Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/760 E. 2020/57 K. 05.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/760 Esas
KARAR NO : 2020/57

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/11/2017
KARAR TARİHİ : 05/02/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin silah üretimi sektöründe faaliyet gösterdiğini, 1963 yılından itibaren uluslararası satış ve pazarlamasını yaptığını, bu kapsamda TPMK nezdinde … tescil numaralı “…” markasını 13.sınıf mallar için tescil ettirdiğini ve müvekkil markasının tanınmış marka olduğunu, müvekkilinin markasıyla birebir aynı olan “…” markasının davalı tarafından 25. sınıfta yer alan mal ve hizmetler için … tescil numarası ile tescil edildiğini, müvekkilinin marka hakkının ihlal edildiğini, davalı tarafın markasının müvekkilinin markasıyla iltibas oluşturduğunu ve haksız kazanç elde ettiğini iddia ederek davalı adına … no ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğünü, sicilden terkinini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın uzun yıllardır tekstil sektöründe faaliyet gösterdiğini, bu alanda ürettiği ürünleri “…” markası ile piyasaya sunduğunu ve birçok markanın da sahibi olduğunu, “…” markasının sadece silah merakı olan kişiler tarafından ve savunma sanayiinde ilgisi olan kurum veya kişilerce tarafından bilindiğini, taraflara ait markaların emtia sınıflarının birbiriyle ilgisinin bulunmadığını, davacının kazanç kaybına yol açacak nitelikte hiçbir faaliyetinin de bulunmadığını ve ayrıca davanın yetkisiz mahkemede açıldığını iddia ederek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu; davalı adına … nolu ile “…” markasının hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Davalı davaya süresinde cevap vermediğinden ıslah ile de yetki itirazında bulunulamayacağından süresinde yapılmayan yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Türk Patent ve marka kurumundan marka tescil belgeleri celp edilmiştir.
HMK 266. Madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve düzenlenen her iki bilirkişi raporununda alınında uzman olan bilirkişilerce marka hukuku ilkelerine göre düzenlendiği anlaşıldığından birbirini teyit eden rapor içerikleri hükme dayanak yapılmıştır.
Bilirkişiler … ve … 25.1.2018 tarihli raporlarında; davacı ve davalı markasının markasının görünümünün aynı olduğunu, yazı tipi ve boyutunun farklı olmasının veya siyah-beyaz olmasının bu benzerliği ortadan kaldırmayacağını, markaların farklı mal ve hizmetler için tescil edilmiş olduğunu, aralarında ürün benzerliğinin olmadığı, ancak davacının “…” markasının tanınmış marka olduğunu, tanınmış marka olabilmek için ülkede yaşayan herkes tarafından bilinmesine gerek olmayıp sadece ilgili çevre tarafından bilinmesinin yeterli olduğunu, davacıya ait markanın sektörü aşan bir bilinilirliğe sahip olduğunu, davalının bundan dolayı haksız menfaat sağlayabilecek durumda olduğunu, keza davacının markasının itibarını zedeleyebileceğini, davacının markasının tanınmış marka olduğunun kesinleşen … 3.FSHHM’nin … esas-… karar sayılı ilamı ile belirlenmiş de oduğunu, davacı markasının SMK 6/5 madde kapsamında farklı mal ve hizmetlerde korunacağından davalıya ait …tescil nolu … markasının hükümsüzlük şartlarının oluştuğu bildirilmiştir.
Rapora itiraz edilmesi üzerine yeniden inceleme yaptırılmıştır.
Bilirkişiler …, …, …’in 15.8.2019 tarihli raporlarında özetle; davacının daha evvel kendi faaliyet alanında tescil ettirdiği … ibareli marka ile davalının markasının görünümünün aynı olduğunu, yazı tipi ve boyutunun farklı olmasının veya siyah-beyaz olmasının bu benzerliği ortadan kaldırmayacağını, markaların farklı mal ve hizmetler için tescil edilmiş olduğunu, ancak davacının “…” markasının tanınmış marka olduğunu, tanınmış marka olabilmek için ülkede yaşayan herkes tarafından bilinmesine gerek olmayıp sadece ilgili çevre tarafından bilinmesinin yeterli olduğunu, davacıya ait markanın ise silah sektöründeki herkes tarafından bilinme özelliği yanı sıra, sektörü aşan bir bilinilirliğe de sahip olduğunu, davalının bundan dolayı haksız menfaat sağlayabilecek durumda olduğunu, markanın sulandırılmasının söz konusu olduğunu, bu durumun davacının tanınmış markasının markasının itibarını zedeleyebileceğini ve hümsüzlük şartlarının oluştuğunu bildirmişlerdir.
Toplanan deliller, marka tescil belgeleri, taraf iddia ve savunmaları bir arada incelediğinde davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı yan tanınmış marka olduğunu iddia etmiştir. Tanınmışlık ile değrelendirme bilirkişi incelemesi kadar sunulacak delillere göre nihai olarak mahkemece takdir edilecek bir olgudur.
Taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda ve Mülga 556 sayılı KHK’de ve 6769 sayılı yasada da tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus mahkeme içtihatları ve öğreti ile uygulamaya bırakılmıştır. Yargıtay birçok kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” şeklinde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ait olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tesbiti cihetine gidilebileceğini belirtmiştir. Tanınmış marka konusunda uluslararası boyuttaki çalışmalar ise Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (Wipo) bünyesinde yürütülmektedir. Bu kuruluş uzmanlar komitesince benimsenen A/34-13 nolu tavsiye kararında bir markanın tanınmış olup olmadığının tesbitinde, markanın kullanım süresi, yaygınlığı, kapsamı ve coğrafi alan genişliği, ekonomik değeri, reklam, temsil, promosyon, fuarlara katılım ve fuar düzenleme, kataloglar hazırlama gibi tanıtım faaliyetleri, bu çalışmaların kapsamı, süresi ve mali bütçesi, işletmenin büyüklüğü, cirosu, marka hakkının hangi etkinlikte ve verimlilikte korunduğu, tanınmışlığa yönelik mahkeme ve diğer yetkili makamların kararları gibi olguların göz önünde bulundurulması kararlaştırılmıştır. Yargıtay 11.HD nin 19.4.2002 tarih ve 2001/9903 Esas-2002/3699 karar sayılı ilamında bir markanın birden çok ülkede tescilli olmasını tanınmış marka olarak kabul açısından yeterli görmekteyken son uygulamalarda bu hususun markanın tanınmışlığı açısından bir gösterge olabileceği ancak tek başına tanınmış marka olgusu için markanın birçok tescilinin olmasının yeterli olmayacağına işaret edilmiştir. Trips’de ise açıkça tanınmışlığın ilgili sektörde tanınmışlık olarak anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. Yine doktrinde TRİPS’deki düzenlemeye benzer görüş Hanife Dirikkan tarafından ileri sürülmüş ve markanın tanınmışlığından söz edebilmek için bir ülkede yaşayanların tamamı tarafından söz konusu markanın bilinmesinin zorunlu olmadığı, marka sahibinin hedef kitlesinin esas alınması gerektiğine işaret edilmiştir. Markanın tacirler yada o malın alıcıları değil, bu mal ile ilgili olmayanlar tarafından da bilinmesi halinde tanınmış markadan bahsedileceği, tanınmış markanın maruf marka karşısında daha kapsamlı, ekonomik yönden daha önemli bir kavram olarak karşımıza çıkacağı, bir markanın tanınmış olduğunu söyleyebilmek için markanın konulduğu mamülün birden bire düşünülmeden ve bir hatıranın yardımı ile hatırlanmadan, refleks halinde düşünülmesi gerektiği, genellikle tüketicinin zihninde bir fikir uyandıran markanın tanınmışlık derecesine ulaştığı da doktrinde Hamdi Yasaman tarafından ifade edilmiştir. Gürzumar ise, tanınmış markanın en önemli özelliğinin, tescilli bulundukları mal kategorisinden bağımsızlaşarak ve başlı başına birer kalite sembolü olarak, reklam aracı haline gelen ve geniş kitleler karşısında sahip oldukları etkilerini, tamamen farklı mal kategorileri üzerinde de gösterebileceği markalar olarak tanımlamıştır. Arkan ise tanınmış markadan bahsedebilmek için, reklam gücü yüksek, kalite sembolü haline gelmiş bir markanın, sadece o markayı taşıyan mal ya da hizmetlerle ilgili çevre içinde değil bu çevre dışında, o mal ya da hizmetle ilgisi olmayan kişilerce de bilinmesi gerektiğini belirtmiştir.
Bilindiği üzere tanınmış marka korunmasında en önemli konunun tanınmışlığın belirlenmesinde izlenilecek yöntem olduğu, her ne kadar hukuki bağlayıcılığı olmasa da WIPO Kriterlerinin baz alınarak tanınmışlık araştırılması yapılması gerektiği bir markanın koruma istenen ülke dışında yabancı ülkelerde tanınmış olmasının, koruma istenen ülkede de tanınmış olduğuna hükmedilmesi için yeterli olmayacağının açık olduğu, her davada tanınmışlık olgusunun o davanın somut özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiği bilinmektedir. Dolayısıyla her somut olayda tarafların dosyaya sunduğu belgeler, beyanlar ve ihtilafın niteliği,ürünün sunulduğu sektör ve çevre gözetilerek bahsi geçen kriterlerin Mahkemece yada atanan bilirkişice o dosyaya özgü sunulan deliller ile tartışılması gereklidir. Somut olayda da davacı yanca sunulan deliller ile birlikte bilirkişilerin tanınmışlık değerledirmesi mahkememizce de davacı markasının tanınmış marka olduğu yönünde oluşmuştur.
Bilindiği üzere; “Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.” tescil edilmiş ise hükümsüzlüğüne karar verilir.
Davacı markasının tanınmış marka olduğu kabul edilmekle birlikte farklı sınıflar bakımından hükümsüzlük kararı verilebilmesi için davalının dava konusu markaya yönelik olarak tanınmış markadan haksız yarar sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi ve ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurması koşullarından birinin gerçekleşmesi gerektiği göz önünde bulundurulduğunda, bu koşullardan birinin davalı markasının tescilli olduğu 25. sınıfı için gerçekleşip gerçekleşmediği hususu konusunda uzman bilirkişilerden oluşturulacak heyetçe değerlendirilmiş ve davalının bu tescilden dolayı haksız menfaat sağlayabilecek durumda olduğu, keza davacının markasının itibarını zedeleyebileceği bildirilmiş olduğundan hükümsüzlük şartlarının bulunduğu sabit kabul edilmiştir.
Dosyada toplanan tüm deliller,bilirkişi raporları, TPMK belgesi, markalara ait emtia sınıflarını gösterir tescil belgeleri dikkate alındığında; Davalı adına tescilli … nolu “…” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine, karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davalı adına tescilli … nolu “…” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine,
2- Devrin önlenmesi yönünde verilen tedbirin karar kesinleşene kadar devamına,
3-54,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 23,00 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
4-Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 4.910 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 31,40 TL peşin harç, 31,40 TL başvuru harcı, 2.000 TL bilirkişi ücreti ve 200 TL tebligat müzekkere masrafı olmak üzere toplam 2.270 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
dair karar davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi.05/02/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır