Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/213 E. 2018/282 K. 10.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/213 Esas
KARAR NO : 2018/282

DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/06/2015
KARAR TARİHİ : 10/07/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili, müvekkili şirketin … (…) …’da yerleşik bir şirket olduğunu, dünyanın pek çok ülkesinde faaliyet gösterdiğini, dünyanın hemen her ülkesinde çok iyi bilinmekte olduğunu, otomobil ve otomobil parçaları sattığını, 360 ibaresinin müvekkili markası olduğunu, davaya konu davalı adına tescilli … numaralı 9. sınıfta tescilli ‘…’ ibareli markanın 5 yıllık kullanım süresi içerisinde kullanılmadığını ileri sürerek markanın 556 sayılı KHK’nin 14.madde gereğince iptalini talep etmiştir.
SAVUNMA;Davalı vekili; müvekkilinin markayı tescil kapsamındaki sınıflarda kullandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava, markanın kullanmaması nedenine dayalı markanın iptali istemine ilişkin olarak açılmış marka hükümsüzlüğü davasıdır.
Bozma öncesinde … 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 01/03/2016 tarih ve 2015/115-2016/33 sayılı kararına göre; davalı ticari defter kayıtlarında markanın kullanımına ilişkin açıklama bulunmadığı, markaya ilişkin herhangi bir ibareye rastlanmadığı, davalı tarafından sunulan CD’de 360 markasının bir mekan ismi olarak yer aldığı ve üzerinde bu markanın bulunduğu bir hoparlör tespit edildiği ancak mahkemece izlenen CD’de markanın sadece mekan ismi olarak kullanıldığının görüldüğü, CD’lerde kayıtlı kataloglar fiziki olarak sunulmadığından delil vasfının bulunmadığı, bir an için bir hoparlör de kullanıldığı varsayılsa bile bunun başka delillerle desteklenmemesi nedeniyle ciddi bir kullanıma işaret etmediği, kaldı ki marka kapsamında hoparlörün bulunmadığı, markanın kapsamındaki ürünler için ciddi şekilde kullanıldığının kanıtlanmadığı gerekçesiyle kullanılmayan markanın iptaline karar verildiği ve hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yüksek mahkeme denetiminden geçen mahkeme ilamınının Yargıtay 11.HD’nin 2016/8258 esas, 2018/1681 karar sayılı ilamı ile bozularak mahkememize iade edilmiş ve bozma sonrası mahkememizin 2018/213 esas numarasına kayıtlanan dava da taraflara bozma ilamı tebliğ olunmuş,bozmaya karşı tarafların beyanları tespit edilmiş, mahkememizce bozmaya uyularak yargılama devam olunmuştur.
Bozma ilamının gerekçesinde; Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi gereğince markanın kullanmama nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Ancak, 24.07.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 09.04.2014 tarih 2013/147 esas ve 2014/75 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nin 42/1-c maddesinin iptaline, karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nin 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir” gerekçesi ile bozularak mahkememize iade edilmiş, taraflar adına bozma ilamı tebliğ edilmiş,bozmaya karşı taraf vekillerinin beyanları alınmış,bozma ilamı usul ve yasaya uygun olduğundan bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
BOZMADAN SONRA YAPILAN YARGILAMADA ANAYASA MAHKEMESİNİN İPTAL KARARININ DEĞERLENDERİLMESİ;
Mahkemece verilen hüküm kesinleşmeden yargılamanın devamı sırasında, Anayasa Mahkemesinin 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı 14/12/2016 tarihli 556 Sayılı KHK’nın 14. Maddesinin Anayasanın 91. Maddesinin birinci fıkrasına aykırı olması sebebiyle iptaline dair kararın 06/01/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı anlaşılmıştır.
Markanın hükümsüzlük sebeplerinin sayıldığı MarkKHK m. 42/1-c’de “markanın kullanılması” kenar başlığını taşıyan 14. maddeye atıf yapılmakta ve söz konusu 14. maddeye aykırılığın bir terkin sebebi olduğu belirtilmekteydi, AYM’nin ilk iptal ettiği hüküm 42. madde düzenlemesi olduğundan, son iptal kararına kadar 14 . madde yürürlükte idi ancak iptali ile ilgili düzenlemenin resmi gazetede yayınlanması ile yasal boşluk oluştuğundan bu boşluğun hakimin hukuk yaratması ile doldurulup doldurulmayacağı hususunun tartışılması gereklidir. Zira AYM kararının sonuçlarının doğrucağı zaman ile 6768 sayılı yasanın markanın kullanılması gerekliliğini getiren SMK 9.maddesinin yürürlük tarihi dikkate alındığından zaman bakımından uygulanma sorunu doğmuştur.
6769 sayılı yasanın 192. maddesi uyarınca 9. madde ancak SMK’nın RG’de yayımlandığı tarih olan 10.01.2017’den itibaren uygulanabilicektir, bilindiği gibi kanunlar kural olarak ileriye etkili olup, geçmişe etkili olmamaları esastır. Kanunun geçmişe etkili olması için buna ilişkin kanuni bir hüküm bulunmalıdır. Oysa 6769 sayılı yasa hükümleri incelendiğinde SMK’nun kanunun geriye etkili olacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi bunun yorum yolu doldurulması da mümkün değildir.
Usul hukukumuza geçerli olan hüküm her davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanması yönündedir. Bu açıdan yargılama devam ederken iptal edilen bir yasa hükmüne göre yargılamanın sürdürülmesi mahkemelerden beklenemez, her ne kadar Anayasamızın 90/5.maddesi uyarınca “usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.”düzenlemesi mecvut ise de esesen kişiye yada tüzel kişiliklere bir nevi mülkiyet hakkı tesis edilen bir belgenin( Marka hakkı, sahibine inhisari yetkiler veren ve gayri maddi bir nitelik arz eden sınai mülkiyet hakkıdır.)yasal dayanağı ulusal mevzuatta iptal edilmiş ise bunun uluslarası hükümlerin yorum yoluyla hakim tarafından doldurulması düşünülemez. Konvansiyon hükümlerinin yorum yöntemi TRIP’in 19.maddesinde düzenlenmektedir. Ancak , Konvansiyon hükmünün başlangıcında “tescil edilen markanın kullanılması bir memlekette mecburî ise” hükmü yer almakta, keza TRIPs’deki madde de “tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise” şeklinde başlamaktadır. Hükümden anlaşılan tescil sonrasındaki döneme yönelik olarak marka sahibinin kesin bir kullanım zorunluluğundan madde metninde bahsedilmemekte, markanın tescil sonrasında kullanılması yönünde ilgili ülkede bir şart/zorunluluk varsa, bu şartın uygulanmasına yönelik sınırlayıcı kurallar belirlenmektedir. Dolayısıyla Konvansiyon’un yöneldiği amaç, kullanım zorunluluğunu tanımak değil, markanın tescil sonrasındaki dönemde kullanılması düzenini kurallara bağlamaktır. İptal edilen KHK düzenlemesinde kanunkoyucu markanın kullanım zorunluluğunu marka sahibine öngörmüştü, dolayısıyla artık böyle bir hüküm bulunmadığı için uluslararası antlaşma hükümlerinin ancak var olan bir yasal düzenlemede “düzenleyici” etkisinden söz edilebilir, Uluslar arası düzenleme hükümlerinin yorum yolu ile genişletilerek bir mülkiyet hakkı tesis eden belgenin yorum kuralları ile hakim tarafından boşluk doldurulması söz konusu değildir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararları 153./6. Bendinde belirtildiği üzere, geriye yürümez ise de; H.G.K’nun 31/03/2004 tarihli ve 156/194 sayılı kararında benimsenen görüşe göre de, iptal kararının kesinleşen işlem ve kararlara etkili olmayacağı, görülmekte olan davalarda ise, geriye yürümeme kuralının uygulanmayacağı, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının derdest dosyalar ve kesinleşmemiş dosyalar yönünden de uygulanacağı sonucuna varıldığından, somut uyuşmazlıkta da mahkememizce verilen hüküm temyiz edilmiş olduğundan kesinleşmediğinden 556 Sayılı KHK’nın 14. Maddesinin iptalinden dolayı davanın yasal dayanağı kalmamış bulunmaktadır.
Yukarda açıklanan nedenle ülkemizin taraf olduğu TRİPS hükümleri, Anayasanın 90. Maddesi kapsamında Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme olması nedeniyle fikri mülkiyet haklarından kaynaklanan uyuşmazlıklarda düzenleyeci etkisi yönünden uygulanabilir ise de, TRİPS ve Paris Sözleşmesinde belirtilen kullanmamaya ilişkin iptal sebebinin yasal boşluk doldurur şekilde yorumlanamayacağı, TRİPS’in markayı kullanma başlıklı 19. maddesinde yer alan Uluslar arası düzenlemenin doğrudan iç hukukta uygulanması gereken hüküm niteliğinde olmayıp, iptalle ilgili oluşturulacak ulusal yasalarda yapılması gereken uygulamaya ilişkin belirlemeyi yapacak referans hüküm niteliğinde bulunduğu anlaşıldığınan somut olayda TRİPS 19. Maddenin uygulanamayacağı hususu sabittir.
Dolasısıyla esasen bir mülkiyet hakkı tesis eden marka tescil belgesinin(Marka hakkı, sahibine inhisari yetkiler veren ve gayri maddi bir nitelik arz eden sınai mülkiyet hakkıdır.) iptalininde ulusal yasa ile düzenlenmesinin gerektiği,yasal bir düzenleme olmadan oluşan boşluğun hakimin takdiri ile yada Uluslar arası mevzuat hükümleri ile doldurulamayacağı anlaşıldığından ; Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında , 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan davanın dayanağı kalmamış olduğundan DAVANIN REDDİNE karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşadaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında , 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan DAVANIN REDDİNE,
2-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 8.20 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Davanın dayanağı olan 556 Sayılı KHK.’nın 14.maddesi yargılamanın devamı sırasında Anayasa Mahkemesi’nin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren kararı ile iptal edildiğinden HMK 331.maddesi de dikkate alınarak Davanın Anayasa Mahkemesi’nin dayanak kanun hükmünü iptal etmesi nedeniyle konusuz kaldığı için reddine karar verildiğinden, karşılıklı olarak yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına .( Aynı yönde Ankara BAM 20. HD nin 2017/1280 esas, 2018/155 karar , 16.2.2018 tarihli ilamları )
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde YARGITAY NEZDİNDE TEMYİZ YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi.10/07/2018

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır