Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/263 E. 2018/503 K. 13.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/263 Esas
KARAR NO : 2018/503

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/06/2015
KARAR TARİHİ : 13/12/2018

Taraflar arasında markanın hükümsüzlüğü istemiyle açılan dava dosyası 3 nolu Fikri ve sınai Haklar Hukuk mahkemesinin 2015/139 esas numarasına tevzii edilmiş bu mahkemece yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/263 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA;Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin … esas unsurlu markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzerlerinin davalı adına TPE nezdinde 7. ve 9. sınıfta … ibareli markalarının tescilli olduğunu, davalının söz konusu markasının iltibas oluşturduğunu, müvekkiline ait markaların seri ve tanınmış markalar olduğunu, … 3 FSHHM de görülen … esas … Karar sayılı dosyasında davalı markası ile markaları arasında iltibas bulunduğuna karar verildiğini, davalının müvekkilinin markalarını bilmemesinin mümkün olamayacağını, davalının kötü niyetli olduğunu iddia ile, müvekkilinin … esas unsurlu markalarının ayırt edilemeceyek derecede benzeri olan TPE nezdinde tescilli … no lu , 9. sınıfta … no lu … ibareli markaların hükümsüzlüğünü ve TPE markalar sicilinden terkinini, 7 ve 9. sınıflarda … no lu … ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve iptalini TPE markalar sicilinden terkinini ayrıca Yargıtayın il 03/03/2015 tarih … E, 2015/2877 Karar sayılı emsal kararı doğrultusunda iptal koşullarının oluştuğu tarihten itibaren geçerli olacak şekilde iptalini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
SAVUNMA; Davalı vekili beyan dilekçesinde; müvekkilinin markası ile davacının markalarının benzer olmadığını, her iki taraf markasının da tanınmış marka olduğundan karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığını, davacı markası ile kendi markalarının uzun yıllardır piyasada bir arada kullanıldığını, … un … markasından tamamen farklı bir anlamı bulunduğunu, davacı markası ile aralarında işitsel, semantik, görsel benzerlik bulunmadığını, markalarının TPE nezdinde …, …, …, …, … tescil no ile 9. sınıfta korunduğunu, davacı yanın markalarını kullanmadıklarına ilişkin iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davanın reddini talep ettiği alaşılmıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık,Davalı adına tescilli … sayılı markanın 556 Sayılı KHK nın 14. maddesi gereğince iptali, … ve … sayılı markaların 556 sayılı KHK nın 7/1-b, 8/1-b, 3,5,-35. maddeleri gereğince hükümsüzlüğüne ilişkin olarak açılmış bir davadır.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Düzenlenen raporların denetim ve hüküm kurmaya elverişli bulunması nedeniyle rapor mahkememizce kabul edilmiş ve hükme dayanak yapılmıştır.
İlk bilirkişi heyeti …, … ve … 13.2.2017 tarihli raporlarında özetle; İptali talep edilen … tescil no.lu “…” markasının 07 ve 09. sınıflarda davalı adına tescil edilmiş olduğu ve markanın elektronik ürünlerde (cep telefonu, tablet, medya cihazları) kullanımım gösterir delillerin dosyaya ibraz edilmiş olduğunu,Davada MarKHK m. 14 uyarınca, davalı adına tescilli olan … tescil no.lu markanın iptali talep edilmişse de, Anayasa Mahkemesi1 nîn 14.12.2016 tarih ve 2016/148 E., 2016/189 K. sayılı karan İle, MarKHK 14+ maddesinin iptal edilmiş olduğu, Anayasa Mahkemesi’nin 14. maddeyi iptal kararı sonrasında oluşan yasal boşluk neticesinde, bu tür davalarda TRIPs m.l9 un doğrudan uygulama alanı bulup bulamayacağını takdirin mahkemeye ait olduğunu,556 sayılı KHK çerçevesince, en eski tarihlileri …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … tescil no.lu olan “…” esas unsurlu markaların 07 ve 09. sınıflar dahil olmak üzere davacı adına tescil edilmiş olduğu; Davada hükümsüzlüğü talep edilen …, …, … tescil no.lu olan “…” esas unsurlu markaların 07 ve 09. sınıflarda davalı adına tescil edilmiş olduğu;Ankara 3, FSHHM nin 16.12.2008 tarih ve 2007/43 E., 2008/334 K. sayılı kesinleşen karan ile davacı adına tescilli olan “…” esas unsurlu markanın tanınmış marka olduğunun tespit edilmiş olduğunu,Davalı, “…” markasının tanınmış olduğunu İspat etmek amacıyla ibraz ettiği delillerden davalının “…” markasının bilinen bir marka olduğu kanaati oluşmuşsa da, bu hususun sektöründe uzman bir bilirkişi marifetiyle tespit edilmesinin daha uygun olacağını,davalı markasının tanınmış olup olmadığını takdirin Mahkemeye ait olduğunu, Taraflar adına tescilli olan “…” ve “…” esas unsurlu markalar aynı veya ayırt edilmeyecek kadar benzer olmamakla, davada MarKHKm.7/l/b’,ye dayalı hükümsüzlük talebi şartlarının mevcut olmadığını,Taraf markalarının bir bütün olarak görsel ve telaffuz yönden benzer olduğunu,Hükümsüzlüğü talep edilen 197424 tescil nodu markanın 07.07.1999 tarihinde tesciline karar verilmiş olmakla ve davalının marka tescilinde kötüniyetli olduğunu ispat eder somut bir delil dosyada mevcut olmamakla, bu marka yününden hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu,hükümsüzlüğü talep edilen 2011 34982 ve 2011 34991 tescil noJu markalarda hak düşürücü süre henüz geçmediği ancak daha önceki bir tarihte tescil edilmiş olan … no.lu “…” markası halihazırda ile 07 ve 09 sınıflarda davalı adına tescilli iken, daha sonraki bir tarihte 09. sınıfta tescil edilmiş olan “…” esas unsurlu markaların hükümsüzlüğünü talep etmede davacının hukuki yararı olup olmadığının da Mahkemenin takdirinde olduğunu,Dava konusu markalar davalı adına tescilli olduğu sürece markanın kullanımının marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet teşkil etmeyeceğini bildirmişlerdir.
Rapora itiraz edilmesi üzerine alınan ikinci heyetin …, …, ..’dan oluştuğu ve 27.7.2018 tarihli rapor kapsamına göre; Davacı yan markası … İle davalı yan markası … ibareleri arasındaki benzerlik incelemesinde; her İki markada da ilk 3 harfin (“…”) tamamen aynı olduğu; … ibaresinin telaffuzu “…” şeklinde ve vurgusu neks hecesinde iken, … ibaresinin telaffuzunun “neks” şeklinde ve vurgusunun yine “…” hecesinde olduğu tespit edildiği, ortalama tüketicinin ise kelimenin ilk hecesi olan bu ibareye diğer kısımlarına nazaran daha çok dikkat verdiği ve İşitsel bir benzerliğin oldu,Taraf markalan arasında anlamsal (kavramsal) bir aynılığın bulunmadığı, zira “…” ibaresi “sonra gelen, ileri” gibi anlamlara sahipken “…” ibaresinin İse “bağ, bağlantı noktası” gibi anlamlara geldiği, 3, 07 ve 09, sınıflarda tescilli Davacı yan markası “…” ile yine 07 ve 09. sınıflarda tescilli davalı yan markası “…” un sınıfsal açıdan da örtüştüğü fakat sınıfın idari bir ayrım oluşu sebebiyle ürün benzerliğinin tespitinde markanın konu olduğu mal ve hizmetlerin benzerliği olduğu, bu açıdan her iki markanın yöneldiği ürünlerin farklılık arz ettiği, Bu anlamda taraf markaları arasında işaretsel ve işitsel anlamda bir benzerliğin bulunduğu ancak bu benzerliğin iltibasa (karıştırılma ihtimaline) sebebiyet vermeyeceği, zira karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketicinin esas alındığı fakat davaya konu markaların yer aldığı mal ve hizmetlere ilişkin satın alma faaliyetlerinde ürünlerin fiyatı, niteliği, alınma sıklığı nazara alındığında ortalama tüketicinin dikkat düzeyinin artacağı; öte yandan taraf markalarının yöneldiği mal ve hizmetlerin birbirine ikame edilemediği ve birbirini tamamlamadığı bu sebeple bir rekabet içinde olmadığı; dosya münderecatında ulaşılan belgelerden taraf markalarının her ikisinin de tanınmış olduğunun espit edildiği, bu tanınmışlığın sektöründe farklı mal ve hizmetlere yönelik olduğu, anılan sebepler neticesinde davalı yan markasının tüketici nezdinde bir iltibasa sebebiyet vermeyeceğini, Bu kapsamda … markası bakımından MarkKHK m, 8/l-(b) anlamında hükümsüzlük şartlarının oluşmadığını, MarkKHK m. 14 hükmünün Anayasa Mahkemesi tarafından 06,01,2017 tarih ve 148/189 sayılı kararıyla iptal edildiği, bu tarihten önce açılan ve halen devam etmekte olan davalarda, bu kapsamda 09.06.2015 tarihinde açılan huzurdaki davada da marka sahibinin markayı kullanma zorunluluğun kalmadığının ileri sürülebileceği, ancak Mahkeme’nin Anayasa Mahkemesinin m. 14’ün iptaliyle oluşan boşluğun uluslararası antlaşmalarla doldurulması kanaatinde olunması durumunda dahi davalının markayı ciddi bir şekilde kullanmış olması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının gerçekleşmediğini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Dosyada toplanan tüm deliller, alınan ve birbirini teyit eden konusunda uzman bilirkişilerce hazırlamış iki heyet raporu, Türk Patent ve marka kurumundan celp edilen marka tescil belgeleri, taraflarca hazırlama ilkesine göre taraflarca dava dosyasına sunulan tüm deliller bir bütün olarak incelendiğinde; Davalı adına tescilli … sayılı markanın 556 Sayılı KHK nın 14. maddesi gereğince iptali, .. ve … sayılı markaların 556 sayılı KHK nın 7/1-b, 8/1-b, 3,5,-35. maddeleri gereğince hükümsüzlüğüne ilişkin olarak açılan davada davacı iddialarının subut bulmadığı tespit edildiğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Zira Davacının markası … İle davalı markası … ibareleri arasındaki benzerlik incelemesinde; İşitsel bir benzerlik var gibi algılansada;Taraf markalan arasında anlamsal (kavramsal) bir aynılığın bulunmadığı, zira “…” ibaresi “sonra gelen, ileri” gibi anlamlara sahipken “…” ibaresinin ise “bağ, bağlantı noktası” gibi anlamlara geldiği, yine taraf markaları sınıfsal açıdan örtüşüyor olsada burada önemli olan hususun tüketicinin algısı olduğu, dolayısıyla her iki raporda da isabet ile belirtilği gibi her iki markanın yöneldiği ürünlerin farklılık arz ettiği, Bu anlamda taraf markaları arasında işitsel anlamda bir benzerlik bulunsada; bu benzerliğin iltibasa (karıştırılma ihtimaline) sebebiyet vermeyeceği, zira karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketicinin esas alınmasının gerektiği, fakat davaya konu markaların yer aldığı mal ve hizmetlere ilişkin satın alma faaliyetlerinde ürünlerin fiyatı, niteliği, alınma sıklığı nazara alındığında ortalama tüketicinin dikkat düzeyinin artacağı; öte yandan taraf markalarının yöneldiği mal ve hizmetlerin birbirine ikame edilemediği ve birbirini tamamlamadığı, yani sık tüketilen ürünler olmadıklarından birbirleri yerine ikame edilme olanağının bulunmadığı, tüketicinin teknolojik konularda daha duyarlı ve araştırmacacı olduğunun bilindiği, dolayısıyla bir rekabet içinde olmadıkları, bilirkişi heyetince alınan son raporda taraf markalarının her İkisinin de tanınmış olduğunun tespit edildiği, bu tanınmışlığın ise sektöründe farklı mal ve hizmetlere yönelik olduğu, anılan sebepler neticesinde davalı yan markasının tüketici nezdinde bir iltibasa sebebiyet vermeyeceği, Bu kapsamda … markası bakımından MarkKHK m, 8/l-(b) anlamında hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı, davacının aynıca MarkKHK m. 14. maddesine dayalı olarak iptal talebinde bulunduğu anlaşılmış ise de; davalının markayı ciddi bir şekilde kullanmış olması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının gerçekleşmediğinin tespit edildiği, yargılama sırasında 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verildiği, Yüksek Mahkemenin ilamlarında Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi için yerel mahkeme hükümlerini bozduğu anlaşılmaktaysa da, somut olayda zaten davalının markasını kullandığı tespit edildiğinden, kullanmama durumunda ise sadece yargılama giderlerinin kime tahmil edileceği ile ile sınırlı olarak yargılamaya yapıldığından, huzurdaki davada da davalı esasen markasını kullandığı bilirkişi heyetince ve sunulu deliller ile ispat edildiğinden davacı yanca açılan tüm hükümsüzlük sebeplerinin reddi gerektiği sabit olmakla davanın esastan reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-DAVANIN REDDİNE,
2-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 8,20 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafın yapmış olduğu 20 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar davacı vekilinin ve davalı yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 13/12/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır