Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/467 E. 2020/331 K. 09.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/467
KARAR NO : 2020/331

DAVA : Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi
DAVA TARİHİ : 20/01/2017
KARAR TARİHİ : 09/11/2020

Taraflar arasında Mahkememizde görülen davaların yapılan açık yargılaması sonunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVADA
Davacı asil dava dilekçesinde özetle: Kozmetik alanında faaliyet göstermekte olduğunu, 11/03/2013 yılında “…” ibaresini TPMK nezdinde … numarası ile tescil ettirdiğini, davalının “…” ibaresini tescilli markasıymış gibi ayniyete yakın derecede benzerini kullandığını, bu durumun kendi adına tescilli marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalının “…” ibaresini ürünlerinde izinsiz, marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eder nitelikte kullanmakta olduğunun tespitine, davalının “…” ibaresini kullandığı ürünlerin ihtiyati tedbir yoluyla toplatılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle: Dosyanın dava şartı bakımından incelendiğinde “‘… ” isimli bir tüzel kişiliğin veya adi ortaklığın olmadığını, bu nedenle taraf ehliyetinin bulunmadığını, davacının maddi ve manevi tazminat talebinin açıkça belirtilmediğini, müvekkili olan şirketin dünyaca ünlü “…” markasının kozmetik ürünlerinin Türkiye’deki distribütörlüğünü ve satıcılığını yaptığını, ithal ettiği ürünlerin üreticisi ve marka sahibi …nın moda dünyasını birçok alanda dünya çapında şekillendirdiğini, …’nin Türkiye ve dünyada 1000’den fazla tescilli “…” markası olduğunu, 2013 tarihinden bu yana … ürünlerinin ithalatının yapıldığını, müvekkili olan şirketin ithalatını yaptığı ürünlerin marka sahibi olan …’nin hiçbir ürününde sadece “…” ibaresinin kullanılmadığını, “…” ibaresinin ayırt edici özelliğinin olmadığını, davacının ayırt edici özelliği olmayan “…” markası ile başkalarının tescil ve kullanımına engel olmak yönündeki taleplerinin kabul edilemeyeceğini, “… …” isimli ürünün, 2013 tarihinden de önce yurtdışında piyasaya sunulduğunu, davacının “…” markasının başvuru tarihinin 11.03.2013 olduğunu, … markasının bu tarihten önce Türkiye’de ve dünyada ürünlerini piyasaya sunduğunu, davacıya ait internet sitesinde davaya konu … … ürünlerinin dahi satıldığını, davacının uzun yıllar sessiz kaldığını, bu nedenle marka tecavüzü iddia etme hakkını kaybettiğini, davacının açıkça tekel olma amacıyla kotüniyetli olarak hareket ettiğini, davanın usulden reddine, aksi durumda ise … şirketinin davaya dahil edilmesini, Davanın söz konusu şirkete ihbarına, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini beyan etmiştir.
Davalı… (Eski Ünvanı: …) vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkilinin 1978 yılından beri 100’ün üzerinde mağazasıyla, dünya çapında mağazalar zincirine sahip olduğunu, “…” markasının dünya çapında tanınmış bir marka olduğunu, Türkiye’de de 1990’dan bu yana yoğun olarak kullanıldığını, TPMK nezdinde birçok sınıfta markalarının tescilli olduğunu, “…” ibaresinin sektörde faaliyet gösterenler tarafından kullanılan zayıf bir ibare olduğunu, davacının markası ile iltibas yaratacak nitelikte olmadığını, müvekkillerinin markasında “…” ibaresinin küçük harflerle ikincil unsur olarak yer aldığını, dikkati çeken esaslı ve ayırt ediciliği yüksek unsurun “…” ibaresi olduğunu, TPMK ve Markalar Daire Başkanlığı tarafından daha önce benzer ihtilaflarda markaların benzer olmadığına ilişkin karar verildiğini, TPMK nezdinde arama yapıldığında çevrimiçi sistemde “…” ibaresini içeren … marka tescilli/başvurusu olduğunu, Mitolojik bir Yunan tanrısının ismi olan “…” un tek başına bir kişinin tekeline verilemeyeceğini, ayırt edici gücü düşük olan zayıf markaların koruma kapsamının daha dar olması ve örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılması gerektiğini, davacı markasının ve müvekkiline ait markanın farklı kalitedeki mağazalarda satılmakta olduğunu, aynı rafta yan yana bulunması mümkün olmayan ürünler olduğunu, müvekkiline ait “”… markasının tanınmışlığının çeşitli kurum kararları ile de sabit olduğunu, TPMK nezdinde tanınmış marka olarak başvurusunun 18.07.2017 tarihinde yapılmış olduğunu, Türkiye’de 2013 yılından bu yana satıcılar aracılığıyla … … ürünlerinin satışının gerçekleştirildiğini, müvekkilinin ürünlerinin, davacının marka başvurusu yaptığı tarihten önce Türkiye’de satışa konu edildiğini, ürünlerin tasarımının yapıldığını, müvekkilinin “… …” markasının gerçek hak sahibi olduğunu hal böyleyken davacının markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etme ihtimalinin bulunmadığını, davacının kendi sitesinde de müvekkilinin ürünlerini satmasına ve “… …” ibaresinin ilk kullanımından itibaren 5 yıl geçmesine rağmen dava açmasının kötüniyetli olduğunu, davacının müvekkili şirketin kullanımlarına sessiz kaldığını, davacının ihtiyati tedbir iddiasının ispatlanmadığını, gecikmesi nedeniyle ciddi bir zararın doğma tehlikesinin de bulunmadığını, davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN MAHKEMEMİZİN 2018/452 E. SAYILI DAVADA
Davacı … dava dilekçesinde özetle: Davalı …’ın, müvekkilinin üstün ve gerçek hak sahipliğini ihlal eder nitelikte ve kötüniyetle tescil ettirdiği … numaralı “…” markasının 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmesini, markanın dava sonuçlanıncaya kadar 3.şahıslara devrinin önlenmesini, davanın Mahkememizin 2017/467 E. sayılı davası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL 2. FSHHM’NİN 2018/540 E. SAYILI DAVADA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: “…” ismi ve markasının kozmetik ve parfümeri alanında hizmet veren müvekkili … adına TPMK nezdinde 11.03.2013 yılında … numarası ile tescil edildiğini, … isminin daha öncesinde de müvekkili tarafından kullanıldığını, 2012 yılında da “… um” markasının tescilini aldığını ve her iki markayı da birlikte kullandığını, müvekkiline ait markanın her iki davalı tarafından haksız bir şekilde kullanıldığını, müvekkili tarafından … markasının yüksek derecede ayırt edici bir takdim şekli ile kullanıldığını, davalıların müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiklerini, müvekkilinin faaliyetlerinden haberdar ve piyasada hakim konumda bulunan şirketlerden olduklarını, taklit etme amaçlarının olmadığını, müvekkili firmayı sektörden silmek amacını güttüklerini, kullanımın marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinden bahisle, davanın … 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı davası ile birleştirilmesine, … Markası açısından ihtiyati tedbir kararı verilerek markanın isim, paket etiketini taşıyan ürünlerin ithalinin, satışının, pazarlanmasının, dağıtılmasının veya ticari amaçla elde bulundurulmasının, depolanmasının ve her türlü kullanımının önlenmesine, mevcut ürünlerin toplatılmasına, davalıların müvekkilinin üzerinde hak sahibi olduğu markayı yahut benzerini kullanmak, ihraç, ithal, üretim, satış, pazarlamak, dağıtım veya ticari amaçla elde bulundurmak, depolamak veya benzerlerini taşıyan ürünleri satışa arz etmek suretiyle fiillerinin haksız olduğunun ayrı ayrı tespitine, davalıların haksız rekabetlerinin men’ine, davalıların fillerinin müvekkiklinin markalarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalıların … markası içeren her türlü ürün, etiket, kutu, ambalajın davalılara ait işyerlerinden ve üçüncü kişilerin elinde olsa dahi ticari amaçla bulundukları yerlerden toplatılmasına ve imhasına, davaya konu ürünlerin satışından elde edilen gelirin belirlenerek davalılar aleyhine müştereken ve müteselsilen şimdilik 100.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı tarafından müvekkili şirkete ve diğer davalıya karşı açılmış, konusu, tarafları ve hukuki sebepleri aynı olan … 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … E. sayılı davasının derdest olduğunu, dava şartı yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin kozmetik sektöründe ve bir çok sektörde tanınmış “…” markasının kozmetik ürünlerinin Türkiye’deki yetkili satıcılığını ve distribütörlüğünü yaptığını, bu hususta yaklaşık 10 yıldır … şirketi ve … şirketleri ile çalıştığını, davacının markasının sadece “…” ibaresinden mevcut olduğunu, müvekkilinin ithal ettiği ürünler üzerindeki ibarenin ise “…+…” ibaresi ile birlikte oluşturulduğunu, ana markanın “…” olduğunu, dava konusu markanın piyasaya çıkış tarihi itibari ile bakıldığında …’nın hükümsüzlük davası açma hakkının olduğunu, davacının uzun süre sessiz kalması ve müvekkilinin ihtilafa konu ürünlerini de kendi internet sitesinde dahi satışa sunduğunu, bu hali ile sessiz kalma yolu ile hakkını kaybettiğini, davacının davayı kötü niyetle açtığını, tescilli markasını öne sürerek kendisine bir tekel yaratma amacı taşıdığını, öncelikle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
TPMK kayıtları istenmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
04/09/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporu ibraz edilmiştir.
04/09/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: Dosya arasında yer alan belge ve deliller çerçevesinde … ibaresinin davacı – birleşen davada davalı tarafından, davalı – birleşen davada davacı tarafından … … ibaresi ile tanzim edilmiş ilk fatura tarihi olan 19.02.2013 tarihinden daha önce kullanımının yapıldığı, 2013 yılından bu yana kullanıldığının tespit edilebildiğini, davacı – birleşen davada davalının davalı – birleşen davada davacıya karşı gerçek hak sahibi olduğu, taraflara ait markaların ve kullanımların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vermeyecekleri, davalı – birleşen davada davacıya ait “…” ibareli markanın tanınmış marka niteliğinde olduğu ancak “… …” ibareli markanın bu hali ile tanınmışlığından bahsedilemeyeceği, karşılaştırmaya tabi markaların / kullanımların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vermeyeceklerinin değerlendirilmek ile birlikte bu halde asıl davada markaya tecavüz ya da haksız rekabetin birleşen davada hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, karşılaştırmaya tabi marka ve kullanımların iltibasa sebebiyet vermeyecek kadar farklı oldukları değerlendirilmekle birlikte kaldı ki davacı – birleşen davada davalının, davalı – birleşen davada davacıya ait 2013 yılından bu yana sürmekte olan kullanımları bakımından markaya tecavüz iddiaları bakımından uzun süre sessiz kalmak sureti ile hak kaybına uğradığı ve ilgili kullanımların markaya tecavüz olarak nitelenemeyeceği bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Asıl dava: Davacı …’ın TPMK nezdinde 11/03/2013 tarihinde tescil ettirdiği … numaralı “…” markasını tüm ticari faliyetlerinde kullandığı, bilinen marka haline getirdiği, davalıların markayı izin almaksızın kullandıkları iddiası ile Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesine ilişkindir.
Birleşen Mahkememizin 2018/452 E. sayılı dava: TPMK nezdinde davalı … adına 11/03/2013 tarihinde tescil edilen … numaralı “…” markasının, davacı …nın üstün ve gerçek hak sahipliğini ihlal eder nitelikte ve kötüniyetle tescil edildiği iddiası ile Markanın Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkinine ilişkindir.
Birleşen İstanbul 2. FSHHM nin 2018/540 E. sayılı dava: Davalıların, TPMK nezdinde davalı … adına 11/03/2013 tarihinde tescil edilen … numaralı “…” markasını veya benzerini ihraç, ithal, üretim, satış, pazarlama, dağıtım, ticari amaçla elde bulundurmak, depolamak, benzerlerini taşıyan ürünleri satışa arz etmek sureti ile Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Ref’i fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 100.000 TL Maddi, 100.000 TL Manevi tazminat ve hükmün ilanına ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda haksız rekabet düzenlenmiştir.
Madde 52 ” (1) Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir.
(2) Mahkeme, davayı kazanan tarafın istemi üzerine, giderleri aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere, kararın gazete ile yayımlanmasına da karar verebilir.” hükmü yer almaktadır. Madde 54 “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
(2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükmü,
Madde 55 “(1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:
a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar
b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek;
c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak;
d) Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek;
e) İş şartlarına uymamak;
f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak.; ” hükmü,
Madde 56 “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse;
a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini,
b) Haksız rekabetin men’ini,
c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilm esini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını,
d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini,
e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini, isteyebilir. “hükmü yer almaktadır.
Davaların açıldığı tarih itibarıyla 6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU uygulanacaktır.
6769 sayılı SMK’nun 6. maddesinde öngörülen marka tescilinde nisbi red sebepleri aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
(1)Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa İtiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2)Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3)Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4)Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5)Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6)Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.”
6769 sayılı SMK’nun 7. maddesinde öngörülen marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları şu şekilde düzenlenmiştir.
(1)Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2)Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3)Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4)Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
6769 sayılı SMK’nun 25. maddesinde öngörülen marka hükümsüzlük hâlleri ve hükümsüzlük talepleri şu şekilde düzenlenmiştir.
(1)5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
(2)Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir.
(3)Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
(4)Bİr marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz.
6769 sayılı SMK’nun 29. maddesinde öngörülen marka hakkına tecavüz sayılan fiiller şu şekilde düzenlenmiştir.
a)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c)Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak…
SMK’nun 149/1. maddesinde sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi mahkemeden;
“Tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini , Araçlara elkonulması, Elkonulan araçlarda kendisine mülkiyet hakkının tanınması, araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya imhası, kararın ilanı ” şeklinde talepte bulunabilir.
SMK hükümleri, mevzuat, Mahkememizce itibar edilen 04/09/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporu ve bütün dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde: Davalı – birleşen davada davacı …nın … başvuru numaralı “… …” ibaresini ve “… …” görselini ihtiva eden markanın Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğin 03. sınıfında başvuru yaptığı ve başvurunun reddedildiği,
“…” ibareli markanın … numara ile … adına TPMK nezdinde 17.07.2017 tarihinde tanınmış marka olarak başvurusunun yapıldığı ve Kurum tarafından kabul edildiği, … numaralı “…” ibaresini ve “…” görselini ihtiva eden Marka Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğin 43. sınıfında, … numaralı “…” ibaresini ve “…” görselini ihtiva eden 03.- 08.- 11. -12.- 35.- 42. sınıflarında ve … numaralı “…” ibaresini ve “…” görselini ihtiva eden 03. sınıfında … adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davacı – birleşen davada davalı … adına TPMK nezdinde … numaralı “…” ibaresini ve “…” görselini ihtiva eden markanın, Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğin 03. ve 35. sınıflarında, … numaralı “…” ibaresini ve “…” görselini ihtiya eden markanın 03. – 05. – 30. sınıflarında tescil edildiği anlaşılmıştır.
Tarafların markaları karşılaştırıldığında: …’nın markasında tali unsur olarak “…” ibaresinin bulunduğu, işitsel yönden okunuşlarının, yazı karakterlerinin ve renklerinin kısmen benzer olduğu, karıştırılma ihtimali incelenirken ortalama tüketici gözüyle değerlendirme yapılması gerekmiştir.
CJEU gibi, Yargıtay 11. H.D. de halk nazarındaki algılama bakımından “orta seviyedeki tüketici” gözüyle değerlendirme yapılması gerektiğini belirtmiştir. CJEU kararlarına göre “ortalama tüketici” iyi bilgilenmiş, makul derecede gözlem yapan ve makul derecede dikkatli, makul derecede tecrübeli ve ihtiyatlı kimsedir.
Davacı – birleşen davada davalı …’a ait “…”, “…” görsellerini ihtiva eden markaların asli unsurlarının “…” ve “…” ibareleri olduğu, davalı – birleşen davada davacı …ya ait “… …” markasının asli unsurunun “…” ibaresi olduğu, bahse konu kullanımlarının nihai tüketici göz önünde bulundurulduğunda iltibasa sebebiyet verecek kadar benzer olmadıkları, “… …” markası ile ilgili kullanımların davacı …’a ait markalara tecavüz ve haksız rekabet teşkil eder mahiyette olmadığı anlaşılmıştır.
Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi:” (1) Birlik ülkeleri, tescilin yapıldığı ülkenin yetkili makamınca söz konusu ülkede bu sözleşmeden yararlanacağı kabul olunan bir kişiye ait olduğu, aynı veya benzeri mallar için kullanıldığı iyi bilinen tanınmış bir markanın herhangi bir karışıklığa yol açabilecek bir şekilde yeniden reprodüksiyonunu, taklit edilmesini veya aslına yakın bir şekilde değiştirilmesini içeren bir markanın kullanılmasını gerek mevzuat izin verdiği takdirde resen gerekse ilgilinin isteği üzerine yasaklamayı ve tescilini reddetmeyi veya iptal etmeyi taahhüt ederler. Markanın elzem bir bölümünün tanınmış bir markanın reprodüksiyonundan oluşması veya bu tanınmış markayla karıştırabilecek bir taklitten ibaret olması durumunda da, bu hükümler geçerli olacaktır.
(2) Böyle bir markanın iptalinin istenmesi için tescil tarihinden itibaren en az beş yıllık bir sürenin tanınması gerekecektir. Birlik ülkeleri, kullanmanın yasaklanması talebinin yapılması için gerekli süreyi tanıyabilirler.
(3) Kötüniyetli tescil edilen veya kullanılan markaların kullanımının yasaklanmasını veya iptalini istemek için süre tespit edilmeyecektir.” hükmünün içermektedir.
Gerek uluslararası düzenlemeler ve uygulamalar, gerekse de Ülkemizde var olan yerleşik uygulama çerçevesinde tanınmış marka olma kriterleri genel olarak:
a)Markanın Ayırt Ediciliği
b)Markanın tanınmışlığına ilişkin yetkili mercilerce verilmiş kararlar ve marka sahibinin marka haklarını korumaya yönelik etkili çalışmaları
c)Markanın kullanıldığı mallar veya hizmetlere yönelik reklam amaçlı olan ya da olmayan tanıtım faaliyetlerinin niteliği
d)Toplumun ilgili kesiminde markanın silinme veya tanınma derecesi
e)Markanın kullanıldığı süre, kapsam ve coğrafi alan
f)Markanın tanışmışlığını ya da kullanım derecesini yansıtacak derecedeki tescillerin ya da tescil başvurularının kapsadığı coğrafi alan
g)Markanın karasal değeri şeklinde sıralanmaktadır.
Asıl davada davalı – birleşen davada davacı …a ait … numaralı … ibareli tanınmış markanın TPMK tarafından kabul edildiği, asıl davada davalı – birleşen davada davacıya ait “…” ibareli markalarının tanınmış marka olduğu ancak “… …” ibareli markanın bu hali ile tanınmışlığından bahsedilemeyeceği, asıl davada davacı – birleşen davada davalı …’a ait markaların tanınmışlığını gösterir delil sunulmadığı bu nedenle tanınmış marka olmadığı anlaşılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nun 6. maddesinde nispi ret nedenleri düzenlenmiş olup, aynı yasanın 25. maddesinde ise, 6. madde de yer alan sebeplerin varlığı hükümsüzlük nedeni olarak kabul edilmiştir.
Yasal düzenlemeler ile markanın, başvuru tarihinden önce tescilsiz bir marka ya da ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret olduğunun tespit edilmesi halinde hükümsüz kılınması gerekmektedir.
Davada uyuşmazlık: … ve …’ın, “…” ibaresi üzerinde hak sahipleri oldukları iddiasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle ihtilaf konusu 03. sınıf bakımından, …’nın, …’a karşı gerçek hak sahipliğinin var olup olmadığı önem taşımaktadır.
Asıl davada davacı-birleşen davada davalı …’ın, davalı-birleşen davada davacı … SRL’nın ilk fatura tarihi olan 19.02.2013 tarihinden daha önce dava konusu olan … isimli parfümün satışını yaptığı, bu halde davacı – birleşen davada davalının … ibaresi bakımından davalı – birleşen davada davacıya karşı gerçek hak sahibi olduğunun değerlendirilebileceği ancak karşılaştırmaya tabi markaların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vermeyeceği anlaşıldığından davacı – birleşen davada davalının … ibaresi üzerindeki gerçek hak sahibi olmasının davada ihtilafların halli bakımından belirleyici olamayacağı kanaatine varılmıştır.
Davalı – birleşen davada davacı …’nın, Ülkemizde 2013 yılından bu yana “… …” ibaresini ticari faaliyetlerinde kullandığı ve davacı – birleşen davada davalı …’ın 2016 yılında ilgili ürünleri kendisine ait internet sitesinde sattığı anlaşılmıştır.
Yargıtay birçok içtihatında “uzun süre sessiz kalma” durumunun, her olayda özel olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Sunulan delillerden; Davalı – birleşen davada davacı … ‘nın 2013 yılından bu yana “… …” ibaresini ticari faaliyetlerinde kullandığı, dağıtım ağı, markaya yaptığı yatırım, kullanım alanı ve …’ın ilgili ürünleri kendisine ait internet sitesinde satışa arz ettiği hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı – birleşen davada davalı …’ın, davalı – birleşen davada davacı … SRL’nın faaliyetlerinden haberdar oldukları anlaşılmaktadır. …’ın tespit edilen en eski kullanım tarihi olan 2013 tarihi ile davanın açıldığı tarih birlikte değerlendirildiğinde markaya tecavüz iddiaları bakımından uzun süre sessiz kalma nedeni ile hak kaybına uğradığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç itibari ile: Sunulan delillerden … ibaresinin davacı – birleşen davada davalı … tarafından, davalı – birleşen davada davacı … tarafından “… …” ibaresi ile tanzim edilmiş olan ilk fatura tarihi olan 19.02.2013 tarihinden daha önce kullanıldığı, 2013 yılından bu yana kullanıldığının tespit edildiği, bu nedenle davacı – birleşen davada davalı …’ın, davalı – birleşen davada davacı … ‘ya karşı gerçek hak sahibi olduğu, taraflara ait markaların ve kullanımların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vermeyecekleri, davalı – birleşen davada davacıya ait … ibareli markanın tanınmış marka niteliğinde olduğu ancak “… …” ibareli markanın tanınmışlığından bahsedilemeyeceği, karşılaştırmaya tabi marka ve kullanımların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vermeyecek kadar farklı oldukları ve davacı – birleşen davada davalı …’ın, davalı – birleşen davada davacı … ‘ya ait 2013 yılından bu yana sürmekte olan kullanımları bakımından markaya tecavüz iddialarının uzun süre sessiz kalmak sureti ile hak kaybına uğradığı ve ilgili kullanımların markaya tecavüz olarak nitelendirilemeyeceği böylece asıl davada markaya tecavüz ve haksız rekabetin, birleşen davalarda maddi – manevi tazminat ve hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı kanaatine varıldığından, asıl ve birleşen davaların reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarda açıklan gerekçe kapsamında;
ASIL DAVANIN REDDİNE,
1-54,40 TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile eksik 23,00 TL harcın davacı … tahsiline,
2-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
3-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı …( Eski Ünvanı: …) tarafından yapılan 3.042,00-TL bilirkişi ücreti ve tebligat giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde iadesine,
BİRLEŞEN MAHKEMEMİZİN 2018/452 E SAYILI DAVASININ REDDİNE,
1-54,40 TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile eksik 18,50 TL harcın davacı … ( Eski Ünvanı: …) tahsiline,
2-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
3-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde iadesine,
BİRLEŞEN İSTANBUL 2. FSHHM’NİN 2018/540 E SAYILI DAVASININ REDDİNE
1-3.415,50 TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile fazla 3.361,10-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacı …’a iadesine,
2-Markaya Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti Men’i, Ref’i talebi yönünden: Asıl davada davalılar lehine vekalet ücreti verildiğinden takdiren yeniden vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
3-Maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde iadesine,
Dair …, …ve… vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 09/11/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır