Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/336 E. 2021/275 K. 15.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/336 Esas
KARAR NO : 2021/275

DAVA : Marka hakkına Tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi
DAVA TARİHİ : 22/03/2016
KARAR TARİHİ : 15/06/2021

Taraflar arasında görülmekte bulunan Marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi & tazminat davası Kapatılan İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/65 sırasına kayıtlanmış ve yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ,dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/336 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Türkiye’de içinde birçok tanınmış ve tüketicinin beğenisini kazanmış temizlik ve kişisel bakım ürünlerinin üretimi ve satışı ile iştigal eden … dahil şirketlerden olduğunu, davacının … markasının ilk kez 1962 yılında … no ile tescil edildiğini, … şekil, …şekil, … şekil, … şekil, … şekil nolu … ibareli şekil markalarının bulunduğunu, davalı yanın ürünlerinde bulunan yeşil ve beyaz ana zemin renkli tüm “…” ibareli markasının kullanıldığı çamaşır suyu, temizlik ürün kaplarının/ambalajlarının, gerek genel görünümü ile bıraktığı toplu intiba ve gerekse renk, etiket ve dizayndaki ayniyet sebebiyle, müvekkilinin tescilli ve tanınmış “…” markaları ve uzunca yıllardır kullanılan ürün şişesi/kabı ambalajları ile iltibas ve karışıklığa neden olduğunu ve bu durumun müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, müvekkilinin marka ve tasarım haklarına tecavüz ve haksız rekabetin tespitini, 556 Sayılı KHK ve TTK uyarınca davalının müvekkilinin marka ve tasarım hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin durdurulmasını ve tecavüz sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, tedbir kararı verilmesini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin … markası altında söz konusu ürünleri 2012 yılından bu yana marketlerde aynı reyonda davacı ürünleri ile yan yana satışa sunulduğunu, davacı yanın müvekkilinin kullanımına 4 yıldır sessiz kaldığını, bu sebeple davacının sessiz kalma yoluyla dava açma hakkını kaybettiği gibi, ihtiyati tedbir talebi açısından da elzem durum kalmadığını, başka firmaların da aynı formda aynı renkleri kullandığı ürünleri mevcut olduğunu, bu kullanımların jenerik marka haline dönüştüğünü, ürünlerde kullanılan renklerin form gibi jenerik pozisyonda olduğunu ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/131 Esas sayılı dosyasında;
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin marka ve tasarım haklarına tecavüz ve haksız rekabet doğuran fiilleri nedeniyle şimdilik 10.000 TL maddi tazminat, 50.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden işleyecek reeskont faizi ile tahsilini, dava dosyası ile tarafları aynı olan ve huzurdaki olaya konu kullanımın haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz ettiğinin tespiti ve önlenmesi talebiyle İstanbul 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/65 Esas sayılı dosyası ile açılan dava dosyası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı yan cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımına uğradığını zira 2012 yılından kalan faturalara dayalı ürünlerin sergilendiğini, sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğranılması sebebi ile davanın öncelikle usulden reddini ayrıca davacı yanın domestos şekil markalı ürünlerin jenerik hale gelmesi sebebi ile kaynak gösterme fonksiyonunu yitirdiğini, davalı ürünleri ile karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını belirterek davanın reddini istediği,
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Asıl davada uyuşmazlık konusu, davacı yanın tanınmış … ibareli markasına davalının … ibareli markasını taşıyan çamaşır suyu ve temizlik ürünü bulunan ürün şişesi ve ambalajları ile iltibas yaratır şekilde ürün kullanımında bulunduğundan markaya tecavüzde ve haksız rekabet bulunulduğunun tespiti ile men ve refi, oluşan tecavüz ve haksız rekabetin sonuçlarının giderilmesi ve verilecek kararın ilanı talepli olduğu, Birleşen davada uyuşmazlık konusu; davacının marka ve tasarım haklarına tecavüz ve haksız rekabet doğuran fiilleri nedeniyle davalı taraftan, şimdilik 10.000 TL maddi tazminat, 50.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden işleyecek reeskont faizi ile tahsili talebine ilişkindir.
Davacı 22.12.2020 tarihli ISLAH dilekçesiyle maddi tazminat istemini 268.134.43 TL olarak ıslah etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler …, …, … 27/09/2017 tarihli raporunda özetle; Taraflara ait ürünlerin etiketleri oluşturan öğelerin tipografi, renk, biçim, denge ve ambalaj üzerindeki konum olarak birbirleriyle büyük oranda benzerlik taşıdığı, bu benzerliklerin görsel olarak tüketiciler tarafından karıştırılabilecek şekilde yakın oldukları,Taraflara ait ürün şişelerinin genel görünüş itibariyle bilinçli kullanıcı tarafından ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, Davalı tarafça kullanılan 800 gr’lık ürünlere ait şişelerin, davacı tarafa ait … sayılı marka ile karıştırılma ihtimali yaratabileceği görülerek, davalı kullanımlarının işbu markadan doğan haklara tecavüz teşkil ettiğini,Davacı tarafa ait ürün şişelerinin TPE nezdinde tescilli tasarımlar olmadığı, bu nedenle 554 sayılı Tasarım KHK kapsamında korunamayacağını, Davacı tarafa ait 4 kg’lık ürünlere ait şişeler İle davalı tarafça kullanılan 4 kg’lık çamaşır suyu şişelerinin bir bütün olarak karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzer olduğu, davalı tarafça kullanılan ürünlerin haksız rekabet teşkil ettiğini,Davacı tarafın sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğramadığını bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …, … ve … 26/02/2019 tarihli raporunda; Davacı tarafa ait 800 gramlık ambalaj tasarımı ve etiketi ile davalı tarafa ait 800 gramlık ambalaj tasarımı ve etiketinin birbiri üzerinde iltibas yaratacak kadar benzer olarak algılandığı, marka hakkına tecavüz fiilinin gerçekleştiğini, davacı tarafa ait 4 kg’lık ambalaj tasarımı ve etiketi ile davalı tarafa ait 4 kg’lık ambalaj tasarımı ve etiketinin bütüncül algılarının birbiri üzerinde iltibas yaratacak kadar benzer olarak algılandığı, marka hakkına tecavüz fiilinin gerçekleştiğini, basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü nedeniyle davalının davacının tanınmış markasından haberdar olmayacağının ve İyi niyetli olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, buna karşın davacının da davalı kullanımını ne zaman öğrendiğinin incelenmesi gerektiği, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren SMK md. 25 f.6’da hükümsüzlük davası bakımından sessiz kalma süresinin 5 yıl olarak belirlendiği, davanın 22.03.2016’da açıldığı, davalı markalarının 26.07.2016’da tescil edildiği, davalının 2012 yılından beri ürünlerin marketlerde yan yana satıldığını, fuarlara katıldı, yatırım yaptığı, davacının bunlardan haberdar olduğunu ileri sürdüğü, kullanım tarihlerine dair fuar ve broşür görselleri ibraz ettiği, sessiz kalma suretiyle hak kaybı süresinin her somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiğini, kötü niyetli olunması ihtimalinde dahi davalının yatırım yapmasına karşın 4 yıl boyunca aynı rafta yan yana satış halinde ihtarname keşide etmek vb hiçbir eylemde bulunmayan davacı yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda takdirin Mahkemeye ait olduğunu, davalı eyleminin TTK 54 vd gereğince haksız rekabet oluşturduğu, davalı tarafından aynı sektördeki davacı ürünlerinin bilinmesine rağmen ayırt edilemeyecek benzer ürünler üzerinde ambalaj tasarımlarının kullanılmasının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırılık oluşturduğu takdirin Mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişiler Bilirkişiler …, … ve … ve … 04/12/2019 tarihli raporunda; davacı tarafa ait… numaralı marka tescili ve ürün ambalajı ile davalı tarafa ait ürün ambalajı arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunmadığı, bu sebep ile benzer olarak algılandıklarını, davacı tarafa ait … numaralı marka tescili ve ürün ambalajı ile Davalı tarafa ait … başvuru numaralı marka tescil ürün görseli arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunduğunu, bu sebep ile farklı olarak algılandıklarını, davalı tarafa ait ürün ambalajı ile kendisine ait tescil edilmemiş …başvuru numaralı marka tescili ürün görseli arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunduğunu, bu sebep ile farklı olarak algılandıkları ve ürün ambalajının tescilde yer alan görselin kapsamında olmadığını, davacı tarafa ait 4 kg ürün ambalajları ile Davalı tarafa ait 4 kg ürün ambalajlarının bütüncül algıları arasında sıradan kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunmadığını, bu sebeple benzer olarak algılandıklarını, dava konusu incelenen ürün ambalajlarının tasarlanmasında tasarımcının geniş bir seçenek özgürlüğüne sahip olduğunu bildirmişlerdir.
… 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Talimat Sayılı dosyasında alınan 24/09/2018 tarihli raporda; davalı defterleri üzerinde yapılan incelemede; davalının … marka çamaşır suyu satışından dolayı toplam 83.299,55 TL kazanç elde ettiğini bildirmiştir.
… 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Talimat Sayılı dosyasında alınan 05/11/2020 tarihli raporda; davalının dava konusu yapılan ürünlerin satışından dolayı toplam 268.134,43 TL kazanç elde ettiğini, mahkemece davalının, davacının ürettiği ürünlere karşı bir ihlali olduğu sonucuna varılırsa; ilgili kazancın markadan veya tasarımdan olduğunun tespitinin güç olduğunun (imkansız seviyede) tespit edildiğini bildirmişlerdir.
… 4.FSHHM’nin … esas sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporu celp edilmiştir. Ayrıca mahkemenin 04/02/2019 tarih 2017/272 E. – 2019/32 K. Sayılı ilamı uyap sisteminden kontrol edilmiş Davanın kabulüne,Türk Patent’in … sayılı YİDK kararının İPTALİNE karar verildiği anlaşılmış ,ilamın istinaf edilmesi üzerine Ankara BAM 20.HD’nin 2019/758 esas-2020/1171 karar ve 24.12.2020 tarihli ilamının incelenmesinde; Davalı şirket ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE karar verildiği anlaşılmıştır. Ancak verilen hükmün mahkememiz yönünden bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır.
…+şekil ibareli … nolu markanın 03,05,21.sınıf için , …+şekil ibareli … nolu markanın (03,05,21.sınıf) için, …+şekil ibareli … markanın 03,05,21 sınıf için,… nolu … ibareli markanın 03,sınıf için, … nolu markanın 3,5,12. Sınıf için davacı …adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Davalı adına …+şekil ibareli markanın … nolu ile 3. Sınıf için , 26.7.2016 tarihinde başvurusunun yapıldığı ancak markanın müddet olduğu anlaşılmıştır.
Davalı adına … no ile 3. Sınıf için , 10.9.2016 tarihinde başvurusunun yapıldığı ancak markanın müddet olduğu anlaşılmıştır.
Davalı adına … no ile … şekil ibareli markanın 10.9.2016 tarihinde başvurusunun yapıldığı, 22.11.2018 tarihinde tescilli edildiği, bültende 31.1.2019 tarihinde yayınlandığı anlaşılmıştır.
Davacı yanın … nolu ambalaj şekil markası ile davalının … nolu ambalaj şekil markası sunulan ürün örnekleri ile birlikte bilirkişi heyetince incelenmiştir.
AMBALAJ TASARIMI BAĞLAMINDA FORM DEĞRELENDİRMESİ( 800 Gr için)
Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, dava konusu benzerlik ve ayırt edici nitelik yönünden değerlendirilen tasarımlar Ambalaj tasarımıdır. Tasarımlar dikey konumlanmış dikdörtgen oranlarındadır, Tasarımların üst yüzeyi yaklaşık 45 derece açı ile oluşturulmuş olup kapak, gövdeye bu yüzey üzerinden aynı açı ile bağlanmaktadır. Kapakların biçim, oran ve renkleri birbirleri ile ayniyet derecesinde benzerdir. 6.3.2019 tarihli raporda benzerlik ve görsel unsurlar A,B,C,D olarak işaretlenmiş ve renkli görsel ile raporda belirtilmiştir. Buna göre (A); Gövdenin açılı üst yüzeyinin hemen altında yan yüzey üzerinde simetrik olarak konumlanmış eliptik düz bir yüzey yer almaktadır (B). Tanımlanan bu yüzeyin altında büyükten küçüğe doğru simetrik olarak sıralanmış dikey olarak konumlanmış iç bükey elips yüzeyler yer almaktadır (C). Gövdenin üst yüzeyi üzerinde en geniş alan düz bir biçimde etiket alanı olarak kullanılmaktadır (D). Gövdenin tabanı dışa doğru küçük bir diş yaparak genişlemekte ve düz olarak aşağı inmektedir. Davacı tarafa ait ürün yüzeyi düz iken, davalı tarafa ait üründe bu yüzey üzerinde aynı boyutta dik konumlanmış sıralı elips İç bükey yüzeyler yer almaktadır (E). Karşılaştırılan tasarımları meydana getiren bütün öğeler benzer biçim, oran, yüzey özeliği ve yerleşimdedir. Tasarımlar arasında bulunan farklar küçük ayrıntılarda olup, tasarımlara ayırt edici nitelik kazandırmamakta, tasarımlar benzer olarak algılanmaktadır. 
AMBALAJ ETİKET, KOMPOZİSYON VE KONUMLAR OLARAK İNCELEME;
Karşılaştırılan tasarımlar üzerinde yer alan etiketler dikey konumlanmış dikdörtgen sınırlar içinde yer alan grafik kompozisyonlar olup, kompozisyonu oluşturan öğelerin biçimleri, oranları, yerleşimleri, birbirleri ile ilişkileri ve renkleri ile farklılaşmakta ve ayırt edici nitelik kazanmaktadır. Tasarımların zemin rengi her iki kompozisyonda da benzer yeşil renktedir. Kompozisyonun üst kenarında yer alan yazı, davacı tarafa ait tasarımda beyaz fon üzerinde kırmızı iken, davalı tarafa ait tasarımda kırmızı zemin üzerinde beyazdır (A). Her iki tasarımda kompozisyonun merkezinde yer alan marka adı sağa doğru döndürülmüş mavi renkli elips yüzey üzerinde yer almakta olup (B), davacı tarafa ait tasarımda kırmızı ve açık mavi elips oluşturacak biçimde konumlanmış ok yer almakta iken, davalı tarafa ait tasarımda alt yüzeyde çarpı biçiminde konumlanmış kırmız ve mavi elips yer almaktadır. Marka logolarının altında beyaz renkli açıklayıcı yazılar yer almaktadır (C). Kompozisyonun alt kenarı üzerinde kırmızı zemin üzerinde beyaz renkli açıklayıcı yazılar yer almaktadır (D). Karşılaştırılan tasarımlarda yer alan bütün öğeler grafik anlamda benzer biçim, oran renk ve yerleşimdedir. Etiket tasarımlarında yer alan yazıların içeriklerinin farklı olduğu görülmektedir. Bununla beraber etiketi oluşturan grafik kompozisyon, üzerinde yer aldığı ambalaj ile beraber tasarım olarak bir bütüncül biçimde ele alındığında birbiri üzerinde iltibas yaratacak kadar benzer olduğu bilirkişi raporunun 8. Sayfasında belirlenmiştir.
AMBALAJ TASARIMI BAĞLAMINDA FORM DEĞRLENDİRMESİ( 4 KG İÇİN)
Dava konusu benzerlik ve ayırt edici nitelik yönünden değerlendirilen tasarımlar Ambalaj tasarımıdır. Tasarımlar dörtgen prizma oranlarındadır. Geometrik yapının kenar ve köşeleri her iki tasarımda da benzer biçimde pah ve radyus verilerek oluşturulmuştur. Tasarımın üst yüzey üzerinde yer alan kapak, her iki tasarımda da benzer biçim, oran ve yerleşimdedir (A). Tasarımların üst yüzeyinde yer alan sap detayı benzer biçim, oran ve yerleşimdedir (B). Ambalajlarda kullanılan renklerin benzer olduğu görülmüştür. Ambalajın yan yüzeyi üzerinde yer alan etiketlerin benzer renk kompozisyonlarına sahip olduğu ve yüzey üzerinde benzer konumlandığı görülmektedir. Tasarımcının seçenek özgürlüğü kapsamında yapılan değerlendirme sonucunda, karşılaştırılan ürünlerin bütüncül algılarının birbiri üzerinde İltibas yaratacak kadar benzer olduğu sonucuna varıldığı anlaşılmıştır.
AMBALAJ ETİKET KOMPOZİSYON VE KONUMLAMA
Karşılaştırılan Etiket tasarımları yatay konumlanmış dikdörtgen oranlarda olup, grafik kompozisyonu oluşturan öğelerin biçimleri, oranlan, renkleri, yerleşimleri ve birbirleri ile ilişkileri sayesinde farklılaşmakta ve ayırt edici nitelik kazanmaktadır. Karşılaştırılan tasarımlarda yukarıda yer alan ürünlerin mavi beyaz renklerin hakim dağ görseli yer alan bir fon üzerinde olduğu, aşağıda yer alan etiketin ise yeşil bir zemin üzerinde yer aldığı görülmektedir. Davacı tarafa ait tasarımda sol ve alt kenarlarda kırmızı bant üzerinde beyaz renkli font ile yazılmış bilgiler yer almakta davalı tarafa ait etikette, üst ve alt kenarlarda kırmızı bant üzerinde beyaz renkli font ile yazılmış bilgilerin yer aldığı görülmektedir. Taraflara ait logolar kompozisyon içinde benzer biçimde yerleştirilmiş olup farklı grafik biçimdedir. Karşılaştırılan tasarımlarda yer alan bütün öğeler grafik anlamda benzer biçim, oran renk ve yerleşimdedir. Etiket tasarımlarında yer alan yazıların içeriklerinin farklı olduğu görülmektedir. Bununla beraber etiketi oluşturan grafik kompozisyon, üzerinde yer aldığı ambalaj İle beraber tasarım olarak bütüncül bir biçimde ele alındığında birbiri üzerinde iltibas yaratacak kadar benzer olduğu sonucuna ulaşıldığı anlaşılmıştır.
AMBALAJ TASARIMI ve ENDÜSTRİYEL TASARIM Bağlamında Ürünlerin Yüzey Baskı, Tasarım ve Etkileşim Değerlendirilmesi:
Ürün ambalajı tüketicinin ürün seçiminde etkileşim sağlama amaçlı olarak, tasarımda tamamlayıcı malzemelerin (yazı, resim, fotoğraf ve grafikler v.b. gibi) doğru ve yerinde kullanılması gerekir. Bir ambalajın etkinliği, niteliği, içeriğinin zenginliği, kullanılan yazı karakterine, kullanılan resimlere, tercih edilen baskı tekniği ve kağıt seçimiyle de doğrudan bağlantılıdır. Grafik Sayfa tasarımcıları görsel güzelliğin ve grafik kurgunun yanı sıra bu özellikleri de iyi harmanlayarak ve doğru kullanarak tasarım yapılmalıdır. Ambalaj Tasarımı: Öncelikle renk uyumuna dikkat eden tasarımcıların daha dikkat çekici ve merak uyandırıcı tasarımlar ortaya koyduğu gözlemlenmiştir. Rengin markaya uyumlu olmasına özen gösterir. Etkileşim ve algı yönetimi için renkleri kullanma İçgüdüsüne sahip olunmalıdır. Sıcak renkler He soğuk renklerin seçimi konularına dikkat eden tasarımcı, daima daha kaliteli çalışmalara imza atar. Tasarımcı ambalaj tasarımında özgün çalışmalar yapar ve görsel mesajı net şekilde iletilir. Yeşil ve Beyaz Hijyenik ve Doğa sembolü renklerdir.
Basılı bir materyalin tasarımı için gerekli malzemeler: Tİpograf/yazı, görsel malzemeler (Fotoğraf, illüstrasyon, grafik) ve kağıttır. Ambalaj Tasarımında; Denge, Zıtlık, Odak, Oran, Uyum, Sadelik, Renk, Bütünlük, Yapı . Fotoğrafta Özgünlük ve Teknik : Kadraj, çekim açısı, ışık, ifade biçimi, sanatsal unsur, kompozisyon, Lisans durumu
AMBALAJ Tasarımında Öne Çıkan Kriter – Modüller
Bir ambalajın yüzeyine yapılacak grafik tasarım; marka, metin, renkler, görseller (illüstrasyon, fotoğraf), semboller ve dokudan oluşur.
Ambalaj üzeri grafik tasarım, kolaylıkla algılanabilmeleri için ürünün markası, illüstrasyonu (Çaydanlık), barkodu, uyarı işaretleri, tanımı ve çeşidi gibi bilgiler tasarımın görsel kısmını oluşturur. Burada önemli olan nokta ürünün hedeflenen tüketiciler açısından çekici kılınması ve satışının sağlanmasıdır. Doğru kararlar ve etkili bir grafik tasarım, ürünün bu hedeflere ulaşmasında etkili bir rol oynamaktadır.
Ürünün piyasada tutunabilmesi, doğru ve etkili bir ambalaj malzemesinin seçimine bağlı olduğu kadar ambalajın tasarımına da bağlıdır. Ürünün yapısına uygun seçilen renklerle, uyumlu yazı ve biçimlerle tasarlanmış, çekici, güzel görünümlü bir ambalaj, tüketiciyi olumlu yönden etkiler.
Ambalaj tasarımı ürün hakkında bilgi verirken ürününde karakterini yansıtır. Ürün tüketicisine doğrudan ancak ambalajı aracılığı ile seslenebilir. Dolayısı ile ambalaj da bir reklam olarak kabul edilmelidir. Bulunduğu rafın önünden geçen tüketiciye kabın içinde ne olduğunu ve kalitesi ile ilgili mesaj verir. İyi ambalaj iyi tasarım ötesinde bir temel mesaj, tasarım ise bu mesajın iletilmesine yardımcı olan bir araçtır. Ambalaj tasarımı marka etrafında bir bütün oluşturmasına dikkat edilmelidir. Böylece bir süre sonra ambalaj o markanın bir simgesi hâline gelecektir. Hem marka hem ambalaj ürünün karakteri ile uyumlu olmalıdır.
Ambalajın rengi, seçilen yazı ve biçimler, bunların düzenlemesi uyumlu olursa görsel etkisi güçlü olur, tüketici belleğinde olumlu imaj yaratır. Ambalajda renk seçimi, tüketicinin düşüncelerini, duygularını etkilemesi, onu satın almaya yönlendirmesi açısından ciddi bir konudur. Renkler, her tasarımda önemli bir etkendir. Değişken olmakla birlikte her rengin psikolojik etkisi farklıdır. Ambalaj rengi, ürün yapısıyla bağdaşmalıdır. Ayrıca yaratacağı psikolojik etki de düşünülmelidir.
Ambalajlı ürünlerde ürünün ambalajı, markanın ayırtt edilmesini sağlamakta ve dolayısıyla tüketici nezdinde marka ile özdeşleşmektedir. Ambalaj, üç boyutlu tasarım ve etiket tasarımından oluşan bir bütündür, bu sebeple de ürünün formu ve ürün üzerinde kullanılan grafik öğeler birbirini bütünleyicidir ve markayı tanımlamaktadır. Bir ürün ailesi oluşturulurken ürün ambalajlarının tasarımları arasında ortak bir dil olmasına önem verilmektedir. Form ve grafik öğeler üzerinde yapılacak renk, boyut vb. ufak değişiklikler ile marka bütünlüğünü korunarak ürün ailesine yeni ürünler eklenebilmekte, böylelikle tüketici markayı kolaylıkla ayırt edebilmektedir.
Bir ambalaj tasarımının başarılı olması, mesajını hedef kitlesine iletebilmesine ve oluşturduğu özgün düzenlemelerle kitlelerin dikkatini çekebilmesine bağlıdır.
Paketin üzerinde kullandığımız marka ismi markamızı tanımlama, hatırlatma, marka sadakati yaratma ve ürün bilgisi vermekten sorumludur.
Ürününüzün şimdi ve gelecekte tutulması, tercih edilmesi için marka isminin biçimsel bir özellik kazanması önemli bir konudur. Özgün bir stilde yaratılmış marka kimliği bir imza özelliği taşır. Nasıl insanların İmzası çevrelerince tanınırsa ürünün markası da tüketiciler tarafından tanınır ve akılda kalıcı olur.
Tipografide Tırnaklı karakterler yüksek kalite anlatır.
Ambalajda kullanılan fon rengi, fonun bir kısmına hakim olacak olan renk, çeşidi tanımlayan renk, ürünün bir çeşidine dikkat çekecek renk veya fotoğraf ve İllüstrasyonda kullanılan renk ürünün imaj iletişiminde önemli rol oynar.
Alınan bilirkişi raporlarında; 800 gr’lık ürünlere ait şişelerin, davacı tarafa ait 99 010087 sayılı marka ile karıştırılma ihtimali yarattığı, markadan doğan haklara tecavüz teşkil ettiğini, Davacı tarafa ait ürün şişelerinin TPE nezdinde tescilli tasarımlar olmadığı, tescilli tasarım korumasından faydalanmasa da haksız rekabet kapsamında korunacağı ve Davacı tarafa ait 4 kg’lık ürünlere ait şişeler İle davalı tarafça kullanılan 4 kg’lık çamaşır suyu şişelerinin bir bütün olarak karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzer olduğu davalı tarafça kullanılan ürünlerin haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporundaki teknik değerlendirme kapsamında taraf markalarının ambalaj ve tasarımlarının ayırt edilemeyecek derece benzer olduğu tespit edilmiştir. Zira davalı geniş bir seçenek özgürlüğü bulunmasına rağmen iltibası kuvvetlendirmek için ihlale konu şekilde hareket etmiştir. Davalının eylemi haksız rekabet ve tescilsiz tasarıma tecavüz kapsamındadır.
Kötü niyet ve sessiz kalma suretiyle hak kaybı iddialarının değerlendirilmesi:
556 sayılı yasa döneminde uygulanan Yargıtay 11.HD nin emsal içtihatları gereğince usulüne uygun şekilde tescil edilmiş ve tescil edildiği şekilde kullanılan şekil markaları terkin edilinceye kadar tecavüz oluşturmayacaktır.
Hakkın kötüye kullanılması yasağı çerçevesinde, bir markanın kullanıldığını bildiği halde, uzun süredir bu duruma ses çıkarmayan gerçek hak sahibinin aynı markayı kullanmasına engel olamayacağı öğreti ve yüksek mahkeme içtihatları ile istikrar kazanmıştır. Hakkın kötüye kullanılma yasağının hukuki temelini dürüstlük kuralı oluşturmaktadır. Hak, o hakkın tanınmasındaki amaca aykırı olarak kullanırsa ve bu kullanmada kullanan bakımından menfaat yoksa veya çok küçük bir menfaat varsa, bu takdirde o hakkın kullanılmasından değil, hakkın kötüye kullanılmasından bahsedilir ( AKYOL, Şener, Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılma Yasağı, İstanbul, 2006, s.24; UYAR, Tahir, “Yargıtay Kararlarında Dürüstlük (Objektif iyiniyet) Kuralı(MK.2/l) ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı (MK.2/II)”, Prof. Dr. Seyfullah Edis’e Armağan, İzmir, 2000, s.442.).
Şöyle ki, marka sahibi tarafından, kullanma sessiz kalınarak, karşı tarafta hakkın kullanılmayacağı yönünde bir güven uyandırılmıştır; hatta bu durum dürüstlük kuralı gereğince örtülü bir feragat sayılabilir (AKYOL, yaptığı ayırımda; önceki davranışı ile çelişen kişi, hakkını kullanırken objektif dürüstlük kuralına aykırı davrandı ise MK 2/1. Md ihlal edilmiştir. Eğer karşı tarafta uyandırdığı güveni ihlal etmiş ise davranışı hakkın kötüye kullanılmasıdır. AKYOL, Dürüstlük Kuralı, s. 63.).
Sessiz kalınarak karşı tarafta güven uyandırdıktan sonra, tamamen farklı bir davranışta bulunarak, karşı tarafı hukuken elverişsiz duruma sokmayı hukuk düzeni korumayacaktır (Bu kurala “çelişkili davranma yasağı (venirecontrafactumproprium)” denir.
Önceki davranış ile sonraki davranış arasında çelişki varsa ve karşı tarafın korunmaya değer bir güveni oluştu ise, güvenin temeli hak sahibinin davranışı ise hak sahibinin davranışı korunmayacaktır (AKYOL, Dürüstlük Kuralı, s.57 vd.)
89/104 Sayılı Avrupa Topluluk Yönergesinin “Sükut Sonucu Sınırlandırma” başlığını taşıyan 9/1. Fıkrası ve 40/94 Sayılı Avrupa Topluluk Markası Tüzüğü 53/1. Fıkrası gereğince, aralıksız 5 yıl süreyle markasının ya da benzerinin kullanıldığını bilmesine rağmen buna sessiz kalan marka sahibinin, sonraki markanın hükümsüzlüğünü talep edemeyeceği gibi kullanmasını da engelleyemeyeceği düzenlemektedir. 556 sayılı KHK döneminde yasal düzenlemede bir süre öngörülmemişken , 6769 Sayılı SMK md. 25 f. 6 uyarınca hükümsüzlük davaları bakımından sessiz kalma süresi 5 yıl olarak kabul edilmiştir. (6) Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığım bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.” Düzenlemesi mevcuttur.
Somut olayda davacı markasının tanınmış markalar siciline kayıtlı olduğu, davacı markalarının 30.12.1998, davalı markalarının 26.07.2016 tarihlerinde tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Kötü niyetin varlığı halinde sessiz kalma suretiyle hak kaybının ileri sürülemeyeceği doktrin ve içtihatlar nezdinde kabul edilmektedir. Yargıtay 11 HD 05/07/2011 T., 2009/8200 E., 2011/8270 K. kararında, tanınmış markaların aynı sektörde faaliyet gösteren kimseler tarafından herhangi bir makul gerekçe yok iken tescil ettirilmesini, açık bir şekilde kötü niyet karinesi olarak kabul etmiştir.
Ancak bazı İstisnai hallerde karşı tarafın kötü niyetli olması durumunda, marka sahibinin sessiz kalması ile dava hakkının sona erip ermeyeceği tartışmalıdır. Markayı haksız olarak kullanan ve kullanımının haksız olduğunu bilen kişi, geçen sürede marka üzerine önemli yatırımlarda bulunmuş ise yine çelişkili davranma yasağı gereğince korunması gerektiği düşünülmektedir. Önceki hak sahibinin uzun süre sessiz kalması sonraki marka sahibi kötü niyetli olsa dahi artık gerçekleştirdiği eylemin hukuka aykırı olmadığını düşünmeye başlamasına sebep olabilir. Böylece başlangıçtaki kötü niyet önceki hak sahibinin sessiz kalması ve bu sessiz kalmanın sonraki marka hakkı sahibini hukuka aykırı davranışta bulunmadığı düşüncesine sevk etmesiyle iyi niyete dönüşebilir (İşık Egemen, Marka Hukukunda Sessiz Kalma Suretiyle Hak Kaybı, 12 Levha Yayıncılık, Aralık 2017, sy. 182, Cengiz Dilek, Türk Hukukunda İktibas veya İltibas Suretiyle Marka Hakkına Tecavüz, İstanbul 1995, sy. 181, Battal Ahmet, Marka Hakkına Tecavüz Davalarında Dava Hakkının Kötüye Kullanılması, Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu 18, 22.06.2001, Ankara, 2001, sy. 48). Önceki hak sahibinin sessiz kalması, sonraki marka hakkı sahibi korunmaya değer önemli bir menfaat elde etmesine sebep olmuşsa, kötü niyetli olmasına rağmen somut olayın özelliklerine göre zarar karşılaştırılması yapılmalı hangi tarafın daha çok korunması gerektiği değerlendirilmelidir (Işık sy.l83,Uzunallı sy. 558). Tabii buradaki sessiz kalma süresi bakımından iyi niyetli kullanım İle kötü niyetli kullanım arasında fark olacaktır.
Yargıtay’ın bu konudaki kararlarının istikrarlı olmadığı, bazı kararlarında sessiz kalma sonucunda başlangıçtaki kötü niyetin iyi niyete dönüştüğünü ya da kötü niyete rağmen uzun süre geçtikten sonra dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu kabul ettiği (Yargıtay 11 HD 03.06.2010 T., 2008/11619 E., 2010/6339 K., Yargıtay 11 HD 14,06.2012 T., 2010/8788 E., 2012/10516 K), bazılarında ise uzun süre sessiz kalma sürelerine rağmen kötü niyet durumunda sessiz kalma suretiyle hak kaybının söz konusu olmayacağını (Yargıtay 11 HD, 30.09.2010 T., 2008/13602 E., 2010/9466 K.) kabul ettiği de belirtilmelidir (Çolak Uğur, Türk Marka Hukuku, Eylül 2018, sy.882).
Sessiz kalmanın kaç yıl sonra hak kaybına yol açacağı ile ilgili kesin bir süre vermek mümkün değildir. Bir başka deyişle ne kadar süre sessiz kalmanın o hakkın artık ileri sürülememesine yol açacağı ile ilgili olarak kesin bir süre vermek mümkün değildir. AT’nın 89/104 sayılı Yönergesi m. 9 ve Aim. MarkK. §21’de beş yılın geçmiş olması şartı aranmakta ise de, Türk hukukunda somut olayın özellikleri dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmakta, daha uzun veya daha kısa sürede hakkın yitirildiği sonucuna varılabilmektedir (TEKİNALP, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s.455-456; TEOMAN, Ömer; Yaşayan Ticaret Hukuku C.l: Hukuki Mütalaalar Kitap.5 (1992), İstanbul 1995, s.47; KAYA, Arslan: Marka Hukuku, İstanbul 2006, s.343; KARAHAN, Sami/ SULUK, Cahit/ SARAÇ, Tahir/ NAL, Temel, Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları, Genişletilmiş 3. Baskı, Ankara, 2012, s.19; ARKAN, Sabih: Marka Hukuku, C.L, Ankara 1998, s.161.).
Nitekim, bazı durumlarda sürenin kısa olarak belirlenmesi gerekir (örneğin, İlk marka sahibinin tacir olması, ikinci marka sahibinin korunmaya değer malvarlığının oluşması gibi, aynı sektörde faaliyet gösterme); bazı durumlarda ise sürenin uzun olarak belirlenmesi hakkaniyete daha uygun olacaktır (örneğin, İkinci marka sahibinin tacir olması, farklı sektörlerde faaliyet göstermeleri, farklı tanıtma işaretleri bakımından uyuşmazlık çıkması gibi). Bir olayda Yargıtay, somut olayın özelliğine bağlı olarak on aylık sessiz kalma süresini yeterli bularak tecavüz davasını reddetmiştir. Bkz. Yargıtay 11 HD, 21.11.2000, 2000/9012 E., 2000/9189 K. (Suluk Cahit/ Karasu Rauf/ Nal Temel, Fikri Mülkiyet Hukuku, Güncellenmiş 2. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2018, sy.19)
Ayrıca, marka sahibinin bu kullanımı bilmesi ve dava hakkını kullanmamış olması gerekmektedir. Önemle üzerinde durulması gereken, marka sahibinin durumu bilmesi, bilebilecek durumda olması ve hatta basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü ile bilmesi gerekmesi konularıdır. Bir eylemin bilinip bilinmediğini ispat daha kolayken, tacirin bilmesi gerektiği konuların belirlenmesinde işin gerekleri, teamüller, örf ve adetler devreye girecektir. Marka sahibinin, hukuka aykırı kullanımı bilmediği, bilmesi gerekmediği, bilebilecek durumda olmadığı ve karşı tarafın da kötü niyetli olduğu durumlarda, marka sahibinin sessiz kaldığından bahsedilemeyecektir.
Sonuç olarak, yasal düzenlemelerde sessiz kalma süresi 5 yıl olarak belirlenmiştir. Ancak sessiz kalma suretiyle hak kaybı süresi her somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gereken hukuki bir olgudur, bu nedenle HMK 282. Madde kapsamında bilirkişi görüşleri hukuki yönden mahkememizi bağlamamakta olup, dosya kapsamına ve yüksek yargı içtihatlarına göre davacı yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşip gerçekleşmediği konusu Mahkememizce takdir edilmelidir. Burada özellikle davalı lehine yapılacak lehe yorumda üzerinde durulması gereken kilit nokta davalının iyiniyetli olup olmadığıdır, şayet davalı kötüniyetli ise artık süre savunmasının arkasına sığınamaz, toplanan deliller kapsama göre her iki raporda da davalı eyleminin haksız rekabete neden olacağı tespit edilmiş olup, haksız rekabetin özünde eylemin dürüstlük kuralına aykırılık yaratması temel alınmaktadır. Bu kapsamda davalı bizatihi davacının piyasadaki tanınmışlığını dürüstlük ilkesine aykırı şekilde ürünleri üzerinde kullanmış olup, artık sessiz kayma yoluyla hak kaybı savunmasını ileri süremeyecektir. Bu kapsamda mahkememizce davacı açısından sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluştuğu söylenemeyecektir.
Zira huzurdaki davada davacı haksız rekabet iddiasında bulunmuş olup, TTK m.54 uyarınca “haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır”.
Kanun koyucunun TTK m.56’da yer alan “Haksız rekabet, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle İktisadi rekabetin her türlü suistimalidir” şeklindeki tarifinden çok daha geniş ve çok daha kapsamlı bir haksız rekabet hükmüne yer verdiği açıktır.
Bir eylemin haksız rekabet olarak nitelendirilmesi için taraflar arasında dar anlamda rekabet ilişkisinin olmasına, yani tarafların aynı sektörde olmalarına ve birbirlerine rakip konumda olmalarına gerek yoktur (POROY R/ YASAMAN H, Ticari İşletme Hukuku, 15. Bası, İstanbul 2015, s. 334; NOMER ERTAN, F, Haksız Rekabet Hukuku, İstanbul 2016, s. 115).Bu kapsamda ürünlerin aynı reyonda yan yana olmasından hareket edilmesi doğru bir yaklaşım olmayıp, tek bir tüketicinin dahi aldanması noktasından hareket edilmesi gereklidir.
Yasal düzenlemeler de TTK m. 54 hükmü, haksız rekabetin tanımlanmasında “dürüstlük kuralı”nı temel kriter olarak görmüştür. Buna göre bir eylemin haksız rekabet olup olmadığının belirlenmesindeki, o eylemin dürüstlük kuralı ile örtüşüp Örtüşmediğine bakılmalıdır [AYHAN, R, Ticari İş – Ticari İşletme – Tacir – Ticaret Sicili – Ticaret Unvanı – Haksız Rekabet, Sempozyum – Yürürlüğünün Birinci Yılında 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu (12-13 Nisan 2013), Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: XVI (2012), S: 3-4, s. 47], Burada temel kriter davalının eyleminin aynı reyonlarda bulanan ürünler nedeniyle tüketici zihninde bu ürünlerin davacının verdiği bir lisans yada davacının bir başka markası adı altında üretim yapıldığı yönünde izlenim oluşturması nedeniyle aldanma ihtimalidir. Davalı zaten ürün üzerindeki kullanımları ile bunu amaçlamış olup, yasanın amir hükümleri dolanılarak kötüniyeti asıl olan davalı davranışında davalının birde davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı savunması mahkememizce MK 2. Maddesine uygun bir savunma olarak görülmemiştir. Kötüniyet halinde bu eylemi devam ettiren davalı gerek mali gerek hukuki sonuçlarına katlanmak zorundadır.
TTK m. 55’te sayılan haksız rekabet hallerinin sınırlayıcı olmadığı, sadece TTK m. 54/2’de belirtilen haksız rekabet eyleminin örnekseme yoluyla sayılmış örnekleri olduğu açıktır. Ayrıca TTK m.55 özel olarak bazı haksız rekabet eylemleri sayılmıştır. Bunlardan TTK m.55/4’de yer alan “Başkasının malları, işi ürünlerini, faaliyetleri veya işleri İle karıştırılmaya yol açan önlemler almak” şeklindeki eylem açısından davalı tarafın eyleminin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu hükmün uygulanabilmesi için, bir kimsenin bir başkasının iş ürünlerini, mallarını, faaliyet veya eylemlerini veyahut haklı olarak kullandığı işaretlerini haksız yere vere karıştırılmaya sebep olacak şekilde kullanması gerekli ve yeterlidir.
Haksız rekabet nedeniyle açılabilecek davalar TTK’nun 58 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, ‘Haksız rekabet yüzünden… zarar gören veya böyle bir tehlikeye maruz bulunan kimse, fiilin haksız olup olmadığının tespitini, haksız rekabetin men`ini, neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini, kusur varsa zarar ve ziyanın tazminini, Borçlar Kanununun 49 uncu maddesinde gösterilen şartlar mevcutsa manevi tazminat verilmesini’ isteyebilir.
Bilirkişi raporlarında davalı tarafından ayırt edilemeyecek derecede benzer ürünler üzerine benzer tasarım ile piyasaya sunulduğu anlaşılmıştır, davalı eylemin davacının aynı tasarım ile daha önce piyasaya sunduğu ürünleri ile iltibas yaratma saiki hareket ettiği, tüketicinin benzer ürününü aynı tasarım İle gördüğünde ürünlerinin orjinini karıştırma İhtimalini kuvvetlendirdiği, davalının basiretli tacir gibi davranmakla yükümlü olmasına rağmen aynı ambalaj tasarımını kullanmasının tesadüf ile açıklanamayacağı, davalı eyleminin ticaret hayatının teamüllerine aykırı olduğu anlaşılmıştır.
Tüketici tarafından ürünlerin davacı tarafa ait olmadığının anlaşılması da önem arz etmemektedir, Zira yaratılan benzerlik ile davacı tarafın ürünleri ile elde ettiği itibarın haksız olarak kullanılması, dolayısıyla davalı ürünlerinin aslında başka bir şekilde piyasaya sürülseydi yeterince tanınmadığı için beklenen miktarda satılmayacak iken; davacı markasına ve tasarımına yaklaşarak onun piyasada uzun emek , masraf ve reklamlar yolu ile elde ettiği kazanca ortak olduğu ve bu durumunda haksız rekabetin temeli olan emek ilkesini ihlal ettiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafa ait 800 gramlık ambalaj tasarımı ve etiketi ile davalı tarafa ait 800 gramlık ambalaj tasarımı ve etiketinin birbiri üzerinde iltibas yaratacak kadar benzer olarak algılandığı, marka hakkına tecavüz fiilinin gerçekleştiği, Davacı tarafa ait 4 kg’lık ambalaj tasarımı ve etiketi ile davalı tarafa ait 4 kg’lık ambalaj tasarımı ve etiketinin bütüncül algılarının birbiri üzerinde iltibas yaratacak kadar benzer olarak algılandığı, marka hakkına tecavüz fiilinin gerçekleştiği, Basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü nedeniyle davalının davacının tanınmış markasından haberdar olmayacağının ve İyi niyetli olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, huzurdaki davaların 22/03/2016 ve 14.6.2016 tarihlerinde açıldığı , davalı markasının 26.07.2016’da tescil edildiği, sessiz kalma suretiyle hak kaybı süresinin her somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiği, davalının eyleminin kötüniyetli olduğu, baştan itibaren kötüniyetli olan davalının bu davranışının sonuçlarına katlanması gerektiği, Davalı eyleminin TTK 54 vd gereğince haksız rekabet oluşturduğu, davalı tarafından aynı sektördeki davacı ürünlerinin bilinmesine rağmen ayırt edilemeyecek benzer ürünler üzerinde ambalaj tasarımlarının kullanılmasının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırılık oluşturduğu anlaşılmıştır.
TAZMİNAT İSTEMİNİN İNCELENMESİ
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 10.01.2017 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “Yürürlük” başlıklı 192. maddesinde 26. maddesiyle 23, 69 ve 46. maddelerinin bazı fıkraları dışında kalan maddelerin kanunun yayım tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği belirtilmiştir . Her ne kadar yeni kanun 556 sayılı kanunu ilga etmiş ise de, kanunların yürürlüğü temel prensibinden hareketle, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK hükümlerinin somut olayda dikkate alınması gereklidir.
Davacı tazminat istemini 556 sayılı KHK 66/b kapsamında ve TTK 56/1-e maddesi kapsamında talep etmiştir. Davalının ticari defter ve belgeleri üzerinde yerinde inceleme yapılmıştır. Yapılan son incelemeye esas bilirkişi raporunda; davalının dava konusu yapılan ürünlerin satışından dolayı toplam 268.134,43 TL kazanç elde ettiğini, mahkemece davalının, davacının ürettiği ürünlere karşı bir ihlali olduğu sonucuna varılırsa; ilgili kazancın markadan veya tasarımdan olduğunun tespitinin güç olduğunu bildirmişlerdir. Davalının kurumlar vergi beyannamesi, yıllık ödediği vergiler, kar zarar durumuna gösteren kayıtlar, davacı markasının tanınmış marka olması, davalının ürünleri haksız rekabete neden olacak şekilde kullandığı sürede gözetilerek bilirkişi tarafından belirlenen ve ıslah ile talep edilen 268.134,43 maddi tazminatın hakkaniyete uygun olduğu gözetilmiş ve maddi tazminat olarak davalıdan dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiz ile tahsiline karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı manevi tazminat da talep etmiş olup; Bir tür haksız eylem niteliği taşıyan davalının tecavüzü sonucu, davacı piyasada edindiği imaj ve güvenden oluşan manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp ve zararlar ile uzun süren çabalarla yaratılan imajının zedelenmesi nedeniyle manevi tazminat isteminin sebepsiz zenginleşmeye yol açacak nitelikte olmaması kuralından hareret ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik durumlarına , dava tarihine göre 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi hakkaniyete uygun bulunmuş,fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Toplanan deliller, marka tescil belgeleri, taraflara hazırlama ilkesine göre sunulan deliller, kurumlar vergi beyannamesi, yıllık ödenen vergilere ilişkin mali kayıtlar, kullanımlara esas ürün görselleri, bilirkişi incelemesine sunulan ürün örnekleri, HMK 266. Madde kapsamında davalı eyleminin iltibas ve haksız rekabete neden olduğuna dair alınmış teknik bilirkişi raporları dikkate alındığında; HMK 282. Maddesinde belirtilen “hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmünden hareket edilerek asıl davada;davalı eyleminin davacının marka hakkına tecavüz ve tescilsiz ambalaj tasarım yoluyla haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, birleşen davada 556 sayılı KHK 66/1-b , TTK 56/1-e maddesine göre 268.134.43 – TL maddi tazminatın ve 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiz ile davalıdan tahsiline, manevi tazminatta fazlaya ilişkin istemin reddine, KHK 67. Madde kapsamında makul pay eklenmesi isteminin reddine, hükmün ilanında davacının hukuki yararı bulunduğundan Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
I-ASIL DAVADA:
1-Davalı eyleminin davacının marka hakkına tecavüz ve ambalaj tasarım yoluyla haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
2-59,30 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 30,10 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 5.900 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 29,20 TL başvuru harcı, 29,20 TL peşin harç, 5.500 TL bilirkişi ücreti ve 151 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 5.709,40 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
II- BİRLEŞEN DAVADA:
1-İhlal nedeniyle KHK 66/1-Bve TTK 56/1-e maddesine göre 268.134.43 – TL maddi tazminatın DAVA tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiz ile davalıdan tahsiline,
2-Manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 10.000 TL manevi tazminatın DAVA tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiz ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3- KHK 67. Madde kapsamında makul pay eklenmesi isteminin reddine,
4-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline,
5-Mahkememizce oluşturulan 17.5.2016 tarihli tedbirin karar kesinleşene kadar devamına, karar kesinleştiğinde el konulan ürünlerin imhasına, imha sırasında mahkememizin gerekçeli kararındaki hükme gerekçe yapılacak bilirkişi raporunun dikkate alınmasına, karar kesinleştiğinde davacı yanca yatırılan teminatın davacıya iadesine,
6-18.999,36 TL ilam harcının peşin harçtan ve ıslah harcından mahsubu ile 3.624,71 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
7-Maddi tazminat talebi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 27.219,41 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 5.900 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 5.900 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Birleşen dosyada tarafların yapmış olduğu yargılama gideri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
11-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi.15/06/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır