Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/314 E. 2019/361 K. 01.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/314 Esas
KARAR NO : 2019/361

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/01/2016
KARAR TARİHİ : 01/10/2019

Taraflar arasında markaların hükümsüzlüğü istemiyle açılan dava dosyası 3 nolu Fikri ve sınai Haklar Hukuk mahkemesinin 2016/6 esas numarasına tevzii edilmiş bu mahkemece yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyası uyap Tevzii bürosunca mahkememizin 2017/314 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
İDDİA; Davacı karşı davalı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin modanın önde gelen firmalarından biri olduğunu, “…”, “…” gibi tanınmış markaların sahibi olduğunu, müvekkilinin … isimli markalarının 3,8,9,14,18 ve 25. sınıftaki ürünler ile 35 ve 38. sınıflardaki hizmetler için Türkiyede tescilli olduğunu, 24. sınıfta ki ürünler bakımından da öncelikli hakkı bulunduğunu, müvekkilinin ürünlerini … isimli web sitesi üzerinden de dünyaya pazarladığını, davalının hükümsüzlüğü talep edilen markaları ile müvekkilinin markalarının birebir aynı olduğunu iddia ile, davalının … ibareli … sayılı ve … ibareli, … sayılı marka tescillerinin hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
SAVUNMA; Davalı cevap dilekçesinde, davacı karşı davalının yurt içi ve yurt dışında bayan giyimi üzerine faaliyet gösterdiğini, 25. sınıf olan bayan giyiminde Türkiye de yeni faaliyete başladığını, ürünlerinin Sadece … mağazasında satıldığını, iki yıldır sınırlı sayıda … ibareli marka kullanımının olduğunu, Türkiyede 24,18,35. sınıf kapsamında kullanımının bulunmadığını, davacının kendi markalarının tanınmış olduğu iddiası karşısında kendi markalarının da tanınmış olduğunu, tanınmış markaların özel korunan markalar kısmına kaydedildiğini, davacının hiçbir markasının söz konusu listede yer almadığını, … markasının birçok ülkede farklı sınıflarda farklı şirketler adına kayıtlı olduğunu, … markasının ise 05,18,24,35. sınıflarda başkasının adına kayıtlı olduğunu, seri marka iddia ve tanımının hatalı olduğunu, davacının markası ile dava konusu markaların benzer sınıflarda olmadığını, davacının önce kullanım iddialarının yanlış olduğunu, müvekkilinin … ve 2011 , … ibareli markasını ise 2012 yılından beri fiilen kullandığını, dava konusu markaların benzer olmadığını, davacının var olduğunu iddia ettiği sözde haklarının zaman aşımına uğradığını beyanla davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı -karşı davacı karşı dava dilekçesinde ; müvekkilinin ev tekstili sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı karşı davacının ise bayan giyim sektöründe faaliyet gösterdiğini ve TPE nezdinde tescilli … no lu “…”, … no lu “…”, … “…”, … no lu “…”, … no lu “…”, … no lu “….”, … no lu “…” markalarının bulunduğunu, davaya konu markalarını fiilen kullanmadığını, karşı tarafın dava konusu markalarının seri marka niteliğinde olup fiilen kullanılmadığını ve tescil kapsamının birbiriyle alakasız ürün ve hizmetleri kapsadığını, kötü niyetli tesciller olduğunu ayrıca KHK 14.madde kapsamında da bu markaların kullanılmadığını iddia ile dava konusu markaların tamamının hükümsüz kılınmasını ve sicilden terkinini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
BİRLEŞEN DAVADA
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı adına tescilli … sayılı … ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talepli dava açmış ve markanın 3.kişilere devrinin önlenmesini talep ederek … 1.FSHM nin … esas sayılı dosyası ile dosyanın birleştirilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA; Davalı beyan dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
2.FSHHM’nin … Esas,… karar nolu birleştirme kararı ile dava dosyası … 1.FSHHM’nin … esas sayılı dosyası ile birleştirilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Asıl Davada uyuşmazlık konusunun, davalı adına tescilli … ve… sayılı markaların kötü niyetli tescil edildiği iddasıyla hükümsüzlüğüne karar verilmesi talepli olduğu, karşı davada ki uyuşmazlık konusunun ise, davalı adına tescilli …, …, …, …, … sayılı markaların KHK nın 14. maddesi gereğince ve ayrıca gerek bu markaların gerekse…, … sayılı markaların kötü niyetli tescil edildikleri iddiasıyla hükümsüzlüklerine,birleşen dava konusunun ise davalı adına … sayılı … ibareli markanın hükümsüzlüğü istemlerine ilişkin olarak açıldığı anlaşılmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan marka tescil belgeleri celp edilmiş ve HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır.
Bilirkişiler …, … ve … 29.3.2017 tarihli raporlarında özetle; Esas unsuru “…” olan … tescil no.lu markanın 25. sınıfta hazır giyim emtialan dahil olmak üzere davacı adına tescil edilmiş olduğu ve 27.07,1995 tarihinden İtibaren hukuken korunan bir marka olduğunu,Davacı markalarının hangi tarihten itibaren sektörel olarak bilinir olduğu hususunun alanında uzman bir sektör bilirkişisince tespit edilebileceğini; ,Davacı şirket markasının KHK 8/4.madde anlamında toplumda tanınmışlık seviyesine ulaşıp ulaşmadığı hususunun sektör bilirkişisi tarafından tespiti gerektiğini, Davalı adına tescilli olup esas unsur olarak “…” ibaresinin yer aldığı … tescil no.lu “…” markasının 24. sınıfta “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri (bayraklar, flamalar, mendiller dahil)” için tescil edilmiş olduğunu; … tescil no.lu “…+şekil” markasının 24. sınıfta “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri; perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. Tekstilden bayraklar, flamalar* etiketler” için ve 35. sınıfla geniş bir hizmet alanında tescil edilmiş olduğunu, Esas davada hükümsüzlüğü talep edilen … ve … tescil no.lu markaların tescil edildiği ev tekstili ve tuhafiye ürünleri olarak nitelendirilebilecek davalı taraf ürünleri açısından davacı taraf ürünleri ile benzerliğin bulunmadığı; buna karşın davalı taraf adına tescilli ürün gruplarından “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her turlu malzemeden yapılmış iç-dtş giysiler, çoraplar. Ayak giysileri. Baş giysileri” kapsamındaki ürünlerin davacı taraf adına tescilli “giyim eşyaları (takım elbiseler, elbiseler, etekler, pantolonlar, rahat pantolonlar, örme giysiler, külotlu çoraplar, naylon külotlu çoraplar, bluzlar, gömlekler, paltolar, yağmurluklar, kürkler; ayak giysileri (ayakkabılar ve çizmeler)” arasında kullanım şeklî, fiziki benzerlik, kullanım amacı, raflarda birlikte sergilenme, hitap ettiği tüketici kitlesi açısından aynı ve benzer olarak nitelendirilebilecek ürünlerin bulunduğunu, bu doğrultuda davalı tarafa ait … tescil no.lu markanın “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, Ayak giysileri. Baş giysileri” kapsamındaki ürünler için m.42 ve 8/1/b’ye dayalı hükümsüzlük şartlarının mevcut olduğunu, diğer ürünlerde İse ürün benzerliği bulunmadığından gözetilerek hükümsüzlük şartlarının oluşmadığını, Esas davada hükümsüzlüğü talep edilen … tescil no.lu markanın tescil edildiği 35. sınıftaki “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil). îş yönetimi, idaresi ve hu konular ile İlgili danışmanlık, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetlerr ve “Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil). Sabunlar. Diş bakımı ürünleri. Diş fırçaları, elektrikli diş fırçaları, diş ipleri, tıraş fırçaları, saç fırçaları. taraklar. Kaynak makineleri, elektrikli ark kaynak cihazları, elektrikli lehim cihazları, elektrikli ark kesme cihazları.” yönünden davacı tarafa ait …ve … nolu markaların içerdiği mal ve hizmetlerle aynı ve benzer mal ve hizmetleri içerdiği gerekçesiyle MarKHK. m.42 ve 8/1/b’ye dayalı hükümsüzlük şartlarının mevcut olduğunu, diğer alanlarda ise ürün benzerliği bulunmadığı gözetilerek hükümsüzlük şartlarının oluşmadığını,Esas davada, hükümsüzlüğü talep edilen … tescil noJu markanın 14.05.2014 tarihinde ve … tescil no.lu markanın 17.09.2015 tarihinde tesciline karar verilmiş olmakla 06.01.2016 tarihînde ikame edilen hükümsüzlük davasında hak düşürücü sürenin geçmediğini, Esas davada davacının sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığı beyan edilmişse de, bir marka başvurusuna itiraz etmek veya yapılan İtirazın reddi kararının iptalini talep etmek suretiyle sessiz kalınmadığının ispatlandığı, bu kapsamda huzurdaki davada sessiz kalmak suretiyle hak kaybı şartlarının mevcut olmadığını,Karşı davada, davacı-karşı davalı adına tescilli …, …, …, …, …, …, …, … noJu markaların kötüniyete dayalı olarak hükümsüzlüğü talep edilmişse de, salt markayı tescil ettirme eyleminin tek başına kötüniyet göstergesi olarak nitelenmeyeceğini, , Karşı davada, davacı-karşı davalı adına tescilli …, …, …, …, …, … no.lu markaların kullanılmadığı gerekçesiyle MarKHK m. 14 uyarınca iptalinin talep edilmiştir olduğunu, “…” markasının parfüm, gözlük ve hazır giyim sektöründe kullanıldığı; “…” markasını hazır giyim sektöründe kullandığı, ancak “…” markalarının kullanımını gösterir bir delilin İbraz edilmemiş olduğunu,dayanak maddenin Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarih ve 2016/148 E., 2016/189 K, sayılı karan İle, MarKHK 14. maddesi iptal edilmiş olduğunu bildirdikleri anlaşılmıştır.
Bilirkişiler …, … ve …(sektör bilirkişi) 31.8.2018 tarihli raporlarında;Davacı adına kayıtlı “…” markasının tanınmış marka olarak kabul edilmese de; toplumda tanınmıştık düzeyine ulaşmış olduğunu, Davacıya ait “…” markası ile davalıya ait … nolu marka görsellerinin bire bir aynı olduğunu, bu nedenle tüketici gözünde karıştırılma, yan ürün olarak kabul edilme, bağlantı kurulması ihtimallerinin mümkün olabileceğini, bu sebepler davacı markaları ile iltibas yaratabileceğini, Davalıya ait “… ” markasında “…” kelimesinin baskın unsur olmaması ve markalann hitap ettikleri tüketici kitlesinin de farklı olduğu göz önüne alındığında iltibas ihtimalinin bulunmadığını,Karşı davada davacı – karşı davalı taraf adına tescil edilmiş olan …, …, …, …, …, …, …, … tecil nolu markalann kötü niyetli tescil edilmiş olduğu iddiasının somut deliler ile ispat edilemediğini, Davalı/Karşı Davacı …Tıc.Ltd.şti. firmasının 2012-2013-2014-2015 ve 2016 Fason alış ve satış faturalarında yapılan incelemelerde “…” markasının sadece ev tekstili (Yatak örtüsü, battaniye, havlu takımı vb.) ürünlerinde kullandığının tespit edildiğini, Davacı/Krışı Davalı …Türkiye’de mukim bir şirket olmadığı için ticari defter yada belge incelmesi yapılamadığını,Birleşen dava yönünden davacıya ait Davacıya ait … nolu markanın tanınmış marka olduğu değerlendirmesinin yapılamayacağını, bu sebeple davacının marka başvurusunun davalı marka başvurusundan daha sonra olması ve davalının kötü niyetine ilişkin olarak da ispat koşullarının yerine getirilememiş olluğu gözetildiğinde hükümsüzlük talebinin yerinde olmadığını bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …, … ve Prof Dr. …’dan oluşan heyetin 3.5.2019 tarihli raporlarında özetle; ESAS DAVA YÖNÜNDEN: Davacıya ait … markalarının tanınmışlık iddialarına delil oluşturacak satş adetinin tespit edilemediğini,hitap ettiği müşteri kitlesinden dolayı Türkiye’de ticari etki yaratacak bir kullanım bulunmadığını, davacı yanın markasının tanınmış marka olmadığını, Davacı markaları ile davalı markaları karşılaştırıldığında, … nolu 24, sınıfta tescilli “…” ibareli markanın davacı markaları ile ayniyet arz edecek kadar benzer olduğu, … tescil nolu markada ise “…” ibaresinin ve kuğu şeklinin son derece baskın olması gerekçesiyle davacı markaları ile benzerlik bulunmadığı, davacı markaları 24, sınıfta tescilli olmadığından ve ayrıca toplumda tanınan marka seviyesinde de bulunmadıklarından, doğrudan kendi tescilli olduğu sınıflar dışındaki sınıflarda hükümsüzlüğe yol açmayacakları, ancak 556 MarkKHK. 8/1-b bakımından yapılan değerlendirme neticesinde 24, sınıfta yer alan dokunmuş ve dokunmamış kumaşlar grubu ile davacı markalarının tescilli olduğu 25, sınıftaki giyim malzemeleri arasında benzerlik bulunduğu, bu benzerliğin ortalama tüketici nezdinde karıştırma ihtimaline de yol açabileceği, bu bağlamda davalıya ait … nolu “…” ibareli markanın 24, sınıftaki “dokunmuş ve dokunmamış kumaşlar” grubu bakımından hükümsüz kılınabileceği, Hükümsüzlüğü talep edilen … tescil nolu markanın 14.05.2014 tarihinde ve … tescil no lu markanın 17.09.2015 tarihinde tesciline karar verilmiş olmakla 06.01.2016 tarihinde ikame edilen hükümsüzlük davasında hak düşürücü sürenin geçmediğini, , Karşı davada, davacı-karşı davalı adına tescilli …, …, …, …, …, …, …, … nolu markaların kötüniyete dayalı olarak hükümsüzlüğü talep edilmişse de, markayı tescil ettirme eyleminin tek başına kötüniyet göstergesi olarak nitelenmeyeceğini, Kullanılmadığı gerekçesi ile iptali istenen;…, … , … ve … nolu markalarının Türkiye’de kullanımını gösterir bir delilin ibraz edilmemiş olduğu göz önüne alınarak kullanma külfetinin yerine getirildiği ispat edilemeyen markaların iptal edilebileceğini,… markanın 03.sınıf {parfümler) emtiasında kullanıldığı, diğer emtialar yönünden Türkiye’de kullanımını gösterir bir delilin ibraz edilmemiş olduğu gözönüne alınarak kullanma külfetinin yerine getirildiği ispat edilemeyen markaların kullanılmayan emtialar yönünden kısmi olarak iptal edilebileceğini,… (…) markasının parfüm, gözlük ve hazır giyim ürünleri üzerinde kullanıldığı, diğer emtialar açısından Türkiye’de kullanımını gösterir bir delilin ibraz edilmemiş olduğunu,davah/karşı davacının ıslah yoluyla SMK’daki kullanmama nedeniyle iptal hükmüne dayanıp dayanamayacağının Mahkeme tarafından takdir edilmesi gerektiğini, SMK 25/7 ile getirilen kullanmama defi yönünden farklı bir değerlendirme yapılabileceği, zira defi ileri sürülmesinin bir usuli işlem olarak kabul edilmesi halinde, usul kurallarının derhal yürürlüğe girmesi prensibinden hareketle, huzurdaki davada davalı/karşı davacının kullanmama defini ileri sürebileceğini ,ancak davacı/karşı davalının kendisine ait “…” markasının 25, sınıfta tescilli olmasına dayanarak davalı/karşı davacının “….” markasının 24. sınıfta dokunmuş ve dokunmamış kumaşlar grubunda hükümsüzlüğünü isteyebileceğinin tespit edildiğini, bunun yanında davacının “…” markasını 25, sınıfta hazır giyim eşyalarında kullandığının görüldüğünü, dolayısıyla davalı/karşı davacının kendi markasının hükümsüzlüğüne karşılık, bu hükümsüzlük talebine dayanak teşkil eden markanın kullanılmadığı defini ileri sürmesinin de mümkün olmadığını,BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN; Davacı adına 21.09,2017 tarihinde başvurusu yapılmış olan … nolu marka başvurusunun, davalı … no ile tescilli marka başvurusundan daha sonra olduğu, kötü niyetine ilişkin olarak da ispat koşullarının yerine getirilememiş olduğu hususu gözetildiğinde hükümsüzlük talebinin yerinde olmadığını, Davacının özel olarak hazırlanmış ve telif hakkının bulunduğu iddia ettiği logosu ve … marka kullanımındaki yazı/font karakterinin davalı/karşı davacı tarafından belirtilen “…” yazı/font karakteri ile birebir aynı olduğu tespit edildiğini, Markalarda bir hususiyet aranmadığı, dolayısıyla davacının markasının tescil edilmiş olmasının, ilgili yazı fontunda bir hususiyet bulunmasa dahi, korunmaya değer bir hakkın ortaya çıkması için tek başına yeterli olacağını, bunun yanında davacı markasının birleşen davada davalı markasından sonra tescil edilmiş olması neticesinde, artık davacının kendi markasına dayanarak hak talep etmesinin de mümkün görünmediğini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davalı vekili 27.09.2018 tarihli ıslah dilekçesinde özetle;İlk dava dilekçelerinde; davaya konu markaların kötüniyet ve diğer nedenlerle hükümsüz kılınarak, sicilden terkinin talep edildiğini,Kötüniyetli tescile dayalı iddialarda bulunulanların … (…), … (…), … (…), … (…), … (…), … (…), … (…), … (…) markalarından ibaret olduğunu, Kullanılmama nedeniyle iptali istenen markaların ise … (…), … (…), … (…), … (…), … (…), … (…) olduğunu,fakat 556 sayılı KHK 14, madde’nin davadan sonra Anayasa mahkemesince iptal edilmesi akabinde henüz kesinleşmemiş ve derdest davaların akıbeti belirsizliğe girdiğini,Usul ekonomisi ve hak kaybına uğramamak adına karşı davada “556 sayılı KHK kapsamında kullanmama nedeniyle iptal” talebinin “SMK kapsamında kullanmama nedeniyle iptal” olarak ıslah olarak değerlendirilmesi gerektiğini bildirmişlerdir.
Her ne kadar davalı vekilince ıslah dilekçesi sunulmuş ise de; Anayasa Mahkeme’sinin 14.12.2016 tarih ve 2016/148 E. ve 2016/189 K. sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. Maddesinin iptal edilmesi ve bu kararın 06.01.2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanması sonucu yürürlüğe girmesi ile ilgili maddenin yok hükmünde kabul edilmesi zorunludur. Zira 10.01.2017 tarihinde 6769 sayılı SMK yürürlüğe girene kadar olan süreçte kanun boşluğu doğmuş ve 06.01.2017 tarihinden önce KHK md. 14’e dayalı talepler bakımından artık kullanılmayan markanın iptaline ilişkin düzenleyici bir madde kalmadığından davanın yasal dayanağının kalmadığı davanın reddine karar verilmesi gerektiği yüksek mahkeme ilamları ile de sabittir. Öte yandan davalı vekili HMK’nın 176. Maddesi kapsamında yalnızca usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Huzurdaki davadaki ıslah talebi ise usuli bir işleme dayanmadığından yasadaki ıslah müessesine aykıdır.
Davacı tanınmış marka olduğunu ileri sürmektedir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK’ nun 7/1-I bendinde belirtilen Paris sözleşmesinin 1. Mükerrer 6. Maddesine göre tanınmış marka sayılabilme koşulları ile WIPO kriterleri ve Trips hükümleri ile Yüksek Mahkeme ilamları ile bilirkişilerin tüm raporları keza davacının tanınmışık ile ilgili sunduğu belgeler mahkememezce res’en incelenmiştir.
556 sayılı KHK’nın 7/1-i maddesi ile TRIPS sözleşmesinin 16/2 maddesi anlamında tanınmışlığın belirlenmesinde Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) tarafından belirlenen ve Yargıtay tarafından da kabul edilen bir takım kriterlerden yararlanılmalıdır. Bunlar markanın toplumun ilgili kesimindeki tanınma derecesi, markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve kullanım derecesi, markanın tanınmışlığını ya da kullanım derecesini yansıtacak derecedeki tescillerin ya da tescil başvurularının kapsadığı Coğrafi Alan, markanın yetkili makamlar tarafından tanınmış marka olarak kabulüne dair başarılı uygulama örnekleri ve markaya atfedilen değer kriteridir.
Somut olayın özelliklerine göre bu kriterlerden bir ya da birkaçı tanınmışlığı tespiti için yeterli olabileceği gibi hiçbirisi de yeterli olmayabilir. .Örneğin; bir markanın yurtdışında çok sayıda ülkede tescilli olması ya da OHIM nezdinde topluluk markası tescili elde etmiş olması bu tescillerin tarihlerine, sayılarına ve orjin ülkedeki tescil tarihi ile mağaza sayısı, satış rakamları gibi kriterlerle birlikte bu markanın tanınmış marka olarak kabulü için yeterli olabileceği gibi somut davanın özelliklerinin göre yeterli olarak kabul edilmemesi de olasıdır.
Ya da bir marka dünyanın başka hiçbir ülkesinde tescilli olmayıp sadece Türkiye’de tescilli olsa ve bu tescil yeni olsa bile çok kısa süre için de yoğun medya ,ssoyal medya , kitle iletişim araçları, gazete reklamları sayesinde yüksek tanınmışlık oranına erişebilir ve dolayısıyla tanınmış marka olarak kabul edilebilir. Dolayısıyla tanınmışlığın tespitinde WIPO kriterleri,somut olayın özellikleri, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin içtihatları ışığında tanınmışlık keza koruma kapsamı belirlenmelidir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi anlamında tanınmış markayı, “belirli bir kesim veya ilgili çevrede tanınmışlık” olarak algılamakta ve bu kavramı “bir sahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite,reklam, yaygın bir sistemine sahip müşteri, akraba,dost, düşman ayrımı yapılmadan coğrafi sınır,kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” biçiminde tanımlanmaktadır.
Alınan her üç bilirkişi heyet raporu, marka tescil belgeleri, taraflarca ileri sürülen beyanlar, sunulan deliller bir bütün olarak incelendiğinde; davacının markasının belirli bir bilinirliği olduğu ancak bunun tanınmış marka kriterleri derecesine ulaşmadığı bilirkişi raporları ile sabittir.
Uygulamada ve doktrinde benzerlik, iltibas ve iltibas tehlikesinin belirlenmesinde bazı kriterlerden hareket edilmesi önerilmektedir. Bunlardan birincisi görsel, biçimsel, anlamsal ve sescil benzerlik, ikincisi tescili istenilen işaret ile buna engel olduğu düşünülen marka veya işaretin bütünsel anlamda potansiyel tüketiciler üzerinde bıraktığı genel intiba, üçüncüsü tescili istenilen işaretin bir diğer marka veya işareti andırıp andırmadığı, dördüncüsü markanın kullanılacağı ürün veya hizmetin ekonomik değeri ile bunların hitap ettiği alıcı grubunun sosyal ve ekonomik düzeyi, nihayet beşincisi alıcı grubunun markanın kullanılacağı ürün veya hizmetleri aldıkları sırada gösterecekleri muhtemel dikkat, ihtimam ve özenin derecesidir. Esasen tüm bu unsurların belli bir olayda hep birlikte ve aynı anda mevcut olması da şart değildir. Bunlardan biri veya bir kaçının bulunması hallerinde, somut olayın özelliklerine göre markalar arasında iltibas veya iltibas tehlikesine neden olabilecek bir benzerlikten bahsetmek mümkün olabilecektir.
Markalar arasındaki benzerlik karşılaştırılmasında, doktrin ve Yüksek Yargı uygulamaları ile belirlenen kriterler, işaretler arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak benzerlik olup olmadığı ile markaların doğasından gelen veya sonradan kazanılmış ayırt edeciliği bulunup bulunmadığıdır. İlke olarak benzerlikte, markaların tüketici üzerinde bıraktığı genel izlenim veya akılda kalan kaba görünüm dikkate alınmalıdır. Zira tüketici karşılaştırılan markaları genellikle yan yana koyarak inceleme imkanına sahip olamaz. Karşılaştırmada esas itibariyle markaların ayırt edici yada baskın (asıl) unsurları göz önüne alınmalıdır. Markaların ayırt edicilik sağlamayan yada herkesin kullanımına açık tali unsurları değerlendirme dışı bırakılır.
Olayın özelliklerine göre, yapılan karşılaştırmada, işitsel, görsel veya kavramsal benzerliklerden bir yada birkaçının önemi ön plana çıkabilir. Şekil markalarında doğal olarak görsel benzerlik önem taşır. Şekil ve sözcük bileşimi ile oluşturulan markalar da ise, ‘söz görünümden daha yüksek sesle konuşur’ ilkesi gereği genellikle sözcük baskın ve ayırt edici unsurdur.
Marka kapsamındaki mal veya hizmetin türü de bu konuda ağırlık kazanabilir. Buna göre giyim ürünlerinde görünüm, lokanta hizmetlerinde işitsel benzerlik daha önemli role sahiptir. Yine özellikle, sözcüğün önceki markadan kısmen veya önemli bir bölümü itibariyle alınması yada değiştirilmesi suretiyle kullanılması durumlarında, sadece işitsel benzerlik karıştırılma ihtimalini için yeterli olabilir. Sözcük markalarında vurgunun hangi hece yada birden fazla sözcük olması halinde hangi sözcükte olduğu değerlendirilmelidir. Bu husus sözcüğün hangi dilde olduğuna göre de değişebilir. Görsel işitsel ve kavramsal benzerlik karşılaştırmasında özellikle önceki markanın tercih edilmesinin arkasında yatan fikrin gözden uzak tutulmamasında yarar vardır. Aynı düşünce başvuruya konu markanın seçilmesinde de etkili ise, bu durum vurgunun yada baskın unsurun görsel veya işitsel öğelerden birinde hatta bir sözcüğün tek bir hece veya harf gurubunda ortaya çıkmasını sağlayabilir.
Yargıtay karıştırılma ihtimalinin tespitinde mal veya hizmetin hitap ettiği orta seviyedeki tüketicinin dikkatini esas almaktadır. Yargıtay 11. HD’nin 13.11.2003 tarih ve 2003/4003E., 2003/10839 K. sayılı kararında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden anlaşılması gerekenin ne olduğunu şöyle açıklamıştır:“Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise bu işin ilgilisi veya uzmanı değil tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir.”
556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi; “Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez:
a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b) Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa.” hükmünü içermektedir.
Dolayısıyla yapılan açıklamalar hükme dayanak alınan son rapor kapsamı ile birlikte incelendiğinde; somut olayda kötüniyetin ispat edilemediği, davanın süresinde açıldığı, sessiz kalma yoluyla hak kaybının bulunmadığı gözetilerek; Asıl Davada; davalı adına tescilli … nolu … ibareli markanın 24. sınıftaki “dokunmuş ve dokunmamış kumaşlar” (ayrıntısı gerekçeli kararda yazılacak ) emtia grubu yönünden kısmi olarak hükümsüzlügüne , tamamen hükümsüz kılınması yönündeki istemin reddine, … sayılı markanın tümden hükümsüzlük isteminin reddine, Karşı davada; davalı adına tescilli …, …, …, …, … sayılı markaların KHK nın 14. maddesi gereğince KULLANMAMA SEBEBİNE dayalı olarak açılan markalar yönünden Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında , 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan DAVANIN REDDİNE,karşı davada; …, …, …, …, … …, … sayılı markaların kötü niyetli tescil edildikleri iddiasına dayalı hükümsüzlük istemlerinin REDDİNE karar verilmesi gerekmiştir. Davacı her ne kadar tescilin kötüniyetli olarak gerçekleştiğini de ileri sürmekteysede kötüniyet olgusu ispat edilememiştir.Dolayısıyla buna dayalı hükümsüzlük istemlerinin reddine karar verilmesi gereklidir. Birleşen davada da davalı … adına kayıtlı … tescil nolu markanın hükümsüzlük istemininde yerinde olmadığı, Zira davacı adına 21.09,2017 tarihinde başvurusu yapılmış olan … nolu marka başvurusunun, davalı tarafından …. no ile tescilli marka başvurusundan daha sonra olduğu, yazı fontunun tek başına korunmaya değer bir hak vermediği, “…” karakterinin tek başına davacıya bir hak vermediği, keza kötü niyetine ilişkin olarak da ispat koşullarının yerine getirilememiş olduğu reddine karar verilmesi gerektidiğinden yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
I-Asıl Davada;
1- Davalı adına tescilli … nolu markanın 24. sınıftaki “dokunmuş ve dokunmamış kumaşlar” (ayrıntısı gerekçeli kararda yazılacak ) emtia grubu yönünden kısmi olarak hükümsüzlügüne , tamamen hükümsüz kılınması yönündeki istemin reddine, … sayılı markanın tümden hükümsüzlük isteminin reddine,
2-Asıl davada 44,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 15,20 TL harcın davalıdan tahsiline,
3-Asıl davanın kısmen kabulü nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Asıl davanın kısmen reddi nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı vekilinin yargılama giderlerinden olan 29,20 TL başvuru harcı, 29,20 TL peşin harç, 2.979 TL bilirkişi ücreti, 347,85 TL tebliğat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 3.385,25 TL’nin taktiren 1/2 inin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
II- Karşı davada;
1-Davalı adına tescilli …, …, …, …, … sayılı markaların KHK nın 14. maddesi gereğince KULLANMAMA SEBEBİNE dayalı olarak açılan markalar yönünden Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında , 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan DAVANIN REDDİNE,
2-karşı davada; …, …, …, …, … …, … sayılı markaların kötü niyetli tescil edildikleri iddiasına dayalı hükümsüzlük istemlerinin REDDİNE,
3- 44,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 15,20 TL harcın davalı karşı davcacıdan tahsiline,
4-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak , davacı karşı davalıya verilmesine,
5-Davalı karşı davacı vekilinin yargılama giderlerinden olan 29,20 TL başvuru harcı, 29,20 TL peşin harç, 5.421 TL bilirkişi ücreti 400 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 5.879,40 TL’nin davalı-karşı davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
III-Birleşen davada;
1- Davalı … adına kayıtlı … tescil nolu markanın hükümsüzlük isteminin reddine,
2- 44,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 13 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Birleşen davanın reddi nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin birleşen davanın davacısından alınarak birleşen davanın davalısına verilmesine,
4-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair davacı-karşı davalı ve davalı-karşı davacı vekilinin yüzüne karşı, birleşen davada birleşen davacı vekilinin yüzüne karşı, birleşen dava davalısının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı, hazır olanlara duruşma zaptından bir örnek verildi.01/10/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır