Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/609 E. 2018/276 K. 28.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/609 Esas
KARAR NO : 2018/276

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/08/2017
KARAR TARİHİ : 28/06/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı Müvekkiline ait “…” adlı şiirin izinsiz ve hukuka aykırı olarak marka olarak tescil edilmesi nedeniyle davalı adına tescilli olan … nolu … ibareli markanın kötüniyetli tescili nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi istemiyle açılmış olduğu anlaşılmıştır.
SAVUNMA; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın “ … ” adlı kendisine lakap olarak takılmış olan deyim niteliğinde adı yıllarca kullandığını,gerek halk tarafından gerekse İş dünyasında bu adla anıldığını, davalının marka olarak ise 08.07.2011 yılında markasını tescil ettirerek sürekli kullanmaya devam ettiğini,davalının bu markaya tanınmıştık ve ayırt edici özellik de kazandırdığını,Kaldı ki ” … ” adında sadece davacı tarafa alt olan bir tek şiir değil yayınlanmış pek çok şiir bulunduğunu, … , …, .. tabirleri … yöresine has ve herkes tarafından kullanılan umumi ve yöresel tabirlerden olduğunu, davacı taraf şiir olarak eser sahibi olsa bile şiirlerine koymuş oldukları başlık kendilerine ait olmadığından FSEK kapsamında da korunmaya değer herhangi bir hakları bulunmadığını, davalının … de 2007 yılında 13 bölüm , … menşeli … kanalında 2012 yılında 13 bölüm , … TV de 2010 yılında 26 bölüm ve 2014 yılında 26 bölüm “Kuzeyin Oğlu” … … adı ile canlı yayın olarak müzik programı yaptığını, araştırma motoru olan ” Google ” internet sitesine ” … ” olarak arama yapılıdığında dahi tek …’ın isminin çıktığını, davacı tarafın kendisine ait olmayan ve sırf şiirinde başlık olarak kullandı diye hak iddia ederek müvekkiline ait Markanın hükümsüzlüğünü talep etmelerinin haksız ve kötü niyetli olduğunu davanın reddine karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava konusu; davalı adına tescilli olan … nolu … ibareli markanın kötüniyetli tescili nedeniyle hükümsüzlüğüne ilişkindir.
Türk Patent ve marka kurumundan hükümüsüzlüğü istenen davalıya ait marka tescil belgesi celp edilmiştir.
HMK 266. madde gereğince uyuşmazlık marka hukukunun genel ilkelerine göre çözümleneceğinden bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
Davalı adına … nolu “…” ibareli markanın 41. sınıf için 26.3.2010 tarihinde marka başvurusunun yapıldığı, 7.7.2011 tarihinde tescilin yapıldığı ve 29.9.2011 tarihli marka sicil gazetesinde ilan edildiği anlaşılmıştır.
Dava markanın hükümsüzlüğü davası olup davacı yanca dava kayden 25.8.2017 marka sicil gazetesindeki yayından sonra yaklaşık 5 yıl 11 ay sonra açılmıştır.
Somut dava dosyasında davanın süresinde açılıp açılmadığı, davalının kötüniyetli olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlük şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarının incelenmesi gereklidir.
Dosyaya taraf vekillerince ayrı aynı uzman mütalaası sunulmuştur ancak hukuki konularda takdir hakkı mahkemeye ait olacağından sunulu delillere göre uyuşmazlığın incelenmesi gereklidir.
Davacı …’ün, (…), “…” adlı şiir kitabının Yazarlar ve Çevirmenler Yayın Üretim Kooperatifi tarafından 1983 yılında İstanbul’da yayımlandığı, kitabın piyasada satışa sunulduğu davacı yanca sunulu deliller kapsamından anlaşılmaktadır
…’ün, (…), “…” adlı kitabının 116 ve 117. sayfalarında “…” adlı şiirinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere anonim eserlerin/deyimlerin, sözcüklerin zaman içinde sürdürmekte oldukları yolculuklar, değişim ve gelişimleri engellenmemeli, yasakçı zihniyetlerle getirilecek katı sınırlamalardan tekelci sahiplenmeler yaratan uygulamalardan da sakınılmalıdır. Bütün bunlar yapılırken tabiatiyle folklordan, yâni: ‘Bir ülkede yaşayan halkın kültür ürünlerini, sözlü edebiyatını, geleneklerini, törelerini, inançlarını, mutfağını, müziğini, oyunlarını, halk hekimliğini, yöresel tabirler ve Türk dil kurumu sözlüğünde yer almasa dahi halkın kendi içinde geliştirdiği tabir ve kullanımların birbirleriyle ilişkilerini belirten, kaynak, evrim, yayılım, değişim, etkileşim vb. sorunları çözmeye, sonuç, kural, kuram ve yasaları bulmaya çalışan halk bilimi’nden de faydalanılmalı ve halk kültürünü yansıtan her argüman delil olarak değerlendirilmelidir.Bu kapsamda taraflarca yörede yaşamış şahısların beyanları, derneklerin yazıları da dosyaya sunulmuştur. Mahkememizce bazı kurum ve kuruluşlara yazılar yazılmıştır.
TRT kurumuna yazılan müzekkereye göre; karadeniz bölgesinde kuzeyin oğlu adı altında anonim, yerel, bölgesel deyim, söz,mani,ezgi veya yerel hitap terimine rastlanmadığını,ancak sanatçıların sahne adı olarak müzik piyasasında takma isim kullanımlarının bulunduğunu bildirdikleri anlaşılmıştır.
Türk Dil kurumunun ise cevabi yazısında; … sözünün kurum sözlüğünde yer almadığını bildirdikleri anlaşılmıştır.
Maçkalılar Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneğinin yazılarına göre de; … oğlu deyiminin … bölgesinde yıllardır kullanılan yöresel bir deyim olduğunu, kültürümüzün folklorunda yüzyıllardır kullanıldığını,aynı çoğrafyada yaşayan insanlar adına kullanıldığını,halka mal olan sözcüklerden olması nedeniyle tek bir kişiyi betimlemek üzere kullanılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu bildirilmiştir.
… ise 30 yıllık bir gazeteci olarak bu ibarenin günlük hayatta kullanılan çok sıradan bir deyim olduğunu,benzer sözler ve deyimlerin anonim olduğunu bildirdiği anlaşılmıştır.
Somut kültür içinde var olan bazı sözcük ve deyimlerin dahi marka olarak tescil edilmesi halinde bu hususun marka hukukunun genel ilkelerine göre çözümlenecek oluşu gözetildiğinde resmi kurumlardan, dernek ve kuruluşlardan gelen yazı içerikleri delil olarak değerlendirilmiş ancak tanık beyanlarının bağlayıcılığı bulunmadığından tanık dinletilmesi isteminin reddi gerekmiştir.
Davacı eseri içinde geçen şiirin adı olan … ibaresinin FSEK kapsamına eser niteliğinde olduğunu davalının kötüniyetli olduğunu iddia etmiştir.
Bu açıdan marka olarak tescil edilmemiş ancak fsek kapsamında korunan bir şiire başlık olan … ibaresinin şiirden ari olarak korunup korunmayacağı keza üzerinde fsek kapsamında telif hakkı sahibi olduğu iddia edilen markanın hükümsüzlük şartlarının incelenmesi gereklidir.
Telif Hakkı/Marka ilişkisi Kapsamında Hükümsüzlük Talebinin Değerlendirilmesi açısından 6769 sayılı SMK 25.maddenin atfı ile 6. Maddede sayılan nisbi red hallerinden birinin varlığı halinde tescilli markanın hükümsüzlüğü talep edilebileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.” Şeklindedir. SMK 6/6’da telif haklan kavramı FSEK kapsamında eser üzerindeki haklan belirtmekte olup, telif hakkından bahsedilebilmesi için ortada FSEK kapsamında bir eserin olması gerektiği konusunda kuşku bulunmamaktadır.
Davacısının şiiirine başlık yaptığı … ibaresinin “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı tartışılmıştır. Bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “ hususiyetini” taşıması gerektiği kriteri dahi tek başına ele alındığında şiirin içeriğinden bağımsız olarak başlığın belirli bir özelliği yok ise eser olarak korunmayacağı hususu açıktır. Hirsch’e göre; eser herkes tarafından vücuda getirilebiliyorsa, böyle bir eserde hususiyetten bahsedilemez, ancak herkes tarafından vücuda getirilemeyen eserlerde eser sahibinin hususiyetinin bulunduğundan söz etmek mümkündür. “Eser ancak yaratıcı bir fikri çalışma mahsulü olabilir. Yaratıcı bir muhayyele mahsulünü diğerlerinden ayıran vasıf, mübdiinin şahsiyetinden aldığı hususiyettir” Eserdeki hususiyet, eser sahibine nispet edilebilecek fikri çalışmanın nispi bağımsızlığında aranması gerekir. Bazı yazarlar ise hususiyeti “orjinalite” kavramıyla ifade etmektedirler.. Ayiter’e göre ise, hususiyette “yaratıcılık” önem arz eder, bir eserde aranacak hususiyet “tek olma” var olandan başka olma” şeklinde anlaşılmalıdır. Tekinalp’e göre ise, bir eserde hususiyet kendisini anlatımda yani üslupta gösterir, eser sahibinin eserdeki mührü bireysel anlatımdır. Ancak her halükarda hususiyet, sıradan olmamayı, belli bir düzeye sahip olmayı da kapsamalıdır. Ayrıca belirli bir genel kültüre sahip herkes tarafından bilindiği üzere … ibaresi bir çok bilinen yada amatör şairler tarafından yazılmış şiir başlığı olarak bu ibarenin kullanıldığı bilinmektedir. Davacının şiirinin bir bütün olarak FSEK’nın 1/B ve 2/1. maddeleri uyarınca ilim ve edebiyat eseri olarak korunması gerekli ise de şiirden ayrı olarak eser sahibinin hususiyetini taşıma unsurunu içermeyen genel ve anonim ibare olan … ibaresinin davacı yanca yaratılmış bir eser olduğu savundan hareket ile davalı yanca markaya belirli bir popülerlik ve ayırt edecilik katıldıktan sonra hükümsüzlük talep edilmesi MK 2. maddesine aykırı olarak değerlendirilmiştir.
Öte yandan Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku çerçevesinde korunan husus, düşünceler ve fikirler değil bunların ifade şeklidir. Fikri çalışmanın şiir başlığının eser olarak korunabilmesi için fikir düzeyini aşması daha önce hiç kimse tarafından kullanılmamış olması gerekir. Herkes tarafından ileri sürülebilecek, yeterince detaylandırılmamış, insanlığın ortak malı niteliğinde kalmış ve özgünleşmemiş fikirler , sloganlar, belirli bölge halkı tarafından sıkça kullanılan deyimler, sözcükler ise eser olarak korunamazlar.
Yüksek mahkeme ilamlarına bakıldığında, eser adının tek başına korumasının çok İstisnai durumlarda mümkün olabileceği üzerinde durulmaktadır. Bunun gerekçesi olarak da, eser adının kısalığının, hususiyet taşımaya engel oluşturmasıdır. Kuşkusuz, hususiyet taşıyan eser adları olabilirse de, anonim deyimlerin, sözcüklerin, bir yöre de yüzyıllardır kullanılan sözcüklerin hususiyet taşımayacağı da açıktır.
Öte yandan marka hukuku kapsamında Sloganlar, deyimler, herkesin günlük dilde kullandığı ibarelerin ayırt edici niteliği olmadığı takdirde yani ikaz/uyarı niteliğinde vb. mesajlar ileten, herkes tarafından serbestçe kullanılabilecek nitelikte bulunan ve bu nedenlerle marka olarak algılanamayacak deyimlerin zayıf marka olarak korunacağı da bilinmekteyse de, fsek kapsamında korumadan faydalanılması için sloganın, deyimin sahibinin hususiyetini yansıtması ve Orijinal olması gereklidir. Kimi zaman zayıf bir ibare olarak tescil edilen markalar marka sahibinin yaptığı yatırım ve tanıtım nedeniyle ayırt edici hale geldiğinden marka sahibi ile anılır olduğu da bilinmektedir.
Sunulu deliller kapsamında uyuşmazlık incelendiğinde ise: … ibaresinin davacı tarafından 1983 yılında bir şiirinin adı olarak kullanıldığı, şiirin bütününün eser niteliğine sahip olduğu, ancak şiir adı şeklindeki … ibaresinin eser niteliğine sahip olabilmesi için hususiyet kazandırılması gerektiği, halbuki bu ibareye davacı tarafından katılan bir hususiyetin olmadığı, ayrıca bu ibarenin … yöresi insanı için söylenen bir tabir olduğu ve anonimleştiği, dolayısıyla FSEK kapsamında eser olarak değerlendirilemeyeceği,bu kapsamda davacı tarafın Marka Hukuku açısından SMK 25’in yollamasıyla SMK 6/6 anlamında telif hakkının bulunmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün bu gerekçe ile talep edilemeyeceği, öte yandan davalı tarafından markanın teşcil edildiği sınıflar açısından yapılan incelemede, davacı tarafından bu hizmet sınıflarında markasal kullanımın veya FSEK kapsamında bir kullanımın bulunmadığı ,, buna karşılık davalı tarafından teşcil öncesinde başlanan yoğun kullanım ile ibareye markasal kimlik ve marufiyet kazandırıldığının sunulan Tv proğramları ve deliller kapsamı ile sabit olduğu keza davalı markası ile davacı tarafından 1983 yılında bir kereye mahsus kullanılan ibare arasında halk nezdinde karışıklığın ve ilişkilendirmenin oluşmayacağı,davacı tarafından da beyan edildiği üzere davalı kullanımın bilindiği, ayrıca dosyaya mübrez belgeler çerçevesinde 2007 yılından itibaren bu isim altında programların yapıldığı, tüm Türkiye çapında programların izlendiği, buna karşılık davacı tarafından 2010 yılından itibaren kullanımın sözlü olarak engellenemeye çalışıldığının iddia edildiği, ancak dosyaya sunulu mübrez belgeler çerçevesinde davalının markasal kullanımının 2007 yılından itibaren başladığının sabit olduğu, bu süre içerisinde davacı tarafından tescilden önce herhangi bir dava açılmadığı gibi tescilden sonra da huzurdaki davanın 5 yıl 11 ay sonra açıldığı, davacının sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığı, davalının tescilde kötüniyetli olduğunun ispat edilmediği gibi bu yönde hiçbir delilin bulunmadığı, davalının bilinen ve toplumda sevilen bir sanatçı olması nedeniyle davacının davalı markasından haberdar olmadığını ileri süremeyeceği, davalı ile özdeşleşen … ibareli sahne adının aynı zamanda marka olarak tescil edilmesi nedeniyle , davalının markasını gelişen zaman içinde tanıttığı ve markaya ayırt edicilik vasfı kazandırdığı da sunulu deliller ile sabit olduğundan keza aradan çok uzun süre geçtikten sonra, açılan davalar yoluyla yaratılan malvarlığı/marka değerinin yok olması söz konusu olduğundan bu tür davranışlar MK 2. madde kapsamında himaye göremez. Zira MK. 2 md. uyarınca, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır”. Bu kapsamda gerek davanın süresi içinde açılmamış olması gerekse davacı yanca ileri sürülen hiçbir hükümsüzlük iddialarının ispat edilememiş olması nedeniyle davanın esastan reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-DAVANIN REDDİNE,
2-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 4,50 TL eksik harcın davacıdan tahsiline,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafın yapmış olduğu 39 TL giderin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı.28/06/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır