Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/318 E. 2019/70 K. 12.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/318 Esas
KARAR NO : 2019/70

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/08/2017
KARAR TARİHİ : 12/02/2019

Taraflar arasında markanın hükümsüzlüğü istemiyle açılan dava dosyası 3 nolu Fikri ve sınai Haklar Hukuk mahkemesinin 2016/17 esas numarasına tevzii edilmiş bu mahkemece yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/318 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı adına marka olarak tescil edilen grek modelinin, binlerce yıl öncesine ait yapılan kazı çalışmalarında çıkarılan çömlek, kitabe gibi eşyalarda da görüldüğü üzere tarihe mal olmuş kültürel değere sahip bir motif olduğunu, 556 Sayılı KHK’nın 7. maddesinin h bendinde, Paris Sözleşmesinin 2. Mükerrer 6. maddesi kapsamı dışında kalan, ancak kamuoyunu ilgilendiren tarihi, kültürel değerler bakımından halka mal olmuş ve ilgili mercilerin tescil izni vermediği diğer arma, amblemler veya nişanları içeren markaların mutlak olarak marka olarak tescil edilemeyecek yazılı işaretler olduğunun açıkça belirtildiğini, ancak hal böyle iken davaya konu grek modeli olarak tabir edilen şeklinin marka siciline tescil edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, tanınmış bir marka olarak …’nin tarihe mal olmuş kültürel ve tarihi değeri olan bir işareti marka olarak tescil ettirmenin kötü niyetli olduğunu ve davacının bu tescile dayanarak haksız bir şekilde müvekkili hakkında davaya konu şekillerin izinsiz olarak kullanıldığı gerekçesiyle işlem yapıldığını iddia ederek, … adına … sayılı markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili beyan dilekçesinde; müvekkilinin söz konusu tescilli markalarını pek çok ürünü üzerinde uzun zamandır kullanmakta olduğunu ve markaların yoğun kullanımı neticesinde tanınır ve … ile özdeşleşmiş hale geldiğini, müvekkilinin davacıya ait … Kuyumculuk isimli işyerinde, müvekkilinin TPE nezdinde tescilli markalarını taşıyan ve 556 Sayılı KHK’ya muhalefet suçu oluşturan ürünlerin izni dışında satışa sunulduğu iddiası ile Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, bunun üzerine davalı iş yerinde yapılan arama neticesinde, 6 adet … logolu çelik künye ve 30 adet … logolu çelik yüzüğün muhafaza altına alınmasına ve el konulmasına karar verildiğini, sonrasında … 3. Asliye Ceza Mahkemesinde … Esas sayılı dosya ile davacı aleyhinde kamu davası açıldığını ve suça konu eşyalar üzerinde bilirkişi raporu tanzim edilmesine karar verildiğini ve alınan bilirkişi raporu ile, müvekkili adına tescilli şekil markasının aynen kullanılmak suretiyle iltibas yoluyla taklit edildiği hususunun tespit edildiğini, müvekkili markasının tescil tarihinden 9 yıl sonra işbu hükümsüzlük davasının açılmasının 42. Madde uyarınca beş yıllık süre geçtiğinden mümkün olmadığını, müvekkili markasının bir an için Yunan kültür mitolojisine ait olan bir sembol olduğu kabul edilse dahi, 556 Sayılı KHK’nın 7/1-h maddesi uyarınca tescil edilmesi yasaklanan işaretler kapsamında olmadığını, bunun yanı sıra müvekkilinin söz konusu markayı ve onunla benzer pek çok markayı onlarca ülkede uzun yıllardır adına tescil ettirerek yoğun bir şekilde kullandığını ve ilgili şekil markası üzerinde kapsamındaki sınıflar bakımından gerçek hak sahibi olduğunu ve taleplerin mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istediği anaşılmıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık; davalı adına tescilli … sayılı şekil ibareli markanın grek modeli olarak adlandırılan binlerce yıl öncesine ait kültürel değere sahip motif olduğu iddiası ile 556 sayılı KHK nın 7/1-h maddesi gereğince hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talebine ilişkindir.
Türk Patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi heyeti ilk raporlarında; … kod numaralı dava konusu markanın davalı yan adına 28.05.2005 tarihinde tescil müracaatına konu edilmek ile birlikte Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebtiğ’in 03 / 9 / 14 / 16 / 18/ 24 / 25 / 26. Sınıflarında 10.05.2007 tarihinden bu yana tescilli olduğu; markanın davalı yan tarafından 26.05.2015 tarihinde yenilendiği, görselinin ülkemizin tarihi ve kültürel değerleri arasında yer almakta olan, halka mal olmuş değerlerden olduğu, huzurda bulunan davanın dava konusu markanın tescil tarihinden sonra 5 yıllık süre içerisinde açılmadığını, markanın kötüniyetli olarak tescil edildiğine ilişkin bir neticeye ulaşılamadığını, davalının kötüniyetli olduğu Mahkemeniz tarafından takdir edildiği takdirde markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluşacağını bildirdikleri anlaşılmıştır.
İkinci bilirkişi heyeti raporlarında; Huzurda bulunulan davanın, dava konusu markanın tescil tarihinden sonraki 5 yıllık süre içerisinde açılmadığını, Markanın Kullanım İle Ayırt Edicilik Kazanması hususunun raporda belirttikleri gerekçeler nedeniyle KHK 42/1-f ve SMK 25/4 maddeleri kapsamında değerlendirmeye alınamayacağını, markada yer alan şekil görselinin Ülkemizin Tarihi ve Kültürel Değerleri arasında yer tutan herhangi bir kişinin tekeline verilmesinin mümkün görülmeyeceği nitelikte bir işaret olmadığını bildirdikleri anlaşılmıştır.
Somut olayda tartışılması gereken husus davacının tescil aldığı şekil görselinin tescil aldığı tarih itibarıyla davalının kötüniyetli olup olmadığı, davanın süresinde açılıp açılmadığı, markanın Ülkemizin Tarihi ve Kültürel Değerleri arasında yer tutan herhangi bir kişinin tekeline verilmesi mümkün bulunmayan bir motif olup olmadığı, davalının markaya ayırt edicilik kazandırıp kazandırmadığı hususlarıdır. Bu hususlar ise son raporda denetime uygun olarak tartışıldığından son rapor hükme esas alınmış marka hukuku ile ilgili itirazlar ise ihtisas mahkemesi sıfatıyla mahkememizce değerlendirilmiştir.
Davalı yanca sunulan deliller incelendiğinde; markanın İtalya başta olmak üzere Türkiye ve Paris Sözleşmesine üye birçok ülkede tescil edildiği, halen markanın yoğun olarak kullanıldığı ve markanın ülkemizde de 03, 09, 14, 16, 18, 20, 24, 25, 26. sınıflarda tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Davacı işyerinde yapılan arama neticesinde davaya konu markayı taşıyan eşyalara el konulması Üzerine … 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … E Sayılı dosyasında davalı/ sanık hakkında kamu davası açıldığı, dolayısıyla davacının huzurdaki davayı açmakta hukuki yararı mevcut ise de; davanın süresinde açılmadığı hususu sabittir. Ancak davacı şekil markanın ülkemiz kültüründe toplum belleğinde önemli bir yer tutan ve herhangi bir kişinin tekeline verilmesinin mümkün görülmeyeceği nitelikte bir işaret olduğunu iddia ettiğinden bu hususun sunulu delillere göre incelenmesi ve bu tescil nedeniyle şeklin bir öğretiyi temsil edip etmediği, kültürel değerlerin yozlaştırılması olarak kabul edilip edilmeyeceği hususlarının da tartışılması gereklidir. Zira könüniyet ve kültürel değerlere zarar verip vermeme olgusu toplumsal bir niteleme olup mahkemece sunulu deliller ile takdir edilmelidir.
… nolu markanın … adına 10.05.2007 tarihinde 03 / 09 / 14 / 16/18/ 24 / 25 / 26. Sınıflarda geçerli olmak üzere tescil edildiği, “mutlak red” nedenleri ile hükümsüzlüğünün talep edilmesi için tescil tarihinden itibaren 5 yıllık süre içerisinde dava açılması gerektiği dava konusu … nolu markanın tescil edildiği tarihinden yaklaşık 9 yıl sonra dava açıldığı davanın süresi içerisinde açılmadığı anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK’mn 42/1-f maddesi hükmü; “Bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescili hükümsüz sayılamaz” amir hüküm düzenlemesi aynen 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun25/4 maddesinde de yer almış ve “Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz” şeklinde yasa metninde yer almıştır.
Marka kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından ayırt edici nitelik kazanmış markaların hükümsüz kılınamayacaktır. Ancak bu hükmün KHK 7/1-h hükmü ve SMK 5/1 (ğ) hükmünü işaret etmediği de izahtan varestedir.
Somut olayda davalı yanın, markasının uzun yıllar boyunca etkin bir şekilde kullanarak tescilli olduğu emtialar bakımından ayırt edicilik nitelik kazandığı yönündeki iddialar sunulu deliler kapsamına göre yerinde görülmüştür.Zira davalının dava dışı medusa başı markası da dahil tarihi figürleri andıran dava konusu da dahil olmak üzere şekil markalarını yurt içi ve yurt dışında tanıtarak tanınmış marka vasfını yoğun reklam ve tanıtımlar ile kazandığı hususu sunulu deliller kapsamıyla sabittir.
Heyetlerde yer alan eski eserler ve sanat tarihçi bilirkişilerin incelemelerine göre birbiri ardına işlemeli şekil figürünün Antik Yunan ve Roma mimarlıkları ile yeni klasik yapılarda kullanıldığı, ülkemizde de bezeme motifi olarak kullanıldığı, Motifin kendini asıl Yunan sanatında gösterdiği, motifin Türk sanatında da yorumlanarak su yolu, aşk yolu isimleri ile kullanıldığı, geometrik formların farklı varyasyonlarının kullanımı ile evrensel bir kullanımlarının bulunduğu, dolayısıyla kökenini Yunan-Roma sanatında yer alan meander motifinin farklı bir yorumunun oluşturduğu görsel Dünya Sanat Tarihi içinde hemen her dönemde ve mimari, mozaik, ahşap gibi pekçok farklı malzemede yorumlanarak, süsleme unsuru olarak kullanıldığı ancak davalının şekil markasının bu yönüyle salt ülkemizin tarihi ve kültürel değerleri açısından bir özellik arz etmediği hususu da anlaşılmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından hazırlanan marka inceleme kılavuzunda, bir İşaretin 556 Sayılı KHK’run 7/l(h) maddesi kapsamında değerlendirilmesinde belirli kriterlerin esas alınması gerektiği belirtilmişti. Bunlar ise ;
■Başvuruya konu işaretin kamuoyunu ilgilendiren bir niteliğinin bulunup bulunmadığı
■ Başvuruya konu işaretin tarihi ve kültürel değer niteliğinde olup olmadığı
■ İşaretin ülkemizin tarihi ve kültürel değerleriyle ilgisinin olup olmadığı
■ İşaretin kullanılması için ilgili mercilerden izin alınıp alınmadığı kriterleridir.
Somut olayda ise davalının tescil aldığı şekil figürü; ülkemiz tarihi ve kültürel değerleri ile yakın ilgisinin olmadığı, kamuyu ilgilendiren, halka mal olmuş işaretlerden olmadığı, sadece ülkemizde değil tüm dünyada kullanılan tarihi bir süsleme motifi olduğu, davalının şekil markasını kötü niyetli olarak tescil ettirdiğinin ispat edilemediği, yine bu işaret süsleme unsuru olarak sadece ülkemizde değil tüm dünyada kullanılan figür olması ve temelinin ise Yunan kültürüne dayanması nedeniyle ülkemizin tarihi ve kültürel değerlerinin istismarına yol açmadığı, aksine davalının markasının tanınmışlığı ve kalite sembolü olan markalar arasında yer aldığı, motifin toplum belleğinde önemli yer tutan, herhangi bir kişinin tekeline verilmesinin mümkün görülemeyeceği bir motif niteliğinde olmadığı ve bu şekilde bir kullanımın aynı zamanda kültürel değerin istismarını da oluşturmadığı zira davalının markası için ciddi yatırım yaptığı, markasının uluslarası tescil tarihleri ile ülkemizdeki tescil tarihlerine göre markasını dünya çapında bilenen aranan bir marka haline getirdiği, dolayısıyla hükümsüzlük talebine davalı markasının ülkemiz tarihi ve kültürel değerleri ile yakın ilgisinin olmadığı, kamuyu ilgilendiren, halka mal olmuş işaretlerden olmadığı hususu son alınan rapor kapsamı ile subuta erdiğinden, aynı motifin kullanıldığı Şikago, Kolombia ülkelerine ait görsellerin de son raporda renkli görsellerinin sunulduğu, ilk raporun ise salt figürün tarihi bir figür olmasından hareket edilerek marka hukuku ilkelerine göre hazırlanmadığı bu nedenle esasen raporlar arasında çelişki bulunmadığı, son alınan rapor ise dosyadaki deliller ve yargıtay içtihatları ile uyumlu olduğundan, marka hukuku ilkelerine göre hazırlandığından hükümsüzlük koşullarının bulunmadığı hususu da rapor kapamı ile anlaşılmıştır. Öte yandan davacı yanca ceza yargılamasının etkilerinin bertaraf edilmesine yönelik olarak açıldığı anlaşılan davada subut bulmayan hükümsüzlük davasının esastan reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-DAVANIN REDDİNE,
2-44,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 15,20 TL eksik harcın davacıdan tahsiline,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafın yapmış olduğu 2.250 TL bilirkişi ücreti ve 220 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.470 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair karar davalı vekilinin yüzüne karşı davacı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.12/02/2019

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır