Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/480 E. 2020/90 K. 19.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/480 Esas
KARAR NO : 2020/90

DAVA : Marka Hakkına Tecavüz ve Maddi-manevi-itibar Tazminatı İstemli
DAVA TARİHİ : 16/02/2017
KARAR TARİHİ : 19/02/2020

Taraflar arasında Marka hakkına tecavüz ve maddi-manevi-itibar tazminatı istemli davası Kapatılan İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/23 sırasına kayıtlanmış ve yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ,dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/480 Esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” ve “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, gerek Türkiye’de gerekse yurt dışında müvekkili “…” markasının kullanımı ile ilgili lisans sözleşmesi düzenlenmediğini, tek hak sahibinin müvekkili olduğunu, sadece “…” ibaresini kaşede ve yönetimsel gereklilik hallerinde … şirketine sözleşme ile yetki verdiğini, bu hususta İtalya’da bu yetki aşılarak marka hakkına tecavüz eder şekilde kullanım olduğunu ve bu hususun davaya konu olduğunu, açılan bu davanın sonuçlandığını ve İtalyan Mahkemesi’nin müvekkili lehine karar vererek davalının kullanımının “…” markasına tecavüz oluşturduğunu kabul ettiğini, ayrıca ibaresindeki …’nin de kullanımını sonlandırdığını, ticaret unvanında versace ibaresinin olmadığını, markaların kullanımı ile ilgili lisans sözleşmeleri yapılmış ise de geçersiz olduğunu, müvekkilini bağlamayacağını, davalı yanın alt lisans sözleşmesi ile kullandığını iddia ettiği ve müvekkilin markası hakkında sözleşme yapmaya yetkili olduğunu belirttiği … şirketinin lisans sözleşmesi düzenlemeye hiçbir yetkisinin bulunmadığını, davalı yanın buna rağmen haksız yere mağaza tabelasında ve şirket adını da müvekkili markasını aynen kullandığı gibi mağaza içerisindeki her türlü giyim eşyalarında da markasal olarak kullandığını, ayrıca tanıtım materyallerinde de müvekkili markasını kullanmakta olduğunu ve bu durumun durumun müvekkili haklarına tecavüz teşkil ettiğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 10.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi ve 50.000,00 TL itibar tazminatının, davalıya gönderilen ihtarname tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile tahsilini, yargılama sonunda tedbiren el konulan tüm ürün ve diğer materyallerin masrafları davalıya ait olmak üzere imhasını ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … 1.FSHHM’nin … D.iş sayılı dosyasında yapılan tespite itiraz ettiklerini, bu dosyada yapılan tespiti kabul etmediklerini,Davacının taminat yatırmakla yükümlü olduğunu, bu hususun dava şartı olduğunu, müvekkilinin halihazırda kullanmakta olduğu … şekil markası ile “… + şekil” markasının … adına tescilli markalar olduğunu, müvekkili markalarının bazıları reddedilmiş, bazıları da müddet olmuş ise de, müvekkilinin halen tescilli olan markalarının bulunduğunu, müvekkilinin alt lisans sözleşmesi kullanmakta olduğu … şirketi ile marka sahibi arasında lisans sözleşmesi mevcut olduğunu, uyuşmazlığın asıl merkezinin davacı ile lisans veren …şirketi arasında olduğunu, kendi kullanımlarının meşru olduğunu, kendilerinin gerek lisans aldığı … şirketine, gerekse marka sahibi ve lisans veren … şirketine davanın ihbar edilmesi talebinde bulunduklarını, bu iki şirketin çok uzun yıllar birlikte çalışmakta olduklarını, ayrıca dosyaya sunulan deliller ile en azından 2012 yılından itibaren … ibaresini söz konusu şirketin kullandığını davacı yanın bildiğini, 2012 yılında Milano Mahkemesinde tarafların uyuşmazlık konusunda uzlaştıkları konusundaki delilin de sabit olduğunu, müvekkili kullanımının lisans sözleşmesine dayalı olduğunu ve taleplerin yersiz olduğunu savunarakdavanın reddini talep etmiştir.
İhbar olunan beyan dilekçesinde; “…” ibaresi hem müvekkili şirketin hem de davacı şirketin ticaret unvanlarının çekirdek unsuru olduğunu, kendileri adına şekil markalarının bulunduğunu, davacı tarafın “…” ibaresi üzerinde münhasır ve kesin hak sahipliği iddiasında bulunmasının yerinde olmadığını, davacı taraf ile müvekkili şirketin daha önce de karşı karşıya geldiğini ve taraflar arasında 2012 yılında Milano Mahkemeleri nezdinde bir Uzlaşı Tutanağı düzenlendiğini, Ürünlerin üzerinde bulunan “…” kelimesinin “…” şirket unvanının bir parçasını oluşturduğunu, davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; davacının … markasına davalı yanın tabelasında ve iş evraklarında … şekli ile kullanarak markaya tecavüzde bulunduğu tespiti ile refi ve oluşan maddi durumun giderilmesi, SMK nın 151/c maddesi gereğince şimdilik 10000 TL maddi, 150.maddesi çerçevesinde 50.000 TL itibar ve 147 ve 149 .maddeleri çerçevesinde de 50.000 TL manevi tazminatın tahsili, tecavüzlü ürünlerin toplatılarak imhası ve verilecek kararın ilanı taleplidir.
Türk patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir. Davalının teminat itirazının davacının tabiyeti nazara alındığında yerinde olmadığı, teminattan muaf olduğu anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip davacı ve davalının dava, cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsanında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Düzenlenen raporun denetim ve hüküm kurmaya elverişli bulunduğu anlaşılmıştır.
Bilirkişiler …, … ve … 13/12/2018 tarihli raporlarında; Davacı … ile davalının lisansörü olduğunu iddia ettiği dava dışı ihbar olunan … isimli firmaların İtalya’da yerleşik 2 ayrı kuruluş oldukları ve aralarında ticari herhangi bağlarının bulunmadığını, … 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … D iş Sayılı dosyasından, davalının işlettiği mağazada yapılan tespit işlemine istinaden hazırlanan bilirkişi raporu ve eklerinde bulunan fotoğraflar incelenerek değerlendirildiğinde; Davacı ile aynı sınıf emtiaların etiketlerinde, mağazanın dışında ve içinde muhtelif yerlerinde tescilli …+Şekil markası beraberinde, altında kullanılan … ticari unvanı kullanım şeklinin; ticaret unvanı kullanımını aşar şekilde olduğu ve davacı adına tescilli ve tanınmış … ibareli markasının haklarının ihlaline sebep olduğu ve marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil ettiği, davalıların bu kullanımları müşteriler nezdinde “…” markasıymış gibi algı yarattığı ve ürünlerin orta düzeydeki müşteriyi yanıltacak şekilde üretim, tanıtım ve pazarlamasını yaptığı, mali incelemenin yapılabilmesi için davalı yanın ilgili belgeleri dava dosyasına sunması gerektiğini, bu nedenle bu aşamada emsal lisans bedelinin tespitine yönelik herhangi bir hesaplama yapılamadığını bildirmişlerdir.
Davalının dava tarihinden geriye kar zarar ve yıllık ödediği vergileri gösterir mali kayıtları bağlı olduğu vergi dairesinden celp edilmiştir.
Toplanan deliller, marka tescil belgesi, mali kayıtlar, … 1.FSHH Mahkemesi’nin … D. İş sayılı dosyası kapsamında yapılan tespit, bilirkişiler…, … ve … 13/12/2018 tarihli raporları ile birlikte Marka bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini rakiplerinkinden ayırt etmeye yararayan ayırt edici bir işaret iken ticaret ünvanı ise mal ve hizmetleri değil tacirin ticari işletmesini diğer ticari işletmelerden ayırmaya yarayan ayırt edici işarettir. Her ikisi de ayırt edici işaret olsa da işlevleri farklıdır. TTK da ticari ünvanın nerelerde ve nasıl kullanılacağına getirileceğine açıklık getirilmiştir.
TTK nunu39. Maddesine göre “her tacir ticari işletmesine ilişkin işlemleri ticaret ünvanıyla yapmak,ve işletmesiyle ilgili senetlerle diğer belgeleri bu ünvan altında imzalamak zorundadır. Tescil edilen ticaret ünvanı ticari işletmenin görülebilecek bir yerine okunaklı bir şekilde yazılır.”
Bu hükme göre ticaret ünvanının ürünlerin veya hizmetin tanıtımında değil tacirin bir işlem yaparken ticari iş ve evrakında örneğin faturada, yaptığı sözleşmelerde kullanmasıdır. yine ticari işletmesinin cephesinde eksiksiz yazması ticaret ünvanı şeklindeki kullanımdır. Ancak ticaret ünvanının ürün tanıtımındaki kullanımı ticari ünvan şeklindeki kullanım olmayıp markasaldır. Davalının kullanımlarının da markasal bir kullanım olduğu ve davacının marka hakkının ihlal edildiği anlaşılmıştır. Zİra davalı ile dava dışı şirket arasında lisans verilmesine veya bayilik sözleşmesine konu olabilecek olan markaların yalnızca ‘…’ ve ‘…’ şeklinde olması gerektiği halde Davalı tarafça, lisans sözleşmesine konu olan ‘…’ ve ‘…’ şeklindeki markalar yerine, davacının tescilli ‘…’ markasını içeren ve dava dışı şirketin ticari unvanı olan ‘…’ ibaresi kullanmak suretiyle marka hakkını ihlal ettiği anlaşılmıştır. Öte yandan Davalı ile Dava dışı Şirketler arasında imzalanan sözleşmelerin varlığı Davalının marka tecavüzüne konu eylemlerini meşru kılmamaktadır. Davalı yan davacının izni ve onayı ile ‘…’ markasının kullanımı haklı gösterecek delil sunamamıştır. Basiretli bir tacir gibi hareket etmek zorunda olan Davalının dünya çapında ünlü bir markanın varlığından haberdar olmadığıda düşünülemeyeceğinden kusurlu hareketi ile neden olduğu zararı da gidirmek zorundadır.
Davacının maddi tazminat hesaplanması talep etmiş olduğu Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisana anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre talepde bulunduğu anlaşılmıştır.
Lisans bedelinin hesaplanmasında özellikle markanın ekonomik Önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler de gözönünde tutulacağı Yargıtay içtihatlarında işaret edilen hususlardandır.
Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından Gelir Tabloları dava tarihinden geriye doğru 2 yıllık gelir- gider tabloları ile birlikte incelendiğinde bu verilerin tek başına emsal lisans hesaplamasında dikkate alınamayacağı bilinmektedir. Davacı yanca denetime uygun olacak emsal bir lisans sözleşmesi de sunulmadığından BK hükümlerine göre inceleme yapılması gereklidir. Öte yandan … Ticaret Odasından aynı nitelikte emsal dosyalara gelen yazılarda şablon olarak cironun %15 inin lisans bedeli olabileceğinin bildirildiği, bilirkişilerinde düzenledikleri tüm raporlarda gelirin salt bu markadan geldiği ayırımı yapmaksızın salt net kazanç üzerinden elde edilen ciro üzerinden %15 oranını uyguladığı da bilinmekte bu durumun ise lisans seçilen çoğu dosyada maddi tazminatın BK hükümlerine göre mahkemece takdirine yol açtığı bilinmektedir.
Davacı markasının tanınmışlık olgusu, verdiği lisansların sayısı vb tüm kriterlerin hakkaniyete uygun (ölçülülük prensibine göre) bir şekilde davalının da ticari kapasitesi nazara alınarak incelenmesi ve lisansında yüksek mahkeme içtihatlarına göre ancak bu şekilde sağlıklı olarak tespit edilebileceği bilinmektedir. Ancak hakkaniyete uygun bir bilirkişi raporunun alınmasının ise mali kayıtların yeteri açıklamalara içermemesi nedeniyle sağlıklı sonuçlar vermediği de bilenen bir gerçekliktir. Zira mali kayıtlarda satışların tamamının hangi ürün bazında yapıldığı belli olmayıp, dava açıldığı tarihten önceki kullanım ile tedbirin uygulandığı tarih dilime nazara alındığında lisans bedeli davacı markasının tanınmış marka olmasından hareket ile ekonomik koşullarda nazara alınarak 10.000 TL olarak takdir edilmiştir.
Borçlar kanununun 51/1 maddesinde “Hakimin tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği”, Türk Medeni Kanun’un 4.maddesinde de “Kanun’un takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini yada haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği” belirtilmiştir.
Davacı manevi tazminat da talep etmiştir. Manevi tazminat yönünden marka hakkına yapılan tecavüzün niteliği, ,davacının manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp durumu, manevi tazminatın amaç ve içeriğine, hak, nesafet ve adalet ilkesine takdiren takdiren 5000- TL manevi tazminatın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazla istemin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı vekili tazminat taleplerini davalıya gönderilen ihtarneme tarihinden başlatılmasını talep etmişse de, dosyaya sunduğu ihtarın … Şirketi( … adresine) … 11. noterliğince … tarihinde çıkartıldığı ancak huzurdaki davada bu şirketin davalı olmadığı ihbar olunan olanan olarak yer aldığı dolayısıyla huzurdaki davayı yönünden usulünce çikartımış bir ihtar ve bu ihtarın tebliğine dair belge sunulmadığı, delil tespit dosyasında ise davalı mağazasında tespitin 19.1.2017 tarihinde yapıldığı anlaşıldığından haksız fiil tarihi olarak bu tarih gözetilerek bu tarihten itibaren ticari faiz işletilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
Davalı tarafça davacı markası ticari etki yaratacak şekilde kullandığından, bu şekildeki kullanımın hukuka uygun bir kullanım niteliğinde olmayıp, marka hakkına tecavüz oluşturduğundan tespiti, durdurulması önlenmesine karar verilmiştir.
Davalının eylemi davacının marka hakkına tecavüz olarak kabul edildiğinden hükmün ilanı talebi de yerinde görülmüştür.
Her ne kadar davacı itibar tazminatı da talep etmiş ise de, itibar tazminatına hükmolunabilmesi için marka hakkına tecavüz edenin markayı “kötü” veya “uygun olmayan bir şekilde” kullanması ve böyle bir kullanım¸ sonucunda “markanın itibarının zarara uğraması” koşullarının ispatının gerektiği, somut olayda davalının markayı ne şekilde “kötü” veya “uygun olmayan biçimde” kullandığı ve markanın itibarının ne şekilde zarara uğramış olduğu açıklanmamış, bu yönde herhangi bir delil gösterilmemiş ve bu koşullar ispat edilememiş olduğundan itibar tazminatı talebinin reddi gerekmiştir.
Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
2-Marka hakkını ihlal nedeniyle somut olayın özellikleri ve BK göre SMK151/c maddesi de gözetilerek 10.000 TL maddi tazminatın en yüksek ticarifaiz ile davalı işyerinde delil tespit tarihi olan 19.1.2017 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
3-Manevi tazminat istemininkısmen kabulü ile 5.000 -TL manevi tazminatındelil tespit tarihi olan 19.1.2017 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-İtibar tazminatı isteminin reddine,
5-Davalının davacıya ait ‘…’ markasını içeren her türlü tabela, levha, afiş, ilan tanıtım vasıtalarının kullamının ve üzerinde … ibaresi yen alanürünü ticari olarak her türlü mecrada kullanmasının önlenmesine,
6-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline,Davalıya ait tüm sosyal medya hesaplarında marka tecavüzünün duyurulması isteminin reddine,
7-1.024,65 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 853,88 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
8-Marka hakkına tecavüzün tespiti ve durdurulması talebinin kabulü yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 4.910 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Maddi tazminat talebinin kabulü yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 4910- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 750 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Manevi tazminat talebinin kesmen reddi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 750 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
12-İtibar tazminatına ilişkin talebin reddi nedeniyle; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 7.300 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
13-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 1.878,53 TL peşin harç, 31,40 TL başvuru harcı, 3.000 TL bilirkişi ücreti ve 518,35 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 5.428,28 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
14-Davalı tarafın yapmış olduğu 46 TL giderin üzerinde bırakılmasına,
15-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yoluaçık olmak üzerekarar verilip tefhim kılındı.19/02/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır