Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/66 E. 2018/110 K. 22.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/66 Esas
KARAR NO : 2018/110

DAVA : Marka (vaki tecavüzün tespiti, meni, ticaret unvanından çıkarılması )
DAVA TARİHİ : 29/03/2017
KARAR TARİHİ : 22/03/2018

Dava başlangıçta Ticaret mahkemesinde açılmış, mahkemenin görevsizlik kararı sonrası dava dosyası mahkememize tevdii edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:/
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili … A.Ş. 1929 yılında kurulduğunu, … Ticaret odası’na 04/09/1998 yılında kayıt yaptırıldığını, 01/06/2009 tarihinde şirket merkezini … taşıdığını ve … Ticaret Odasına kayıtlı bir şirket olduğunu, 2011 yılında “…” ünvanı olarak tescil ettiğini, müvekkilinin bu markasını işyerlerinde reklam panolarında, tebala ve internette açtığı sitede kullandığını, hizmet kalitesinin haklı bir üne kavuştuğunu, bilinen ve aranan bir marka haline geldiğini, davalı … A.Ş.’nin … adresinde ikamet ettiğini, 04/10/2012 tarihinde … Ticaret odasına tescil olunduğunu, davalı şirket … Turizm A.Ş. unvanında “…” kelimesini kullanmasının müvekkilinin haklı bir üne sahip … Tic. A.Ş. ticaret ünvanına ve tescilli “…” markasına tecavüz teşkil ettiğini, bu suretle de haksız rekabete yol açtığını, müvekkilinin Türk Patent Enstitüsünde tescilli markası 556 s. KHK hükümleri gereğince korunmaya değer olup, müvekkilinin izni olmaksızın başka bir şahsın ticari unvan ve işletme adı olarak kullanması mümkün olmadığını, haksız rekabet nedeniyle markaya tecavüz oluşturduğunu, davalının müvekkilinin ticaret unvanına ve markasına tecavüzü nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını, davalı müvekkilinin markasını ve ticaret unvanındaki ‘…’ kelimesine benzer kelime olan ‘…’ kelimesini bilirek ticaret unvanı ve tabelalarında kullandığını, Türk Panet Enstitüsü inceleme ve değerlendirme kurulu’nun aldığı karar davalı şirket yetkilisi … tarafından 24/08/2012 tarihinde ‘…’ kelimesi için yaptığı marka tescil başvurusu üzerine alındığı ve kesinleştiği, davalı şirket yetkilisi …’nın ‘…’ ibaresi için … başvuru nosu ile 24/08/2012 tarihinde marka tescili için Türk Patent Enstitüsü’ne başvuruda bulunduğunu, başvurunun davacı şirket için ‘…’ markasıyla karıştırılma ihtimali, tanınmışlık ve ticaret unvanı ile benzerlik gerekçesiyle reddi için ise taraflarınca Türk Patent Enstitüsü’ne 05/02/2014 tarihinde itirazda bulunulduğu, itirazın kabul edildiğinden bahisle davalının bu eyleminin 6102 sayılı TTK’nın 52. Maddesi ve emsal kararlar doğrultusunda fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile davalı şirketin davacıya ait ticaret unvanı ve markasına tecavüzün önlenmesi ve men’ine, davalı şirketin … Ticaret Odası’na kayıtlı ticaret ünvanından “…” ibaresinin çıkartılmasına, davacıya ait tescilli ticaret ünvanı ve markasının benzeri olan davalı şirketin ticaret ünvanının kullanıldığı tabelaların sökülmesine, reklam vasıtası ve basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasına, masrafı davalıdan alınarak hükmün tirajı en yüksek 5 gazeteden 1’inde ilanına, yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesi ile; İş bu davanın görevsiz mahkemede açıldığını, müvekkili firmanın … Turizm Anonim Şirketi’nin 04/10/2012 tarihinde … Ticaret Odası’na “Yolcu Taşımacılığı ve Seyahat Acenteleri” meslek grubu altında kayıt olduğunu, yolcuların trafiğe kalmadan ulaşım sağlamaları için marinalar arası transferler ve özel gezintiler için lüks deniz ulaşım hizmetleri sunan bir firma olduğunu, müvekkili şirketin … adlı internet sitesinin sahibi olduğunu, verdiği hizmetlerle rezervasyon imkanına, hizmet lokasyonlarına ve ulaşım araçlarına ilişkin detaylı bilgilere internet sitesinde yer verdiğini, firmaların farklı sektörde hizmet ettiğini, müvekkili firmanın yolcu taşımacılığı ve seyahat sektöründe faaliyet gösterdiğini, … Gıda firmasının ise gıda et mamüllerine yönelik sektörde faaliyet gösterdiğini, bu nedenle açılan davanın yerinde olmadığını, 556 Sayılı KHK hükümlerine, 6102 Sayılı TTK hükümlerine, doktrin ve içtihatlara aykırı olarak açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava; davacı şirkete ait ticaret ünvanında yer alan ve yine davacı adına TPE nezdinde tescilli olduğu bildirilen “…” markasına yönelik davalının tecavüzünün ve haksız rekabetin önlenmesi, men’i, ticaret unvanının terkini istemine ilişkindir.
Hmk 266 maddesi gereğince hakimin genel ve hukuki bilgisi ile çözümünün mümkün olan uyuşmazlıklarda bilirkişi incelemesi yapılamayacağından ve somut davada davalı kullanımın marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil edip etmediği değerlendirilecek olduğundan bu hususun genel marka hukuku ve haksız rekabet hukuku bilgisi ile çözümlenebileceği düşünülmüş ve bilirkişi incelemesine gerek görülmemiştir.
Taraflara iat ticaret sicil kayıtları, davacıya ait marka tescil belgeleri, davalının ticaret alanının kullanımına dair sunduğu renkli görsele ilişkin reklam begeleri, web safyası çıktıları, taraflarca hazırlama ilkesine göre sunulan tüm deliller mahkememizce incelenmiştir.
Türk Patent ve marka kurumundan celp edilen davacı markaları incelendiğinde; … markasının şekil markası olarak … numara ile 29,30 ve 35.sınıflarda 23.8.2011 tarihinden itibaren, … şekil markasının … no uli 29,30,31,32,35.sınıflarda 28.5.2007 tarihinde ,… nolu markanın 29,30,31,32,35.sınıflarda 25.12.2009 tarrihinde, … nolu markanın 35.sınıfda 15.7.2013 tarihinde tescil edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
… Ticaret Sicil müdürlüğünün 16.1.2015 tarihli yazıları kapsamına göre 4.9.1998 tarihinde sicile kayıt edildiği şirket faaliyet konusunun sığır, koyun,keçi vb hayvanların kesimi, etin işlenmesi, etin dondurulmuş olarak saklanması faaliyetini oluşturduğu anlaşılmıştır.
Davalının ise 4.10.2012 tarihinde sicile kayıt edildiği ve şirket faaliyet alanının yolcu taşımacılığı, deniz ve kıyı sularında yat işletmeceliği olarak belirlendiği anlaşılmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumunca gönderilen YİDK kararına itiraz kapsamındaki belgeler içinde davacı markasının et ve et ürünlerinde tanınmış marka olduğu bildirilmiştir.
TTK’nun 20 ve 40 ncı maddeleri uyarınca her tacir, bütün ticari işlemlerini bir ticaret unvanı altında yapmaya, imzaladığı evrakı bu unvanı kullanarak imzalamaya mecburdur. Tacirin ticaret unvanı kullanma ve tescil ettirme zorunluluğu bulunmaktadır. İşletme adı,işletmeyi benzeri işletmelerden ayırmaya yarayan ve işletmeyi tanıtma amacı güden bir isimdir.İşletme adının kullanılma zorunluluğu yoktur.Ancak,işletme adı kullanılıyor ise,tescil ettirme zorunluluğu bulunmaktadır.Hizmet markası ise,bir işletmenin hizmetini diğer bir işletmenin hizmetlerinden ayıran işarettir.
Ticaret unvanı, işletme adı ile hizmet markası, tacirin maddi olmayan mal varlıklarıdır. Seçilmeleri, tescilleri, korunmaları, kullanılmaları ve kullanım amaçları farklıdır. Birbirleri ile karışıklığa neden olacak şekilde kullanılmaları halinde sahibinin bu durumu önleme hakkı bulunmaktadır. Karışıklığa neden olan kullanım şayet tescile dayalı bir kullanım ise, bu halde unvanın, işletme adının veya markanın sicilden terkini veya hükümsüzlüğü istenmeden doğrudan doğruya haksız rekabetin tespiti, önlenmesi gibi taleplerde bulunulması mümkün değildir. Ancak, tescilsiz kullanım veya tescil edildiği şekilden farklı kullanım söz konusu ise, bu taleplerin ileri sürülmesi söz konusudur.
Davalı … ibaresini ticaret unvanı olarak seçmiş ve 2012 yılında da tescil ettirmiştir. Faaliyet alanı yolcu taşımacılığı, deniz ve kıyı sularında yat işletmeceliği olarak belirlendiği anlaşılmıştır.Davacının ise faaliyet alanı ise et ve et ürünleri üretimi, satışı olup, davacı bu alanda tanınmış markadır. İştigal alanları tamamen farklı alanlar olup, sunulu delillere göre davalının tescilli ticaret unvanını ve alan adını kullandığı ve tüm kullanımlarının ticari iştigal sahasına ilişkin olduğu, davalının faaliyet gösterdiği alanda bir faaliyetinin bulunmadığı gibi davacı yanca tecavüze ilişkin somut delil de sunulmadığı, davalının ticaret unvanını davacı markasına yakınlaştırarak yada tescil edildiği şekilden farklı biçimde kullandığı da ispat edilmemiştir. Davacının et ve et ürünlerinde tanınmış marka olması ona tüm ticari alanlarda koruma sağlamamaktadır.
Kaldıki Türk Patent ve Marka kurumundan celp edilen belgeler incelendiğinde … markasının bir şekil markası olup, davalının şekil markasını kullandığına dair hiçbir delil sunulmadığı, faaliyet gösterilen alanlar incelendiğinde ise davacının günlük ve çabuk tüketilen et ve et gurubu ürünler yönünden tanınmış bir marka olduğu, davalının ise daha çok yüksek gelir grubuna hitap eden yat kiralanması, yat işlemeciliği ve yolcu taşımacılığını ticari faaliyet alanı olarak seçtiği dolayısıyla hitap edilen tüketeci kitlesinin tamamen farklı olduğu ve karıştırma ihtimalinin mümkün bulunmadığı hususları sabittir.
Davanın açıldığı tarihte yürrülükte olan 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesine göre; marka hakkına tecavüzün söz konusu olabilmesi için ;
a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması,
b) Tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde, işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılması halinde marka sahibinin, izni alınmadan markasının kullanılmasının önlenmesini talep etme yetkisi bulunmaktadır.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61. maddesine göre ise,
a) 9 uncu maddenin ihlali, marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir.
Görüldüğü üzere 61. maddenin a bendine göre marka hakkına tecavüz sayılan hallerden biri de 9. maddenin ihlalidir. 9. maddenin kapsamına ise aynı veya benzer markaların aynı veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılması girmektedir.
Bilindiği üzere, bir markanın sahibinin izni olmadan, başkası tarafından 556 sayılı KHK’ nin 9. maddesinin 1. fıkrasının a, b ve c bentlerinde öngörülen şekilde ve 2. fıkrasında açıklandığı şekilde kullanılması marka hakkına tecavüzdür.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname nin 21.01.2009 tarihli ve 5833 sayılı Kanunla değişik 9/1-e maddesi ise, “İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması.”nı yasaklanmıştır.
556 sayılı KHK’nin 9/1-e maddesinde yer alan bu hüküm, 5833 sayılı yasa ile yapılan değişiklik sonucunda madde metnine girmiş bulunmaktadır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere bu düzenleme markanın internet ortamında kullanılmasının marka hakkına tecavüz oluşturması için ön köşul, “markayı internette kullanan kişinin, markayı içeren işareti kullanma konusunda meşru bir bağlantısı olmaması”dır. Bu ön koşul yerine gelmiş ise, markayı oluşturan işaretin aynısının ya da benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı olarak kullanılması yönlendirici kod olarak kullanılması veya yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimde kullanılması halleri marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmektedir.
Bu haller sırasıyla;
Markayı internette kullanan kişinin meşru bir bağlantısı olmaması
Kullanımının, ticari etki yaratacak biçimde olması,
Markayı oluşturan işaretin aynısının ya da benzerinin internet ortamında “Alan adı olarak” kullanılması
Marka ile internet sayfasının içeriğinin aynı veya benzer mal ve/veya hizmetleri içermesi Halleridir.
Tecavüzün varlığına hükmedebilmek için; davacı markalarıyla davalının tescilsiz kullandığı işaretin ve bunların emtia ve hizmetlerinin aynı veya benzer bulunması ve bunun iltibasa yol açması zorunludur.
Bir eylemin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında haksız rekabet sayılabilmesi için gerekli şartları 54. maddede yapılan tanımdan çıkartmak mümkündür. Buna göre haksız rekabet eyleminin varlığı için üç unsurun kümülatif olarak bulunması gerekmektedir: İktisadî rekabet, iyi niyet kurallarına aykırılık ve kötüye kullanım. Haksız rekabetin varlığı için ilk şart, iktisadi hayatta gerçeklesen bir rekabet ortamının varlığıdır. Haksız rekabetin varlığına ilişkin ikinci şart objektif iyi niyet (dürüstlük) kurallarına aykırı bir davranıştır ki, bu kriter, haksız rekabet hukukunun özünü oluşturmaktadır. 54. maddede açıkça “dürüstlük kuralları ve diğer şekillerdeki davranışlar” ifadesi kullanıldığından, aldatıcı hareketi iyiniyet kurallarına aykırı davranışların bir görünüm biçimi olarak nitelendirmek gerekmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uygulanması açısından varlığı gereken iyi niyet kurallarına aykırılık kriteri kaynağını Türk Medenî Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından almaktadır. Bu iyiniyet kuralına aykırı hareketler iktisadi rekabetin kötüye kullanımıdır. Nitekim TTK’ nun 55. maddesinin 2. bendi hükmüne göre; ” Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek” iyiniyet kurallarına aykırı bir hareket tarzı olarak düzenlenmiştir.
556 sayılı KHK’ nin 62/1-a ve b maddesi gereğince, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi tecavüz fiillerinin durdurulması, giderilmesi, maddi ve manevî zararlarının tazminini, aynı biçimde Türk Ticaret Kanunu’ nun 56/a, b, c, d. maddesi gereğince, haksız rekabet yüzünden müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari işletmesi veya diğer iktisadi menfaatleri bakımından zarar gören veya böyle bir tehlikeye maruz bulunan kimse, fiilin haksız olduğunun tespitini, haksız rekabetin men`ini ve haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını ve manevî zararlarının tazminini isteyebilir. Bu tedbirlerin istenebilmesi için mütecavizlerin kusurunun bulunması da gerekmez.
Somut olayda da davacının … ibareli markası ile davalının ticaret unvanında yer alan … ibareleri arasında ortada bulunun … ve … hafrleri dışında ayniyet derecesinde benzerlik bulunduğu anlaşılmışsa da; tarafların iştigal alanları, hitap ettikleri tüketici kesimi dikkate alındığında karıştırma ihtimalinden söz edilemeyeceği, öte yandan TTK m. 54’e göre; “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” haksız ve hukuka aykırı olup, bu düzenlemeye göre, bir eylemin haksız rekabet teşkil edebilmesi için “aldatıcı” veya “dürüstlük kurallarına başkaca şekillerde aykırı” olması gerektiği, Somut olayda ise iştigal alanları farklı olan iki işletme arasında rekabet olmadığı gibi, faaliyet gösterdikleri alan dikkate alındığında böyle bir ihitimalin bulunduğunu iddia etmenin ticari hayatın olağan akışına da aykırı olacağı, davalının fiili kullanımlarının ( internet, yat resimleri) davacının markası ile iltibas yaratmadığı ve davacının marka tescilinden kaynaklanan haklarını ihlal etmediği, davalının başkaca tedbirler alarak rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkilediğine dair somut bir delil olmadığı, Davalının 2012 yılında almış olduğu ticari unvan kapsamında faaliyet gösterdiği, davacı her ne kadar tanınmış marka olsa da tanınmışlığının et ve et ürünleri üzerine olması nedeniyle farklı alanlardaki kullanımı engelleyemeyeceği, davacının tanınmış marka olmasından kaynaklaran ve davalının davacı markasını zarar verdiği, itibarından haksız bir yararlanmanın söz konusu olduğuna dair delil de bulunmadığı, kaldı ki davalının faaliyet gösterdiği yat işletmeciliği ve kiralaması hizmetlerinin ve taşımacılık faaliyetlerinin ticari iştigal sahası dikkate alındığında karıştırma ve altanma ihtimali yaratacak bir alan olmadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan markalar arasında işaret benzerliğinin bulunmaması ya da mal/hizmet benzerliğinin bulunmaması durumunda, diğer unsurları incelemeye gerek duyulmaksızın markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığına karar verilir. Bir işaret görsel, fonetik veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, bütünsel açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple hitap ettiği müşteri nezdinde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden müşterinin mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, Marka KHK m.8/l/b hükmü kapsamında bir benzerliğin varlığı kabul edilir.
Davacı aynı zamanda Tanınmış marka olması nedeniyle de korumadan faydalanacağını ileri sürmüştür. Türkiye’nin 1995 yılında taraf olduğu, Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması Eki Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşmasıdır (TRIPs). Anlaşmasının 16/3 maddesinde “Paris Sözleşmesinin (1967) 6 ncı mükerrer maddesi, markanın tescil edildiği mal veya hizmetlere benzemeyen mal veya hizmetlere de gerekli değişiklik yapılmış olarak uygulanacaktır, ancak şu koşulla ki, markanın bu mal veya hizmetlerle ilgili kullanımı, bu mal veya hizmetlerle tescilli markanın sahibi arasında bir bağlantı olduğunu göstermeli ve bu kullanım şekli nedeniyle tescilli ticari marka sahibinin menfaatlerinin zarar görme olasılığı mevcut olmalıdır” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenleme ile Paris Sözleşmesinde öngörülen koruma kapsamına farklı mal veya hizmetler de dahil edilerek, Paris Sözleşmesi ile getirilen tanınmış marka kavramının kapsamı genişletilmiştir. TRIPS Sözleşmesi hükümlerine göre, markanın “ait olduğu sektörde tanınmışlığı” ve şartlarının varlığı halinde farklı mal ve hizmetleri de kapsayacak şekilde korunma sağlanması düzenlenmiştir.
556 Sayılı KHK m. 8’de nispi red nedenleri düzenlenmiştir. Maddenin 4. fıkrasında “Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınıııış/ık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir” hükmü yer almaktadır. Bu düzenlemenin kaynağı 89/104 sayılı AB Yönergesidir. Yönerge’de, tanınmış markanın ayırım gücüne zarar verilmesine veya itibarının zedelenmesine neden olabilecek hallerde markanın aynı veya benzerinin farklı mal/hizmetler için tescil edilemeyeceğini veya tescil edilmiş ise, bu sonraki tescilin iptal edileceğini bildirmektedir. Kıyas yoluyla davacının tanınmış marka olması halinde unvan terkini talebinde de bulunacağı bilinmektedir. Ancak Yüksek Yargıtay uygulamasında da davacının bu yöndeki talebinin kabul edilebilmesi için haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi veya markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurması gereklidir. Somut olayda bu 3 şartın herhangi birisinin gerçekleştiği yönünde delil sunulmamıştır.
Taraf iddia ve savunmaları, marka tescil belgeleri, ticari sicil kayıkları,alan adı who’s kayıtları, dava yanca kullanıma ilişkinsunulan renkli yat resimlerine ve tanıtımına ilişkin görseller ve tüm dosya kapsamı incelendiğinde, davalının tescilli ticaret unvanını kullanması, tarafların iştigal alanlarının çok farklı alanlar olması nedeniyle karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, somut olayda haksız rekabetin, marka hakkını ihlalin ve unvan terkininin yasal şartları oluşmadığından davanın esastan reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın reddine,
2-31,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 10,70 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 22/03/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır