ekinde … C.Başsavcılığı’nın…soruşturma no , … karar ve 2.2.2021 tarihli KYOK kararını sunmuş ekinde de bilirkişi raporu sunduğu anlaşılmıştır. Mahkememizce sunulu delile ilişkin soruşturma dosyası uyap sisteminden celp edilmiş, bilirkişiler … ve … tarafından hazırlanan 1.2.2021 tarihli raporda ; ““Uyarlanabilir yedek parça imalatçılarının” aracın marka, tip modeline uygun uyarlanabilir yedek parça imal etmek durumunda oldukları ve kendilerine göre özgün yedek parça imalatı yapamayacakları dikkate alınarak oyuk (yuva) olmaksızın üretilen yedek parça üzerine orijinal logonun takılması, sabitlenmesi ve takıldığı yerde güvenle kullanılması teknik olarak mümkün olmadığı, dolayısıyla yedek parçanın orijinal tasarımına uygun şekilde üzerinde oyuk (yuva) bulunmak suretiyle imal edilmesinin teknik olarak zorunlu olduğu”,incelenen yedek parçaların SMK 7/5-c kapsamında teknik zorunluluktan kaynaklandığını, dürüstçe ve ticari hayatın akışına uygun olduğunu bildirdikleri , eylemin TTK 54 kapsamında haksız rekabet yaratmadığı gibi tecavüz teşkil etmediğinin tespit edildiğini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davacı vekili ise KYOK kararına itiraz edildiğini ve raporun hukuk mahkemesinden alınmış rapor içeriklerine göre hazırlandığından dikkate alınamayacağını, delil olarak değerlendirilemeyeceğini ileri sürmüştür.
Ancak farklı bir soruşturmaya konu olan soruşturma dosyasında alınmış rapor içeriği huzurdaki dosya kapsamında tartışılmayacaktır.
Mahkememizce kaldırma kararı öncesinde resmi olarak Mahkememizce görevlendirilen bilirkişilerce ve taraf vekillerince duruşma salonuna getirilen ham yedek parçalar üzerinde de karşılaştırmalı olarak inceleme gerçekleştirilmiştir. İstinaf dilekçesinde ve kaldırma kararı gerekçesindeki ilam içeriğinde başka üreticilere ait yedek parça görselleri ibraz edildiğine vurduğu yapılmış ise de; bu husus zaten tartışma konusu olmayıp, başka üreticilerinde teknik yönden hangi görünümünde ürün ürettiği, teknik olarak tarafların iddiaları kapsamında( oyuklu olarak yada oyuksuz olarak) üretilmesinde zorunluluk olup olmadığının denetlenmesine yönelik olanak duruşma salonunda ürün incelenmesinin yapılmış olup, bilirkişilerin görüşlerinde bir değişiklik olmadığı da anlaşılmıştır. Öte yandan davacının kendi ürettiği ürünleri oyuklu olarak üretmesi daha sonra bu şeklin marka olarak tescil edildiğini ileri sürerek yedek parça üreticilerinin bu şekilde üretim yapamayacağını ileri sürmesi MK 2. Maddesine göre mahkememizce hakkaniyete uygun bir iddia olarak görülmemiştir.
Yapılan tüm incelemelerde gerek davalıların ürettiği ürün gerekse 3.kişilerce üretilen ürünler incelenmiş olup, mahkememizce resmi olarak görev verilen tüm bilirkişi heyetlerinin deliller toplandıktan sonra sundukları kök ve ek raporlarda ittifak ile oluşturduğu görüşü göre ; Uyarlanabilir yedek parça imalatçılarının aracın marka, tip modeline uygun uyarlanabilir yedek parça imal etmek durumunda olduklarını, oyuk (yuva) olmaksızın üretilen yedek parça üzerine orjinal logonun takılması, sabitlenmesi ve takıldığı yerde güvenle kullanılması teknik olarak mümkün olmadığı, dolayısıyla yedek parçanın orjinal tasarımına uygun şekilde üzerinde oyuk (yuva) bulunmak suretiyle imal edilmesinin teknik olarak zorunlu olduğunu, üretim yönünden ise oyuğa ihtiyacın hem teknik, hem estetik hem de fonksiyonel açıdan gereklilik olduğunu , dolayısıyla davalı kullanımlarının haksız rekabet ve marka ihlali yaratmadığını bildirmişlerdir.
Bu tespitlerin tamamı teknik bilirkişilerin dosyadaki delilleri incelemeleri neticesinde tespit edilmiş olup, dava konusu marka kaporta üzerine logonun yerleştirilebilmesi için gerekli olan bir boşluk olup, bu boşluğun orada bulunması konusunda uzman olan mahkememizce atanmış her iki heyette yer alan teknik bilirkişilerin denetime uygun görüşlerinde de bildirdikleri üzere teknik bir zorunluluk olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla teknik olarak alınmış içinde sektör bilirkişisinin de bulunduğu heyetten ayrıntılı olarak alınmış iki heyet raporu varken ilk derece hakiminin delilleri farklı olarak değerlendirmesi mümkün bulunmadığından alınan her iki teknik heyet raporu, …’nun heyet ile uyumlu olan denetime uygun uzman mütalaası mahkememizce nazara alındığında somut olayda marka ihlali ve haksız rekabetin söz konusu olmadığı anlaşılmıştır.
İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesinin 26.10.2018 tarihli Kaldırma Kararında ise davacının tazminat talepleri açısından HMK 353/1-a-6 kapsamında esas incelenmeden ve eksik tahkikata dayalı olarak karar verildiğinden kaldırma kararı verilmiş olmakla , mali kayıtlar celp edilmiş , dosyada mali inceleme yapılarak delillerin yeniden tartışılmasını gerekli gördüğü anlaşılmıştır.
Mali Bilirkişi … 18/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda; Davalıların incelenen ticari defterlerinde davaya konu ürünlerle ilgili ayırt edici ürün kodu bulunmadığından davaya konu ürünlerle ilgili davalıların incelenen ticari defterlerinde bir tespit yapılamadığını, Davalılar … Tic. A.Ş. tarafından sunulan davaya konu ürün alış ve satış listelerine göre, 556 Sayılı KHK 66/b maddesi gereğince, davalıların davacı şirkete ödemesi gereken maddi tazminat tutarının; Davalılardan …A.Ş. için 168,72 TL, Davalılardan …Tic, A.Ş. için 3.345,44 TL, Davalılardan … Ltd. Şti. için ise 11,62 TL hesaplandığını bildirmiştir.
Bilirkişi … 07/01/2021 tarihli ek bilirkişi raporunda; Kök raporun Sonuç kısmında yer alan görüşünde bir değişiklik olmadığını bildirmiştir.
BAM 16.HD’nin kaldırma kararında “….İstinaf talebinde bulunan …vekilinin, davaya konu markanın kullanılmadığı başka üreticilere ait yedek parça görsellerini dosyaya ibraz ettiği görülmüştür. Davacı markasının, tescilli olduğu emtialarda, birebir kullanıldığı, yedek parçaların orijinal malı üreten işletmeden kaynaklandığı izlenimi uyandırdığı, ambalajlar ve katalog üzerindeki “…” ibaresinin asıl davacılar- birleşen davalıların ürünlerine ayırıcı nitelik kazandırmadığı, davacı- birleşen davalıların teknik zorunluluk nedeniyle ve dürüstlük kuralları çerçevesinde markayı kullandıklarının kabul edilemeyeceği kanaatiyle, asıl davanın davalısı- birleşen davanın davacısı …vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin asıl davada ve birleşen davada vermiş olduğu kararların kaldırılarak, birleşen davanın davacısı vekilinin 556 Sayılı KHK 66/b maddesi gereğince, maddi tazminat talebi konusunda davalıların ticari defter ve dayanak belgelerinin incelenerek rapor alındıktan sonra karar verilmesi gerektiğine işaret edilmiştir.
Mahkememizin kaldırmaya konu ilk kararında asıl davada tüm deliller toplandıktan sonra alınan bilirkişi raporları tartışılmış ancak değişik iş dosyasında yapılan delil tespiti ve alınan rapora ilişkin bir tartışma yapılmadığı da gözetilerek bu yönden de inceleme yapılarak asıl dava dosyasına sunulan raporlar ile birlikte tartışılması gerekmiştir.
Öncelikli olarak değişik iş dosyasındaki yapılan tespit Tasarım fakültesi öğretim üyesi olan … huzuru ile yani tek bilirkişi huzuru ile yapılmış olup, oysa BAM kaldırma kararının 3.sayfasında 2021/179 diş sayılı dosyasında 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor alındığı hususunun ilamda yer aldığı anlaşılmıştır. Oysa değişik iş dosyasında teknik incelemenin tek bilirkişi huzuru ile yapıldığı ve bu bilirkişinin de sektör bilirkişi olmadığı açıktır. Öte yandan tek bilirkişi huzuru ile yapılan tespite/keşfe değişik iş dosyasında davalılar vekilince 13.3.2012 tarihinde itiraz edilmiş olup, değişik iş dosyasında itiraz üzerine başkaca rapor alınmamıştır. Dolayısıyla esas hakkında dava açıldığından somut davada tek başına değişik iş dosyasındaki deliller incelenerek bir sonuca ulaşılması mümkün olmadığı gibi, çekişmeli yargılama içinde sunulan bilirkişi raporları ile uzman görüşlerinin de tartışılarak bir sonuca gidilmesi gerektiğinden mahkememizce 2 farklı heyet oluşturularak içinde sektör bilirkişisinde bulunduğu toplamda 6 kişinin ve bir uzmanın görüşlerinin toplamda 7 kişinin tamamının görüşlerinin aynı nitelikte olması nedeniyle bu görüşlere itibar edilerek hüküm oluşturulması gerekmiştir.
Keza değişik iş dosyasında alan adı üzerinde inceleme yapan bilirkişi Melda Baykal’ın 2.1.2012 tarihli raporunda da alan adları üzerinde inceleme yaptığı, ancak bu kişinin marka konusunda uzman olmadığı , yemin zaptında katip olarak görev yaptığı,bilişim uzmanı olarak yaptığı incelemelerde de sadece görsellerin çıktısını aldığı , raporunun 2.sayfasında hakkında ve contack bölümlerinde … sözcüğüne yada eşgenar dörtgen markasının yer almadığını açıkça beyan ettiği, cataloğ bölümünde our products bölümü altında Renault ibaresinin yer aldığını bildirdiği , oysa sayfa görselinde de açıkça farklı firmalara ait araçların alfabetik sıra dahilinde yer aldığı Renault markasının tek başına yer almadığı, bu kapsamda …, …, …,…, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …,…, ibarelerinin yer aldığı, sadece ilgili marka tıklandığında raporda yer alan görsellere ulaşıldığı, dolayısıyla tek olarak davacının markasının alan adında yer almadığı hususu da sabittir.
Dolayısıyla gerek site üzerinde gerekse keşfen değişik iş dosyasında üzerinde 3 lü heyet olarak verilmiş bir rapor bulunmadığı anlaşılmaktadır.
…1. FSSHM’nin … diş sayılı dosyasına sunulan tek kişilik rapor içindeki görseller dosyaya ibraz edilen kataloğ içerikleri incelendiğinde; …’in kullandığı kartvizit de sadece … ibaresi bulunmadığı … markasının yedek parçaları ve kaportaları ibaresinin bulunduğu, yani farklı firmaların ürünlerinin orjinale alternatif olan yedek parçalarının da satıldığı bilgisini içeren tanıtım materyali kullanıldığı keza bilirkişice yapılan incelemede fotoğraflanan kaportalar da araçların hangi modeli için kullanılacak ise ona ilişkin kodların yer aldığı ve ayrıca “… açıkça orjinale alternatif uygulanabilir parça yazdığı , yüksek yargı içtihatlarında işaret edilen orijinal ibaresinin yada tek başına … ibaresinin ürünlerde yer almadığı, bu yönde de keşif tutanaklarında başkaca bir belirlemeye rastlanmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan davalı üretici firmanın adının da ürünlere ait ambalaj üzerinde gözle görülür şekilde … olduğunun etiket üzerinde yer aldığı görülmektedir. Keza iş yerinde ihlal teşkil eden jant kapağı ele geçmediği, internet sayfasında … ibaresi ile birlikte 17 adet farklı marka adının alan adı içinde yer aldığı, tek başına … ibaresinin yer almadığı, yine kataloğlarda da birçok firmaya ait farklı araç marka ve modelinin yer aldığı, araçlara ait tüm parçaların (çamurluk, kaput , tampon, yakıt deposu, far, ayna gibi) geniş bir ürün yelpazesi ile tüm farklı firmaların ürünlerinin bulunduğu ve kataloğun alt bölümünde de açıkça: kataloğda yer alan parçalar yedek parçalardır, orijinal değildir, tüm araçların markaları referans numaralarının sadece örnek teşkil etmesi için verildiği hususu hem Türkçe hemde İngilizce olarak delil olarak sunulan kataloğun tüm sayfalarının altında yer almaktadır. Değişik iş dosyasında yapılan tespit ve sunulu rapor incelendiğinde bilirkişilerce tespiti yapılan yedek parça ürünlerini davalıların … markası adı altında satışa sunmadığı gibi bu markayı tek başına herhangi bir yerde tüketicinin dikkatine de sunmadıkları, orjinale alternatif uygulanabilir parçanın ilk bakışta dahi tüm tanıtımlarda yedek parça kapsamında orjinale alternatif olarak sunulduğu , dolayısıyla davalının tüm kullanımları bir bütün olarak incelendiğinde davalının marka ihlali yada haksız rekabet kasdı ile hareket ettiği hususu ispat edilemediği, dürüst ticari kullanım kapsamında kaldığı anlaşılmıştır. Bu açıdan değişik iş dosyasında deliller toplanmadan ve davalı savunmaları alınmadan alınmış rapor mahkememizce hükme esas alınmamış, içinde sektör bilirkişilerinin de bulunduğu iki farklı heyetten rapor alınmış. Ayrıca teknik uzman mütalaası dikkate alındığında somut olayda davalıların ihlal teşkil eden eylemlerinin bulunmadığı, dolayısıyla bir tazminata hükmedilmesine yer olmadığı yönünde karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Öte yandan dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6767 sayılı SMK 7/f.5 uyarınca yapılan düzenlemeyle; marka sahibi kendisinden izin alınmaksızın markasının aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın yada hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hallerde kullanılmasını engelleyemez hükmü mevcut olup, Mülga KHK/12.maddede bu istisna hal düzenlenmemişti.
Kaldırma kararı uyarınca eksik tahkikat olmaması açısından mali yönden de inceleme yaptırılmış olup, davacının açıldığı tarihte yürürlükte olan KHK 66/b maddesi gereğince, …A.Ş. için 168,72 TL, … Tic, A.Ş. için 3.345,44 TL, … Ltd. Şti. için ise 11,62 TL yedek parça satışından kazanç elde ettikleri anlaşılmış ise de, davalıların ihlal teşkil eden bir eylemde bulunmadıkları anlaşıldığından birleşen davada davacının maddi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Bilindiği üzere bir işletmenin, bir başka işletme tarafından üretilen mallar için yedek parça, aksesuar üretmesine ve bunların dağıtımını yapmasına, hukuken bir engel yoktur. Bu çerçevede üretilen yedek parçanın ya da aksesuarın, belli bir markayı taşıyan mallara uygun olduğu şeklinde reklam yapılması da, marka sahibinin iznine bağlı değildir. Yeter ki, mala ilişkin markanın da kullanıldığı reklamlar, yedek parça veya aksesuarın da orijinal) malı üreten işletmeden kaynaklanmış olduğu izlenimini uyandırmasın” denmektedir.
Davalılar yedek parça imalatçısı, satıcısı firmalar olduğuna göre araç markalarına göre gerekli olan aksamların yedeklerini üretmeleri ve bunları pazarlamak içinde katalog, web sitesi gibi yollarla “orijinal” olmadığı vurgulanacak şekilde tanıtım yapmaları ve ürünleri ambalajlamaları gerekmektedir. Nitekim, davalının sitelerinde ve kataloglarında belirtilen tüm parçaların “uyarlanabilir Yedek Parçadır” olduğu , orijinal izlenimi verecek şekilde tanıtılmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Web sitesinde tüm araba markalarının(17 adet farklı marka) , referans numaraları ve resimleri örnek teşkil etmesi için verildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan davalıların imal etmiş oldukları, yedek parçaların kullanıcıları, diğer mamul kullanıcılarına göre daha bilinçli olup sürekli bu işle uğraşan kesim olması nedeniyle orijinal parça ile yedek parçanın ayırımını çok net olarak bilecek düzeydedir. Şu halde, yedek parça imalatçıları araç markalarına göre ve bunlara birebir uyacak parçaları imal edecekler ve bunları onarımlarda kullanacaklardır. Ayrıca bunların ambalajlarında da hangi araç, model ve parça kod numaralarına ait olduğuna dair de uygun etiketleme (yani onarım için parçayı alan tüketiciye) ile doğru ve yanıltıcı olmayan bilgi vereceklerdir.
…1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyasına … tarafından düzenleren Rapor incelendiğinde; tespiti isteyen tarafın tampon ürününün marka ibaresi ve onu konumlandırıldığı oyuntunun bulunduğu ve TPE nezdinde … sayılı tescilli markasını bu iki firma tarafından satılan ürünlerde kullanıldığı, böylece haksız rekabet ve tecavüzün gerçekleştiği şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır. Davalı yana tebliğat yapılmadan yapılan tespitte bilirkişi kendisine gösterilen mamullerin birebir tespitini yapmaya çalışmış, işaretlerin hangi şartlarda kullanıldığını belirtmemiş olduğundan keza bilirkişi sektör bilirkişi olmadığından raporun denetime uygun olmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan değişik iş dosyasında alınan bu rapora davalılarca itiraz edilmiş olup, asıl dava içinde alınmış 2 farklı heyet raporu ve bir teknik uzman görüşünde de davalıların tüm kullanımlarının dürüst ticari kullanım niteliğinde olduğu, marka ihlali yada haksız rekabet yaratacak şekilde bir kullanım olmadığı belirlenmiştir. Dolayısıyla çekişmeli yargılama içinde alınmış konusunda uzman olan heyet raporları teknik açıklama da içerdiğinden HMK 266 madde kapsamında yargılama içinde alınmış raporlara itibar edilmesi gerekmiştir.
Uzman …’nun sunduğu denetime uygun mütalaada da işaret edildiği üzere, Yedek Parça üreticisinin aracı dizayn eden ve araca belli Marka, Tip ve Model veren araç üreticisi firmasına uymak zorunda olduğunu, zira onarım yapacağı araca kendi tasarlayacağı mesela amblem yerinde oyuk olan bir araç için oyuk bırakma yerine, düz bırakıp tırnak koyma gibi başka bir tasarım yapması halinde bu defa araç firmasının haklı olarak aracı “kötüleştirdi” veya “başkalaştırdı” şeklinde karşı çıkabileceğini bildirdiği görülmüş, bu görüş mahkememizce de yerinde bulunmuştur.
Karşı görüş olarak …tarafından sunulan uzman görüşünün ise yerinde olmadığı bu görüş kabul gördüğü takdirde ise “uyarlanabilir yedek parça” imalatçısının bambaşka bir araç tasarımı ve yedek parça dizayn edicisi durumuna düşeceği dolayısıyla bu durumun ise gerek “…” veya başka marka araç imalatçılarının asla kabul etmeyecekleri bir husus olduğu anlaşıldığından dosyadaki deliller ile uyumlu olmayan uzman görüşüne itibar edilmemiştir.
Böylece orijinalinde oyuk içinde logo yeri tasarlanmış bir yedek parça için, “uyarlanabilir yedek parça” imal edici buna zaten riayet ederek bu oyuğu imalatta hazırlamış olması gerekir.
Bilirkişi heyetlerinin ortak görüşü ve uzman …’nun görüşü kapsamına göre ; eğer orijinalinde oyuk içinde bulunması gerekiyorsa bunun sağlanması gerekir. Aksi takdirde logonun yerinden çıkması/çıkartılması kolaylaşır; logonun dış ortamda korozyona açık olacağı; kolaylıkla korozyona uğradığında ise tırnakla tutturulmak durumunda tırnağın kolaylıkla kopup logonun yerleştirildiği düzlükten dolayısıyla yedek parça imalatçısının aracın marka, tip ve modeline uygun “uyarlanabilir yedek parça” yapmak zorunda olmasının teknik zorunluluk olduğu, logo’nun, eğer orijinalinde oyuk içinde bulunması gerekiyorsa bunun üretici firmalar tarafından da aynı şekilde üretilmesinin gerekli olduğu anlaşılmıştır.
Hükme dayanak alınan mahkememizce görevlendirilen her iki heyette yer alan 6 teknik bilirkişinin ve 1’i de teknik uzman bilirkişi olmak üzere konusunda uzman olan 7 kişinin raporlarında ve görüşünde açıkça “Yedek parça üreticisi, parçayı tasarlandığı şekliyle üretmek zorundaysa ve parçaya bir başka parça monte edilmek üzere bir yuva açılmışsa bu da parçanın tasarımına ait bir detay olduğunu,dolayısıyla kaput kapağı, jant kapağı, ön tampondaki logo parçasının takılacağı yuva o parçanın tasarımının bir parçası olduğu kabul edileceğini ve oyuntunun bulunduğu parçaların davacı firmaya ait logo parçasından başkaca bir logo ile kullanılamayacağı gibi logo parçasının bu oyuntu olmadan monte edilmesinin de görselliği olumsuz etkileyeceğini, öte yandan kaputtaki konumu ve jant kapağındaki yerleşimi bakımından bu oyuntu olmadığında raporda tespit ettikleri teknik sorunlara da neden olabileceğini belirtmişler ve bilirkişilerin görüşlerinin bilimsel ve dosyadaki kanıtlar ile tutarlı ve teknik ve sektörel yönden denetime uygun bulunduğu anlaşılmıştır. Konunun teknik özelliği nedeniyle ilk derece mahkemesi olarak mahkememizin HMK 266 madde kapsamında dosyaya sunulan deliller ile bağlı olup, teknik konularda uzman olmadığımız bir alanda raporların aleyhine bir karar verilmesi de mümkün bulunmamaktadır.
Toplanan delillere göre yedek parça üreten satan davalıların oyuk şeklinin davacı tarafından da bir ürün üzerine yerleştirilmediği, dolayısıyla tamiri yapılan araçlara da dışından bakıldığında böyle bir şeklin zaten hiç görülemeyeceği, dolayısıyla davalıların teknik işlevi yerine getirmek amacıyla KHK 12. maddesini uygun bir kullanım içinde bulundukları, yedek parçayı serviste kullanan , kullanmak üzere satın alan kitlenin bilinçli tüketici olup, orijinal ürün ile yedek parça için üretilmiş yan sanayii ürünlerini bilecek durumda olduğu, davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetlerinin söz konusu olmadığı hususu toplanan deliller ile subuta ermiştir.
Yine bilindiği gibi yedek parçanın asıl özelliği olan “aslının birebir yerini tutma” fonksiyonu ile 554 Sayılı KHK uyarınca “onarım amaçlı kullanım” hususu kabul edildiği hususu dikkate alındığında, 554 Sayılı KHK 22. Madde hükmüne göre yedek parça “Bileşik ürüne orijinal görünümünü yeniden kazandırmak üzere onarımında kullanılması ” işlevini yerine getirmek zorundadır.
Dava dosyasına sunulan tüm belgeler yüksek mahkeme kararları ışığında da incelendiğinde; yedek parça üreticisinin orjinal parçayı taklit etmesi yedek parça üreticisinin bu parçanın orjinali ile karıştırma çabası içerisinde olmaması şartıyla haksız rekabet teşkil etmeyeceği, çünkü yedek parçayı bileşik ürüne monte edebilmek veya bileşik ürünü tamir edebilmek için orjinalinin tıpkısının yaratılmasının gerektiği, burada oluşturulan parçanın yanıltıcı/ taklit olmayıp zorunlu bir kullanım olduğu, davalı şirketler tarafından üretilip piyasada pazarlanan yedek parçaların ambalajları ile pazarlandığı ve davalıların ambalajları üzerinde kendi üretici firmalarının adının bulunduğu, davalıların kullanımının ticari hayattaki dürüstlük kuralarına uygun bir kullanım olduğu anlaşılmış, karşı yanca bunun aksi ise ispat olunamamıştır.
Kaldırma kararı öncesinde yapılan yargılamada alınan içinde sektör bilirkişisinin de yer aldığı her iki heyet raporları, heyet ile uyumlu uzman görüşü, değişik iş dosyası, kataloğ içerikleri, marka tescil belgesi, kaldırma kararı sonrası alınan mali bilirkişinin kök ve ek raporları bütün olarak incelendiğinde; Davalıların WEB sitelerinde ve kataloğlarda “uyarlanabilir. yedek parça” olduğu açıkça belirtildiğinden keza bu vurgunun sadece “…” markası için değil tüm markalar için yapıldığı alan adın içindeki ekranda farklı 17 adet marka listesinin bulunduğu, dolayısıyla davalının ne yetkili bayii nede orijinal ürün satışı yapan firma görüntüsü vermediği, “uyarlanabilir yedek parça” imalatçılarının, aracın marka, tip modeline uygun uyarlanabilir yedek parça imal etmek durumunda oldukları ve kendileri özgün yedek parça imalatı yapamayacakları nedeniyle ve ayrıca oyuk/boşluk’un geometrik olarak çok fazla imalat imkanı olmaması ve böylece teknik zorunluluk olması nedeniyle davaya mesnet gösterilen markaya tecavüz teşkil etmeyeceğinin de açık olduğu, bu hususun mahkememizce alınan her iki heyet raporu ile de tespit edildiği, hazine müşteşarlığının yayınladığı 2015/1 sayı 13.1.2015 tarihli genelge ile”eşdeğer parça uygulaması” kapsamında uygulamanın netleştiği, dolayısıyla dürüst tacirin korunmasının amaçlandığı, tüketicinin yedek parçaya ulaşmasının keza eşdeğer yedek parçanın serbest kullanımının yasal hale geldiği anlaşılmıştır.
Öte yandan … kararında … da , … markalı traş bıçaklarıyla uyumlu ve bu traş bıçaklarında kullanılmış bıçak çıktıktan sonra bu bıçaklara takılan bıçakları üreten firmanın reklamlarında … markasını kullanmasını, aralarında ticari bağlantı izlenimi verilmediği, markanın değerini etkilemediği, tanınmışlığından haksız yararlanmaya yol açmadığı, ününe ve ayırt ediciliğine zarar vermediği, kötülenmediği sürece dürüst kullanım( honest use) olarak kabul edilebileceğini, böyle bir durumda malın(yedek parça ve aksesuarın ) kullanım amacını göstermeye yönelik oluşu nedeniyle hukuka uygun kullanım olduğu sonucuna varmıştır. (Türk Marka Hukuku,4.bası,UĞUR ÇOLAK syf; 633)
Somut olayda da davalıların ihlal teşkil edecek eyleminin bulunmadığı,eylemin , tanıtımların, yapılan işlerin müşterilere duyurulması amacına uygun olarak gerçekleştiği, bu amacı aşmadığı, davacının bayiisi yada yetkili servis izlenimi vermediği, yedek parça tanıtımları ve ambalaj kullanımlarında da bu yedek parçaların … otomobiller için kullanılacağı mesajı vermesi dışında orijinal ürün imajı vermediği, davalı kullanımlarının markasal olmadığı anlaşılmıştır. Zira davalılar ne tanıtım sayfalarında nede kataloğ ve ürün ambalajında müşterilere duyuru amacını aşarak davacının resmi servislerindeki gibi renk, bina giydirme, tanıtım konsepti kullanmadığı, davalıların kullanımlarının yedek parça sektöründeki teamüllere dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışına uygun olarak gerçekleştiği ve ticari teamüllere uygun ve ticari dürüstlük kuralları çerçevesinde olduğu olduğu anlaşılmıştır.
Toplanan tüm deliller , hükme dayanak alınan bilirkişi raporları ve duruşma sırasındaki bilirkişilerin teknik açıklamaları ile birlikte değerlendirildiğinde; … tescil nolu markanın KHK 14. madde kapsamında kullanmama nedeniyle hükümsüz kılınması istemi yönünden; Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında , 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan davacının bu talebine yönelik istemi açısından esas hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, … tescil nolu markanın kötüniyetli tescil edildiği yönündeki hükümsüzlük isteminin reddine,… tescil nolu davaya mesnet markanın davalılarca kulanımının KHK 12. madde kapsamında ticari hayatta dürüstlük ilkesine göre hareket edildiği ve bu nedenle markaya tecavüz teşkil etmediğinin tespitine, …tescil nolu marka kötüniyetli tescil edildiği ve bu nedenle yedekparça üreticileri aleyhine haksız rekabet teşkil ettiği yönündeki tespit isteminin reddine, birleşen davada marka hakkını ihlal, haksız rekabetin tespiti ve tazminat istemli davanın reddine, karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
I-A-ASIL DAVADA, DAVACI … VE … tarafından DAVALI … aleyhine açılmış bulunan davalının … tescil nolu markasını KHK 14. madde kapsamında kullanmama nedeniyle hükümsüz kılınması istemi yönünden; Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında, 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan ESAS HAKKINDA BİR KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
B-DAVACI … VE … tarafından DAVALI … aleyhine açılmış … tescil nolu markanın kötüniyetli tescil edildiği yönündeki hükümsüzlük isteminin REDDİNE,
C- DAVACI … VE … tarafından DAVALI … aleyhine açılmış … tescil nolu davaya mesnet markanın davalılarca kullanımının KHK 12. madde kapsamında ticari hayatta dürüstlük ilkesine göre hareket edildiği ve bu nedenle MARKAYA TECAVÜZ TEŞKİL ETMEDİĞİNİN TESPİTİNE,
D- DAVACI … VE … tarafından DAVALI … aleyhine açılmış … tescil nolu marka kötüniyetli tescil edildiği ve bu nedenle yedek parça üreticileri aleyhine haksız rekabet teşkil ettiği yönündeki talebin REDDİNE,
1-80,70 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 59,55 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
2-Reddedilen hükümsüzlük istemi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 7.375 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
3- Reddedilen haksız rekabet eyleminin tespiti talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 7.375 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-kabul edilen davacı eylemlerinin marka hakkına tecevüz teşkil etmediğinin talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 7.375 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
5-Kaldırma karara öncesi Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 21,15 TL peşin harç, 21,15 TL başvuru harcı, 3.000 TL bilirkişi ücreti, 739,00 TL tebligat-müzekkere masrafı, olmak üzere toplam 3.781,30 TL ile kaldırma kararı sonrası yapmış olduğu 102,55 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 3.883,85 TL yargılama giderinin taktiren 1/2 sinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6-Kaldırma kararı öncesi Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 1.500 TL bilirkişi ücreti ve 121 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 1.621,00 TL ile kaldırma kararı sonrası yapmış olduğu 1.144,95 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 2.765,95 TL’nin taktiren 1/2sinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
7-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
II- BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN;
1- DAVACI … tarafından DAVALILAR … , … ve … TİC LTD ŞTİ aleyhine açılmış bulunan davanın REDDİNE,
2-80,70 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 156,90 TL fazla harcın karar kesinleştiği ve talebi halinde davacıya iadesine,
2-Reddedilen maddi tazminat talebi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 1000- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
3-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 7.375 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Reddedilen marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 7.375 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Kaldırma kararı öncesi, Davalı … AŞ.’nin yapmış olduğu 117 TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
6-Kaldırma kararı öncesi, Davalı ….’nin yapmış olduğu 500 TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
7-Mahkememizin … D.iş sayılı dosyasında tespit isteyen tarafın yapmış olduğu 18,40 TL başvuru harcı, 30,30 TL peşin harç, 500 TL bilirkişi ücreti ve 54 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 602,70 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar asıl davada davacı birleşen davada davalı vekili ile asıl davada davalı birleşen davada davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı. 29/03/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır