Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/414 E. 2021/231 K. 26.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/414 Esas
KARAR NO : 2021/231

DAVA : Menajerlik sözleşmesinden kaynaklı alacak&cezai şart
DAVA TARİHİ : 03/10/2008
KARAR TARİHİ : 26/05/2021

Taraflar arasında menajerlik sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemli açılan dava dosyası İstanbul(Kapatılan) 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce 06/11/2014 tarih ve 2008/166-2014/260 sayılı kararı ile karara çıkmış, dava dosyasının temyiz edilmesi üzerine dava dosyası yüksek mahkeme denetimindeyken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve Yargıtay 11.HD’nin 2015/6362 esas-2016/2821 karar ve 15.3.2016 tarihli karşı davanın onaması, asıl dava yönünden Bozma ilamı üzerine dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2018/414 esas numarasına kayıtlanmış, mahkememizce taraflara bozma ilamı tebliğ edilmiş usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyularak yargılamaya mahkememizde devam olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Asıl davada davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında müzik albümü icra yapım sözleşmesi ve menejerlik sözleşmesi imzalandığını, davalının müvekkili ile yaptığı müzik albümü icra yapım sözleşmesine aykırı davrandığını, zira davalı sanatçının müvekkili ile olan sözleşmesi yürürlükte iken başka firmalarla albüm sözleşmesi yapmak için görüştüğünü, bu görüşmelerde müvekkili aleyhine beyanlarda bulunduğunu, sözleşmenin gizlilik ile ilgili 9. maddesini ihlal ettiğini, bu nedenle aynı sözleşmenin 10. maddesi uyarınca 250.000 USD cezai şart ödemesi gerektiğini, davalının müvekkili ile yaptığı diğer sözleşme uyarınca da, Türkiye’de veya dışında yapacağı her türlü sahne çalışmaları sonucu elde edeceği net kazancın %30’unu şirkete ödemeyi kabul etmesine rağmen katıldığı 60 konserden 45’inin payını müvekkiline ödenmediğini, bu alacağının 81.000 Euro olduğunu, ayrıca sözleşme hükmüne aykırılık olduğu için yine 250.000 USD cezai şart ödenmesi gerektiğini ileri sürerek toplam 763.789,60 TL’nin tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesi ile, sözleşmeler imzalandıktan sonra davacı karşı davalı tarafça defalarca sözleşmenin ihlal edildiğini, menejerlik sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini de yerine getirmediklerini, karşı tarafın sözleşmeye aykırı davranması sonucunda müvekkilinin cayma hakkını kullandığını ve sözleşmeden döndüğünü savunarak davanın reddini istemiş, karşı davasında da, imzalanan menejerlik ve müzik albümü icra yapım sözleşmesi gereğince, albüm yapımı ve harcamaları ile ilgili sözleşmenin 4. maddesine göre yükümlülük altında bulunmasına rağmen 08/02/2007 tarihinde müvekkilinin piyasaya çıkan ilk albümünün promosyon ve prodüksiyon çalışmalarına ilişkin masrafları, billboard reklamları ve ürün tanıtımı için 3.000 TL’nin sözleşmeye aykırı olarak müvekkilinden alındığını, yine sözleşmenin 4. maddesi kapsamında klip bütçelendirmesinin yarısının müvekkili tarafından verilen konserlerden elde edilen gelirle karşılandığını, müvekkilinden sözleşmeye aykırı olarak alınan 20.000 TL’nin müvekkiline iadesi gerektiğini ve menejerlik sözleşmesi kapsamında müvekkilinin gelirlerinin net gelir üzerinden alınması gerekirken brüt ücret üzerinden alındığını bu bedellerden de şimdilik 10.000 TL olmak üzere toplam 33.000 TL’nin tahsilini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık;Asıl dava taraflar arasındaki yapılan 15/07/2005 tarihli “Müzik Albümü İcra Yapım Sözleşmesi” ile aynı tarihli “Menejerlik Sözleşmesi”nden kaynaklanan alacak ve cezai şart istemine ilişkindir.
Karşı dava Yargıtay 11.HD’nin 2015/6362 esas-2016/2821 karar ve 15.3.2016 tarihli onama ilamı kapsamına göre kesinleşmiştir.
Bozma ilamı öncesinde kapatılan Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalının ihtardaki beyanı yasada öngörülen süre sonunda sözleşmenin feshi sonucunu doğurabilecek ise de, henüz sözleşmenin geçerli olduğu dönemde davalı sözleşmede belirtilen maddelerdeki taahhütlerine uymak zorunda olduğu halde, dosyaya sunulan konser haberlerini gösterir bilgiler, basın haberleri ve yine albüm bilgilerinden anlaşıldığı üzere, sözleşmeye aykırı hareket ettiğinden, yapım sözleşmesinin 10. maddesinde belirtilen cezai şart koşullarının oluştuğunun kabulünün gerektiği, ancak taraflar serbest iradeleri ile sözleşmeyi imzalamış olsalar dahi dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 161/son ve yeni Borçlar Kanunu’nun 182/son maddesinde belirtildiği üzere, cezai şart olarak belirlenen miktarın fahiş olması halinde, Hakim aşırı gördüğü ceza miktarını kendiliğinden indirilebileceği, sunulan delillere göre cezai şart miktarının 50.000,00 USD olarak kabulünün hakkaniyete uygun olduğu, ilk bilirkişi heyeti raporundaki muhasip bilirkişi incelemesinde tespit edildiği üzere davacı yanın davalı-k.davacıdan 44.603,00 TL alacak bakiyesinin olduğu gerekçeleriyle asıl davanın kısmen kabulü ile taktiren 50.000,00 USD’nin dava tarihi itibari ile karşılığı olan 60.650,00 TL cezai şart ile, taktiren 44.603,00 TL alacak olmak üzere toplam 105.253,00 TL’nin davalı-k.davacıdan alınarak davacı-k.davalıya verilmesine, fazla taleplerin reddine, karşı davaya yönelik iddialar ile ilgili net ve somut delil sunulmadığı gerekçesiyle de karşı davanın reddine karar verilmiştir. Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Yargıtay 11.HD’nin 2015/6362 esas-2016/2821 karar ve 15.3.2016 tarihli ilamı kapsamına göre : 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı karşı davacı vekilinin karşı davaya yönelik tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekillerinin asıl davaya yönelik aşağıdaki bent dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
3- Asıl dava, taraflar arasındaki yapılan 15/07/2005 tarihli “Müzik Albümü İcra Yapım Sözleşmesi” ile aynı tarihli “Menejerlik Sözleşmesi”nden kaynaklanan alacak ve cezai şart istemine ilişkindir.
Asıl davada davacı vekili, davalının müvekkili ile yaptığı müzik albümü icra yapım sözleşmesine aykırı davrandığını, zira davalı sanatçının müvekkili ile olan sözleşmesi yürürlükte iken başka firmalarla albüm sözleşmesi yapmak için görüştüğünü, bu görüşmelerde müvekkili aleyhine beyanlarda bulunduğunu, sözleşmenin gizlilik ile ilgili 9. maddesini ihlal ettiğini, bu nedenle aynı sözleşmenin 10. maddesi uyarınca 250.000 USD cezai şart ödemesi gerektiğini, davalının müvekkili ile yaptığı diğer sözleşme uyarınca da, sanatçının Türkiye’de veya dışında yapacağı her türlü sahne çalışmaları sonucu elde edeceği net kazancın %30’unu şirkete ödemeyi kabul etmesine rağmen katıldığı 60 konserden 45’inin payının müvekkiline ödenmediğini, bu alacağının 81.000 Euro olduğunu, ayrıca sözleşme hükmüne aykırılık olduğu için yine 250.000 USD cezai şart ödenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Yani davacı taraf, 15/07/2005 tarihli “Müzik Albümü İcra Yapım Sözleşmesi”ndeki gizlilik maddesinin ihlaline dayalı olarak 10. madde uyarınca cezai şart, “Menejerlik Sözleşmesi”ne dayalı olarak da ödenmesi gereken konser payının verilmemesi nedeniyle alacak ve yine aynı nedenle cezai şart isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, dosyaya sunulan konser haberlerini gösterir bilgiler, basın haberleri ve yine albüm bilgilerinden anlaşıldığı üzere, sözleşmeye aykırı hareket ettiğinden, yapım sözleşmesinin 10. maddesinde belirtilen cezai şart koşullarının oluştuğu, muhasip bilirkişi incelemesinde tespit edildiği üzere davacı yanın davalı-k.davacıdan 44.603,00 TL alacak bakiyesinin olduğu karar verilmiştir.
Oysa yukarıda açıklandığı üzere davacı iki farklı sözleşmeye dayalı olarak cezai şart isteminde bulunmuş olmasına rağmen mahkemece menejerlik sözleşmesine göre yapılan talep hakkında bir değerlendirme yapılmadığı gibi, yapım sözleşmenin 10. maddesinde belirtilen cezai şartın koşullarının oluştuğu gerekçesine yer verilmiş ise de bunun dışında bir açıklamaya yer verilmemiştir. Diğer taraftan, davacının alacak talebi davalı tarafça yapıldığı ancak davacıya sözleşme uyarınca verilmesi gereken payın verilmemesine dayalıdır. Yani ortada henüz kayıtlara girmemiş bir alacak bulunmaktadır. Zira davacı taraf da davalının hangi konseri nerede yaptığını, ne kadar ücret aldığını net olarak ortaya koymamıştır. Bu hususlara davacının yasal defterlerine göre bir alacak belirlemesi yapılan bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru bulunmamıştır.
Bu itibarla mahkemece öncelikle davacının talepleri özümsenerek, 15/07/2005 tarihli “Müzik Albümü İcra Yapım Sözleşmesi”ne dayalı olarak yapılan cezai şart talebine ilişkin olarak, davalı tarafın hangi tavır ve davranışının sözleşmenin gizlilik maddesini ihlal ettiği hususunun tartışılarak ortaya konulması ve bunun ardından bir aykırı davranışın tespiti halinde sözleşme uyarınca cezai şartın hükmolunması, “Menejerlik Sözleşmesi”ne dayalı olarak ödenmesi gerektiği iddia edilen konser payının verilmemesi nedeniyle talep edilen alacak yönünden de, davalı tarafından sözleşme kapsamında yapılan ve davacı tarafa bildirilmeyen konser olup olmadığı, varsa buna ilişkin bedellerin yine sözleşme kapsamında ödenip ödenmediği hususlarının araştırılması, bu nedenle talep edilen cezai şart hakkında bir değerlendirme yapılmaması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerden dolayı, davalı karşı davacı vekilinin karşı davaya yönelik bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan karşı davaya yönelik hükmün ONANMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin asıl davaya yönelik diğer temyiz itirazlarının reddine, (3) nolu bentte açıklanan nedenle taraf vekillerinin temyiz itirazının kabulü ile asıl davaya yönelik hükmün yukarıda yazılı nedenle taraflar yararına BOZULMASINA 15/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” Şeklindeki bozma gerekçesi nazara alınarak bozma sonrasında HMK 266 madde kapsamında rapor alınmıştır.
Bilirkişiler …, …, …’in 13/08/2020 tarihli bilirkişi raporunda; Dosya kapsamında tüm bilgi ve belgeler incelenmiş ancak davalı karşı davacının Müzik Albümü İcra Yapım sözleşmesinin 9 uncu maddesi kapsamında gizlilik hükmünü ihlal ettiğine ilişkin herhangi bir delile rastlanmadığı, bu doğrultuda davalı karşı davacının gizlilik hükmünü ihlaline ilişkin bir delile rastlanmadığından sözleşmenin 10 uncu maddesi kapsamında talep edilen cezai şart talebinin ispat edilemediği, Menajerlik Sözleşmesi yönünden ise, davacının sözleşmenin 4.3.maddesi kapsamında “ 60 konserden sadece 15 tanesinin % 30 bedelini müvekkile ödemiş olup geri kalan 45 konsere ait ödemeleri yapmadığı” şeklinde talep ettiği alacağının olup olmadığı dosyadaki halihazır deliller dikkate alındığında tespit olunamadığı, aynı şekilde Davacının ayrıca bu ihlal iddiası nedeniyle sözleşmenin 5 inci maddesinde öngörülen cezai şart talebi de aynı sebeplerle tespit olunamadığı, görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Bilirkişiler …, …, …’in 18/12/2020 tarihli EK bilirkişi raporunda; kök rapordaki değerlendirmelerin aynen geçerli olduğunu bildirmişlerdir.
Bozma öncesinde alınan raporlar kapsamına göre ise:
Bilirkişi heyeti 10/10/2013 tarihli raporda, tarafların sözleşme doğrultusunda yapılan işlemlerle ilgili ödemelerinin kayıtlandığı defter ve kayıtlar ile sunulan ve ilgili bankalardan getirtilen ödeme bilgileri de değerlendirilmek suretiyle dosyaya sunulan sözleşme ve menajerlik sözleşmesi başlıklı sözleşmelerin farklı edimleri içerdiğini, karma nitelikli sözleşme olduğunu, yükümlülüklere bakıldığında davacı şirketin edisyon şirketi olarak değerlendirileceğini, sözleşmelerdeki cezai şart maddelerinin yapımcı lehine olduğu görülse de, özellikle sanatçıların henüz ünlü olmadığı, ya da “no name” oldukları dönemde yapımcının ciddi anlamda yatırım yaptığı durumlarda kendisini korumak amacıyla bu şekilde sözleşmeler imzalandığından, hukuki geçerlilik durumunun tartışılmaması gerektiğini, davalı sanatçı tarafından davacının edimlerini yerine getirmediği iddia edilmiş ise de, çekilen ilk ihtardan sonra herhangi bir işlem yapılmadığını, aradan 15 ay geçtiğini, davacıdan habersiz yurt dışı konserleri verdiğini ve sözleşme gereği yükümlülüğünü kısmen yerine getirdiğini, sanatçının davacı yapımcıyı uyaran bir ihtarnamesi olmadığından, davalı yanın sözleşmeyi haklı feshettiği sonucuna varılamayacağını, dolayısıyla cayma hakkının geçerli bir şekilde kullanılıp kullanılmadığı hususunun önem arz ettiğini, FSEK 58. Maddesinde belirtilen karşı yana münasip bir mehil vermelidir şeklindeki ifadenin mevcut olmadığını, dolayısıyla sözleşmenin davalı-k.davacı yanca çekilmez bir hale gelmemesi sebebiyle feshinin haksız olduğunu, ancak kanuni fesihten dolayı cezai şart zorunluluğunun bulunmadığını ve fesih beyanının ulaştığı andan itibaren karşı davadaki miktarı düşmek suretiyle, davacının davalıdan toplam 11.603,00 TL alacaklı olduğunu müteala ettikleri görülmüştür.
Bozma öncesinde ikinci heyetin 01.09/2014 havale tarihli raporda bilirkişilerin davalı-k.davacının cayma hakkını FSEK 58/2 maddesine uygun kullanmadığını, karşı yana süre verilip bir sonuç alınamazsa geçerli olacağı hükmüne rağmen ve ilk gönderilen ihtara karşılık sonuç alınarak albüm çıkartılmış olmasına rağmen, ikinci ihtarnamede bu lazımiyeye uymadığından caymanın geçersiz olduğunu, karşı davada talep edilen gerek klip için ödenen miktar, gerekse davacının konserdeki hakkını bırakarak ödendiği iddiası ve gerekse davalı tarafından sunulan fatura ve belgelerin alacak dayanağı olduğu yolundaki iddiaların kanıtlanamadığı belirtilerek, sonuç olarak davacı-k.davalının fiilinin sözleşmenin karşı yanca feshini haklı kılacak bir aykırılık oluşturmadığı, cayma hakkının geçerli kullanılmadığı, ancak davalı-k.davacının beyanının FSEK 57. Maddesinin 2. Fıkrasında belirtilen surette fesih olarak değerlendirileceğini, asıl davada talep edilen miktarın ilk rapordaki gibi talep edilebileceğinin müteala ettikleri görülmüştür.
Toplanan deliller, sözleşme hükümleri, bozma sonrasında alınan dosyadaki deliller ile uyumlu bilirkişi raporu dikkate alındığında; Yargıtay bozma kararı doğrultusunda davacı karşı davalının öncelikle “Müzik Albümü İcra Yapım Sözleşmesine dayalı taleplerine ilişkin değerlendirme yapılacak daha sonra da Menejerlik Sözleşmesine ilişkin talepleri değerlendirilecektir.
Davacı, Taraflar arasındaki Müzik Albümü İcra Yapım Sözleşmesine dayalı taleplerinde; davalının müvekkili ile yaptığı müzik albümü icra yapım sözleşmesine aykırı davrandığını, zira davalı sanatçının müvekkili ile olan sözleşmesi yürürlükte iken başka firmalarla albüm sözleşmesi yapmak için görüştüğünü, bu görüşmelerde müvekkili aleyhine beyanlarda bulunduğunu, sözleşmenin gizlilik ile ilgili 9. maddesini ihlal ettiğini, bu sebeple aynı sözleşmenin 10. maddesi uyarınca 250.000 USD cezaî şart ödemesi gerektiğini belirtmektedir.
Sözleşmenin ilgili hükümleri şu şekildedir;
MADDE 9-GİZLİLİK
Sanatçı, gerek akdettikleri işbu sözleşme şartlarını, gerekse bu çerçevede gerçekleştirilen çalışmaları kendi uhdesinde tutmayı, sözleşmeye tabi konulan ve bilgileri diğer gerçek ve tüzel kişilere aktarmamayı, yazılı ve görüntülü basın organlarında STARDIUM aleyhine beyanatta bulunmamayı, aksine tutum ve davranışlarda bulunması halinde cezai şart miktarını ödemeyi beyan, kabul ve taahhüt eder.
MADDE 10.2 Sanatçı, işbu sözleşmenin tüm hükümlerine riayet etme zorunda olduğunu ve bu sözleşme maddelerinde mevcut tüm şartlara tam olarak uymayı şimdiden kabul, beyan ve taahhüt eder. Sözleşmenin her hangi bir hükmünü veya taahhüdünü garantisini ihlal ve/veya sözleşmeyi haksız şekilde fesih eden SANATÇI STARDIUM ‘un bu yüzden uğrayacağı her türlü zararı (müsnet- menfi) tazmin edeceğini ve ayrıca hiçbir ihtara gerek kalmaksızın … ‘a nakden ve defaten USD 250.000-(İKİYÜZELLİBİNABDDÖLARI) cezai şartı ve ayrıca işbu sözleşme süresi içinde kendi nam ve hesabına veya üçüncü gerçek ve tüzel kişi veya kuruluşlara eser seslendirdiği takdirde, üretilecek her adet kaset başına USD 0.70 (SIFIRNOKTA YEDİDOLAR) her adet compact disc başına USD 1.40 (BİRNOKTAKIRKDOLAR) ödeyeceğini beyan,kabul ve taahhüt eder. Hükümleri sözleşmede yer almaktadır.
Bilirkişi heyetince dosya kapsamında yer alan tüm bilgi ve belgeler incelenmiş ancak davalı karşı davacının sözleşmenin 9 uncu maddesi kapsamında gizlilik hükmünü ihlal ettiğine ilişkin herhangi bir delile rastlanmadığı tespit edilmiştir. Bu doğrultuda davalı karşı davacının gizlilik hükmünü ihlaline ilişkin bir delile rastlanmadığından sözleşmenin 10 uncu maddesi kapsamında talep edilen cezai şart talebinin ispat edilemediği anlaşılmıştır.
Davacının ikinci talebi, davalının taraflar arasındaki Menajerlik Sözleşmesine aykırı davrandığı ve Türkiye’de veya dışında yapacağı her türlü sahne çalışmaları sonucu elde edeceği net kazancın %30’unu şirkete ödemeyi kabul etmesine rağmen katıldığı 60 konserden 45’inin payını müvekkiline ödenmediğini, bu alacağının 81.000 Euro olduğunu, ayrıca sözleşme hükmüne aykırılık olduğu için yine 250.000 USD cezai şart ödenmesi gerektiğini ileri sürerek toplam 763.789,60 TL’nin tahsilinin gerektiği yönündedir. Sözleşmenin ilgili hükümleri şu şekildedir;
MADDE III-SÖZLEŞMENİN KONUSU VE KAPSAMI
Sanatçı Sözleşme tarihinde sonra, 6(altı) yıllık SÖZLEŞME süresi ile sınırlı olarak Türkiye’de ve Türkiye dışında yapacağı tura,
a) Kapalı salon,açık hava,stadyum konserleri başta olmak üzere her türlü sahne ve ekstra çalışmaları, program yada şovların,
b) Sponsor vasıtasıyla düzenlenecek her türlü konser, sahne çalışmaları, programları ya da şovların
c) Televizyon kanallarında yaptığı talk show, müzik, eğlence ve radyo programları ile benzer nitelikteki tüm programların,
d) Sanatçı’nın ses, resim ve hareketli görüntü olarak yer aldığı reklamların (her türlü televizyon,internet, radyo, yazılı basın afiş bilboard reklamları vb) ve
e) Kısa veya uzun metrajlı, televizyon kanalları ya da sinemalarda gösterim için hazırlanmış film, dizi ve dökümanter çalışmalarının
Organizasyon, yapım, yayın ve pazarlanması ile bunlarla ilgili TARAFLAR’ın hak ve yükümlülükleri İşbu SÖZLEŞME’nin konusunu teşkil eder.
Sözleşmenin 4.3. maddesinde: SANATÇI işbu SÖZLEŞME’nin imzası tarihinden itibaren, işbu SÖZLEŞME’nin 3 üncü maddesinin “a” ve “b” fıkralarında yazılı her türlü etkinliklerden elde edilecek net kazancın % 30 unu yine işbu SÖZLEŞME’nin 3 üncü maddesinin “c”, “d” ve “e” fıkralarında yazılı her türlü etkinliklerden elde edilecek kazancın % 50 sini ŞİRKET’e ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Net kazanç; madde 3 “a”, “b”, “c”, “d” ve “e” fıkralarında belirtilen etkinliklerden elde edilen brüt hasılat ve/veya etkinliklerin pazarlanması ile 3 üncü kişilere kesilecek fatura miktarlarından , bu etkinliklerin gerçekleştirilmesi, yapımı, organizasyonu , pazarlanması için yapılacak tüm masraf ve harcamaların tenzili ile bulunacak rakamı ifade eder. SANATÇI, ayrıca işbu SÖZLEŞME’nin 3 üncü maddesinin“a”, “b”, “c”, ud” ve “e” fıkralarında yazılı tüm çalışmaların beraberinde getireceği vergi sorumluluğunun yine kendisine ait olduğunu kabul ve taahhüt eder. Hükmü mevcuttur.
CEZAİ ŞART başlıklı MADDE V de;
Sanatçı sözleşmenin herhangi bir maddesinde aykırı davranması halinde 250.000 $ (İKİYÜZELLİBİN AMERİKAN DOLARI) cezai şartı ŞİRKET’e ödemeyi şimdiden kabul ve taahhüt eder. Bu durum ŞİRKET’in işbu SÖZLEŞME’yi tek taraflı fesih hakkını doğurur.
SANATÇI SÖZLEŞME’nin herhangi bir maddesine aykırılık sebebiyle ŞİRKET’e cezai şart ödemesinin yanında ayrıca bu SÖZLEŞME’ye aykırılık nedeniyle ŞİRKET’in uğrayacağı her türlü maddi ve manevi zararı ödemeyi kabul ve taahhüt eder. SANATÇI cezai şartın fahiş olmadığını peşinen beyan ve kabul eder. Şeklindeki hükümleri ile birlikte değerlendirildiğinde;
Dava 04.03.2008 tarihinde açılmış olup , davalının varsa sözleşmeye aykırı davranışları sebebiyle cezai şart bedeli ile davanın açıldığı tarihe kadar davalı tarafından yurt dışında davacının bilgisi haricinde verildiği iddia edilen 45 adet konsere ilişkin olarak sunulan deliller üzerinden yürütülmelidir. Ancak bozma öncesindeki bilirkişi raporlarında davacının davanın açıldığı tarihten sonrasına ilişkin değerlendirmelerde de bulundukları anlaşılmaktadır.
Öte yandan davalı tarafından 5.3.2008 tarihinde gönderilen ihtarname ile sözleşmenin fesh edildiği davacı yana bildirilmiş olup, dosyaya celp edilen sanatçının yurt dışına giriş çıkış kayıtları dahi incelendiğinde davalının toplamda 26 gün yurt dışında kaldığı ancak davacı yanca 60 adet konser verdiği yönündeki iddianın ispat edilemediği anlaşılmaktadır. Zira yurt dışında 26 gün kalan bir kişinin 60 adet konser vermesi hayatın olağan akışına uygun değildir. Öte yandan davacı yanca dava tarihinden öncesine ait yurtdışı konserlerine ilişkin 8 adet duyuru /reklam örneği sunulmuş olup, sektörde de bilindiği üzere bu konserlerin icra edildiği yönünde , kazanç elde edilmiş ise fatura vb belgenin sunulmamış olduğu anlaşılmaktadır. Kaldi davalı yanca dosyaya sunulan 13.2.2012 tarihli delil listesinde taraflar arasında imzalanan menajerlik sözleşmesi kapsamında davacının onayı ile sanatçı davalıya …’in manajer olarak atandığı, …’in 1.6.2007 tarihli sözleşmede davacı kaşesi üstünde adı belirtilerek imza attığı, 1.6.2007 tarihli konserin davacının bilgisi ile icra edildiği, 8.7.2007 tarihinde konser bedelinden …’e ait %15 lik payın ödendiğine ilişkin dekont, 4.8.2007 de …’da ,5,8,2007 …’de konser düzenlendiği ve ödeme dekontlarının davalı yanca sunulduğu, davalının davacının onayı ile yurtdışı konserleri için… ile çalıştığı, 7.12.2007 tarihli konserin … da gerçekleştiği, bu konser için davacının bilgisinin bulunduğu, 3.3.2007 tarihli konser için ise davacının şirket sahibesi … ile İsviçre’nin Zürih kentine gidildiği, davalının iddiası kapsamına göre bu konserin davacının bilgisi dahilinde olduğu, nitekim delil listesinde … ile … arasında 7.12.2007 tarihinde bir başka yurtdışı konseri için( Kıbrıs konseri) yapılan anlaşmanın da sunulduğu, dolayısıyla davacı yanca sunulu reklam ve konser ilanlarının tarihleri itibarıyla davacının bilgisi dahilinde olduğu, bunun aksine ispat eden delillerin davacı yanca sunulmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan davalının 19.4.2010 havale tarihli dilekçesi ekinde konser karşılığında hak kazandığı 20.000 TL nın klip çekimi için Davacıya bırakıldığına yönelik delil sunulduğu, delil ekinde fatura ve İMAJ firmasına ait kaşeli belgenin sunulduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla sunulan deliller kapsamına göre konserlerin tarafların bilgisi dahilinde gerçekleştiği, davacı yanca gazeteye verilen röportajda ise 20 konser gerçekleştirdiği bilgisine yer verildiği ancak davacının 45 adet konser için dava açtığını bildirdiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla son bilirkişi raporu dosyadaki deliller ile uyumlu olup, denetime elverişlidir. Keza davacı dayanak taleplerine dayalı olarak dosyaya konser haberlerini içeren gazete küpürlerini ibraz etmiş ise de bu küpürlerden konserlerin tarihlerinin bir kısmı anlaşılabilir nitelikte ise de konserlerin yapılıp yapılmadığı net olarak anlaşılmadığı gibi örneğin 3.3.2007 tarihli küpüre dayanak konserin davacı şirket sahibibesinin de bilgisi ile birlikte konsere gidildiğine yönelik davalı beyanı bulunduğu, bunun aksinin davacı yanca ispat edilmediği, kaldi ki Kıbrıs konserinin 7.12.2007 tarihli olup, 3.3.2007den sonraki bir tarihe ilişkin konser olmasına rağmen davacının bilgisi dahilinde gerçekleştiğinin çok net olarak dosyadaki deliler kapsamı ile tespit edildiği, nitekim davalının delil listesinde Stardium.. ile … arasında 7.12.2007 tarihinde ( Kıbrıs konseri için ) yapılan anlaşmanın bulunduğu, davacının menajeri olduğu , menajer atadığı bir sanatçının 3.3.2007 tarihli konserinden habersiz olmasının iletişim çağı nazara alındığında mümkün olmadığı, izinsiz icra edildiği iddia edilen bu konser sonrasında davalıya bir ihtar vb yazının gönderilmediği, ancak bu tarihten çok çok sonra yani 7.12.2007 tarihinde davacının bilgisi ile kendi onayı ile organizasyon sözleşmelerinin dosyaya sunulduğu, davacının bu eyleminin basiretli tacir ilkesi ile açıklanamayacağı anlaşılmıştır. Bu çerçevede davacının sözleşmenin 4.3. maddesi kapsamında “ 60 konserden sadece 15 tanesinin % 30 bedelini müvekkiline ödemiş olup geri kalan 45 konsere ait ödemeleri yapmadığı” şeklinde talep ettiği alacağına ilişkin iddia yönünden davacı davasını ispat edememiştir. Aynı şekilde Davacının ayrıca bu ihlal iddiası nedeniyle sözleşmenin 5 inci maddesinde öngörülen cezai şart talebininde dayanağının bulunmadığı anlaşılmıştır.
HMK’nın 119/1-e maddesi uyarınca davacı, iddiasının dayanağı olan bütün olayların ve olguların sıra numarası altında açık özetlerini dava dilekçesinde yazmalıdır. Bunlar, dava dilekçesindeki talep sonucunun dayanağı olan ve bu talep sonucunu haklı göstermeye elverişli bulunan vakıalardır. HMK’nın 194. maddesi uyarınca; taraflar dayandıkları vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdır. Kanun, buna vakıaları somutlaştırma yükü demektedir. Bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerekir. Somut bir şekilde ortaya koymadan iddia veya savunma amacıyla vakıaların ileri sürülmesi durumunda, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi mümkün olmayacağı gibi, vakıaların anlaşılması için ayrıca bir araştırma yapılması ve zaman kaybedilmesi söz konusu olacaktır. Taraflar, haklarını dayandırdıkları hukuk kuralının aradığı koşullara uygun, somut vakıaları açıkça ortaya koymalıdırlar. Bu vakıaların somut olarak ileri sürülmesi, ilgili taraf için bir yüktür; bu yükü yerine getirmeyen taraf sonuçlarına katlanmak durumundadır. Davacı da izinsiz icra edilen konserlerin yer ve zamanlarına ilişkin delil sunmadığı gibi davalı yanca sunulu delillere göre davacının bilgisi kapsamında konser verdiği anlaşılmıştır. Bozma öncesinde alınan raporda davacının yasal defterlerine göre bir alacak belirlemesi yapılmış olup, sözleşme hükümleri ile ispat hukuku ilkelerine göre düzenlenmediğinden bozma öncesinde düzenlenen bilirkişi raporu hükme esas alınmamıştır. 15/07/2005 tarihli “Müzik Albümü İcra Yapım Sözleşmesi”ne dayalı olarak yapılan cezai şart talebine ilişkin olarak, davalı tarafın hangi tavır ve davranışının sözleşmenin gizlilik maddesini ihlal ettiği hususu yönünden de davacı yan tarafından delil sunulmadığı anlaşılmış olup, bu kapsamında sözleşmeye aykırılık nedeniyle bir cezai şarta hükmolunamayacağı anlaşılmıştır. Öte yandan yukarda açıklanan gerekçe kapsamı ve denetime uygun son rapor kapsamıda göre de, “Menejerlik Sözleşmesi”ne dayalı olarak ödenmesi gerektiği iddia edilen konser payının verilmemesi nedeniyle talep edilen alacak yönünden davalı tarafından sözleşme kapsamında yapılan ve davacı tarafa bildirilmeyen konser bulunmadığı, konserlerin davacının bilgisi dahilinde yapıldığı, bunun aksini iddia eden delillerin davacı yanca ispat edilemediği gözetilerek sözleşemeye aykırılık kapsamında ileri sürülen alacak ve cezai şart istemi yönünden de davacı yanca iddia ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-ASIL DAVANIN REDDİNE,
2-KARŞI DAVA kesinleşmiş olduğundan yeniden bir karar verilmesine yer olmadığına,
3-Asıl davada 59,30 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 10.760,94 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacı karşı davalıya verilmesine
4-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca red edilen miktar üzerinden hesaplanan 55.239,48 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere, açıkça okunup anlatıldı.26/05/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır