Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/690 E. 2019/352 K. 25.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/674 Esas
KARAR NO : 2019/373

DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzün Önlenmesi, Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 04/10/2017
KARAR TARİHİ : 03/10/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hakkına Tecavüzün Önlenmesi, Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının, “…” ibareli markaları ve bu markaların davalıya ait ürün; katalog, internet sitesi vb. tanıtım materyallerinde kullanımı ile davacının tescilli “…” ibareli markaları aleyhine yarattığı marka tecavüzü ile, davacının yarattığı özgün ürünler, tanıtım materyalleri ve ticari sunumlar ile oluşturduğu konseptin tamamen – gerçeğe aykırı olarak “İsveç markası imajı yaratmak dahil – kopyalanması suretiyle yaratılan haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, Davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … tescil numaralı “…”,… tescil numaralı “….”, … tescil numaralı “…’ … tescil numaralı “…” ve … tescil numaralı “…” markalarının da hükümsüzlüğüne karar verilmesini, hükümsüzlüğe konu edilen markalarının, müvekkilinin TANINMIŞ “…” markalarına arz ettiği benzerlik ve karıştırılma ihtimali,davacı markalarının tanınmışlığına vereceği zarar ve bu tanınmışlıktan edineceği haksız yarar ve marka sahibinin kötü niyeti nedenleriyle hükümsüz kılınması gerektiğini, ayrıca “…” ibarelerini taşıyan ürünler ve tanıtım materyalleri ile ticari sunumların kullanımının önlenmesi için 6769 sayılı SMK m. 159, HMK m.390 vd. ve TTK md. 61 gereğince ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin İsveç’te üretmekte olduğu yatakları hakkında reklam ve tanıtım faaliyetlerinde bulunmasının malumun ilanı olarak değerlendirilmesi gerektiğini, kullanımınlarının tescile dayalı olması nedeniyle tecavüz ve haksız rekabet iddialarını kabul etmediklerini, iddianın aksıne herhangi bir şekilde markalar arasında da benzerlik bulunmadığını, Davacı ile müvekkili arasındaki tek ortak yönün İsveç ülkesi olduğunu, Davacınında tüm iddia ve taleplerini bu husus üzerine inşa ettiğini, bu tutumunun sektördeki rakiplerini engelleyici adeta İsveç üzerinde mülkiyet hakkı talep eden bir durum yarattığını,müvekkilinin fabrika ve showroom adreslerinde yapılan incelemeler neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunda da huzurdaki davanın ne kadar afaki ve zorlama gerekçeler üzerine inşa edildiğini açıkça ortaya koyduğunu, davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu, kullanımlarının tescilli marka hakkına dayanması nedeniyle ihlal ve rekabet iddialarının yerinde olmadığını, sundukları gümrük belgeleri, yurt dışı tescil ve mağaza görüntüleri ile davalı markasının belirli bir bilinirliğinin bulunduğunu, kimsenin markasından faydalanmaya ihtiyaçlarının bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava konusu; davalı adına tescilli …, …, …, …, … no ile tescilli “…” ibareli markaların davacı markası olan “…” ile yarattığı benzerlik, karıştırma ihtimali, tanınmışlığına vereceği zarar ve kötü niyetli tesciller ile davalı adına tescilli markaların hükümsüzlüğüne, davalı kullanımlarının marka hakkının ihlal ve haksız rekabet yarattığının tespitine önlenilmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir karar verilmesini yönelik olarak açıldığı anlaşılmıştır.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
Bilirkişi dr … _ 1.11.2017 tarihli raporlarında özetle; Davalıya ait Ümraniye adresinde bulunan işyerinde; … markalı yatak üretiminin yapılmadığı, depoda 2 adet kapitone makinasının bulunduğu, işyerinin depo olarak ve kapitone üretimi olarak kullanıldığı, ayrı bölümlerde yatak altlarında kullanılan ahşap sehpaların üretiminin ve … markalı uyku ünitelerinin üretiminin yapıldığını, Davalıya ait … markaları ile davacıya ait … markasının iltibas yaratacak derecede benzer olmadığını, Davalıya ait incelenen Beşiktaş adresinde bulunan mağazanın konsepti ile davacının mağazanın konseptinin benzer olmadıklarını, davacıya ait ürün katalogunda kullanılan resimlerin ve dava dilekçesinde bulunan davalıya ait resimlerin, davacıya ait olduğu beyan edilen resimler ile benzer olmadıklarını bildirmiştir.
İtiraz üzerine heyet oluşturulmuş ve Bilirkişiler Dr…., … ve…18.2.2019 tarihli raporlarında özetle; … ve … kelimelerinin ortak “…” harfleri ile İsveç alfabesinden kaynaklanan a harfi üzerinde iki nokta bulunduğu, her iki markanın da kelime+şekilden oluşan logolarının fontları ve renklerinin farklı olduğu, at şekli ve tüy şeklinin benzer olmadığı ve görsel değerlendirmede çağrışım yapmadığı birbirinden bağımsız olduğu, kavramsal değerlendirmede kelime anlamlarının farklı olduğu (atlar – sağlık), fonetik değerlendirmede Türkçe okunduğunda da kulakta bıraktığı tınının farklı olduğu, sonuç olarak bütünsel açıdan bakıldığında benzerlik bulunmadığı, taraflar arasında iltibas/İltibas ihtimalinin bulunmadığı, Halk (müşteri çevresi) tarafından karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde yatak ürünlerinin nadiren satın alındığı, fiyatının görece yüksek olduğu, bu nedenle tüketicinin daha yüksek oranda dikkat göstereceği, ayrıca mağaza konsepti ve ticari sunumlarının da değerlendirilmesi gerektiği, ürünlerin tüketiciye nasıl pazarlandıktan konusunda 01.11.2017 tarihli raporda iki markanın mağaza konseptleri, kullandıklan kataloglar ve görsellerin incelendiği ve benzerlik bulunmadığı kanaatine varıldığı, Davacı markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzerlik, mutlak red sebepleri, iltibas ve kötü niyet bulunmadığından hükümsüzlük sebeplerinin gerçekleşmediği, Davacı’ya ait Hastens markasının TPE nezdinde tanınmış marka siciline kayıtlı olmadığı ve tanınmış olduğuna dair bir mahkeme kararı bulunmadığı, tanınmış marka iddiası hakkında nihai takdirin Mahkemeye ait olduğu, Hastens markasının sektöründe bilinir marka olduğu, İltibas ve hükümsüzlük koşulları gerçekleşmediğinden marka hakkına tecavüzden söz edilemeyeceği, HalsaSangar AB şirketinin İsveç’te kurulu bir şirket olması, İsveç’te üretim yaptığı, davalının web sitesi ve facebook sayfasındaki beyanlarının bu kapsamda olduğu, emek ilkesinin ihlali kapsamında haksız rekabete ilişkin TTK md. 55 f.4 a.l koşullarının oluşup oluşmadığı konusunda takdirin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Davalı yanca … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde … E. sayısı ile görülen davada düzenlenen 16.09.2019 tarihli bilirkişi raporu dosyaya unulmuş ve rapor kapsamında ; taraf markaları arasında 6769 s. SMK 6/1 maddesi anlamında benzerlik ve iltibas ihtimalinin mevcut olmadığını, 6/5 maddelerinde aranılan şartların gerçekleşmediğini, kötü niyetin ispat edilemediğini bildirmişlerdir.
Davacı yan tarafından … imzalı hukuki mütalaa sunulmuştur.
Davacı tanınmış marka olduğunu ileri sürmektedir. 6769 sayılı SMK’nun 6/4 maddesinde düzenlenen ve Paris sözleşmesinin 1. Mükerrer 6. Maddesine göre tanınmış marka sayılabilme koşulları ile WIPO kriterleri ve Trips hükümleri ile Yüksek Mahkeme ilamları ile bilirkişilerin tüm raporları keza davacının tanınmışık ile ilgili sunduğu belgeler mahkememezce res’en incelenmiştir.
6769 sayılı SMK’nun 6/4 maddesinde düzenlenen , TRIPS sözleşmesinin 16/2 maddesi anlamında tanınmışlığın belirlenmesinde Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) tarafından belirlenen ve Yargıtay tarafından da kabul edilen bir takım kriterlerden yararlanılmalıdır. Bunlar markanın toplumun ilgili kesimindeki tanınma derecesi, markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve kullanım derecesi, markanın tanınmışlığını ya da kullanım derecesini yansıtacak derecedeki tescillerin ya da tescil başvurularının kapsadığı Coğrafi Alan, markanın yetkili makamlar tarafından tanınmış marka olarak kabulüne dair başarılı uygulama örnekleri ve markaya atfedilen değer kriteridir.
Somut olayın özelliklerine göre bu kriterlerden bir ya da birkaçı tanınmışlığı tespiti için yeterli olabileceği gibi hiçbirisi de yeterli olmayabilir. .Örneğin; bir markanın yurtdışında çok sayıda ülkede tescilli olması ya da OHIM nezdinde topluluk markası tescili elde etmiş olması bu tescillerin tarihlerine, sayılarına ve orjin ülkedeki tescil tarihi ile mağaza sayısı, satış rakamları gibi kriterlerle birlikte bu markanın tanınmış marka olarak kabulü için yeterli olabileceği gibi somut davanın özelliklerinin göre yeterli olarak kabul edilmemesi de olasıdır.
Ya da bir marka dünyanın başka hiçbir ülkesinde tescilli olmayıp sadece Türkiye’de tescilli olsa ve bu tescil yeni olsa bile çok kısa süre için de yoğun medya ,ssoyal medya , kitle iletişim araçları, gazete reklamları sayesinde yüksek tanınmışlık oranına erişebilir ve dolayısıyla tanınmış marka olarak kabul edilebilir. Dolayısıyla tanınmışlığın tespitinde WIPO kriterleri,somut olayın özellikleri, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin içtihatları ışığında tanınmışlık keza koruma kapsamı belirlenmelidir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi anlamında tanınmış markayı, “belirli bir kesim veya ilgili çevrede tanınmışlık” olarak algılamakta ve bu kavramı “bir sahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite,reklam, yaygın bir sistemine sahip müşteri, akraba,dost, düşman ayrımı yapılmadan coğrafi sınır,kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” biçiminde tanımlanmaktadır.
Alınan bilirkişi raporları kapsamı ile marka tescil belgeleri, taraflarca ileri sürülen beyanlar, sunulan deliller bir bütün olarak incelendiğinde; davacının markasının belirli bir bilinirliği olduğu ancak bunun tanınmış marka kriterleri derecesine ulaşmadığı dolayısıyla tanınmış marka korumasından faydalanamayacağı anlaşılmıştır.
Davacı davalı tescilinin kötüniyetli olduğunu keza markalar arasında karıştırma ihtimali bulunduğunu davalının eyleminin marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet de yaratığını ileri sürmüştür.
Uygulamada ve doktrinde benzerlik, iltibas ve iltibas tehlikesinin belirlenmesinde bazı kriterlerden hareket edilmesi önerilmektedir. Bunlardan birincisi görsel, biçimsel, anlamsal ve sescil benzerlik, ikincisi tescili istenilen işaret ile buna engel olduğu düşünülen marka veya işaretin bütünsel anlamda potansiyel tüketiciler üzerinde bıraktığı genel intiba, üçüncüsü tescili istenilen işaretin bir diğer marka veya işareti andırıp andırmadığı, dördüncüsü markanın kullanılacağı ürün veya hizmetin ekonomik değeri ile bunların hitap ettiği alıcı grubunun sosyal ve ekonomik düzeyi, nihayet beşincisi alıcı grubunun markanın kullanılacağı ürün veya hizmetleri aldıkları sırada gösterecekleri muhtemel dikkat, ihtimam ve özenin derecesidir. Esasen tüm bu unsurların belli bir olayda hep birlikte ve aynı anda mevcut olması da şart değildir. Bunlardan biri veya bir kaçının bulunması hallerinde, somut olayın özelliklerine göre markalar arasında iltibas veya iltibas tehlikesine neden olabilecek bir benzerlikten bahsetmek mümkün olabilecektir.
Markalar arasındaki benzerlik karşılaştırılmasında, doktrin ve Yüksek Yargı uygulamaları ile belirlenen kriterler, işaretler arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak benzerlik olup olmadığı ile markaların doğasından gelen veya sonradan kazanılmış ayırt edeciliği bulunup bulunmadığıdır. İlke olarak benzerlikte, markaların tüketici üzerinde bıraktığı genel izlenim veya akılda kalan kaba görünüm dikkate alınmalıdır. Zira tüketici karşılaştırılan markaları genellikle yan yana koyarak inceleme imkanına sahip olamaz. Karşılaştırmada esas itibariyle markaların ayırt edici yada baskın (asıl) unsurları göz önüne alınmalıdır. Markaların ayırt edicilik sağlamayan yada herkesin kullanımına açık tali unsurları değerlendirme dışı bırakılır.
Olayın özelliklerine göre, yapılan karşılaştırmada, işitsel, görsel veya kavramsal benzerliklerden bir yada birkaçının önemi ön plana çıkabilir. Şekil markalarında doğal olarak görsel benzerlik önem taşır. Şekil ve sözcük bileşimi ile oluşturulan markalar da ise, ‘söz görünümden daha yüksek sesle konuşur’ ilkesi gereği genellikle sözcük baskın ve ayırt edici unsurdur.
Marka kapsamındaki mal veya hizmetin türü de bu konuda ağırlık kazanabilir. Buna göre giyim ürünlerinde görünüm, lokanta hizmetlerinde işitsel benzerlik daha önemli role sahiptir. Yine özellikle, sözcüğün önceki markadan kısmen veya önemli bir bölümü itibariyle alınması yada değiştirilmesi suretiyle kullanılması durumlarında, sadece işitsel benzerlik karıştırılma ihtimalini için yeterli olabilir. Sözcük markalarında vurgunun hangi hece yada birden fazla sözcük olması halinde hangi sözcükte olduğu değerlendirilmelidir. Bu husus sözcüğün hangi dilde olduğuna göre de değişebilir. Görsel işitsel ve kavramsal benzerlik karşılaştırmasında özellikle önceki markanın tercih edilmesinin arkasında yatan fikrin gözden uzak tutulmamasında yarar vardır. Aynı düşünce başvuruya konu markanın seçilmesinde de etkili ise, bu durum vurgunun yada baskın unsurun görsel veya işitsel öğelerden birinde hatta bir sözcüğün tek bir hece veya harf gurubunda ortaya çıkmasını sağlayabilir.
Yargıtay karıştırılma ihtimalinin tespitinde mal veya hizmetin hitap ettiği orta seviyedeki tüketicinin dikkatini esas almaktadır. Yargıtay 11. HD’nin 13.11.2003 tarih ve 2003/4003E., 2003/10839 K. sayılı kararında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden anlaşılması gerekenin ne olduğunu şöyle açıklamıştır:“Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise bu işin ilgilisi veya uzmanı değil tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir.”
6769 Sayılı SMK ‘nun 6/1 maddesi uyarınca “markanın tescil haklarına giren aynı mal ve hizmetlerle İlgili olan, tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve hizmetleri kapsayan ve bu suretle tüketici nezdinde tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil olmak üzere davacı markasına iltibas teşkil edecek şekilde gözde ve kulakta tüketicileri yanıltmasına” neden olacak eylemleri 6769 Sayılı SMKnun 7/2 (a) ve (b) maddeleri uyannca yasa marka hakkına tecavüz kapsamında değerlendirmiştir.
Ancak hükme dayanak alınan bilirkişi raporu ve tüm deliller birlekte mütalaa edildiğinde;
Davacının markasının tanınmış bir marka olmadığı, haksız rekabet iddiası kapsamında davalının doğa konminasyonları ile mavi renk kullanımının bir firmanın tekeline verilemeyeceği öte yandan ilk keşfe giden bilirkişi tarafından yapılan tespitte gerek mağaza içinde gerekse heyetin sunulan deliller üzerinde yaptığı tespitte ( davalının işyeri ziyaret edilerek işyerinde incelenen katalogun davalının 2015’ten bu yana hiç değiştirmeden kullandığı doğa manzaralı kapağının bulunduğu ) ihlal teşkil eden bir olgunun bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davalı yan … adına … şekil ve … markasının birçok ülkeyi kapsayacak şekilde tescil edildiğini bildirmiş ve delil listesinde de Tayvan’da bulanan bir mağazanın görselini de dosyaya sunmuştur. Yine davalı yanca sunulan deliller ,fatura, gümrük belgeri incelendiğinde Hälsa markalı ürünlerin İsveç’te üretildiği ve Türkiye’ye ithal edildiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporlarında da Davalının İsveç’te üretim yapmadığı yolundaki davacı iddiasının ispat edilemediği belirtilmiştir.
Markalar bir bütün olarak incelendiğinde ; Davacı markasının 7 harften oluştuğu, davalı markasının ise 5 harften oluştuğu, 7 harfli markanın yalnızca ilk 2 harfindeki harflerden hareket edilerek benzerlik iddiasında bulunulamayacağı, davacının bildirdiği yargıtay ilamlarının somut olaya uygun bulunmadığı, marka hukukundaki en önemli kriterin markaların kıyaslanmasında bütünsel yaklaşım olduğu hususunun gözden kaçırılmaması gerektiği bilinmektedir.
… ve … kelimelerindeki ortak … harfleri ile İsveç alfabesinde a harfi üzerindeki iki nokta dışında markaların kelime, font, renk, at şekli ve tüy şekli gibi tamamen birbirinden farklı unsurlar içerdiği, kelime anlamlarının farklı olduğu gibi, görsel anlamda da çağrışım yapmadığı dolayısıyla markalar arasında karışma ihtimalinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere göre taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, davalının tescilinin kötüniyetli olduğunun ispat edilemediği, davacı markasının tanınmış marka olmadığı, somut olayda marka hakkını ihlal ve haksız rekabetin söz konusu olmadığı, öte yandan davalının yaptığı yatırımlar yurt dışında tanıtım ve açılan mağazalar ile marka tescil belgeleri ile belirli bir yatırım yaparak markasına bilinirlik sağladığı anlaşıldığından subut bulmayan davannı tüm talepler yönünden esastan reddine karar verilerek, yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davanın reddine,
2-44,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 13 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan 17,90 TL yargılama giderinini davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 03/10/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır