Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/209 E. 2019/233 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/209 Esas
KARAR NO : 2019/233

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 08/05/2018
KARAR TARİHİ : 16/05/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Markanın Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde, Müvekkili kuruma ait “…” markasının 36, Sınıftaki belirli mal ve hizmetler için 11.10.2007 yılından itibaren tescilli olmasına ve lisans sözleşmesi doğrultusunda müvekkili kurumun İştiraki olan şirketler tarafından aktif olarak kullanılmasına rağmen davalı şirketin … sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarını tescil ettirerek müvekkilin markadan doğan haklarını ihlal ettiğini, Davalı şirket adına tescilli … sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarının davacının tescilli “…” markası ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunduğundan SMK m. 25 uyarınca hükümsüzlüklerine karar verilmesini talep ve dava ettikleri anlaşılmıştır.
SAVUNMA; Davalı vekili beyan dilekçesinde; markalarında esas unsurun … ibaresi olduğunu, … ibaresinin davacı iddiasının aksine bir sıfat tamlaması olarak ve “bolluk, çokluk” anlamına gelecek şekilde ve birebir kelimenin anlamını ihtiva eder biçimde tamamlayıcı olarak kullanıldığını, Davacının, marka karşılaştırması yaparken markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yaptığı halde, davalı markasındaki tüm ibareleri ayrıştırarak … ibaresini esas unsur olarak göstermeye çalıştığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, Davalı şirket adına tescilli … sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarının davacının tescilli “…” markası ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali iddasına dayalı olarak markaların SMK m. 25 uyarınca hükümsüzlüklerine ilişkindir.
Türk Patent ve Marka Kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. Zira uyuşmazlık marka hukuku ilkelerine göre ihtisas mahkemesi sıfatıyla hakim tarafından çözümlenecek nitelikte bir davadır.
Davacı … ibaresi üzerinde hak sahibi olduğunu iddia ederek dava konusu 36.sınıf hizmetler yönünden davacı markaları ile karıştırma ihtimali bulunduğundan hareket ile huzurdaki davayı açmıştır. Ancak bilindiği üzere; … ibaresi, “bolluk” anlamına gelen, günlük hayatta herkes tarafından çok yoğun olarak kullanılan bir ibare olup, marka olarak ayırt edici niteliği düşük bir ibaredir. Özellikle, dava konusu 36. Sınıfta yer alan hizmetlerin niteliği düşünüldüğünde … ibaresinin söz konusu hizmetler yönünden kimsenin tekeline bırakılamayacak bir ibare olduğu hususu da izahtan varestidir.
Davacı 2017 yılında … Bankası A.Ş. tarafından devraldığı bir markaya dayanarak … ibaresi üzerinde münhasıran hak sahibi olduğunu iddia etmektedir.
Bilindiği üzere; “Markalarda ortak kullanılan ibarenin ayırt edicilik gücünün zayıf olması halinde, marka tescil edilmiş olsa dahi zayıf marka olarak korunmaktadır. 36. Sınıfta yer alan “Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri bakımından “bolluk, …” gibi tanımlamaların zayıf marka nitelikte olduğu hususu anlaşılmaktadır. Davalı yanca sunulu deliller incelendiğinde; TPMK nezdinde 36. Sınıfı kapsayan … ibaresi içeren birçok farklı kuruluş adına tescilli marka bulunduğu (… sayılı “…” markası … Şirketi adına … sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarının mevcut olduğu ) anlaşılmıştır.
Kelime tescili talep edilen malların özelliklerini doğrudan belirtiyorsa ve ilgili tüketici kesimi tarafından malın ticari kaynağını göstermekten ziyade malın niteliklerine yönelik ya da promosyon amaçlı bir bilgilendirme algısı yaratıyorsa ayırt edici değildir. Somut olayda da bankacılık işlerinin direkt olarak para işi ile ilgili olması, paranın bereketli olması hususunda toplumda atasözleri ve deyimlerinin sıklıkla yüzyıllardır var olduğu, … ibaresinin özellikle tarım, banka gibi doğrudan somut olayla ilgili olan sahalarda ayırt edici olmadığının bilinmekte olduğu, bir işareti (kelimeyi) tanımlayıcı işaret olarak kabul edilebilmek için işaretin mal ya da hizmetin mutlaka çok vazgeçilmez önemde bir özelliğini belirtiyor olmasının gerekmediği, öte yandan hükümsüz kılınması istenen markaların … ve … şeklinde tescil edildiği, markada asıl dikkat çeken unsurun çok tanınmış bir marka olan … ibaresi olduğu, … ibaresinin markasal kullanıma konu edilmediği, tam tersine bir sıfat tamlaması olarak “bolluk, çokluk” anlamına gelecek şekilde ve birebir kelimenin anlamını ihtiva eder biçimde tamamlayıcı olarak markada yer aldığının da çok açık şekilde dil bilgisi kurallarını bilen toplumun her kesimince bu şekilde algılandığının açık olduğu, davacının markadaki tüm ibareleri ayrıştırarak … ibaresini esas unsur olarak göstermeye çalışarak markanın hükümsüzlüğünü talep etmesinin MK. 2 maddesine de aykırı bulunduğu oysa davalıya ait tescilli markanın … ve … markaları olup, davacı markası ile karıştırılmayacağı ve aralarında davacı markası ile bağlantı kurulmayacağının çok açık olduğu, davacı markasının 36.sınıf yönünden zayıf marka olduğu, yüksek mahmeme ilamlarında ise marka hukukunda en önemli ilkelerden biri olan “markanın bütünü itibarıyla nazara alınması” ilkesine vurgu yapıldığı, dolayısıyla davalının markasınde yer alan esas unsurun … ibaresi olup,“…” veya “bereketli siftah” ibarelerinin birer tamlama olup, hizmetin niteliğini tanımlamaya yönelik slogan markalar niteliğindeki markalardan kabul edilmesinin gerektiği anlaşılmıştır.
Uygulamada bilindiği üzere; tekel altına alınmasına izin verilmeyen tasviri ve vasıf bildirici sözcüklerden esinlenilerek oluşturulan markalar baştan itibaren zayıf marka konumundadırlar. Bu tür markalar arasındaki iltibas tehlikesi, yapılacak küçük bir değişiklik ile bertaraf edilebilir. Bu tür işaretleri marka olarak seçenlerin, önceden alınmış olan markalardan küçük bir takım değişiklikler yapmak suretiyle aynı vasıf bildirici sözcüklerden türetilen başkalarına ait yeni isimlere/markalara engel olabilme olanağı daha baştan itibaren ortadan kalkmakta veya zayıflamaktadır.Ayırt edici gücü zayıf işaretler kimi durumda tescil edilebilirlik eşiğini geçebilse de, bunlar için sağlanacak koruma kapsamı ayırt edici gücü yüksek işaretlere sağlanan koruma kadar yüksek olamaz. Her ikisi de tescilli markalar olsa da, ayırt edici gücü zayıf bir markanın yararlanacağı koruma düzeyi, hiçbir şekilde ayırt edici gücü yüksek bir markanın yararlanacağı koruma düzeyiyle eşit olmayacaktır.
Öte yandan karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda davacının … ibareli markası ile davalı adına tescilli … ve … ibareleri arasında karıştırma ihtimali bulunmamaktadır.
toplanan deliller kapsamına göre davanın redddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davanın reddine,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama gideri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 16/05/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır