Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/82 E. 2018/382 K. 16.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/82 Esas
KARAR NO : 2018/382

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 21/04/2017
KARAR TARİHİ : 16/10/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacı Vekili dava dilekçesinde özetle; … markası ve logolu yazısının müvekkili şirket adına kayıt ve tescili için davalı şirkete başvurulduğunu, 28/11/2014 tarihli fatura bedelinin ödendiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmede müvekkili şirketin isminin belirtilmesine rağmen yazışmaları yapan şirketin küçük ortağı … adına kayıt ve tescilin yapılarak Türk Patent Enstitüsüne kaydının yapıldığını, müvekkili şirketin bu nedenle zarara uğradığını beyan ederek, şimdilik 20.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 15.5.2018 tarihli oturumda ise fatura bedeli olan 1510.40 TL nin ödenmesini, geri kalan talep için davayı müracaata bıraktığını bildirmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili beyan dilekçesinde; Müvekkili … Patent’in, kurulmuş olduğu 1983 yılından bu yana 60 bini aşan müşterisine sınai mülkiyet alanında danışmanlık hizmetleri sunmakta olduğunu,11.11.2014 tarihinde müvekkili şirket ile … arasında ve “…” markasının tescilinin gerçekleştirilmesine yönelik olarak imzalanan sınaî haklar sözleşmesinin “HAK SAHİBİ/MÜVEKKİL BİLGİLERİ” kısmında açıkça “…”nin isminin yazdığını,sözleşmenin dosyaya sunulan hali ile imza altına alındığını,müvekkilinin sözleşmede hak sahibi görünen kişi için marka müracaatında bulunduğunu,sözleşmenin varlığından haberdar olmasına rağmen davacı tarafın taleplerinin haksız olduğunu, sözleşmeye “hak sahibi” sıfatıyla taraf olan kişi adına müracaatta bulunmasını hukuka aykırı görerek, adına fatura düzenlenen şirket adına başvuru yapılması gerektiği iddisının ve ilgili fatura bedelinin ödendiğinin beyan edilmesiyle marka tescili için hak sağlanacağını düşünülmesinin abesle iştigal olduğunu, sözleşme hükümlerinin gayet açık olup, davacı tarafta oluşan yanlış kanı ve benzeri yanlış değerlendirmelerin önüne geçilmesi için sözleşmede, “hak sahibi/müvekkil” bilgilerine yer verildiğini,bu kısımda tescilin kim adına gerçekleştirileceği yazmakta olup, müvekkilinin bunun hilafına işlem yapmasının mümkün olamayacağını, dava konusu sözleşmede “…”nin adı soyadı, TC Kimlik Numarası, Doğum Yeri, doğum tarihi ve kişisel e-posta adresine kadar bütün ayrıntıların yer aldığını, buna rağmen, “…” adına değil de, salt hakkında fatura tanzim edildiği için davacı şirket adına başvuru yapmasının beklenilmesi ve bunun gerçekleşmemesinden bahisle, zarar tazmini talepli iş bu davanın ikame edilmesinin abesle iştigal niteliğinde bulunduğunu,Aksi bir anlayışla, müvekkilinin sözleşmede yazılı sözleşme ve hak sahibi adına değil de adına fatura kesilen şirket adına başvuru yapmış olsa, bu halde sözleşme ve hak sahibinin tazmin talebiyle karşı karşıya kalacağını, müvekkilinin hizmet vermek üzere anlaştığı kişinin “…” olduğunu, davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava konusu; Davacının maliki olduğu markanın davalının kusuru ile yolsuz ve haksız olarak 3. şahıs olan … adına tescil edilmiş olması nedeni ile maddi yönden zarar gördüğü iddiasıyla 20.000 TL tazminat istemine ilişkindir
Türk Patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
Marka tescil begelesinin incelenmesinde; … markasının … no ile … adına 12,39,41,35. sınıflar için 12.12.2014 tarihinden itibaren tescil edildiği anlaşılmıştır.
Hukukumuzun en temel kurallarından biri sözleşmelerin sadece taraflar için hak ve yükümlülük doğuracağına ilişkin “sözleşmenin şahsiliği” ilkesidir. Buna göre bir sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilere karşı o sözleşmeden doğan yükümlülükler ileri sürülemeyeceği gibi, üçüncü kişilerin de taraf olmadığı bir sözleşmeye dayanarak talepte bulunma imkânı bulunmamaktadır. Dava konusu sözleşmenin tarafının … olduğu sunulan sözeşme kapsamından anlaşılmaktadır. Kaldi ki bu şahıs halen gelen kayıtlar kapsamına göre şirket ortağı olarak görükmektedir.
Öte yandan adına işlem yapılan şahsın şirket ortağı olması nedeniye faturanın şirket adına kesilmesi olağan bir durumdur, muhatap şirket faturayı ödemek istemediği takdirde yasada belirlenen iş gününde faturayı iade etmesi de gerekirdi, bu yönde de davalıya ulaştırılmış bir ihtar vb nin dosyada bulunmadığı hususu sabittir.
Dava dışı … ile davalı arasında imzalanan sınai haklar sözleşmesi dosyada mübrezdir. Sözleşme kapsamına göre davalı ile dava dışı … arasında … markasının tescil işlemlerinin yaptırılması için …’nin sözleşmeyi imzaladığı,davacı şirketin ticari sicil kaydı kapsamına göre dava dışı …’nin şirket ortağı olduğu ve firma adına davalı ile sözleşme imzalamak için özel vekalet sunduğu , ayrıca sözleşmede hak sahibi bölümünde …’nin adının yer aldığı anlaşılmaktadır.
Davacı tacir olup tüm işlemlerinde basiretli tacir gibi haraket etmek zorundadır. Marka sicili ise TPMK nezdinde aleni ve açık olup, 3.kişiler dahi marka başvurusunun kimin adına yapıldığını görebilmekte ve marka tescil edilmeden de yasal ilan süresinde markanın gerçek hak sahibi adına devrini talep edebilmektedir. Davacı yanca bu yönde hiçbir delil sunulmadan ve maddi yönden ne şekilde zarar gördüğü de belirtilmeden dava açıldığı anlaşılmaktadır.Zira dava dilekçesinde salt markanın şirket ortağı olan bir kişinin adına tescil edilmesi ile davacı şirketin ne gibi bir zarara uğradığı yani zarar ile kusur arasındaki illiyet bağında davalının maddi yönden sorumlu olabilmesine esas olacak illiyet bağı ispat edilememiştir.
Hakkında dava açılmayan ve halen resmi kayıtlarda da şirket ortağı görünen … olup, markanın şirket adına devri talep ediliyorsa bu şahsa karşı dava açılması gereklidir.Oysa davacı şirket marka işlemlerine aracılık eden firmayı tazminat sorumlusu olarak göstermiştir. Zarar ile kusur arasındaki illiyet bağı ispat edilmediği gibi, davacı bu yönde de hiçbir delil sunamamıştır. Buna rağmen davacı 1510.40 TL lik bedelin taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmektedir.
Marka tescil işlemlerinin yürütülmesine ilişkin uygulamada şirket ortağı olan … adına tescil işlemi gerçekleştirilmesi için, davacı şirketten ya da davacı şirket yetkilisinden onay alınmasına gerek bulunmadığı gibi , şirketin ortağı olan şahsın kendi adına yaptığı iş ve işlemlerde şirket hesabının kullanması da ticari hayatın olağan akışına uygundur.Uygulamada şirket ortakları şahsi harcamalarını da şirkete fatura ettirebilmektedir. Öte yandan bu masraflar sene sonunda gider kaydedilerek vergi miktarlarından da düşürülmektedir. Dolayısıyla faturanın davalı yanca kime kesildiği ya da kim tarafından ödendiği ancak faturaya itirazda bulunulduğu takdirde hukuki bir kıymet kazanmaktadır. Zira davalı ve dava dışı şirket ortağı arasındaki sözleşme ile hak sahibinin kim olduğu gözetilerek akit kurulmuştur.
HMK 266. madde gereğince mali kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması için ara karar oluşturulmuş ancak davacı yanca kesin sürede ücret yatırılmamıştır. Davacı vekili 5.5.2018 tarihli oturumda fatura bedeli olan 1510.40 TL nin ödenmesini, geri kalan talep için davayı müracaata bıraktığını bildirmiştir.
Huzurdaki dava 18.1.2017 yılında açılmış olup, dava konusu markanın tescili için 11.11.2014 tarihinde sözleşme akdedilmiş, 12.12.2014 marka tescil müracaatı gerçekleşmiş ve 12,39,41,35. sınıflar için 12.12.2014 tarihinden itibaren tescil edildiği 10.04.2015 tarihinde marka 3.kişilerinde incelemesi için ilana açıldığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla faturanın düzenlenip “…” adına sözleşme bedelinin ödemesinden ve “…” markasının “…” adına tescilli olmasına markanın tescil aşamasında da itiraz etmeyen davacının, ticari sicil kaydında halen adına marka tescili yapılan 3.kişi …nin ortak olarak görükmekte olması ve basiretli tacir ilkesi ile MK 2. maddesi bir arada değerlendirildiğinde ispat edilemeyen davanın reddine, müracaate bırakılan kısım için ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM;yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-1.510,40TL’lik talebin reddine,
2-Geri kalan bedel için davacı davasını müracata bıraktığını beyan ettiğinden bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 305,65 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve istemi halinde davacıya iadesine,
4-Reddedilen 1.510,40 TL ‘lik talep yönünden, Avukatlık ücret tarifesi madde 13/2 uyarınca 1.510,40 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Müracata bırakılan 18.489 TL’lik talep yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.16/10/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır