Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/731 E. 2019/381 K. 10.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/731 Esas
KARAR NO : 2019/381

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti-Tazminat
DAVA TARİHİ : 30/10/2017
KARAR TARİHİ : 10/10/2019

Mahkememizde görülmekte bulunanMarkanın Hükümsüzlüğü, Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti-Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı adına TPE nezdinde tescilli … tescil numaralı markanın sicilden terkinine , 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca davalının, “…” markasını kullanmasının marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin TESPİTİNE, ÖNLENMESİNE DURDURULMASINA. marka haklarına karşı tecavüz nedeniyle l51/2-b madde uyarınca Sınai mülkiyet hakkına tecavüz eden davalının elde ettiği net kazanç değerlendirme usulüne göre yapılarak fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalması kaydıyla şimdilik 1.000- TL maddi ve 10.000,00 TL manevi zararının yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve ihtiyadi tedbire karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili cevap dilekçesinde; Mahkemenin yetkisiz olması nedeniyle dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesini, Zaman aşımı itirazlarının kabulünü, esas yönünden ise markaların benzer olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava konusu uyuşmazlık; davalının davacıya ait “…” tescilli markasına tecavüz ettiğinin tespitine, eylemlerin durdurulmasına, önlenmesine, davalı markasına tedbir konulmasını, SMK 25.madde kapsamında davalı adına tescilli … tescil nolu markanın hükümsüzlüğüne, şimdilik 1000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline yöneliktir.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Düzenlenen rapor marka hukuku yönünden mahkememizce degerlendirilecek olduğundan rapor hükme dayanak alınmış, davacının tazminat talepleri yönünden ise gerekçeli kararımızda tüm hususlar tartışılmıştır.
Bilirkişi … deliller toplanmadan yerinde yaptığı tespitlere göre hazırladığı 17.1.2018 tarihli raporunda; Davalı işletmenin bir çeşit tatlı olan waffle sunulan ve kafe-restoran şeklinde faaliyet gösteren bir işletme olduğunu; giriş kapışı üstüne denk gelen üzerine yerleştirilmiş büyük boy tabelada,”…” ibarelerinin, “…” ibaresi küçük boyutlarda ve geri planda, “…” ibarelerinin ise büyük boyutlarda kullanıldığını,Davalı işletmedeki bahse konu kullanımlarda ve davalı adına … sayı ile tescilli markada, “…” ve “…” ibareleri küçük boyutlarda ve geri planda kullanıldığı için orta düzeydeki tüketiciler nezdinde marka olarak algılanacak nitelikteki baskın unsurun “…” ya da “…” ibareleri olduğunu, davalı adına … sayı ile tescilli olan markanın aynısı olduğunu, ayrıca işletmede sunulan hizmetlerin de bu markanın tescil kapsamında bulunan “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” kapsamındaki hizmetlerden olduğunu;Diğer taraftan, davacı adına … sayı ile tescilli bulunan markasında, “…” ibaresi ön planda ve baskın markasal unsur olarak kullanılırken “…” ibaresinin daha küçük boyutlarda, ürüne işaret eden tali unsur şeklinde kullanıldığı, markanın tescil kapsamında “Geçici konaklama hizmetleri: Otel, motel, tatil köyü, pansiyon v.b. hizmetleri (geçici barınma), çadır kiralanması hizmetleri, gençlik kamp hizmetleri, yer ayırtma hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri, huzurevleri hizmetleri, Hayvan bakım evleri hizmetlerinin” bulunduğu, “Yiyecek ve iceceksağlanması hizmetlerinin”bulunmadığını,Davalı işyerinde kullanılan ve ayrıca davalı adına … sayı ile tescilli olan marka, davacının … sayılı markası ile benzerlik ve karıştırılma ihtimali yönünden karşılaştırıldığında, davalının tescilli markası ve fiili kullanımlarında yer alan “…” ve “…” ibareleri ile davacı markasında yer alan “…” ibaresi arasında özelikle işitsel yönden güçlü bir benzerlik bulunduğu görülmekle birlikte markaların yazı karakteri, ibarelerin marka örneğinde konumlandırmış şekilleri, renk ve tasarımları ile genel görünümleri itibariyle benzer olmadığı, davalı kullanımlarında yer alan özgün nitelikteki waffle figürünün davacı markasında bulunmadığını bildirdiği anlaşılmıştır.
Bilirkişiler 26.2.2019 tarihli raporlarında; davacı tarafın … markasını her ne kadar 43. SINIFTA “Geçici konaklama hizmetleri” için tescil ettirmişse de, dosyaya sunulan haber, bilgi ve yayınlardan söz konusu … İbaresini 1983 ten beri kullandığı, …’ı Türkiye’ye getiren olduğu, Françhise sözleşmeleri ve açtığı şubeleri ile … ( “Yiyecek ve İçecek hizmetleri” ) tüketiciye kafe restoranlarıyla tanıttığı, kısaca … markasını ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişi olduğu, … üzerindeki öncelik hakkının davacıya ait olduğunu, Davacının 14/08/2006 tarihinden itibaren … no ile tescilli … markasını her ne kadar 43. SINIFTA “Geçici konaklama hizmetleri” nde tescil ettirmişse de, davacının 43. Sınıfta “yeme içme hizmetlerinde” tescilli markasının olmadığı dava açıldığı tarih itibariyle bu hizmetler için tanınmış marka olduğunu gösterir herhangi bir kayıt olmadığı, bir markanın Türkiye dışında başkaca coğrafi alanda tescil edilip kullanıldığına, markanın tanıtımı için yapılan faaliyetlere dair dosyada her hangi bir bilgi, belge bulunmadığı, sonuç olarak davacının … ibresinin Paris Sözleşmesine göre Tanınmış Marka olmadığı, Davalının markasını tescil ettirdiği şekliyle de kullanmadığı, davalının söz konusu kullanımlarının, davacı tarafından piyasada 1983 yılından itibaren ilk olarak İhdas ve istimal edilen, maruf hale getirilen … kullanımları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, Davacının 1983 yılından itibaren ilk olarak İhdas ve istimal edip, maruf hale getirdiği … ibaresi ile davalının markasının 43. Sınıflarda yer alan “Yeme içme Hizmetleri” nde kullanıldığı, davalının markasında yer alan “…” ibaresinin baskın ve dikkat çekici unsur olduğu, “… ” ibaresinin markaya yeterince ayırt edicilik katmadığı, … ile … ibarelerinin okunuşlarının aynı olduğu, fonetik etkisinin de aynı olduğu, her iki tarafın sunduğu hizmetin ortalama tüketicilere sunulduğu, markaları arasında, şekil unsuru ve yazılıştan dolayı görsel farklılığa rağmen, markaların okunuşları ve bir bütün olarak bıraktıkları İntibaı dikkate alarak, markaların benzer olduğuna ve karıştırılma İhtimalinin var olduğu, üstelik davalının kullanım şeklinin görsel farklılığı da ortadan kaldırdığı ve bu haliyle davalının kullanımlarının tüketici nezdinde iltibasa neden olabileceğini, Davalının tacir olduğu, basiretli, bir tacirin iş yapacağı piyasayı tanıması gerektiği, davalının “…” ibaresini “yiyecek ve içeceklerin sağlanması ve özellikle …” ÜRETİMİ VE SATIŞINDA PİYASADA BİLİNDİK OLDUĞU, kısa bir araştırma İle davalının bu bilgiye ulaşabileceği, davalının markasının tescili için başvuru yaptığı tarihte davacının … İbaresini piyasada tanıttığı, davalının marka başvurusunda bulunurken davacının piyasada maruf hale getirmiş ve Türkiye’de pek çok şubesi olan … ile ayırded İlemeyecek kadar benzer … ibaresini seçmesinin bir tesadüf olmayacağı, dolayısıyla davalının tescil başvurusunda bulunurken davacı tarafından piyasada ilk olarak İhdas ve Istismal edilen ve maruf hale getirildiğini bildiği, yani markanın gerçek hak sahibinden haberdar olduğu, dolayısıyla marka başvurusunu kötü niyetle yapıldığını, Davalının faaliyete başladığı 2016 yılında dava tarihi olan 30.10, 2017 tarihine kadar ofan waffle satışlarının 6769 s, SMK’nın 151/2-b maddesi uyarınca davacının davalıdan talep edebileceği maddi tazminat tutarının 210.594,33 TL olabileceğini, Manevi tazminatın takdirinin mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Talimat raporunda mali bilirkişi 27.6.2018 tarihli raporunda; ticari defter ve belgeler üzerinde inceleme yaparak; Davalı şirketin ilk satış yaptığı 28.03.2016 tarihinden dava tarihine kadar faaliyet gösterdiği işyerinde ve … tabelası altında yapmış olduğu tüm satışlarının (… ve diğer yiyecek içecek satışlarının tamamı) Mahkemece davacının marka hakkına tecavüz kapsamında olduğunun kabul edilmesi halinde, 6769 s. SMK’nın 151/2-b maddesi uyarınca davacının davalıdan talep edebileceği maddi tazminat tutarının 8.756,74 TL olabileceği, Davalı şirketin ilk satış yaptığı 28.03.2016 tarihinden dava tarihine kadar faaliyet gösterdiği işyerinde ve … tabelası altında yapmış olduğu tüm satışlarının değilde sadece … satışlarının Sayın Mahkemece davacının markası hakkına tecavüz kapsamında olduğunun kabul edilmesi halinde ise, 6769 s. SMK’nın 151/2-b maddesi uyarınca davacının davalıdan talep edebileceği maddi tazminat tutarının 8.072,00 TL olabileceğini satışlardan hangisinin marka hakkına tecavüz kapsamında olduğu hususundaki takdir ile manevi tazminat hususundaki takdirinin mahkemeye ait olduğunu bildirmiştir.
Türk Patent ve Marka kurumundan marka tescil belgeleri celp edilmiştir.
Davacı tarafın … markasının … nolu ile 43. sınıfta “Geçici konaklama hizmetleri” için 28.8.2007 tarihinde tescil edildiği, davalı adına … nolu markanın ise 43. sınıf için yeme içme hizmetlerinin sağlanması sınıfında … ve şekil öğesi ile birlikte 8.2.2017 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davacı davasını gerçek hak sahipliği iddıası kapsamında açmıştır Gerek mülga 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi kapsamında gerek 6769 sayılı SMK’nun 6/3 maddesinde gerçek hak sahipliği düzenlenmiştir. 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi; “Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez:
a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b) Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa.” hükmünü içermekteydi.
6769 sayılı SMK’nun 6/3 maddesinde de aynı düzenleme korunmuştur.
Marka hukukundaki genel ilkeye göre bir markayı ihdas eden kimse o markanın gerçek sahibidir ve açıklayıcı etkiye sahip tescile karşı üstün ve öncelikli hak sahibidir. Eskiye dayalı kullanım yoluyla gerçek hak sahipliği söz konusu olabilmesi için bu kullanımın markasal nitelikte olması da gerekli değildir. Ticaret sırasında, tanıtımda kullanılmış olsa bile bu yeterlidir. Gerçek hak sahipliği hem hükümsüzlük sebebi hem de şeklen hak sahibinin tescile güvenerek açacağı davalarda bir def’i sebebidir.
Somut olayda da bilirkişi raporları ile davacının yeme içme alanında tescili olmasa dahi davalıdan çok önceki tarihlerde (1983 yılından beri) markasını kullandığı, tanıttığı, tanınmış marka seviyesine ulaşmasa dahi belirli bir bilinirlik sağladığı hususları sabittir. Her iki markada da esas unsur … ibaresi olup,marka üzerinde gerçek hak sahibinin davacı olduğu, davalının markayı kötüniyetli olarak ve izinsiz tescil ettirdiği, davalının markasında yer alan … ve şekil öğelerinin markaya ayırt edicilik katmadığı gibi ,esasen davalının kullanımının tamamen davacı markasına yaklaşmak amaçlı kullanıldığı, bu hususun dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporları ve görseller ile de ile ispat edildiği, yüksek mahkemenin markanın tescilinin kurucu değil açıklayıcı etkiye sahip olduğu yönündeki yerleşik içtihatları da dikkate alındığında davacının marka üzerinde yeme içme alanında gerçek hak sahibi olduğu, davalının ileri sürdüğü zamanışımı itirazının yerinde olmadığı, davacının gerçek hak sahibi sıfatıyla tecavüzün etkilerinin görüldüğü her yerde dava açma hakkı bulunduğundan davalının yetki itirazınında yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Her iki marka arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu da sabittir. Zira karıştırma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Başka bir anlatım ile halkın söz konusu mal ve hizmetleri aynı ya da bağlantılı işletmelerden geldiğini düşünme tehlikesidir. Hem markanın hem de mal veya hizmetlerin aynı olması durumunda marka hakkının ihlali söz konusu olmaktadır.Markalar arasında sözcük, harf karakteri, şekil, grafik gibi renk unsurlarında hiçbir fark yok ise markalar arasında ayniyetten söz edilir. Eğer bu unsurlardan birinde küçük fark var ise benzer markalardan söz edilir. Markalar arasında karıştırma ihtimali incelenirken her bir unsura göre değil bir bütün olarak iki markanın bıraktığı genel global izlenimin markanın bütünüyle bıraktığı etki dikkate alınır.
Somut olayda, Markalar bir bütün olarak incelendiğinde; davalı markasının içinde aynen davacı markasının yer aldığı sabittir. . Bütünsel olarak incelendiğinde markaya orjinalite katan unsur … ibareleridir ve … kelimesinin bazı harflerinin ayrılması sonuna S harfi eklenmesi davalı markasına ayırt edicilik katmadığından keza davacının markasının yeme içme ve … alanında bilinir marka olması, markanın “herkesin kolaylıkla düşünüp aklına gelecek bir marka olmadığı, taraflar arasındaki markanın yeme içme gibi sık tüketilen bir hizmet için tescil ettirilmesi nedeniyle tüketici zihninde davalının açtığı işyerinin davacının bir şubesi gibi algılanmasının kaçınılmaz olduğu sabittir.
Öte yandan; marka karşılaştırmasında tamamlayıcı unsurların esas alınması mümkün olmayıp, bilinçi tüketicinin dahi davalı markasını gördüğünde davacı markasının devamı niteliğinde aynı işletmeden gelen seri marka niteliğinde olduğunu düşünmesi nedeniyle karıştırma ihtimalinin bulunduğu, markanın hükümsüzlük koşullarının gerçekleştiği , tescilin kötüniyetle yapıldığı gözetildiğinde davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekmiştir.
Sunulu delillere göre taraf ürünlerinin AYNI TÜKETİCİYE yönelik olduğu, bilirkişi raporunda tüketicinin aldanma ihtimali bulunduğu ve markanın tescilli olduğu haliyle değil davacı markasına yakınlaşmak amacıyla kullanıldığı anlaşıldığından marka hakkını ihlal oluştuğu hususu sabit görülmüştür.
6769 Sayılı SMK mm 6/1 maddesi uyannca “markanın tescil haklarına giren aynı mal ve hizmetlerle İlgili olan, tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve hizmetleri kapsayan ve bu suretle tüketici nezdinde tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil olmak üzere davacı markasına iltibas teşkil edecek şekilde gözde ve kulakta tüketicileri yanıltmasına” neden olacak ve bu durum 6769 Sayılı SMKnun 7/2 (a) ve (b) maddeleri uyannca marka hakkına tecavüz teşkil edecektir.
6769 Sayılı SMK nun 29/1. Maddesinde marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemler sayılmıştır. Buna göre;
a)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak
b)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c)Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerekliği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak ” şeklindeki eylemler marka hakkına tecavüz kapsamında değerlendirilmiştir.
Davalı tarafın eylemi, davacının marka hakkına tecavüz olarak kabul edildiğinden ve davalı taraf bu eyleminde kusurlu olduğundan 6769 sayılı SMK’nun 29, 149.maddeleri gereğince maddi ve manevi tazminat talebi yerinde görülmüştür.
Davacı yan lisans seçeneğine göre tazminat talep etmiştir. Lisans seçeneğinde tarafların mali kapasitesi 1. derecede etken ise de tek başına lisans ücreti belirleme de bir kriter değildir..Lisans seçeneğine göre bir tazminat seçimi salt taraf cirolarından yada satılan yürütülen hizmetten hareket ile hesaplanamaz, zira tüketicinin marka olarak bildiği bir ürün yönünden yani gıda alanında bilenen bir markanın piyasadaki yarattığı güvenden kaynaklı olarak aynı sektörde kullanıldığı varsayımı ile bir lisans bedeli belirlenmelidir. . Dolayısıyla zararın belirlenmesi davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açacak şekilde geniş olarak yorumlanamayacağı gibi ihlal edeni mükafatlandırır niteliktede olmamalıdır. Somut olayda davalının tacir olarak kusuru bulunduğundan bu miktar tazminat hakkaniyete lisans bedeli olarak belirlenmelidir. Davacı yan emsal olarak lisans sözleşemeleri sunmuştur. Bu örneklerde sözleşmeler 5 yıllık süre için yapılmış, ancak markanın kullanılması için belirli bir bedel bulunmadığı, franchaise alanların sözleşmeye uymaması helinde 5000 usd olarak cezai şart ödeyeceği belirlenmiştir. Dolayısıyla davacının denetme uygun ve hükme esas olacak lisans sözleşmesi sunmadığı anlaşılmıştır. Yüksek mahkeme içtihatlarında da işaret edildiği üzere tazminatın belirlenmesinde davacının bu alandaki bilinirliği , ülke ekonomisinin koşulları da taraf ciroları kadar gözetilmelidir. Elbetteki bu açıklanan unsurların bir çoğu bilirkişilerce saptanamadığından bu durumda hakim Borçlar Kanunu’ nun 51. maddesine göre de somut olayın özelliklerine,dosyaya sunulan delillere göre ve kusurun ağırlığına ve hakkaniyete göre zararı (lisansı) tespit edebilecektir.
Uygulamada ticaret odasından sorulan emsal lisans oranlarında cironun %15 i oranında sabit görüş bildirdikleri, ancak bu oranın çoğu uyuşmazlıklarda emsal alınamayacağı da bilinmektedir. Talimat yoluyla yapılan mali inceleme raporunun denetime uygun olarak hazırlandığı ve somut dava dosyası için emsal lisans olabileceği, zira talimat raporunda davalı işyerinde salt waffle ürünü satılmadığını, karın ,cironun farklı yeme içme gruplarından da sağlandığı waffle ürününün diğer ürün grubu içindeki yeri, hammede,işçilik, genel üretim giderleri ürünün birim maliyetine göre bir hesaplama yapıldığı dolayısıyla talimat yoluyla alınan raporun denetime uygun bulunduğu ve bu kapsamda lisans bedeli gerek BK hükümlerine gerekse mali kayıtlara göre mahkememizce 8072 TL olarak belirlenmişsede , davacı maddi tazminat istemini fazlaya dair haklarını satlı tuarak talep ettiğinden talep ile bağlı kalınarak maddi tazminat 1000 TL olarak hüküm altına alınmıştır.
Davacı manevi tazminat da talep etmiştir. Manevi tazminat yönünden marka hakkına yapılan tecavüzün niteliği, ,davacının manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp durumu, manevi tazminatın amaç ve içeriğine, hak, nesafet ve adalet ilkesine keza manevi tazminatın maddi bir zenginleşme talebinden çok manevi tatmine yönelik bir talep olması, dolayısıyla somut olaya göre takdiren 5.000- TL manevi tazminatın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmesi gerekmiştir.
Davalı tarafça davacı markası ticari etki yaratacak şekilde kullandığından, bu şekildeki kullanımın hukuka uygun bir kullanım niteliğinde olmayıp, marka hakkına tecavüz oluşturduğu anlaşılıdğından eylemin tespiti, durdurulması, giderilmesi, men’ i ve sonuçlarının ortadan kaldırılması talepleri de yerinde görülmüştür.
Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davalı adına … nolu markanın 6769 sayılı SMK göre HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka kurumuna gönderilmesine,
2-Davalının markasını tescil ettirdiğinden farklı kullanarak davacı markası ile iltibas yaratır şekilde kullandığı yargılama sonucu subut bulduğundan; -Davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
3- Marka hakkını ihlal nedeniyle davalının ihlal içeren dönemler için ödemesi gereken lisans bedeli BK hükümlerine göre 8072 TL olarak tespit edilmişsede taleple bağlı kalınarak 1000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren davalıdan tahsiline, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına,
5- Takdiren 5000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine,
6-Karar kesinleştiği takdirde davalı işyerinde bulunan davaya konu markayı taşıyan tabela,kartizit,tanıtım materyallerinin toplatılmasına, sosyal medya kullanımlarının önlenmesine,
7- 409,86 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 378,46 TL harcın davalıdan tahsiline,
8-Hükümsüzlük talebinin kabulü nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Markaya Tecavüz isteminin kabulü nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Kabul edilen Maddi tazminat istemi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 120 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Kabul edilen Manevi tazminat istemi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 600 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-Reddedilen Manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 600 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
13-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 31,40 TL başvuru harcı 31,40 TL peşin harç 240 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 3.750 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.052,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
14-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı , gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 10/10/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır