Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/692 E. 2021/197 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/692 Esas
KARAR NO : 2021/197

DAVA : Marka hakkına tecavüzün önlenmesi &tazminat
DAVA TARİHİ : 10/10/2017
KARAR TARİHİ : 28/04/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka hakkına tecavüzün önlenmesi &tazminat ve markanın hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı karşı davalı dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” markasını TPE’ye 08.08.2016 tarihinde … ve … numaraları ile tescil ettirdiğini, davalının İse …’de bulunan inşaat projesinde “…” ibaresini kullandığını, … ibaresinin kendi markalarının ana unsuru olduğunu, Davalının markasının kendi markaları olan “…“ markasına çok benzediğini, markalarının esas unsurunun mevsim kelimesi ve yaprak logosu olduğunu, Davalının projenin tanıtımı için … adresli bir İnternet sitesi açmış olduğunu bu internet sitesinde de aynı amblemi kullandığını, Davalının “…” markasını kartvizit,tanıtım kataloğu , reklam panoları, tabelalar üzerinde kullandığını, Davalının mevsim kelimesi ve yaprak amblemini markasının esas unsuru olarak kullandığını bunun markaları benzer kıldığını aynı sektörde yer almalarının tüketici nezdinde karıştırmaya sebep olabileceğini, davalının kullanmış olduğu markanın kendi markalarına İltibas yaratacak derecede benzer olduğunu bu durumun davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini bu nedenlerle tecavüze sebep olan eylemlerinin tespit edilmesini ve önlenmesini, “…” ibaresi bulunan reklam içeren ürünlere (katalog,kartvizit, tabela vb.) tedbiren el konulmasını, Davalı tarafın internet adresi olan … adresine erişimin tedbiren engellenmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaygıyla elde ettiği kazanca göre maddi tazminata hükmedilmesine ve ayrıca 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA:Davalı/karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; dava konusu olan “…” markasının müvekkili şirketlerinin değil, aynı sermaye grubunda bulundukları … ŞTİ. ‘nin kullandığını ve markanın bu şirket adına tescil edildiğini, davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini, ’’… markasının ilk defa müvekkilleri tarafından kullanıldığını reklam faaliyetleri kapsamında 1.500.000,00 TL ‘nin üzerinde masraf yapıldığını, markanın kullanımının Davacıdan çok daha önce başladığını, Müvekkillerinin internet sitelerinde 16.03.2016 tarihinden itibaren kullanım ve tanıtım faaliyetlerinin devam ettiğini bu internet sitesini Davacının marka başvurusundan 5 ay öncesinden itibaren kullandıklarını, tanıtım ajansının tescil konusunda İhmalkar davranışı sebebiyle Davacının markasının daha önce tescil edilmiş olmasının Davacıya hak kazandırmayacağını, “…”,” …” ve ” …” markaları için müvekkillerinin TPE nezdinde 14.06.2017 tarihinde başvuru yaptığını, sadece internet sitelerinde “…” ibaresini kullandıklarını, dosyaya sunulan belgelere göre Ulusal Kanallarda, Radyolarda, Yerel kapsamda, Broşür ve Tanıtım Materyalleriyle markalarının tanıtımım yaptıklarını, Davacının markalında bulunan mevsim kelimesinin koruma kapsamında olmadığını İstanbul kelimesinin ise marka olmasının yasak olduğunu, Müvekkillerinin markasının esaslı unsurunun … ifadesi olduğunu, mevsim kelimesinin esaslı unsur olmadığını, mevsim kelimesinin tek kişiye ait olamayacağını ve TPE kayıtlarına göre 447 adet markanın içerisinde mevsim kelimesinin geçtiğini, müvekkillerinin markasında bulunan yaprak tasarımında her mevsimin ayrı renk ile ifade edildiğini, özel bir tasarım olduğunu ancak Davacının markasında bulunan yaprak tasarımının özel bir çalışma olmadığını doğal nitelikli bir yaprak olduğunu, markaların karıştırılma ihtimalinin sektör bilirkişisi ve tüketici nezdinde yapılması gerektiğini, markalarda kullanılan renklerin yazım karakterleri ve dizilimin bariz farklı olduğunu ve konut alıcısı bilinçli tüketici bakımından iltibas yaratmadığını, Müvekkillerinin markalarını Davacının tescilinden önce kullandıklarının bilirkişi raporuna göre sabit olduğunu bu sebeple ihtiyati tedbir talebinin reddedilmesi gerektiğini , karşı dava ise Davacı- Karşı Davalıya ait olan … , …, … Tescil Numaralı markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlığın; asıl davada; davacının …nolu “…” ibareli markasının ana unsurunun … ibaresi olduğu, ülke çapında tanındığı, davalının ise … ibaresiyle inşaat projesinde kullanımının bulunduğu ve internet sitesinin … ibareli sitede faal olduğu, … 1.FSHH Mahkemesinin …D.iş sayılı dosyasıyla tespit yapıldığını, bu kapsamda davalının marka hakkına tecavüz eylemlerinin tespiti, önlenmesi, durdurulmasına, tedbir kararı verilmesine, internet sitesine erişimin engellenmesine, davalının elde ettiği kazancın tespiti kapsamında maddi tazminat ve 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine ilişkin olduğu, Karşı dava konusunun ise; davalı adına tescilli …,…, … nolu markaların hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Türk patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir. Davacı …TİC. LTD. ŞTİ adına … şekil markasının … no ile ilk kez 8.8.2016 tarihinde, … nolu markanın ise 2.8.2016 tarihinde tescil edildiği, … nolu Mevsimist Markasının ise 15.7.2017 tarihide tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davalının bağlı grup şirketi adına …nolu … şekil markasının … adına 14.6.2017 başvuru tarihli olarak kuruma başvurulduğu, tescil edildiğine dair kurum tarafından bilgi verilmediği, … nolu … şekil markasının ve … nolu … markasının 14.6.2017 tarihinde marka başvurularının yapıldığı ancak müddet olduğu, Tescile bağlanan markaların … nolu … markasının 8.1.2018 tarihli başvuru ile 25.12.2018 tarihinde tescil edildiği keza … nolu ary şekil markasının 20.5.2018 tarihinde koruma altında olduğu markanın 3.8.2009 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
… ibareli sitenin who’s kaydında 16.3.2016 tarihinde oluşturulduğu … sayfasından uyap sistemi ile alınarak dosyamız arasına takılmıştır.
Davalı …’nin 12.8.1998 yılında kurulduğu ve inşaat alanında faaliyet gösterdiği,bağlı grup şirket …’nin ise 15.11.2006 tarihinde kurulduğu yine inşaat alanında faaliyet gösterdiği, Davacı … LTD. ŞTİ nin ise 6.4.1993 tarihinde inşaat alanında faaliyet göstermek için kurulduğu anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip davacının ve karşı davalının dava, davalının cevap ve karşı dava dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, karşı davacı taraf değişikliği isteminde bulunmuş ise de ancak ıslah ile taraf değişikliği yapılacağından, ihbar edilmesi istenilen firmaya ihbar yapılmış,grup bağlı şirket dahili davalı olarak uyap kayıtlarına işlenmiş, esasa girilerek tarafların beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler marka vekili …, mali bilirkişi …, sektör bilirkişi inşaat mühendisi … 15/10/2018 tarihli bilirkişi raporlarında özetle; Davacı/karşı davalı yan adına tescilli yaprak figürü ile … ibarelerinden oluşan markanın … niteliğinde olduğunu, davalıların ticaret unvanlarında yer alan … esas unsuru yanına mevsim zayıf unsurunu kullanarak oluşturdukları markanın zayıf marka niteliğinde olan davacı yanın marka hakkına tecavüz etmeyeceğini, Davalı / karşı davacı yanın davacı / karşı davalı yanın davaya mesnet markalarının tescil müracaatlarının gerçekleştirildiği tarihten önce … görseline yönelik olduğunu beyan ettikleri kullanımlarının dosya içerisinden anlaşılamadığı, … uzantılı alan adının davalı yan adına 16.03.2016 tarihinde kayıt edilmesi ile davalı yanın ilgili alan adı içerisinde ya da sair mecralarda markayı kullanıma girişmesi hususları farklı kavramlar olmakla, müracaatına konu ettiği tarihten önce ilgili görseli ihtiva eden markayı kullandığına ilişkin iddialarını destekler belgelerin dosya içerisinde yer almadığı, Karşılaştırmaya tabi kullanım ve markaların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vermeyecekleri yönündeki kanaatleri çerçevesinde de davalı / karşı davacı yana ait hükümsüzlük taleplerinin yerinde olmadığı görüş ve kanaatine vardıklarını bildirmişlerdir.
Rapora itiraz edilmesi üzerine yeni bir heyet oluşturulmuştur.
Bilirkişiler …, …, … 27/05/2019 tarihli bilirkişi raporlarında özetle ; Asıl davada ileri sürülen talepler bakımından markaların bir bütün olarak karşılaştırdıklarında; davacı adına tescilli marka da yer alan beş parçalı doğal görünümlü bir çınar yaprağı, davalı markasının doğal görünümde değil çizim şeklin de yonca yaprağı olsa da her ne kadar “…”, “…”, “…” ibareleri faklı olsa da “…” ibaresi renk ve italik yazım bakımından yazı karakteri bakımından farklılıklar arz etse de Davacı adına tescilli bu markalar ile Davalı adına yapılmış marka başvurulan İle ambalajlarda kullanılan markanın esas unsurları dikkate alındığın da BENZER olduğunun söylenebileceğini, Benzer olan tescil başvurusu yapılmış ve kullanılan Davalı markalan Davacının tescilli markalarının İLTİBAS teşkil edebilmesi için ayrıca aynı mal/hizmet sınıfında olmaları gerekmekte olduğunu, Aynı/benzer mal ve hizmet sınıflarında (37.sınıf ) yönünden markalar arasında genel halk kitlesi bakımından İLTİBAS teşkil edeceğinin söylenebileceğini, İltibasin marka tecavüzü için yeterli kabul edilebileceğini ancak nihai takdirin mahkeme ait olduğunu, Karşı davacı markalarının davalı markalarından önce tescil edilmiş olmasının bir hükümsüzlük nedeni olmadığını, aksine tescille tescil sahibine koruma sağladığı, bunun istisnasının tanınmış markalar olduğu ,Dolayısıyla, tescilli davacı markalarının hükümsüzlüğünü gerektirecek bilgi, belge ve bulguya ulaşılamadığını, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu nun m.6/9 ‘kötü niyetli tescil” var İse markanın hükümsüzlüğünden söz edilebilir ise de, tescilin kötü niyetle yapılıp yapılmadığının takdirinin de mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Birinci ve ikinci raporlar arasında çelişki oluştuğundan 3. Kez heyet oluşturulmuştur.
Bilirkişiler Prof Dr. …, mali bilirkişi …, sektör bilirkişi … 20/11/2019 tarihli bilirkişi raporlarında özetle ; marka hakkına tecavüz olabilmesi veya bir markanın hükümsüz kılınabilmesi için karşılaştırılan markaların aynı veya benzer olması gerektiği, davacı markasındaki yazı unsurlarının yüksek bir ayırt ediciliğe sahip olmayan, günlük hayatta kullanılan isimler olduğu; şekil unsurunun da bunları tamamladığı dolayısıyla tek başına ayırt ediciliği sağlayan bir ibare bulunmadığı, takiben markanın bütününün marka incelemesinde dikkate alınması gerekeceği, davalı markasının esaslı unsurunun, ticaret unvanı da olan, ayırt edicilik sağlayan “…” ibaresi olduğu ve bu hususun markaların farklı olmasını sağladığı, her iki markada da jenerik isim olan “mevsim” ibaresinin ortak olmasının ve heriki markanın da iki kelime arasında konumlanmış yaprak şeklinden oluşuyor olmasının markaları benzer kılmayacağı, zira baskın unsurlar çerçevesinde markalara bütünsel bakılması gerektiği, kaldı ki taraf markalarında yer alan şekil unsurunun da farklı yapraklar olduğu, kullanılan renklerin farklılık arz ettiği, davalı markasının şekil unsurunda yer alan şans çağrışımının davacı markasında bulunmadığı, bu bakımdan taraf markaları arasında sınırlı benzerlikler bulunduğu, ancak farklılıkların çok daha fazla olduğu, bu markalarının işaretsel yönden benzer olmadığı, taraf markaları arasında sınırlı benzerlikler olsa dahi markaların kullanıldığı ürün/hizmet bakımından satın alma esnasında gösterilecek olan dikkat da göz önünde bulundurulduğunda, bu durumun markaların karıştırılma ihtimaline sebebiyet vermeyeceği, benzer olmayan ve tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline sebep olmayan markaların arasında hem tecavüz fiilinin hem de markalardan birinin hükümsüz kılınmasını gerektirecek bir durumun söz konusu olamayacağı, dolayısıyla hem asıl davanın hem de karşı davanın reddi gerektiği, marka hakkına tecavüz bulunmadığı yönünde görüş oluştuğundan, maddi tazminat hesabının yapılmadığı sonuç ve kanaatine ulaşıldığı bildirilmiştir.
Rapora itiraz edilmesi üzerine 4. Kez bilirkişi heyeti oluşturulmuş ve rapor alınmıştır.
Bilirkişiler Marka ve haksız rekabet uzmanı öğretim görevlisi …, sektör bilirkişi inşaat mühendisi …, mali bilirkişi … 25/12/2020 tarihli bilirkişi raporlarında özetle ; Asıl davada her iki markada da … ibaresinin jenerik ad olması her iki markada yaprak figürü söz konusu olsa da bu figürlerin farklı yaprak şeklinde ve farklı renk unsurları ile oluşturulduğu ayrıca davalı markasında yer alan … İbaresinin markalar arasındaki karıştırılma İhtimalini ortadan kaldırdığı bu çerçevede Takdiri Mahkemeye ait olmak kaydıyla iltibas yaratan bir durumun söz konusu olmadığı, Mahkemece davacının haklı olduğuna karar verilmesi İhtimalinde İse; Davacı tazminat talebini marka hakkına tecavüz edenin markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline” dayandırdığından ilgili Ticaret Odası’na lisans sözleşmesinin hangi kriter baz alınarak hangi yüzde oranında olacağı hususunun sorulup davalı ticari defter ve kayıtlarında mali İnceleme yapılıp yüzdesel oran çerçevesinde lisans bedelinin yoksun kalınan kazanç kapsamında hesaplanmasının gerekeceği, Karşı davada davalının Önceye dayalı kullanım iddiasına mesnet gösterdiği markasındaki “…” ibaresi jenerik ad olup bu ibare söz konusu markayı zayıf marka haline getirmekte olduğunu, Davacı/karşı davalının markalarında ise tek benzerlik “…” ibaresi olmakla markalar arasında iltibasa yol açan bir benzerlik bulunmadığı gibi, davalı/karşı davacının söz konusu markayı davacı/karşı davalıdan önce internet sitesinin kuruluş tarihi olan 16.3.2016 tarihinde siteye yüklediğini belirtmiş ise de dosyada mübrez delil tespit raporunda davalı/karşı davacı sitesinin İlk yayın tarihinin 16.3.2016 tarihi olduğunun belirtildiği söz konusu markanın da aynı tarihte siteye yüklendiğine ilişkin bir tespitin bulunmadığı dosyada başkaca bir kullanıma ilişkin delil de bulunmadığı dikkate alındığında hükümsüzlük durumunu gerektiren bir hususa rastlanmadığı görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
… 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince, .. D.İş sayılı dosyası celp edilmiştir. Taraf delilleri toplanmadan yapılan delil tespitine dayalı olarak temel eğitimi iktisatçı olduğu belirlenen marka vekili Hatem Kulçak tarafından düzenlenen raporun marka hukuku ilkelerine göre hazırlanmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla bilirkişinin uzmanlık alanı ve değişik iş dosyasına sunulan raporun heyet tarafından hazırlanmamış olması gözetilerek mahkememizce hükme esas alınmamıştır.
Mahkememizce alınan 4 heyet raporundan üçü iltibas ve tecavüz bunulmadığı yönünde olup, Bilirkişiler …, … tarafından düzenlenen 20/11/2019 tarihli rapor ile …, …, … tarafından düzenlenen 25/12/2020 tarihli bilirkişi raporlar özellikle HMK 266. Madde kapsamında marka hukuku ilkelerine göre yerleşik içtihatlara ve dosyaya sunulan delillere göre uyumlu olarak hazırlandığından mahkememizce hükme dayanak yapılmıştır.
SOMUT UYUŞMAZLIKTA DİKKATE ALINACAK YASAL DÜZENMELER VE İNCELEME;
Marka hakkına tecavüz sayılan eylemler 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. maddelerinde düzenlenmiştir. Yasanın 29. maddesinde , “marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7.maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek,” marka hakkına tecavüz sayılan fiiller olarak sayılmıştır.
6769 sayılı Yasanın 7. maddesinde ise marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları düzenlenmiştir. Buna göre marka hakkı sahibi, izinsiz olarak yapılması halinde 2. fıkra kapsamında “Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka He aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması” fiillerinin önlenmesini talep etme hakkı düzenlenmiştir.
Markanın hükümsüzlük sebepleri, SMK m. 25/1 hükmünde gösterilmiştir. Buna göre SMK m. 5 ve 6 hükümlerindeki hâllerden birinin mevcudiyeti durumunda markanın hükümsüz kılınması gerekecektir. Somut uyuşmazlık bakımından özel olarak ele alınması gereken hüküm, SMK m. 6/1 hükmüdür. Mezkûr hüküm uyarınca;
“Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.”
Şu hâlde, SMK m. 6/1 kapsamında bir markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilmesi, şu üç şartın bir arada bulunması durumunda mümkün olmaktadır:
> Markaların işaretsel anlamda aynı/benzer olması,
> Markaların tescil edildikleri mal/hizmet bakımından aynı/benzer olması,
> Bu benzerlik dolayısıyla ortalama tüketicinin, bu markaları karıştırma tehlikesinin bulunmasıdır. Bu noktada ilk olarak belirtilmesi gereken husus, taraf markaları arasında bir “ayniyetin” bulunmadığı; olsa olsa bir “benzerliğin” bulunup bulunmadığına yönelik bir inceleme yapılmasının mümkün olduğudur. Zira ayniyet, markalarım tamamen birbirlerinin “aynısı” olması halinde söz konusu olur. Bu durum öğretide, Tekinalp tarafından aynen; ” tescilli markanın aynı [sı] olması demek, iki işaretin ‘tıpatıp’ birbirinin aynı olması, ikisi arasında hiçbir noktada, çok küçük de olsa, bir fark bulunmaması demektir” şeklinde ifade edilmiştir . Dolayısıyla somut olayda dava konusu markaların “aynı” olmadıkları açıktır.
Dolayısıyla markaların benzer/ayırt edilemeyecek derecede benzer olup olmadıklarının belirlenmesi gereklidir. Burada, iki markanın karşılaştırılması söz konusudur. SMK’da markaların nasıl karşılaştırılması gerektiğini veya benzer olup olmadıklarının hangi kritere göre belirleneceğini düzenleyen açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak gerek SMK m. 6/1-a gerek de SMK m. 7/1- b hükmü bu bakımdan yol göstericidir. İki marka arasında iltibas olup olmadığı araştırılırken, genel görünüm (umumî intiba), yazılış, okunuş (telaffuz, fonetik), markanın kulakta bıraktığı iz/tesir (işitsellik), gözde kalan iz/tesir (görsellik, şekil), markanın hafızada bıraktığı tesir, asıl unsur – yan unsur ayrımı, vurguyu sağlayan unsur gibi ölçü ve esaslar dikkate alınmaktadır. Bu ölçü ve esaslar ışığında değerlendirme yapılırken; markaların münferit unsurları ile birlikte bir bütün olarak incelenmesi, zayıf marka ile oluşturulmuş ise kullanımda yer alan diğer yazı ve şekillerin de dikkate alınması gereklidir.
Söz konusu ölçü ve esaslara göre bir markanın diğeriyle iltibas hâlinde bulunup bulunmadığı hususu her dosyaya özgü olarak tartışılmalıdır. Salt iki markanın birbirine benzer olması, markalarda ayırt edeciliği çok az olan zayıf bir sözcüğün varlığı iltibasın varlığı için yeterli değildir.
Bu yasal düzenlemeler, kurum tarafından celp edilen marka tescil belgeleri, taraf kullanımına ilişkin sunulan deliller, kataloğlar ile birlikte incelendiğinde; Her iki markada da yer alan ibare “…” ibaresidir. Davacı markası “…”, “…” ve “…” figüründen oluşmaktadır. “…” ve “…” ibareleri jenerik ad olduklarından ve kimsenin tekeline bırakılmayacak ibareler olduklarından bu iki İbarenin birleştirilip bir figürle markaya dönüştürülmesiyle elde edilen davacı markası zayıf marka niteliğindedir. Jenerik adın veya betimleyici ibarelerin bir markanın bütünü İçerisinde ana unsur olamayacağı bir yana tek başına marka başvurusuna konu olamayacak ibareler olmakla ancak başka unsurlarla birlikte başvurulara konu olabileceği ve başka başka işletmelerin bu ibareleri içeren marka başvurularını diğer marka unsurları ile iltibas yaratmamak ve bütünsel değerlendirmede karışıklığa yol açmamak koşuluyla yapabilecekleri açıktır.
Zayıf marka, ayırt edicilik derecesi düşük olan veya tescili istendiği mal veya hizmete yakın duran, ait olduğu işletmenin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt etme kapasitesi göreceli olarak az olan markalardır. Zayıf marka olarak adlandırılma bu markaların korunmalarının özellikleri gereği diğer markalara göre daha zayıf olmalarından kaynaklanmaktadır. Yargıtay 11 .HD.’nin T.1.6.2016, E.2015/1147, K.2015/6028 sayılı kararına göre; zayıf markaya benzer bir markanın tesciline, zayıf markadan haksız biçimde yarar sağlanacağı, zayıf markanın reklam gücünden yararlanılacağı gibi gerekçelerle engel olunamayacağına işaret etmektedir.
Dolayısıyla her iki markada da … ibaresinin jenerik ad olması, zayıf marka niteliğinde bulunduğu, her iki markada yaprak figürü şekil unsuru olarak yer almaktaysa da; figürlerin farklı yaprak şeklinde ve farklı renk unsurları ile oluşturulduğu, davalı markasının esaslı unsurunun, ticaret unvanı da olan, ayırt edicilik sağlayan “…” ibaresi olduğu ve bu hususun markaların farklı olmasını ve algılanmasını sağlamaya yeterli olduğu, her iki markada da jenerik isim olan “…” ibaresinin ortak olmasının ve heriki markanın da iki kelime arasında konumlanmış yaprak şeklinden oluşuyor olmasının markaları benzer kılmayacağı, zira baskın unsurlar çerçevesinde markalara bütünsel bakılması gerektiği, kaldı ki taraf markalarında yer alan şekil unsurunun da farklı yapraklar olduğu, kullanılan renklerin farklılık arz ettiği, bu kapsamda davacı markasında bir çınar yaprağı formunda bir yaprak şekli mevcut iken, davalı markasının şekil unsurunda yer alan şans çağrışımı yapan dört yapraklı yonca şekil unsurunun … esas unsurunun hemen ardından konumlandırıldığı ve dört yapraığında yeşil, mavi, turuncu ve sarı renk ile oluşturulduğu, bu renklerin davacının şekil ibareli çınar yaprağında olmadığı, bu bakımdan markalarda yer alan şekil ve yazı unsurlarının yani farklılıkların çok daha fazla ve belirgin olduğu, markalarının işaretsel yönden benzer olmadığı, alınan üç heyet raporunda da markaların karıştırılma ihtimaline sebebiyet vermeyeceğinin de sektör bilirkişilerinin de içinde bulunduğu heyetler ile tespit edilmiş olması, dolayısıyla benzer olmayan ve tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline sebep olmayan markaların arasında ise hem marka hakkına tecavüz fiilinin hem haksız rekabetin bulunmadığı , markalardan birinin hükümsüz kılınmasını gerektirecek iltibasın söz konusu olamayacağı hususu sabit görüldüğünden asıl ve karşı davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-ASILDAVANIN REDDİNE,
2-KARŞI DAVANIN REDDİNE
3-Asıl davada 170,78 TL peşin harçın ilam harcından tahsili ile 111,48 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacı-karşı davalıya iadesine,
4-Karşı davada 61,40 TL peşin harcın ilam harcından tahsili ile 2,10 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davalı-karşı davacıya iadesine,
5- 31,40 TL başvuru harcı, 170,78 TL peşin harç, 6.000 TL bilirkişi ücreti, 387,90 TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 6.590,08 TL’nin taktiren 1/2 inin davalıdan-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
6-Asıl davada reddedilen manevi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.900 TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarakdavalı karşı davacıya verilmesine,
7-Asıl davada Tecavüzün tespiti ve önlenmesi talebinin reddi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.900 TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine,
8- Asıl davada maddi tazminatın belirlenmesi ve davalıdan tahsili talebinin reddi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.900 TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine,
9-Karşı davada hükümsüzlük isteminin reddi nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.900 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı karşı davalıya verilmesine,
10-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair verilen karar davacı-Karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren2 haftalık süre içinde İSTANBUL BÖLGE ADLİYESİ MAHKEMESİ NEZDİNDE İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi.28/04/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır