Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/471 E. 2021/108 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/471
KARAR NO : 2021/108

DAVA : MADDİ TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 14/03/2005
KARAR TARİHİ : 04/03/2021

HSK’nun 02/08/2017 tarih ve 1071 sayılı kararı gereğince İstanbul 3. ve 4. FSHH Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSHH Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının Mahkememize devrine karar verildiği, (Kapatılan) İstanbul 3. FSHHM’nin 2013/176 E. 2015/4 K. ve 27/01/2015 tarihli kararı, Yargıtay 11. H.D.’nin 2015/10886 E. 2016/5124 K. ve 05/05/2016 tarihli ilamı ile bozulduğundan dava Mahkememize tevzi edilerek 2018/471 E. sırasına kaydı yapılmakla, taraflar arasındaki Maddi-Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVADA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin iki adet özgün sabun kabı tasarımı yaptığını ve bu tasarımlar ile ilgili TPE’ye başvuruda bulunarak … tarih ve … numaralı tasarım tescil belgesi aldığını, müvekkili tasarımının çeşitli firmalarca üretiminin yapıldığının tespit edildiğini, şirketlere gönderilen ihtarnameler sonucunda davalının, müvekkiline ait tasarım hakkını satın almak istediğini, ancak para ödemek yerine iş vereceğini bildiren bir sözleşmeyi müvekkiline gönderdiğini, müvekkilinin yıllık 14.400.000 adetlik iş anlaşmasına girdiği düşüncesi ile sözleşmeyi imzaladığını ve 50.000 USD’lik tasarım hakkını sembolik olarak 100,00 TL alarak, … sayı ile tescilli “…” tasarımını, bütün hukuk ve yükümlülükleri ile birlikte devrettiğini, müvekkilinin sözleşmenin yerine getirileceği inancı ile üretim tesislerini büyük ölçüde büyüterek yeni yatırımlara girdiğini, hal böyle iken davalının, iki yılda toplam 28.800.000 adetin üstünde sabun ürettirmeyi taahhüt etmiş olmasına rağmen, müvekkilinden sadece 6.694.339 adet sabun kabının üretimini talep ettiğini, ayrıca davalının, müvekkili ile sözleşme yaptığı tarihin hemen ertesi günü, 10.160.661 adet sabun kabını, başka firmalara fason olarak ürettirdiğinin de müvekkili tarafından öğrenildiğini ve davalının bu eyleminin, gerek fason üretim sözleşmesinin gerekse endüstriyel tasarım devir sözleşmesinin ihlali ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, 10.000,00 TL. müvekkili yoksun kaldığı karının ve fiili kaybının, sözleşme tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Taraflar arasında imzalanan imalat sözleşmesi gereği, müvekkilinin davacıya çeşitli siparişler vermiş ise de, davacının kapasitesinin yetersizliği nedeniyle siparişleri yetiştirememesi, geç teslimi gibi gecikmelere ilaveten davacının, sözleşmeye aykırı olarak çeşitli zamanlarda ve anlaşma dışı oranlarda zam istediğini, müvekkilinin de taahhütlerini yerine getirip zamanında teslimat yapabilmek için ambalaj siparişlerinin bir kısmını başka firmalara kaydırmak zorunda kaldığını, davalının herhangi bir kar mahrumiyetinin söz konusu olmadığını, talebin yasaya ve sözleşmeye aykırı olduğunu, davanın reddini talep etmiştir.
BİRLEŞEN (KAPATILAN) İSTANBUL 3. FSHHM’NİN 2010/40 E SAYILI DAVADA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davalının müvekkili ile aralarında yapmış oldukları sözleşmeyi kasıtlı olarak ve ağır şekilde ihlal ettiği, müvekkilini sözleşme şartlarının gerçekleşeceğine inandırarak iğfal ettiği, böylelikle Altın Ambalaj Ödülü kazanan iki adet sabun kabı tasarımını, endüstriyel tasarım devir bedeli ödemeksizin elde ettiğini, bunun üzerine davalı hakkında mahkememizin 2006/278 (2013/176 yeni esas) numarası ile, fazlaya ilişkzin haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL kar kaybı alacağı davası açıldığını, mahkemece yapılan yargılama sonunda talebe bağlı kalınarak 10.000,00 TL.’nin, sözleşme tarihi olan 30/01/1998 tarihinden itibaren bankaların bir yıllık mevduata uyguladığı ene yüksek banka mevduat faizi ile tahsiline karar verdiğini, ancak bilirkişi incelemesinde sözleşmenin yenilenmesi dikkate alınmadığından, alacağın 24.871,00 TL. olarak belirlendiğini, söz konusu dosyadan verilecek kararın lehe bozulması halinde alacak artacağından, davaya konu miktarın şimdilik 25.000,00 TL. olarak belirlendiğini, ayrıca davalının müvekkili ile aralarında yapmış oldukları sözleşmeyi kasıtlı olarak ve ağır şekilde ihlal ettiği, müvekkilini sözleşme şartlarının gerçekleşeceğine inandırarak iğfal etmesi sebebiyle de 5.000,00 TL manevi tazminat talep ettiklerini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, 25.000,00 TL kar kaybı alacağı ile 5.000,00 TL manevi tazminatın, sözleşme tarihi olan 30/01/1998 tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi özetle: Davacının zarara uğradığı iddiasının gerçek dışı ve tazmninat talebinin fahiş olduğunu, tazminatların niteliğinin davaya uygun olmadığını, fazi dair taleplerin hukuka, davanın da dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, davanın reddini talep etmiştir..
( Kapatılan) İstanbul 3. FSHHM’nin 2006/278 E. 2010/12 K. ve 03/02/2010 tarihli kararı ile:”…Davacının fazlaya dair hakları saklı tutulmak suretiyle davanın kabulüyle, 10.000,00 TL maddi tazminatın ve takdiren 3.000,00 TL manevi tazminatın, 30/01/1998 tarihinden itibaren bankaların bir yıllık mevduata uyguladığı en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,..” şeklinde karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Anılan karar, Yargıtay 11.HD nin 2010/15999 E. 2012/20056 K. ve 06/12/2012 tarihli ilamı ile:”…1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve her ne kadar dava dilekçesinde sadece 1998 ve 1999 yıllarında uğranılan zararlardan söz edilip dava tarihine kadar oluşan zararın tazmininin istenmemiş, ancak 26.10.2007 tarihli bilirkişi raporuna karşı davacı vekilince sunulan 25.01.2008 tarihli itiraz dilekçesinde, dava tarihine kadar mahrum kalınan karın tahsili talep edilmiş ve bu talebe karşı da davalı vekilince iddianın genişletilmesine muvafakat edilmediği yönünde bir itirazın ileri sürülmemiş olması karşısında, mahkemece dava tarihine kadar tazminat hesabı yapılması gerekirken yapılmaması doğru değilse de, dava dilekçesinde şimdilik (10.000) TL maddi tazminatın tahsilinin talep edilip mahkemece de bu miktarın hüküm altına alınması, 1998 ve 1999 yılları için yapılan hesaplamada dahi davacının uğradığı zararın bu miktarı aşması ve aşan kısım için anılan iddianın ileride açılabilecek davanın konusunu oluşturabileceğinin tabii bulunması karşısında, bu yanlışlığın davacı yararına bozma nedeni yapılmamış olmasına, davalının temyiz itirazları yönünden ise taraflar arasındaki sözleşmenin istisna değil karma nitelikte bir sözleşme olması ve zamanaşımı süresinin, sözleşme ile hak kazanılan alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacak olması karşısında, mahkemece davalı vekilinin zamanaşımı savunmasının reddedilmesinde bir isabetsizliğin bulunmamasına, yine davalı tarafından başka firmalara davacıdan çok daha fazla sayıda mal ürettirilmesi karşısında, davalı vekilince taraflar arasındaki sözleşmenin 1. maddesinde yer alan “üretim ihtiyacı olduğu takdirde (1.200.000) adedin üstünde sipariş verileceği” ibaresine dayanılarak, müvekkilinin ihtiyacı olmadığından davacıdan mal talep etmediği savunmasında bulunamayacak olmasına göre, davacı vekilinin tüm ve davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2- Ancak dava, sözleşmeye dayalı maddi tazminatın tahsili istemine ilişkin olup, davacı vekili tarafından yargılamanın hiçbir aşamasında manevi tazminat talebinde bulunulmamıştır.
Bu durum karşısında mahkemece, talep edilmediği halde davacı yararına manevi tazminatın tahsiline karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
3- Yine, gerçek veya tüzel kişi tacirler arasında, haksız eylem de dahil her türlü nedenden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, talep halinde, 4489 sayılı Kanun ile değişik 3095 sayılı Kanun’un 2/2. maddesi uyarınca, TCMB’nın kısa vadeli avans kredileri için uyguladığı faiz oranında temerrüt faizi istenebilir. Somut uyuşmazlıkta da taraflar tacir olduğuna göre, sözleşme ile hak kazanılan alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren, 3095 sayılı Kanun’un 2/2. maddesinde belirtilen oranda temerrüt faizi talep edilebilecektir.
Bu durum karşısında mahkemece, davacının dava dilekçesindeki talebinin 3095 sayılı Kanun’un 2/2. maddesi uyarınca ticari işlerde uygulanan temerrüt faizi talebi anlamına geldiği kabul edilerek, davacı tarafından davalıya keşide edilen 07.07.2000 tarih ve (27462) yevmiye numaralı ihtarnamenin tebliğ tarihi ve bu ihtarnamede verilen atıfet mehili dikkate alınarak belirlenecek temerrüt tarihinden itibaren, 3095 sayılı Kanun’un 2/2. maddesinde belirtilen oranda temerrüt faizinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, taraflar arasında bir mevduat ilişkisi olmadığı, 3095 sayılı Kanun’un 4/A maddesinde belirtilen anlamda bir kanuni gereklilik de bulunmadığı halde, üstelik de 1998 ve 1999 yılları zararlarının hesaplanmasına rağmen, daha önceki bir tarihe gidilerek, 30.01.1998 tarihinden itibaren bankaların bir yıllık mevduata uyguladığı en yüksek faiz oranı üzerinden temerrüt faizine hükmedilmesi dahi doğru olmamış, kararın bu nedenle de davalı yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile bozulmuştur.
Davalı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay 11.HD nin 2013/5466 E. – 12966 K. ve 21/06/2013 tarihli ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
Usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
( Kapatılan) İstanbul 3. FSHHM’nin 2013/176 E. 2015/4 K. ve 27/01/2015 tarihli kararı ile “…1-Asıl dava yönünden 03/02/2010 tarihli önceki kararda maddi tazminat ile ilgili oluşturulan karara yönelik temyiz itirazları reddedildiğinden, bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, ancak ilk hükümde kesinleşen ve karar altına alınan 10.000,00 TL maddi tazminata 20/07/2000 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 2/2 maddesinde belirtilen temerrüt faiz oranının uygulanmasına, asıl dava dilekçesinde manevi tazminata yönelik talep bulunmadığından, bu hususta karar oluşturulmasına yer olmadığına,
2-Maddi tazminat ile ilgili ilk verilen asıl alacağa yönelik karar karar kesinleşmiş olduğundan, bu husus ile ilgili harç konusunda yeniden hüküm tesisine yer olmadığına,
3-Manevi tazminat talebi bulunmadığından ve bu hususta karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm oluşturulduğundan, taraflar lehine vekalet ücretin tayin ve takdirine yer olmadığına,
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN :
1-Birleşen Mahkememizin 2010/40 esas sayılı dosyası yönünden davanın kısmen kabulü ile, 182.967,59 TL maddi tazminatın, 25.000,00 TL’sine ilk dava tarihi olan 14/03/2005 tarihinden itibaren, 157,967,59 TL’sine ıslah tarihi olan 14/07/2014 tarihinden itibaren işletilecek 3095 sayılı kanunun 2/2 maddesinde belirtilen faiz oranı ile ve takdiren 3.000,00 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Anılan karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/10886 E. 2016/5124 K. ve 05/05/2016 tarihli ilamı ile “…1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve birleşen davada davacı … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin unvanı yerine karar başlığında şirket müdürü …’nun adının gösterilmesinin maddi hata niteliğinde bulunup mahallinde her zaman düzeltilebilecek olmasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Asıl dava, üretim sözleşmesinin ve endüstriyel tasarım devir sözleşmesinin ihlali nedeniyle yoksun kalınan karın tahsili istemine; birleşen dava ise aynı iddialara dayalı artırılan kâr kaybı alacağı ile manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir. Asıl davada, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL yoksun kalınan karın ve fiili kaybın temerrüt faiziyle birlikte tahsili talep edilmiş; birleşen davada ise, asıl davada alınan bilirkişi raporuyla belirlenen 1998-1999 yılları kar kaybı alacağı ile asıl davada hükmedilen bedel arasındaki fark olan 14.871,00 TL ile sözleşmenin yenilendiği nazara alınarak asıl dava tarihine kadar hesaplanacak yoksun kalınan kâr kaybı alacağı ve 5.000 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte tahsili istenmiş, ıslah dilekçesiyle mahrum kalınan kar talebi 207.838,00 TL’ye yükseltilmiştir. Böylece, asıl davada 10.000,00 TL kâr kaybı, birleşen davada ise 1998-1999 yılları kâr kaybı alacağı ile asıl davada istenen bedel arasındaki fark olan 14.871,00 TL ve 2000 yılından asıl dava tarihi olan 14/03/2005 tarihine kadar olan kar kaybı alacağı olan 182.967,59 TL nin tahsili, ayrıca 5.000,00 TL manevi tazminatın faziyle birlikte tahsili talep ve dava edilmiş olup, mahkemece, asıl dava yönünden ilk hükümde kesinleşen ve karar altına alınan 10.000,00 TL maddi tazminata 20/07/2000 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 2/2 maddesinde belirtilen temerrüt faiz oranının uygulanmasına, birleşen dava yönünden davanın kısmen kabulüne, 182.967,59 TL maddi tazminatın, 25.000,00 TL’sine ilk dava tarihi olan 14/03/2005 tarihinden itibaren, 157.967,59 TL’sine ıslah tarihi olan 14/07/2014 tarihinden itibaren işletilecek 3095 sayılı kanunun 2/2 maddesinde belirtilen faiz oranı ile ve takdiren 3.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Böylece, birleşen davada 2000 ila 2005 yılları kâr kaybı alacağı talebi kabul edilmekle birlikte birleşen davada talep edilmiş bulunan 1998-1999 yılları kâr kaybı alacağından asıl davada istenen bedel düşüldükten sonra kalan 14.871,00 TL yönünden bir değerlendirme yapılmamış olup, birleşen davadaki bu talep incelenmeksizin karar verilmesi doğru olmamış, hükmün temyiz eden asıl ve birleşen davada davacı yararına bozulması gerekmiştir.
3- Birleşen davada mahkemece, manevi tazminata hükmedilmişse de 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde gösterilen koşulların somut olayda oluştuğundan söz edilemez. Her sözleşmeye aykırılık tek başına manevi tazminatı gerektirmez. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için aynı zamanda kişilik haklarına yönelik bir saldırının da mevcudiyeti gerekir. Somut olayda, davacının şahsi haklarının saldırıya uğradığı ve zedelendiği ispat edilmediğinden manevi tazminat isteminin reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiş, kararın temyiz eden asıl ve birleşen davada davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
4- Bozma sebep ve şekline göre asıl ve birleşen davada davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir…” gerekçesi ile bozulmuştur.
Taraf vekilleri, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay 11.HD nin 2016/12966 E. – 2018/5993 K. ve 04/10/2018 tarihli ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
Usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl dava: Fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile üretim sözleşmesinin ve endüstriyel tasarım devir sözleşmesinin ihlali nedeni ile 10.000 TL yoksun kalınan kar ile fiili kaybın sözleşmenin tanzim tarihinden itibaren en yüksek banka mevzuat faizi ile tahsiline ilişkindir.
Birleşen dava: Fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile üretim sözleşmesinin ve endüstriyel tasarım devir sözleşmesinin ihlali nedeni ile 25.000 TL yoksun kalınan kar ve 5.000 TL manevi tazminatın sözleşme tarihinden itibaren ticari faiz ile tahsiline ilişkindir.
Davacı vekili 14/07/2014 havale tarihli dilekçesi ile birleşen davadaki talebini 207.838,00 TL olarak ıslah etmiştir.
… 2. FSHHM’nin … E. sayılı dava dosyası incelendiğinde: Bu dava davacısının yine bu dava davalısı hakkında … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne davacının endüstriyel tasarım belgesine konu sabun kaplarını düşük bedelle devralarak davacının mağduriyetine sebep olduğu ve başka firmalara fason ürettirdiği, sabun kabı bedellerinin belirlenerek fazlaya dair hakkı saklı tutarak 10.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminat talebi ile açılan davada mahkemece 12/07/2001 tarihinde görevsizlik kararı verildiği, İstanbul FSHHM.’ne devredildiği, görevsizlik kararının kesinleşmeden gönderildiği belirtilerek 06/02/2003 tarihinde davanın esasının kapatılarak iade edildiği, kararın temyiz edildiği Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04/12/2004 tarihli ilamı ile onandığı, kesinleşen karar üzerine davanın … 2. FSHHM.’ne gönderildiği ancak mahkemece görevsizlik kararının onanmasına dair Yargıtay kararının tebliğinden itibaren 10 gün içersinde dava açılmadığından bahisle H.U.M.K. 193/son maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, bu davanın 14/03/2005 tarihinde davacının yoksun kaldığı karının tazminine ilişkin olduğu görülmüştür.
TPMK kayıtlarında: 49 numaralı çoklu … ürün adlı endüstriyel tasarım tescil belgesinin 24/11/1995 tarihinden itibaren 5 yıl müddetle davalı adına tescilli olduğu görülmüştür.
Davalı vekili zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de, davada talep edilen tazminatın sözleşmeye dayalı olduğu ve uyuşmazlıkta sözleşmeden kaynaklanan zamanaşımı uygulanması gerektiği, dava açıldığı tarih itibarıyla da öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından, zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiştir.
TPMK kayıtları istenmiş, HMK 266. maddesi kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bütün dosya kapsamından: Asıl dava, üretim sözleşmesinin ve endüstriyel tasarım devir sözleşmesinin ihlali nedeniyle yoksun kalınan karın tahsili istemine, birleşen dava ise aynı iddialara dayalı artırılan kâr kaybı alacağı ile manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Asıl davada, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL yoksun kalınan karın ve fiili kaybın temerrüt faiziyle birlikte tahsili talep edilmiş, birleşen davada ise; Asıl davada alınan bilirkişi raporuyla belirlenen 1998-1999 yılları kar kaybı alacağı ile asıl davada hükmedilen bedel arasındaki fark olan 14.871,00 TL ile sözleşmenin yenilendiği nazara alınarak asıl dava tarihine kadar hesaplanacak yoksun kalınan kâr kaybı alacağı ve 5.000 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte tahsili istenmiş, 14/07/2014 tarihli ıslah dilekçesiyle mahrum kalınan kar talebi 207.838,00 TL’ye yükseltilmiş, böylece, asıl davada 10.000,00 TL kâr kaybı, birleşen davada ise 1998-1999 yılları kâr kaybı alacağı ile asıl davada istenen bedel arasındaki fark olan 14.871,00 TL ve 2000 yılından asıl dava tarihi olan 14/03/2005 tarihine kadar olan kar kaybı alacağı olan 182.967,59 TL nin tahsili, ayrıca 5.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte tahsilinin talep edilmiş olduğu görülmekle; Sunulan tarih bulunmayan ancak tarafların açıklamalarına göre 30/01/1998 tarihinde düzenlendiği belirtilen fason sabun kabı (kutusu) üretimi konusunda sözleşme aktedildiği ve davacının tasarımı sebebiyle sözleşme doğrultusunda davalı tarafından üretilecek ürünler karşılığı her yılın 1 Ocak ve 1 Temmuz tarihlerinde tespit edileceği bedeller ile ödeme yapılacağının belirlendiği ve aylık 1.200.000 adet sipariş verileceğinin kararlaştırıldığı, fiyatların ise adedi duru fresh için 8.500,00 TL, duru marine için 7.500,00 TL olarak tespit edildiği ve davacıya 20.000,00 TL avans verileceğinin, ayrıca her faturadan avansın % 30 oranında düşülerek geri ödeneceğinin, ayrıca 49 nolu tasarımdaki duru fresh ve duru marine sabun kaplarına ait endüstriyel tasarım hakkının da davalıya devredileceğinin sözleşme ile kabul edildiği ve endüstriyel tasarım belgesinin davalıya devredildiği, davacının sözleşmeden doğan edimini bu suretle yerine getirdiği gibi sunulan delillerden ve davacı iddiasının davalı tarafça aksinin de kanıtlanamamış olması sebebiyle sözleşmeye göre 1.200.00 adet sabun kabı üretiminin davacıya sipariş verilmesi gerekirken davalı tarafça kapasitenin azlığından bahisle 300.000 adet sipariş verildiği, tarafların kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yapan bilirkişi raporu ile de anlaşıldığından, bu durumda davacının sözleşmeye uygun sipariş alamamış olması sebebiyle elde edemediği karın belirlenmesi gerektiğinden ve davalının 1998 ve 1999 yıllarında 3. şahıs durumundaki Özge Plastik ve Uğur Ambalaj şirketlerine sipariş vererek davacı ile yaptığı sözleşme kapsamındaki sabun kaplarını 3. şahıs şirketlere yaptırmak suretiyle davacının 2. heyet raporunda belirtilen 15.938,00 TL ve buna ek olarak hesaplanan 8.933,00 TL olmak üzere toplam 24.871,00 TL kardan mahrum kaldığı, sunulan deliller yapılan bilirkişi incelemeleri ve özellikle ikinci bilirkişi heyeti raporu ile ek raporun denetime müsait ve karara dayanak teşkil edecek nitelikte olması sebebiyle asıl davada: 10.000,00 TL maddi tazminat talep edilmiş olması hususu dikkate alınarak, davanın kabulüne, 10.000.00-TL maddi tazminatın 20/07/2000 tarihinden itibaren işleyecek 3095 S.Y’nın 2/2 maddesi uyarınca TCMB’nın kısa vadeli avans kredileri için uyguladığı faiz oranında temerrüd faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen davada ise: Davacının tasarımına dayalı olarak düzenlenen sözleşme doğrultusunda davalı yanın sözlemedeki edimine uygun hareket etmemesi sebebiyle asıl dava dosyasından bakiye tazminat alacağı ile birleşen davadaki sözleşmeye dayalı yoksun kaldığı kazanç olarak muhasip bilirkişi raporu ile tespit edilen miktar toplamı olan 182.967,59 TL maddi tazminatın ilk talep ve ıslah talebi de nazara alınarak maddi tazminat talebinin kabulüne, 14.871,00-TL nin 20/07/2000 tarihinden, 182.967,00-TL nin 14/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek 3095 S.Y’nın 2/2 maddesi uyarınca TCMB’nın kısa vadeli avans kredileri için uyguladığı faiz oranında temerrüd faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Birleşen davada manevi tazminat talep edilmiş ise de; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/10886 E. 2016/5124 K. ve 05/05/2016 tarihli ilamı ile belirtildiği üzere dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818. sayılı Borçlar Kanunun 49.maddesinde gösterilen koşulların oluşmadığı, sözleşmeye aykırılığın tek başına manevi tazminatı gerektirmediği, manevi tazminata hükmedilebilmesi için aynı zamanda kişilik haklarına yönelik bir saldırının da mevcudiyetinin gerektiği, davacının şahsi haklarının saldırıya uğradığı ve zedelendiği ispat edilemediğinden, manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
ASIL DAVADA
1-Davanın kabulüne, 10.000.00-TL maddi tazminatın 20/07/2000 tarihinden itibaren işleyecek 3095 S.Y’nın 2/2 maddesi uyarınca TCMB’nın kısa vadeli avans kredileri için uyguladığı faiz oranında temerrüd faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2- 683,10 TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile eksik 548,10 TL harcın davalıdan tahsiline,
3-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.900 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafın yapmış olduğu 135,00 TL peşin harç, 11,20 TL başvuru harcı, 800,00 TL bilirkişi ücreti ve 175,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 1.121,20-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
5-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde iadesine,
BİRLEŞEN (KAPATILAN) İSTANBUL 3.FSHHM’NİN 2010/40 E. SAYILI DAVADA
1-Maddi tazminat talebinin kabulüne, 14.871,00-TL nin 20/07/2000 tarihinden, 182.967,00-TL nin 14/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek 3095 S.Y’nın 2/2 maddesi uyarınca TCMB’nın kısa vadeli avans kredileri için uyguladığı faiz oranında temerrüd faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Manevi tazminat talebinin reddine,
3- 13.514,31 TL ilam harcından peşin harç ve ıslah harcının mahsubu ile eksik 10.117,16 TL harcın davalıdan tahsiline,
4-Maddi tazminat yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 22.298,66 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Reddedilen manevi tazminat yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafın yapmış olduğu 445,50 TL peşin harç, 17,15 TL başvuru harcı, 2.951,65 TL ıslah harcı ve 37,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 3.451,30-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
7-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde YARGITAY TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 04/03/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır