Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/59 E. 2019/230 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/59 Esas
KARAR NO : 2019/230

DAVA : Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
DAVA TARİHİ : 20/03/2017
KARAR TARİHİ : 16/05/2019

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 17/09/2013 tarih ve 2011/232-2013/163 sayılı kararın temyiz edilmesi sonucunda Yargıtay 11.HD’nin 2014/18483 esas, 2015/8539 karar nolu bozma ilamı üzerine dava dosyası mahkememize iade edilmiş, bozma sonrasında taraflara ilam tebliğ edilmiş, bozmaya uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde, mali hakları müvekkillerinden …’e ait “…, …” isimli eserler ile mali hakları Müzikotek’e kayıt ve yorumcu hakları ise…n müziğe ait “…” adlı müzik eserlerinin müvekkillerinin muvafakati olmaksızın davalı şirketin “yok böyle dans” adlı yarışma programında izinsiz kullanımı nedeniyle tecavüzün ref’i ve men’i, … Tic. A.Ş. için “…” adlı müzik için stopaj dahil 6.000,00 TL, “…” adlı eser için stopaj dahil 6.000,00 TL, “…” adlı eser için stopaj dahil 6.000 TL, … şirketi için “…” adlı müzik eseri için stopaj dahil 6.000,00 TL olmak üzere toplam 24.000,00 TL’nin FSEK’nın 68. maddesi gereğince 3 katı tutarı 72.000,00 TL’nin “…” adlı eser için 27/11/2010, diğer eserler için 25/12/2010 tarihinden işleyecek ticari avans faziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili, davacıların mali haklarını meslek birliğine devrettiklerini ve dans gösterisinin yayınlandığı … kanalıyla meslek birlikleri arasında söz konusu eserlerin kullanımı konusunda anlaşma bulunduğunu, telif haklarının adı geçen meslek birliklerine ödendiğini, bu nedenle davacıların dava ehliyetlerinin bulunmadığını, müziğin dans eşliğinde verildiğini, müvekkilinin dava konusu eserleri herhangi bir şekilde çoğaltıp işleyerek yayınlamadığını, senkranizasyonunda söz konusu olmadığını, talebin fahiş olduğunu, savunarak, davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava, mali ve senkronizasyon hakları davacı … A.Ş’ye ait olan “…, … ve …” adlı müzikler ile kayıt ve yorumcu hakkı davacı … A.Ş ye ait “…” isimli müzik eserlerinin davalıya ait “…” isimli gösteride izinsiz işlenip kullanıldığı iddiasıyla tazminat istemine ilişkindir.
Mahkememizce bozma öncesinde; iddia, savunma benimsenen azınlık bilirkişi görüşü ve tüm dosya kapsamına göre, somut olayda, FSEK’nın 6.(3) maddesi anlamında musiki eserlerinin televizyon ile yayına müsait hale sokulması durumunun söz konusu olduğu, bir müzik eserinden işleme eser oluşturulması için çoğunluk bilirkişi görüşü ile açıklandığının aksine mutlaka müzik eseri üzerinde bir değişiklik yapılmasının gerekli olmadığı, davadaki gibi bir tv formatında kullanılan müziğin canlı icradan farklı olan bu kullanım hakkının meslek birliğine devredilmediği bu hususun meslek birliğinin cevabı yazısıyla anlaşıldığı, bilirkişi raporundaki azınlık bilirkişi görüşüne göre”… ve …” adlı eserlerin her biri için 2.500,00 TL “…” isimli müzik eseri içinde eser sahibi ve kayıt hakları için toplam 5.000,00 TL talep edilebileceği ve makul bulunan bu tutarların takdiren 2 misli artırılarak uygulanmasının uygun olacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararı, her iki taraf vekilide temyiz etmiştir.
Yargıtay 11.HD’nin 2014/18483 esas, 2015/8539 karar nolu bozma ilamında “…1) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davalının eyleminin 5846 sayılı FSEK’nın 6/3. maddesi uyarınca işleme hakkının ihlali niteliğinde olmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışındaki tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2) Mahkemece yargılama sırasında iki ayrı bilirkişi raporu alınmış ve ikinci raporda azınlık görüşü benimsenmiş ise de hükme esas azınlık görüşü ile diğer bilirkişi raporları arasında müzik eserleri için talep edilebilecek ücretler bakımından açık bir çelişki bulunmasına rağmen mahkemece çelişki giderilmeksizin ve diğer görüşlere nazaran azınlık görüşünde belirtilen miktarlara neden itibar edildiğine ilişkin gerekçe belirtilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiştir. Bu durumda, mahkemece, taraf vekillerinin itirazlarını da karşılayan ve bilirkişi raporları arasındaki çelişkileri de giderecek şekilde, yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınmak ve sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerekmiştir. 3) Eser üzerindeki mali haklara tecavüzün ref’i talebiyle açılan davada 5846 sayılı FSEK 68/1. fıkrası uyarınca, eser üzerindeki hak sahibi “sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya emsal veya rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın en çok üç kat fazlasını isteyebilir. Anılan madde de geçen üç katına kadar artırım seçeneğini kullanım yetkisi davacıya ait olup, mahkeme seçilen talebi değiştiremez. Çünkü, 01.01.1952 tarihinde yürürlüğe giren 5846 sayılı FSEK 68. maddesinin 07.06.1995 tarih ve 4110 sayılı Kanun’la değiştirilmesinden önceki düzenleme biçimine göre, eser sahibi mali haklarına tecavüz durumunda mütecavizle bir sözleşme yapılması halinde talep edebileceği mutat bedelin en çok %50 fazlasını isteyebilmekteydi ve aynı maddenin (5). fıkrasına göre de %50 artırım koşulu mütecavizin kusurlu olması şartına bağlanmıştı. Sözkonusu (5). fıkra hükmü uyarınca, mütecavizin kusurunun bulunmaması halinde %50 artırıma hükmedilemeyceği gibi, tarafların müşterek kusurlu olması durumunda ise hakimin mutat bedelin %50’sinin altında bir artırım yapmak konusunda da takdir hakkı bulunmaktaydı. (Prof. Dr.Halil Arslanlı, Fikri Hukuk Dersleri, 1954 s.218., Prof. Dr.ŞAfak N.Erel, Türk Fikir ve Sanat Hukuku, Ankara 1988, s.255).Ancak, 5846 Sayılı FSEK 68. maddesinin 07.06.1995 tarih ve 4110 sayılı Kanun ile değişikliğinden sonraki metninde “mutat bedel” kavramı “rayiç bedel”, “%50 fazlasını isteyebilme” hakkı da “en çok üç katını isteyebilir” olarak değiştirilmiş ve söz konusu artırımın yapılabilmesini kusur şartına bağlayan 68. maddesinin (5). fıkrası da yürürlükten kaldırılmıştır. Böylece, mali hakların ihlali halinde eser sahibinin rayiç bedel üzerinden isteyebileceği artırım oranı mütecaviz aleyhine daha da ağırlaştırıldığı gibi bu artırımı kusur koşuluna bağlanması ve tarafların kusur oranlarına göre gerektiğinde %50’nin altında bir indirim yapmak konusunda hakime tanınan takdir hakkı ortadan kaldırılmşıtır. (Prof. Dr. Şafak N. Erel, Türk Fikir ve Sanat Hukuku Ankara 1998, s.299). Uyuşmazlık tarihinde yürürlükte olan 1995/4110 sayılı Kanun’la değişik 5846 sayılı FSEK 68/1. fıkrasında düzenlenen bu durumda Kanun, rayiç telif ücretinin üç katını mütecavize ödeterek tecavüzün izlerinin tamamen silinmesini sağlamakta; ref’i gerçekleştirmektedir. (Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, Dördüncü Bası, İstanbul 2005, s.303) Bu suretle de, hak sahibini zararını ispat külfetinden kurtarmak ve böylece ispat edilemeyen zararın eser sahibinin sırtında kalmasına engel olmak amaçlanmış, “sözleşme olması durumunda isteyebileceği miktarın üç kat fazlasını talep edebilir” diyerek tazminat hesabına açıklık getirilmiştir. (HGK 20.03.2002 tarih 176/214 sayılı, HGK 02.04.2003 tarih 260/271 sayılı kararları). Bu bakımdan, mahkemenin 5846 sayılı FSEK 68/1. fıkrası gereğince rayiç bedelin üç misli artırım yapılması suretiyle zararının giderilmesine ilişkin hak sahibi olan davacı talebinin makul olmadığı takdirde, daha az bir artırım yapılması hususunda (somut uyuşmazlıkta iki misli olarak) hakimin takdir hakkı bulunduğuna dair gerekçesi 5846 sayılı FSEK’nın 68. maddesini düzenleme amacına uygun bulunmamaktadır. Öte yandan, Kanun’la tanınan bir talep hakkının kullanılması MK’nın 2. maddesine de aykırılık oluşturmaz. Ancak, öğretide de benimsendiği üzere, 4110 sayılı Kanun’la değişik 5846 sayılı FSEK’nın 68. maddesinin uygulanmasında mütecavizin kusuru aranmamakla birlikte, ortak kusurun varlığı halinde; mahkemece tecavüzün ref’i için alınacak tedbir niteliğini tayin açısından aynı Kanun’un 66/4. maddesi dikkate alınabileceği gibi, belirlenen toplam bedel itibariyle BK 42 ve 43. maddelerinin uygulanması da mümkündür.(Prof.Dr.Fırat Öztan, Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Ankara 2008, s.649 Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2005, s.303). Mahkemece karar gerekçesinde 5846 sayılı FSEK’nın 68/1. fıkrası uyarınca belirlenen rayiç bedelin FSEK’nın 68. maddesine göre arttırımda hakımın takdir hakkı bulunduğu gerekçesiyle, takdir hakkı kullanılmak suretiyle indirim yapıldığı açıklanmışsa da; yukarıda da açıklandığı üzere BK 43. maddesine dayalı indirim ancak tarafların ortak kusurlarının varlığı halinde dikkate alınabilecektir. Oysa, mahkemece tarafların somut uyuşmazlık bakımından BK 43. maddesinin uygulanmasını gerektirir biçimde ortak kusurları bulunup bulunmadığı tartışılmaksızın, sadece takdir hakkının bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde iki misli artırım yapılmak suretiyle kısmen kabul kararı verilmesi doğru görülmediğinden kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir. Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın taraflar yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle de kararın davacı yararına BOZULMASINA, 19/06/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı … A.Ş dava konusu yabancı eserlerin Türkiye’ de ki lisans hakların kendisinde olduğuna dair inhisarı lisans sözleşmesiyle eser listesi sunmuştur. Kültür bakanlığı eser işletme belgesi içeriğinden de … isimli eserin mali haklarının davacı … şirketine ait olduğu anlaşıldığı gibi bu eserin tüm mali haklarının …’nun mirasçıları tarafından …’e devredildiğine ilişkin 19 aralık 2006 tarihli sözleşme sunulmuştur.
Yabancı eserlerin sahibi olan Brain Moy ve Freddie Mercury de mali haklarını 1 temmuz 2004 tarihli sözleşmeyle davacıya lisans veren Puhlising Ltd ye devretmiştir.Dava konusu müzik tv formatı kapsamında yarışmacılarca icra edilen dansın fon müziği olarak kullanılmıştır.
Davacı vekili bu şekilde kullanımın umuma iletim hakkı kapsamında kaldığını, senkronizasyonun söz konusu olmadığını eserin iletim hakları içinde ile MSG Meslek birliği ile yapılan lisans sözleşmesi gereğince ödeme yapıldığını savunduğundan bu kullanımın müziğin umuma iletimi mi yoksa lisans sözleşmesi kapsamında olmayan senkronizasyon mu olduğu hususununda tartışılması gereklidir. FSEK 6. Maddesinde işleme eser “diğer bir eserden istifa suretiyle vücuda getirilip de bu eserlere nispetle müstakil olmayan fikir eseri olarak tarif edilerek musiki eserlerinin filme alınması radyo veya tv ile yayıma müsait hale sokulması” işleme eserler arasında sayılmıştır. Dava konusu “…” isimli programda kullanılan müzik eseri fonda iletilmekte olup yarışmacılar bu müzik eşliğinde dans etmektedir ve yarışmacının dansından müzik eserinin tümü sonuna kadar kullanılmaktadır. Bu program bu şekliyle bir tv formatıdır ve yarışmacıların müzik eşliğinde yapımcı tarafından belirlenen her dans çeşidini sergilemesinden oluşmaktadır. Formata göre yarışmacılar dans hocalarıyla bir hafta belirlenen dansa hazırlanmakta ve yarışma günü de performanslarını sergilemektedir. Bu tür yarışma programları önceden yayına hazırlanmakta ve yapım şirketi tarafından yayına hazır bir şekilde yayınlayacak televizyona teslim edilmektedir. Dolayısıyla da canlı bir yayında anlık olarak bir performansın sergilenmesi söz konusu olmayıp kurgulanan belli tür televizyon formatında seçilen müziğin ritmine göre dansın icrası söz konusudur , Bu formatta dansın müziksiz icrası mümkün olmadığı gibi müziğin de danssız icrası söz mümkün değildir. İkisi arasında bir zorunlu birliktelik ve bağımlılık konusudur. Dolayısıyla da bir balede orkestra ile dansın beraberliği nasıl zorunlu ise bu formatta da müzikle dansın birlikteliği kaçınılmaz olarak bağımlılık göstermektedir.
FSEK 52. Madde ile her devredilen hakkın ayrı ayrı belirtilmesi zorunluluğu getirilmesinin nedeni bu hakların kullanım alanı ve ticari değerleme koşullarının farklı olması nedeniyledir. Bir müzik eseri için umuma iletim durumu o eserin kayıt edildiği şekliyle salt müzik olarak canlı veya banttan iletilmesini ifade eder. Oysa burada icracı yarışmacıların müzik eşliğinde dans icra ettikleri formatın zorunlu unsuru haline gelmiş umumi müzik yayını ile ilgisi olmayan müzikli dans yarışmasından oluşan bir yapımın parçası olarak kullanılmıştır. Canlı müziğin iletilmesindeki izleyici grubu sadece müzik zevki için icrayı dinler. Oysa tv formatın da müzikle dansın beraberliğindeki uyum ve yarışmacıların performans başarısı ön plandadır. Dolayısıyla da kamuya normal iletim ile format olarak kullanım aynı şey değildir. Burada FSEK 6.(3) maddesi anlamında musiki eserlerinin televizyon ile yayına müsait hale sokulması durumu söz konusudur. Bir müzikten işleme eser oluşturulması için çoğunluk bilirkişi görüşü ile açıklandığının aksine mutlaka müzik eseri üzerinde bir değişiklik yapılması gerekli değildir. Müziğin reklamda, balede, filmde kullanımı işleme eserdir. Bu tür kullanımlarda müzik tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Diğer unsurların birlikteliği ile farklı bütünsel bir konsept bir algı yaratmaktadır. Müzik birlikte olduğu esere veya, icralara etki etmekte onun da dahil olduğu formatın oluşumunu sağlamaktadır. Bu unsurların ayrıştırılması o çalışmanın niteliğini de yok edecektir. Dolayısıyla bir bale, opera veya filmde ya da bu davadaki gibi bir tv formatında kullanılan müziğin parçası olduğu bütümsel eserlerden bağımsızlığı düşünülemez. Zira televizyon formatları, konusu, icra şekli, kurgusu ve diğer unsurlarıyla orjinal ise eser olarak değilse haksız rekabet hükümlerine göre korumadan yararlanmakta ve yapımcısına eser üzerinde tekel haklar vermektedir. Oysa başkasına ait müziğin sadece kamuya iletilecek şekilde icrasında yeni bir hak söz konusu değildir. Müziğin canlı icradan farklı olan bu kullanımı hakkının meslek birliğine devredilmediği hususu da meslek birliğinin cevabı yazısıyla anlaşıldığından davacının FESEK 68. madde kapsamında 3 kat tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır.
Raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi ve rayicin denetime uygun olarak belirlenmesi için rapor alınmıştır.Bilirkişiler …, … ve …’nin kök ve ek raporları kapsamına göre; “… ve …” nun her biri için 2.500’er TL olabileceğini, “…” isimli müzik için eser sahipliği hakları için 2500+kayıt hakları için 2505 TL olabileceğini, FSEK.68.madde gereğince tazminatın üç katı karşılığı takdirinin mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Bu durumda raporlar arasındaki çelişki giderilmiş olmakla, ayrıca son rapor bilimsel olarak eserlerin tanınmışlık ölçüsü, yayının muhatabı halk kitlesi nezdindeki tannımışlığı gibi olgulara göre yani denetime uygun olarak hazırlandığından keza kullanılan alan ve kullanılan sürelere göre bozma öncesinde ayrık görüş sunan bilirkişi raporundaki gerekçelere göre atıflar yapılması suretiyle hazırlandığından son rapor hükme esas alınmıştır.
Davacı Eser üzerindeki mali haklara tecavüzün ref’i talebiyle dava açtığından ve davada 5846 sayılı FSEK 68/1. fıkrası uyarınca, eser üzerindeki hak sahibi “sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya emsal veya rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın en çok üç kat fazlasını isteyebilir hükmü de gözetilerek eserlerin tanınmışlık ölçüsü, yayının muhatabı halk kitlesi nezdindeki tanınımışlığı, kullanılan alan ve kullanılan sürelere göre belirlenen rayiç bedelin 3 katına hükmedilmiştir.
Toplanan tüm deliller, bozmaya uyalarak alınan kök ve ek rapor kapsamları her birlikte incelendiğinde; Mali ve senkonizasyon hakları davacıya ait olan …, …, … adlı müziklerin davaya konu olan senkronizasyonun bundan sonraki kullanımlarının önlenmesine, “… ve …” nun her biri için 2.500’er TL’den toplam 5000 TL tazminatın FSEK.68.madde gereğince 3 kat karşılığı 15.000 TL’nin davalıdan alınarak davacılardan … A.Ş’ye verilmesine, fazla talebin reddine, bu alacağa 25/12/2010’dan itibaren ticari avans faizi yürütülmesine, “…” isimli müzik için 5.005 TL tazminatın (eser sahipliği hakları için 2500+kayıt hakları için 2505) FSEK.68.madde gereğince tazminatın üç katı karşılığı 15.015 TL tazminatın davalıdan alınarak her iki davacıya ödenmesine, bu tazminata 27/11/2010 tarihinden itibaren ticari avans faizi yürütülmesine, fazla istemin reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Mali ve senkonizasyon hakları davacıya ait olan …, …, … adlı müziklerin davaya konu olan senkronizasyonun bundan sonraki kullanımlarının önlenmesine,
2-“… ve …” nun her biri için 2.500’er TL’den toplam 5000 TL tazminatın FSEK. 68.madde gereğince 3 kat karşılığı 15.000 TL’nin davalıdan alınarak davacılardan … A.Ş’ye verilmesine, fazla talebin reddine, bu alacağa 25/12/2010’dan itibaren ticari avans faizi yürütülmesine,
3-“…” isimli müzik için 5.005 TL tazminatın (eser sahipliği hakları için 2500+kayıt hakları için 2505) FSEK.68.madde gereğince tazminatın üç katı karşılığı 15.015 TL tazminatın davalıdan alınarak her iki davacıya ödenmesine, bu tazminata 27/11/2010 tarihinden itibaren ticari avans faizi yürütülmesine, fazla istemin reddine,
4-2.050,32 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 981,12 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
5-Müziklerin davaya konu olan senkronizasyonun bundan sonraki kullanımlarının önlenmesine ilişkin talep yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.931 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara eşit olarak verilmesine,
6-… firması yönünden ( “… ve …” eseri için) kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 1.800 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı …… A.Ş’ye verilmesine,
7-“…” isimli eser için kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 1801 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak her iki davacıya verilmesine,
8-Reddedilen tazminat talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3601 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafın bozma öncesi yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan; 21,15 TL peşin harç, 437,00 TL tebligat masrafı, 2.000 TL bilirkişi ücreti ve bozma sonrası yapılan 96,00 TL tebligat masrafı ve 3.750 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 6.304,15 TL’nin 2/3’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 14 TL bozma öncesi 130 TL bozma sonrası yargılama gideri olmak üzere 144 TL’nin davalı üzerinde bırakılmasına,
11-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde YARGITAY NEZDİNDE TEMYİZ YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı. 16/05/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır