Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/288 E. 2020/9 K. 14.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/288 Esas
KARAR NO : 2020/9

DAVA : Patent hakkının tespiti
DAVA TARİHİ : 09/10/2015
KARAR TARİHİ : 14/01/2020

Taraflar arasında patent hakkının tespiti davası Kapatılan İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/225 sırasına kayıtlanmış ve yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ,dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/288 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı … arasında 26/08/2011 tarihinde imzalanmış … Faaliyeti Suretiyle … Ürün Geliştirme Sözleşmesi mevcut olduğunu, davalının sözleşme gereği önce …’i bilahare bu üründeki hatayı düzeltmek ve daha mükemmelleştirmek için …’i müvekkili için geliştirdiğini ve ruhsat dosyalarını hazırlayıp müvekkiline teslim ettiğini, bu arada davalının müvekkili için ürettiği söz konusu ürünün kendi adına tescili için TPE’ye … sayılı patent başvurusunu yaptığını, müvekkilinin …’lu … ilacı için Sağlık Bakanlığı’na ruhsat başvurusu yapıp ruhsat ve fiyat onayını almış ise de, davalının bizatihi kendi gördüğü lüzum üzerine sonraki düzeltmesi ile oluşturulan … için de müvekkilinin, ruhsatta varyasyon yapma ve yeniden müracaat yapmayı planladığını, ancak tam bu dönemde davalının patent başvurusunda bulunduğunun TPE ilanından öğrenildiğini, davalının gizli tutması gereken ve müvekkili için oluşturduğu formülleri, geliştirdiği ilaç bilgilerini rakip firmalarla da paylaşmış olduğunun öğrenildiğini, ayrıca davanın ihbarı talep edilen … isimli ilaç firmasının müvekkiline ait … formülünü kullanıp geliştirdiği … isimli kendi ürünüyle ruhsat aldığı, … isimli bu ürününün davalı … tarafından müvekkili için yapılan … içeriği ile aynen örtüştüğü ve …’nın dava konusu patent başvurusunun da tam kapsamına girdiği, …’in web sitesindeki ilacın KÜB bilgilerinden ve TPE patent başvurusu içeriğinden görüldüğünü iddia ederek, davanın …Tic.A.Ş.’ye ihbarını, davalı tarafından … ilacı için yapılan … sayılı başvuru ile patent isteme hakkının davalı tarafından gasp edildiğinin, yine müvekkilinin … ve …’lu … üzerinde borçlar hukuku kapsamında eser sözleşmesine bağlı hakları ile know-how doğan hakları ise FSEK 18/2 uyarınca hak sahipliğinin tespitini, … sayılı patent başvurusunun müvekkilinin başvurusu olarak kabul edilmesi ve işlem görmesini, böylece başvuru işlemlerine müvekkili adına devam edilmesini, eğer davalı adına tescil greçekleşirse ihtilafa konu buluştan doğan diğer hak ve talepler saklı kalmak kaydıyla patentin müvekkiline devir edilmesini ve hükmün ilanını talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
SAVUNMA: Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesi ile, davacı ile imzalanan sözleşmeye müvekkili tarafından harfiyen uyulduğunu, sözleşme incelendiğinde de görüleceği üzere, sözleşme konusu çalışmalar sırasında ortaya çıkan buluşun, faydalı model veya sözleşme konusuürünler ve üretim metodlarına dair fikri ve sınai hakların tamamının müvekkiline ait olduğunu, dava konusu ürünün işçi buluşu olmadığını, müvekkili tarafından patent müracaatı yapılan ürünün, davacı ile imzalanan sözleşme kapsamında davacı için yapılan çalışmalarla ortaya çıkarılan ürün olmadığını ve davacı taleplerinin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddine istemiştir.
İhbar olunan …A.Ş vekili cevap dilekçesi ile, huzurdaki davada müvekkili ile ihbar talebinde bulunan davacı şirket arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığını, davacı şirketin davayı kaybetmesi durumunda müvekkiline rücu talebi yöneltmesi mümkün olmadığı gibi, davanın kaybedilmesi durumunda müvekkilinin de davacı şirkete rücu talebi yöneltmesinin söz konusu olamayacağını savunarak, davanın ihbar talebinin HMK 61 maddesine aykırı olması sebebiyle, müvekkilinin ihbar olunan mevkiinden çıkartılmasını ve HMK 69 maddesi uyarınca mahkemece kurulacak hükmün davalı tarafları açısından kurulmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu; davacı ile davalı arasında yapılan sözleşme kapsamında davacı ilaç firmasının geliştirmesini istediği formülü davalı yanın gasp ettiği ve davacının sipariş verilen formül ile sağlık bakanlığına müracaat edememesi ve yine patent başvurusu hakkının engellenmesi sebebi ile gasp edildiği iddia olunan patent hakkının henüz başvuru aşamasında ise davacı adına devam etmesinin sağlanması, tescil edilmiş ise bu kez tescilin davalı adına kaydın terkin edilerek davacıya aktarılması, yine … sayılı patentin 3.şahıslara devri var ise iptali ve dolayısıyla davacının patent üzerinde hak sahibinin olduğu tespiti ile verilecek kararın ilanı taleplidir.
Türk patent ve marka kurumundan patent başvurusuna esas dosya celp edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip davacı ve davalının dava, cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsanında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
Yargılama sırasında tarafların gösterdikleri tanıklar dinlenmiştir.
Davacı tanığı … mahkeme huzurundaki beyanında aynen” ..davacı şirkette yöneticiliğim yoktur, ortak değilim, icra kurulunda görev yapmaktayım, ağırlıklı olarak pazarlama ve satış alanında sorumluyum, 2011 yılından bu yana davacı şirkette çalışmaktayım, 2011 yılında davalı … ile ürün geliştirilmesi gibi ARGE faaliyetleri alanında sözleşme imzalandı, anlaşma faaliyete geçti, … ismi ile bir antibiyotik geliştirilmesi için faaliyet sürdürüldü, era firması yaptığı çalışmalar sonucu şirkete formülasyon yolladı, … bir formülasyon idi, şirkette ARGE laboratuvarı yoktu, biz bu formülasyona dayalı sağlık Bakanlığı nezdinde ruhsat başvurusunda bulunduk, ancak bir süre sonra laboratuvarımız olduğunda orada kimyagerler incelediğinde formülasyonun problemli olduğu tespit edildi, ben teknik konuda yeterli alt yapıya sahip olmadığımdan açıklamada zorlanabilirim, hatırladığım kadarı ile çözünürlüğünde problem vardı, akabinde … tarafından bu kez maltozlu bir formülasyon önerildi, değiştirilen formülasyonu bakanlığa gönderdik, oldukça uzun bir gecikme ile ruhsat alındı ancak ilk önce başvurduğumuz halde biz ürünü ilk olarak çıkartamadık, … firması çıkardı ve incelediğimizde o ürünün de maltozlu olduğunu gördük, daha sonra eranın bu kez … e yardımcı olduğunu duyduk, bizimle anlaşması devam etmekte idi, bu ürün ile ilgili hazırlanan patentte aslında davacı şirkete tescil edilecekti ancak … nın patenti kendi adına almış olduğunu da öğrendik , yanlış hatırlamıyorsam üç ayrı ürün ile ilgili … firması ile anlaşma vardı, bu ürün haricindeki diğer ürünler ile ilgili anlaşmalar da aynı dönemde yapıldı, sorun çıktıktan sonra yeni bir anlaşma yapılmadı ancak ilk anlaşmalar ile ilgili çalışmalar devam etti” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı tanığı … mahkeme huzurundaki beyanında aynen” ben davacı şirkette 6 yıldır ruhsatlandırma departmanın da müdür olarak görev yapmaktayım, asıl mesleğim kimyagerlik, daha önce şirkette labaratuvar yoktu bu yüzden ön görüşmeler yaptıktan sonra 2011 yılında davalı … ile davacı arasında anlaşma yapıldı ve davalı ARGE çalışmaları ile ruhsatlandırma işlemlerini üstlendi, netice olarak ürünün dosyasına ait tüm işlemleri era yapacaktı, tam hatırlamayabilirim üç molekül üzerinden sanırım çalışma başlatıldı, bunlardan bir tanesi … etken maddeli bir antibiyotik idi bununla ilgili çalışmalar tamamlandı, bu sözleşme içerisinde bu maddeler ile ilgili fikri mülkiyet hakkını kapsayan patentlenebilir şeklinde hükümler de vardı, davalı … etken maddeli ürün ile ilgili formülasyonu hazırladı ve … yardımcı maddeli olarak bize formülasyonu teslim etti, ruhsat başvurusunda bulunduk, 2013 yılında idi, ruhsat 2014 yılında alındı, bu arada era ile görüşmeler sırasında formülasyonda problem olduğu ortaya çıktı bu durumu bize davalı söylemişti, hatta bu arada şirkette lavoratuvarda açılmıştı ARGE müdürümüz davalıdan alınan numuneyi inceleyince netleşti ve yeni çalışmalar sonucu bu kez … yerine maltoz yardımcı maddeli olarak konuldu, biz bu durumu üzerine tekrar sağlık bakanlığına müracaat ettik, ruhsat bu suretle alındı ancak … firması bizden üç ay önce ruhsat aldığından geriye düştük, biz davalı ile yaptığımız anlaşma doğrultusunda para ödedik, bir ARGE çalışması bizim isteğimiz üzerine yapıldı, formülasyon isteğimiz üzerine geliştirildi, sözleşmede başvurudan itibaren iki yıl içerisinde saklı tutulması hususunda gizlilik ilkemizde vardı, buna rağmen o süre zarfında davalının aynı ürün formülasyonu ile ilgili patent başvurusunda bulunduğunu öğrendiğimiz gibi yine …’e de aynı formülasyonu verdiğini öğrendik, sağlık bakanlığı sitesinde ürünlerin maddeleri ile ilgili bilgiler yayınlandığından biz kendi ürünümüzün yayınlandığı sırada gördük ki … firması maltozlu ürünün ruhsatını almış, biz davalının patent başvurusunu TPE de yayınlandığı anda öğrendik tarihini hatırlamıyorum, ayrıca davalı ile yapılan sözleşmedeki diğer ürünler ile ilgili görüşmelerimiz devam etti, ancak bu husus bizim … formülasyonun … e verilmesini öğrendiğimiz tarihe kadar sürdü, arkasından işbirliği ve güvenirlik konusunda sorun oluştu, ancak görüşmelerimiz sonucunda davalı ile yeni bir ürün ortaya çıkmadı.” şeklinde beyada bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı tanığı … mahkeme huzurundaki beyanında aynen” davacı firmanın ARGE bölümünde 2014 yılından bu yana moleküler biyoloji ve genetik mühendisi sıfatı ile çalışmaktayım, halen ARGE şefiyim ve firmada ARGE bölümünde formülasyon çalışmaları yapmaktayım, davalı firma ile yapılan anlaşmadan, çalışmaya başladıktan sonra haberdar oldum, o tarihte davalı firma ile daha önce yapılan anlaşma doğrultusunda üç ayrı ürünün ruhsatlandırma çalışmasının devam ettiğini gördüm, ARGE aktif hale geldikten sonra söz konusu ürünleri test etmek durumu doğduğundan numune istedik ve labarotuvarda analizlerini yaptık, ancak ürününün kalitesinde safsızlık oranında kalitesizlikler tespit ettik, limitler belirtilen yani ruhsat dosyasına gönderilen limitlere uygun değildi, biz bu formülasyonu iyileştirme çalışmasına başladık, tespit ettiğimiz hususları … firmasına bildirmiştik, ve oradan da yeni bir çalışma talep edildi ve formülasyon iyileştirme yoluna gidildi ancak bu arada davalı … firmasının aynı ürün ile ilgili üçüncü şahıs firmalara da formülasyon geliştirdiğini öğrendik, hatta ruhsat çalışmalarının da yapıldığını ve bizim çalıştığımız firmanın ruhsatlandırma işlemlerinden sonra o firmaya ruhsat düzenlendiğini öğrendik, formülasyondaki hata ve yeni çalışmaya gerek duyulması sebebi ile ruhsatlandırma süreci uzamıştır, ayrıca bu formalasyon ile ilgili karşı yanın TPE nezdinde patent başvurusunda bulunduğunu da öğrendik, formülasyonunun … çalışmaları sırasında firmaların birbirine yakın olduğundan … firmasının çalışma yapıldığı alana gittik, eski çalışmalar ile ilgili bilgi istediğimizde tarafımıza bilgi verilmedi” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Deliller toplandıktan sonra HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Davacı yan tarafından ayrıca dosyaya hukuki mütalaa sunulmuştur.
Bilirkişi heyeti …, … ve … 7.9.2018 tarihli raporlarında; Taraflar arasındaki sözleşmenin ortaya çıkan fikri ve sınai haklarla ilgili açık bir hüküm içermediğini, ortak araştırma geliştirme faaliyeti neticesinde ortaya çıkan buluşun davalı tarafın geliştirdiği teknik çözümden ibaret olduğu ve dava konusu patent başvurusunun bu buluş için yapıldığı, Dava konusu patent üzerindeki hak sahipliğinin teknik çözümü geliştiren davalı tarafa ait olduğunu bildirdikleri anlaşılmıştır.
Bilirkişiler …, … ve … 24.7.2019 havale tarihli raporlarında; Davacı ile davalı arasında 26.08.2011 tarihinde “Arge Faaliyeti suretiyle farmasötik ürün geliştirme sözleşmesi” kapsamında ortaya çıkan buluşun davalı tarafından yapıldığı, … no.lu patent başvurusuna konu buluşun, sözleşmenin amaç ve kapsamına girdiği ve bu sözleşme sonucunda ortaya çıktığı, … no.lu patent başvurusunda, patent steme hakkının sahibinin davalı olduğu, davacının patent başvurusu üzerinde hak sahibi olmadığı ve hakkının gasp edilmediğini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Toplanan deliller, taraf iddia ve savunmaları ile alınan her iki heyet raporları birlikte mütalaa edildiğinde; davacı tarafından davalıya çözümü amaçlanan problemi bildirmiş olması, tek başına, buluşun ortaya çıkmasında katkısının olduğunu söylemek için yeterli değildir. Davalı taraf, yaptığı araştırma faaliyeti sonucunda, … no.lu patent başvurusuna konu buluşu ortaya çıkarmıştır. Yapılan araştırma geliştirme faaliyetine, davacı firmanın çalışanlarının da katkısının bulunduğunu gösteren herhangi bir delil dava dosyasına davacı yanca sunulmamıştır.
Bilindiği üzere 551 sayılı Patent KHK m.11 uyarınca patent isteme hakkı, buluşu yapana veya onun haleflerine aittir. Buradaki düzenleme içeriğinde halefîyet kavramı, üzerinde durulduğunda; halefiyet külli halefiyet yanında cüz-i halefiyeti içerir şekilde geniş yorumlanmalıdır. Yani, patent isteme hakkı, sözleşmeyle de üçüncü kişiye bırakılabilir. Bu durum karşısında, gerçek buluş sahibi, sözleşmeyle patent isteme hakkını sözleşmeyle bir başkasına bırakmışsa, artık kendisi patent için müracaat edemeyecek, müracaat etmiş olsa dahi, bu müracaat mülga Patent KHK m.12 çerçevesinde patent hakkının gasbı niteliğinde olacaktır. Fakat dava dosyasında bulunan sözleşme maddeleri incelendiğinde patent İsteme hakkının, …’a bırakıldığını gösteren bir düzenleme bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Yine mülga Patent KHK m. 16 vd. (6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 113 . madde vd.) hükümlerinde işçi buluşları kapsamında işçi kavramı, bir sözleşme ilişkisi çerçevesinde bir başkasına kişisel nitelikte bağlı olarak çalışanları ifade etmektedir (mülga Patent KHK m. 16/3). Söz konusu hükümlerde bahsedilen “işçi” ya da “çalışan” kavramından, İşverenin yanında çalışan şahısların anlaşılması gerekecektir. Gerek Mülga Patent KHK’da gerekse 6769 SMK’da “işçi” ya da çalışan” kavramından, işverenin yanında çalışan şahısların kastedildiğini gösteren çok açık hükümler mevcuttur. Örneğin; mülga Patent KHK m.l8(3)’de, İşçinin, yararlanmış olduğu İşletme deneyim ve çalışmalarını, varsa diğer çalışanların katkılarını ve bu katkıların şeklini, yaptığı işle ilgili olarak aldığı talimatları ve söz konusu katkılar yanında kendisinin katkı payını da belirteceği, m.22(2)’de işçiye ödenecek bedelin belirlenmesinde İşçinin işletmedeki görevinin göz önünde tutulacağı ifade edilerek, işçi ya da çalışanın bizzat şahıs olduğu kastedilmiştir. Bu nedenle, somut olaya konu buluşun, iş görme sözleşmeleri kapsamında ortaya çıktığı ve dolayısıyla İş görme sözleşmeleri kapsamında ortaya çıkan buluşlar için patent isteme hakkının işverene ait olacağından yola çıkarak, davacı taraf, davalı ile yapılan sözleşme gereği patent İsteme hakkının kendisine ait olacağını söyleyemeyecektir. Zira davacı ile davalı arasında mülga Patent KHK m. 16 vd. (Sınai Mülkiyet Kanunu m.113 vd.) hükümleri uyarınca işçi buluşları kapsamında işçi-işveren/çalışan-işveren ilişkisi mevcut değildir. Dolayısıyla hükme dayanak alınan her iki rapor içerikleri ve varılan sonuç gözetildiğinde; Taraflar arasındaki sözleşmenin ortaya çıkan fikri ve sınai haklarla ilgili açık bir hüküm içermediği,ortak araştırma geliştirme faaliyeti neticesinde ortaya çıkan buluşun davalı tarafın geliştirdiği teknik çözümden ibaret olduğu ve dava konusu patent başvurusunun bu buluş için yapıldığı,Dava konusu patent üzerindeki hak sahipliğinin teknik çözümü geliştiren davalı tarafa ait olduğu sabit olmakla davanın esastan reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağadaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-54,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 26,70 TL eksik harcın davacıdan tahsiline,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 4.910 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafın yapmış olduğu 60 TL giderin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafın yapmış olduğu 27,70 TL peşin harç, 27,70 TL başvuru harcı, 6.000 TL bilirkişi ücreti ve 450 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 6.505,40 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.14/01/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır