Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/53 E. 2019/147 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/53 Esas
KARAR NO : 2019/147

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Önlenmesi İstemli,
DAVA TARİHİ : 06/02/2018
KARAR TARİHİ : 28/03/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Markanın Hükümsüzlüğü, Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Önlenmesi İstemli davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; davacının öz ad ve soyadı ve aynı zamanda sahne ve ses sanatçısı olan davacı müvekkilinin sahne ve müzik faaliyetlerinde uzun yıllardır kullandığı, gerçek ve üstün hak sahibi olduğu,davalı adına tpe nezdinde kötüniyetli olarak tescil edilmiş … tescil numaralı “…” markasının hükümsüz sayılması ve sicilden terkini, davalının müvekkilinin marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin tespiti bu durumun önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması ile davalının kötüniyetli marka tescilinden doğan haklarını davacıya karşı ileri sürmesinin ihtiyati tedbir yolu ile önlenmesi istemlerini ilişkin olarak açıldığı anlaşılmıştır.
SAVUNMA; Davalı vekili beyan dilekçesinde özetle ;Müvekkilinin 19 Ağustos 2016’da davacının ve annesinin de bilgisi dâhilinde “…” markasının tescili için … isimli firmaya başvurduğunu, Davacının ise adının markalaştırılacağını öğrendiğinde “…” diyerek davalıya teşekkürlerini ilettiğini,davalının bir marka yaratmak için yüklü miktarda maddi harcama yaptığını, davacıyı haber yaptırarak, camiadaki önemli şahıslarla tanıştırarak popülarite kazanmasını sağladığını, marka başvurusunu da davacının bilgisi dâhilinde 2016 yılında yaptığını, davalının kötü niyetli olmadığını, markanın davalı tarafından yapılan çalışmalarla bizzat yaratılıp tescil edildiğini ve marka kullanım haklarının davalıda olduğunu bilmesine rağmen davacının aktif ve izinsiz olarak markayı kullanmakta olduğunu, marka hakkına tecavüz edildiğini, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık,davacının öz ad ve soyadı ve aynı zamanda sahne adı olan ve uzun yıllardır kullandığı üzerinde gerçek ve üstün hak sahibi olduğu … markasını davalının kötüniyetli olarak tescil etitirdiğinden , davalı adına … tescil numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne, davalının müvekkiline ait marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin tespiti bu durumun önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, kötüniyetli marka tescilinden doğan haklarını davacıya karşı ileri sürmesinin ihtiyati tedbir yolu ile önlenmesi taleplerine ilişkindir.
Türk Patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Düzenlenen raporun sektörel yönden incelemeye esas olması nedeniyle denetim ve hüküm kurmaya elverişli bulunması nedeniyle rapor mahkememizce kabul edilmiş ve hükme dayanak yapılmış, ancak marka hukuku ile ilgili tüm iddia ve savunmalar mahkememizce değerlendirilmiştir.
Sektör bilirkişisi … 6.12.2018 tarihli raporunda; … adı altında sosyal medya hesapları da dahil olmak üzere inceleme yapmış ve raporunda özetle; hakkında çıkan haberler, röportajlar vb. unsurlar değerlendirildiğinde, ve de “herkesçe tanınan sanatçılara ilişkin özellik ve sonuçlarla kıyaslama yapıldığında, davacının herkesçe tanınan bir sanatçı, dolayısıyla “…” isminin tanınmış bir marka sayılmasına yetecek verilerin bulunmadığını , ancak davacının tanınmaya başlamış bir sanatçı olarak kategorilendirilebileceğini, Davacının sektörde “…” olarak değil “…” ismi île yer aldığını,Dava konusu “…” markasının davacının hem adı soyadı, hem de sanatçı olarak kullandığı isim olduğunu, Davalı ile davacının bir dönem iş ilişkisi içinde olduğu, aynı zamanda aralarında bir dostluk İlişkisi de kurulmuş olduğu, davalının davacıya konser organizasyonlarını ayarladığı, sektördeki tecrübesini kullanarak bir iş ağı oluşturduğu, tarafların birlikte başarı ve kazanç için uğraştığı, bir süre sonra ilişkilerinin bozulduğu, her iki taraf açısından da bir takım olumsuz olaylar yaşandığı ve bu hususun whatsapp yazışmalarından anlaşıldığını, tarafların ilişkilerini sona erdirmiş olduğunu, Sanatçı-menajer, sanatçı-prodüktör ve yapımcı, sanatçı-edisyon firması ilişkilerinin yazılı sözleşme ile şartlarının belirlendiği, bu şartlar doğrultusunda tarafların sorumluluklarının ortaya çıktığı ancak dava konusu olayda taraflar arasında şartlan belirleyici bîr sözleşmenin mevcut olmadığı, ancak yazışmalardan ve dosyadaki delillerden davalının davacı konserlerinin organizasyon/booking işlerini yürüttüğünü,dava konusu markanın davalı tarafından 01.09.2016 tarihinde … isimli firmaya ücreti ödenmek sureti ile 2016 tarihinde marka başvurusunun yapıldığı beyan edilmesine rağmen, marka başvuru tarihinin 16.08.2017 olduğunu,
Davacı ile davalının iş akitlerinin 14.03.2017 tarihli sözleşme ile sonlandığı, davacının dosyaya sunmuş olduğu diğer tarafın … olduğu Menajerlik Sözleşmesi’nin 05.06.2017 tarihinde imzalandığı ve davalı tarafından dava konusu marka başvurusunun 16.08.2017 tarihinde, yani taraflar arasındaki ilişki sonlandıktan ve davacı başka bir menajer ile sözleşme imzaladıktan sonra yapıldığı dikkate alındığında, dava konusu marka başvurusunun iyi niyetli olarak ve davacının kendi talebi ve izni ile yapıldığı şekli değerlendirilemeyeceğini bildirdiği anlaşılmıştır.
Marka tescil belgesi, bilirkişi raporu, sözleşmeler, taraf iddia ve savumaları, taraflar arasındak yazışmalar bir bütün olarak incelendiğinde;
6769 sayılı SMK ‘nun 6/2-6 maddeleri düzenlemeleri dikkate alınıdğında; Marka sahibinin izni olmadan markanın aynı yada benzerinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından kendi adına tescili için yani marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru halinde markanın itiraz üzerine red edileceğini, tescil edilmiş ise yasanın devam eden maddelerinde marka sahibinin mahkemeden markanın kullanımının yasaklanmasını, markanın devrini, hükümsüzlüğünü talep edebileği hususu düzenlenmiştir.
Anılan hükümlerde, ticari temsilci ya da vekilin haklı bir neden olmaksızın marka tescili yaptırması halinde, gerçek hak sahibinin ileri sürebileceği talepler ayrı ayrı belirtilmek suretiyle, tescilde kötüniyetin varlığına ilişkin özel haller ayrık olmak üzere gerçek marka hakkı sahibinin kötüniyetli tescile dayalı olarak da dava açma hakkı gerçek marka hakkı sahibine 556 sayılı KHK döneminde de tanınmaktaydı. Yargıtay 11. HD’nin yerleşik uygulaması bu yöndedir.
Öte yandan 6762 sayılı TTK’nın 57/5 madde ve bendinde ”Başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalariyle iltibasa meydan verebilecek surette, ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları kullanmak veyahut iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmiyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak”, ”Hüsniniyet kaidelerine aykırı hareketler”den biri olarak gösterilmiştir.
Davacının dosyada mübrez vekaletname kaydında , nufus cüzdan suretinin incelenmesinde de davacının gerçek isminin de … olduğu, bilirkişi raporunda da sahne aldığı yerlerde de yani sektörde bu isimle bilindiği, takma yada müstear ad kullanmadığı dolayısıyla marka üzerinde gerçek hak sahibi olduğu hususu anlaşılmıştır. Somut olayda davacı bu markanın izinsiz tescil edildiğini, davalı ise davacının izni ile marka için müracatta bulunduğunu öte yandan davacıya yatırım yaptığı için marka üzerinde kendisinin hak sahibi olduğunu ileri sürmüştür.
Hükümsüzlüğü talep edilen Marka tescil belgesi incelendiğinde davalı … tarafından … markası için 41. sınıf hizmetlerde kullanılması amacıyla TPMK’ya 16.8.2017 tarihinde müracaat edildiği, 22.1.2018 tarihinde sicile kayıt edildiği ve 30.3.2018 tarihli resmi marka gazetisinde yayınlandığı anlaşılmıştır. Davacı ile davalının iş akitlerinin ise 14.03.2017 tarihli sözleşme ile sonlandığı, davacının dosyaya sunmuş olduğu diğer tarafın … olduğu Menajerlik Sözleşmesi’nin ise 05.06.2017 tarihinde imzalandığı, dolayısıyla davacı ve davalı arasındaki ilişki sonlandıktan ve davacı başka bir menajer ile sözleşme imzaladıktan sonra ve davalı tarafından 16.08.2017 tarihinde marka başvurusunun gerçekleştirildiği, dolayısıyla davalının bu davranışının iyiniyetli olmadığı, tescilin kötüniyetli olarak gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Yine dosyaya sunulan ihtar içerikleri incelendiğinde davalı … tarafından … firmasına 18.10.2018 tarihinde Beyoğlu 14.noterliği aracılığıyla ihtar gönderildiği, ihtarın içeriği dikkate alındığında davacının sanatsal faaliyetlerinin önlenmesine yönelik olarak davalının marka hakkını ihlal eylemini gerçekleştirdiği gibi eyleminin haksız rekabete de neden olduğu anlaşılmıştır. 6769 sayılı SMK hükümleri dikkate alındığında tescilin varlığının dahi davalının eyleminin marka hakkını ihlal ve haksız rekabet oluşturmasına engel olamayacağı anlaşılmıştır.
Bilindiği gibi tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir işaretin sahibinin itiraz etmesi halinde, başvuru tarihinden önce bu marka veya işaret üzerinde bir hak elde edilmiş ve durum marka ya da işaret sahibine başkaları tarafından kullanılmasını engelleme hakkı veriyorsa, başvuru tescil edilmez. Tescil edilmiş ise gerçek marka hakkı sahibinin hükümsüzlük davası açma hakkı bulunmaktadır.
Bilindiği gibi, MK 2. maddesi, ‘Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz’ hükümlerini amirdir.
Dürüstlük ilkesi ile, MK 2. den haraket ile kötü niyetle tescil edilen bir markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi her halde kabul edilmelidir. Aksi halde, “… marka başvurusunda bulunulması yada tescilli bir markanın kullanılması eylemlerinin, bir başkasının markasına tecavüz sayılmayacağı” yerleşik uygulaması da dikkate alındığında, marka tescil sistemi amacından saptırılarak, bizatihi haksız rekabet aracı haline getirilebilecektir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 esas, 2008/507 karar sayı ve “RG 512” kararında kötü niyetli başvurunun hükümsüzlük nedeni sayılacağı kabul edilmiş bulunmaktadır. Ancak, marka tescil başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır. Buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmamalıdır. Zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de değildir. Ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden bilme, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabilir (Karasu, Rauf; Spekülasyon ve Engelleme Markaları, FMR, 2008/3, s. 30 vd.).
Somut dava dosyasında da Davacı ile davalı arasındaki iş akitleri 14.03.2017 tarihli sözleşme ile sonlandılmış olup, davacının ise başka bir firma ile 05.06.2017 tarihinde sözleşme imzaladığı dolayısıyla davacı ve davalı arasındaki ilişki sonlandıktan ve davacı başka bir menajer ile sözleşme imzaladıktan sonra ve davalı tarafından 16.08.2017 tarihinde … ibareli marka başvurusunun gerçekleştirildiği, bu başvurunun / tescilin kötüniyetli olarak gerçekleştirildiği zira dosyaya sunulan ihtar içerikleri incelendiğinde davalı … tarafından … firmasına 18.10.2018 tarihinde … 14.noterliği aracılığıyla ihtar gönderildiği, ihtarın içeriği dikkate alındığında … Markasının kullanımının önlenmesine, yönelik olarak davalının marka hakkını ihlal eylemini gerçekleştirdiği gibi eyleminin haksız rekabete de neden olduğu anlaşılmıştır.
… ibaresi davacının uzun yıllardır sahne ve ses sanatçısı, besteci ve söz yazarı ve solist olarak müzik ve sahne çalışmalarında kullandığı, tanıttığı, sosyal medya platformunda kullandığı dolayısıyla kendisini ve tanıtmakta, ayırt edici hale getirdiği ve dolayısıyla isim üzerinde gerek Anayasal ve MK 2. kapsamında korunan kişilik hakları kapsamında bulunduğu anlaşılmıştır. Davalı her ne kadar davacıya yatırım yaptığını ve markalaşma süresi kapsamında hiçbir maddi fedakarlıktan kaçınmadığını ileri sürerek marka üzerinde kendisinin hak sahibi olduğunu ileri sürmüş isede; zaten işi gereğ(menajerlik faaliyetleri kapsamında) davalının bu eylemleri yapmakla zorunlu olduğu, davacının başarısı oranında kendisinin de ticari kar elde edeceği hususları izahtan varestedir.
Yine sunulu delillere göre taraflar arasındaki iş ilişkisi sonlandırıldıktan sonra davalının marka başvurusunda bulunduğu, … 33. Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye numaralı İhtarnamesinde tescilin sanatçı ismini ve kişilik haklarını zedelediğini, yasalara aykırı ve kötüniyetli olduğunu, başvurunun geri çekilmesini aksi halde dava açılacağının ihtar edildiği,buna rağmen tescilin gerçekleştirildiği, davacının sahne adının kullanılmasının önlenmesine yönelik olarak de davalının “marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden işlem ve eylemlerinize son verilmesine dair ihtarımız” konulu … 14. Noterliği’nin … yevmiye numaralı ve … tarihli ve aynı Noterli’ğin … yevmiye numaralı ve … tarihli ihtarnamelerinini dava dışı işletme sahibine keşide ve tebiğ ettirdiği sunulu deliller bir bütün olarak incelendiğinde davalı eylemlerinin kötüniyetli olduğu ve kötüniyetin ise hukuk düzeni tarafından korunmayacağı anlaşılmıştır.
Davalı yan davacı ile birlikte yemekde çekilen fotoğraflar ile bir kısım yazışma metinleri sunmuş ise de hiçbirinde davacının marka tescili için izin verdiğine dair beyan yada ibare geçmediği hususu da sabittir. Zira taraflar arasındaki ikişki sonlandırıldıktan sonra davacının yazılı izni ve onayı olmadan marka buşvurusunda bulunulması, tescilin ilan edildiği aşamada dahi marka başvurusunun çekilme imkanı varken başvuruya devam edilerek, belge alınması, üstelik davacının iş alamaması için mekanlara ihtar gönderilmesi başlı başına kötüniyetli bir davranış olup, aynı zamanda markanın başkasına ait olduğunu bilerek hareket etmesi nedeniyle davalı eylemi marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet olarak değerlendirilmiş ve davanın kabulüne karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davalı adına … nolu … markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,
2-Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna Enstitüsüne gönderilmesine,
3-Mahkememizce verilen ihtiyati tedbirin karar kesinleşene kadar devamına,
4-Davalı eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davalının … markası adı altında her türlü tanıtım,reklam ve her türlü mecrada kullanım faaliyetlerinin HMK 389 VD maddelerine göre önlenmesine,
5-44,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 8,50 TL harcın davalıdan tahsiline,
6-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 35,90 TL başvuru harcı 35,90 TL peşin harç 240 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 750 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.061,80 TL yargılama giderinin taktiren davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 28/03/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır