Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/31 E. 2020/387 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/31
KARAR NO : 2020/387

DAVA : MARKAYA TECAVÜZÜN TESPİTİ, DURDURULMASI, MADDİ-MANEVİ-İTİBAR TAZMİNATI
DAVA TARİHİ : 17/02/2017
KARAR TARİHİ : 10/12/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Markaya Tecavüzün Tespiti, Durdurulması, Maddi-Manevi-İtibar Tazminatı davasının yapılan açık yargılamasının sonunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili …’nın, dünyada ve Türkiye’de çok tanınmış İtalya menşeli köklü bir firma olduğunu, dünyaca bilinen ve tanınan “…” markasının, ticari unvanının ve “…” markasını belirleyici tüm ibarelerin münhasır ve kesin hak sahibi olduğunu, müvekkili şirketin, şirkete adını veren ” …” tarafından 1978 yılından …’da kurulduğunu, kuruluşundan itibaren bugüne kadar sürekli dünyaca önde gelen şahıslar ve şirketler ile ticari faaliyetlerde bulunduğunu, günümüz itibariyle ise dünya genelinde butik ve mağazalar zincirine sahip olup her türlü lüks giyim ve aksesuarlar ile diğer farklı ürünlerin özel olarak tasarımı, üretimi, satışı ve lisanslanmasında uzun yıllardır hizmet verdiğini, müvekkiline ait “…” markasının, unvanı ve “…” ile bağlantılı diğer tüm markaların, uluslararası ve ulusal anlamda tanınmış markalar olup uluslararası anlamda markanın bilinirliğinden faydalanmak isteyen kişi ve kurumlar karşısında, marka hakkının uluslararası sicile kaydedilmesi suretiyle W1PO (World Intellectual Property Organization/Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü) nezdinde uzun yıllardır korunduğunu, müvekkilinin “…” markasının marka hakkının uluslararası alanda korunması için gereken bütün önlemleri aldığını, kaldı ki “…” markasının müvekkilinin … adına TPMK nezdinde de yıllar önce tescil ve ilan edilmiş olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde de sicile kaydedilmek suretiyle yıllardır kanunen korunduğunu, müvekkili tarafından söz konusu “…” markasının ve unvanının kullanımı için herhangi başka gerçek ya da tüzel kişilere kullanım hakkı, lisans ve kanunda sayılmış olan diğer kullanma haklarının verilmediğini, marka ve ünvan üzerinde münhasır hak sahibi olan müvekkili … dışında söz konusu markanın ve ünvanın üçüncü kişiler tarafından kullanılmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, taraflarınca yapılan araştırmalar neticesinde müvekkili adına tescilli ve korunmakta olan “…” markasının, davalı … LTD.ŞTİ. tarafından “…” adresinde yerleşik olan “… ” isimli mağazanın dış ön cephesindeki tabelalarda, mağazada satılmakta olan tüm ürünlerde, markayı ve mağazayı tanıtıcı tüm eşyalarda ve mağazanın içerisinde marka tanıtımı yapılan iç duvarlarda haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak kullanılmakta olduğunun tespit edildiğini, davalı şirketin … isimli stil danışmanı ile çalışmakta olduğunu, … tarafından da davalı şirkete ait “… …” adlı mağazanın ve mağazada satılmakta olan ürünlerin sosyal medya üzerinden reklam ve tanıtımlarının yapıldığını, bahsi geçen şahsın İnstagram adlı sosyal medyadaki hesabının “emreariofficial” olduğunu, ilgili medya hesabından edinilen resimlerin dilekçe ekinde sunulduğunu, davalı şirketin … isimli marka danışmanının “…” instagram hesabında davalıya ait mağaza ve ürünlerin reklamlarının yapıldığını, davalıya ait “…” isimli sosyal medya platformunda edinilen müvekkilinin “…” markasını içerir fotoğrafların da dilekçe ekinde sunulduğunu, davaya dayanak ve delil oluşturmak üzere, … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … D.İş dosyası ile tespit davası ikame edildiğini, müvekkiline ait “…” markasının davalı tarafından “…” adresinde yerleşik “… ” adlı mağazada yer alan ürünlerde, tanıtım kataloglarında, iç ve dış tabelalarda ve her türlü diğer tüm tanıtıcı araçlarda kullanılmakta olduğunun tespitini talep ettiklerini, davalıya ait mağazada 27.01.2017 tarihli olarak yapılan keşif neticesinde bilirkişi raporunda, tespit isteyen müvekkiline ait “…” markasını ihtiva eder materyallerin ve müvekkiline ait “…” markasını içeren ambalaj ve kutuların davalı tarafından tespiti yapılan mağazada haksız ve hukuka aykırı olarak kullanılmakta olduğunun tespit edildiğini, davalıya ait mağazada müşterilerin, satılan ürünlerin müvekkiline ait gerçek “…” markasına ait olduğu inandırılarak giyim ve aksesuar ürünlerinin sanki gerçek “…” markasına aitmiş gibi satışa sunulduğunu, müvekkili için markası ve tanınmışlığının bütün itibarını oluşturduğundan, bu tür ihlal ve tecavüzlerin varlığının müvekkilinin tanınmış markasına büyük ölçüde zararlar verdiğini, “…” markasının marka değeri çok yüksek olduğunu, marka ihlallerinin varlığı halinde hem maddi hem manevi alanda uğranan kayıpların da çok büyük düzeylerde oluştuğunu, “…” markasının gerek WIPO gerekse de TPMK nezdinde tescilli marka olup, müvekkiline ait olduğundan, “… ” adı altında bir markanın tescilinin de kanunen mümkün olmadığını, öyle ki “… 19.69” markasının tescili için üçüncü kişiler tarafından başvuruların yapıldığını, ilgili başvuruların TPMK tarafından reddedildiğini davanın kabulüne, müvekkilinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik tazminat talepleri bakımından; 6769 sayılı SMK’nun 151. maddesi çerçevesinde, müvekkilinin, sınai mülkiyet hakkına tecavüz eden davalının bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde 7. ve 149. maddeleri çerçevesinde müvekkilinin fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla maddi tazminat talebi yönünden şimdilik 10.000,00 TL nin müvekkili adına davalıya gönderilen ihtarname tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile tahsiline, 6769 sayılı SMK’nun 7. ve 149. maddeleri çerçevesinde müvekkilinin fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla manevi tazminat talebi yönünden şimdilik 50.000,00 TL nin müvekkili adına davalıya gönderilen ihtarname tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile tahsiline, 6769 sayılı SMK’nun 150.maddesi çerçevesinde davalının eylemlerinin kötü ve uygun olmayan bir şekilde kullanım niteliğinde olduğundan müvekkilinin fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL itibar tazminatının müvekkili adına davalıya gönderilen ihtarname tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline, 6769 sayılı SMK’nun 149 .maddesi (d) bendi hükmü çerçevesinde davalı nezdinde mevcut olan müvekkilinin “…” markasını içeren her türlü tabela, levha, afiş, ilan ve ürün ile bu ürünleri üretmeye yarayan araç, cihaz, makine gibi vasıtalara masrafları davalıya ait olmak üzere öncelikle tedbiren el konulmasına, yargılama sonucunda 6769 sayılı SMK’nun 149 .maddesi (f) bendi hükmü çerçevesinde tedbiren el konulan tüm ürün ve diğer materyallerin masrafları davalıya ait olmak üzere imhasına, yargılama sonucunda verilen hükmün, 6769 sayılı SMK’nun 149. maddesi (f) bendi hükmü çerçevesinde tirajı en yüksek 3 gazeteden biri ile marka tecavüzünün ulusal yayın yapan yazılı basında Türkiye genelinde ilan verilmesine, yine davalıya ait tüm sosyal medya hesaplarında davanın ve marka tecavüzünün duyurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının yabancı bir tüzel kişilik olup Türkiye’de resmi bir ikametgahı ya da şirket merkezi bulunmadığını, davacının yabancılık teminatından muaf olduğuna dair hiçbir belge ya da delil mevcut olmadığını, takdiri Mahkemeye ait olmak üzere, davada talep edilen toplam tazminat tutarı da gözönünde bulundurularak davacının uygun görülecek bir yabancılık teminatı yatırmasını, aksi halde HMK gereğince dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesini, davanın … ve … Ltd. Şti. ne ihbar edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin, … şirketinin … Ltd. Şti’den almış olduğu yetkiye dayanarak … isimli şirkete ait gerek Türk Patent ve Marka Kurumu ve gerekse Madrid Protokolü hükümleri uyarınca Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) nezdinde “… ” markalarını havi ürünleri işyerlerinde satışa sunmakta olduğunu, dolayısıyla müvekkili şirketin anılan şirketler ile lisans ve distribütörlük ilişkisi olması nedeniyle davanın anılan şirketlere ihbarı gerektiğini, … 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin … D.İş dosyasında bilirkişi tarafından yapılan tespitlerin haksız ve hukuka aykırı olarak yapılmış olması nedeniyle hükme esas alınmaması gerektiğini, davacının, müvekkili ile … isimli şirket arasındaki ilişkiden bahsetmediğini, müvekkili şirketi …’e ait marka ve ürünleri taklit etmek amacıyla kurulmuş bir işletme olarak yansıttığını, müvekkili şirkete ait mağazada ve ürünlerde kullanılan “… ” marka sahibi tüzel kişiliğin ticaret ünvanı ve işletme adı olduğunu, dolayısıyla işletme adı ve ticaret ünvanı kullanımının davacının marka hakkını ihlal ettiğinden bahsedilmesinin mümkün olmadığını, buna karşın davacının, müvekkilinin marka hakkı sahibi şirketin ticaret unvanını, aidiyet bildirmek için ticaret ünvanı olarak kullandığını kasıtlı bir biçimde dilekçesine yansıtmadığını, bu ticaret unvanının müvekkili şirket tarafından markasal olarak kullanıldığına dair kötüniyetli iddialarıyla Mahkemeyi yanıltmayı amaçladığını, müvekkilinin marka haklarını kullanma yetkisi aldığı … isimli şirket ile davacı … şirketinin uzun yıllardır ticari hayatta birlikte yer aldığını, davacı …’nın, … isimli şirketten ve tüm dünyadaki faaliyetlerinden haberdar olduğunu, hatta markaların ve ticaret unvanlarının birbirinden farklı olduğuna yönelik, taraflar arasında 2012 yılında Milano Mahkemeleri nezdınde bir uzlaşma tutanağı düzenlendiğini, buna göre …, … isimli ticaret unvanının bir bütün halinde kullanılmasına açıkça onay verdiğini, dolayısıyla müvekkilinin ve marka kullanım hakkını edindiği … isimli şirketin dava dilekçesinde adeta merdiven altı işletmelermişçesine yansıtılmasının haksız, gerçeğe aykırı ve kötüniyetli olduğunu, davacının “yurtdışında devam eden davaların lehlerine sonuçlandığı” şeklindeki beyanının tümüyle haksız ve gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin dava konusu marka kullanımı hakkında ise davacı beyanlarının yine gerçeği yansıtmadığını, nitekim davacı yanın dilekçesinde müvekkilinin “… ” şeklinde kullanımı olduğundan bahsettiğini oysa müvekkilinin bu şekilde bir kullanımı olduğuna dair davacı iddialarına ilişkin dolayısıyla … 3. FSHHM nin … D.İş dosyasının bilirkişi raporunda da hiçbir görsel tespiti bulunmadığını, müvekkilinin marka hakkı sahibi şirketin ticaret unvanını … ve … isimli şirket arasında yapılan 2012 tarihli uzlaşma tutanağına uygun olarak kullandığını, müvekkilinin “…” adresinde bulunan işyerinin dış cephesinde markası ile birlikte aidiyet belirtmek amacıyla ve fakat kesinlikle markadan daha ön plana çıkmayan şekilde marka hakkı sahibinin ticaret unvanını “…” şeklinde kullandığını, tespit işleminde çekilen fotoğraflar incelendiği müvekkilinin hukuka aykırı hiçbir kullanımının olmadığının anlaşılacağını çünkü müvekkilinin markasal kullanımının tartışmasız bir biçimde yalnızda “…” markaları için söz konusu olduğunu, ürünler üzerinde hiçbir şekilde “… ” ibaresi bulunmadığını, yalnızca etiketler ile tezgahlar üzerinde, markanın aidiyetini belirtmek amacıyla daha küçük puntolarla ve bir bütün halinde şirketin unvanına yer verildiğini, bunun ise tüketiciler tarafından yanılgıya yol açmasının mümkün olmadığını, aksine markanın hangi şirkete ait olduğunun gösterilmesinin tüketicilerin güven duygularını pekiştirdiğini, bunun yanı sıra, müvekkili şirketin etiket kullanımının tespit raporunda yer alan kullanım ile sınırlı olmadığını, müvekkili şirketin, çoğu zaman ürün astarlarında ve etiketlerinde yalnızca “…” ibaresini kullanmakta olduğunu, bu duruma tespit dosyası kapsamında yapılan tespit raporunda yer verilmediğini, her ne kadar … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin …D.İş dosyası kapsamında bilirkişi tarafından TPMK veri tabanında yapılan araştırma sonucu “… Limited Şirketi” adına 09. sınıfta tescilli … numaralı bir markanın varlığı tespit edilmiş ise de bu markanın müvekkili şirket ve müvekkili şirketin çalıştığı lisansür firma …Tic. Ltd. Şti ile hiçbir alakası bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından kullanılan markaların tekstil ürünlerinde kullanım hakkını kapsayacak şekilde tescilli olduğunu, davacının müvekkili şirketle ilişkilendirdiği sosyal medya hesaplarının müvekkili şirketle hiçbir alakası bulunmadığını, müvekkili şirket ile çalıştığı iddia edilen … ve … isimli kişilerin müvekkilinin çalışanları olmadığını, davacının müvekkili şirkete dava açma nedeninin temel olarak maddi menfaat elde etmek olduğunu, müvekkili şirket … Ltd. Şti’nin Nişantaşı Şubesinin henüz 28.12.2016 tarihinde tescil edilmiş olduğunu, Ticaret Sicil Gazetesinde 03.01.2017 tarihinde ilan edildiğini, müvekkili şirketin dava konusu ürünlerin satışa sunulduğu Nişantaşı şubesinin dava ikame edilmeden yalnızca birkaç ay önce kurulmuş olduğunu, yine bu hususun da davacının uğradığını iddia ettiği itibar kaybının nedenli soyut ve dayanaksız olduğunu ortaya koyduğunu, davacının dava kapsamında aynı zamanda haksız rekabet iddiasında bulunmasının zamanaşımı yönünden mümkün olmadığını, zamanaşımı yönünden bu talepleri kabul edilmez ise müvekkilinin tescilli markaları ve ticaret ünvanı sahibinden izin almak suretiyle meşru bir şekilde, davacı markası ile kesinlikle karıştırılmayacak biçimde kullanması dolayısıyla haksız rekabet şartları oluşmadığından bu taleplerinin kabul edilmemesini, davacının maddi, manevi ve itibar tazminatı taleplerinin haksız olduğunu, davacının, müvekkilinin kullanma yetkisini meşru bir şekilde elde ettiği markaların kullanımı ile ne şekilde zarara uğradığını ispat etmekle yükümlü olduğunu, geçmişe dönük olarak Türkiye’deki satış rakamlarını, pazarlama faaliyetlerine ilişkin tüm belge ve bilgileri, itibarının zedelendiğine ilişkin tüketici görüşlerim içerir kamuoyu araştırmaları yani ekonomik bir kayıp söz konusu ise bunun müvekkili şirketin kullanma yetkisini meşru bir şekilde elde ettiği markaların satışından kaynaklandığına dair illiyet bağının açık bir biçimde kurulması ve somut delillerle ispatlanması gerektiğini, Mahkemenin 24.02.2017 tarihli ihtiyati tedbir kararının, kullanımı tamamiyle hukuka uygun davranan müvekkili şirketi telafisi mümkün olmayan bir zarara uğrattığını, müvekkili şirkete ait ürün, afiş, tanıtım evrakı gibi hiçbir materyalde davacıya ait tescilli marka kullanılmadığından ve yalnızca “…” markaları ve bu markaların aidiyetini belirtmek amacıyla marka hakkı sahibi şirketin ticaret ünvanı kullanılmakta olduğundan ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, müvekkilinin davacının markasal haklarını ihlal etme kasıt ve eylemi içerisinde olmaması nedeniyle haksız ve hukuka aykırı davanın tümüyle reddine, somut delillerle ispatlanmamış olan maddî, manevi ve itibar kaybına ilişkin tazminat taleplerinin tümüyle reddine, haksız ve hukuka aykırı olarak ileri sürülen haksız rekabet talebinin öncelikle zamanaşımına uğramış olması nedeniyle, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde TTK’da belirtilen şartların oluşmamış olması ve somut delillerle ispatlanamamış olması nedenleriyle reddine, dosya kapsamında bağlantılı dosyalarda dahil olmak üzere her türlü yargılama giderinin ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına, reddedilen tüm talepler yönünden müvekkili şirket lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdirine karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan … vekili dilekçesinde özetle: Davacının iddialarının ve müvekkili şirket aleyhine yaratmaya çalıştığı intibanın aksine, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında yurtdışında görülen davaların tamamının, davacı şirket lehine sonuçlanmadığını, davacının haksız rekabete ilişkin iddialarının TTK hükümleri uyarınca hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığını, davacının maddi ve manevi tazminat ile itibar tazminatı taleplerinin haksız olduğunu, davacının dayanaktan yoksun tüm taleplerinin reddini talep etmiştir.
… 35. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası, … 3. FSHHM’nin … D.İş dosyası ve TPMK kayıtları istenmiş, HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
14/08/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporu ve 09/07/2019 tarihli bilirkişi kurulu ek raporu ibraz edilmiştir.
14/08/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: Davacı tarafın “…” ibareli markasının ayırt edici gücü yüksek tanınmış markalardan olduğu, davalı tarafın sözleşmeden kaynaklı kullanması gereken “…” markasını “… ” ibaresiyle birlikte kullanmasının, ünvansal kullanımdan ziyade davacının ayırt edici gücü yüksek “…” ibaresine yanaştırma yapmak suretiyle markasal kullandığı, bu kullanımın ortalama tüketiciler nezdinde ve arz edilen ürünler kalite ve fiyat bakımından değerlendirildiğinde, dikkatli tüketiciler nezdinde de iltibas yaratacağı, maddi tazminat yönünden davalı tarafın maddi tazminat ödemesine karar verilmesi durumunda, tazminat tutarının 7.236,70-TL ile 10.855,04-TL arasında olabileceği, manevi ve itibar tazminatları yönünden hukuki takdirin Mahkemede olduğu bildirilmiştir.
09/07/2019 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda özetle: Davacı tarafın “…” ibareli markasının ayırt edici gücü yüksek tanınmış markalardan olduğu, davalı tarafın sözleşmeden kaynaklı kullanması gereken “…” markasını “… ” ibaresiyle birlikte kullanmasının, ünvansal kullanımdan ziyade davacının ayırt edici gücü yüksek “…” ibaresine yanaştırma yapmak suretiyle markasal kullandığına dair kanaatlerinin değişmediği, bu kullanımın ortalama tüketiciler nezdinde ve arz edilen ürünler kalite ve fiyat bakımından değerlendirildiğinde, dikkatli tüketiciler nezdinde de iltibas yaratacağına dair kanaatlerinin değişmediği, maddi tazminat yönünden davalı tarafın maddi tazminat ödemesine karar verilmesi durumunda, tazminat tutarının 7.236,70-TL ile 10.855,04-TL arasında olabileceği, manevi ve itibar tazminatları yönünden hukuki takdirin Mahkemede olduğu bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava: Davacının tanınmış markasına yönelik davalı şirketçe yapılan marka hakkını ihlal, tecavüzün tespiti, durdurulması 6769 Sayılı Yasa kapsamında lisans sözleşmesi seçim tarzına göre şimdilik 10.000 TL maddi tazminat, 50.000 TL manevi tazminat ve 50.000 TL itibar tazminatı ve hükmün ilanına ilişkindir.
Davanın açılmasını müteakip davacı ve davalının dava, cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, taraflara ait mali kayıtlar celp edilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
Davanın açıldığı tarih itibarıyla 6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU uygulanacaktar.
Madde 7 – (Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları)
“(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması.
c)Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.”
Madde 29 – (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
Madde 149/1 de Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi mahkemeden;
“Tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini , Araçlara elkonulması, Elkonulan araçlarda kendisine mülkiyet hakkının tanınması, araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya imhası, kararın ilanı ” şeklinde talepte bulunabilir.
6769 sayılı SMK’nun 151.maddesine göre; “(1) Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar. (2) Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır:
a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir.
b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç.
c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.
(3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.
(4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, ikinci fıkranın (a) veya (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir. (5) Mahkeme, patent haklarına tecavüz hâlinde, patent sahibinin bu Kanunda öngörülen patenti kullanma yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğu kanaatine varırsa yoksun kalınan kazanç, ikinci fıkranın (c) bendine göre hesaplanır.
(6) Coğrafi işarete veya geleneksel ürün adına tecavüz hâlinde bu madde hükmü uygulanmaz.” hükmü amirdir.
Marka:Bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye sağlar, markalar işletmelerin üretmiş olduğu emtia veya sunmuş oldukları hizmetlerin birbirinden ayrılmasını sağlamaktadır.
Ticaret unvanı: Tacirin, ticari işletmesine ilişkin iş ve evraklarında kullandığı ismidir. Buradan anlaşılacağı üzere, ticaret unvanının amacı tacirleri birbirinden ayırmaktadır. Bu nedenle tacir, işletmesine ilişkin olarak yaptığı bütün işlemlerde ticari unvanını kullanmakla yükümlüdür.
Karıştırılma ihtimali: Bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir. Karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekmektedir. Markaların esas unsurlarının ve vurgu sözcüklerinin aynı veya benzer olması, markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabilir. Sözcük markalarında, sözcüklerin başlangıç ve kökleri bütünsel benzerliğin tayininde önemlidir. İki marka arasındaki iltibasın varlığının saptanmasında, markaların yan yana konularak karşılaştırma yapılmaması gereklidir. İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının saptanmasında ilgili mal ya da hizmetin orta yetenekteki alıcılarının dikkat ve özeni esas tutulur. Bu alıcıların markaları, aynı anda göz önünde bulunduramayacakları da dikkate alınarak ayrıntılara ilişkin farklar ve bütüne ilişkin benzerlikler üzerinde durulur.
Davacının markasının tanınmış marka olup olmadığı: 6769 Sayılı SMK’nun 6/4 maddesinde “Paris Sözleşmesi’nin 1. mükerrer 6. maddesine göre tanınmış markalar”dan, 6/5 ve 7/2-c maddelerinde “bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi”nden bahsedilmektedir. Ancak 6769 Sayılı Kanunda tanınmış markalar ile ilgili herhangi bir tanım bulunmamaktadır. Tanınmış markalar ilk kez, 6769 Sayılı Kanunun da atıf yaptığı, Paris Sözleşmesi’nde düzenlenmiş, daha sonra diğer uluslararası metinlerde de kabul edilmiştir. Tanınmış markalarla ilgili diğer önemli uluslararası metin TRİPS anlaşmasının 16. maddesidir. Bu maddenin 2. ve 3. fıkralarında Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesine atıf bullunmaktadır.
Bir markanın tanınmış marka olup olmadığı incelenirken WIPO kriterlerinin yegane kriterler olduğunu söylemek mümkün değildir. Bunun yanında kriterlerin tamamının somut olayda olumlu olarak gerçekleşmesi de gerekli değildir. Bazı hallerde bunlardan sadece birisi bile bir markanın tanınmış marka olarak kabulü bakımından yeterli olabileceği gibi bunlardan birkaçının gerçekleşmesine rağmen tanınmışlık için yeterli görülmeyebilir.
Davacı …tarihinde … ibareli marka için … başvuru numarası ile tanınmış marka müracaatında bulunmuş ve TPMK nezdinde kabul edilmiştir. Ayrıca TPMK’nun 14/03/2017 tarihli cevabında, davacı adına “…” ibareli …, …, …, … ve … tescil numaralı markalara rastlandığı bildirilmiştir.
… tarihli “WIPO Ortak Tavsiye Kararları” adı altındaki ölçütler değerlendirildiğinde, “…” markasının Türkiye dahil dünyanın 26 ülkesinde direkt olarak davacı şirketin kontrolünde bulunan şirketler vasıtası ile satış ve pazarlamasının yapıldığı, Türkiye’de 1996 yılından itibaren tescilli olduğu ayrıca Madrid Anlaşması ve Protokolü çerçevesinde bir çok ülkede tescil müracaatlarının yapıldığı, Türkiye’de 2017 yılında “…” markası hakkında tanınmış marka müracaatının yapıldığı ve TPMK tarafından bu müracaatın kabul edildiği görülmektedir. Bu nedenle “…” markasının tanınmış marka olduğu anlaşılmıştır.
Kapatılan … 3. FSHHM’nin … D.İş dosyasında alınan bilirkişi raporunda: Davalı … ‘nin … adresinde faaliyet gösterdiği, vergi levhasındaki iş yeri adresinin … olduğu, iş yerinde görülen ürünlerde “… …” ibaresinin bulunduğu, mağaza içinde … ibaresinin tanıtım materyallerinde kullanıldığı, bu kullanım şeklini ortaya koyan ve mağazada bulunan karton poşetlerden birisinin örnek olarak alındığı bu poşette de “… ” ifadesinin … ibaresi ile birlikte kullanıldığı, iş yerinin dış cephesinde “… ” ibaresinin yazıldığı, TPMK veri tabanında yapılan incelemede … numaralı markanın 09.sınıfta 07/01/2014 tarihinden beri … Şirketi adına tescilli olduğu, markanın içerisinde … … ile … ibaresinin bulunduğu, … adresinde …adına kayıtlı işyerinin bulunduğu, iş yerinin dış cephesinde “……” ibaresinin yazılı olduğu, … …ile … ibaresinin iş yerinde görülen erkeklere yönelik tekstil ürünleri üzerinde, tanıtım materyallerinde poşetlerde kullanıldığı, … ile … ibaresinin kullanımına ilişkin bir lisans sözleşmesinin ibraz edilmediği bildirilmiştir.
TPMK kayıtları incelendiğinde: Davacı tarafından … ibareli marka için 17/07/2017 tarihinde tanınmış marka müracaatında bulunulduğu ve kurum tarafından kabul edildiği, davalı şirket adına … ibaresi bulunan marka kaydına rastlanmadığı, ihbar olunan … adına … ibaresi bulunan marka kaydına rastlanmadığı, ihbar olunan … adına … numaralı 24.sınıf, … numaralı … ve … numaralı 03-14-29-30-32-43 sınıflarda markaların tescilli olduğu görülmüştür.
Davalı tarafça; “… ” şirketinin lisansörü …’nden almış oldukları yetkiye dayanarak ” … ” isimli şirkete ait gerek TPMK gerekse Madrid Protokolü hükümleri uyarınca Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) nezdinde tescilli markaları havi ürünleri sattıkları beyan edilmiş ise de, DAVACI TARAFINDAN AÇILAN MAHKEMEMİZİN 2017/57 E. SAYILI DAVASINDA TESPİT EDİLEN BİLGİLERDEN: 07/02/2012 tarihli … ve … arasındaki İtalya mahkemelerinde yapılan uzlaşma metninde: … ‘nin markasından feragat ettiği, firma tarafından herhangi bir ürün üzerinde veya reklamında, iletişim ve tanıtım biçiminde … adının kullanılmasından kaçınılacağının taahhüt edileceği, ancak yaza tipini değiştirerek ürün etiketleme, web sitesi için de kanunda belirtilen durumlarda üretici ve/veya ithalatçının tam şirket adını belirtme hakkı ve yükümlülüğüne sahip olduğu konularında anlaşıldığı görülmüştür.
Uzlaşma metninden:Dava dışı olan şirketin … şeklindeki ticaret unvanını sadece yasada belirtilen ve zorunlu olduğu durumlarda ticaret unvanı olarak kullanılmasına izin verildiği, markasal kullanımının yasaklandığı, … ibaresinin hiçbir suretle markasal kullanılmayacağının dava dışı şirket tarafından kabul ve taahhüt ettiği anlaşılmaktadır.
Davacının tescilli ve tanınmış marka kapsamında yer alan emtialar/ ürünler (ayakkabı, çanta, aksesuarlar) üzerinde dava dışı şirketin … ibaresini taşıyan ticaret unvanının yer aldığı, ancak bu ürünler üzerinde markanın basılı olmasının yeterli olduğu, dava dışı üretici şirketin ticaret unvanının ürün üzerinde gözle görülür ve markasal olarak basılmasının zorunlu olmadığı gibi ticaret unvanının basılış ve kullanılış şekli göz önüne alındığında, bu şekilde kullanımın markasal bir kulanım olduğu, davacının … markası ile benzer olduğu ve tüketiciyi iltibasa düşürme ihtimaline neden olabileceği, mağazada ürünlerin sergileniş şekli ele alındığında: Dava dışı şirketin ticaret unvanının (… ) davalıya ait mağazanın duvarlarındaki tabelalarda, mağaza vitrinlerinde ve ürünlerin üzerindeki kartlarda kullanılmasının ticaret unvanı kullanımını aşar şekilde olduğu, kullanım şeklinin tek amacının, davacı adına tescilli-tanınmış … markası ile iltibas yaratmaya çalışmak ve tüketici nezdindeki karışıklığa neden olmak sureti ile … markasının sahip olduğu tanınmışlıktan faydalanılarak maddi menfaat sağlamak olduğu, davalı şirketin eyleminin hem SMK hükümlerine hem de 07/02/2012 tarihli taraf şirketler (… …) arasındaki İtalya mahkemelerinde yapılan uzlaşma metninde ön görülen anlaşma koşullarına aykırılık teşkil ettiği anlaşılmıştır.
Davacının … markasının tanınmış marka olduğu, bu marka ile davacı şirketin özdeşleşmiş olduğu, … markasını gören tüketicilerin aklına doğrudan davacı şirket ve ürünlerinin geldiği, ayırt edici bir karakter ve ibare olduğu, üçüncü kişilerce “…” ibaresinin kullanılması durumunda bu işlevin zedeleneceği kanaatine varılmıştır.
Davacı taraf SMK 151/2-c maddesi gereğince tazminat talep etmiş, müvekkilinin 2016 yılı lisans gelirini içerir finansal tablolarına ilişkin birleştirilmiş bilanço başlıklı İtalyanca belge ile Türkçe tercümesini sunmuştur. … Ticaret Odasının 08/11/2017 tarihli yazısında davaya konu olan markanın cirosunun %15 oranında rakamın emsal lisans bedeli olarak tespit edilebileceği bildirilmiş, davalı taraf cevap dilekçesi ekinde … ile … arasında akdedilen lisans sözleşmesi ve türkçe tercümesini sunmuş, sözleşmenin tanımlar bölümünün H maddesinde şerifiye oranı toptan fiyat üzerinden %10 olarak belirlenmiştir. Bu doğrultuda mali bilirkişinin de bulunduğu bilirkişi kurulu tarafından hazırlanan raporda, toplam lisans bedelinin 7.236,70- TL ila 10.855,04-TL arasında olabileceği bildirilmiştir.
Mahkememizce itibar edilen 14/08/2018 tarihli bilirkişi raporu ve 09/07/2019 tarihli ek raporda da belirtildiği üzere: Davacının “…” ibareli markasının ayırt edici gücü yüksek tanınmış markalardan olduğu, davalı tarafın sözleşmeden kaynaklı kullanması gereken “…” markasını “… ” ibaresiyle birlikte kullanmasının, ünvansal kullanımdan ziyade davacının ayırt edici gücü yüksek “…” ibaresine yanaştırma yapmak suretiyle markasal kullandığı bu kullanımın ortalama tüketiciler nezdinde ve dikkatli tüketiciler nezdinde de iltibas yaratacağa bu nedenle davalının eylemlerinin marka tescillinden doğan haklara tecavüz teşkil ettiğinin tespiti ve durdurulmasına karar vermek gerekmiştir.
Markaya tecavüz sayılan fiiller, haksız fiil niteliğinde olduğundan maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği bilinmekle, bilirkişi kurulu tarafından maddi tazminat miktarı net olarak belirlenmediğinden 6769 sayılı SMK’nun 151/2-c maddesi, somut olayın özellikleri ve B.K. hükümlerine göre takdiren 10.000,00-TL maddi tazminata hükmedilmiştir.
Markaya tecavüz sayılan fiiller aynı zamanda haksız fiil niteliğinde olduğu için Türk Borçlar Kanunun 58.maddesinde yer alan haksız fiilin kişilik hakkını zedelemesi halinde manevi tazminata hükmedileceği hükmü, SMK bakımından da kabul edilmiştir. Marka hukukunda manevi tazminatın amacı markanın haksız kullanımı veya itibarının zedelenmesi sonucu marka hakkı sahibinin ticari ve kişisel varlığında meydana gelen olumsuz sonuçların ortadan kaldırılmasıdır. Yargıtay kararlarında, markaya tecavüz fiilinin varlığında mutlaka uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğinin belirtildiği, manevi tazminat miktarının tayininde bu tazminatın bir zenginleşme aracı olması ve hukuka aykırı eylemin yapılmasını istenir hale getirecek aşırı miktarlarda olması kabul edilmemekte, zarara uğrayanda manevi huzuru sağlayacak oranda, tecavüzü yapanda da caydırıcı bir etki bırakacak miktarlarda olmasına özen gösterilmesi gerektiği bilinmekle manevi tazminat talebinin kısmen kabülüne ve davalı aleyhine 5.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmiştir.
SMK 150/2. maddesi gereğince marka hakkına tecavüz durumunda hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi veya uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda markanın itibarı zarara uğrarsa bu nedenle ayrıca tazminat yani itibar tazminatı talep edilebileceği ancak davalının, davaya konu … markasının itibarını zarara uğrattığına dair Mahkememizde kanaat oluşmadığından itibar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı adına tescilli ve tanınmış “…” markasını içeren her türlü tabela, levha, afiş, ilan ve ürünlerin masrafı davalıdan alınarak imhasına, SMK’nun 149/g md. gereğince hükmün ilanında davacının menfaati olduğu gözetilerek masrafın davalıdan alınmak suretiyle hüküm özetinin Türkiye’de yayın yapan tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde 1 kez ilanına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere
1- DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
2-Davacı adına tescilli ve tanınmış “…” markasına davalının tecavüzünün tespitine, durdurulmasına,
3-10.000-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Takdiren 5.000-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
5-İtibar tazminatı talebinin reddine,
6-Davacı adına tescilli ve tanınmış “…” markasını içeren her türlü tabela, levha, afiş, ilan ve ürünlerin masrafı davalıdan alınarak imhasına,
7-Hüküm özetinin Türkiye’de yayın yapan tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde 1 kez ilanına, masrafın davalıdan alınmasına,
8- 1.024,65 TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile fazla 853,88 TL nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
9- Markaya tecavüzün tespiti ve durdurulması talepleri yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-Reddedilen manevi tazminat yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
13- Reddedilen itibar tazminat yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
14-Davacı tarafın yaptığı 31,40 TL başvuru harcı, 1878,53 TL peşin harç, 623 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 3.150,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.682,93 TL yargılama giderinin kısmen kabulü nedeniyle 2.841,50-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
15-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 10/12/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır