Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/703 E. 2019/153 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/603 Esas
KARAR NO : 2019/123

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/08/2017
KARAR TARİHİ : 19/03/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA;Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı adına kayıtlı … tescil numaralı … ibareli markanın kesintisiz 5 yıl süre ile kullanılmama nedeniyle 6769 sayılı SMK M9/1 uyarınca iptali ve sicilden terkini ile ilgili markanın 3.kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiş,daha sonda sundukları 5.6.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile kötüniyetli tescile dayalı olarak hükümsüzlük kararı verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA; Davalı vekili beyan dilekçesinde;davalının 1996 yılından bu yana elektrik sektöründe hizmet veren, iştigal konusu, İstanbul Ticaret Sicil kayıtlarına göre “Her türlü elektrik elektronik, plan, proje, taahhüt, tesisat, mühendislik konularında faaliyettte bulunmak, her türlü elektrik elektronik malzemelerin imalatını alım satımı ithalat ve ihracatını yapmak ve anasözleşmesinde yazılı olan diğer işler.” Olarak tanımlanmış, sektöründe tanınan bilinen bir firma olduğunu,Müvekkiline ait “…” markasının ise müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği elektrik sektöründe, elektrik yalıtımına ilişkin bir terimi ifade ettiğini, … ibaresinin kısa tanımının ise; “elektrik şebekelerinde elektrik kalitesini etkileyen ve sünisoidal olması gereken 50 hz frekansında ki gerilimin, değişik etkenlerle bozulmasına” verilen ve sektörde bilenen bir tanım olduğunu, davalının iştigal konusu olan sektörde, patentini almış olduğu, yeraltı kablolarının birbirine fazla yaklaşarak elektrik akımının bozulmasına engel olacak bir malzemeyi, 2018 yılı içerisinde … markası ile piyasaya sürme hazırlığı içerisinde olduğunu, Markanın tescili için ilk müracaat tarihlerinin ise 09.11.2015 yılı olduğunu, … markasının tescili için müvekkili şirketin 2014 yılından bu yana uğraştığını, henüz 1 sene önce tescil edilmiş bir markanın 5 senedir ciddi ve kesintisiz olarak kullanılmadığı iddiasının ise zorlama bir iddia oduğunu, davacının ise 2007 yılında faaliyete başladığını ve gayrimenkullerle ilgili alanda faaliyet gösterdiğini, Davacı şirketin, ticaret unvanında yer alan … ibaresinin ise bir müzik terimi olup, anlamının TDK sözlüğünde; “türlü sesler arasında sağlanan ve kulağa hoş gelen uyum” olarak tanımlandığını, davacı tarafın iddialarının tamamının mesnetsiz olup, taleplerinin reddi gerektiğini beyan etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık; davacının ıslah dilekçesi kapsamı dikkate alınarak Davalı adına kayıtlı … tescil numaralı … şekil ibareli markasının kötüniyetli tescile dayalı olarak hükümsüzlüğüne ilişkindir.
Türk Patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
Hükmüsüzlüğü talep edilen davalı adına tescilli … nolu ticaret ve hizmet markasının … şekil ibaresi olup, markanın 7,9,11,35,36,37,43,sınıflar açin 9.11.2015 tarihinde tescil edildiği ,sicilde ise 29.11.2016 tarihinde yayınlandığı tescil belgesi kapsamından anlaşılmıştır.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler …, … ve …15.10.2018 tarihli raporlarında özetle; Davacı şirketin, Ticaret Unvanının esas ve ayırt edici unsurunu oluşturması, faaliyet alanını kapsaması ve aynı zamanda davacı şirketin faaliyet alanı ile herhangi bir irtibatının bulunmaması sebebiyle, 36 emtia sınıfında “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” hizmet listesinde “…” ibareli marka üzerinde öncelikli ve üstün hakkının bulunduğunu,Davalı şirketin iştigal konusu ile ilgisi bulunmayan ve dosya kapsamına göre yakın zamanda İştigal konulan arasında da yer almayacağı anlaşılan “…” İbareli markayı 36 emtia sınıfında “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” listesinde tescil ettirmesinin “yedekleme” amacı taşıdığı ve bu nedenle bu kapsamdaki tescilin kötü niyetli tescil olduğunu, davalı şirket adına … numarası ile tescilli … ibareli markanın 36. Emtia sınıfının “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” hizmet listesinden hükümsüzlük şartlarının oluştuğunu bildirdikleri anlaşılmıştır.
Bilirkişiler …, Doç DR … ve … ise 4.1.2019 tarihli raporlarında özetle; dosya arasında yer alan bilgi ve belgelerden Davacı yana ait markanın tanınmış marka vasfına sahip olmadığını, “…” teriminin davalının iştigal alanı olan, elektrik yalıtımına ait bir terim olması – davacı yan tarafından yaratılmış, bulunmuş bir terim olmaması hususları dikkate alındığında davalının markayı kötü niyet ile tescil ettirmediği yönünde kanaat oluşturduğunu,davacının marka başvurusunda bulunduğu 36. Sınıfta davalının markayı kullandığına dair delil bulunmasa ve davalı yanın şirket ana iştigal alanı,amacı ve konusunda 36. Sınıfta yer alan hizmetler yer almasa da bu durumun kötü niyetin varlığını kanıtlamaya yetmeyeceğini, şirket iştigal alanı, konu ve amacının hukukumuzda her zaman tadil edilebileceğini, Genel olarak kabul edilen marka tanımı ve Yargıtay kararlan ışığında kötü niyet incelendiğinde, davalı tarafın marka yedekleme, şantaj, marka ticareti veya başkasının markasından haksız yararlanma gibi eylemlerde bulunduğuna dair kanıt sunulmadığını, davalının kötü niyet iddiasının kabul edilemeyeceğini, nihai takdir ve kanaatın yalnızca Mahkemeye ait olduğunu beyan etmişlerdir.
Davacı vekili her iki rapor arasında çelişki olduğunu ve yeni bir inceleme yapılmasını talep etmişse de kötüniyet olgusu hukuki bir kavram olup, kötüniyet olgusu mahkememizin ihtisas mahkemesi olması sıfatıyla marka hukuku kapsamında ve yüksek mahkeme ilamları kapsamında incelenmiştir.
Davacı somut olayda ilk sunduğu dilekçede davalının markasını 5 yıldır tescilli olduğu alanda kullanmadığını ileri sürmüş daha sonra ıslah dilekçesi ile davalı markasının gerçek hak sahipliği ve kötüniyet olgusu nedeniyle hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
Davacı tannımış olduğuna dair delil sunmadığı gibi, bilirkişi raporunda da davacının faaliyet gösterdiği alanda tanınmış olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı uzun yıllardan buyana Türkiye’de de bilinecek biçimde görsel ve yazılı medyada haberlere konu olduğuna dar delil sunmamıştır.
Başkasına ait tescilli bir markanın biçim, mâna ve bunlardan birisi itibariyle eşini veya ebat yahut renk itibariyle yahut dikkatli bakılmadıkça farkına varılamayacak kadar cüz’ i surette değiştirilmiş şeklini kullanan veya tescil ettirmek isteyen kimsenin,ancak marka tanınmış ise markanın çekim gücünden yararlanmak istediği düşünülebilir. Ancak bu durumda dahi kötüniyet olgusu ispata muhtaç olup, asıl olan iyiniyettir.
Zira davacının ticari sicil kaydı incelendiğinde 13.7.2007 tarihinde emlak müşavirleri meslek gurubunda tescil edildiği ve ticari unvanının … AŞ olup, 2007 yılında faaliyete başladığı, … Ticaret Sicil kayıtlarında faaliyet konusu ;” Yürürlükteki mevzuat çerçevesinde her türlü resmi ve özel gerçek ve tüzel kişi ve kuruluşlara ait gayrimenkullerin, gayrimenkul plrojelerinin ve gayrimenkule dayalı hak ve faydaların belirli bir tarihteki muhtemel değerlerinin bağımsız tarafsız olarak,bu değeri etkileyen gayrimenkulün niteliği,piyasa ve çevre konuşllarını analiz ederek uluslararası alanda kabul görmüş değerleme standartları çerçevesinde takdir edilmesi konusunda Sermaye Piyasası Mevzuatında belirlenen esaslar çerçevesinde değerleme raporları hazırlamak; Teminatlı veya teminatsız her türlü para istikraz edebilir, alacaklılar veya üçüncü şahıslar lehine ipotek ve menkul rehini verebilir, kefil olabilir, şirket menkul ve gayrimenkulleri üzerine intifa irtifak ve sükna hakları ile medeni kanun hükümleri çerçevesinde ayni ve gayri maddi haklarla ilgili her çeşit iltizami ve tasarrufi işlemler yapabilir, alacaklarına karşılık rehin veya ipotek alabilir, bu ipoteklerin terkinini talep edebilir, yürürlükteki mevzuatçerçevesinde her çeşit teminat alabilir veya verebilir Şirket amacını gerçekleştirmek için her türlü gayrimenkul alabilir satabilir kiralar kiraya verir bunlar üzerinde ayni ve şahsi her türlü hakları tesis edebilir, ipotek alabilir ipotek verebilir ve ipotekleri fek edebilir, şirket gayrimenkulleri üzerinde irtifak intifa sükna gayrimenkul mükellefiyeti kat irtifakı kat mülkiyeti tesis edebilir, her türlü gayrimenkullerle ilgili olarak tapu daireleri nezdinde cins tashihi ifraz tevhid taksim parselasyon ile ilgili her nevi muamele ve tasarrufları gerçekleştirebilir ve şirketin 21.11.2007 tarihinde tescil edilen tadil mukavelesinde yazılı olan diğer işler.” Olarak belirtildiği anlaşılmıştır.
Davalının ise …Ticaret Ltd. Şti. Olarak 4.1.1996 tarihinde sicile kayıt olduğu, elektrik ekipmanları alanında meslek kaydının yapıldığı, iş konulun ise her türlü elektrik palan proje, tessiat, taahhüt mühendislik faaliyetleri olarak belirlendiği anlaşılmıştır.
Somut olayda davacı yan kötüniyetle tescil nedeniyle hükümsüzlük talebinde bulunmuş ise de; kötüniyetli marka tescilinde ön önemli kriterden biri şüphesiz ki tescil edilen markanın tanınır bir ibare olmasıdır. Somut olayda , davacı tarafından … ibaresinin kendisi tarafından piyasada tanınır hale getirildiğine dair, dosya içerisinde hiçbir delil ibraz etmediği anlaşıldığı gibi, bilirkişi raporu kapsamına göre de davacının sektörde tanınmış bir firma olmadığı tespit edilmiştir. Üstelik … ve … ibareleri çok farklı anlam ifade eden sözcükler olup,davalının kendi iştigal konusu ile ilgili olarak tescil ettirdiği bir markaya, ilerde faaliyet gösterme ihtimali bulanan alanları eklemesi kötüniyetli bir tescil olarak değerlendirilemez.
Zira “…” ibaresi “elektrik şebekelerinde elektrik kalitesini etkileyen ve sünisoidal olması gereken 50 hz frekansında ki gerilimin, değişik etkenlerle bozulmasına” verilen bir kelime iken , … kelimesi, bir müzik terimi olup, “türlü sesler arasında sağlanan ve kulağa hoş gelen uyum” olarak tanımlandığı bilinmektedir.
Üstelik davalı markası incelendiğinde markanın salt kelimeden değil , bir şekil markası olarak kelimenin başında mavi ve turuncu renklerle kombin edilmiş dairesel ve içinden elektrik akımını simgeleyen akım şekli verilerek oluşturulmuş bir şekli de içerdiği, davacının marka başvurusuna esas markanın ise siyah zemin üzerine …harfi ve … harf ile kombin edilmiş şekil altında … ibaresi ve altında şirket ünvanının yer aldığı bir marka oluşturdukları dolayısıyla görsel anlamda markalar bir bütün olarak incelendiğinde şekil markalarının hiçbir benzerliğinin bulunmadığı, görsel anlamda karıştırma ihtimalinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar telafuz açısından sadece davalı markasının sonunda .. ibaresinin bulunması ilk bakışta markalar arasında bir benzerlik çağırışımı yapsada , markalarda esas olan bütünsel inceleme olduğundan, gerek markaların kelime anlamlarının farklı olması gerekse davalının markasının bir şekil markası olması, davacının ise markasını ticaret unvanı ile birlikte yine şekil markası olarak tescil ettirmek için başvuruda bulunduğu hususları gözetildiğinde bütünsel yaklaşım tarzına göre markalar arasında karıştırma ihtimalinin bulunumadığı da anlaşılmıştır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasında gerçek hak sahipliği kuralı beninsenmiş ve markayı ilk defa kullanıp ona ayırt edicilik kazandıranı gerçek hak sahibi olarak kabul etmiştir. Ancak bir kimsenin bir markayı sadece ilk defa kullanmaya başlaması ile o marka üzerinde önceye dayalı hak sahibi olduğu da kabul edilemez. Bu husus her somut olayda sunulu delillere gere tartışılmalıdır.
Türk Medenî Kanunu’ nun 2. maddesi uyarıca “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” Aksine davranışın müeyyidesi de aynı maddede gösterilmiştir. ”Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”Dürüstlük ise, toplumun bilincinde yerleşmiş olan ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından beğenilerek ve uygun görülerek uyulan namusluluk, doğruluk, işlem ve iş ilişkilerinde dikkat, özen ve karşılıklı güven esaslarının oluşturduğu davranış biçimidir.
Markadan beklenen normal kullanma, yararlanma ve onu koruma amacına aykırılık teşkil eden marka tescilleri ticarî yaşamdaki dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturduğu oranda hükümsüz kılınabilecektir.
Davacı yan davalının markasını bir saldırı, engelleme, tuzak yada spekülasyon yada transfer markası olarak kötü niyetli olarak tescil etttirdiğini ispat edememiştir. İlk raporda görüş beyan eden bilirkişilerin ise kötüniyet olgusunu gerekçelendirmedikleri anlaşıldığından görüşleri sonuca etkili bulunmamıştır.
Toplanan deliller, hükmü dayanak alınan son rapor kapsamı, marka hukukuna ilişkin yerleşik içtihat ve bilimsel görüşler , ticari sicil kayıtları ve marka tescil belgesi ile davacının başvuruya esas marka başvuru belgeleri bir arada incelendiğinde; davalının markasını tescil aldığı tarih itibarıyla 5 yıllık kullanmama gerekçesine dayalı davacı yanın talebinin yerinde olmadığı, bu hususun anlaşılması üzerine davacının davasını islah ettiği ve davalı tescilinin kötüniyetli olduğunu ileri sürdüğü, ancak davacının ticaret unvanı olarak ticari sicile tescil tarihi daha önceki bir tarih olmakla birlikte gayrimenkul alanında … ibaresini tanınır bilinir hale getiridiğinin ispat edilemediği, kaldi ki … ibaresi ile davalının tescil aldığı … ibaresinin çok farklı kelime anlamı ifade ettiği, davalı tescilinin kötüniyetli olduğunun ispat edilmediği, somut olayda kötüniyete ve önceki hak sahipliğine dayalı olarak açılan davanın reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davanın reddine,
2-44,40 TL ilam harcının peşin ve ıslah harçtan mahsubu ile 22,90 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Davanın reddi nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafın yargılama giderlerinden olan 2.250 TL bilirkişi ücreti , 42,30 TL tebliğat masrafı olmak üzere toplam 2.292,30 TL yargılama giderinin davacından alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 19/03/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır