Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/194 E. 2021/239 K. 01.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/194 Esas
KARAR NO : 2021/239

DAVA : Ticari itibar zedelenmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat
DAVA TARİHİ : 14/09/2017
KARAR TARİHİ : 01/06/2021

İstanbul BAM 16.HD’nin 2018/56 esas-2018/831 karar ve 28.3.2018 tarihli ilamı ile mahkememizin yetkili ve görevli olduğuna ilişkin kesin ilam içeriği kapsamına göre; Mahkememizde görülmekte bulunan tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Taraflar arasında 17.01.2017 tarihli Ortaklık Tasfiye Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin Marka Hakları başlıklı 5.2 maddesi uyarınca davalı … AŞ’nin, … Ltd. Şti’nin mülkiyet sahibi olduğu “…, … ve … markalarının 3 yıl süre ile kullanma hakkına sahip olduğunu, sözleşmede markaların kullanımı ile ilgili herhangi bir ücretin davacıdan talep edilmediğini, davalı … Ltd. Şti’nin …, … ve … markalarının kullanımını engellemeye çalıştığını, davalının davacının müşterilerine ihtarname çekerek davacının söz konusu markalarını kullanmasını engellemeye çalıştığını ihtarnameler nedeniyle davacının müşteri kaybettiğini ve kaybetmeye devam ettiğini, bu nedenle maddi zararı olup bilirkişi marifeti ile tespitini, tespit edilen bedel üzerinden harç tamamlanarak zararın tazminini talep ettiklerini, davalının davacı müşterilerine çektiği ihtarnamelerde …, … ve … markalı oyuncakların TPE’ndeki tek maliki olduğunu başta … AŞ olmak üzere … Ltd. Şti. haricindeki hiçbir 3. Kişinin markalara ilişkin üretim dağıtım, pazarlama ve satış hakkına sahip olmadığını ihtarnamenin tebliğinden itibaren markalara ilişkin faaliyetlerini sonlandırmasını aksi halde yasal yollara başvuracaklarını beyan ettiğini, müşterilerin ürünleri davacıya iade etmek istediklerini davacının müşteri kaybettiğini, ticari itibarının zedelendiğini, davalının söz konusu eylemlerinin davacının şeref ve haysiyetine tecavüz niteliği taşıdığını belirterek 25.000 TL manevi fazlaya dair haklan saklı kalarak şimdilik 500 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde; mahkemenin yetkisiz olduğunu, esas bakımından davalı tarafından davacının dayanmış olduğu sözleşmeden haklı nedenle dönüldüğünü, bu kapsamda 3. Kişi firmalara gönderilen ihtarnamelerin davacının kişilik haklarına saldırı olarak nitelendirilmesinin kabulünün mümkün olmadığını, davalı şirket pay sahibi … ile davacı şirket pay sahipleri … ile … arasında 17.01.2017 tarihinde … ile … AŞ, … üzerindeki pay sahipliklerini sonlandırmak üzere sözleşme bağıtlandığını, davacı şirket pay sahiplerinin sözleşme uyarınca edimlerini yerine getirmediklerini, …’in … 25. Noterinin … tarih … y. no’hı ihtarnamesi ile davacı pay sahiplerine edimlerini yerine getirmeleri aksi halde sözleşmeden haklı nedenle dönüleceğini ihtar ettiğini, davalı yetkililerinin sözleşmeye aykırı eylemlerini devam ettirdiğini, … 25. Noterinin … tarih … y. no’lu ihtarnamesi ile sözleşmeden dönüldüğünü, ihtarnamede ayrıca … adına tescilli, tescil aşamasındaki tüm marka, patent vs. fikri hakların tebliğden itibaren üretim, pazarlama ticari herhangi bir unsurun veya tamamen kullanılmaması üretim, pazarlama, vs ticari faaliyetlerin tamamına derhal son verilmesinin aksi halde yasal yollara başvurulacağı, …, …, … markalarının … kalmaya devam edeceğinin ihtar edildiğini ancak davacı şirket …’in sözleşmenin yürürlükte olduğuna ilişkin beyanlarda bulunduğunu, gizlilik ilkesini hiçe saydığını, sözleşmeyi 3. Kişilerle paylaştığı ihtarlara ve uyarılara rağmen davacının davalının marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemlerine devam ettiğini, 3. kişi firmalara gönderilen ihtarnamelerde davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde ifadeler bulunmadığını, davacının manevi tazminat talebine dayanak olarak İleri sürdüğü kişilik haklarına hiçbir şekilde saldırı gerçekleşmediğini, davacının dayanağını açıklamadığı maddi tazminat talebi şartlarının da gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; 17/01/2017 tarihinde ortaklık tasfiye sözleşmesinin akdedildiğini , davalının sözleşme hükümlerine aykırı hakaret ederek ilgili markaların kullanımını engellemeye çalıştığını, bu durumun davacının ticari itibarının zedelediğini, bu nedenle 25.000- TL manevi tazminatın ve şimdilik 500 TL maddi tazminata hükmedilmesine karar verilmesine ilişkin olarak açılmıştır.
Türk patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
… ( …), …(…) ve … (…) nolu markaların … ŞİRKETİ adına tescilli olduğu, kurum kayıtlarında bir başkasına verilmiş bir lisans kaydının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Dava ilk etapta Asliye Ticaret Mahkemesine açılmış olup, İstanbul BAM 16.HD’nin 2018/56 esas-2018/831 karar ve 28.3.2018 tarihli ilamı ile mahkememizin yetkili ve görevli olduğuna ilişkin kesin ilam içeriği kapsamına göre yargılamaya mahkememizde devam edilmiş, tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler …, …, …, 04/09/2019 tarihli bilirkişi raporlarında; … numaralı toybon ibareli, … numaralı bonitop ibareli ve … numaralı … ibareli markaların dosya durumları incelendiğinde, markaların tescilli olduğu, 10 yılık koruma süresinin devam ettiği, herhangi bir lisans ve devir sözleşmesi girişi olmadığı ve davaya konu …, … ve … ibareli markaların tanınmış olmadığı, Davacı şirketin 2017 yıllarına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, Davacı şirketin manevi tazminat talebine ilişkin ortaklık tasfiye sözleşmesine konu …, … ve … markalarına ilişkin 2015-2016-2017 yıllarında ilgili ürünlerin satış tutarları ile davacı Şirketin yıllık satış tutarı karşılaştırılmak suretiyle ciro içindeki payı incelenmiş ve raporda tespit değerlendirme bölümünde gösterildiğini, davacı şirketin mali verileri incelenmiş ve işletmenin gerçekte karlı bir işletme olmadığı , 2015-2016-2017 yıllarında satışlarının artmasına karşılık kar elde etmediği, faaliyet zararının satışlarla orantılı şekilde artmaya devam ettiği görüldüğü, olması gereken şirketlerin satışlarının artması ile başa baş noktasını yakalayarak nihai sonuçta kar elde etmesi olduğunu ancak, Şirketin faaliyetine devamında karlılığın oluşmadığı, zarar kalemlerinin artarak devam ettiğini, davacının talep edebileceği manevi tazminatın hesaplanması mümkün olmamakla birlikte takdirin Mahkemeye ait olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Bilirkişiler …, …, …, 13/03/2020 tarihli bilirkişi raporlarında; TBK m. 114/2 atfı ile TDK m.50, m.51 çerçevesinde taraflar arasındaki 17.01.2017 tarihli sözleşmenin davalı … Ltd. Şti tarafından haklı nedenle feshedildiğinin ispata muhtaç olduğunu, davacı … AŞ’nin üç yıllık süreyi kapsayan sözleşmenin süresinden önce feshedilmesi nedeniyle yaklaşık kazanılan kazancın firmanın faaliyet zararının yüksek olduğundan hesaplanamadığını, davacının manevi tazminat talebinin takdirinin mahkeme ait olduğunu bildirmişlerdir.
HMK’nın 282. maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir” düzenlemesi de gözetildiğinde, bilirkişi raporlarının takdiri delil niteliğinde olup, mahkememizce rapor kapsamı sunulan tüm deliller ile birlikte tartışılmıştır. Raporda teknik yönden mali veriler hükme dayanak yapılmış, sözleşme yorumlanması hukuki nitelikte olduğundan mahkememizce değerlendirilmiştir.
Taraflara ticari sicil kayıtları, taraflar arasındaki 17.01.2017 tarihli sözleşme, marka tescil belgesi, vergi beyannamesi, stok kayıtları, … 1.FSHHM’nin … esas-… karar ve 2.10.2020 tarihli ilamlı ve taraflarca hazırlama ilkesine göre taraflarca sunulan beyan ve deliller mahkememizce incelenmiştir.
… 1.FSHHM’nin … esas-… karar ve 2.10.2020 tarihli ilamlının gerekçesinde davacısı … ŞİRKETİ tarafından davalı … aleyhine davacının marka ve tasarım hakkına tecavüz kapsamında tazminat talep edilmiş ve mahkemece taraflar arasında inhisari olmayan lisans sözleşmesinin davacının tek taraflı fesih beyanı ile son bulduğunu, davalının bu feshe rağmen marka ve tasarımları kullanmaya devam etmesinin hukuka ayrılık teşkil ettiğini, davacı markasına ve tasarımına tecavüz oluştuğundan davacı … LİMİTED ŞİRKETİ lehine maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verildiği ancak ilamın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
17/01/2017 tarihli “Sözleşme” başlıklı belge, “ortaklık tasfiye sözleşmesi” konulu olup
Sözleşmenin tarafları …, …ve … arasında imzalanmıştır. … “Alıcı”, … ve … (satıcılar) olarak adlandırılmıştır.
Dosyamıza celp edilen ticari sicil kayıtları incelendiğinde; Tasfiye halinde … ‘nin yönetim kurulu üyeleri …, …, … olup şirketi temsile … ,…,…olduğu,… LİMİTED ŞİRKETİ nin ise ortağının ve yetkilisinin … olduğu anlaşılmıştır.
Alıcı ve satıcılar, … şirketlerindeki pay sahipliklerini hisse devri yoluyla sonlandırmak ve bu şirketlerin hak, alacak ve borçları üzerinde tasfiyeyi sağlamak için sözleşmede belirlenen şartlarda anlaşmışlardır.
Sözleşmenin 5. Maddesinde “ marka hakları” düzenlenmiştir. Buna göre “alıcı ve satıcılar, … adına tescil edilen veya tescil aşamasındaki markaları …, … ve … hariç tüm marka ve hakların satıcılar, … veya gösterecekleri bir şirkete devredileceğini, bu devir nedeni ile … tarafından devir bedeli talep edilmeyeceği ancak devrin ve noter işlemleri tamamlanmak kaydıyla yapılacağını, noter giderlerinin satıcılara ait olduğunu kabul ve beyan eder. Madde 2.3’de belirtilen taksitler tamamlanmadığı takdirde … ve … markaları satıcılarda kalacaktır hükmünün yer aldığı,keza madde 5.2 uyarınca “alıcı ve satıcılar, … uhdesinde kalacak …, … ve … markalarının mülkiyetinin alıcıya ait olduğunu, bu sözleşmenin imzasından itibaren 3 yıl süre ile satıcılar veya … tarafından kullanılabileceğini bu lisansın münhasır olmaksızın satıcılar veya …’a tanındığını, alıcının bu markaları kullanma hakkını hakkını kabul ve beyan eder. Düzenlemesine yer verildiği görülmektedir.
Yine borçlar başlıklı 2. 2.3 düzenlemelerinde ; alıcı ve satıcıların … ya ait borçların toplamının 500.000 TL yi aşmadığını, bu borçların alıcı olan kısım 250.000 TL nin 1.9.2017 tarihinden başlamak üzere 36 ay vade ile eşit taksitlerle satıcılara ödeneceğini kabul ve beyan eder düzenlemesinin yer aldığı, öte yandan sözleşmenin diğer maddeleri de bir bütün olup mali yükümlülük ve yapılması gereken iş ve işlemler yönünden esas olanın hisse devri kapsamında karşılıklı hak ve borçlar ile ibralar kapsamında oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Dava dışı …, … 25. Noterinin … tarih … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile dava dışı … ve …’a 17.012017 tarihli sözleşme madde .2.1 ve 2.2 gereği tarafların …’nın azami 250.000 TL olmak üzere borçlarının yarısından sorumlu olduklarını, m.2.3’e göre, ilgili borçların ilgili tarihte keşideciye rücu etmek üzere muhataplar tarafından karşılanacağını, … borçlarından 26.041,80 TL’nin ihtar eden tarafından ödendiğini ihtarın tebliğinden 1 hafta içinde bu tutarın ödenmesini, muhataplar ve ihbar olunan … AŞ’ne domain isimlerinin ihtar eden adına alındığı, hiçbir haklarının devredilmediğini, “…” ve “…” domain olan adlarının tebliğden 1 hafta içerisinde iade edilmesini aksi halde yasal işlem başlatılacağını, sözleşmenin haklı nedene dayanarak feshinin gündeme geleceğini ihtar etmiştir.
Dava dışı …, … 25. Noterinin … tarihli ihtarnamesi ile dava dışı …ve …’a 17.01.2017 tarihli sözleşme m2.3, 2.1, ve 22’de sayılan borçların yansından muhataplar sorumlu olduğu halde borç ödemelerine 01.09. 2017 tarihinde 36 ay eşit taksitlerle başlanacağı, bu tarihe kadar borçlardan …’e rücu etmek üzere muhataplar tarafından karşılanacağı … harçlarının ihtar eden tarafından ödenmek zorunda kalındığı 26.041,80 TL’nin tebliğden 1 hafta İçerisinde ödenmesi, aksi halde yasal işlemlerin başlatılacağının ihtar edildiğini ihtarnamede yer alan borçların yerine getirilmediği bu halin sözleşmenin devamını objektif şekilde çekilmez hale getirdiğini TBK m. 125 ve ilgili mevzuat gereği sözleşmeden dönüldüğü ve sözleşmenin tasfiyesine geçildiğini İhtar etmiştir.
… Şti, … 25. Noterinin …tarih … y. no’lu ihtarnamesi ile … AŞ’ne ve ihbar olunanlar … ve …’a haklı nedenle dönme tarihinden sonra …ar AŞ’nin sözleşme yürürlükteymiş gibi 3. Kişilere sözleşmenin yürürlükte olduğu beyanında bulunduğunu, marka kullanım haklarına sahipmiş gibi hareket ettiğini, sözleşmeyi ifşa ettiğini, …, …, … markalarının ve … sayılı tasarımın üretim, depolama, pazarlama, satış ve tanıtımı gibi haksız faaliyetlerine devam ettiğinin tespit edildiğini … AŞ’nin belirtilen marka ve tasarım Üretimi, dağıtımı, pazarlama, satış vs. faaliyetlerini yapmaktan men edildiğini ihtar etmiştir.
Türk Patent ve marka kurumunun 05.12.2018 tarihli yazısına göre …no’lu “…”, …no’lu “…”, … no’lu “…” markalarının davalı … Şti adına kayıtlı olduğu, markalar üzerinde devir – lisans kaydı bulunmadığı bildirilmiştir.
Dosyaya … tarafından 12,04.2017, 11.05.2017, 06.02.2017, 07.03.2017, 05.05.2017,06.04.2017 tarihlerinde kredi ödemelerini gösteren banka dekontları sunulmuştur.
Tasfiye halinde …Tic. AŞ’nin münferit imza yetkileri Aşkın Alsancak , …‘dır. … Ltd. Şti’nin münferit imza yetkilisi 2020 yılına kadar …’e aittir.
3. Kişi … AŞ, Mahkemeye hitaben yazısında, 07.07. 2017 – 26.09.2018 tarihleri arasında … AŞ tarafından … ve … markalı ürünlerle İlgili alım yapılmadığı, tamamı … AŞ’den olmak üzere 6785 adet ürün alındığı, 4677 adedinin satış yapılmadan …’a iade edildiği iade edilen ürünlerin bedelinin 23.151 TL olduğu beyan edilmiştir.
… Ltd. Şti. … 25. Noterinin …tarih … y, no’lu ihtarnamesi İle … AŞ’ne başta .. AŞ olmak üzere …, …, … markalı ürünlerin dağıtım, pazarlama, satış ve tanıtımının yapıldığının tespit edildiği anılan markalı ürünleri markalı ürünlerinin kullanımından men edildiklerini, tebliğden 2 iş günü içinde markalarla ilgili faaliyetlerini sonlandırmaları ihtar etmiştir.
Mali bilirkişi tarafından Davacı şirketin ticari defter ve belgeleri incelenmiş olup, 2017 yılı ticari defterlerinin yasalara uygun tutulduğu, sahibi lehine delil vasfını taşıdığı, “Davacının 2017 yılında … markasına ait 0, … markasına ait 7.869,81 satış geliri elde ettiği, 2017 yılı cirosunun (net) 9.380.250,97 TL olup dava konusu markaların ciro içerisinde “0” ile binde bir arasında paya sahip olduğu, şirketin kar elde edemediği, faaliyet zararının satışlarla orantılı şekilde artmaya devam ettiği tespit edilmiştir.” her iki bilirkişi raporunda da davacı şirketin kar elde edemediği, bu sebeple yaklaşık kazancın, firmanın faaliyet zararının yüksek olması nedeniyle hesaplanamadığı görüşüne yer verilmiştir. Dolayısıyla davacı fesih kapsamında bu ürünleri satamamaktan kaynaklı bir zarara uğradığını ispat edemediğinden davanın maddi tazminat talebi yönünden reddi gereklidir.
Zira somut uyuşmazlıkta üzerinde durulması gereken hususlardan biri davalının sözleşmeden dönmesi sebebinin yani feshin haklı olup olmadığı, fesih haksız ise fesih nedeniyle davacının maddi yönden bir zarara uğrayıp uğramadığı ve manevi tazminata hak kazanıp kazanmayacağı hususlarıdır.
Mahkememizce fesih ve sunulu delillerin niteliği hukuki bir değerlendirmeye muhtaç olduğundan bilirkişi raporunda ise bu yönde bir açıklık bulunmadığından keza fesih hukuki bir nitelendirme olduğundan tüm delillerin mahkememizce tartışılması gereklidir.
Davacı Şirket pay sahibi … ile davalı şirket pay sahipleri …ile …arasında 17.01.2017 tarihinde, …Limited Şirketi “…” ile …Ticaret A.Ş. “… “ üzerindeki pay sahipliklerini sonlandırmak üzere Sözleşme imzalanmıştır.
Herşeyden önce sözleşme hükümlerinin bir bütün olarak incelenmesi gereklidir. Zira Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken MK 2. maddesinde yer alan düzenlemelere uygun hareket etmek zorundadır.
Ticari alışverişler, sözleşmeler daha çok emniyet ve itimat üzerine kurulmuştur; tacirler arasındaki muamelelerinde beklenen basiret ve dikkat normal kişilerden fazladır. Karşılıklı güven, karşılıklı olarak dürüstlük esaslarına uymayı, kendisinin olduğu kadar karşı tarafın menfaatlerini de gözönünde tutmayı icabettirir. M.K.2 . maddesinin koyduğu “Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada iyiniyet kaidelerine riayetle mükelleftir.” prensibi yalnız dar mânada medenî hukuk sahasına değil, bütün hukuki hayatımıza hâkim olan bir kaidedir.
Sözleşmelerde edim ve karşı edim arasındaki denge ,sözleşmenin kurulması sırasında gözetilir. Edimlerin yerine getirilmesi aşamasına kadar bu dengenin aynı kalması amaçlanır. Sözleşme normal koşullarda yapılmış olmasına rağmen taraflardan yada gelişen olaylardan kaynaklanan olaylar nedeniyle edimler arasındaki denge bozulduğunda yani karşı edim dengesi aşırı ölçüde bozulmuş ise bu durumda o sözleşmedeki amaç ortadan kalktığı yada artık sözleşme ilk şartlarda imzalandığı şekliyle ifa edilemeyecek ise sözleşmelerdeki işlem temelinin çöktüğü durumlarda taraflar da farklı hukuki çarelere başvurmaktadır.
Somut olayda davalı davacının sözleşme üstlendiği edimleri yerine getirmediğini, ileri sürerek sözleşmenin fesih edildiğini bildirmiştir.
Sözleşmede alacak ve borçların(edimlerin) ne şekilde davacı … tarafından yerine getirildiği yönünde gerek bilirkişi raporlarında gerekse davacının delil listesinde bir açıklık yoktur, dolayısıyla davacı kendi üzerine düşen tüm edimleri eksiksiz olarak yerine getirmeden davalının haksız fesih ile markaları kullandırmadığını ileri sürmesi yerinde değildir.
Somut olayda sözleşmeden kaynaklanan bir hukuki uyuşmazlığı çözüme kavuşturmak için ,herşeyden önce o sözleşmenin hukuki niteliğinin ortaya konulması gereklidir. Davalı yan tarafından sözleşme ilişkisi sona erdirildiğinden o sözleşmenin taraflar arasında nasıl bir borç ilişkisi yarattığı da ele alınmalı, sözleşmenin feshinin ne gibi hukuki sonuçlar doğurduğu belirlenmeli bu kapsamda davacının taleplerinin yerinde olup olmadığı da yükümlülükler /edimler kapsamında incelenmelidir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık 17.1.2017 tarihinde akdedilen sözleşmeye aykırılık temeline dayanmaktadır. Bu nedenle sözleşme hükümlerinin iyi okunması, bir bütün olarak incelenmesi ve değerlendirilmesi zorunludur. Öte yandan bilindiği üzere sözleşmede yer alan hükümlerin yorumunda taraflar arasındaki güven teorisi ön planda tutulmalı, hükümleri bir bütün olarak ele alınmalı,sonuçları da hem içerik hem muhteva itibarıyla incelenmeli,sözleşme yorumu yapılırken irade beyanları arkasında saklanabilen iç iradenin yorumundan sakınılmalı, hükümler dürüstlük kuralı ilkesi de gözetilerek bir bütün halinde yorumlanmalıdır. Somut olaydaki sözleşme bir bütün ise de, ihtilafların çözümünde uyuşmazlık konularının sözleşme içindeki düzenleme yeri tayin edilmeli, diğer hükümler ile de bağlantısı göz önünde tutulmalıdır. Bir haktan vazgeçmeyi gerektiren beyanlar mümkün olduğu kadar dar yorumlanmalı, şüphe halinde sözleşmeyi batıl kılacak yorum yerine geçerli getiren yorum tercih edilmeli, sözleşmenin kurulduğu aşamada ortaya konulan güven teorisine dayanan farazi iradelerin ise ön plana çıkarılmasına özen gösterilmesi gereklidir.
Somut uyuşmazlıkta ise; gerek sunulu sözleşme hükümlerinde gerekse davacının dava dilekçesinde de bildirdiği üzere her üç marka yönünden 3 yıllık kullanım için davacının ödemesi gereken bir bedele sözleşmede yer verilmemiştir. Bu durumda markanın belirli bir değerinin olduğu ve bir hak devir edilmiş ise resmi olarak kurum kayıtlarına da işlenmediği somut gerçekliğinden hareket ile sözleşmenin kilit düzenlemesinin markalar yönünden 5 ve 2. Maddeleridir. sözleşmede belirlenen yükümlülüklerin ne şekilde davacı yanca gerçekleştiği, davalının ise hangi eyleminin ihlal yarattığı hususu davacı yanca ispata muhtaçtır. Zira tazminat talebinin kaynağı bu fesih iradesidir. Sözleşmede asıl marka sahibi tarafından markanın 3 yıl için kullanımı karşılığında bir bedel öngörülmediğinden ve basit lisans sicile dahi işlenmediğinden bu durumda ancak markanın kullanımı davacının üzerine düşen sözleşmedeki tüm yükümlülükleri yerine getirmesi halinde mümkündür. Zira sözleşme ile öngörülen mali yükümlülükler ile demirbaş, stok ve alacaklar, personel ve kıdem tazminatları ,kira bedelleri gibi öngürülen tüm mali ve sözleşmesel yükümlülüklerin davacı yanca ne şekilde yerine getirildiği yada davalı yanca ne şekilde yerine getirilmediği yönünde dava dilekçesinde yeterli açıklama bulunmamaktadır. Davacı yanca ileri sürülen hususlar ispat edilememiştir. Zira sözleşmenin Madde 2.3’de belirtilen taksitler tamamlanmadığı takdirde … ve … markaları satıcılarda kalacaktır hükmünün yer aldığı, keza madde 5.2 uyarınca “alıcı ve satıcılar, … uhdesinde kalacak …, … ve … markalarının mülkiyetinin alıcıya ait olduğunu, bu sözleşmenin imzasından itibaren 3 yıl süre ile satıcılar veya … tarafından kullanılabileceğini bu lisansın münhasır olmaksızın satıcılar veya …’a tanındığı.. düzenlemesine yer verildiği görülmektedir. Dolayısıyla … firmasına ait marka haklarının ancak belirli yükümlülüklerin davacı yanca yerine getirilmesi şartına bağlı tutulduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmenin diğer hükümleri ise hisse devri, personol kıdem tazminatları, kira bedelleri, stok alacaklar, demirbaşlar..yönünden düzenlenmiştir.
Öte yandan genel olarak ispat yükü davada dayandığı hususu iddia eden taraftadır. Taraflar arasındaki markadan kaynaklı uyuşmazlık sözleşme hükümlerine dayandırıldığından ve tarafların edimlerini yerine getirmediği iddiası üzerine savunmalar yapıldığından, mahkememizce bilirkişilerin hukuki görüş sunmaktan çekindikleri konularda mahkememizce sözleşme kuralları incelenmiş, sözleşmede yer alan boşluklar emredici ve yedek hukuk kuralları, mahkeme ilamları ve sözleşmenin yorumuna hakim olan ilkeler ve mali kayıtlar ile birlikte incelenmiştir.
Davacı yan taraflar arasında imzalanan 17/01/2017 tarihli sözleşmede ihtarla fesih konusunda bir anlaşma/madde bulunmadığını ileri sürmektedir. Ancak taraflar her zaman imzaladıkları akitden dönme hakkına sahiptirler. Ancak dönme halinde ne gibi kuralların uygulanacağı hususunda sözleşmede hüküm bulunmadığı görülmektedir.
Yüksek yargı içtihatlarında da işaret edildiği üzere; Taraflardan biri fesih iradesi karşı tarafa ulaştıktan sonra, artık karşı taraf sözleşmeye dayalı olarak aynen ifayı talep edemeyecektir. Fesih beyanı karşı tarafa ulaşmakla hayata geçmiş olur ve karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. Dosyaya sunulan deliler kapsamında … tarafından, … 25. Noterliği’nden … tarih, … yevmiye numarasıyla gönderilen ihtarname , … 25. Noterliği’nin … tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi içeriklerine göre davacıya ödenmesi gereken bedel ihtar edilmiş ve domain iadeleri de dahil olmak üzere ihtarnamedeki hususlara riayet edilmediği takdirde savcılık nezdinde de yasal şikayet başlatılacağı bildirilmiştir, dolayısıyla davacıya ihtar tebliğ edilmiş olup, davacıya bir mehil verildiği de anlaşılmaktadır. TBK’nin 123 ve 124. Maddeleri gereğince davalının TBK’nin 125. Maddesinde belirtilen fesih seçimlik hakkını kullandığı ve feshin hukuka aykırı nitelikte bulunmadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan basiretli bir tacir fesih iradesi kendisine ulaştıktan sonra feshin hukuka uygun olup olmadığını tartışmadan kullanıma son vermesi gerekir. Zira verilen lisans münhasir lisans olmayıp basit lisans kapsamındadır.
Toplanan deliller, …tarafından, … 25. Noterliği’nden …tarih, … yevmiye numarasıyla gönderilen ihtarname , … 25. Noterliği’nin … tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi, Sözleşme tarihi itibariyle … adına tescilli olan “…” (…), “…” (…) ve … (…) markalarının kurum kayıtlarında davalı adına tescilli olup, bir başkası adına lisans verilmediğine dair yazı içeriği, mali kayıtlar , … 1.FSHHM’nin … eses-… karar ve 2.10.2020 tarihli ilamı , … 25. Noterliği’nin …tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi gözetildiğinde; feshin muhatabına ulaşması ile hukuki sonuçlarının doğduğu, sunulu delillere göre davacının bu fesih nedeniyle ticari itibarının zedelendiği yada maddi olarak zarara uğradığını ispat hukuku kurallarına göre ispat edilemediğinden ; ispat edilemeyen davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davanın reddine,
2-59,30 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 376,18 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.900 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Reddedilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 500- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulenanlatıldı. 01/06/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır