Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/401 E. 2018/127 K. 29.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/401 Esas
KARAR NO : 2018/127

DAVA : Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli)
DAVA TARİHİ : 31/07/2013
KARAR TARİHİ : 04/04/2018

Davacı vekilince markanın hükümsüzlüğü, tecavüz ve haksız rekabetin tespit ve men’i davası 3 nolu Fikri ve sınai Haklar Hukuk mahkemesinin 2013/171 esas numarasına tevzii edilmiş, bu mahkemece yargılaması yapılmış ve Yargıtay 11.HD’nin 2015/1094 esas,2015/6427 karar sayılı bozma ilamı ile dava dosyası bozularak iade edilmiş 3.FSHHM’nin 2016/178 esas numarasına kayıtlanmış ve yargılamanın devamı sırasında ,HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verildiğinden ve dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/401 esas numarısına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
İDDİA; Davacı vekili; davalının, müvekkilinin aynı zamanda ticaret unvanı olan dünya çapında tanınmış “…” markasının ayırt edilemeyecek derecede benzeri bir ibareyi Türkiye’de marka, alan adı ve ticaret unvanı olarak kullanmak suretiyle marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden fiillerde bulunduğunu, davalının … sayı ile 40. sınıfta tescilli “…” markasını, söz konusu ticaret unvanını ve … isimli alan adını haksız ve kötü niyetli olarak kendi adına tescil ettirdiğini ve bu durumun müvekkilinin haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, davalıya ait … sayılı … ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini, davalının …ve San.Tic.Ltd.Şti ticaret unvanından “…” ibaresinin çıkartılmasını, sicilden terkinini, davalıya ait … alan adı tahsisinin iptalini, sicilden terkinini, davalı fiillerinin haksız olduğunun hükmen tespitini ve davalının bu suretle vaki haksız rekabetlerinin ayrı ayrı men’ini, davalının haksız rekabet ve fikri sınai haklara tecavüzü neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını teminen, davalının … tanıtım işareti ile her nevi mal veya hizmet sunması dahil her türlü ticari faaliyetlerinin önlenmesini, toplatılmasını, silinmesini, silinemeyenlerin imhasını ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili, davada yetkili mahkemenin müvekkilinin ikametgahı olan … Mahkemeleri olduğunu, müvekkilinin 2008 yılında kurulduğunu ve sektörde tekelci eylemlere karşı başarı elde eden tek firma olduğunu, müvekkilinin ticaret unvanının davacının ticaret unvanı ile iltibas yaratmasının mümkün olamayacağını, müvekkilinin esas ve ayırt edici unsurunun telaffuz edildiği şekli ile “…” olduğunu, davacı yanın ticaret unvanının ise … AG olduğunu, tarafların ticaret unvanları arasındaki farklılık, tarafların faaliyet gösterdikleri alanlardaki ilgili tüketici kitlesi de göz önüne alındığında daha da belirgin hale geldiğini, davacının sessiz kalmaya bağlı olarak hak kaybına uğradığını, müvekkilinin … ibaresi ile davacı yanın … ibaresinin tescilli oldukları sınıflar yönünden benzer olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davacı yanın … ibareli markalarının hiçbirisinin müvekkilinin tescilli olduğu 40. sınıfta yer alan hizmet grubunda tescilinin bulunmadığını, davacının müvekkilinin marka başvurusunun kötü niyetli olarak gerçekleştirildiği yönündeki iddialarının soyut ve afaki nitelikte olduğunu, müvekkilinin ticari unvanı ile davacı yan markaları arasında ilgili tüketici nezdinde herhangi bir iltibas ihtimali mevcut olmadığından, haksız rekabetten de bahsedilmesinin mümkün olmadığını ve davacının işbu davayı piyasada tekel oluşturmak amacıyla ve tamamen kötü niyetle açmış olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava, davalı adına tescilli … sayılı … ibareli markasının davacının … ibareli markasının tanınmışlığına dayalı olarak kötü niyetli tescil ve yine iltibasa dayalı hükümsüzlüğü, davalının ticaret unvanından … ibaresinin terkini, … alan adı tahsisinin iptali ve kaydın terkini, davacı markası ile iltibas oluşturan … ibaresini tescilli olmadığı sınıflarda da kullanmak suretiyle davacı markasına tecavüz ve haksız rekabette bulunduğunun, tespiti, men’i ve sonuçlarının giderilmesi ve verilecek kararın ilanı taleplerine ilişkindir.
Bozma ilamına konu 3.FSHHM’nin 2013/171 esas -2014/233 karar nolu mahkeme ilamındaki gerekçe kapsamına göre; davalı şirketin ticaret siciline tescil tarihinin 29/01/2008 olduğu, davanın ise ticaret sicil unvanının terkini için öngörülen 5 yıllık süre geçtikten sonra 31/07/2013 tarihinde açıldığı, hak düşürücü süreden sonra yapılan unvan terkini talebinin reddi gerektiği, davalının davacı markasını taklit yoluyla ya da tescilli markadan uzaklaşarak davacı markasına yakınlaştırmak suretiyle fiili kullanımı söz konusu olmadığından, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile men’i taleplerinin de yerinde olmadığı ancak davacının markasının tanınmış marka olduğu ve davalı markasının esaslı unsurunun da “…” ibaresi olduğu, markalar arasında iltibas bulunduğu, davalının davacı markasına iltibas oluşturan bu ibareyi davacı markasının tanınmışlığı sebebiyle iyi niyetli olarak tescil ettirdiği sonucuna varılamayacağı, bu nedenle davalı markasının hükümsüz kılınması gerektiği, yine davalının alan adında davacı markası ile iltibasa yol açar şekilde Siemed ibaresini kullandığı, her ne kadar … ibaresi esaslı unsur olarak marka tescilinde mevcut ise de, markayı aynen alan adına almayıp, sadece iltibas oluşturan kelimeyi almış olması sebebiyle davacının markasına tecavüzünden dolayı davalı adına kayıtlı olan … alan adının ise terkini gerektiği, son olarak da hükümsüzlük davasında verilen kararın ilanına ilişkin yasal dayanak bulunmadığından, bu yöndeki talebin de reddi gerekeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş, verilen hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş,Yargıtay 11.HD’nin 2015/1094 esas,2015/6427 karar sayılı bozma ilamı ile dosya bozularak mahkemesine iade edilmiştir. Bozma ilamında”….556 Sayılı KHK’nın 8/4. maddesi uyarınca “Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.” Bu durum aynı KHK’nın 42/1-b bendi uyarınca hükümsüzlük nedenidir.
Mahkemece davacı markasının tanınmış marka olduğu kabul edilmekle birlikte farklı sınıflar bakımından hükümsüzlük kararı verilebilmesi için anılan KHK’nın 8/4. maddesinde belirtilen dava konusu markalara yönelik olarak tanınmış markadan haksız yarar sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi ve ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurması koşullarından birinin gerçekleşmesi gerektiği göz önünde bulundurulmadan, bu koşullardan birinin davalı markasının tescilli olduğu her bir hizmet sınıfı için gerçekleşip gerçekleşmediği hususu konusunda uzman bilirkişilerden oluşturulacak heyetçe değerlendirilmesi sağlanıp tartışılmadan eksik incelemeye dayalı olarak davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru görülmemiş, davalının bu yöndeki temyiz talebinin kabulü ile kararın bozulması” gerektiği gerekçesi ile bozularak mahkemesine iade edilmiştir.
Usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmuş, konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır.
Bilirkişiler …, …, …ın 10.7.2017 tarihli raporları kapsamına göre; Davacı firmanın 40. sınıf hizmetlerde tescilinin bulunmadığını, ancak fiili faaliyetlerinin bulunduğunu, bu faaliyetlerinin davalı ile ortak olduğunu, bu nedenle söz konusu sınıftaki bir kısım hizmetler yönünden davacı tarafın tescilli olduğu sınıflar ve davacı taraf markasının toplumda sahip olduğu tanınmışlığın sadece tıbbi görüntüleme cihazları alanında değil, teknolojinin kullanıldığı her alanda yüksek olması da dikkate alınarak davalı tarafın belirtilen sınıflardaki tescilinin, davacı markasının itibarından haksız yararlanma sonucunu doğuracağını,hükümsüzlüğü talep edilen davalı markasının tescilli olduğu 40.sınıf yönünden her bir hizmet açısından KHK 8/4 madde kapsamında sulandırma hallerinin bulunduğu, davacı markasının itibarından haksız yararlanmaya yol açılacağını, bir kısım hizmetler açısından davacının tescilli olduğu sınıf farklı dahi olsa davacının özellikle teknoloji alanında güçlü bir tanınmışlığa ulaştığından ,ayırt edelemeyecetk derecede benzerinin kullanılmasının markanın ayırt ediciliğine zarar vereceğini, bu kapsamda tüm sınılar yönünden hükümsüz kılınması gerektiğini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Düzenlenen raporun alanında uzman olan bilirkişilerce hazırlanmış olması, raporun denetim ve hüküm kurmaya elverişli, duğu anlaşılıdığından mahkememezce hükme esas alınmıştır.
TÜRK Patent ve Marka Kurumundan gelen kayıtlardan, … sayılı … ibareli markanın 6,7,8,9,10, 11, 12, 16 sınıflarda … tarihinden, … sayılı … ibareli markanın 13/06/2006 tarihinden itibaren ve çok sayıda esaslı unsuru … ibaresinden oluşan türev nitelikli kelime ve … + şekil ibareli markaların muhtelif sınıflarda 2000’li yıllardan itibaren davacı adına tescil edildiği, hükümsüzlüğü istenilen … sayılı … Sağlık Hizmetleri Danışmanlık Bilgisayar ve San.Tic.Ltd.Şti’ ne ait markanın ise 40. sınıfta ve 12/05/2009 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davalı adına tescil edildiği tespit edilmiştir.
… Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen kayıtlardan, davalının …. Sağlık Hizmetleri Danışmanlık Bilgisayar ve San.Tic.Ltd.Şti unvanı ile 29/01/2008 tarihinde ticaret siciline tescil edildiği görülmektedir.
ODTÜ Alan Adları Yöneticisi’nden gelen cevabi yazıdan, … alan adının 28/12/1998 tarihinde …Tic.A.Ş adına tahsis edildiği, … alan adının ise 14/03/2008 tarihinde davalı şirket adına tahsis edildiği bildirilmiştir.
6102 Sayılı TTK 50. maddesinde belirtildiği üzere, usulüne tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine ait olup, bu madde ile unvan koruması hüküm altına alınmıştır. 52. maddede ise, ticaret unvanının ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması halinde hak sahibi bunun tespitini, yasaklanmasını, haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmiş ise kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar var ise kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat da isteyebileceğini belirtmiş, başka bir anlatımla unvana tecavüz halinde unvan sahibinin kullanması gereken yasal hakları bu maddede hüküm altına alınmıştır.
556 sayılı KHK 61. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmış olup, 1. fıkranın (a) bendine göre, 9. maddenin ihlali ve (b) bendine göre de, marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markaya tecavüz fiilini oluşturacaktır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabet başlıklı bölümünün, dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar başlıklı 55. maddesinde haksız rekabet oluşturan haller açıkça belirtilmiş olup, başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek, kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek, paye, diploma veya ödül almadığı hâlde bunlara sahipmişcesine hareket ederek müstesna yeteneğe malik bulunduğu zannını uyandırmaya çalışmak veya buna elverişli doğru olmayan meslek adları ve sembolleri kullanmak, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak, kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek, seçilmiş bazı malları, iş ürünlerini veya faaliyetleri birden çok kere tedarik fiyatının altında satışa sunmak, bu sunumları reklamlarında özellikle vurgulamak ve bu şekilde müşterilerini, kendisinin veya rakiplerinin yeteneği hakkında yanıltmak fiilleri haksız rekabet olarak belirtilmiştir.
Celbedilen ticaret sicil kayıtlarında görüldüğü üzere, davalı şirketin ticaret siciline tescil tarihi 29/01/2008’dir. Dava ise ticaret sicil unvanının terkini için öngörülen 5 yıllık süre geçtikten sonra 31/07/2013 tarihinde açıldığından, ticaret unvanının terkinini talep yönünden dava hak düşürücü sürede açılmadığından, bu yöndeki talebin reddi gerekmiştir.
Markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile men’ine yönelik talepler yönünden ise;davalının bu iddialara yönelik fiili kullanımının hükümsüzlüğü istenilen tescilli Siemed ibaresinden oluşan markaya dayalıdır. Dolayısıyla davalının davacı markasını ya da tescilli markadan uzaklaşarak davacı markasına yakınlaştırmak suretiyle fiili kullanımı söz konusu olmadığından, davalı kullanımı tescilli marka tescil belgesine dayalı olduğundan, davadaki markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile men’i ile bu fiillere bağlı maddi durumun giderilmesine yönelik taleplerin de reddi gerekmiştir.
Davacı tanınmış marka olduğunu ileri sürmüştür.
Taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulanan mülga 556 sayılı KHK’da tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus mahkeme içtihatları ve öğreti ile uygulamaya bırakılmıştır. Yargıtay birçok kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” şeklinde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ait olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tesbiti cihetine gidilebileceğini belirtmiştir. Tanınmış marka konusunda uluslararası boyuttaki çalışmalar ise Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (wipo) bünyesinde yürütülmektedir. Bu kuruluş uzmanlar komitesince benimsenen A/34-13 nolu tavsiye kararında bir markanın tanınmış olup olmadığının tesbitinde, markanın kullanım süresi, yaygınlığı, kapsamı ve coğrafi alan genişliği, ekonomik değeri, reklam, temsil, promosyon, fuarlara katılım ve fuar düzenleme, kataloglar hazırlama gibi tanıtım faaliyetleri, bu çalışmaların kapsamı, süresi ve mali bütçesi, işletmenin büyüklüğü, cirosu,marka hakkının hangi etkinlikte ve verimlilikte korunduğu, tanınmışlığa yönelik mahkeme ve diğer yetkili makamların kararları gibi olguların göz önünde bulundurulması kararlaştırılmıştır.Yargıtay 11.HD nin 19.4.2002 tarih ve 2001/9903 esas-2002/3699 karar sayılı ilamında bir markanın birden çok ülkede tescilli olmasını tanınmış marka olarak kabul açısından yeterli görmekteyken son uygulamalarda bu hususun markanın tanınmışlığı açısından bir gösterge olabileceği ancak tek başına tanınmış marka olgusu için markanın birçok tescilinin olmasının yeterli olmayacağına işaret edilmiştir. Trips’de ise açıkça tanınmışlığın ilgili sektörde tanınmışlık olarak anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. Yine doktrinde Trips deki düzenlemeye benzer görüş Hanife Dirikkan tarafından ileri sürülmüş ve markanın tanınmışlığından söz edebilmek için bir ülkede yaşayanların tamamı tarafından söz konusu markanın bilinmesinin zorunlu olmadığı, marka sahibinin hedef kitlesinin esas alınması gerektiğine işaret edilmiştir.Markanın tacirler yada o malın alıcıları değil, bu mal ile ilgili olmayanlar tarafından da bilinmesi halinde tanınmış markadan bahsedileceği, tanımış markanın maruf marka karşısında daha kapsamlı,ekonomik yönden daha önemli bir kavram olarak karşımıza çıkacağı, bir markanın tanınmış olduğunu söyleyebilmek için markanın konulduğu mamülün birden bire düşünülmeden ve bir hatıranın yardımı ile hatırlanmadan,refleks halinde düşünülmesi gerektiği, genellikle tüketicinin zihninde bir fikir uyandıran markanın tanınmışlık derecesine ulaştığı da doktrinde Hamdi Yasaman tarafından ifade edilmiştir.Gürzumar ise, tanınmış markanın en önemli özelliğinin, tescilli bulundukları mal kategorisinden bağımsızlaşarak ve başlı başına birer kalite sembolü olarak, reklam aracı haline gelen ve geniş kitleler karşısında sahip oldukları etkilerini, tamamen farklı mal kategorileri üzerinde de gösterebileceği markalar olarak tanımlamıştır.Arkan ise tanınmış markadan bahsedebilmek için, reklam gücü yüksek, kalite sembolü haline gelmiş bir markanın, sadece o markayı taşıyan mal ya da hizmetlerle ilgili çevre içinde değil bu çevre dışında, o mal ya da hizmetle ilgisi olmayan kişilerce de bilinmesi gerektiğini belirtmiştir.
Dolayısıyla her somut olayda tarafların dosyaya sunduğu belgeler, beyanlar ve ihtilafın niteliği,ürünün sunulduğu sektör ve çevre gözetilerek bahsi geçen kriterlerin Mahkemece yada atanan bilirkişice o dosyaya özgü sunulan deliller ile tartışılması gereklidir.
Davacı vekilince iki klasör halinde sunulan davacının … ibareli markası ile ilgili dünyanın bir çok ülkesinde tescilli olduğuna dair sunulan tescil belgeleri örnekleri, markanın kullanımına ilişkin çeşitli ülkelerle ilgili dokümanlar, yine … markasının Türkiye’de tüm bölgelerde markasal olarak kullandığını gösterir kataloglar, promosyon belgeleri ve markanın kullanımına ilişkin coğrafi alanları gösterir kayıt ve belgeler incelendiğinde, … markasının davalının hükümsüzlüğü istenilen marka başvurusundan çok önceki tarihlerde WIPO tarafından tanınmış markalar için tespit edilen kriterler değerlendirildiğinde, tanınmış marka niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.Son bilirkişi raporunda da davacı markasının tanınmış marka olması sıfatıyla farklı emtia sınıflarında dahi korunacağını bildirdiği anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK’nin 8/4 hükmü, bir markanın (veya başvurunun) aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği ilkesini açıkça ifade eder. Ancak hüküm bu ilkeye bir istisna getirmiş bulunmaktadır. Buna göre, toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir marka veya başvurunun, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, itiraz üzerine ret edilir. Somut olayda davacı markasının tanınmış marka olduğu tespit edilmiş keza bozma sonrası düzenlenen raporda bilirkişilerce davacı markasının toplumda sahip olduğu tanınmışlığın sadece tıbbi görüntüleme cihazları alanında değil, teknolojinin kullanıldığı her alanda yüksek olması da dikkate alınarak davalı tarafın belirtilen sınıflardaki tescilinin, davacı markasının itibarından haksız yararlanma sonucunu doğuracağını,hükümsüzlüğü talep edilen davalı markasının tescilli olduğu 40.sınıf yönünden her bir hizmet açısından KHK 8/4 madde kapsamında sulandırma hallerinin bulunduğunu, davacı markasının itibarından haksız yararlanmaya yol açılacağını, bir kısım hizmetler açısından davacının tescilli olduğu sınıf farklı dahi olsa davacının özellikle teknoloji alanında güçlü bir tanınmışlığa ulaştığından ,ayırt edelemeyecek derecede benzerinin kullanılmasının markanın ayırt ediciliğine zarar vereceğini bildirdikleri dolayısıyla KHK 8/4 madde kapsamında hükümsüzlük şartlarının tüm sınıflar yönünden oluştuğu anlaşılmıştır.
Davacının çok eski tarihlerde tescil ettiği ve tanınmış marka statüsündeki esaslı unsur niteliğindeki Siemens ibaresi ile hükümsüzlüğü istenilen markada her ne kadar davalının ticaret unvanı küçük harflerle alt kısma yazılmış ise de, bu kısım esaslı unsur niteliğindeki kelimeyi etkilemediği görüldüğünden ve markadaki esaslı unsur niteliğindeki ibare … ibaresi olduğundan, bu iki kelime karşılaştırıldığında, ilk beş harfin aynı olduğu, davacının markasındaki son iki n ve s harfleri yerine davalı yanın d harfini koyduğu görülmektedir. Ancak davalının harf değişikliği davacı markasından davalı markasını ayırt edici nitelikte değildir. İbarelerdeki ilk beş harfin aynı olması görsel olarak tüketiciler nezdinde çağrışım yapacağı gibi, telaffuz da bir birine oldukça yakın olduğundan, orta düzeyde tüketici olarak adlandıracağımız tüketici kitlesi, davalının markasını gördüğünde davacı markaları ve ürünleri ile karıştırabilecektir. Dolayısıyla markalar arasında iltibas söz konusu olacaktır. Davalının davacı markasına iltibas oluşturan bu ibareyi davacı markasının tanınmışlığı sebebiyle iyi niyetli olarak tescil ettirdiği sonucuna varılamayacağından, MK 2. maddesinden davalının yararlanması da söz konusu olamayacaktır.
Bozma ilamı doğrultusunda alınan bilirkişi raporu, Sunulan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte mütalaa edildiğinde; Davalı adına tescilli … sayılı … Sağlık Hizmetleri Danışmanlık Bilgisayar ve San.Tic.Ltd.Şti ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, karar kesinleştiğinde kararın Türk Patent ve Marka kurumuna gönderilmesine,Ticaret unvanının terkini talebi hak düşürücü süre geçtikten sonra talep edildiğinden buna yönelik istemin reddine, markaya tecavüz, haksız rekabetin tespiti, men’i ve bu fiillere bağlı maddi durumun giderilmesine yönelik taleplerin reddine, … alan adının davacı markası ile iltibasa yol açar şekilde … ibaresi ile kullandığı anlaşıldığından , davalı adına kayıtlı olan … alan adının terkinine, hükümsüzlük davasında verilen kararın ilanına ilişkin yasal dayanak bulunmadığından, bu yöndeki talebin reddine, karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM; Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE,
2-Davalı adına tescilli … sayılı … Sağlık Hizmetleri Danışmanlık Bilgisayar ve San.Tic.Ltd.Şti ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, karar kesinleştiğinde kararın Türk Patent ve Marka kurumuna gönderilmesine,
3-Ticaret unvanının terkini talebi hak düşürücü süre geçtikten sonra talep edildiğinden buna yönelik istemin reddine, markaya tecavüz, haksız rekabetin tespiti, men’i ve bu fiillere bağlı maddi durumun giderilmesine yönelik taleplerin reddine, … alan adının terkinine, ilan talebinin reddine,
4-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 10,70 TL harcın davalıdan tahsiline,
5-Davanın kısmen kabulü nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın kısmen reddi nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 144,60 TL bozma öncesi masraf, 2.250 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.394,60 TL yargılama giderinin taktiren 2/3 sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafın yargılama giderlerinden olan 37 TL’nin 1/3 inin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde YARGITAY NEZDİNDE TEMYİZ YASA YOLU açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi.29/03/2018
Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır