Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/217 E. 2018/398 K. 25.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/217 Esas
KARAR NO : 2018/398

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti
DAVA TARİHİ : 09/07/2014
KARAR TARİHİ : 25/10/2018

Taraflar arasında markanın hükümsüzlüğü, tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti istemiyle açılan dava dosyası 3 nolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/167 esas numarasına tevzi edilmiş bu mahkemece yargılama devam ederken HSK’nın 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/217 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin yaklaşık 30 yıldan uzun süredir, başta spor giyim olmak üzere, her türlü tekstil ürününün üretim ve ticaretini, özellikle dava konusu “…” markası ile yaptığını, müvekkilinin markasına ilişkin ticari faaliyetini yaklaşık 10 yıldan bu yana, kurumsallığını sağlamak amacıyla kendi adına değil, sahibi ve ortağı bulunduğu …Şti ve … Tekstil Ltd.Şti vasıtası ile sürdürdüğünü, bu kapsamda dava konusu markanın, 2005 yılında TPE ve WIPO nezdinde tescil edildiğini ve yasal koruma da sağladığını, müvekkili tarafından ciddi yatırımlar yapılarak markanın tanınırlığı ve güvenirliğinin sağlandığını ve başta Rusya olmak üzere eski Sovyet Cumhuriyetlerinin neredeyse tamamına ve hatta bazı Avrupa ülkelerine milyonlarla ifade edilecek adetlerde ihracat yapıldığını, müvekkili markasının bugün itibarı ile anılan bölgede herkesçe bilinen üç büyük spor markasından sonra dördüncü büyük ve tanınmış marka konumuna ulaştığını, ancak hal böyle iken yapılan araştırma neticesinde, davalı yanın müvekkilinin markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olan, neredeyse aynısı denilebilecek düzeyde benzerini … sayılı “…” marka başvuru ile tescil ettirdiğinin tespit edildiğini, belirtilen tescilin müvekkilinin tescilli markaları ile aynı sınıf olan 25. sınıfı da kapsadığını, davalının tescilinin sadece 8/1. maddesi anlamında hükümsüzlük değil, aynı zamanda 8/3. madde anlamında haksız rekabet de teşkil ettiğini, davalı markasının, müvekkilinin tescilli markalarından yararlanmak suretiyle haksız ve kötü niyetli olarak ve müvekkilinin tescilli sınai hakları ile benzerlik yaratarak, tüketiciyi yanıltma maksadıyla oluşturulduğunu iddia ederek, markaların benzer olduğunun ve haksız rekabetin tespitini, davalı adına … sayılı “…” ibareli markanın 25. sınıf yönünden hükümsüzlüğünü, iptalini ve sicilden terkinini ve hükmün ilanını talep ve dava ettiği, sunduğu ıslah dilekçesi ile de 35.sınıf yönünden de davalı adına markanın hükümsüzlüğünü talep ettiği anlaşılmıştır.
SAVUNMA; Davalı vekili beyan dilekçesinde; müvekkilinin dünya çapında ünlü sanatçı ve …’nin müzik faaliyetlerini yürüttüğü, İsviçre’de bulunan bağlı bir şirket olduğunu, müvekkili şirketin sahibi … asıl adı … olan İsveç’li elektronik müzik DJ’i ve prodüktör olduğunu, müvekkilinin sahne adı olarak piyasaya çıkışından bu yana, uzun yıllardır … ismini kullandığını, müvekkilinin … ibaresini marka olarak benimsediğini ve aynı zamanda … markasının müvekkilinin ticaret unvanının da kılavuz kelimesini oluşturduğunu, müvekkilinin … markasının gerçek, öncelikli ve üstün hak sahibi olduğunu, müvekkilinin söz konusu markası ile Türkiye’de dahil dünya çapında yoğun kullanım ve tanıtım faaliyetleri sonucunda ilgili sektörde yüksek bir tanınmışlık elde ettiğini ve davacı yanın müvekkili markasına karşı hükümsüzlük davası açmakta hiçbir geçerli hukuki, dayanağı ve menfaatinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istediği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, uyuşmazlık konusunun davalı adına tescilli … sayılı “…” ibareli markanın davacıların … ibareli markası ile iltibas oluşturduğu ve kötü niyetli tescil edildiği iddiasıyla tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, 556 Sayılı KHK’nın 8/1-b ve 3. maddeleri gereğince markanın tescilli olduğu 25. ve 35. sınıf emtialar yönünden hükümsüzlüğüne ve verilecek kararın ilanı taleplerine ilişkin olarak açıldığı anlaşılmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Düzenlenen raporların denetim ve hüküm kurmaya elverişli bulunması nedeniyle raporlarda iştirak edilen hususlar gerekçeli kararda belirtilmiştir.
Bilirkişiler …, …, … 19.2.2016 tarihli raporlarında; Davalının … ibareli markası ile davacının … İbareli markası arasında tüketicilerin karıştırmasına neden olabilecek kadar benzerlik bulunduğunu, Davalı markasının yeteri derecede ayırt ediciliğe sahip olmadığını, bu nedenle KHK m, 8/I-b anlamında davacı markası ile İltibas oluşturduğunu,Davacıya ait tescilli markanın kullanılmasının 25. Emtia sınıfında davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğunu, Davalının … ibareli marka başvurusu sırasında kötü niyetli olmadığını, Davalı markasının 25. Emtia sınıfında hükümsüzlük şartlarının oluşmuş olduğunu bildirdikleri anlaşılmıştır.
Bilirkişiler …, …, … ise 6.2.2017 tarihli raporlarında; … no.lu …. şekil markasının ve -… no.lu … şekil markasının 25.sınıfda davacı adına tescilli olduğunu, … no.lu markanın ise … ibaresi ile 25. sınıfta davalı adına tescil edilmiş olduğunu, Davacılar adına 25. sınıfla tescilli “…’ ve “…” esas unsurlu markalar ile davalı adına tescilli “…” esas unsurlu markalar bir bütün olarak incelendiğinde, markaların beyaz zemin üzerine siyah harflerden oluştuğu; davacı markasındaki “…” esas unsurunun davalı markasının ilk dört harfini oluşturduğu, Markalar arasında karışıklığa sebebiyet verecek benzerlik olduğundan, davalı markasının tescil edildiği 25. sınıf yönünden MarKHK m.8/l/b’ye dayalı hükümsüzlük şartlarının mevcut olduğu,davacılar, yaklaşık 30 yıldır -başta spor giyim olmak üzere- her türlü tekstil ürününün üretim ve ticaretini özellikle “…” markası ile yaptıklarını beyan etmişlerse de,birilirkişilere tevdi edilen dosya kapsamında markalarını tescil ettirdikleri 18.02.2005 tarihi öncesine ait kullanımı gösterir bir delilin ibraz edilmemiş olduğundan, MarKHK m. 8/3’e dayalı hükümsüzlük talebi şartlarının mevcut olmadığını,salt markayı tescil ettirme eylemi tek başına kötüniyet göstergesi olarak nitelenmeyeceğinden kötüniyetin somut delillerle ispat edilmesi gerektiğini,dava konusu markalar davalı adına tescilli olduğu sürece markanın kullanımının marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde marka kullanımının tecavüz veya haksız rekabet teşkil edip etmeyeceğinin mahkemenin takdirinde olduğunu beyan etmişlerdir.
Bilirkişiler …, …, … ise 7.5.2018 tarihli raporarında; Davacı yan adına tescilli … sayılı “…, ve … nolu … ibareli markalar ile Davalı yan adına tescilli … nolu “… ibareli maarkaların ’ işitsel, okunuş ve yazılış itibariyle birbiri ile İltibas oluşturduğunu, Ortalama zeka sahibi tüketiciler nezdinde bu düşünme ve karıştırma İhtimalleri bulunduğnu,Markalar arasında karışıklığa sebebiyet verecek şekilde tescil edildiği 25. Sınıf yönünden 556 sayılı şartlarının mevcut olduğunu,Davalı yanın 35. Sınıf emtiası içeriğinde 25. snıf yönünden ürün satışı bulunmadığını, davacının, ıslah yoluyla 35. Sınıf açısından hükümsüzlük talebinde menfaati olmadığını, 35. sınıf yönünden hükümsüzlük şartlarının oluşmadığını beyan etmişlerdir.
Davalı vekili rapora itiraz dilekçesinde; bilirkişilerin 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi uyarınca bir benzerlik bulunmadığı tespit etiklerini, karıştırılma ihtimalinde tüm faktörlerin detaylıca incelenmeksizin 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında iltibas oluşturduğu kanaatine varıldığını,bilirkişilerin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet yönünden de davacı talebi olmadığı halde değerlendirmeler yaptıklarını beyan etmiştir.
Dosyada alınan 3 bilirkişi raporununda, karıştırma ihtimalini davacı ve davalı markalarını birebir denetime uygun ve emtia sınıfları, tanınmışlık olgusu, ıslah ile talep edilen 35.sınıf yönünden de son raporun denetime uygun olması, öte yandan dosyanın devir ile mahkememize intikal ettiği, uyuşmazlık tespitini yapan mahkeme hakiminin eksik tespit yapmış olmasının yargılamayı devam ettiren hakimi bağlamayacağı, zira asıl olanan davacının talep delikçesi olduğu, nitekim bilirkişilerinde bu durumu fark ederek iddia ve savunmalara göre rapor tanzim ettikleri, dolayısıyla davacının dava dilekçesinde açıkça 25.sınıf emtia yönünden davalı kullanımının haksız rekebet teşkil ettiğinin tespitine talep etmiş olması, dilekçelerinde markalar arasındaki iltibas nedeniyle markalarının zarar gördüğünü beyan etmiş olması gözetildiğinde davalı yanca ileri sürülen itirazlar yerinde görülmemiş, alınan 3 rapor kapsamı ile uyuşmazlık aydınlandığından yeni bir inceleme yapılması talebi yeninde görülmemiştir.
Biirkişi raporları, taraflarca sunulan deliller ve TPMK kayıtları ile birlikte incelendiğinde;
Davacı markaları kelime ve şekil unsurlarından ibarettir. Markalar beyaz zemin üzerine siyah renk büyük harfler ve şekil unsurları kullanılarak oluşturulmuştur. Markadaki kelime unsurunun yaygın olarak kullanılan/bilinen bir anlamı olamamakla, markaların ayırt edici olduğu tespit edilmiştir. Markaların esas unsurunun “…” ve “…” ibareleridir. Davalının markasının ise Marka beyaz zemin üzerine siyah renk büyük harf kullanılarak oluşturulduğu ve markanın esas unsurun “…” ibaresi olduğu anlaşılamıştır.
KHK’nın 8/1-b hükmündeki, markaların benzerliği ile mal ve hizmetlerin benzerliğine ilişkin unsurların karşılıklı bir bağımlılık ve dengeleme ilişkisi içinde olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. İşaretlerin benzerliğinde ise, onların ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür.Alınan bilirkişi raporlarında da bilirkişiler 8/1/b kapsamında hükümsüzlük şartlarının 25.sınıf yönünden oluştuğunu denetime uygun şekilde rapor etmişlerdir.
Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi, markaların bütünü göz önünde bulundurularak, genel görünüş itibari ile yapılır. Bütünsel benzerlik değerlendirmesinde, markaların esas unsurları ön plana çıkarılarak, bu unsurların benzer olup olmadıkları, markanın bütününde fark yaratıp yaratmadıklarına bakılmaktadır.
Toplanan deliller ve bilirkişi raporları bir arada değerlendirildiğinde; davacılar adına 25, sınıfta tescilli “…” ve ”…” esas unsurlu markalar ile davalı adına tescilli “…” esas unsurlu markaların bir bütün olarak incelendiğinde, markaların beyaz zemin üzerine siyah harflerden oluştuğu; davacı markasındaki “…” esas unsurunun davalı markasının ilk dört harfini oluşturduğu; markalar arasında karışıklığa sebebiyet verecek benzerliğin olduğu; davalı markasının tescil edildiği 25, sınıf yönünden MarKHK m, 8/1-b’ye dayalı kısmi hükümsüzlük şartlarının mevcut olduğu subut bulmuştur. Davacı yan tanınmış marka değildir. Davalının markayı kötüniyetle tescil ettirdiği ispat olunmamıştır. Bu kapsamda markaların tescilli olduğu emtia sınıfı ile sınılı olarak kısmı olarak hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı davalı eyleminin haksız rekabet /tecavüz meydana getirdiğinin de tespitini talep itmiştir. Rekabetin, doğruluk ve dürüstlük kuralları içerisinde kalmak ve üretilen mal ve hizmetlerin kalitesini yükseltmek, işletmelerin verimini arttırmak ve fiyatları düşürmek hususlarında etkisi olduğu tartışmasızdır. Ancak bu durumun kötüye kullanılmaması, doğruluk ve dürüstlük çerçevesinde rekabetin gerçekleştirilmesi, değişen teknoloji ve ekonomik şartlar, firmalar arasındaki piyasadan büyük pay alma hırsı nedeniyle mümkün olmadığından TTK’da düzenleme yapılmıştır. Kişinin kendi emeği ve çabasına dayanması halinde rekabet, ilgili piyasayı olumlu yönde etkileyecek ve daha iyiye ulaşmak için diğer firmaları teşvik edecektir. Bu şekilde olmadan başkasının emeğinden ve çabasından yararlanmaya çalışmak suretiyle rekabet yapılması ise haksız rekabet teşkil edecektir.
Tescilli marka sahibinin tescilden doğan haklarının ihlâli haksız rekabet olarak değerlendirilebilir. Ancak, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin söz konusu olabilmesi için, dava konusu edilen markanın Türk Patent Enstitüsü nezdinde tescil edilmemiş olması gerekir. Nitekim yüksek mahkeme ilamları da bu hususa işaret etmektedir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan marka KHK sı ve yüksek mahkeme ilamları bilirkişi raporları ile bir arada değerlendirildiğinde, Marka tescilli olduğu sürece kullanımı haksız rekabet teşkil etmeyeceğinden yerleşik içtihatlar nazara alınarak tecavüz ve haksız rekabetin tespit istemine ilişkin istemin reddine, Davalı adına tescilli … nolu markanın 25.sınıf yönünden hükümsüzlüğüne, 35.sınıf için hükümsüzlük isteminin reddine, karar kesinleştiğinde Türk Patent ve Marka Kurumuna ilam örneğinin sicile işlenmek üzere gönderilmesine, ilan isteminin reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
Davanın KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE,
1-Marka tescilli olduğu sürece kullanımı haksız rekabet teşkil etmeyeceğinden yerleşik içtihatlar nazara alınarak tecavüz ve haksız rekabetin tespit istemine ilişkin istemin reddine,
2-Davalı adına tescilli … nolu markanın 25.sınıf yönünden hükümsüzlüğüne, 35.sınıf için hükümsüzlük isteminin reddine, karar kesinleştiğinde türk patent ve marka kurumuna ilam örneğinin sicile işlenmek üzere gönderilmesine,
3- İlan isteminin reddine,
4-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan ve ıslah harcından mahsubu ile 20,70 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
5-Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6-Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.145 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacıların yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 25,20 TL peşin harç, 25,20 TL başvuru harcı, 31,40 TL ıslah harcı, 1.800 TL bilirkişi ücreti, 488,00 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 2.369,80 TL’nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
8-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 4.800 TL bilirkişi ücreti ve 60 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 4.860 TL’nin 1/3’sinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
9-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı. 25/10/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır