Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/331 E. 2021/300 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/331
KARAR NO : 2021/300

DAVA : 556 KHK- MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 07/12/2005
KARAR TARİHİ : 01/07/2021

(Kapatılan İstanbul 3. FSHHM’nin 2013/82 E. 146 K. ve 25/06/2013 tarihli kararı, Yargıtay HGK’nun 2014/11-260 E. 2015/2495 K. ve 06/11/2015 tarihli ilamı ile bozulduğundan dava 2016/48 E. sırasına kayıtlanmış, HSK’nun 02/08/2017 tarih ve 1071 sayılı kararı gereğince İstanbul 3. ve 4. FSHH Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSHH Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının Mahkememize devrine karar verildiğinden dava Mahkememize tevzii edilip 2017/331 E. sayısına kayıt edilmiş ve taraflar arasında yapılan açık yargılama sonunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin dünyaca meşhur “…” marka ve ilgili bazı şekil, logo, yazı ve sözcüklerin TPE nezdinde tescilli hak sahibi olduğunu, müvekkilinin aynı zamanda … markasının ayrılmaz bir parçası olan “…” olarak adlandırılan yan şeridin de tescilli sahibi olduğunu, hal böyle iken, davalının ticari ilişkide bulunduğu … Mağazalarının bazı şubelerinde, … markalı ayakkabılarda, müvekkiline ait söz konusu logonun ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanıldığını ve bu halde de satışa sunulduğunun tespit edildiğini, bu durumun tespitinden sonra … aleyhine … 2. FSHHM’nin …esas sayılı dosyası ile, marka hakkına tecavüzün tespiti talepli dava açıldığını, anılan dosyada yaptırılan bilirkişi incelemesi ile, dava konusu ayakkabıların tüketiciyi aldatabilecek nitelikte ve bu nedenle marka hakkına tecavüz oluşturduğunun belirtildiğini, bahsi geçen davadaki davalı …’nun, söz konusu ayakkabıları dosyamız davalısı … Tic.A.Ş.’den temin ettiğini ve bu durumun müvekkili haklarını maddi ve manevi zarara uğrattığını iddia ederek, 1.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 11.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsilini, davalıya ait üretim cihazlarına, araç ve makinelerine ve üretilmesi, kullanılması cezayı gerektiren eşyaya el konulmasını, el konulan ürünler hakkında talep halinde mülkiyet hakkı tanınmasını ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkilinin uzun zamandır ayakkabı satış işiyle iştigal ettiğini, müvekkilinin ayakkabı satış mağazasında, çok sayıda marka ve çeşitte ayakkabı satışı yaptığını, aynı zamanda müvekkilinin TPE bünyesinde kendi adına tescilli çok sayıda ticari markasının da bulunduğunu, … 2. FSCM’nin … esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ile, her iki ürün arasında benzerliğin bulunmadığının tespit edildiğini, müvekkili ürünleri ile davacı ürünleri arasında iltibas bulunmadığını, iddiaların yersiz ve tazminat talebinin fahiş olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Kapatılan İstanbul 3. FSHHM’nin 2006/453 E. 2011/180 K. ve 09/09/2011 tarihli kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili temyiz yoluna başvurmuştur.
Anılan karar, Yargıtay 11. H.D.’nin 2012/592 E. 2013/1369 K. ve 22/01/2013 tarihli ilamı ile: “Mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda … 2.Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin … E sayılı ceza dosyasındaki bilirkişi raporu incelemeye esas alınmışsa da, uyuşmazlık konusu tecavüze konu davalıya ait ürünler olarak gösterilen resimlerin bir tanesinde dava konusu olmayan “…” markası bulunduğu gibi diğer ürünlerin de somut uyuşmazlık ile bağlantılı ürünler olup olmadığı anlaşılmamaktadır. O halde, uyuşmazlık konusu davalı ürünü temin edilmek suretiyle yapılacak inceleme ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, Yargıtay denetimine elverişli olmayan bilirkişi raporuna istinaden davanın reddi doğru olmamış, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Kapatılan İstanbul 3. FSHHM’nin 2013/82 E. 146 K. ve 25/06/2013 tarihli kararı ile önceki kararda direnilmiştir.
Anılan karar, Yargıtay HGK’nun 2014/11-260 E. 2015/2495 K. ve 06/11/2015 tarihli ilamı ile: “Mahkemece, davacı markasındaki şeridin, ayakkabının ön yan kısmından başlayarak yükseldiğinde geniş açı oluşturacak şekilde kavis oluşturmak suretiyle arkaya uzandığı, diğer tarafında da aynı şeklin söz konusu olduğu, şerit çizgilerinin spor dikiş atılmak suretiyle net ve belirgin olduğu, davalının ürünlerinde ise başlangıç kısmında benzer kavis oluşturulduğu halde, daha dar açıyla kavisin devam ettiği ve şeridin ayakkabının iki yanındaki topuk yanlarına dönerek son bulduğu gibi, şerit çizgilerinin de farklı sayıda olduğu, … şekil markasındaki görsel ile davalı ayakkabısındaki görselin karıştırılacak düzeyde olmadığı, bu tarz spor ayakkabısı tüketicilerinin yanılarak davacı ayakkabısı yerine davalı yanın ayakkabılarını almalarının mümkün olmadığı, kaldı ki ayakkabılar üzerinde tarafların kendi markalarının da görünür ve okunaklı bir şekilde yazıldığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar; Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkeme, önceki gerekçeleri tekrar ederek ve ayrıca “….aynı fiil hakkında davacının şikayeti üzerine … 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyasında açılan davada, Endüstri Mühendisi bilirkişi tarafından da inceleme yapılarak rapor hazırlanmış olup, bu raporda görüldüğü üzere, davacının tescilli markasının uygulandığı orijinal ayakkabı, dava dışı ve … markasına benzer başka dosyalarda dava konusu edilen … markası ile piyasaya sunulan ayakkabı örneği ve dosyamız davalısında ele geçirilen gerek ceza dosyasında, gerekse dosyamıza konu edilen spor ayakkabısı örnekleri (iki adet) karşılaştırıldıktan sonra rapor düzenlendiği açıktır. Bu raporda davacı markasını taşıyan ayakkabıya diğer ayakkabıların kısmi benzerlik arzetse dahi, bu ayakkabıların tüketicileri olan kesimde aldatmaya veya iltibasa yol açmayacağı, her iki ayakkabının da davacının markasının taklidi niteliğinde olmadığı yolunda mütalaada bulunulduğu gibi, yine, gerek bu rapordaki görseller, gerekse davacının tescilli markasındaki … şekil markası görseli ile bunun uygulandığı ayakkabı ve dosyamız davalısında ele geçen her iki ayakkabı örneği ile dosyamızda dava konusu olmayan … ibareli markayı taşıyan ayakkabılar birlikte karşılaştırılmış ise de, mahkememiz kararı … markasını taşıyan ayakkabı ile ilgili yapılan değerlendirmeye dayalı değildir…..ceza dosyasındaki ürünler ile ilgili değerlendirme sırasında inceleme arasında bulunan … markalı ürünün görselinin dosyamızdaki bilirkişi incelemesindeki davalı ürünleri arasında gösterilmiş olmasının bilirkişilerin incelemeyi sağlıksız yaptığı sonucuna da götürmeyeceği….” gerekçesiyle önceki kararında direnmiş; hükmü davacı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; markaya tecavüz oluşup oluşmadığı konusunda alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
1086 sayılı (mülga) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 275.maddesi; “Mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez.” hükmünü içermektedir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. ve devamı maddeleri gereğince de, Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.
Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. 6100 sayılı Kanun’un 279. maddesine göre, bilirkişi raporu, Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bu durumda, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle … 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı ceza dosyasındaki bilirkişi raporu ile … 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda farklı sonuçlara ulaşılmasına, Mahkemece, Yargıtay denetimine elverişli olmayan bilirkişi raporuna istinaden karar verilmesine göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır….” gerekçesi ile bozulmuştur.
Yargıtay HGK’nun 2014/11-260 E. 2015/2495 K. ve 06/11/2015 tarihli ilamı doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
23/01/2017 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: Davacı markaları ile davalı kullanımının benzer olduğu ve bu benzerliğin tüketiciler nezdinde karıştırmaya sebebiyet verebileceği, dolayısıyla marka hakkına tecavüzün şartlarının oluştuğu, Maddi Tazminat Hesabı Yönünden Yapılan İncelemede;
a) Davacı vekilinin dava dilekçesinde belirtmiş olduğu ve bu davaya dayanak oluşturduğu anlaşılan, … A.Ş. aleyhinde … 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … E. sayılı davası ile marka hakkına tecavüzün tespiti ve KHK de belirtilen sair taleplerin yerine getirilmesi için açılmış olan davanın da, bu dava ile birlikte davacı vekili tarafından emsal lisans sözleşmesi olarak sunulmuş olan Marka Lisans Sözleşmesi ’nin imzalandığı 07.11.2005 tarihinden bir ay sonra açılmış dava olduğu ayrıca davaya konu lisanslı markaları taşıyan ürünlerin Türkiye’de satışına ve üretimine izin veren, … ile … A.Ş. arasında akdedilmiş olan ve emsal olarak sunulan Marka Lisans Sözleşmesi’ne göre, lisans ücretleri ve hesaplama şekli 2006 yılı ve sonrasını kapsadığı gibi, Lisans Alan’ın yurt içinde bir başka firma için yapmış olduğu lisans anlaşması olmadığı, yani lisans veren konumunda bulunmadığı, bu nedenle, bu davada maddi tazminat hesabına örnek teşkil edecek emsal lisans sözleşmesi olarak dikkate alınmasının uygun olmadığı sonucuna ulaşılmış olduğundan, dosyadaki mevcut deliller ışığında 556 sayılı KHK’nin 66/c maddesine göre, “Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre. ” maddi tazminat hesabı yapmanın mümkün olmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
09/08/2018 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda özetle: Davacı vekilinin emsal olarak dosyaya sunduğu Marka Lisans Sözleşmesinin 2005 yılından sonrasına ait Lisans Ücretleri ve Hesaplamasına ilişkin olduğu, oysa dava tarihi 07.12.2005 tarihli olup, davacının marka hakkına tecavüz bu tarihten öncesini kapsadığı ve aynı zamanda davalının dava konusu ürün ile ilgili olarak, davacının marka hakkına tecavüz süresinin bilinmediği, şayet, Emsal Lisans Sözleşmesi olarak dosyaya sunulan Marka Lisans Sözleşmesi’nin 2006 takvim yılına ilişkin Lisans Ücreti ve Hesaplama dikkate alınacak olursa;
a) Lisans alanın net satışları üzerinden 2006 takvim yıh için belirlenmiş olan %8 oranında Lisans Ücreti ödenmesi gerektiği, fakat davalının dava konusu ayakkabı ürününe ait net satış tutarı belli olmadığından, emsal lisans sözleşmesinin 6.1. maddesine göre, davacıya ödenmesi gereken Lisans Ücretinin hesap edilemediği,
b) Ancak, emsal lisans sözleşmesinin 6.7. maddesinde; Herhangi bir takvim yılı için
6.1. maddeye göre ödenen cari lisans ücreti toplamının aynı takvim yılı için 6.3. maddede düzenlenen asgari lisans ücreti miktarının (2006 yıh € 67.500,00) altında kalması halinde, eksik kalan miktarın, ilgili yılın 31 Aralık tarihinde muaccel olacağı ve eksikliğin meydana geldiği yılın sona ermesinden itibaren en geç 30 gün içinde ödeneceği kararlaştırılmış olduğundan, emsal lisans sözleşmesinin 6.3. maddesinde belirlenmiş olan yıllık asgari lisans ücreti dikkate alınarak, 556 sayılı KHK’nın 66/c maddesi kapsamında davacıya ödenmesi gereken Lisans Ücretinin 107.392,50 TL olarak hesap edildiği,
3- Emsal lisans sözleşmesine göre hesap edilmiş olan lisans ücretinin, davacıya ait birden fazla lisanslı ürün çeşitlerini kapsadığı, dava konusu olaydaki marka hakkına tecavüzün davacının tek bir lisanslı ürün çeşidi olduğu ve 2005 yılında yapılan emsal lisans sözleşmesinde 2006 yılından itibaren belirlenmiş olan yıllık asgari lisans ücreti emsal alınarak hesaplama yapıldığı göz önünde bulundurularak, sektör bilirkişisinin mesleki tecrübelerine ve sektör uygulamalarına göre yapılan değerlendirme sonucunda, 556 sayılı KHK’nın 66/c maddesi kapsamında davacıya ödenmesi gereken Lisans Ücretinin 40.000,00 TL olmasının uygun görüldüğü kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
06/05/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: Davacı şirketin TPMK nezdinde … numaralı ile “…+şekil” , … numaralı , … numaralı, … numaralı “… ” ve … numaralı markaların 25. sınıfta yer alan ve özellikle… için tescilli olduğu, yan bantların özelliğinin bilindiği, seçici ve ayırt edici unsur olarak kabul edilerek, davacı şirket ile özdeşleşmiş olduğu, davalı tarafından piyasaya arz edilmiş olan ayakkabılar üzerinde kullanıldığı, spor ayakkabıların marka kullanım alanlarının geleneksel olarak yan yüzeyler ve topuk kısımları olduğu göz önüne alındığında ilk etapta tüketiciler açısından algılanan unsurun bu yan bantlar ve şekil olduğu, bu kullanımın markasal olduğu, davalının bu kullanımının tesadüf olmaktan uzak olduğu, ayakkabı yan yüzeylerinde davalıların doğrudan kendi markalarını ve işaretlerini kullanma imkanları var iken bu işaretleri değil de, davacının tescilli ve tanınmış olan … kullanmayı seçmelerindeki amacın, davacı şirketle özdeşleşen işaretleri ile ayırt edilemeyecek kadar aynı olan… kullanılmasının yanı sıra diğer kelime unsurlarının daha küçük ve dikkat çekmekten uzak olup, ayırt ediciliği sağlayamadığı, tüketiciyi cezbeden unsurun bu yan bantlar olduğu, tüketicilerin … markalı ayakkabı giydiği hissiyatını ve intibaını yaşadıklarını ve bu nedenle tercih edileceği ve tüketici nezdınde iltibas meydana geleceği, davacının yoksun kaldığı kazancın hesaplanmasını, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 66. maddesinin c bendine güre “Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre” hesaplanmasını talep ettikleri, Yargıtay kararları göz önüne alınarak dava tarihinin 07.12.2005 olduğu, dava tarihinden önceki dönemde, davalının marka hakkına tecavüz eylemlerinin başlangıç tarihinin belirlenemediği, bu nedenle tazminat hesaplamasının 2005 yılı ile sınırlı kalması gerektiği, davacı tarafından sunulmuş olan emsal lisans sözleşmesine göre hesaplama yapılabileceği, Lisans alanın net satıştan üzerinden 2005 takvim yılı için belirlenmiş olan %8 oranında Lisans Ücreti ödenmesi gerektiği ancak bu sözleşmeye göre lisans alanın dava konusu ayakkabı ürününe ait satış tutarının bilinmesinin gerektiği ancak dava dosyasında buna ilişkin belge ve bilgi bulunmadığı, emsal lisans sözleşmesinin 6.1. maddesine göre, davacıya ödenmesi gereken Lisans Ücreti hesap edilemediği ancak emsal lisans sözleşmesinin 6.7. maddesinde; “Herhangi bir takvim yılı için 6.1. maddeye göre ödenen cari lisans ücreti toplamının aynı takvim yılı için 6.3. maddede düzenlenen asgari lisans ücreti miktarının (2006 yılı € 67.500,00) altında kalması halinde, eksik kalan miktarın, ilgili yılın 31 Aralık tarihinde muaccel olacağı ve eksikliğin meydana geldiği yılın sona ermesinden itibaren en geç 30 gün içinde ödeneceği kararlaştırılmış olduğundan, emsal lisans sözleşmesinin 6.3. maddesinde belirlenmiş olan yıllık asgari lisans ücreti dikkate alınarak, 556 sayılı KHK’nın 66/c maddesi “Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre, ” kapsamında davacıya ödenmesi gereken Lisans Ücreti = € 67.500,00 x 1.5910 (07.12.2015 dava tarihindeki döviz satış kuru²) = 107.392,50 TL olarak hesap edildiği ancak Emsal lisans sözleşmesine göre hesap edilmiş olan lisans ücretinin, davacıya ait birden fazla lisanslı ürün çeşitlerini kapsadığı, dava konusu olaydaki marka hakkına tecavüzün davacının tek bir lisanslı ürün çeşidi olduğu ve 2005 yılında yapılan emsal lisans sözleşmesinde 2006 yılından itibaren belirlenmiş olan yıllık asgari lisans ücreti emsal alınarak hesaplama yapıldığı göz önünde bulundurularak, sektör bilirkişisinin mesleki tecrübelerine ve sektör uygulamalarına göre yapılan değerlendirme sonucunda, 556 sayılı KHK nın 66/c maddesi kapsamında davacıya ödenmesi gereken Lisans Ücretinin 40.000,00 TL olması uygun görüldüğü, manevi tazminatın mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava: Davacının tescilli Yan şerit – … markasına tecavüze dayalı maddi ve manevi tazminat tahsiline ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte 556 sayılı KHK hükümleri yürürlükte olup, daha sonra yürürlükten kalktığı ve 6769 sayılı SMK’nun yürürlüğe girdiği anlaşılmışsa da 556 sayılı KHK hükümlerine göre davanın görülüp sonuçlandırılması gerekmiştir.
Bir markanın TPE marka siciline tescili zorunlu olmamakla beraber, markanın 556 sayılı KHK çerçevesinde tescil edilmesinin, marka sahibine, markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılmasını önlemeyi talep etme hakkı verir. (9/1-a madde) Tescilli marka sahibinin tescilden doğan haklarının ihlali, marka hakkına tecavüz kapsamında değerlendirilir. 556 sayılı KHK’nın 61. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmış olup, buna göre 9/1-a maddesindeki ihlal de tecavüz kapsamında değerlendirilir. (61/a madde) marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek (61/b madde) ve markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için ithal etmek veya ticari amaçla elde bulundurmak (61/c madde) da marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilir.
Marka:Bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye sağlar, markalar işletmelerin üretmiş olduğu emtia veya sunmuş oldukları hizmetlerin birbirinden ayrılmasını sağlamaktadır.
Karıştırılma ihtimali: Bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir. Karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekmektedir. Markaların esas unsurlarının ve vurgu sözcüklerinin aynı veya benzer olması, markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabilir. Sözcük markalarında, sözcüklerin başlangıç ve kökleri bütünsel benzerliğin tayininde önemlidir. İki marka arasındaki iltibasın varlığının saptanmasında, markaların yan yana konularak karşılaştırma yapılmaması gereklidir. İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının saptanmasında ilgili mal ya da hizmetin orta yetenekteki alıcılarının dikkat ve özeni esas tutulur. Bu alıcıların markaları, aynı anda göz önünde bulunduramayacakları da dikkate alınarak ayrıntılara ilişkin farklar ve bütüne ilişkin benzerlikler üzerinde durulur.
556 sayılı KHK,T.K., B.K. Hükümleri, TPMK (eski TPE) kayıtları, Mahkememizce itibar edilen 06/05/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporu ve bütün dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde: TPMK nezdinde … numaralı “…+şekil” , … numaralı , … numaralı, … numaralı “… ” ve … numaralı markaların 25. sınıfta yer alan ve özellikle … için davacı adına tescilli olduğu, yan bantların özelliğinin bilindiği, seçici ve ayırt edici unsur olarak kabul edilerek davacı şirket ile özdeşleşmiş olduğu, davalı tarafından piyasaya arz edilen ayakkabılar üzerinde kullanıldığı, spor ayakkabıların marka kullanım alanlarının geleneksel olarak yan yüzeyler ve topuk kısımları olduğu göz önüne alındığında ilk etapta tüketiciler açısından algılanan unsurun bu yan bantlar ve şekil olduğu, bu kullanımın markasal olduğu, davalının bu kullanımının tesadüf olmaktan uzak olduğu, ayakkabı yan yüzeylerinde davalının doğrudan kendi markalarını ve işaretlerini kullanma imkanı var iken bu işaretleri değil de davacının tescilli ve tanınmış olan … kullanmayı seçmesindeki amacın, davacı şirketle özdeşleşen işaretleri ile ayırt edilemeyecek kadar aynı olan …kullanılmasının yanı sıra diğer kelime unsurlarının daha küçük ve dikkat çekmekten uzak olup, ayırt ediciliği sağlayamadığı, tüketiciyi cezbeden unsurun bu yan bantlar olduğu, tüketicilerin … markalı ayakkabı giydiği hissiyatını ve intibaını yaşadıklarını bu nedenle tercih edileceği ve tüketici nezdınde iltibas meydana geleceği kanaatine varıldığından, maddi ve manevi tazminat talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
556 sayılı KHK’ nın 62.maddesi gereğince: Markası tecavüze uğrayan, şartların varlığı hallinde maddi ve manevi tazminat talep etme hakkına sahiptir. KHK’ nın, marka sahibine tanıdığı diğer talepler gibi tazminat talebinde bulunabilmek için marka hakkına tecavüz şeklindeki haksız fiillin olması ve hukuka uygunluk sebeplerinde birinin olmaması gerekir. Ayrıca maddi tazminata hükmedilmesi için tecavüz fiilin neticesinde zararın oluşması ve davalının/mütecavizin kusurunun da bulunması gereklidir. Kusur şartı, mütecavizin marka sahibinin hakkından haberdar olması, markasının kullanmasının tecavüz oluşturduğunu bilmesi ve buna rağmen tecavüz konusu markayı kullanmaya devam etmesi ile gerçekleşir.
TTK ‘da tacir olmaya bağlanan hükümlerden biri “basiretli olma” yükümlülüğüdür. (TTK 18/2 madde) bu hükme göre bir tacir faaliyetinde kullanacağı markayı seçerken aynı sektörde 3. kişiler adına tescilli/kullanılan bir markanın aynı/benzerini kullanmaması beklenir. Bir tacir faaliyet gösterdiği sektörde kullanılan markaları aynısını veya benzerini, hatta farklı olsa bile markalar arasında bağlantı olduğu ihtimaline sebebiyet verecek markasal kullanımlardan ve tescillerden kaçınmalıdır. Davalıların eylemi, davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği ve davalı tüzel kişi tacir olmakla kusur şartının gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafça maddi tazminatın 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 66. maddesinin c bendine yani marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre hesaplanması talep edilmiş, bilirkişilerce; Davacıya ödenmesi gereken lisans ücretinin 40.000,00 TL olduğunun hesaplandığı ancak taleple bağlı kılınarak 1.000 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 07/12/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmiştir.
KHK 62/2-b ve T.B.K. 58. maddesi birlikte değerlendirildiğinde: Marka hakkı tecavüze uğrayan davacının manevi tazminat isteme hakkına sahip olduğu, KHK’da manevi tazminata hangi koşullarda hükmedileceğine ilişkin bir açıklık bulunmadığından Borçlar Kanunu kapsamında davalıların eyleminin, davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği ve kusur şartının gerçekleştiği kanaatine varıldığından manevi tazminat talebinin kabulü ile 10.000TL manevi tazminatın dava tarihi olan 07/12/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalıya ait taklit ürünlerin üretildiği üretim cihazlarına, araç ve makinelere, taklit ürünlere el konulmasına, el konulan ürünlerin davacı tarafça belirlenen yeddiemine teslim edilmesine ve karar kesinleştiğinde el konulan ürünlerin masrafı davalıdan alınmak suretiyle imha edilmesine, hükmün ilanında davacının hukuki yararı bulunduğundan karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-DAVANIN KABULÜNE,
2-1.000 TL maddi tazminatın, dava tarihi olan 07/12/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına,
3-10.000 TL manevi tazminatın, dava tarihi olan 07/12/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalıya ait taklit ürünlerin üretildiği üretim cihazlarına, araç ve makinelere, taklit ürünlere el konulmasına, el konulan ürünlerin davacı tarafça belirlenen yeddiemine teslim edilmesine ve karar kesinleştiğinde el konulan ürünlerin masrafı davalıdan alınmak suretiyle imha edilmesine,
5- Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline,
6 751,41-TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile eksik 602,91-TL harcın davalıdan tahsiline,
7- Maddi Tazminat yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 1.000-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8- Manevi tazminat yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 5.900-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 148,50-TL peşin harç, 11,20 -TL başvuru harcı, 378,45-TL tebligat posta gideri ve 3.400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.938,15 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
11-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının karar kesinletiğinde ve talepleri halinde iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 01/07/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır