Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/470 E. 2018/241 K. 24.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/470 Esas
KARAR NO : 2018/241

DAVA : Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli), Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.), Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavüzün Tesbiti İstemli)
DAVA TARİHİ : 31/01/2017
KARAR TARİHİ : 24/05/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli), Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.), Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavüzün Tesbiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin merhum yazar …’nın eserleriyle ilgili basım ve yayın haklarını yasal mirasçılarından devraldığını, davalının …’dan Seçme Şiirler ve Yazılar başlığı altında bir kitap yayınladığını ve piyasaya sunduğunu, söz konusu eserin …’nın mali haklarını elinde bulunduran müvekkili yayınevinin haklarını ihlal ettiğini, bu eserin yayınlanmasında ne müvekkilinin, ne de … mirasçılarının izin ve muvafakatlerinin bulunmadığını iddia ederek, davalı tarafın vaki tecavüzünün önlenmesini, FSEK 68. maddesi uyarınca üç kat tazminat talebinin kabulüne, FSEK 70. maddesi gereği 10.000,00 TL manevi tazminatın, haksız fiilin ortaya çıktığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etttiği anlaşılmıştır.
Davacı 14.2.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemini 48.300 TL ye yükseltmiştir.
SAVUNMA; Dava dilekçesi, tensip tutanağı ve ön inceleme duruşma gün ve saatinin davalı yana usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalı vekilinin uyap üzerinden dosyaya vekaletname sunduğu, ancak dava ile ilgili herhangi bir yanıtta bulunulmadığı, dolayısıyla yasal sürede açılan davaya cevap verilmediği, delil bildirmediği anlaşılmıştır.
Davalı vekili sözlü yargılama oturumuna iştirak etmiş ve müvekkilinin 01/05/2018 tarihli sözleşmeye dayalı olarak basım yaptığını, dosyaya bu sözleşmeyi sunmadıklarını, mahkemeye sözlü yargılama oturumunda sunduklarını, bu kapsamnda davanın eserin yazarı olan Cengizhan ORAKÇI ve Fırat ASYA’ya ihbarına karar verilmesini , herhangi bir izinsiz basımın ise söz konusu olmadığını, belirlenen bedelin fahiş olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, davacı yanın hak sahibi olduğunu iddia ettiği şair ve yazar …’nın eserlerinden izinsiz olarak davalı tarafça oluşturulan …’dan … ve yazılar adlı kitap yayınlanması sureti ile davacının FSEK’ten kaynaklanan haklarına vaki tecavüzün önlenilmesi ve 68.madde gereğince belirlenecek bedelin 3 katı ile 70.madde gereğince 10000 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili talepli bir davadır.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Düzenlenen raporun denetim ve hüküm kurmaya elverişli bulunması nedeniyle rapor mahkememizce kabul edilmiş ve hükme dayanak yapılmıştır.
Bilirkişiler 4.10.2017 tarihli raporlarında; Davalı … Ltd.Şti’nin, davacıdan FSEK md. 52’ye uygun izin aldığım gösteren bilgi ve belgeye rastlanmadığı, davalı tarafından yayımlanan kitapta yer alan …’ya ait eserlerin, dava dosyasında mübrez Telif Sözleşmesi Ekinde yer alan eserler arasında yer aldığı, dolayısıyla bu eserlerin çoğaltma ve yayma hakkının Telif Sözleşmesi uyarınca davacıda olduğu, FSEK Md. 68 uyarınca, sorumluluk doğuran bir eylem/fiil olarak değerlendirilebileceği, FSEK md.70 uyarınca talep edilen manevi tazminatın değerlendirme ve takdirinin mahkemeye ait olduğunu, Toplam tespit edilen 5000 adet bandrol (baskı) x 6.44 TL (Fiyat KDV Hariç) = 32.200 TL’nin sektörel işleyişe ve ticari hayatın gerçeklerine -kârlılık esasına- uygun olan (satış bedelinin) %40’ı ila % 50’si oranında bir telif bedeli İsteyebileceği, bunun da 12.880 TL İla 16.100 TL‘ye tekabül ettiği, FSEK md.68 uyarınca tespit edilen bedelin üç katına kadar tazminata hükmedilmesinin mahkemenin takdirinde olduğunu bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davalı vekili sözlü yargılama oturumuna iştirak etmiş ve müvekkilinin 01/05/2018 tarihli sözleşmeye dayalı olarak basım yaptığını, dosyaya bu sözleşmeyi sunmadıklarını, mahkemeye sözlü yargılama oturumunda sunduklarını, bu kapsamnda davanın eserin yazarı olan … ve …’ya ihbarına karar verilmesini, herhangi bir izinsiz basımın ise söz konusu olmadığını, belirlenen bedelin fahiş olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili sözlü yargılama oturumunda; davalının sözlü yargılama oturumunda sunduğu delillere muvafakatlarının bulunmadğını, ayrıca yayınevinin … ile yapmış olduğu sözleşmenin müvekkilini bağlamayacağını, ihbar talebinin de davayı uzatmaya yönelik olduğunu, kaldiki muvafakatla ilgili herhangi bir belge de sunulmadığını, yargılamanın geldiği aşama dikkate alınarak davalarının kabulüne karar verilmesine talep etmişlerdir.
6100 sayılı HMK’nın “Ön İncelemenin Kapsamı” başlıklı 137/1. maddesine göre; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe (Ek ibare: 07/06/2012-6325 S.K./35.md) veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.
6100 sayılı HMK’nın “Ön İnceleme Duruşması” başlıklı 140/5. maddesine göre; ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir. Aynı Kanunun 119 ve 121. maddelerinde delillerin gösterilmesinden bahsedilmesine rağmen, 137 ve 140. maddelerinde delillerin sunulmasından ve toplanmasından bahsedilmektedir. Burada vurgulanması gereken husus özellikle 140. maddede “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanılmış olmasıdır.
6100 sayılı HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da başka yerden getirilecekse, bunu belirtmek zorundadırlar. Şayet taraflar bu konuda yapmaları gereken işlemleri eksik bırakmışlarsa, tahkikata başlamadan önce, taraflara son kez kısa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamaları düşünülmüştür. Taraflar bu şanslarını da doğru kullanamazlarsa, artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir.
Yani 6100 sayılı HMK’nın 119/1-f maddesine göre; dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği, 129/1-e maddesine göre de, cevap dilekçesinde; savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin belirtilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 137 ve 140.maddelerinde ise; 119 ve 129.maddelerdeki düzenlemenin aksine, delillerin belirtilmesinden değil, tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapmasından bahsedilmiştir. Buna göre; delillerin dava ve cevap dilekçelerinde belirtilmesi; dilekçelerinde belirtikleri delillerin en geç ön inceleme duruşmasında mahkemeye sunulması, başka bir yerden getirtilecek olması halinde delillerin toplanması için gerekli işlemlerin yapılması gerekir. Yani dava ve cevap dilekçelerinin verilmesinden sonra tarafların iddia ve savunmalarını kanıtlayıcı delil bildirmeleri mümkün değildir.
Dilekçelerin teatisi aşamaları bu şekilde net sürelere bağlı olarak düzenlendikten sonra yasa koyucu, “delil” bildirmenin “süreye” bağlı olduğunu tekrar vurgulayan 145. maddeye yer vermiştir. 6100 sayılı HMK’nın “Sonradan Delil Gösterilmesi” başlıklı 145/1. maddesine göre; taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.
6100 sayılı HMK’nın 145. maddesinin birinci cümlesinde de tarafların, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri açıkça belirtilmiştir. 145. maddenin ikinci cümlesinde; birinci cümledeki tarafların Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine ilişkin olarak getirilen istisnanın dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil belirtmeyen, ön inceleme aşamasında da delillerini sunmayan veya toplanması için gerekli işlemleri yapmayan tarafların tahkikat aşamasında delil bildirme haklarının olduğu şeklinde anlaşılması mümkün değildir. 145.maddenin gerekçesinde, “uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğunun bilindiği, maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğunun kural olarak benimsendiği, fakat iki istisnanın kabul edildiği, bunun için; yeni delil sunulması talebinin yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya delilin süresinde sunulmamasının ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanması halinde, hâkimin gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebileceği, bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesinin hukuki dinlenme hakkının tabii bir sonucu olduğu” belirtilmiştir.
Tahkikatın amacı, kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir; aksi halde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama uzar. Bu sebeple 145 inci maddede belirtilen ve tarafın etki alanı dışında kalan çok özel durumlar dışında, sonradan delil sunulması halinde bu deliller dikkate alınmamalıdır. Keza, tarafların 145 inci madde şartları oluşmadan sonradan delil sunması ya da kanun yoluna başvururken bu şekilde delilleri dilekçesine ekleyip vermeleri kabul edilmemelidir (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, s. 332-333).
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; 6100 sayılı HMK’nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmezden evvel tarafların uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir.
Somut olayda; davalı davaya cevap vermediği gibi herhangi bir delil de bildirmemiştir. Yargılamada toplanan delillere göre mahkemece yargılama sürdürülmüş, bilirkişi incelemesi yatırılmış ve artık sözlü yargılama oturumunda hüküm açıklanmak için davalıya tebliğat yapıldığında oturuma iştirak etmiş ve savunmasında hiç bildirmediği bir delile dayanmış ve ihbar talebinde bulunmuştur.
Davalı ancak davacının açık muvafakatıyla yeni delil sunabileceğinden davacının da sözlü yargılama oturumunda davalı yanca sunulan delili kabul etmediğini bildirmesi nedeniyle tahkikat sonlandırılmış ve taraflarca hazirlama ilkesine göre toplanan delillere göre düzenlenen bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuştur.
Taraflar arasında davalının kullanımlarına dayanak oluşturacak bir sözleşme yapılmış olsaydı, somut olaydaki kullanımlar karşılığı davacı yayıncı ile hangi miktarda bir bedel ödenecekti ise bunun belirlenmesi ve somut olayda, ihlalin niteliği, süresi ve kastın ağırlığına göre, FSEK m 66/4 hükmü koşulları da dikkate alınarak varsayımsal bedelin ne alabileceği yönünde mahkememizce rapor alınmıştır. Taraf iddia ve savunmaları, hükme dayanak alınan bilirkişi raporu, davacının 14.2.2018 tarihli ıslah dilekçesi, davacının dilekçesi ekinde sunduğu ötüken neşriyat ile eser sahipleri arasındaki telif sözleşmesi, bondrol talep formlerı, fiziki kitap nüshası dikkate alındığında; FSEK 68. maddeye göre 16.100 TL nın 3 katı olarak hesaplanan 48.300 TL maddi tazminatın ( davacının faiz başlangıcı ile ilgili 14.2.2018 tarihli dilekçesi de dikkate alınarak; 10.000 TL sına dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, ıslah edilen tutar olan 38.300 TL ye ise ıslah tarihi olan 14.2.2018 tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek) davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı yayıncı ayrıca manevi tazminat talep de etmiştir. Manevi tazminat miktarının zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıma fonksiyonu, manevi tazminat davasının gerçek anlamda bir tazminat davası olmaması, maddi hukuka ilişkin zararın tanzim edilmesini amaç edinmediği, takdir edilecek miktarın istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli miktar kadar olması gerektiği, şartları bulunduğu takdirde tüzel kişilerinde manevi tazminat isteyebeleceği gerçeği karşısında; huzurdaki somut olayın özelliği yanında tarafların sıfatı, davacı ve davalının aynı alanda yayıncılık alanında faaliyet göstermeleri, mali hakları devr alan davacıdan izinsiz olarak davalının yayın ve çoğaltım yaparak davacının FSEK kapsamında korunan bu haklarının ihlal edilmiş olması dolayısıyla davacının manen tatmini yönünde talep ettiği 10.000 TL manevi tazminatın günün ekonomik koşullarına göre kadri maruf bir bedel olması dikkate alınarak 10.000 -TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
DAVANIN KABÜLÜNE,
1-FSEK 68. maddeye göre 16.100 TL nın 3 katı olarak hesaplanan 48.300 TL maddi tazminatın ( davacının faiz başlangıcı ile ilgili 14.2.2018 tarihli dilekçesi de dikkate alınarak; 10.000 TL sına dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, ıslah edilen tutar olan 38.300 TL ye ise ıslah tarihi olan 14.2.2018 tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek) davalıdan tahsiline,
2- 10.000 -TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,
3-3.982,47 TL ilam harcının peşin harçtan ve ıslah harcından mahsubu ile 3.157,59 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
4-Maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi 13.maddesi gereğince; 5.663 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi 10.maddesi gereğince; 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafın yapmış olduğu 170,78 TL peşin harç, 654,10 TL ıslah harcı, 31,40 TL başvuru harcı, 1.800 TL bilirkişi ücreti, 188 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 2.844,280 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı. 24/05/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır