Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/174 E. 2018/251 K. 05.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/158 Esas
KARAR NO : 2018/185

DAVA : Sözleşmeden kaynaklanan satış bedelinden indirim (Tazminat)
DAVA TARİHİ : 08/08/2017
KARAR TARİHİ : 24/04/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Sözleşmeden kaynaklanan satış bedelinden indirim (Tazminat) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin tasfiye aşamasına geçmesinden sonra ihale usulü ile üzerinde hak sahibi olduğu marka ve domainlerini satışa çıkardığı ve ihalenin davacı üzerinde kaldığı, sözleşmeye konu tüm vip indirim markalarının davacı tarafından satın alındığı, ancak sözleşme görüşmeleri sırasında davalı tarafından açıklanması gereken markanın ihalede müvekkiline daha düşük teklif veren rakip işletme (…) tarafından bir işbirliği sözleşmesi altında kullanıldığına ilişkin esaslı durumun davacı şirketten gizlendiği, davacının yanlış ve aldatıcı şekilde bilgilendirildiği ve müvekkilinin zarara uğratıldığı,sözleşme konusu markaların her türlü takyidat ve kısıtlamadan ari olarak ayıpsız olarak devri borcunu ihlal ettiğini, müvekkilinin TBK’nun 227.maddesinde yer alan seçimlik haklarından ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme hakkını kullanarak bu davayı açmak zorunda kaldığını belirterek satış bedelinden tenzil edilmesi gereken bedelin HMK 150 kapsamında bu aşamada 10.000 TL’sinin işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca davalının tasfiye konusu olan tüm malvarlıkları üzerine devir ve temliki engel ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; sözleşme öncesinde ve sözleşme müzakereleri aşamasında markalara ve alan adlarına ilişkin herhangi bir esaslı unsurun davacı taraftan gizlenmediğinden, görüşmelerin açık ve dürüst bir şekilde yapıldığından ve sözleşmede yer alan bütün marka ve alan adlarının mülkiyetinin Davacı tarafa her türlü takyidattan ari, tam mülkiyetinin geçmiş olması nedeniyle sözleşme bedelinde indirim yapılmasını gerektirecek herhangi bir sebep bulunmadığından davanın esastan reddini, müvekkili ile dava dışı … arasında markaların kullanımına ilişkin bir sözleşme olmadığını, sadece ürün tedarik sözleşmesi imzalandığını, ayrıca davaya konu uyuşmazlık iki tacir arasında akdedilen bir alım satım sözleşmesinden kaynaklandığından davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu beyan ederek davanın görev yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu; davalı şirketin tasfiye aşamasına geçmesinden sonra ihale usulü ile üzerinde hak sahibi olduğu marka ve domainlerini satışa çıkardığı ve ihalenin davacı üzerinde kaldığı, sözleşmeye konu tüm vip indirim markalarının davacı tarafından satın alındığı, ancak sözleşme görüşmeleri sırasında davalı tarafından açıklanması gereken markanın ihalede müvekkiline daha düşük teklif veren rakip işletme (…) tarafından bir işbirliği sözleşmesi altında kullanıldığına ilişkin esaslı durumun davacı şirketten gizlendiği, davacının yanlış ve aldatıcı şekilde bilgilendirildiği ve müvekkilinin zarara uğratıldığı,sözleşme konusu markaların her türlü takyidat ve kısıtlamadan ari olarak ayıpsız olarak devri borcunu ihlal ettiğini, müvekkilinin TBK’nun 227.maddesinde yer alan seçimlik haklarından ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme hakkını kullanarak bu davayı açmak zorunda kaldığını belirterek satış bedelinden tenzil edilmesi gereken bedelin HMK 150 kapsamında bu aşamada 10.000 TL’sinin işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ihtiyati haciz kararı verimesini talep ve dava etmiştir.
Sözleşme görüşmeleri sırasında davacının yanlış ve aldatıcı şekilde bilgilendirildiği iddiası üzerine huzurdaki dava açılmıştır. Dolayısıyla marka hukuku mevzuatından kaynaklı bir uyuşmazlık söz konusu olmayıp, davacı açıkça TBK’nun 227.maddesinde yer alan seçimlik haklarından ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme hakkını kullandığını ve davasını buna göre açtığını beyan etmektedir yani sözleşme tarihi itibariyle satılanın, ayıpsız ve ayıplı değerleri arasındaki oranın, satış bedeline yansıma miktarının belirlenmesini talep etmektedir.Söz konusu iddia edilen uyuşmazlıkta 556 sayılı KHK ve 6769 sayılı SMK hükümlerinin uygulanmasına imkan olmayıp, iki taraf arasındaki sözleşme hükümleri Borçlar Kanununa ve Türk Ticaret Kanuna tabi olması nedeniyle ,her iki tarafın tacir olması sebebi ile görevli Mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu anlaşılmıştır.
Yanlar arasındaki marka ve internet alan adı devir sözleşmesi imzalanmıştır. Ancak uyuşmazlık bizatihi devr edilen marka ve alan adından değil , sözleşme görüşmeleri sırasında gerçek durumun gizlenmesi iddiasıyla satın alınan markanın ayıpsız olarak devri borcunun ihlal edildiği iddiasından kaynaklanmaktadır.
Dolayısıyla uyuşmazlığının özünün bir fikri hak yada marka ihlali yada talebi olmayıp, sözleşmesel ilişki kapsamında gizlenen durum nedeniyle her türlü takyidat ve kısıtlamadan ari olarak ayıpsız olarak devir borcunun ihlal edilmesi ve davacının TBK’nun 227.maddesinde yer alan seçimlik haklarından ayıp oranında satış bedelinde indirim bedelinin belirlenerek tazmini hususlarıdır. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olmakla yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gereklidir.
5846 sayılı Yasa’nın 76. maddesinde bu kanunun düzenlediği hukuki ilişkilerden kaynaklı uyuşmazlıklara ihtisas mahkemesi niteliğindeki fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerince bakılacağı belirtilmiştir. Yakın zamanda Yargıtay 11.HD’nin vermiş olduğu emsal bir çok kararda bu husus belirtilmekte, ihtisas mahkemesince esasa girilerek verilen birçok kararın görev nedeniyle bozularak iade edildiği bilinmektedir.
İşbu davada FSEK’ten yada 6769 sayılı sınai mülkiyet yasasından, marka mevzuatından doğan bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından fikrî sınai haklar hukuk mahkemesinin görevli olduğundan söz edilemeyecektir. Bu durumda, davaya bakmakla görevli mahkemenin Ticaret Mahkemeleri olduğu gözetilerek, yanlar arasındaki ilişkinin tamamen borçlar kanunu hükümlerine göre çözümlenecek olduğundan mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre
Görev husususun res’en mahkemece dikkate alınacak olması hususu gözetilerek MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE, dava dilekçesinin USULDEN REDDİNE,
HMK 20. madde uyarınca Dosyanın süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleşme tarihinden, kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize müracaat edilmesi halinde dosyanın yetkili ve görevli istanbul NÖBETÇİ -asliye TİCARET Mahkemesine gönderilmesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı. 24/04/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır