Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/110 E. 2022/13 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/110 Esas
KARAR NO : 2022/13

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/03/2018
KARAR TARİHİ : 18/01/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde; asıl davada, davacı ile davalı arasında 20/04/2015 tarihli çevirmenlik sözleşmesinin imzalandığını, davacının 24/08/2015 tarihinde çeviriyi yayın evine teslim ettiğini ancak yayın evinin başka bir çevirmen ile anlaşarak kitabı yayınladığını, sözleşmenin 7.2 maddesine göre telif ödemekle yükümlü olduğunu bu kapsamda davalının FSEK 68.madde kapsamında şimdilik 1000.TL maddi, 5000.TL manevi tazminatın en yüksek banka reeskont faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin olarak açıldığı, birleşen davada; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, … 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında bilirkişi incelemesi sonucunda FSEK 68.maddesi uyarınca 8.850,00 TL alacaklı olduklarının tespit edildiğini, bu hususta öncelikle arabuluculuk yoluna gidilmesine rağmen netice alınamadığını, FSEK hükümleri uyarınca 8.850,00 TL’lik bir alacak davası açmak zorunda kaldıklarını, ilk davanın … 1. FSHHM’nin …esas sayılı dosyası üzerinden görüldüğünü belirterek, dosyanın … 1. FSHHM’nin .. esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini ve bilirkişi raporu doğrultusunda FSEK 68.maddesi uyarınca belirlenen 8.850,00 TL alacaklarının 10/11/2017 tarihinden itibaren en yüksek banka reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 29.5.2019 tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminat istemini belirsiz alacak hükümlerine göre açtıklarını ve toplamda 11.850 TL nin FSEK 68 madde kapsamında davalıdan alınarak ihtar keşide tarihinden itibaren en yüksek banka reeskont faiz onarı ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın iddia ettiğinin aksine müvekkilinin sözleşmeye aykırı davranmadığını, bilakis davacı tarafın sözleşmeye aykırı davrandığını, Davacı tarafın iddiasının aksine müvekkiline teslim edildiği iddia edilen “çevirinin“ sözleşmeye uygun olmadığı, sözleşmenin 6.2 maddesinde, müvekkilinin tek taraflı olarak yayına karar vermesi halinde müvekkilinin bazı sorumlulukları doğacağını, Kaldı ki aynı madde de çevirinin 18 ay içinde piyasaya sunulmaması halinde davacı tarafça bir bildirimde bulunulması ve 4 ay içinde piyasaya sunulmasına ilişkin olumlu bir yanıt gelmemesi halinde davacı tarafın çeviriye ilişkin mali haklarda serbestçe tasarruf edebileceği açıkça belirtildiği, Davacı tarafça keşide edilen ihtarnamede de açıkça görüleceği üzere davacı taraf sözleşmedeki hükümlere aykırı davrandığını ve sözleşmeyi haksız bir şekilde direk fesh ettiğini, Bir eser için farklı iki çevirmen ile anlaşma yapılamayacağına dair yasal bir engelde bulunmadığını, Davacı tarafın müvekkiline teslim ettiği çeviride bir çok hatalar bulunduğunu, bu durum çeviri ile yayınlanmış eser arasında yapılacak karşılaştırmada ortaya çıkacağını, davacı tarafın 3 kat fazla olacak şekilde tazminat talebi yerinde olmadığını, manevi tazminat talebinin yerinde olmayıp fahiş olduğunu savunarak asıl ve birleşen davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık :Asıl davada, davacı ile davalı arasında 20/04/2015 tarihli çevirmenlik sözleşmesinin imzalandığını, davacının 24/08/2015 tarihinde çeviriyi yayın evine teslim ettiğini ancak yayın evinin başka bir çevirmen ile anlaşarak kitabı yayınladığını, sözleşmenin 7.2 maddesine göre telif ödemekle yükümlü olduğunu bu kapsamda davalının FSEK 68.madde kapsamında şimdilik 1000TL maddi, 5000TL manevi tazminatın en yüksek banka reeskont faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin olarak açıldığı, birleşen davada, fsek 68.madde uyarınca belirlenen 8850 TL alacağın 10/11/2017 tarihinden itibaren en yüksek banka reeskont faizi işletilmesi istemine ilişkindir.( Davacı vekili 29.5.2019 tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminat istemini belirsiz alacak hükümlerine göre açtıklarını ve toplamda 11.850 TL nin FSEK 68 madde kapsamında davalıdan alınarak ihtar keşide tarihinden itibaren en yüksek banka reeskont faiz onarı ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.)
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
İlk bilirkişi heyeti …, …, … 25/12/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda; Davacı çevirmene ait çevirinin, davalı yayınevi tarafından, ticari veya kar amaçlı çoğaltılmadığı, satışa arz edilmediği, sözleşme olmaksızın izinsiz kullanılmadığı bu nedenle FSEK md.68 anlamında tazminat doğmayacağı, Çevirinin sözleşmeye uygun olduğu varsayımında; davacı çevirmenin ifaya olan menfaatlerinin karşılanmaması nedeni ile ihtar etmiş olduğu cayma tarihine kadar olan, haksız eylem tarihindeki ilk baskıya ilişkin telif tutarı kadar tazminat hakkı olduğu, Mahkemenin, tazminata karar vermesi halinde eylemin haksız fiil olması nedeniyle istenebilecek faizin yasal faiz olduğu, Dosyada davalı tarafından ayıba ilişkin sunulan bir rapor , ya da teknik bilirkişi raporu bulunmaksızın, çevirinin hatalı, eksik ve sözleşmeye uygun olmadığı varsayımında, yayıncı açısından tazminatsız fesih hakkı doğuracağı, Manevi Tazminat talebinin takdirinin ise Mahkemeye ait olduğu görüş ve kanaatine varıldığını bildirmişlerdir.
Aynı heyetin 30/04/2019 tarihli ek bilirkişi raporlarında; Dosyaya Sunulan teknik bilirkişi raporuna istinaden; Mahkeme çeviriyi yeterli görmekte ise 2950 TL. tazminat alacağı doğacağı, Mahkemenin 68 tazminatına karar vermesi halinde bu bedelin 8850 TL. olacağını bildirdikleri anlaşılmıştır.
İkinci Bilirkişi heyeti …, …, …11/01/2021 tarihli bilirkişi raporlarında; Davacının 10.11.2017 tarihinde noter kanalıyla cayma hakkını kullandığı, Davalının bu süreçte davaya konu “…” adlı eserin başka bir çevirisini yayınladığı ve bu yayın sonrası davacının çevirisini yayınlaması hayatın olağan akışına uymayacağından mehil tayinine gerek olmadığı, davalının sözleşmenin kendisine tanıdığı çevirinin ayıplı olması nedeniyle haklı nedenle feshi kullanmaması, çevirinin ayıplı olduğuna dair yapıları bildirime yönelik hiç bir delil sunmaması ve davacının da bu iddiayı reddetmesi nedeniyle davalının mali hakları kullanmamakta kusurlu olduğu ve davacının tazminat talebinde bulunabileceği, ancak FSEK mad. 68 mali haklara tecavüz bağlamında davalının bir fiili olmadığı ve maddede belirtilen en çok üç kat fazlası talebinin uygulanmasına yer olmadığı , Davacı ve davalı tarafların tercümelerinin karşılaştırılmalarında farklılıklar görüldüğü, ancak farklılıklar tercümanların üslubuna bağlı olduğundan, aynı eserin farklı tercümanlarca yapılmış olan tercümelerinde değişiklik olmasında, orijinal eserin anlam ve anlatımı bozulmadığı takdirde, herhangi bir sakınca olmadığı, kaldı ki basım öncesinde her eserin mutlaka redakte edilmesi gerektiği de dikkate alındığında, Davalının tercümesi uygun olarak kabul edileceği gibi, Davacının tercümesinin ilk tercümeye göre daha üstün ve doğru olduğu da söylenemeyeceği, sonuç olarak her iki tercümenin karşılaştırılmasında Davacının tercümesinde “ayıplı” olarak nitelendirilecek hiçbir unsur bulunmadığı gibi, Davalının tercümesinin de Davacının tercümesinden daha doğru veya daha tüstün olmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
…, …, … 1.9.2021 tarihli ek bilirkişi raporlarında; kök rapordaki tespitleri muhafaza ettiklerini bildirmişlerdir.
MAHKEMEMİZİN KABULÜ:
SOMUT OLAYA UYGULANACAK YASAL DÜZENLEMELERİN İNCELENMESİ;
Bilindiği gibi 5846 sayılı FSEK’nun 1/B maddesinin ‘a’ bendinde eser, “sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini” ifade eder. Buna göre bir fikri ürünün eser sayılabilmesi için iki koşulu birlikte gerçekleştirmesi gereklidir. İlk olarak fikri ürünün sahibinin hususiyetini taşıması, bir başka deyişle kendinden önce ortaya konmuş benzerlerine göre özgün bir niteliğe sahip olması gerekir. İkinci olarak bu fikri ürünün FSEK’nun ikinci ve devamı maddelerinde belirlenen eser kategorilerinden birine dahil edilebilmesi aranmalıdır.
Yasada fikir ve sanat eserlerinin çeşitleri ikinci maddede düzenlenen ilim ve edebiyat eserleri, üçüncü maddede yer verilen musiki eserleri, dördüncü maddede tanımlanan güzel sanat eserleri, beşinci maddede düzenleme bulan sinema eserleri ve son olarak altıncı maddedeki işleme ve derlemeler olarak sayma yöntemiyle belirlenmiş bulunmaktadır. FSEK md. 6/1 hükmü “tercümeleri” işleme ve derlemeler arasında sayılmıştır. Görüldüğü üzere bir ilim ve edebiyat eserini yazıldığı dilden bir başka dile çevrilmesi suretiyle elde edilen tercümeler de asıl esere bağımlı ve fakat ondan ayrı çevirenin hususiyetini taşıyan yeni bir eserdir. Asıl eser gibi ayrı ve müstakil olarak bu işlemenin de FSEK hükümlerine göre korunması gerekir. (Y. 11. HD. T.5.5.2009, E. 2008/609; K. 2009/570; Karar metni için bkz. YAVUZ/ ALICA/ MERDİVAN; Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu, Cilt I, Sh. 289-290).
Yasa eser sahibini bir eseri meydana getiren kişi olarak belirlemiştir. (FSEK md. 8/1) Yasanın 9. maddesinde eser sahiplerinin birden fazla oluşu hallerine yer verilmiştir. Yine eser sahipliği yönünden belirlenen karineler yasanın 11 ve 12. maddelerinde yer almaktadır. Buna göre FSEK 11 uyarınca yayınlanmış eser nüshalarında veya güzel sanat eserlerinin aslında eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse aksi kanıtlanıncaya kadar bu eserin sahibi sayılır. Yayımlanmış olan bir eserin sahibi, eser nüshalarında veya aslında mutat olduğu şekilde belirtilmemiş ise bu takdirde eseri yayımlayan, o da belli değilse çoğaltan eser sahibine ait hak ve yetkileri kendi adına kullanabilir.
Diğer taraftan memur, hizmetli ve işçilerin işlerini görürken meydana getirdikleri eserler üzerindeki mali hakları, kullanma yetkisi aralarındaki sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça, bunları çalıştıran veya tayin edenlerce kullanılır. Tüzel kişilerin organları hakkında da bu kural uygulanır. (FSEK 18/1).
Eser sahibinin kullanabileceği mali haklar, FSEK 21 ve devamında düzenlenmiştir. Buna göre, mali haklar, FSEK’nun, 21. maddesindeki işleme hakkı, 22. maddesinde düzenlemesini bulan eserin aslı veya kopyalarının herhangi bir şekil veya yöntemle tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli çoğaltma hakkı; 23. maddede belirlenen eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını kiralama, ödünç verme, satışa çıkarma veya diğer yollarla yayma hakkı; 24. maddede doğrudan veya dolaylı olarak bir eserden ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynatmak, göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı; 25. maddedeki işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı olarak belirlenmiş bulunmaktadır.
FSEK’nun 48.maddesi uyarınca mali haklar süre, yer ve içerik itibariyle sınırlı veya sınırsız; karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredilebilir. Mali hakların sadece kullanma yetkisi de bir başkasına bırakılabilir.
Diğer taraftan, mali bir hakkı yahut kullanma ruhsatını devre yetkili olmıyan kimseden kazanan kimse, iyiniyet sahibi olsa bile korunmaz. Ancak, yetkili olmaksızın mali bir hakkı başkasına devreden veya kullanma ruhsatını veren kimse; salahiyeti bulunmadığına diğer tarafın vakıf olduğunu veya vakıf olması lazımgeldiğini ispat etmedikçe tasarrufun hükümsüz kalmasından doğan zararı tazminle yükümlüdür. Kusur halinde mahkeme; hakkaniyet gerektiriyorsa daha geniş bir tazminata hükmedebilir (FSEK m. 54).
Manevi haklar ise Yasa’nın 14-17.maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, eser sahibi, eserinin umuma arz ve yayımlanma zamanı ve tarzını belirleme (FSEK md.14); adın belirtilmesi (FSEK md 15); eserde değişiklik yapılmasını men (FSEK md. 16) ve bir kısım eserler yönünden geçerli bulunan zilyed ve malike karşı ileri sürülebilecek eserin aslına ulaşma haklarına sahiptir. Manevi haklar mali hakların aksine, bir başkasına devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Ancak bu hakların kullanılması yetkisi bir başkasına bırakılabilir.
Eser üzerindeki mali ve manevi hakları ihlal edilen kişi, FSEK’nun 66. maddesi uyarınca, tecavüz edene karşı tecavüzün ref’ini (ortadan kaldırılmasını), 69. madde uyarınca muhtemel devam eden tecavüzlerin men’ini (önlenmesini), mali hakların ihlali halinde ayrıca 68. madde uyarınca, sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın en çok üç kat fazlasını isteyebilir. Şüphesiz bir mali hakkı eser sahibinden veya haleflerinden devralan kişi veya kişilerin de bu taleplerde bulunmaları mümkündür.
Tercüme, ilim ve edebiyat eserinin olduğu gibi yani içerik ve şekil bakımından hususiyetini muhafaza ederek diğer bir dile, bu dilin ruh ve kanunlarına uygun bir şekilde çevilmesidir. Tercümede amaçlanan kullanılan kelimelerin karşılığını aynen çevirmek olmayıp yazarın kastettiği anlamın ifade edilmesidir. Ancak, çevirmen tercüme amacına uygunluk sınırının dışına çıkarak esere kendiliğinden eklemeler yapamayacağı gibi tercüme görüntüsü altında yazarın fikirlerini de değiştiremez.
Somut uyuşmazlıkta ; Davacı çevirmen ve Davalı yayıncı arasında imzalanmış 20.04.2015 tarihli Telif Hakkı Devir Sözleşmesi uyarınca Davalı, “Michel Strogof” adlı eserin Türkçe yayın hakkına sahip olmakta, Davacı ise bu eserin çevirisine ilişkin mali FSEK kaynaklı mali hakları 7 yıllığına davalıya devretmektedir. Devredilen mali haklar sözleşmenin 5.1 maddesinde işleme,çoğaltma, yayma, temsil, dijital iletim de dahil olmak üzere işaret ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma yayın, umuma iletim ile üçüncü kişilerin seçtikleri yer ve zamanda çevreye erişim sağlamak suretiyle umuma iletim hakkı olarak sayılmış ve FSEK mad. 52 deki şekil şartlarının yerine getirildiği görülmüştür. Sözleşmede, çevirinin yalnızca davacı tarafından yapılacağına dair münhasır bir sözleşme şartı olmadığı görülmüştür. Davalı itirazlarında davacı tarafın sözleşmeye aykırı olacak şekilde sözleşmeyi haksız bir şekilde feshetmesini “cayma “ olarak tarif edilmesinin doğru olmadığını, davacı tarafın sözleşmeyi haksız bir şekilde feshetttiğini iddia etmektedir. Cayma hakkı başlıklı FSEK Madde 58 mali bir hak veya ruhsat iktisap eden kimse, kararlaştınrları süre içinde ve eğer bir süre tayin edilmemişse icabı hale göre münasip bir zaman içinde hak ve salahiyetlerden gereği gibi faydalanmaz ve bu yüzden eser sahibinin menfaatleri esaslı surette ihlal edilirse eser sahibi sözleşmeden cayabilir, demektedir. Cayma hakkının kullanılması halinde mehil verilmesi gerekmekte ancak hakkın kullanılması, iktisap eden kimse için imkansız olur veya tarafından reddedilir yahut bir mehil verilmesi halinde eser sahibinin menfaatleri esaslı surette tehlikeye düşmekte ise mehil tayinine lüzum olmamaktadır.
Davalının çeviri eserine tayin edilen süre (Sözleşme mad. 6.2 ) içinde hak ve salahiyetlerden yararlanmaması halinde davacının sözleşmeden cayma imkanı doğar. Bu caymanın davacı tarafından 10.11.2017 (çeviri teslim tarihi Davacı tarafından 24.08.2015 olarak bildirilmiştir) tarihinde noter vasıtasıyla yapıldığı görülmüştür. Ancak sözleşmedeki 4 aylık mehil süresinin beklenmemesi nedeniyle Davalı bunun bir cayma değil haksız fesih olduğunu belirtmektedir. Davalının bu süreçte davaya konu “Michel Strogof” adlı eseri başka bir çevirisini yayınladığı ve bu yayın sonrası ikinci bir çeviri yayınlama ihtimali hayatın olağan akışına uygun olmayacaktır. Bu nedenle davacının çevirisine yönelik mali hakları kullanma ihtimali olmayacağından, FSEK mad. 58 uyarınca cayma hakkının kullanılmasında mehil tayinine lüzum olmayacaktır. Öte yandan FSEK mad. 58 uyarınca tazminat talebi için ise, davalı yani iktisap edenin mali hakkı kullanmamakta kusuru olmalı veya davacı eser sahibinin kusurunun daha ağır olmaması gerekir. Davalı sözleşmeye konu mali hakları kullanmamakta kusuru olmadığını, çevirinin ayıplı olduğunu ve davacıya bu durumun şifahen bir çok defa bildirildiği ancak davacının çeviriyi yeniden sözleşmeye uygun olarak çevirmediğini iddia etmektedir. Sözleşmenin 4.2 ve 8.3 maddesi Davalıya çevirinin sözleşmeye uygun olmadığı kanaatinde olması halinde çevirinin teslim tarihinden itibaren 6 ay içinde davacıya bildirmesi ve haklı nedenle feshetme imkanı vermektedir. Ancak bu fesih imkanın davalı tarafından kullanılmadığı anlaşılmıştır.. Davalının sözleşmeyi feshetmemesi, çevirinin ayıplı olduğuna dair yapılan bildirime yönelik hiç bir delil sunmaması ve davacının da bu iddiayı reddetmesi nedeniyle davalının mali hakları kullanmamakta kusurlu olduğu yönelik bilirkişi heyetinin görüşleri mahkememizce de toplanan delilere uygun bir görüş olarak kabul edilmiştir.
Davacı huzurdaki davada tazminat istemini FSEK 68. madde kapsamında 3 kat olarak talep etmektedir. Ancak yapılan incelemede davalının mali haklara tecavüz oluşturacak herhangi bir fiili gerçekleştirmediği anlaşılmıştır. Zira davacı sonraki çeviriye yönelik iktibas iddiasında bulunmamaktadır. Dolayısıyla bir tecavüz olmadığından hareket ile davacı 3 kat tazminat talep edemez.
Bilirkişilerce Davacının tercümesi, Davalı tarafın tercümesi ve orijinal eser birlikte karşılaştırılarak incelenmiş olup, neticede her iki tercümenin de birbirlerine çok yakın oldukları, yer yer görülen kelime veya üslup farklarının tercümelerin kalitesini olumsuz yönde etkileyecek nitelikte olmadıkları, Davacı tarafın tercümesinin “ayıplı” olarak nitelendirilmesini gerektirecek her hangi bir unsura rastlanılmadığı, bilirkişilerce tercümelerin raporda örnekler ile farklı ve ortak olması gereken hususların denetime uygun şekilde karşılaştırmasının yapıldığı ve Davacı ve davalı tarafların tercürnelerinin karşılaştırılmalarında her birinin müstakil eser olduğu yani farklı olduklarının tespit edildiği, Bu farklılıkların tercümanların üslubuna bağlı olduğundan, aynı eserin farklı tercümanlarça yapılmış olan tercümelerinde değişiklik olmasında, orijinal eserin anlam ve anlatımı bozulmadığı takdirde, herhangi bir sakınca bulunmadığı, öte yandan sektörel yönden de eserin basım öncesinde her eserin mutlaka redakte edilmesi gerektiği de dikkate alındığında, Davalının tercümesinin bilirkişi heyetince uygun olarak kabul edildiği, Davacının tercümesinin ilk tercümeye göre daha üstün ve doğru olduğunun da söylenemeyeceği, Davacının tercümesinde “ayıplı” olarak nitelenemeyeceği, bu yöndeki davalı savunmasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Bilirkişilerin tamamının da isabetle tespit ettiği üzere davacı FSEK 68 göre 3 kat tazminat talep edemez. Zira Davaya konu Çeviri Eser FSEK md. 50 kapsamında düzenlenen “ vücuda getirilecek” iş eser kapsamındadır. Henüz vücuda getirilmemiş eserlerdeki mali hakkın ya da kullanım yetkisinin devrine dair taahhüt sözleşmelerinde eser sahibinin birincil borcu eseri vücuda getirmektir.Eserin meydana gelmesinin ardından sözleşmenin tarafları arasındaki hukuki ilişki için ücret öngörüldüğünden davacının talebi BK hükümlerine göre istisna sözleşmesi kapsamında değerlendirilmelidir. Yine cayma Hakkının kullanılması ile FSEK’de eser sahibi lehine tazminat talebine ilişkin bir düzenleme yoksa da genel hükümlere göre eser sahibinin tazminat talebi, ifaya olan menfaatinin karşılanmamasından doğar ( TBK md. 112)ancak, sözleşmeyle eseri meydana getirmeyi taahhüt eden davacı çevirmenin, teslim etmesi gereken çeviri eser, eksik, sözleşme hükümlerine aykırı, kabul edilir nitelik taşımadığı açıksa hakkaniyet gereği davalıdan kabulün beklenemeyeceği, kabule zorlanamazlık şartları varsa dönmeyi yayıncı açısından haklı kılacaktır. (Y.11.H.D. 06.03.2012 T. E. 2010/ 3887 , K. 2012/3887 )
FSEK md. 68 hükmüne göre “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu kanuna uygun yazılı izni almadan,işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir”şeklindedir. Taraflar arasında akdedilmiş bir sözleşme olduğu gibi, zaten çeviri dolayısıyla esere ait olan maddi haklarda kullanılmamıştır. Bu: durumda, davacının çeviri eseri kullanılmadığından ,başka bir çevirmene ait bağımsız bir eser kullanıldığından FSEK md.68 kapsamında tazminat doğmayacağı için bu talebin reddi gerekmiştir. Ancak davacı çevirmenin BK hükümlerine göre ifaya olan menfaatlerinin karşılanmaması nedeni ile ihtar etmiş olduğu cayma tarihine kadar olan, haksız eylem tarihindeki ilk baskıya ilişkin telif tutarı kadar tazminat hakkı olacağı bilirkişi heyetlerince tespit edilmiş olup, tazminat yönünden 26.4.2019 tarihli rapordaki hesaplama mahkememizce hakkaniyete ve BK hükümlerine uygun bir hesaplama olarak kabul erilmiş olup, buna göre sözleşme geçerli olsaydı | Sözleşmenin 7.1 ve 71.2 maddeleri ,ilk baskı için 2000 adet planlanmış olması, telif %8 alınmak suretiyle kitabın satış tutarı 24.00 TL olarak belirlenmiş ve KDV hariç, stopaj düşüldükten sonra 2950 TL kar elde edileceği belirlenmiştir.Davacının başka bir çevirmen tarafından piyasada olan esere göre FSEK 68 kapsamında tazminat talep etmesi mümkün değildir. zira çevirmen …’ın çevirisi intihal değildir. dolayısıyla Sözleşme 20.04.2015 tarihinde yapılmış, davacı Ekim 2015 tarihinde çeviriyi teslim etmiş, Davalı yayıncı ise başka bir çevirmen ile anlaşmış davacı ise davalıya 10.11.2017 tarihinde ihtar çekmiş olup, BK hükümlerine göre istisna sözleşmesi kapsamında davacının durumunun değerlendirilmesi gerekmiş, somut olayda çeviri eserin niteliği, sözleşme hükümleri, davacının çeviriyi teslimde yada ayıplı olarak teslim ettiği yönünde delil bulunmadığı, davalının ise davacıya bilgilendirmeden başka bir çevirmen ile anlaşmış olması, BK hükümlerine göre somut olayın özelliği, davacının çeviriyi hazırlayarak davalı yayın evine teslim ettiği, taraflar arasında TBK 470 anlamında sözleşme kurulduğu davacının bu çevirinin hazırlanması için emek, mesai ve bilgisini harcadığı bunun karşılığında ücrete hak kazandığı , dolayısıyla kitap piyasaya sürülmüş olsaydı kitabın satış fiatına göre elde edilecek gelir de dikkate alınarak 2950-TL tazminatın ihtar keşide tarihi olan 10.11.2017 tarihinden itibaren en yüksek banka reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, FSEK 68. Madde kapsamında 3 kat istemin ve ıslah ile talep edilen fazla istemin reddine, keza davacının FSEK’e göre, çeviri eserin manevi haklarına sahip olmadığı anlaşıldığından, genel hükümlere göre de sözleşmeye aykırılık kapsamında davacının ne şekilde zarar gördüğü hususu ispat edilmediğinden manevi hakların ihlaline dayalı tazminatın yasal temeli bulunmadığından reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
I- ASIL DAVADA;
1- 2950-TL tazminatın ihtar keşide tarihi olan 10.11.2017 tarihinden itibaren en yüksek banka reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, FSEK 68. Madde kapsamında 3 kat istemin ve ıslah ile talep edilen fazla istemin reddine,
2- Manevi tazminat isteminin reddine,
3-Asıl davada 201,51 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 99,04 TL harcın davalıdan tahsiline,
4- maddi tazminat isteminin kısmen kabülü nedeniyle Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 13/2 maddesine göre 2950 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- maddi tazminat isteminin kısmen reddi nedeniyle Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 13/1-2-3 maddesine göre 2950 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-manevi tazminat isteminin reddi nedeniyle Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5000. TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Asıl davada, davacı vekilinin yargılama giderlerinden olan 35,90 TL başvuru harcı, 102,47 TL peşin harç, 3.720 TL tebligat ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.858,37 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre ¼ ünün davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
9-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
II-BİRLEŞEN DAVADA;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-80,70 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile artan 91,84 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Birleşen davada davacı davasını birleştirme talepli olarak açmış ve 3 kat bedel talep etmiş olduğundan , davacının tüm istemlerinin ıslah ile asıl dava içinde çözümlenip tartışıldığından ve maddi tazminatın kabul ve red edilen kısmı üzerinden asıl davada vekalet ücreti ve yargılama giderinin I nolu bölüm başlığında hesaplanmış olması gözetilerek ayrıca vekalat ücretine ve yargılama gideri hesaplanmasına yer olmadığına,
4-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 28/01/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır