Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/323 E. 2018/121 K. 28.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/323 Esas
KARAR NO : 2018/121

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 17/12/2007
KARAR TARİHİ : 28/03/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Alacak davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA;Davacı vekili dava diekçesinde özetle; taraflar arasında “…” isimli filmin gösterim lisans hakkı için 01/02/2007 tarihli Lisans Devir Sözleşmesi tanzim edildiğini ve filmin müvekkiline teslim edildiğini, sözleşme bedelini davalıya ödendiğini, müvekkilinin yayın hazırlıklarına başladığını, filmin Türkçe çeviri ve alt yazıları ile reklam için masraflar yaptığını, ayrıca … Tic. A.Ş. ile 100.000,00 TL’lik Reklam Yayın Sözleşmesi imzaladığını, ancak davalının 23/03/2007 tarihli ihtarname ile,maddi hata iddiasıyla ve tek yanlı olarak sözleşmeyi feshettiğini, davalının ağır kusuru sonucu müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek, 287.356,86 TL’nin 30/03/2007 tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili beyan dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacıya televizyon yayın haklarını devrettiği “…” isimli eserin sinema ve video haklarına sahip olduğu halde, televizyon yayın haklarını devretme yetkilerinin bulunmadığını ve hata yapılarak böyle bir sözleşme imzalandığını, bu durumun sözlü, elektronik ortamda derhal davacı şirkete bildirildiğini ve esaslı hata hükmüne dayanarak sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğini, ancak davacının ortaya çıkardığı hayali zararı talep ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava, taraflar arasında … isimli filmin lisans devir sözleşmesinin feshi nedeniyle oluşan zararın tazminine dayalı 287.356,86 TL alacağın tahsili talepli olarak başta … 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne açıldığı, mahkemece davaya dayanak lisans sözleşmesine dayalı açılan davanın tartışma yerinin Ticaret Mahkemesi olmayıp, FSHHM olduğundan bahisle 08/10/2007 tarihinde görevsizlik kararı verilmesi üzerine 3.FHHM’ne intikal ettiği tespit edilmiştir.
Bozma öncesinde İstanbul 3.FSHHM’nin 2007/295e esas -2013/252 karar sayılı gerekçeli ilamında ; taraflar arasında sözleşme düzenlendiği sırada davacının sözleşme düzenleme yetkisi konusunda davacı yanı yanılttığı ve yetkisi olmadığı halde ” … ” isimli filmin gösterimi ile ilgili davacıya lisans verdiği ve bu lisans doğrultusunda davacının sözleşmede belirtilen ücreti yatırdığı ve filmin gösterimi ile ilgili dava dışı şirketlerle anlaşmalar yaptığı, sözleşmeler düzenlediği, davacının filmin gösterilememesi sebebiyle 287.356,86 TL zararı bulunduğu, davalı yan sözleşme düzenlenirken esaslı hataya düşmüş olsa dahi, bu lisans sözleşmesinin geçerliliğine güvenerek davacının güven duygusu ile imzaladığı sözleşmeler sebebiyle uğradığı zarardan, yani müspet ve menfi zarardan davalının sorumlu olduğu, ancak davacı yan da lisans sözleşmesi düzenlendiği sırada davacının sözleşme düzenleme yetkisini ve sair durumu araştırmamasından dolayı sözleşmenin feshinde kısmen de olsa sorumluluk taşıyacağı, bu nedenle hakkaniyete uygun olarak tazminata hükmedilmesi gerektiğinden bahisle, davanın kısmen kabulüne, 100.000,00 TL’nin, dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazla talebin reddine karar verildiği hükmün taraf vekillerince temyiz edildiği ve Yargıtay 11. HD’nin 2014/13976 esas, ,2014/19758 karar sayılı bozma ilamı ili dava dosyasının bozularak mahkememize iade edildiği ve dava dosyasının mahkememizin 2017/323 esas numarasına kayıt edildiği ve bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Bozma ilamının göre; “… Davalı tarafça konusu “…” adlı belgeselin 01.02.2007 tarihli sözleşmeyle televizyonda yayın hakkı davacıya devredildikten sonra, bu kez 23.03.2007 tarihli ihtarname ile televizyonda yayın hakkına sahip olunmadığı, bu durumun esaslı hata niteliğinde olduğu gerekçesiyle yayın sözleşmesi feshedilmiştir. Mahkemece, davalının sözleşmesel olarak davacı zararlarından sorumlu tutulması gerektiği benimsenmiş ve aynı şekilde davacının da sözleşmeyle devraldığı televizyonda yayın hakkının mevcut olup olmadığını denetlememekle kusurlu olduğu gerekçesiyle B.K. 42 ve 43. maddeler uyarınca tazminat miktarında indirim yapılmış ise de; 5846 sayılı FSEK’nın 53. maddesi uyarınca, mali bir hakkı başkasına devreden veya kullanma ruhsatını veren kimse, iktisap edene karşı hakkın mevcudiyetini (818 sayılı) Borçlar Kanunu’nun 169 ve 171 inci maddeleri hükmünce zamindir.(TBK 191 ve 193. Maddeleri)
Somut uyuşmazlıkta, davalının FSEK’nın 53. madde uyarınca tekeffül (garanti) hükümleri nedeniyle davacının uğradığı gerçek zararın tazmini ile sorumlu olacağı gözetilmeksizin tazminatta indirim yapılması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yarına bozulması gerekmiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davacı tarafça yayın sözleşmesinin iptali nedeniyle yapılan giderler ve yoksun kalınan kazanç kalemi olmak üzere müspet ve menfi zararın tazmini istenmiştir.
Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi heyetince düzenlenen raporda; davacının zarar kalemi olarak talep ettiği dava dışı … A.Ş. tarafından düzenlenen fatura karşılığı tanıtım hizmeti bedelinin uyuşmazlık konusu belgeselin niteliği itibariyle olağan ücret sayılamayacağı, aynı şekilde yine belgesel için dava dışı … Tic. A.Ş. ile yapılan sponsorluk hizmet bedelinin de söz konusu belgesel ile orantılı olmadığı mütalaa edilmiştir. Bu durumda mahkemece anılan fatura ve sözleşme ile kararlaştırılan bedellerin rayice uygun olup olmadıkları hususunda içlerinde reklamcı ve televizyon yayıncısı bilirkişilerin de bulunduğu yeni bir bilirkişi heyetinden görüş alınarak ve bu hususta davacının gerçek zararının belirlenerek hüküm tesisi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile bozulduğu anlaşılmıştır.
Bozma ilamı doğrultusunda yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulmuş ve bilirkişiler…, …, …’dan oluşan heyetin kök ve ek raporlarında; Davacının uğradığı zararın; Çeviri ve altyazı bedelleri için, KDV dahil 2.985,40.-TL) Gazete ilan yayınları için, KDV dahil 14.337,00.-TL) … (…) filmin yayınlanmamasını sektörel gerçeklere ve işleyişe göre, dava dışı firmanın 12.02.2012 tarihli Reklam Yayın Sözleşmesi isimli sözleşmeyi sona erdirmesini gerektiren bir durum olmadığı, bu durumun dava dışı Firma ile davacı arasındaki hukuki ilişkiyi ilgilendiren bir durum olduğunun düşünüldüğünü,ne var ki Mahkemece, sponsorluk sözleşmesine ilişkin kazanç kaybı da zararın hesaplanmasında dikkate alınacak olursa, bu durumda, sponsorluk bedeli olarak, 15.000,00,-TL’nin sektör rayiçlerine uygun olduğu, , üç kalemin toplanması neticesinde, davacının uğradığı zararın, toplam 32322.40.-TL olarak belirlenebileceği, reklam yayını sözleşmesinin sona erdirilmesi nedeniyle davacının uğradığı zararın (kazanç kaybının) 15.000 değil üzerinden değil de. sözleşmedeki tüm bedel olan 100,000 TL üzerinden hesaplanması gerektiği kabul edilecek olursa, bu durumda, davacının zararının, a) çcviri ve altyazı bedelleri için, KDV dahil 2,985,40.-TL.,b) Gazete ilan yayınları için, KDV dahil 14,337,00-TL.,c) Sponsorluk bedeli olarak, 100.000,00,-TL olmak üzere toplam, 117322,40.-TL olarak belirlenebileceğini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan 01/02/2007 tarihli dosyamız davacısı ve davalısı arasında düzenlenen lisans devir sözleşmesinin üçüncü maddesinde davacının sahibi olduğu “24” adlı açık yayın (… ) yapan televizyon kanalında yayın hakkını kullanma ruhsatının devrine ilişkin olduğu, işleme, çoğaltma ve televizyon yayın haklarının devredildiği, 5. maddede, tarafların karşılıklı hak ve sorumluluklarının düzenlendiği, 5/6. maddesinde ise, lisans hakkının toplam devir bedelinin 5.000 USD + KDV olarak tespit edildiği, 7/2. maddesinde ise, taraflardan herhangi birinin sözleşmeye aykırı davranması ya da yüklendiği edimleri tam ve zamanında yerine getirmemesi halinde karşı tarafın yapacağı ihtarı takip eden 30 gün içerisinde aykırılığın giderilememesi halinde tek taraflı feshetme hakının verildiği görülmüştür.
Davacının … ile 12/02/2007 tarihinde düzenlediği Reklam Yayın Sözleşmesi incelenmiş, sözleşmenin 5.1 maddesinde, reklam yayınına ilişkin bedelin 100.000,00 TL olarak belirlendiği görülmüştür.
… 37. Noterliğinin … tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesinden davalının davacıya davaya konu lisans devir sözleşmesinin feshedildiğini ve sözleşmeye konu … isimli filmin televizyonda yayınlanmaması, aksi taktirde üçüncü kişiler tarafından ileri sürülebilecek talepler ile doğabilecek maddi ve manevi zararlardan davacı yanın sorumlu tutulacağını ihtar ettiği, dosya davacısının ise … 29. Noterliği’nin … tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi ile sözleşme bedelinin ödendiğini, davalı yanın TTK 20. maddesi çerçevesinde basiretli tacir gibi hareket etmesi gerektiğini, lisans bedelinin ifade ettiğinin bildirildiğini, ancak bu hususun hukuken bir anlamının olmadığını,
tevdii mahalli tayini talep ettiklerini belirterek cevap vermiş, davalı yan ise … 37. Noterliğinin … tarihli ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile, davalı şirketin sözleşmenin imzalanması sırasında yapmış olduğu esaslı hatayı sonradan farkettiklerini ve fark eder etmez sözleşmeyi iptal hakkını kullandıkklarını, filmin lisans hakkının başkasına devrinin, kiralanmasının ya da kullandırılmasının söz konusu olmadığını belirterek ihtarı cevapladığı görülmektedir.
Davacı vekilince sunulan yayın cd’si bozma öncesinde bilirkişiye çözdürülmüş, 02/06/2008 havale tarihli raporda, … isimli televizyonda 05-12 Nisan günlerinde yayınlanacak olan filmin yayın öncesi tanıtım fragmanları ve yayın sırasında film başlangıç, reklam arası, reklam sonrası ve film bitiş anonsları olmak üzere ekran görsellerinin rapora eklendiği anlaşılmış, bilirkişinin renkli görsellerini sunduğu raporda … logosu ile bir adet tek taş yüzüğün “…” Devam edecek ,devam ediyor, …’ı sunar ,sundu gibi ayrıca yayın tarihi ile birlikte filmde başrol oyuncusuna ait görüntünün de yer aldığı anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin talebi üzerine … 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin… D.İş sayılı dosyası ile, sözleşmeye dayalı olarak lisans bedelinin davalı yanca iadesi üzerine merci tayini talebinde bulunulduğu ve mahkemece 09/04/2007 tarihinde verilen karar ile talebin kabul edilerek … Bankası … Şubesinde hesap açtırılarak ödeme yeri tayin edildiği görülmüştür.
Bozma öncesinde bilirkişi heyetinin hazırladığı 31/03/2010 havale tarihli rapor ile, Borçlar Kanunu 23. maddesi kapsamında bir sözleşmenin akdedilmesi sırasında esaslı hataya düşen kişinin sözleşme ile bağlı olmadığını, 31. maddede belirtilen hatanın öğrenilmesinden itibaren bir yıl içerisinde bildirerek bağlı olmaktan kurtulacağı, somut olayda davalının bu süre zarfında fesih ihbarında bulunduğu, ancak davacı yanın davalının hak sahibi bulunmadığını bilmediği ve bilmesi de gerekmediği, bu halde de menfi zararını, yani sözleşmenin geçerliliğine güven dolayısıyla uğradığı zararın tazminini talep hakkı bulunduğu ve sözleşme geçerli olsaydı davacının elde edeceği karı da talep hakkı bulunduğundan, bu hususun Mali Müşavir bilirkişiden yararlanılarak tespit edilebileceği yolunda görüş belirtildiği ,muhasip bilirkişi tarafından hazırlanan 04/01/2011 havale tarihli raporda, davacının iddia ettiği alacağı ile ilgili faturalar ve kayıtlar üzerinde inceleme yaparak toplam zararın 272.326,86 TL olarak hesapladığı, KDV ilavesi ile 287,356,86 TL olarak zarar hesabı yaptığı anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin itirazları sebebiyle yeni heyet oluşturularak itirazları da karşılar rapor düzenlenmesi istenildiği, dosyanın tevdii olunduğu bilirkişi heyeti hazırladığı 18/06/2013 havale tarihli rapor ile, sonuç olarak, davalının sözleşmeyi süresinde iptal ettiği, ancak davalının hak sahipliği ile ilgili sözleşme sunmadığından yanılma açısından hukuki durumunun şüphe götürmez şekilde açık olduğunun söylenemeyeceğini, bunla beraber davalı tarafın bu gerekçe ile sözleşmeyi feshetmesinin hayatın olağan akışına binaen yanılma hükümlerine dayandırıldığı, ancak davalının kusurlu olduğunun açık olduğu, yine olumsuz zararın ispatının davacıya ait olduğu, davacı tarafın iptali öğrendikten sonra zararın artmasını engelleme külfetinin bulunduğu, sektör bilirkişisinin Kanal 24’deki tanıtımı yayın akışı tanıtımı olarak belirlediği ve zarar tazmininin hakkaniyete uygun olarak takdiri gerektiği yolunda görüş belirtildiği anlaşılmıştır.
MAHKEMEMİZİN KABULÜ
Somut olayda, Davalı tarafça konusu “…” adlı belgeselin 01.02.2007 tarihli sözleşmeyle televizyonda yayın hakkı davacıya devredildikten sonra, bu kez 23.03.2007 tarihli ihtarname ile televizyonda yayın hakkına sahip olunmadığı, bu durumun esaslı hata niteliğinde olduğu gerekçesiyle yayın sözleşmesi feshedilmiştir.5846 sayılı FSEK’nın 53. maddesi uyarınca, mali bir hakkı başkasına devreden veya kullanma ruhsatını veren kimse, iktisap edene karşı hakkın mevcudiyetini (818 sayılı) Borçlar Kanunu’nun 169 ve 171 inci maddeleri hükmünce zamindir.(TBK 191 ve 193. Maddeleri)
Somut uyuşmazlıkta, davalının FSEK’nın 53. madde uyarınca tekeffül (garanti) hükümleri nedeniyle davacının uğradığı gerçek zararın tazmini ile sorumlu olacağı anlaşılmaktadır.
Dosyaya sunulan deliller incelendiğinde taraflar arasında sözleşme düzenlendiği sırada davalının yetkisi olmadığı halde … isimli filmin gösterimi ile ilgili davacıya lisans verdiği ve bu lisans doğrultusunda davacının sözleşmede belirtilen ücreti yatırdığı ve filmin gösterimi ile ilgili dava dışı şirketlerle anlaşmalar yaptığı, sözleşmeler düzenlediği hususu tartışmasızdır.
Dosyaya sunulan mail içeriklerinden davalının filmin gösterimi yönünde ilk kez başlarına böyle bir durum geldiğini bildirdikleri de görülmektedir. Ancak davalı basiretli bir tacir gibi haraket etmemiş ve davacının filmin yayınlanacağı düşüncesi ile yaptığı sözleşmeler ve uğradığı zararı tazmin ile yükümlüdür. Davacı 287.356,86 TL zararının söz konusu olduğunu bildirmiştir.
Davalı lisans sözleşmesinin geçerliliğine güvenerek davacının güven duygusu ile imzaladığı sözleşmeler sebebiyle uğradığı zarardan sorumlu tutulmalıdır.
TBK md.191 uyarınca, “Alacak, bir edim karşılığında devredilmişse devreden, devir sırasında alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücüne sahip olduğunu garanti elmiş olur, Alacak bir edim karşılığı olmaksızın devredilmiş ya da kanun gereğince başkasına geçmişse, devreden veya önceki alacaklı, alacağın varlığından ve borç unun ödeme gücünden sorumlu değildir.
TBK md,193 uyarınca, “Devralan garanti ile yükümlü olan devredenden aşağıdaki istemlerde bulunabilir: 1-İfa ettiği karşı edimin faizi ile birlikte geri verilmesini2- Devrin sebep olduğu giderleri, 3- Borçluya karşı devraldığı alacağı elde etmek için yaptığı ve sonuçsuz girişimlerin yol açtığı giderleri4-Devreden kusursuzluğunu ispat etmedikçe uğradığı diğer zararlarını” şeklindedir.
Bilirkişi heyeti … (…) filmin yayınlanmamasını sektörel gerçeklere ve işleyişe göre, dava dışı firmanın 12.02.2012 tarihli Reklam Yayın Sözleşmesi isimli sözleşmeyi sona erdirmesini gerektiren bir durum olmadığını, bu durumun dava dışı Firma ile davacı arasındaki hukuki ilişkiyi ilgilendiren bir durum olduğunun bildirmişlerse de bu görüş tamamen yoruma dayalı olup,mahkememizin ihtisas mahkemesi olması nedeniyle tacirler arasındaki ilişkilerin ve film ,müzik gibi piyasının koşullarınında incelenmesi gereklidir.
Zira tacirler bir sözleşme yaparken öncellikle muhatap firmanın kendilerini temsil edeceği düşüncesiyle hareket etmekte, yayınlanacak film/belgesel vb sanatsal projelerde ise işletmenin konseptine uymayan filmleri bilerek tercih etmemektedirler. Buna karşın özelllikle aile, spor,doğa, hayvanlar alemi vb gibi konularda öne çıkan filmler için firmalar özellikle sponsor olabilmekte, belirli bir film yada belgesel için reklam bütçesi ayırmaktadırlar. Bu açıdan sponsorluk ve reklam için ayrılan bütçelerin özellikle tanınmış markalarda ciddi meblağalara ulaştığı bilinen bir gerçektir. Keza gelir ve kurumlar vergisi açısından reklam harcamaları ticari kazancın elde edilmesi, idame ettirilmesi ile doğrudan ilgili olmak ve VUK uyarınca tevsik edici belgelerle belgelendirmek koşuluyla kurumlar vergisinin matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınabilmektedir. Dolayısıyla Sponsorluk sözleşmesinin tarafı olan … kuyumculuk alanında tanınmış bir markadır, dolayısıyla tacirler iç ilişkilerinde olduğu kadar piyasada da inançlı/muvazaalı işlemlerde tüzel kişiliğine zarar verecek işlemlerden kaçınmakla da sorumludur. Davacı dava konusu belgeselin yayını için kuyumculuk alanında tanınmış … Kuyumculuk Sanayi Ticaret A,Ş, ile 12.02.2007 tarihinde “Reklam Yayın Sözleşmesi imzalamıştır. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin bedelinin daha düşük olduğu yönünde salt iddia dışında bu iddiayı destekleyen delil yoktur.
İlgili sözleşmenin “Tarafların Yükümlülükleri başlıklı 4. maddesinin I Fıkrasında; “Müşteri, sahibi bulunduğu bilcümle markalı-markasız-tescilli -tescilsiz ürünlerinin, 05.04.2007 ve 12.04.2007 tarihleri arasında “…” de yayınlanacak “…” belgeselinin, her bölüm (iki bölüm) sponsorluğu için 50.000L olmak üzere toplam 100.000 TL artı KDV ödeneceği belitilmekterir. aynı maddenin 2. fıkrasında; “ …, Müşteri’nin bu belgesel yayın içinde ücretsiz reklam spotlarını yayınlayacağını kararlaştırılmıştır. Dolayısıyla anlaşma salt bir sponsorluk anlaşması olmadığı aynı zamanda reklam kuşaklarında …’a ait reklamların yayınlanması için de anlaşıldığı dolayısıyla tacirlerin bu sözleşmeyi akdererken belirli bir zaman ve süre harcadıkları, tacirin belki aynı dönemde farklı bir firma ile anlaşabileceği, öte yandan sözleşmesel yükümlülük altına girdiği bir anlaşmanın olumsuz sonuçlanmasının tacirin ticari kimliğinde de olumsuz sonuçlar yaratacağı hususları bilenen bir gerçekliktir. Taraflar arasındaki sözleşme şartlarının ve belirlenen bedelin yüksek olduğu yönündeki değerlendirme de hukuki nitelendirmeden uzaktır zira davacı Çeviri ve altyazı bedellerine ilişkin de fatura sunmuş, filmin yayınlanacağı inancı ile birçok masrafa katlanmıştır. Bunun doğal sonucu da davacının kar elde etmesi için sponsörluk sözleşmeleri ve reklam anlaşmaları yapması ticari işin doğası geregidir..Yine mail yazışmalarından davalının davacıyı oyaladığı ve yayın izin alanacağı yönünde intiba uyandırdığı hususları da sabittir. Davacı ve dava dışı … firması arasında imzalanan sözleşme hükümlerinin bilerek yüksek bedelli olarak düzenlendiği yönünde de delil yoktur. Hukukun amacının adaleti gerçekleştirmek olduğu hususu göz önünde tutulduğunda, tarafların gerçek iradesini yansıtan ve hiçbir hukuk normu veya hukuk normu yerine geçebilecek bir düzenleme ile açıkça yasaklanmayan bir konuda adalet ve hakkı, sözleşmesel özgürlüğü şekle kurban etmemek gerekmektedir. Özellikle bu açıdan bilirkişilerce yapılan değerlendirmeler farazı nitelikte olup,15.000 TL gibi günün ekonomik koşullarına göre son derece düşük bedelin mahkememizce kabulü mümkün değildir.
Bu kapsamda dosyada alınan 15.2.2017 tarihli son kök raporda iki seçenekli hesaplama yöntemi ile hesaplama yapıldığı ve mahkemenin sözleşmedeki tüm bedel olan 100,000 TL üzerinden hesaplanması gerektiği kabul edildiği takdirde davacının zararının çeviri ve altyazı bedelleri için, KDV dahil 2,985,40, Gazete ilan yayınları için, KDV dahil 14,337,00-TL, Sponsorluk bedeli olarak, 100.000,00,-TL olmak üzere toplam, 117322,40.-TL olarak belirlenebileceğini bildirdikleri anlaşılmış ve kök raporda bilirkişilerce belirlenen bu bedel günün ekononik koşulları, dava dışı firmanın alınında tanınmış firma olması bu bedelin altında bir sponsörlük anlaşmasının ticari hayatın olağan akışına aykırı olacağı anlaşılmış,dava dışı firmanın davacı ile yaptığı sporsorlük sözleşmesinin günün ekonomik koşullarını göre makul bir bedel olduğu ,Davalı tarafça “…” adlı belgeselin 01.02.2007 tarihli sözleşmeyle televizyonda yayın hakkı davacıya devredildiği ancak devir tarihinde davalının mali haklara sahip olmadığı filmi hak sahibiymiş gibi davacı yana bildirerek sözleşmenin imzası esnasında davacıya esaslı bir hataya düşürdüğü, daha sonra 03.2007 tarihli ihtarname ile televizyonda yayın hakkına sahip olunmadığının bildirildiği, bu durumun esaslı hata niteliğinde olduğu gerekçesiyle yayın sözleşmesi feshedildiği, 5846 sayılı FSEK’nın 53, yeni ve eski Borçlar Kanunu’nun 169 ve 171,191 ve 193. Maddeleri gözetildiğinde davalının davacının ispatlanan zararını tazmin ile mükellef olduğu bu kapsamda toplanan delillere göre, Davanın kısmen kabulü ile 117.322.40-TL nın dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davanın kısmen kabulü ile 117.322.40-TL nın dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-8.014,29 TL ilam harcının bozma öncesi harçtan mahsubu ile eksik kalan 1.183,29 TL harcın davalıdan tahsiline,
3-Davanın kısmen kabulü nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 12.135 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davanın kısmen reddi nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 16.152 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 6.380,80 bozma öncesi masraf, 1.850 TL bilirkişi ücreti, 158 TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 8.388,80 TL yargılama giderinin taktiren 1/2 sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafın yapmış olduğu 1.538 TL bozma öncesi masraf, 150 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 1.688 TL’nin taktiren 1/2 sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar davacı vekilinin ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde YARGITAY NEZDİNDE TEMYİZ YASA YOLU açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 28/03/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır