Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/276 E. 2018/451 K. 27.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/276 Esas
KARAR NO : 2018/451

DAVA : Marka hükümsüzlüğü, sicilden terkin talepli
DAVA TARİHİ : 26/02/2014
KARAR TARİHİ : 27/11/2018

Taraflar arasında markanın hükümsüzlüğü istemiyle açılan dava dosyası 3 nolu Fikri ve sınai Haklar Hukuk mahkemesinin 2014/71 esas numarasına tevzii edilmiş bu mahkemece yargılama bitirilip hükmün yüksek mahkeme denetiminde bulunduğu sırada HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve bozma sonrasında dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2018/276 esas numarasına kayıtlanmış, mahkememizce taraflara bozma ilamı tebliğ edilmiş ve direnme kararı verilmesi uygun görülmüştür.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının “…” ibaresini şirket adına marka olarak kullanmak maksadı ile … sayılı başvuru numarası ile TPE’ne başvuruda bulunduğunu ve bu talebin uygun bulunarak … tarihli gazetede yayınlandığını, KHK’nın 7. maddesi ile, ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların marka olarak tescil edilemeyeceğini, yine gerek anılan kanun, gerekse diğer bir takım mer’i mevzuatlarda, …, … mektep ve fakültelerinden mezun olan kişilerin, yine mevzuatta yer alan diğer koşulları sağlamaları koşulu ile icra ettikleri meslek olarak tanımlandığını, bu manada belirli bir meslek grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan “…” ibareli markanın tescil edilemeyeceğinin açık olduğunu iddia ederek, davalı adına … sayı ile tescilli “…” ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, işbu dava konusu olan müvekkiline ait “…” marka ibaresinin, kökeni geçmişte taltif ve şükran duygularının tezahürü olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni temsilen Vali tarafından verilmiş resmi bir unvana dayandığını, müvekkili adına tescilli gerek “…” tanınmış marka ve ibaresi, gerekse “…” ibareli marka … Şirketler Gurubu’nun ürünlerini, diğer ürünlerden ayırmak, ayrıcalık kazandırmak ve kalitesinin sembolü olarak kullanıldığını, ayrıca markanın hükümsüzlüğünün talep edilebilmesi için 556 Sayılı KHK’nın 7/d maddesine uygun şartların varolmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞLAMASI VE GEREKÇE
Davada uyuşmazlık konusunun, davalı adına tescilli … sayılı “…” ibareli markanın 556 Sayılı KHK’nın 7/d maddesine dayalı olarak hükümsüzlüğüne karar verilmesi talepli olduğu tespit edilmiştir.
Yargıtay 11.HD’nin 2016/6838 esas,2018/1372 karar sayılı ilamınde aynen“ .. Dava konusu hükümsüz kılınan “eczacı” ibareli markanın 3., 5. ve 10. sınıflar hariç olmak üzere 1 ila 45. sınıflarda davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bir meslek erbabını ifade etmek üzere kullanılan “…” ibaresinden oluşan marka ancak bu meslekle ilişki kurulacak mal ve hizmetler için 556 sayılı KHK’nin 7/1-d maddesi gereğince hükümsüz kılınabilecekse de markanın kapsamındaki eczacı mesleğiyle ilişki kurulamayacak mal ve hizmetler için hükümsüz kılınamayacağından, mahkemece, dava konusu marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin hangilerinin … mesleğiyle ilişkili olup olmadığının bilirkişi incelemesi yoluyla tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla, yerel mahkeme hükmünün bozulması gerektiğinden davalı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulüyle Dairemizin 17/02/2016 tarihli 2015/7572 Esas 2016/1634 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, yukarıda anılan gerekçeyle mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.Davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 17/02/2016 tarihli 2015/7572 Esas 2016/1634 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA,22/02/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.” şeklindeki ilamı üzerine taraflara bozma ilamı tebliğ edilmiş ve beyanları alınmış , somut olayda toplanan deliller kapsamına göre direnme kararı verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Bir önceki hükümde de belirtildiği üzere;
556 Sayılı KHK 42. Maddesinin 1/a ve b bentlerinde 7. Maddede sayılan haller mevcut olduğunda, yetkili mahkeme tarafından markanın hükümsüz sayılmasına karar verilebileceği belirtilmiştir. KHK 7/1 -d bendinde ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat ve ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların tescil edilemeyeceği belirtilmiş, yine 5. madde de markanın içereceği işaretler sayılmış olup, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye sağlaması koşulu ile kişi adları dahil özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çözümle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içereceği, ayrıca mal veya ambalajı ile birlikte markanın tescil ettirilebileceği, bu halde mal veya ambalajın tescilli marka sahibine mal veya ambalaj için inhisari bir hak sağlamayacağı, inhisari hak sağlamayan bu tür unsurların tescil belgesi üzerinde açıkça belirtileceği, belirtilmiş olup, KHK 9. maddesi hükmü ve bu maddeye atıf yapan 61. maddesi ile 42. maddesi hükümleri marka hakkına tecavüz eylemi olarak belirlenmiş ve hükümsüzlük sebebi olarak da gösterilmiştir.
Tanınmış marka, gerek Paris Sözleşmesinde gerekse 556 sayılı KHK’da tanımlanmamış olup, bir markanın tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için belirli nitelikleri taşıması gerekmektedir. Tanınmışlığın tespitinde Türkiye’nin de üyesi olduğu Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) tarafından belirlenen ve bağlayıcı olmamakla birlikte uygulama ve öğretide de kabul gören 1999 tarihli WIPO Tanınmış Markaların Korunmasına İlişkin Ortak Tavsiye Kararları’ndan yararlanılması mümkün olacaktır. Söz konusu tavsiye kararlarına göre, tanınmışlığın tespitinde genel olarak toplumun ilgili kesiminde markanın bilinme ve tanınma derecesi, markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve kullanım derecesi, marka promosyonlarının kapsadığı coğrafi alan, promosyon süresi ve derecesi, markanın tanınmışlığını ya da kullanım derecesini yansıtacak derecedeki tesciller ya da tescil başvurularının kapsadığı coğrafi alan, markanın yetkili makamlar tarafından tanınmış marka olarak kabulüne dair uygulama örnekleri, markaya atfedilen değer gibi kriterlerin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
TPE Markalar Dairesi Başkanlığından gelen kayıtlardan … sayılı “…” ibareli markanın 1,2,4,6,7,8,9,11,12,13,14,15…. 45. sınıflarda 10/10/2011 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle 24/01/2014 tarihinde davalı adına tescil edildiği tespit edilmiştir.
Davalı yan cevap dileçkesinde ve diğer savunmalarında belirttiği üzere davaya konu markanın ihdas edeni konumunda olduğunu belirttiği Türkiye’nin ilk … beye …’de ki hastanelerde üstün fedakarlıklarla verdiği hizmet nedeniyle … Valisi tarafından hükümeti temsilen … anlamına gelen … ünvanı verildiğini ve bu ünvanın bu haliyle onların şirketini temsil eden özel – tüzel şahıslara mal olması sebebiyle isim olma niteliğini kazandığını belirterek … sıfatına nasıl sahip olunduğunu ayrıntılı olarak anlatmış ve … ibaresinin TPE’nin …tarihli kararı ile tanınmış marka belgesini haiz olduğunu iddia ederek davalı şirketin toplum nezdinde … olarak tanınması nedeniyle bu tanınmışlıktan dolayı yine ailenin soyadına uygun olarak alınan … ibareli markanın karışıklığa yol açmadığını iddia etmiş ise de, görüldüğü üzere sunulan deliller ve TPE kayıtlarında mevcut çok sayıda tek başına ibare olarak ya da yardımcı unsur niteliğinde ki diğer ibarelerle birlikte kullanılan tüm kelimelerin … şeklinde olduğu, hiç bir marka ibaresinde sadece … kelimesinin kullanılmadığı, oysa davamızda hükümsüzlüğü istenilen markanın ibaresinin sadece … kelimesinden ibaret olduğu, … ibaresi üzerinde tanınmış marka niteliğinin davalı lehine Türk Patent Enstitüsünce düzenlenmediği, … ve … ifadelerinin ise farklı anlamlar içerdiği, farklı kelimeler olduğu ve bu ibareler ile karşılaşıldığında ne orta düzeyde ki tüketicinin ne de bilgilenmiş tüketicinin ibareleri karıştırmayacağı, her iki ibareninde ayrı ayrı anlamları ve gerek görsel gerekse işitsel izlenimleri nedeniyle de bu iki ibare arasında da iltibas kurulmadığı anlaşıldığından, davalı vekilinin isim hakkı ile ilgili değerlendirme talebine ve tanınmış marka niteliği ile ilgili savunmasına itibar edilememiştir.
Yine, dosyaya hükümsüzlüğü istenilen marka tescil başvurusundan daha önceki tarihlere ait basın haberi ve internet sayfalarından çıkarılan … bey ve yine … soyadlı davalı şirket ortak ve yetkilileri hakkında haber ve makale örnekleri konulmuş ise de, buradaki anlatımlarda da davalının “…” ibaresi ile isim hakkı ve markasal hak anlamına gelen başlık ve bilgilerin mevcut olduğu, …. ibaresine atıflar yapıldığı, … AB için tesis başlıklı haberin hemen altında da tüm açıklamaların … esas ibaresi ile yapıldığı, ancak 2014 tarihli dava tarihinden sonra ki internet sayfalarından çıkartılan yazışmalarda ise, … ibaresinin kullanılmış olduğu görülmektedir.
“…” kelimesi bir meslek erbabını ifade etmek üzere kullanılan ibaredir. Ülkemizde de 5 yıllık bir eğitim sürecini kapsayan Üniversitelerin … Fakültelerinde lisans öğrenimini tamamlayarak ilacın üretiminden hastaya ulaştırılmasına kadar her aşamada yetkinlik sahibi olan kişilere … denmektedir. Dolayısıyla 556 sayılı KHK’nın marka tescilinde red için mutlak nedenler başlıklı 7. maddesinin 1-d bendinde belirtilen belirli bir meslek sanat ve ticaret grubuna mensup olanların ayırt etmeye yarayan ad kavramında değerlendirilmesi gerekecektir. Zira, … – Tıp alanının bir dalı olarak değerlendirilse dahi gerek dünyada gerekse ülkemizde yukarıda belirtilen tanımda açıklandığı üzere, sağlık problemi olan hasta diyebileceğimiz şahıslara ilaçların ulaştırılması görev ve yetkisi sadece … ibaresi ile tanımlanan kişilere aittir. Davalı yanın gerek isim hakkı sahibi olduğu, gerekse diğer markalarında esaslı unsur olarak kullandığı … ibaresi ise, wikipedi sözlükte belirtildiği üzere … tarafından 1942’de temelleri atılan … Topluluğu, sanayi alanındaki ilk girişimi, 1952’de İstanbul’da kurulan ilaç fabrikası olarak, geçmekte ve diğer sayfalarda yine … kuruluşlarıyla ilgili bilgilerin oluşturulduğu görülmektedir.
Yukarıda 556 sayılı KHK’nın 5. maddesiyle ilgili mevcut düzenleme ve durum belirtilmiş olup, markanın içereceği işaretler olarak belirtilen hususlar somut olayımıza indirgendiğinde, markanın işaretinin belirlenmesi safhasında bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşulu arandığı gibi, 7/d maddesinde de bir meslek ya da sanat grubuna mensup olanların ayırt etmeye yarayan işaret ve adlarında münhasıran tescil edilemeyecek olması nedeniyle ve davalı yanın her ne kadar isim hakkı ve başka markalarda tescilli hak sahibi olduğu … ibaresinin türemiş ilk kelimesi olan … ibaresini marka olarak tescil ettirmiş ise ve gerek yukarıda tarifi yapılan … ibaresinin bir isim olarak değerlendirilecek kelime olmayıp, … fakültesinden mezun olan ve doğrudan meslek olan … mesleğini yapmaya hak kazananları tanımladığından ve bu meslek erbabı dışında başka kimse dışında tarafından kullanılamayacak nitelikte bir ibare olması sebebiyle KHK’da belirtilen mutlak ret nedeni sayılacağından, tüm dosya kapsamı topluca değerlendirdirildiğinde, davacı yan iddiasının subut bulduğu kanaatiyle davanın kabulüne ve 556 sayılı KHK’nın 5 ve 7/d maddeleri gereğince davalı adına tescilli … ibareli 2011/79848 sayılı markanın hükümsüzlüğüne, karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçe ile mahkememizin 19.12.2014 tarihli önceki kararında direnmek suretiyle aşağıdaki şekilde karar yeniden tesis etmiştir.
HÜKÜM;yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verildiği bu kapsamda mahkememize devr olunan 3.FSHHM’nin 2014/71 esas-2014/286 karar ve 19.12.2014 tarihli önceki kararında ; HMK 373. madde hükümlerine göre DİRENİLMESİNE,
2-Davanın KABULÜ ile, davalı adına tescilli … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne, Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine,
3-35,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 10,70 TL harcın davalıdan tahsiline,
4-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 54,20 TL dava ilk masrafı, 89,70 TL tebligat – müzekkere masrafı olmak üzere toplam 143,90 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı yana verilmesine,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair karar davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı ,gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde YARGITAY NEZDİNDE TEMYİZ YASA YOLU açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 27/11/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır