Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/364 E. 2018/422 K. 13.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/364 Esas
KARAR NO : 2018/422

DAVA : Marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkin talepli
DAVA TARİHİ : 30/05/2016
KARAR TARİHİ : 13/11/2018

Taraflar arasında markanın hükümsüzlüğü istemiyle açılan dava dosyası 3 nolu Fikri ve sınai Haklar Hukuk mahkemesinin 2016/120 esas numarasına tevzii edilmiş bu mahkemece yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/364 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir
İDDİA;Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin “…” markası altında başta ana faaliyet ürünü fermuar olmak üzere giysiler, ayakkabılar ve çeşitli çanta türleri için fermuarlar, tokalar ve kilitler üreten İtalya menşeli bir firma olduğunu, müvekkili markasının kendi sektöründe dünyaca tanınmış marka statüsünde olduğunu, müvekkilinin söz konusu marka ile 1952 yılından bu yana faaliyet gösterdiğini, müvekkili markasının ülkemiz de dahil olmak üzere …, …, …, … ve … gibi yüzlerce tanınmış markanın ürünlerinde tüketici ile buluşan ve kendi sektöründe bilinen bir marka özelliğini taşıdığını, hal böyle iken davalıların, müvekkilinin ticari itibarından yararlanmak ve sektöründe dünyaca tanınmış “…” markasından haksız şekilde yararlanmak adına TPE nezdinde başvuruda bulunduklarını ve … sayı ile “… + Şekil” markasını 25, 26 ve 35. sınıfa dahil emtialar bakımından kendi adına tescil ettirdiklerini, müvekkilinin dünyaca tanınmış markasının 26. sınıfa dahil emtialar için … sayı ile marka 05/12/2014 tarihinde TPE nezdinde marka başvurusunda bulunduğunu, ancak söz konusu başvurunun davalı adına tescilli markası gerekçe gösterilerk reddedildiğini, davalılar adına tescilli markanın kötü niyetli olarak tescil ettirildiğini ve müvekkilinin tanınmışlığından yararlanmaya yönelik olduğunu iddia ederek, davalı adına … sayı ile “… + Şekil” markasının, 556 Sayılı KHK’nın 42. maddesi gereğince hükümsüzlüğünü ve aynı zamanda markanın kötü niyetli tescil edilmiş olması sebebiyle de hükümsüzlüğünü talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
SAVUNMA; Davalılardan … vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin dava konusu markayı 11/03/20,10 tarihinde başvuru yaparak tescil ettirdiğini, huzurdaki davanın ise 30/05/2016 tarihinde açıldığını, hükümsüzlük davasının açılması için öngörülen 5 yıllık zaman aşımı süresi dolduğundan, zaman aşımı itirazında bulunduklarını, müvekkilinin hitap ettiği müşteri kitlesinin orta sınıf tüketici olarak tabir edilen kesim olduğunu, davacı her ne kadar müvekkilinin davacının ticari itibarından yararlanmasını hedeflediğini iddia etmekte ise de, bu durumun gerçeği yansıtmadığını, ne müvekkilinin, ne de müvekkilinin satış yapıtğı tüketici kitlesinin davacı tarafa ait markanın varldığından haberdar olmadığını, davacı yan sadece fermuar üretimi yaptığını iddia etmesine rağmen müvekkiline ait markanın tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından iptalini talep ettiğini, davacının bu talebinde kötü niyetli olduğunu, kabul etmemekle birlikte, bir an için markaların benzer olduğu düşünülse dahi bu durumun müvekkiline ait markanın tamamen hükümsüz kılınması gerektirmeyeceğini, davacı tarafın başvuru sınıflarının, müvekkiline ait başvuru kapsamında çıkartılmasının yeterli olacağını savurak, davanın reddini istediği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık; davalılar adlarına tescilli iken dava açıldıktan sonra tescilli tamamı davalı …’ a devir edilen … sayılı … + şekil ibareli markanın davacı yanın aynı ibareli tanınmış olduğu iddia olunan marka ile iltibas oluşturur şekilde ve kötü niyetli olarak tescil edildiği iddiası ile hükümsüzlüğüne karar verilmesi ne ilişkindir.
Türk Patent ve marka kurumundan marka t tescil belgesi celp edilmiştir.
Davalı yanın zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı gelen TPMK kaydından anlaşılmıştır.Zira marka tescilinin dergide ilan tarihi 30.5.2011, tescil tarihi ise 28.4.2011 tarihi olup, davanın açıldığı tarih ise uyap kayıtlarına göre 27.4.2016 tarihi olup, davanın açıldığı tarihin devir edilen mahkemece 30.5.2016 tarihi olarak tensibe yanlış yazılması bu nedenle bilirkişininde uyap kayıtlarını inceleyemediğinden tensip zaptındaki tarihi baz alarak davanın 5 yıllk süre dolduktan sonra açıldığı yönündeki görüşü mahkememizi bağlamadığından resmi uyap kayıtlarına göre davanın 27.4.2016 tarihinde açılmış olması, 5 yıllk süre hesabında başvuru tarininin değil, markanın sicile tescilinin esas alınması gerektiği bu durumda henüz 5 yıllık süre dolmadan dava açıldığından zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
MK 266. madde gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Düzenlenen raporların denetim ve hüküm kurmaya elverişli bulunması nedeniyle rapor mahkememizce sınıfsal iltibas kapsamında kabul edilmiş , marka hukuku yönünden delil takdiri ise mahkekemizce yapılmıştır.
Bilirkişiler raporlarında özetle; Davacı firma adına başvurusu yapılan … nolu marka ile Davalı adına tescilli … nolu markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, 26. sınıf ve emtiaları bakımından çakışma olması sebebiyle de ortalama zeka sahibi tüketiciler nezdinde karıştırılma, iki marka arasında bağlantı olduğunu düşünme ihtimalleri bulunduğunu,Davanın süresi içerisinde açılmadığı savı ile Kötü niyetin varlığına ilişkin mahkemenin değerlendirme yapması gerektiğini, Davacının, davalı markasının tescilinden önce Türkiye’de marka kullanımının olduğu, ancak “Lampo” İbaresinin Türk Patent ve Marka Kurumu’nun resmi internet sitesindeki tanınmış marka listesinde kayıtlı markalardan olmadığını bildirdikleri anlaşılmıştır.
Her ne kadar kötü niyetli marka tescili ayrı bir hükümsüzlük nedeni olarak davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan mevzuatta ayrı bir madde ile düzenlememiş ise de; uygulamada Türk Medenî Kanunu’ nun 2. maddesinde yazılı ilkenin kötü niyetli marka tescili hallerinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak kabulüde somut her olayda tartışılması gereklidir.
Ancak toplanan deliller kapsamına göre davalının marka başvurusunu kötüniyetle yaptığı yönünde delil bulunmamaktadır.
Bu nedenle davacının diğer hükümsüzlük istemlerinin incelenmesi gereklidir.
TANINMIŞLIK İDDİASI İLE İLGİLİ GEREKÇE;
Davacı yan tanınmış marka olduğunu iddia etmiştir. Tanınmışlık ile değrelendirme bilirkişi incelemesi kadar sunulacak delillere göre nihai olarak mahkemece takdir edilecek bir olgudur.
Taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda ve mülga 556 sayılı KHK’de ve 6769 sayıyı yasada da tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus mahkeme içtihatları ve öğreti ile uygulamaya bırakılmıştır. Yargıtay birçok kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” şeklinde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ait olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tesbiti cihetine gidilebileceğini belirtmiştir. Tanınmış marka konusunda uluslararası boyuttaki çalışmalar ise Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (wipo) bünyesinde yürütülmektedir. Bu kuruluş uzmanlar komitesince benimsenen A/34-13 nolu tavsiye kararında bir markanın tanınmış olup olmadığının tesbitinde, markanın kullanım süresi, yaygınlığı, kapsamı ve coğrafi alan genişliği, ekonomik değeri, reklam, temsil, promosyon, fuarlara katılım ve fuar düzenleme, kataloglar hazırlama gibi tanıtım faaliyetleri, bu çalışmaların kapsamı, süresi ve mali bütçesi, işletmenin büyüklüğü, cirosu,marka hakkının hangi etkinlikte ve verimlilikte korunduğu, tanınmışlığa yönelik mahkeme ve diğer yetkili makamların kararları gibi olguların göz önünde bulundurulması kararlaştırılmıştır.Yargıtay 11.HD nin 19.4.2002 tarih ve 2001/9903 esas-2002/3699 karar sayılı ilamında bir markanın birden çok ülkede tescilli olmasını tanınmış marka olarak kabul açısından yeterli görmekteyken son uygulamalarda bu hususun markanın tanınmışlığı açısından bir gösterge olabileceği ancak tek başına tanınmış marka olgusu için markanın birçok tescilinin olmasının yeterli olmayacağına işaret edilmiştir. Trips’de ise açıkça tanınmışlığın ilgili sektörde tanınmışlık olarak anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. Yine doktrinde Trips deki düzenlemeye benzer görüş … tarafından ileri sürülmüş ve markanın tanınmışlığından söz edebilmek için bir ülkede yaşayanların tamamı tarafından söz konusu markanın bilinmesinin zorunlu olmadığı, marka sahibinin hedef kitlesinin esas alınması gerektiğine işaret edilmiştir.Markanın tacirler yada o malın alıcıları değil, bu mal ile ilgili olmayanlar tarafından da bilinmesi halinde tanınmış markadan bahsedileceği, tanımış markanın maruf marka karşısında daha kapsamlı,ekonomik yönden daha önemli bir kavram olarak karşımıza çıkacağı, bir markanın tanınmış olduğunu söyleyebilmek için markanın konulduğu mamülün birden bire düşünülmeden ve bir hatıranın yardımı ile hatırlanmadan,refleks halinde düşünülmesi gerektiği, genellikle tüketicinin zihninde bir fikir uyandıran markanın tanınmışlık derecesine ulaştığı da doktrinde Hamdi Yasaman tarafından ifade edilmiştir. Gürzumar ise, tanınmış markanın en önemli özelliğinin, tescilli bulundukları mal kategorisinden bağımsızlaşarak ve başlı başına birer kalite sembolü olarak, reklam aracı haline gelen ve geniş kitleler karşısında sahip oldukları etkilerini, tamamen farklı mal kategorileri üzerinde de gösterebileceği markalar olarak tanımlamıştır. Arkan ise tanınmış markadan bahsedebilmek için, reklam gücü yüksek, kalite sembolü haline gelmiş bir markanın, sadece o markayı taşıyan mal ya da hizmetlerle ilgili çevre içinde değil bu çevre dışında, o mal ya da hizmetle ilgisi olmayan kişilerce de bilinmesi gerektiğini belirtmiştir.
Bilindiği üzere Tanınmış marka korunmasında en önemli konunun tanınmışlığın belirlenmesinde izlenilecek yöntem olduğu, her ne kadar hukuki bağlayıcılığı olmasa da WIPO Kriterlerinin baz alınarak tanınmışlık araştırılması yapılması gerektiği bir markanın koruma istenen ülke dışında yabancı ülkelerde tanınmış olmasının, koruma istenen ülkede de tanınmış olduğuna hükmedilmesi için yeterli olmayacağının açık olduğu, her davada tanınmışlık olgusunun o davanın somut özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiği bilinmektedir. Dolayısıyla her somut olayda tarafların dosyaya sunduğu belgeler, beyanlar ve ihtilafın niteliği,ürünün sunulduğu sektör ve çevre gözetilerek bahsi geçen kriterlerin Mahkemece yada atanan bilirkişice o dosyaya özgü sunulan deliller ile tartışılması gereklidir. Somut olayda da davacı bu kriterlere ve denetime uygun delil sunmamış., yabancı dilde olanların tercümesinin sunulmadığı, sunulan fatura benzeri belgelerini ise tannımışlık olgusunu ispata elverişli olmadığı anlaşılmıştır.
KARIŞTIRMA İHTİMALİ YÖNÜNDEN İNCELEME
Davacı firma adına başvurusu yapılan … nolu “…” markası İle Davalı adına tescilli … nolu “…” markasının görselleri bilirkişi raporunda fotoğraflanmıştır.Her iki markanın ayırt edici esas unsuru “…” İbaresidir. Markalardan biri beyaz zemin üzerine siyah harflerle, diğeri siyah zemin üzerine beyaz harflerle tasarlanmıştır. Markaların yazı tipi birbirinden farklı olsa da davacı markasında harflerin altından, davalı markasında harflerin içinden geçen çizgilerin benzerlik arz ettiği bilirkişi raporunda isabet ile tespit edilmiştir. Yine markaların okunuşları, işitsel ve anlamsal algıları birbiriyle aynıdır Bu iki markanın ortalama zeka sahibi tüketiciler nezdinde karıştırılma, iki marka arasında bağlantı olduğunu düşünme İhtimalleri bulunmaktadır.
Zira Karıştırma ihtimali incelemesi şu kriterler gözetilerek çözülebilir.. Bunlar “görsel, işitsel, kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, markanın asli ve tali unsurlarıyla birlikte bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim bakımından benzerlik olup olmadığı, çağrıştırmanın söz konusu olup olmadığı, markanın ait olduğu mal ve/veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin eğitim ve toplumsal durumu, markayı taşıyan malın değeri ve buna bağlı olarak alıcının bu malı almaya gittiğinde harcadığı zaman” biçiminde sıralanabilir .İlaç markaları hariç olmak üzere, kural olarak karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.06.2006 tarih ve 2006/11-338 sayılı kararında da açıklandığı üzere değerlendirme “orta düzeydeki tüketici gözüyle” yapılmalıdır. Söz konusu Genel Kurul Kararında, orta düzeydeki tüketicinin, markaları aynı anda incelemeye tabi tutmadığı gibi küçük ayrıntıları da dikkatli biçimde inceleyemeyeceği, sadece geçmişte edindiği izlenimin etkisi ile hafızasında kalan ile yetinerek bir sonuca varmaya çalışacağı, bunun da aynı emtialar üzerinde kullanılacak olan ve küçük farklılıklar taşıyan marka ve işaretlerin farklı zamanlarda ayırd edilmesini olanaksız kılacağı belirtilmektedir. Ayrıca gene Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu içtihadında belirtildiği üzere, karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde asıl olanın ortalama tüketicinin algılaması olduğu, tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, markada yer alan yardımcı unsurların ve ayrım gücü az olan ifadelerin her zaman hatırda tutulamayacağının, tüketicinin daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın al almak yahut hizmetten yararlanmak isteyeceği, bu şekilde genel olarak ürünün önemine göre tanıdığı, beğendiği, bilinirliği ve güvenirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek zaman kısıtlılığının yarattığı olumsuzluklardan kurtulmaya çalışacağı, markanın sağladığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşüneceği dikkate alınmalıdır.
Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka bir mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil alıcıların mal ve hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan ve yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali bulunmaktadır.
Dosyada toplanan tüm deliller,bilirkişi raporu, TPMK belgesi, markalara ait şekil görselleri, tescil alınan emtia sınıfları dikkate alındığında;Davalı adına … no ile tescilli … şekil markasının 26. emtia sınıf yönünden 6769 sayılı SMK göre kısmen HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,diğer sınıflar için hükümsüzlük isteminin reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
-Davalı adına … no ile tescilli … şekil markasının 26. emtia sınıf yönünden 6769 sayılı SMK göre kısmen HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,diğer sınıflar için hükümsüzlük isteminin reddine,
-Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent Enstitüsüne gönderilmesine,
2-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 6,70 TL harcın davalıdan tahsiline,
3-Davanın kısmen kabul kısmen reddi nedeniyle Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davanın kısmen kabul kısmen reddi nedeniyle Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 35,90 TL başvuru harcı 29,20 peşin harç 191 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 1.500 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.749,40 TL yargılama giderinin taktiren 1/2 sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
dair karar davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 13/11/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır