Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/499 E. 2018/168 K. 18.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/494 Esas
KARAR NO : 2018/199

DAVA : Markaya tecavüzün ve haksız rakebitin tespiti, Meni, ref’i talepli
DAVA TARİHİ : 06/03/2017
KARAR TARİHİ : 26/04/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Markaya tecavüzün ve haksız rakebitin tespiti, Meni, ref’i talepli davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesi ile ;davalınındavacı adına tescilli ‘…” ve iltibas teşkil edecek derecede benzer olan esas unsurlu markalarına markası üzerindeki tescilsiz ve hukuka avkırı kullanımı ile yarattığı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, menfi,refi ile 6796 sayılı Smai Mülkiyet Kanunu m. 159 ve HMK m. 389 gereğince davalının her türlü kullanımının ivedilikle tespiti ve durdurulması ve işbu kapsamdaki fiillerinin durdurulmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılması hususlarında ihtiyati tedbir karan verilmesi istemiyle açılmıştır.
SAVUNMA; Davalı açılan davaya cevap vermemiş delil bildirmemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava konusu; Davacı adına tescilli … markası ile iltibas teşkil edecek şekilde davalının … ibareli kullınımının hukuka avkırı olması nedeniyle marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, menfi,refi istemiyle açılmıştır.
Türk Patent ve marka kurumundan marka tescil belgeleri celp edilmiştir.
HMK 266. madde gereğince somut uyuşmazlık hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenecek nitelikte bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
Davacı vekili de dava dilekçesinde tescilli olan markalarının;
Marka Tescil/Başvuru No Koruma Tarihi Sınıflar
1. … … 10.02.1994 03/24/25
2. … … 26.06.1996 03/25
3. … … 16.12,1996 03/25
4. … … 31.01.1997 03/09/14/18/25
5. … … 21.11.1997 03/09/14/18/25
6. … … 21 11.1997 35
7, … … 07.12.1998 03 / 18/25
8. … … 08.09.1999 03/18/24/25/35
9-… … 09.09.1999 16/20/21
10. … … 27.12.2001 09 / 18/25
11. … … 15.03.2002 03
12. … … 16.04.2007 26/40
13. … … 16.04.2007 14/25/35/40
14. … … 16.04.2007 3/9/14/16/18/24/25/35
15. … … 01.08.2008 35
16. … … 17.11.2010 03 emtia sınıflarında tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafından davalının ürettiği 1 adet gömlek de delil olarak dosyaya sunulmuş ve gömlek içinde yaka etiketinde … ibaresinin kullanıldığı anlaşılmıştır.
Yine davacı yanca sunulan deliller incelendiğinde davalının “…” markasının 25, sınıfta tescili için Türk Marka ve Patent Kurumu nezdinde 10.06.2016 tarihinde yapılan ikinci başvurusunun … sayı ile kayda alındığı, davacının itirazları neticesinde, Türk Marka ve Patent Kurumu tarafından tanzim edilen 15,02,2017 tarihli ve … sayılı kararla … markasının davacının markası ile karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzer olduğu ve markanın tescilinin davacı markalarının tanınmışlığına zarar vereceğine karar verildiği anlaşılmıştır.
Karıştırma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Başka bir anlatım ile halkın söz konusu mal ve hizmetleri aynı ya da bağlantılı işletmelerden geldiğini düşünme tehlikesidir. Hem markanın hem de mal veya hizmetlerin aynı olması durumunda marka hakkının ihlali söz konusu olmaktadır. Karıştırma ihtimalinden söz edilebilmesi için öncelikle tescil başvurusuna konu veya tescil edilmiş marka ile daha önce tescil edilmiş ve tescil başvurusu yapılmış markanın kapsadığı hizmetlerin aynı ya da benzer olması gerekmektedir. Eğer bu mal ve hizmetler aynı ya da benzer ise bu kez markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenecektir. Karıştırma ihtimali hem marka, hemde sınıf bakımından benzerlik gerektirdiğinden iki markanın tescil edildikleri, tescil başvurusunda bulunulduğu ya da kullanıldığı mal ve sınıfların ne kadar birbirine benzer ise karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmaması için markaların da o oranda birbirinden farklı olması gerekecektir. Markalar arasında sözcük, harf karakteri, şekil, grafik gibi renk unsurlarında hiçbir fark yok ise markalar arasında ayniyetten söz edilir. Eğer bu unsurlardan birinde küçük fark var ise benzer markalardan söz edilir. Markalar arasında karıştırma ihtimali incelenirken her bir unsura göre değil bir bütün olarak iki markanın bıraktığı genel global izlenimin markanın bütünüyle bıraktığı etki dikkate alınır.
Davacının sunduğu deliller incelendiğinde davacının “…” ibareli markasının tanınmış marka niteliğinde bulunduğu, Davacının tescillerinin 25.sınıf için yıllardır var olduğu, davalının da gömlek emtiası üzerinde karıştırma ihtimali yaratacak şekilde … ibaresini kullandığı, markalardaki baskın ve ayır edici unsurun … ibaresi olduğu, … ibaresinin ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, davacının tescilli markasının ve davalının tescilsiz kullanımına esas her iki markanın da ikinci kelimesi farklı olsa da markalarda iltibas değerlendirmesinin farklılıklara göre değil benzerliklere göre yapılacağı, davacı markası ve davalı markası da iki kelimeden oluştuğu ve vurgulayıcı ilk kelimesinin ortak olduğu, davalı markasıyla karşılaşan ortalama tüketici markayı davacının markasının yeni bir versiyonu veya serisi olarak düşünmesinin kaçınılmaz olduğu anlaşılmıştır.
Markaların karıştırılması açısından 556 sayılı KHK.nın ve 6769 Sayılı SMK.nun aradığı ve doktrinde kabul edilen görsel, anlamsal, fonetik değerlendirmeler, markanın esas unsuru, yardımcı unsuru türünden tüm ilkelere “markanın bir bütün olarak tüketicide bıraktığı genel intibaı” değerlendirmesine katkı yapan unsurlardır. Şöyle ki; tüketiciler bir markayı duyduklarında veya okuduklarında iltibas tehlikesi ile karşı karşıya kaldıklarında standart düşünce yapısının bir gereği olarak algılarını birleştirmekte ve bu birleşim sonucu oluşan bütüne göre bir karar vermektedirler. Eğer oluşan bu bütün içerisinde tüketicinin akima iki markanın birbiri ile ilişkili olduğu yönünde az da olsa bir ihtimal beliriyorsa ve markaya güvenle mal ve hizmetlerin karıştırılma ihtimali doğuyorsa, markalar arası iltibasın veya en azından iltibas tehlikesinin kabulü zorunludur. Elbet bu değerlendirme yapılırken markaların tescilli oldukları sınıflar da ( sınıflar yol gösterici olup, mal ve hizmetlerin ayniyeti, benzerliği ve birbiri ile ilgili olup olmadığı) göz önünde bulundurulmalıdır.
Markalar ve unvanlar arasında benzerliğin alıcıları satın almayı düşündükleri mal ve hizmet yerine, bir başka mal ve hizmet almak durumunda bırakması kadar, alıcıların iki farklı mal veya hizmet karşısında olduklarını bilmelerine rağmen bu markalann aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu mallan üreten işletmeler arasındaki idari – ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılmalan da iltibas tehlikeleri içinde ele alınmalıdır.
Halkın, karşılaştınlan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi halinde benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olacaktır. Markalar arasında karıştırma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıldık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması benzerlik ve İltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır.
Bu noktada tespiti gereken diğer bir husus halk tarafından karıştırılma ihtimalinden ne anlaşılacağıdır. Doktrinde, halk tarafından karıştırılma ihtimalinin iki koşulun bir araya gelmesi halinde vücut bulacağı kabul edilmiş ve bu iki koşuldan ilkinin tescili istenen markanın daha önce tescilli bulunan markanın aynısı veya benzeri olması, İkincisinin ise her iki markanın aynı mal ve hizmetlerde kullanılmasının olacağı belirtilmiştir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, ortalama tüketici olarak tabir edilen alıcının söz konusu iki marka arasında bir bağlantı kurması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali İçin yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir.
6769 Sayılı SMK mm 6/1 maddesi uyannca “markanın tescil haklanna giren aynı mal ve hizmetlerle İlgili olan, tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve hizmetleri kapsayan ve bu suretle tüketici nezdinde tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil olmak üzere her iki markanın iltibas teşkil edecek şekilde gözde ve kulakta tüketicileri yanıltmasına” neden olacak ve bu durum 6769 Sayılı SMKnun 7/2 (a) ve (b) maddeleri uyannca marka hakkına tecavüz teşkil edecektir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7. maddesine göre, markanın tescil kapsamına giren aynı mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması yahut tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında Nişkilendirilme ihtimali de dâhil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması hakkı münhasıran marka hakkı sahibine aittir.
Ayrıca 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. maddesine göre marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünlerin satılması,,dağıtılması,..vb eylemleri marka hakkına tecavüz kapsamında değerlendirmiştir.
SMK’nın 149, maddesine göre; marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, mahkemeden, marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulmasını, tecavüzün giderilmesini ve maddi ve manevi zararın tazminini, marka hakkına tecavüz dolayısı ile üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, cihaz, makine gibi vasıtalara el koyulmasını, el konulan ürünler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınmasını, marka hakkına tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınmasını, özellikle bu maddenin (c] bendine göre el koyulan ürünlerin ve araçların üzerlerindeki markaların silinmesi veya marka hakkına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhasını, marka hakkına tecavüz eden kişi aleyhine verilen mahkeme kararının, masrafları tecavüz eden tarafından karşılanarak, ilgililere tebliğ edilmesini ve kamuya yayın yoluyla duyurulmasını talep edebilir düzenlemesine amirdir.
Davalı eylemi aynı zamanda haksız rekabet de teşkil etmektedir. Zira davalı karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzer markasını tescilsiz ve izinsiz bir şekilde; hem de davacının faaliyetlerine konu ürünler üzerinde satış ve pazarlamasını yaparak haksız kazanç sağladığından davalı eyleminin marka hakkının ihlali yanında haksız rekabet de oluşturduğu sabit görülmüştür. Bu durum tüketicinin yanılmasına , davacının pazar ve müşteri kaybına yol açmaktadır.
Bilindiği gibi Haksız rekabet 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 54. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 6762 sayılı eski TTK’nin aksine yeni TTK’da haksız rekabetin tanımı yapılmamıştır. Yeni TTK m. 54 f.2’de “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” biçiminde haksız rekabet oluşturan fiiller genel olarak belirtilmiştir.
TTK m. 55’de ise başlıca haksız rekabet halleri örnekseme metodu ile belirtilmiştir. Madde düzenlemesinde belirtilen başlıca haksız rekabet halleri; dürüstlük kurallarına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar (kötüleme, avantaj sağlama, hakkı olmayan unvanları, meslek, derece ve sembolleri kullanma, karıştırılmaya neden olma, karşılaştırma ya da üçüncü kişiyi benzer yollarla öne geçirme, tedarik fiyatının altında fiyatla satışa sunma yoluyla aldatma, gerçek değer hakkında yanıltma, karar verme özgürlüğünü sınırlama, nicelik ve nitelikte yanıltma, hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanın açık olmaması, tüketici kredilerine ilişkin açık beyanda bulunmamak, yanıltıcı sözleşme formüllerini kullanmak), sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek, başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak, üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek, iş şartlarına uymamak, dürüstlük kurallarına aykırı işlem şartlarını kullanmak olarak belirtilmiştir. Uyuşmazlık ile ilgili m.55 f.1 (a) bendinin dördüncü alt bendi “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” fiilini haksız rekabet olarak düzenlemiştir.
Uyuşmazlık ile ilgili TTK m.55 f.1 (a) bendinin dördüncü alt bendi 6762 sayılı eski TTK m.57/b.5 ile özdeş olmasına rağmen ifade ediliş tarzı farklıdır. Eski TTK’da “iltibas” kavramının kullanılmasına karşılık yeni TTK’da “karıştırılma” kavramı kullanılmıştır. Ayrıca TTK m.55 f.1 (a) bendinin dördüncü alt bendi kapsamında karıştırılma konusu olan husus dış görünüş ve duyuruş açısından olup, teknik fonksiyon veya iç benzerlik bu bent kapsamında korunmamaktadır. Nitekim yukarıda belirtilen hususlar kanun hükmünün gerekçesinde “(4) numaralı alt bent: Bu bent karıştırılmayı, yani 6762 sayılı Kanunun 57 nci maddesinin (5) numaralı bendinde kullanılan terimle iltibası düzenlemektedir. (4) numaralı alt bendin ilkeleri ve amacıyla, 6762 sayılı Kanunun 57 nci maddesinin (5) numaralı bendi ile özdeş olmasına rağmen lafızda farklıdır. Ancak, bu değişiklik 6762 sayılı Kanundaki hükmün öğreti ve mahkeme kararlarındaki birikiminin feda edilmesi, uygulanamaz kabul edilmesi anlamını taşımamaktadır. Çünkü, karıştırılma (iltibas) kavramı, pozitif hukuklar üstü anlamı ve işlevi ile varlığını sürdürmektedir. MarkKHK “iltibas” yerine “karıştırılma”yı kullandığı ve bu terim öğreti ve içtihatlarda yerleşmeye başladığı için, burada da aynı terim tercih edilmiştir. Bu sebeple bentte basit ancak kapsamı geniş bir ifadeye yer verilmiştir. “Karıştırılma”, yanıltmayı, kandırmayı, yanlış algılattırmayı da kapsar. Hüküm, karıştırılmayı dış görünüş (tanıtım, takdim-görsellik) ve duyuruş (ses yönünden benzerlik) bağlamında düzenler.
Toplanan deliller, marka tescil belgeleri, sunulan ürün örneği, tanınmışlık ile ilgili Doküman ve belgeler dikkate alındığında; .Davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, Mahkememizce verilen 17.4.2017 tarihli tedbir kararının karar kesinleşene kadar devamına, karar kesinleştiğinde kullanılan tanım , tabele afiş, ambalaj. Reklam ürünü tarzındaki tüm materyalin imhasına, yatıralan teminatın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM; Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
DAVANIN KABULÜNE,
1-Davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
2-Mahkememizce verilen 17.04.2017 tarihli tedbir kararının karar kesinleşene kadar devamına, karar kesinleştiğinde kullanılan tanım, tabele afiş, ambalaj. Reklam ürünü tarzındaki tüm materyalin imhasına, yatıralan teminatın davacıya iadesine,
3-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 4,50 TL harcın davalıdan tahsiline,
4-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 31,40 TL başvuru harcı 31,40 peşin harç 100 TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 162,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair verilen karar davacı vekillerinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi.26/04/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır