Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/349 E. 2018/21 K. 17.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/349 Esas
KARAR NO : 2018/21

DAVA : Marka hakkını ihlal,haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat
DAVA TARİHİ : 10/08/2017
KARAR TARİHİ : 17/01/2018

HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/349 esas numarasına kayıtlanarak Marka hakkını ihlal,haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat davasının mahkekemizde yapılan yargılaması sonucunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, … sayılı “…”, … sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarının sahibi olduğunu, müvekkillerinden …nın 1979 yılında ve “…”nin ise 2011 yılında kurulduğunu, davalı olan .. A.Ş.’nin ise 23 Şubat 2015 yılında Ticaret unvanını tescil ettirdiğini, ayrıca yine davalı tarafın … sayılı “…”, … “…” ve … sayılı “kanalismailağa” marka başvurularında bulunduğunu ve üç başvurunun da TPE tarafından reddedildiğini, www…. alan adının davalı tarafından kullanıldığım ve bu sitenin www…tr adlı Internet sitesine yönlendirme yaptığını, ilgili sitede müvekkiline ait marka haklarını tecavüz teşkil eden yayınlar yapıldığını,www…com ve www…com.tr internet sitelerine dair bilirkişi incelemesi yapılmasını ve ilgili sitelerin kullanılmasının önlenmesini ve 3. Şahıslara devrinin önlenmesini için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, Davalının Ticaret unvanından “İsmailağa” ibaresinin çıkartılmasına, terkinine karar verilmesini, www…com ve www…com.tr alan adlarının davacıya devrine karar verilmesini, 1.000 TL maddi tazminat ile 5.000 TL manevi tazminat ve 5.000 TL itibar tazminatının ödenmesine ve 556 sayılı KHK’nın 62/1-f bendi gereğince hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA; Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; … 2 Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile dava ikame edildiğini, 2015/15 Karar sayılı İlamı ile reddedildiğini, ayrıca İstanbul Anadolu 1 Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D. İş sayılı dosyası ile delil tespit talep edildiğini ve ilgili dosyada haksız rekabet olduğuna veya markasal kullanım olduğuna ilişkin tespit yapılmadığını, 556 sayılı KHK’nın 7/1 /j bendi gereğince “dini değer ve sembollerin” tescil edilemeyeceğini, … adının da …’den geldiğini, dini bir değer ve sembol olduğunu ve tescil edilemeyeceğini, müvekkilinin medya alanında faaliyet gösterdiğini, yayın ile ilgili malları kapsayan … markasının … tescil numarası ile davı dışı …, … ve … adına 9. sınıftaki mallar için tescilli olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava konusu 3.11.2016 tarihli ön inceleme duruşmasında; davacının tescilli … esas unsurlu markalarına davalı yanın bu ibareyi ticaret unvanında kullanmak ve yine davalının www…..com ve www…tr adlı internet sitelerinin içeriklerinde ismailağa ibaresi markasal olarak kullanmak sureti ile yine fmtv yayında da aynı ibareyi markasal kullanmak sureti ile davacı yanın markasına ve ticaret unvanına tecavüzde, haksız rakabette bulunulduğunun tespiti ile men ve refi, KHK nın 66/b maddesi gereğince şimdilik 1.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminat ve 5.000 TL itibar tazminatının tahsili, oluşan maddi durumun giderilmesi talepli olarak açılmış bir davadır.
Türk Patent ve Marka kurumundan marka tescil belgeleri celp edilmiştir.
Davacılar adına tescilli … ibareli marka … tescil nolu 16. ve 41.sınıflarda tescil edilmiş olup 05.08.2008 tescil tarihi ile 20.07.2007 başvuru tarihinden itibaren korunmaktadır.
Davacılara ait diğer marka ise … tescil nolu 35,36,37,38,39,40,42,43,44,-45 .sınıflar arasında tescil edilmiş olup 25.05.2012 tescil tarihi ile 10.01.2011 tarihinden itibaren koruma altına alınmış … ibareli markasıdır.
Davacıların diğer markası olan İsmailağa + şekil ibareli … tescil nolu 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34 Sınıflarda olmak üzere 27.11.2013 tarihinde tescil edilmiş ve koruma tarihi 16.07.2012 tarihidir.
Dava dışı …, … ve … isimli şahıslar adına tescilli olan … ibareli markanın … tescil no ile 20.05.2013 tescil edilmiş olduğu ve markanın 9.sınıfta tescil edilmiş olup, 27.03.2012 tarihinden itibaren ticaret markası olarak koruma altında olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu marka davalı şirkete yada ortaklarına ait değildir. Yani davalının ticaret unvanı dışında tescilli bir markası bulunmamakatadır. Ticaret sicil kayıtlarında da … nolu marka sahiplerinin davalı şirket ortağı yada temsilcisi olmadıkları anlaşılmıştır.
Dolayısıyla davalının radyo ve TV yayıncılığı alanında tescilli bir markası bulunmamaktadır. … ve … adına marka başvuruları ise zaten TPE tarafından red edilmiştir.
Davalıya ait ticari sicil kaydı incelendiğinde; … Şirketi olarak 23.2.2015 tarihinde ticaret odasına kayıt edildiği ve faaliyet alanının medya hizmet sağlayıcılığı, radyo ve TV yayıncılığı olduğu , ticaret sicil gazetesi kapsamına göre şirket kurucusunun … olduğu, yönetim kurulu başkanının keza şirketi temsile yetkili kişininde bu şahıs olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının ise … Vakfının, 1979 yılında, “…”nin ise 2011 yılında kurulduğu, ayrıca marka tescil belgelerinin ilk başvuru tarihinin 2007 yılı olduğu anlaşılmıştır.
BTK‘dan alanan who’s sorgulamasına göre www….com.tr alan adının …, …, … adına alındığı, 29.3.2012 tarihinde alan adı için başvurulmuş olduğu, bu alan adının dava konusu olmadığı, davacı yanca kendilerine devrini talep ettikleri www….com alan adının ve www….tr alan adının yer ve içerik sağlayıcalarına ait kayıtların uyap sisteminden alınmıştır.
Bilirkişi heyeti raporlarında; … ibaresinin 556 Sayılı KHK m.7/j bendi uyarınca “dini değer ve sembol’’ niteliğinde olmadığı, Davalı adına TPE nezdinde tescilli … markası bulunmaması ve davalının kullanımının ticaret unvanı kullanımı ile kısıtlı kalmayıp markasal kullanıma da taşmış olması sebebiyle marka hakkına tecavüzün bulunduğu, Davalının ticaret unvanında bulunan ve kılavuz kelimesini oluşturan … ibaresinin ticaret unvanından çıkartılması durumunda iltibasın ortadan kalkacağı,Davacı tarafın KHK m 66/1-b hükmü uyarınca “marka ihlalini yapan kimsenin elde ettiği gelir” hesabına göre ve ayrıca “yoksun kalınan kazanca” tazminat talep ettiği buna göre; davalı … A.Ş, firmasınca elde edilen bir gelir olmadığından davacı tarafından 556 sayılı KHK nin 66/1-b “marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre” talep edilecek maddi bir tazminatın bulunmadığı yönünde rapor tanzim ettikleri anlaşılmıştır.
Davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz etmiş ve … ibaresinin, dini alanda tanınıyor olmasının markasal olarak kullanıldığı ve tanınmış marka olduğu anlamına gelmeyeceğini, www…com.tr alan adında faaliyet gösteren internet sitesinde ticari bir faaliyetin yürütülmediğini, … 2.FSHHM’nin 2013/179 esas,2015/15 karar sayılı ilamı ile rapor içeriğinin çeliştiğini, aynı zamanda … 1.FSHHM’nin … D.İş sayılı tespit davasında “markasal bir kullanım olduğuna ilişkin tespit yapılamamıştır” yönündeki rapor içeriğinin de dosya içindeki rapor ile çeliştiğini beyan etmişlerse de ;
İstanbul 2.FSHHM’nin 13/179 esas,2015/15 karar sayılı dosyasındaki dava konusunun 556 sayılı KHK 42.maddesi uyarınca açılmış markanın hükümsüzlüğü ve dava dışı alan adının iptali talepli dava olduğu , marka hakkı ihlal edilen ve zarar gören marka sahibinin ihlal üzerine yani markasal bir kullanım var oduğu sürece marka hakkı kapsamında alan adı terkini, tecavüzün önlenmesi isteminde bulunabileceği hususu sabittir. Öte yandan davalı vekilinin itiraz içerikleri marka hukukuna ilişkin olması nedeniyle ek rapor ya da yeni heyetten rapor alınmasına gerek görülmemiş ve tahkikat sonlandırılarak tarafların HMK 186. madde kapsamında son diyecekleri sorularak yargılama sonlandırılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 10.01.2017 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “Yürürlük” başlıklı 192. maddesinde 26. maddesiyle 23, 69 ve 46. maddelerinin bazı fıkraları dışında kalan maddelerin kanunun yayım tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği belirtilmiştir . Her ne kadar yeni kanun 556 sayılı kanunu ilga etmiş ise de, kanunların yürürlüğü temel prensibinden hareketle, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK hükümlerinin somut olayda dikkate alınması gereklidir.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesine göre; a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması, b) Tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde, işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılması halinde marka sahibinin, izni alınmadan markasının kullanılmasının önlenmesini talep etme yetkisi bulunmaktadır.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61. maddesine göre ise, a) 9 uncu maddenin ihlali, marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir. Dolayısıyla 61. maddenin a bendine göre marka hakkına tecavüz sayılan hallerden biri de 9. maddenin ihlalidir. 9. maddenin kapsamına ise aynı veya benzer markaların aynı veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılması girmektedir.
Bilindiği üzere, bir markanın sahibinin izni olmadan, başkası tarafından 556 sayılı KHK’ nin 9. maddesinin 1. fıkrasının a, b ve c bentlerinde öngörülen şekilde ve 2. fıkrasında açıklandığı şekilde kullanılması marka hakkına tecavüzdür. Çünkü anılan KHK’ nin 61/a maddesinde tecavüz, 9. maddenin ihlâli olarak ifade edilmiştir.
21.01.2009 tarihli ve 5833 sayılı Kanunla değişik 9/1-e maddesi ise, “İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması.”nı yasaklamaktadır.
556 sayılı KHK’nin 9/1-e maddesinde yer alan bu hüküm, 5833 sayılı yasa ile yapılan değişiklik sonucunda madde metnine girmiş bulunmaktadır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere bu düzenleme markanın internet ortamında kullanılmasının marka hakkına tecavüz oluşturması için ön köşul, “markayı internette kullanan kişinin, markayı içeren işareti kullanma konusunda meşru bir bağlantısı olmaması”dır. Bu ön koşul yerine gelmiş ise, markayı oluşturan işaretin aynısının ya da benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı olarak kullanılması yönlendirici kod olarak kullanılması veya yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimde kullanılması halleri marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmektedir.
Bu haller sırasıyla; Markayı internette kullanan kişinin meşru bir bağlantısı olmaması,Kullanımının, ticari etki yaratacak biçimde olması, Markayı oluşturan işaretin aynısının ya da benzerinin internet ortamında “Alan adı olarak” kullanılması Marka ile internet sayfasının içeriğinin aynı veya benzer mal ve/veya hizmetleri içermesi halleridir.
Tecavüzün varlığına hükmedebilmek için; davacı markalarıyla davalının tescilsiz kullandığı işaretin ve bunların emtia ve hizmetlerinin aynı veya benzer bulunması ve bunun iltibasa yol açması zorunludur.
Bir eylemin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında haksız rekabet sayılabilmesi için gerekli şartları 54. maddede yapılan tanımdan çıkartmak mümkündür. Buna göre haksız rekabet eyleminin varlığı için üç unsurun kümülatif olarak bulunması gerekmektedir: İktisadî rekabet, iyi niyet kurallarına aykırılık ve kötüye kullanım. Haksız rekabetin varlığı için ilk şart, iktisadi hayatta gerçeklesen bir rekabet ortamının varlığıdır. Haksız rekabetin varlığına ilişkin ikinci şart objektif iyi niyet (dürüstlük) kurallarına aykırı bir davranıştır ki, bu kriter, haksız rekabet hukukunun özünü oluşturmaktadır. 54. maddede açıkça “dürüstlük kuralları ve diğer şekillerdeki davranışlar” ifadesi kullanıldığından, aldatıcı hareketi iyiniyet kurallarına aykırı davranışların bir görünüm biçimi olarak nitelendirmek gerekmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uygulanması açısından varlığı gereken iyi niyet kurallarına aykırılık kriteri kaynağını Türk Medenî Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından almaktadır. Bu iyiniyet kuralına aykırı hareketler iktisadi rekabetin kötüye kullanımıdır. Nitekim TTK’ nun 55. maddesinin 2. bendi hükmüne göre; ” Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek” iyiniyet kurallarına aykırı bir hareket tarzı olarak düzenlenmiştir.
556 sayılı KHK’ nin 62/1-a ve b maddesi gereğince, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi tecavüz fiillerinin durdurulması, giderilmesi, maddi ve manevî zararlarının tazminini, aynı biçimde Türk Ticaret Kanunu’ nun 56/a, b, c, d. maddesi gereğince, haksız rekabet yüzünden müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari işletmesi veya diğer iktisadi menfaatleri bakımından zarar gören veya böyle bir tehlikeye maruz bulunan kimse, fiilin haksız olduğunun tespitini, haksız rekabetin men`ini ve haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını ve manevî zararlarının tazminini isteyebilir. Bu tedbirlerin istenebilmesi için mütecavizlerin kusurunun bulunması da gerekmez.
Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet kaynaklı taleplerin değerlendirilebilmesi için taraflara ait kullanımların karşılaştırarak benzerlik değerlendirmesi yapılırken ona düzeydeki tüketici ölçüsü (halk) dikkate alınır. Bir markanın diğer bir marka ile karıştırılma ihtimali bu malın uzman veya pazarlayıcıları nezdinde değil halk nezdinde araştırılacaktır. Halk terimini belirlerken, malın veya hizmetin niteliği ve hedef aldığı halk kitlesini nazara almak gerekmektedir. Bazı mal ve hizmetler tüm halk kitlesine hitap edebileceği gibi bazıları sadece belli kesimler tarafından ilgi görür. “Bir markanın bütün olarak bıraktığı genel intiba esas olduğu gibi, başkasına ait tescilli bir markaya, toplu olarak bıraktığı toptu intiba itibarıyla ilk bakışta kolayca tefrik edilemeyecek şekilde benzeyen ve bu suretle iltibasa sebebiyet verecek bir markayı kutlanan kimse, markanın benzerinin kutlanmış sayılır. Toptu intiba da bir kelime veva sembol va da bir slogan bağlantı noktası, cazip unsuru olarak rol oynar.Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi, markaların bütünü göz önünde bulundurularak, genel görünüş itibari ile yapılır. Bütünsel benzerlik değerlendirmesinde, markaların esas unsurları ön plana çıkarılarak, bu unsurların benzer olup olmadıkları, markanın bütününde fark yaratıp yaratmadıklarına bakılır.
Markalar arasında ayırt edicilik, markaların esas unsurlarının karşılaştırılması ile tespit edilmelidir.” Markaların parçalara ayrılarak inceleme yapılmasına ve özellikle tek başlarına ayırt edici gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı veya benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına gerek olmadığı gibi; Markaların parçalara ayrılarak inceleme yapılmasına ve özellikle tek başlarına ayırt edici gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı veya benzer olup olmadıkları hususları üzerinde durulmasına da gerek yoktur. Bu yönüyle, davacı markası ile davalı markalan arasındaki iltibas iddiası, markaların “esas unsurlarının aynı veya benzer olup olmadıklarına göre değerlendirilir. Markalann esas unsurları değerlendirilirken; fonetik, kulağa gelen ses uyumu ve söyleniş şekli açısından markalardaki kelime unsuru şekil unsuruna nazaran ön plana çıkar.
Söz konusu markaların kelime unsurlarını ele aldığımızda; davacı markalarının esas unsuru … ibaresidir. Davacı tarafından dosyaya ibraz edilen ve davalı tarafından kullanıldığı iddia edilen tüm kullanımlara esas ibare de …’dır. Dolayısıyla davalının kullanımındaki esas unsurların fonetik, kulağa gelen ses uyumu ve söyleniş şekli açısından esas unsurların aynı olduğu tespit edilmiştir.
Marka korumasından faydalanabilmek için söz konusu markanın tescil edilmiş olması gerekir. Şayet marka tescil edilmemiş ise, tescilsiz marka sahibi yasada düzenlenen özel koruyucu hükümlerden faydalanamaz. Ayrıca korumanın bir diğer şartı da markayı alan ismi olarak seçmiş olan kimsenin bir ticari amaç taşımasıdır. Tescili ile bir marka, bir şahsın sanat ürünlerini oluşturulan web sayfasında bu alan ismi altında sunması gibi ticari bir amaç dışında kullanılıyor ise KHK hükümlerine dayanılarak koruma sağlanamayacaktır. Tescilli bir marka sahibinin tescilden doğan haklarının ihlâli, marka hakkına tecavüz kapsamında değerlendirilir. Ancak, marka hakkına tecavüzün söz konusu olabilmesi için, tecavüze konu markanın tescil edilmemiş olması gerekir.
Davacı adına tescil edilmiş olan … ibareli marka tescilinden doğan haklara tecavüz edildiği iddiasının değerlendirilmesi için öncelikle markanın davalı tarafından aynı/benzer faaliyet alanında tescilsiz olarak kullanımı veya markanın tescil edildiği sınıfın dışında aynı/benzer faaliyet alanında kullanımı söz konusu olmalıdır. Huzurdaki somut olayda da davalının tescilli markası olmamasına rağmen … markasını markasal olarak kullandığı anlaşılmıştır.
TTK m.52 vd. maddelerinde “Ticaret unvanı’ ve “İşletme adı’nın korunması sistemi getirilmiştir. Davacılar davalı şirket ticaret unvanında yer alan … ibaresinin terkinini talep etmiştir.Haksız kullanılan bir ticaret unvanı tescil edilmişse, ilgili kişi tarafından, haksız kullanıma son verilmesi ve zarar görmüş ise, kusur halinde bunun da tazminini talep edilebilir. Sunulu tüm deliller, davacı vakfa ait kayıtlar ve marka tescil begelerinden markayı ilk ihdas edenin davacılar olduğu, davacıların ayrıca davalının faaliyet kapsamında marka tescil belgeleri bulunduğu anlaşılmıştır.
Ticaret hukukunda tacirin ve şirket ortağının ad/soyadı kullanımı, sınırsız sorumlu gerçek kişi tacirler ve ikinci dereceden sınırsız sorumlu şahıs şirketleri için getirilmiş bir zorunluluktur ve ad/soyadın birlikte kullanılması gerekir (TTK m41, 42). Şahıs şirketlerinde unvan ve ortakların (en azından birinin) ad/soyadı ile birlikte kullanılır. İsimlerde herhangi bir kısaltma yapılmaz.
Davalı Şirket niteliği itibariyle tüzel kişi tacirdir. 6102 sayılı TTK’nda tacir olmaya bağlanan hükümlerden biri de ”basiretli olma” yükümlülüğüdür. Davalı şirket bir tüzel kişi tacir olması sebebiyle, TTKm.18/2 uyarınca basiretli bir tacir gibi davranmak yükümlülüğündedir. Bu hükme göre, faaliyet alanı içerisinde tüm işlemlerini hukuka uygun olarak yerine getirmekle yükümlüdür. Basiretli tacir gibi hareket elme yükümlülüğü olan davalı şirketin, tanıtım faaliyetlerinde kullandığı ifadelerin halkı yanıltacak nitelikte olmamasına dikkat etmesi, bu konuda gereken özeni göstermesi de bu kapsamdadır. Ticaret unvanında da dikkat çekici esas unsun ismailağa ibaresi olup, medya ibaresi genel bir ifade olduğundan ticaret unvanına belirgin bir anlam katmamakta, aksine karıştırmaya müsait bir kullanım olarak tezahür etmektedir. Tescilde öncelik ilkesi , karıştırma ihtimali gereğince davacının, davalı unvanının terkini talebi yerinde olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı her ne kadar maddi tazminat ve itibar tazminatı talep etmişse de; itibar tazminatı daha çok üst düzeyde tanınmış ve toplumun her kesiminde kalite sembolu olmuş markalar için söz konusu olacağından keza davalının markayı kullanak suretiyle kar elde ettiği tespit edilemediğinden ispat edilemeyen maddi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Davacı manevi tazminat da talep etmiştir. Manevi tazminat yönünden marka hakkına yapılan tecavüzün niteliği,davacının manevi varlığında meydana gelen kayıp durumu, manevi tazminatın amaç ve içeriğine, hak, nesafet ve adalet ilkesine takdiren takdiren 5.000- TL manevi tazminatın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmesi gerekmiştir.
Dosyada toplanan deliller hüküm ve denetime uygun bilirkişi raporu kapsamında incelendiğinde; 556 sayılı KHK çerçevesince davacı adına tescil edilmiş olan markaların esas unsurunun … ibaresi olduğu, davalı tarafından … ibaresinin ticaret unvanı dışında markasal olarak kullanıldığı; dolayısıyla davalı kullanımı ile davacı markalarının esas unsurunun aynı olduğu; davalılara ait … tv (… medreseleri) isimli tv kanalında davacının marka haklarını ihlal edici nitelikte yayınlar yapıldığı ve yayınlanan reklamlarda … ifadelerine yer verildiği hususlarıda bir arada değerlendirildiğinde,; Davalının davacıya ait markayı izinsiz olarak ve markasal olarak kullandığı subut bulduğundan davalının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetinin tespitine, önlenmesine, durdurulmasına,Davalı şirkete ait Ticaret unvanından … ibaresinin kaldırılmasına, unvan terkini yönündeki karar kesinleştiğinde ticaret sicil müdürlüğüne bildirimde bulunulmasına, Maddi tazminat ve itibar tazminatı yönündeki istemlerin REDDİNE, Somut olaya uygun görülen 5000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacılara verilmesine,Davalıya ait alan adının davacılara devrine ilişkin istemin reddine, davalıya ait www…com, ve www….tr ve sair mecralarda davacıya ait tescilli emtia kapsamındaki … markasının iltibas yaratın şekildeki kullanımının HKM 389 vd maddeleri gereğince tedbiren önlenmesine, site içeriğinde … TV yayını içeriğinde … ibaresinin markasal olarak kullanıdığı subut bulmakla içeriklerin çıkartılmasına, mümkün olmadığı takdirde siteye erişimin engellenmesine, tedbir kararının infazı için istanbul icra müdürlüğünün görevlendirilmesine, Karar kesinleştiğinde hükmün masrafı davalıdan alınarak Türkiye çapında yayın yapan tirajı yüksek üç gazeteden birinde bir kez ilanına, sair ilan taleplerinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM;
DAVANIN KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
1-Davalının davacıya ait markayı izinsiz olarak ve markasal olarak kullandığı subut bulduğundan davalının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetinin tespitine, önlenmesine, durdurulmasına
2- Davalı şirkete ait Ticaret unvanından … ibaresinin kaldırılmasına, unvan terkini yönündeki karar kesinleştiğinde ticaret sicil müdürlüğüne bildirimde bulunulmasına,
3- Maddi tazminat ve itibar tazminatı yönündeki istemlerin REDDİNE,
4- Somut olaya uygun görülen 5000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
5-Davalıya ait alan adının davacılara devrine ilişkin istemin reddine, davalıya ait www…..com, ve www…com.tr ve sair mecralarda davacıya ait tescilli emtia kapsamındaki … markasının iltibas yaratın şekildeki kullanımının HKM 389 vd maddeleri gereğince tedbiren önlenmesine, site içeriğinde … TV yayını içeriğinde … ibaresinin markasal olarak kullanıdığı subut bulmakla içeriklerin çıkartılmasına, mümkün olmadığı takdirde siteye erişimin engellenmesine, tedbir kararının infazı için istanbul icra müdürlüğünün görevlendirilmesine,
6- Karar kesinleştiğinde hükmün masrafı davalıdan alınarak Türkiye çapında yayın yapan tirajı yüksek üç gazeteden birinde bir kez ilanına, sair ilan taleplerinin reddine,
7-341,55 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 153,69 TL eksik harcın davacıdan tahsiline,
8-Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti nedeniyle; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-İtibar tazminatına yönelik talebin reddi nedeniyle; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Maddi tazminat talebinin reddi nedeniyle; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 1.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
12-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 187,86 TL peşin harç, 29,20 TL başvuru harcı, 155,00 TL tebligat masrafı ve 2.250,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.622,06 TL yargılama giderinin takdiren 2/3’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
13-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
14-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı.17/01/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır