Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/436 E. 2020/37 K. 28.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/436 Esas
KARAR NO : 2020/37

DAVA : Sözleşmeden Kaynaklanan Cezai Şart
DAVA TARİHİ : 08/05/2018
KARAR TARİHİ : 28/01/2020

İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/399 Esas, 2018/609 sayılı görevsizlik kararı 20/09/2018 tarihinde kesinleşerek mahkememize tevzii edilmekle;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalılar arasındaki dizi film projesine ilişkin 11.9.2017 tarihli Oyuncu Sözleşmesi imzalandığını bu sözleşme uyarınca dizi film projesinin müvekkili şirket tarafından yürütüldüğünü ayrıca devir protokolü ile proje yapımcılığının üçüncü kişiye devredildiğini, bu devir kapsamında taahhütlerin yerine getirilmememesi üzerine sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi hususunun yayıncı kuruluşa ihtar edildiğini, buna rağmen ödemelerin yapılmaması üzerine … 26 İcra müdürlüğünün … esas ve … 28 İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyaları ile takip balşattıklarını yayıncı kuruluşun borca itiraz etmesi üzerine … 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davasını açtıklarını ve derdest olduğunu, oyunculuk süzöleşmesi gereğince şimdilik 100,00 Tl cezai şartın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalılardan tahsilini yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının sözleşmedeki hak ve yükümlülüklerini ek sözleşme ile üçüncü bir kişiye devrettiğini, devir ile sözleşmenin tarafı olmaktan çıktığını, dolayısıyla tarafı olmadığı bir sözleşmeye dayanarak talepde bulunamayacağından huzurdaki davada taraf ehliyetinin bulunmadığı gözetilerek öncelikle usulden davanın reddi gerektiğini, dava açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığını, Davacının hem “sözleşme ihlali var mı yokmu kaç kere ihlal edilmiş” tespit şeklinde beyanda bulunduğunu hem de cezai şart alacağım var bunun şimdilik 100 TLsini talep ediyorum şeklinde talepte bulunmasının HMK hükmlerine aykırı olduğunu, davacının dava dilekçesine ek olarak koyduğu ve dayandığı sözleşmedeki tüm hak ve yetkilerini yine ek olarak koyduğu ek sözleşme ile üçüncü bir şahsa devir ettiği halde hak ve yetkilerini devrettiği sözleşmeye dayanarak birkısım taleplerde bulunduğundan hukuki mesnetten yoksun davanın esastan da reddi gerektiğini beyan etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞMASI VE GEREKÇE:
Dava, 11.9.2017 tarihli sözleşmeden kaynaklı sözleşmeye aykırılığın tespiti ve şimdilik sözleşmeye dayalı olarak 100 TL cezai şart alacağının her iki davalıdan müteselsilen tahsili talebine ilişkindir.
Davanın görevsiz mahkemede açılmasını mütakip görevsizlik kararı veren mahkemece davacının dava dilekçesi davalıya tebliğ olunmuş, görevsizlik kararı üzerine mahkememizce 2.7.2019 tarihli oturumda dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsanında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur
Taraflardan oyuncu … ile davacı arasında 11.9.2017 tarihli oyuncu sözleşmesi incelendiğinde; konusunun “…” isimli dizi filmine ilişkin olduğu, davacının sözleşmede yapımcı olarak yer aldığı, davalının ise oyuncu olarak sözleşmede imzasının bulunduğu diğer davalının ise sözleşmede oyuncunun bağlı olduğu ajans olması sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı anlaşılmaktadır.
Davacı yan tarafından dosyaya sunulan diğer belgeler incelendiğinde; 11.9.2017 tarihli “Mali Hak Devir Beyanı” başlıklı sözleşmeyle davalı oyuncunun sözleşmeye konu diziden kaynaklı mali haklarını davacıya devrettiği, yine 11.9.2017 tarihli “Muvafakatname” başlıklı sözleşmeyle dizideki hakların davacı yapımcı tarafından yayıncı kuruluş olan …’a devrine muvafakat verildiği, daha sonra davacının dava dışı … yapımın taraf olduğu “… isimli TV dizisinin yapım sözleşmesi ek protokol 1” başlıklı ek bir protokolün yapılarak davacının ilk sözleşmeden kaynaklı yapımcılık hak ve yükümlülüklerini ek protokolün 4. Bendi gereği dava dışı … yapıma devrettiği, devamında .. yapımın ve taahhüt eden sıfatıyla … ‘nın 9. Bölümden itibaren sözleşmeye taraf olduğu sözleşme ile belirlenmiş tüm yükümlülüklerini eksiksiz yerine getireceğini taraf değişikliği dışında sözleşmenin aynı şartlarla devam ettiğinin belirtildiği, 3. Bölüme kadar taraf yükümlülüklerinin yerine getirildiği 8. Bölüme kadar olan davacının hak ve yükümlülüklerinin devam ettiğinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunu 26.maddesi “taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler” hükmüne amirdir. Sözleşme özgürlüğü, bireylerin özel borç ilişkilerini hukuk düzeninin sınırları içinde özgürce kurabilme ve düzenleyebilme yetkisi olarak tanımlanmakta olup, bu kapsamda tarafların özel borç ilişkilerinde ceza koşulu yanında ayrıca diledikleri oranda faiz ödemeyi kararlaştırabilecekleri ve bu hususun sözleşme özgürlüğünün gereği olduğu da bilinmektedir.
6100 sayılı HMK’nın 30. madde düzenlemesinde (1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Dosya kapsamına göre davacı yanın ve davalının iddiası tamamen sözleşme hükümlerinin yorumlanmasına dayalı olup, hukuki nitelemeyi gerektirdiğinden teknik bir incelemeyi gerektirmediğinden bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektirecek bir durum bulunmadığı anlaşılmakla bilirkişi incelemesi yapılmaksızın yargılamaya devam olunmuştur. Davacının da zaten bilirkişi incelemesi talebi bulunmamaktadır.
Davacı vekili isticvap talebinde bulunmuş ise de; davacının aynı nitelikte dizide rol alan diğer oyunculara yönelik açtığı davalarda da aynı taleplerde bulunduğu, oyuncunun isticvap edilerek ödemenin kim tarafından kimin talebiyle yapıldığı,ödememe teklifinin kimden geldiği, hesaba ait ödeme bilgilerini davalının bildirmesini, davacının talebinin ilk 8 bölüme ilişkin olduğundan bu bölümlere ilişkin ödeme tutar ve hesap bilgilerinin kim tarafından paylaşıldığı yönünde oyuncunun isticvap edilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere H.M.K. m. 169 v.d. maddeleri uyarınca isticvap davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlar hakkında olması gerekir. Huzurdaki uyuşmazlıkta ise oyuncu ile yapımcı arasında bir sözleşme akdedilmiş daha sonra yapımcı haklarını devir etmiştir. Dolayısıyla davacı tarafından sorulmasının talep edildiği isticvap konusu hususlar H.M.K’nun 169 ve 171. maddesindeki içeriğe ve davanın konusuna uygun değildir. Kaldı ki, davacının sunduğu yargı ilamlarının somut olay ile bir benzerliği de bulunmadığı gibi, hukuken tarafların/vekillerin davayı aydınlatma yükümlülüğündeki hususların isticvaba konu edilmesi de mümkün bulunmadığından, usul ekonomisi gözetilerek davacının talebinin reddi gerekmiştir. Davacı yan haklarını devir etmiş olduğundan aksini de ancak aynı değerde yazılı bir delille ispat etmesi gerektiği, oyuncunun isticvap edilerek ödemenin kim tarafından kimin talebiyle yapıldığı, bundan oyuncunun haberdar olup olmadığı gibi usul ekonomisi ile bağdaşmayan isticvap talebinin mahkememizce reddine karar verilmiştir.
Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken hukukun her alanında uygulama yeri bulan MK 2. maddesine uygun hareket etmek zorundadır. Tacirler arasındaki muamelelerinde beklenen basiret ve dikkat normal kişilerden fazladır. Karşılıklı güven, karşılıklı olarak dürüstlük esaslarına uymayı, kendisinin olduğu kadar karşı tarafın menfaatlerini de gözönünde tutmayı icabettirir. M.K.2 maddesinin koyduğu “Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada iyiniyet kaidelerine riayetle mükelleftir.” prensibi yalnız dar mânada medenî hukuk sahasına değil, bütün hukuki hayatımıza hâkim olan bir kaidedir.
Davacı yan yapımcılık Sözleşmesi’nin devredilmesinin, tek başına Oyunculuk Sözleşmesi’nin de fesh edildiği anlamına gelmeyeceğini, davacı yan açısından Oyunculuk Sözleşmesi’nde taraf sıfatının kalmadığı sonucunu doğurmayacağını ileri sürmekte olup, sözleşmenin belirli bölümlerini ilgi tutarak hak iddia etmektedir, oysa sözleşme bir bütün olup, belirli bazı bölümlerinin ilgi tutulması suretiyle uyuşmazlık çözümlenemez. Zira prokol hükümleri bir bütün olarak ele alınmalı,sonuçları da hem içerik hem muhteva itibarıyla incelenmeli, sözleşme yorumu yapılırken irade beyanları arkasında saklanabilen iç iradenin yorumundan sakınılmalı, hükümler dürüstlük kuralı ilkesi de gözetilerek bir bütün halinde yorumlanmalıdır. Somut olaydaki prokokolde sözleşme bir bütün ise de, ihtilafların çözümünde uyuşmazlık konularının sözleşme içindeki düzenleme yeri tayin edilmeli, diğer hükümler ile de bağlantısı göz önünde tutulmalıdır. Bir haktan vazgeçmeyi gerektiren beyanlar mümkün olduğu kadar dar yorumlanmalı, şüphe halinde sözleşmeyi batıl kılacak yorum yerine geçerli getirelen yorum tercih edilmeli, sözleşmenin kurulduğu aşamada ortaya konulan güven teorisine dayanan iradelerin ise ön plana çıkarılmasına özen gösterilmesi gereklidir.
Davacı her iki sözleşmenin taraflarının farklı olduğunu ve sözleşmelerin taraflar arasında hüküm ifade edeceğini bildirmiş olup, ancak davalının hangi eyleminin cezai şart istemlerini doğurduğunu ispat edememiştir. Davacı en başta bu sözleşmenin ancak kendi yapımcılığı ve mali hakları kullanma yetkisi olduğu sürece hüküm ifade etmesi gerektiği hususunu da gözden kaçırmaktadır.
Davacı dilekçesinde davalı taraflarca ihlal edilerek sözleşmeye aykırı davranılmış olduğunu ileri sürmekte, cezai şart ihlal sayısının tespit edilmesini talep etmekte ancak ceza i şart alacağının 100-TL lik kısmını talep ettiğini beyan etmektedir. Davacı huzurdaki davalılar yönünden “sözleşme ihlali var mı yokmu kaç kere ihlal edilmiş” şeklindeki talebinin dayandığı delilleri bildirmemiştir. Zira davacının, ek sözleşme tarihinden sonra sözleşmenin tarafı olmaktan çıktığı gözetildiğinde, sözleşmeyi ihlal ettiği iddiası var ise öncelikle bunu ispat etmesi ispat hukuku bakımından gereklidir.
Kaldi ki sözleşme hükümlerinde davaya konu edilen tipik “sözleşmeden kaynaklı cezai şart” alacağı iddiasına dayanıldığından sözleşmede cezai şartın şekli ve miktarı belirlenmiş ve tutarı da kesin olarak belirlenebilir mahiyettedir.
Davacı yargılama boyunca sözleşme hükümlerinin hangi bendinin ne şekilde ihlal edildiğini ispat edememiştir.
Davacı dayanak sözleşmedeki tüm hak ve yetkilerini yine ek olarak koyduğu ek sözleşme hükümleri ile üçüncü bir şahsa devir ettiği ancak buna rağmen hak ve yetkilerini devrettiği sözleşmeye dayanarak cezai şart talebinde bulunmaktadır.
Somut olaydaki sözleşme ve ek protokeller incelendiğinde davacı yan yine kendisi ile yayıncı kuruluş arasındaki yapımcılık sözleşmesine istinaden dizi film projesinin yapımcılığının kendisi tarafından yürütülmekte iken devir protokolü ile projenin yapımcılığının üçüncü kişilere devredilmiştir.
Zira Ek protokol 1 olarak sunulan devir sözleşmesinin 2.3. nolu maddesinde “Tarafların akdettiği ve sözleşmenin yapımcı ile taahhüt edenlerini değiştirmeyi konu edinen işbu sözleşme” denilmesi suretiyle davacının artık sözleşmenin tarafı olmadığı, sözleşmeden kaynaklı hak ve yükümlülüklerini üçüncü bir şahsa devrettiği anlaşılmaktadır.
Davacının taraf olduğu devir sözleşmesi dikkate alındığında, hem sözleşmeyi imzalayıp hem de bu sözleşmeden kaynaklı olarak bu sözleşme gereği edimlerini yerine getiren ya da bu edimler kapsamında ödeme alan oyuncuya (davacının sorumlu olduğu ilk 8 bölüme ilişkin dahi olsa) sözleşmeye aykırılık iddiasında bulunulmasının MK 2. madde kapsamında dürüstlük kuralına aykırı olduğu, hakkın kötüye kullanılmasının hukuk düzenini himaye etmeyeceği, oyuncunun aldığı ödemelerin dava dışı 3. Kişilerden tahsil edilmiş olmasının davacının ticari sırlarına aykırılık olarak kabulünü gerektirir bir durum olarak kabulünün de mümkün bulunmadığı, davacının isticvap taleplerinin davanın konusuyla ilgili olmadığı, davacının oyuncuya yapılan ödemeleri kimler tarafından ödendiğine ilişkin iddia ve taleplerin esasen davanın konusu olmadığı gibi davacının 3. Kişi olarak iddia ettiği dava dışı kişilerin sözleşme ve protokole taraf olarak imzalarının bulunduğu, sözleşmesel sorumluluklarının olduğu, toplanan delillere göre; davacının davalı oyuncunun ve davalı ajansın sözleşmeye aykırı davrandığı iddiasına dayalı olarak cezai şart isteminin dinlenilme koşullarının bulunmadığı anlaşılmakla; davacının sübut bulmayan davasının esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile 18,50 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.910-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalıların yapmış olduğu yargılama gideri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.28/01/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır