Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/351 E. 2018/320 K. 11.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/351 Esas
KARAR NO : 2018/320

DAVA : Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat istimli.
DAVA TARİHİ : 19/04/2016
KARAR TARİHİ : 11/09/2018

Taraflar arasında birleşen davada markanın hükümsüzlüğü , asıl davada markaya tecavüzün tespiti, men’i ,önlenmesi, istemiyle açılan dava dosyası asıl davada 3 nolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/85 esas numarasına tevzii edilmiş bu mahkemece yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/351 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir. ( kapatma tasarrufu sonrasında hükümsüzlük istemli açılan davada İstanbul 1.FSHHM’nin 2017/637 esas-2018/123 karar sayılı dosyası İstanbul 1 Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ nin 2017- 351 Esas sayılı dava dosyası ile 29.3.2018 tarihinde birleştirilmiştir)
ASIL DAVADA;
İDDİA;Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacının yapımcı,yönetmen ve yazar olup, ‘…’ üzerine yapımcı ve yönetmen olarak belgesel ve arşiv çalışmaları yürüttüğünü,davacının son belgesel projesine ‘ … ‘ adını verdiğini, ayrıca bu ibarenin davacı adına 03.01.2014 tarihinde marka olarak tescil edildiğini, Davalı yapımcı şirketin, diğer davalı … tarafından yazılıp yönetilen ve diğer davalı oyuncu … tarafından gösterilecek olan tiyatro oyununun ‘ … ‘ ismi ile tanıtımlarının yapıldığını,davacının yapımcısı ve yönetmeni olduğu ‘ … ‘ isimli belgeselinin tam televizyonlarda gösterime girmek üzere iken , aynı isimle bir tiyatro eserinin sahnelenmesinin önlenmesini, ‘ … ‘ ismini sahneledikleri tiyatro oyununun adı olarak kullanmalarının tedbiren durdurulmasını, markaya tecavüzünün önlenmesi ve meni’ni,davalı eylemenin haksız rekabet oluşturması nedeniyle men’ine,tescilli markanın kullanıldığı afiş ve tabelaların sökülmesini,reklam vasıtası,basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasını, hükmün tirajı en yüksek 5 gazeteden biri ile ilanını,fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 556 s. KHK 66/c maddesi uyarınca hesaplanacak 1.000-TL maddi tazminat, 316,58 TL ihtar masrafı ,10.000- TL manevi tazminatın ticari faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA;Davalılar beyan dilekçelerinde özetle; Bazı kelimeler ya da cümlelerin topluma mal olması nedeniyle bir kişi ya da kurumun tekeline verilemeyeceğini, …- … gibi kültür değerlerimizin yerli yabancı pek çok kitap,tiyatro belgesel gösteri konusu olduğu bu isimlerden esinlenerek ortaya pek çok; farklı eser konulduğunun da yadsınamaz bir gerçek olduğunu, Yunus Emre’nin evrensel sözleri … ‘ın sadece davacı uhdesine verilemeyeceğini,Tiyatro sanatının herkesin bildiği gibi ticari motivasyonla yapılan bir sanat türü olmadığını, ortada haksız rekabetin olması için önce bir rekabetin olması gerektiğini,yayınlanmamış bir belgesel ile sahnelenmeye başlamamış bir tiyatro oyununun rekabet etmesinin mümkün bulunmadığını, marka hakkını ihlal ve haksız rekabet iddilarını kabul etmediklerini, davalı …’ın da marka başurusunun bulunduğunu, asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
BİRLEŞEN DAVADA;
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı adına … no ile tescilli “…” ibareli markanın 6769 sayılı SMK 5 ve 6.maddeler kapsamda mutlak ve nispi red sebeplerine bağlı olarak hükümsüzlüğüne karar verilmesini, davacının davalı markasına tecavüzde bulunmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İstanbul 1 FSHHM’nin 2017/351 esas sayılı dosyası ile marka hakkına tecavüz ve tazminat istemli dava açtıklarını, dosyanın İstanbul 1.FSHHM’nin 2017/351 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini ve davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, asıl davada; markaya tecavüzünün,haksız rekabetin önlenmesi ve meni’ni,fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 556 s. KHK 66/c m. uyarınca hesaplanacak 1.000-TL maddi tazminatın ,316,58 TL ihtar masrafının ,10.000- TL manevi tazminatın tahsiline ilişkin olarak açıldığı, birleşen davanın ise davalı adına … no ile tescilli “…” ibareli markanın 6769 sayılı SMK 5 ve 6.maddeler kapsamda mutlak ve nispi red sebeplerine bağlı olarak hükümsüzlüğüne, markaya tecavüzün oluşmadığının tespitine ilişkin olarak açıldığı anlaşılmıştır.
HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ,bu nedenle asıl davada başka bir müstemir yetkili hakimce bilirkişi inceemesine karar verilmiş olup, sunulan rapor denetime uygun olmakla birlikte somut olayda her iki uyuşmazlığın da hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenecek nitelikte bulunduğu hususu da anlaşılmıştır.
Somut olayda tartışılması gerekli hususlar, topluma mal olmuş, eserler üzerinde marka tescili yolu ile hak sahibi olunup olunamayacağı, marka tescil edilmiş ise kullanımların ihlal teşkil edip etmeyeceği, birleşen dava yönünden ise hükümsüzlük şartlarının bulunup bulunmadığı hususlarıdır.
Mahkememizin ihtisas mahkemesi olması nedeniyle taraflarca hazırlama ilkesine göre sunulan tüm deliller birlikte incelendiğinde,
ASIL DAVA YÖNÜNDEN DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından verilmiş olan yazı içeriğinden; Davacı adına tescilli bulunan ” …” markasının 41. SINIF için hizmet markası olarak 8.10.2012 başvuru ile 3.1.2014 tarihinde sicile kayıt edilerek 31.3.2014 tarihli resmi marka gazetesinde yayınlandığı anlaşılmaktadır.
Somut dava dosyasında yazılan ve sahnelenen tek kişilik müzikli oyunun eser niteliği taşıdığı noktasında taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Eserlerin içeriklerinin farklı olduğu hususu da açıktır ve bu hususta bir ihtilaf ya da taraf iddiası da bulunmamaktadır. Uyuşmazlık davalı tarafından kullanılan eser adının davacı markasını ihlal edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
TRIPS 16. madde düzenlemesi, eski 556 sayılı KHK 12. madde doğrultusundaki kullanım ile birlikte değerlendirilidiğinde; “ticaretin olağan akışı içindeki” kullanım yani somut olaydaki gibi bir markanın eser adı olarak kullanılmasının, MarkKHK m. 9 anlamında ihlal teşkil etmeyeceği , bu yönde marka tescili alanların markasının ise zayıf marka koruması kapsamında değerlendirileceği hususu yüksek mahkeme ilamları ile de bilinmektedir.
Zira davalı kullanımı “… ile …” ibaresini içerdiğinden ve tek kişilik oyun niteliğinde olan eseri sahneleyen tek kişinin soyadının sanatsal bir konsept içinde , bu kalıp ile kullanılması mahkememizce dürüst kullanım olarak değerlendirilmiştir.
“…” ifadesinin Yunus Emre’nin hususiyetini taşıyan bilinen ve yaygın olarak kullanılan toplumsal kültüre yön vermiş bir ibare olduğu, bu kapsamda marka olarak ayırt ediciliğinin zayıf olduğu, koruma alanının daha dar yorumlanması gerektiği hususu da tespit edilmiştir.
Somut olaydaki marka ve kullanımlar incelendiğinde davalı taraf delillerinde yer alan “resmi afiş” olduğu ifade edilen afişteki “… İle …” ifadesindeki esaslı unsurun “…” olduğu, davalı tarafından kullanılan ibarenin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu, bir bütün olarak değerlendirildiğinde “… ile …” ifadesinin davacı markası ile iltibas yada tecavüz tehlikesi yaratmayacağı hususu sabittir.
Davacının belgeselinin bir tiyatro oyunundan maddi ve manevi olarak zarar görmesinin toplanan delillere göre mümkün olmadığı sabit olduğundan mahkememizce usul ekonomisi gözetilerek tazminat hesabı için bir inceleme yaptırılmamıştır.
“…” ifadesinin Yunus Emre’nin hususiyetini taşıyan bilinen ve yaygın kullanılan bir ifade olduğu, buna bağlı olarak marka olarak tescil edilmesinin ayırt ediciliğinin zayıf bir ibare olması nedeniyle zayıf bir marka olarak değerlendirilmesinin gerektiği,“… ile …” İfadesinin de “…” “…” ifadelerinin de yer aldığı afişlerin davacı markası ile İltibas tehlikesi yaratmayacağı, marka hakkının kapsamına girmeyen davalı kullanımının bu açıdan haksız rekabet de yaratmayacağı hususları bir arada incelendiğinde asıl davanın essatan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA;
Medeniyetlere beşiklik yapmış olan ülkemiz çok büyük düşünür, aşık, ozan, edebiyatçı ve bilim insanı yetiştirmiş olup,ülkemiz ilk insandan bu yana yaratılmış sanatsal ve kültürel eserlerden nadide örnekler barındıran emsalsiz bir bölgedir. Dolayısıyla bu eserlerin korunması yalnızca bir yurttaşlık değil ve fakat aynı zamanda bir insanlık görevidir. Çünkü korunacak olan esasen dünya kültür mirasıdır. Korumadan söz edildiğinde doğal olarak ilk önce akla hukuk gelecektir. Hukuksuz koruma neredeyse olanaksızdır. Her ne kadar gelişmiş toplumlarda bireyler, özellikle kültür ve sanat eserlerinin kıskanç birer bekçisi iseler de, gelişmekte olan toplumlarda bu bilinç yeterince yerleşmediği için yasa ile koruma daha da büyük önem taşımaktadır.
Kültür ve sanat eserlerinin korunması ile ilgili mevcut düzenlemelerden birisi de hiç kuşku yok ki, 16.04.2003 Tarih, 4848 sayılı ‘Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’dur. 4848 sayılı Yasa’nın amaca ilişkin 1.maddesi: ‘..…Bu Kanunun amacı; kültürel değerleri yaşatmak, geliştirmek, yaymak, tanıtmak, değerlendirmek ve benimsetmek, tarihî ve kültürel varlıkların tahribini ve yok edilmesini önlemek, yurdun turizme elverişli bütün imkânlarını ülke ekonomisine olumlu katkı sağlayacak şekilde değerlendirmek, turizmin geliştirilmesi, pazarlanması, teşvik ve desteklenmesi için gerekli önlemleri almak, kültür ve turizm konularıyla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarını yönlendirmek ve bu kuruluşlarla işbirliğinde bulunmak, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör ile iletişimi geliştirmek ve işbirliği yapmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığının kurulmasına, teşkilât ve görevlerine ilişkin esasları düzenlemektir….’ hükmünü içermekte, takibeden 2. maddesi, bunları şıklar halinde sayıp açıklamakta ve bunların yerine getirilmesinin Bakanlık görevi olduğunu betimlemektedir. Yasa’nın devam eden hükümlerinde ise yukarıda sözü edilen amaç ve görevlerin nasıl yerine getirilecekleri, bunun için oluşturulacak teşkilatlanma, bu birimlerin görev detayları vs. gösterilmiştir. Yapılan kısmî alıntı özetlenecek olursa; Kültür ve Turizm Bakanlığı: millî, manevî, tarihî, kültürel değerleri yaşatacak, koruyup geliştirecek, tarihî ve kültürel varlıkların tahrip ve yok edilmelerini önleyecektir. Anayasa’nın 63.maddesinde belirtilen: ‘….Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır…’ hükmü nedeniyle bu koruma önlemlerinin alınması aynı zamanda bir devlet görevidir.
Bu cümleden alarak; Yüzyıllardır toplama mal olmuş ibareler kimsenin tekeline verilemez. Birçok ülkedeki yasal düzenlemede geleneksel kültür eserleri ‘Halkın Kültürel Mülkü’ kabul edilmiştir.Bundan ötesi bu kullanımlar için kullanan ücrete tabi tutulmaktadır.
…, … gibi dev ozanların meydana getirdiği, uygarlığımızın temelini oluşturan geleneksel kültür eserlerinin marka olarak tescil edilmesi ve bu kullanımın bir kişinin tekeline bırakılması evrensel sanatın ve toplumun gelişmesi yönündeki en büyük engeldir.
Toplumsal kültüre mal olmuş eserlerin zaman içinde sürdürmekte oldukları yolculuklar, değişim ve gelişimler engellenmemeli, yasakçı zihniyetlerle getirilecek katı sınırlamalardan sakınılmalı ve mülkiyet hakkı tanıyan marka tescil belgesi düzenleyen kurumunda titizlikle bu başvuruları incelemesi gereklidir.
Mülga 556 sayılı KHK’nın 7/1-h bendi uyarınca, Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi, külterel değerler bakımından halka mal olmuş ve ilgili mercilerin tescil izni vermediği diğer armalar, amblemler veya nişanları içeren markalar, tescil edilemez. Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, bir ibarenin halka mal olmuş kültürel değer niteliğinde bulunması, o ibarenin marka olarak tesciline engel teşkil etmektedir.
Aynı düzenleme 6769 sayılı SMK’nun 5. Maddesinin 1/g maddesinde düzenlenmiştir. Davalı adına marka olarak tescil edilmiş “…”ibaresi bilindiği üzere …’ nin “…, …, ……” şiirinde geçen bir dörtlük olmakla kalmamış …’un mutasavvıf ,şair ve düşünür olarak her mısrası ile topluma mesaj veren bir felsefeyi/tasavvuf ilmini içerdiğinden kültürel bir değer olarak topluma mal olduğu anlaşılmaktadır.
Zira tasavvuf edebiyatının en büyük şairlerinden olan …’nin , İslam tarihinin en büyük bilgelerinden olması,yaşadığı ve yaşattığı inanç sisteminin Kuran’ın özüne ulaşarak, Tek olan gerçeğin Allah’ın sırlarını keşfetme ilmi olan tasavvuf olduğunu şiirlerinde yansıtmaktadır.
… ; evrende asıl olanın ilahi aşk olduğuna, sevgi olduğuna, Aşkın kaynağının Allah katından bütün evrene yayıldığını, Allah sevgisinin bütün varlık ve olaylarının özünde onu karakterize edecek şekilde yerleşmiş olduğuna, Allah gerçeğine ulaşmak için, her şeyin özüne doğru gidilmesi gerektiğine, …,…, … , mısraları ile de insanların tanış olarak ,ırk ,dil, din ayrımı olmaksızın yaradandan ötürü birbirimizi saymamız, dinlememiz gerektiğine, insan olarak kavgayı, ayrılığı bırakmamız gerektiğini,işi kolay tutalım derkende bunu hayatımızın tüm alanında her türlü davranışımızda,sözümüzde,beşeri ilişkilerimizde uygulamamız gerektiğine ve insanları tanımadan ön yargılı olmamamız gerektiğine vurgu yapmaktadır.
…’nin şiirlerindeki evrensel felsefeler onun günümüze kadar aktarılmasını sağlamış ve onun İslam tarihinin en büyük bilgelerinden olmasını sağlayan asıl öğe, onun felsefesi ve varlığa bakış açısı olmuştur. Tabidir ki …. ve felsefesi birçok akademik çalışmaya da konu olmuş, adına 2012 yılında Uluslar arası bir oratorya da düzenlenmiş dolayısıyla … salt TÜRK toplumu için değil, yarattığı eserler ile evrensel kültürde de yerine almıştır. Dolayısıyla meydana getirdiği tüm eserler tüm insanlığın kültürel değeri niteliğindedir.
Bu anlamda da her dizesi için ayrı bir bilimsel çalışma yapılmış …’ye ait eserin kültürel bir değer niteliğinde olduğu ve Yunus Felsefesini/tasavvufunu simgelediği, bu anlamda toplumsal, dini ve tasavvufi bakımlardan topluma mal olmuş ve toplum belleğinde önemli yer tutan, herhangi bir kişinin tekeline verilmesinin mümkün görülemeyeceği bir ibare olan … ibaresinin hangi emtia sınıfında tescilli olursa olsun belirli bir süre sonra kültürel değerin istismarını da oluşturacağı, kültürel bir değer olan eserlerin /dizelerin/mısraların marka tescili yolu ile kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığından da söz edilemeyeceği, anlaşıldığından davalı adına … no ile tescilli “…” ibareli markanın 6769 sayılı SMK 5 ve 6.maddeler kapsamda mutlak ve nispi red sebeplerine bağlı olarak hükümsüzlüğüne, markaya tecavüzün oluşmadığının tespitine bu kapsamda birleşen davanın kabülüne karar verilerek yukarda açıklanan gerekçeye göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1 ASIL DAVANIN REDDİNE,
2- BİRLEŞEN DAVANIN KABULÜNE,
3-Davalı adına tescilli … NOLU “…” markasının 6769 sayılı SMK 5. ve 6. maddelerine göre hükümsüzlüğüne, davacının davalı markasına tecavüzde bulunmadığının tespitine,
4 -Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine,
5-Asıl davada 35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 157,36 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
6-Asıl davada, Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Asıl davada, Reddedilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-Asıl davada marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin men’i taleplerinin reddi nedeniyle 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
9-Asıl davada davacı tarafın yapmış olduğu giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Birleşen davada, 35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 4,50 TL harcın davalıdan tahsiline,
11-Birleşen davada, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-Birleşen davada, Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 31,40 TL başvuru harcı 31,40 TL peşin harç 81 TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 143,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
13-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde taraflara iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 11/09/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır