Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/324 E. 2018/100 K. 21.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/324 Esas
KARAR NO : 2018/100

DAVA : Marka (tecavüz ve haksız rekabetin meni ve refi)
DAVA TARİHİ : 10/02/2016,

KARAR TARİHİ : 21/03/2018

Davacı vekilince markaya tecavüz ve haksız rekabetinin meni ve ref’i, davası 3 nolu Fikri ve sınai Haklar Hukuk mahkemesinin 2016/29 esas numarasına tevzii edilmiş, yargılamanın devamı sırasında ,HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verildiğinden ve dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/324 esas numarısına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde ve ön inceleme aşamasındaki uyuşmazlık tespitinde özetle; müvekkilinin stok fotoğrafçılığı ve görsel içerik lisanslaması için kurulmuş tüm dünyada kullanılan bir dijital platform işletmecisi olduğunu, müvekkilinin kendisine lisanslanan, resim reprodüksiyonu, stok fotoğrafçılığı, film, grafik tasarımlar ve benzerleri üzerindeki haklar da dahil olmak üzere, çeşitli fikir ve sanat ürünlerinin küresel tedarik faaliyetini yürüten ve tüm dünyada tanınan bir şirket olduğunu, dünyanın dört bir yanından paylaşımcılar tarafından sağlanan içeriği, müvekkili tarafından belirlenen lisans anlaşması koşullarına uygun olarak kullanılmak üzere müşterilerine lisansladığını, müvekkilinin tüm dünya genelindeki faaliyetlerine ek olarak uzun yıllardır Türkiye’de de faaliyet gösterdiğini ve ülkemizde …” markalarının bilinen bir marka haline getirdiğini, müvekkili tarafından faaliyet gösterilen ….com’un Türkiye’de bir kullanıcı tarafından ücretli fotoğraf indirilmesi ve bunun lisansının alınmasının Ocak 2005 tarihinde gerçekleştirildiğini, “…” markasının … sayı ile 45. sınıfta müvekkili adına tescilli olduğunu, hal böyle iken, müvekkilinin hukuk departmanına 25/08/2016 tarihinde davalı tarafından bir e-posta gönderildiğini, anılan e posta ile davalının, müvekkilinin “…” markaları üzerinde hak iddia etmenin yanı sıra, aynı marka altında internet üzerinden her türlü elektronik ticaret hizmeti, pazarlama, reklamcılık, resim, müzik ve video içeriklerini aramaya yönelik arama motoru, grafik sanat ve tasarım hizmetleri gibi müvekkilinin iştigal ettiği faaliyetlerle benzer faaliyetler yürütmekte olduğunu iddia ettiğini, ayrıca anılan e posta ile davalının, gerçeğe tamamen aykırı bir şekilde “… markalarının Türkiye’deki kullanım hakkının kendisine ait olduğunu” ileri sürerek, müvekkilinin tüm dünyada haklarına sahip olduğu markalarını Türkiye’de acilen kullanmayı durdurması konusunda uyardığını, müvekkili tarafından yapılan araştırma neticesinde, davalının 23/08/2015 tarihinde 35 ve 42. sınıflarda … ibareli bir marka başvurusu olduğunu ve 24/08/2015 tarihinde de bu başvuruya dayanarak www…com.tr alan adının tahsisi için ODTÜ’ye başvuru yapıldığının öğrenildiğini, müvekkilinin gönderdiği cevabi ihtarname ile, tescilli ve tanınmış … markası üzerindeki haklarını ihlal eden … sayılı marka başvurusunun geri çekilmesi ve www…comtr alan adının iptal edilmesi ve her türlü mütecaviz kullanıma derhal son verilmesinin ihbar ve ihtar edildiğini, davalının kendi adına tescil dahi edilmemiş marka başvurusu ile müvekkilinin … markasının kullanımını engellemeyeceğini çok iyi bildiğini, ancak buna rağmen müvekkilinden maddi çıkar elde etmek uğruna halihazırda tescilli dahi olmayan markası aleyhine tecavüz yaratıldığını iddia ettiğini, ancak davalının bu iddiasının açıkça hakkın kötüye kullanımını teşkil ettiğini ve müvekkili aleyhine muaraza yarattığını, ayrıca davalının bu eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğunu iddia ederek, muaraza ve haksız rekabetin tespiti ile davalının bu yöndeki muarazanın ve haksız rekabetinin önlenmesini talep ve dava ettiği, anlaşılmıştır.
SAVUNMA; Davalı vekili beyan dilekçesinde özetle; davalı tarafın dava ehliyetinin ve bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, müvekkilinin tacir olmadığını, bu nedenle işbu davada TTK hükümleri değil, Borçlar Kanunu hükümleri uygulanması gerektiğini, davacının ülkemiz sınırları içerisinde şubesinin, acentesinin, distribütörünün, ticaret odası ve ticaret sicil memurluğunda kaydı ve vergi mükellefiyeti bulunduğunu, ticari faaliyeti bulunmayan davacı açısından müşteri kaybı riskinden söz edilemeyeceğinden, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, müvekkilinin TPE nezdinde dava konusu marka ile ilgili olarak … başvuru numarası ile 35 ve 42. sınıflar için TPE nezdinde başvuru yaptığını, bu nedenle markasal koruma elde ettiğini ve marka tescili sonrasında başvuru tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde marka korumasının başladığını, bu nedenle müvekkilinin kötü niyetli olduğu ve dayanağı belli olmayan tanınmış marka olarak davacının haklarının ihlal edildiğini iddialarına anlam veremediklerini ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava konusu uyuşmazlık ; … sayılı ve … ibareli davacı yanın tanınmış olduğu markasına davalının … sayılı aynı ibareli farklı sınıflardaki ilgisiz hizmetler yönünden başvuruda bulunmak suretiyle ve davacı markası ile ilgili Türkiye’deki iş ortaklarına markanın sahibinin kendisi olduğu yolunda intiba bırakır fiilleri ile markaya tecavüz ve haksız rekabette bulunulduğu iddiasıyla bu fiillerin men ve ref’i, tecavüzlü ürünlerle ilgili davalının www…com.tr adlı sitece de tecavüzlü fillerin önlenmesine yönelik olarak açılmıştır.
Davalı adına başvurusu yapılan markanın itiraz üzerine iptal edildiği TPE’nin 4.7.2017 tarihli yazıları kapsamından anlaşılmıştır.
Hmk 266 maddesi gereğince hakimin genel ve hukuki bilgisi ile çözümünün mümkün olan uyuşmazlıklarda bilirkişi incelemesi yapılamayacağından ve somut davada markaya tecavüz ve haksız rekabette bulunulduğu iddiasıyla bu fiillerin men ve ref’i,davalının www…com.tr adlı sitesi yoluyla marka tecavüzlülerin önlenmesine yönelik olarak açıldığı anlaşıldığından somut davada tartışılacak hususların genel marka hukuku bilgisi ile çözümlenebileceği düşünülmüş ve bilirkişi incelemesine gerek görülmemiştir.
Davacının sunduğu delil listesi incelendiğinde; …” markası üzerinde gerçek hak sahibi olduğu, “…” markasının … sayı ile 45. Sınıfta 11.10.2013 başvuru tarihli 23.02.2015 tarihi itibariyle davacı adına tescilli olduğu, yurt dışındaki tescile ilişkin kayıtlarında sunulmuş olduğu, davalının 23/08/2015 tarihinde 35 ve 42. sınıflarda … ibareli bir marka başvurusu yaptığı ancak davacının itirazı üzerine marka başvurusunun iptal edildiği, davalının 24/08/2015 tarihinde www…com.tr alan adının tahsisi için ODTÜ’ye başvuru yapıldığı, davalının davacıya ait tescilli ve tanınmış … markası üzerindeki haklarını ihlal eden … sayılı marka başvurusunun geri çekilmesi ve www…comtr alan adının iptal edilmesi ve her türlü mütecaviz kullanıma derhal son verilmesinin davacı yanca davalıya ihtar edildiği,sunulan deliller kapsamına göre … markasının stok fotoğrafçılığı ve görsel içerik lisanslaması için kurulduğu, web sayfasına ait çıktılar incelendiğinde tüm dünyada kullanılan bir dijital platform işletmecisi olduğunun anlaşıldığı,, davacının resim reprodüksiyonu, stok fotoğrafçılığı, film, grafik tasarımlar ve benzerleri üzerindeki haklar da dahil olmak üzere faaliyetlerde bulunduğu,dolayısıyla marka üzerinde gerçek hak sahibi olduğu, buna karşın davalının marka üzerinde üstün hak sahibi olduğunu ispat edemediği anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.7.2008 tarih ve 2008/11-501E. 2008/507 K. sayılı kararı da “kötü niyet” hali marka hükümsüzlüğü davalarında başlı başına bir hükümsüzlük sebebi olarak kabul etmiştir.
“Kötü niyet” ifadesi ile anlatılmak istenilen, “iyiniyetli olmamak” yani markanın varlığını bilmek veya öğrenebilecek durumda bulunmaktır. Bunun dışında, mutlaka, bir hilenin, aldatmanın, dolanmanın varlığının bulunup bulunmadığının araştırılmasına ayrıca gerek yoktur. HGK’nun ilamı ile marka ile ilgili genel tüm uyuşmazlıklarda kullanılabilir.
Davalının, davacının markasından haberdar olmaksızın söz konusu alan adını yada marka başvurusunu tesadüfen yaptığını söyleyebilmek somut deliller kapsamına göre mümkün değildir. Zira davacının markası ilk tescil sahibi olan davacı tarafından yaratılmış bir ibaredir.
Davacıya ait markanın sunulan delillere göre bilinirlik düzeyi, yabancı ülkeler nezdinde tescilli olması, ülkemizde de marka korumasından faydalanmak amacıyla marka tescilinin bulunması, Türk dilinde hiçbir anlamı olmayan ibarenin bireber davalı yanca alan adı olarak seçilmesi, keza kötüniyetli olarak marka başvurusunda bulanarak davacı markasının piyasada yer alan haklı ününden faydalanmak amacıyla hareket ettiği hususu sunulu delilere göre sabittir.
Davacı vekili sözlü yargılama oturumundaki beyanında; davalının müvekkiline ait markayı kötü niyetli olarak TPE nezdinde tescil ettirmek istediğini, buna ilişkin itirazlarının TPE tarafından kabul edildiğini, www…com.tr alan alan adınında davacıya geçtiğini, esas itibarıyla bu konularda herhangi bir uyuşmazlık kalmadığı için bu konularda karar verilmesine yer olmadığı, ancak davalının dava öncesinde davacı aleyhine muaraza ve haksız rekabet yarattığının tespiti ve bu yöndeki olası girişimlerinin de önlenmesini talep ettikleri ve www…com.tr alan adının 09/02/2018 tarihinde davacıya geçtiğini beyan ettiğinden ve alınan who’s kaydından alan adının davacı adına geçtiği anlaşıldığından, alan adı ile ilgili talepler konusuz kaldığından esas hakkında bir hüküm oluşturulmasına yer olmadığına, Davalının alan adının dava öncesinde haksız rekabet ve muaraza yaratacak şekilde kullandığı anlaşıldığından davalı fiillerinin davacının markası aleyhine muaraza ve haksız rekabet yarattığının tespitine ve olası fiillerinin önlenmesine karar verilmesi gerekmiş ve yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davacı vekilinin duruşmadaki beyanı dikkate alınarak www…com.tr alan adının kendi üzerlerine geçtiğini bildirmesi dikkate alınarak alan adıyla ilgili talepler hususunda esas hakkında bir hüküm oluşturulmasına yer olmadığına,
2-Davalının alan adının dava öncesinde haksız rekabet ve muaraza yaratacak şekilde kullandığı anlaşıldığından davalı fiillerinin davacının markası aleyhine muaraza ve haksız rekabet yarattığının tespitine ve olası fiillerinin önlenmesine,
3-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 6,70 TL harcın davalıdan tahsiline,
4-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 29,20 TL başvuru harcı 29,20 peşin harç 167 TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 225,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair karar davacı vekillerinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 21/03/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır