Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/202 E. 2019/429 K. 07.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/202 Esas
KARAR NO : 2019/429

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 25/12/2013
KARAR TARİHİ : 07/11/2019

Taraflar arasında marka hakkını ihlal ve tazminat istemiyle açılan dava dosyası 3 nolu Fikri ve sınai Haklar Hukuk mahkemesinin 2013/269 esas numarasına tevzii edilmiş bu mahkemece yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/202 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ,
ASIL DAVADA;
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının 2010 yılından itibaren mevcut unvanı ile faaliyet gösterdiğini, ancak davalının gerek şirket unvanı, gerekse kullandığı markasının süreç içerisinde çeşitlilik gösterdiğini, “…” şeklindeki davalı markasının ilk tescilinin 2008 yılı olduğunu, … ibaresinin aslında çeçekçilik sektöründe ve çiçek satın alan müşteriler nezdinde ülkemizde ve dünya çapında çok uzun yıllardır bilinen ticari bir emtiayı ifade ettiğini, davalının marka olarak belirlediği ibarenin çiçekçilik sektörü için bir emtia olduğunu, davalı tarafından bulunmuş bir ürün olmadığını, ticaret alanında herkes tarafından kullanılan ya da cins, vasıf, kalite, miktar gibi evsar belirten ibarelerin marka olarak tescil edilemeyeceğini iddia ederek, davalı adına …, … ve … sayılar ile tescilli markaların hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini, hükümsüzlük talebinin kabul edilmemesi halinde ise “…” markasının tanınmış marka olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının iddiasının aksine müvekkilinin salt çiçekçi olmadığını ve sadece çiçekçilik sektöründe faaliyet göstermediğini, müvekkilinin … adlı internet sitesi üzerinden, çiçek ve çiçek aranjmanları dahil olmak üzere aynı zamanda kek, çikolata, kurabiye, meyve aranjmanları, hediyelik eşya ve kurabiye aranjmanları konusunda da iştigal ettiğini, müvekkiline ait … markalarının, internet üzerinden çiçek ve çeşitli hediyelik eşya satışı hizmetlerinde yayın bilinirliği nedeniyle ayrıca tanınmış marka olduklarının tescil edildiğini, müvekkili markalarının tanımlayıcı ya da vasıf bildirici niteliğinde olmadığını ve 7/1-c maddesi uyarınca hükümsüz kılınmalarının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA;
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının müvekkiline ait … markasını hem anahtar kelime olarak hemde kendi markası ile birlikte görünecek şekilde kullanıldığını ve davalı sayfasına link verildiğini belirterek marka haklarına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile ortadan kaldırılmasını, maddi manevi tazminat ve ihtibar tazminatına hükmonulmasını, hükmün ilanını, yargılama gideri ve vekalet ücretinini karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 18.2.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile davasını islah etmiş ve maddi tazminat istemini 37.166.22 TL olarak talep etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekilinin cevap dilekçesinde davanın İst. 3.FSHH Mahkemesinde açılan halen derdest olan 2013/269 Esas nolu dosyası ile birleştirilmesini talep ettiği, esasa ilişkin olarakda davacının markasının tasviri olarak tescilinin mümkün olmadığını, tasviri olduğu içinde kullanımının marka haklarına tecavüz oluşturmadığını, dosyanın 3 nolu mahkemedeki dosya ile birleştirilmesini talep etmiştir.
DELİLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Asıl davada uyuşmazlık konusunun, davalı adına tescilli …, … ve … sayılı markaların 556 Sayılı KHK’nın 7 ve 42. maddeleri gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesi, birleşen İstanbul 1 FSHH’min 2014/32 esas sayılı dosyasındaki uyuşmazlığın ise asıl davada dayanak olan markaların google arama motorunda anahtar kelime olarak kullanılmak suretiyle birleşen dosya davacısının markalarına tecavüzde ve haksız rekabette bulunulduğunun tespiti ile men ve ref’i, 556 Sayılı KHK’nın 66/c maddesi gereğince şimdilik 1.000- TL maddi (18.2.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemi 37.166.22 TL olarak talep edilmiştir) 1.000- TL manevi ve 500- TL itibar tazminatının tahsili ve ilan taleplidir.
Davanın açılmasını müteakip davacı ve davalının dava, cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsanında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler …, … ve … 29.9.2015 tarihli raporlarında; Esas dava ile hükümsüzlüğü talep edilen ve birleşen davada marka tescilinden doğan haklara tecavüz edildiği iddia edilen “…” esas unsurlu …, …, … tescil no.lu markaların davalı/birleşen davacı adına tescil edilmiş olduğu ve 556 sayılı MarKHK. uyarınca hukuken korunduğunu, Davalı/birleşen davalının “…” markasının Türk Patent Enstitüsü/Markalar Dairesi Başkanlığının 29.04.2013 tarih ve … sayılı kararı ile tanınmış marka olduğunun tespit edilmiş olduğunu, Dava konusu markaların tescil edildikleri 29 ve 30. sınıflardaki emtialar doğrudan çiçekçilik sektörü ile ilgili olmadığından bu tescil sınıfları yönünden davalı markasının esas unsuru olan “…” ibaresinin tescilinde ayırt ediciliğin yüksek olduğu; … tescil no.lu markanın tescil edildiği 29, 30. sınıf yönünden belirtilen gerekçe ile hükümsüzlük talebinin yerinde olmadığını, Çiçekçilik sektörü ile doğrudan veya dolaylı bağlantısı olan sınıflar yönünden marka tescilleri değerlendirildiğinde, “…” isim tamlamasından oluşan davalı/birleşen davacı markalarındaki “…” ibaresinin çiçekçilik sektörü için ayırt edici olmadığı, markada yer alan “…” ibaresinin ise yalnızca çiçekçilik sektöründe kullanılan bir emtia olmadığı; davalı/birleşen davacı markasının “‘…” şekilden İsim tamlaması olarak ayırt edici olduğunu; tescil tarihi itibariyle markanın ayırt ediciliği zayıf olarak nitelenebilecek İse de, kullanım sonucu markanın tanınmış hale geldiği ve tannınmışlığın TPE karan ile tespit edilmiş olduğunu; bu yönüyle MarKHK m.7/l/a, c, d bentleri gerekçe gösterilerek davalı/birileşen davacı markasının esas davada hükümsüzlüğü talebinin yerinde olmadığını,Birleşen davada, birleşen davalının … İnternet sitesinde “…” ve “…” ibarelerini anahtar kelime olarak kullandığının dosya kapsamında ihtilafsız olduğu; “…” ibaresinin çiçekçilik sektöründe bir emtia olarak veya bir markanın yardımcı unsuru olarak kullanımının tek başına marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilemeyeecğini, ancak somut olayda davacının “…” şeklindeki tanınmış markası ile iltibas oluşturacak şekilde internet sitesinde “…” ve “…” kelimeleri birleştirilerek “…” şeklinde anahtar kelimenin kullanımının marka hakkına tecavüz olarak değerlendirileceğini, Birleşen davada maddi ve manevi tazminat talebi açısından “kusur” şartının gerçekleşmiş olduğu; manevi tazminat miktarım belirleme yetkisinin Mahkemeye ait olduğu; birleşen davacının tanınmış markasını haklı bir hukuki bir sebep(marka tescili, lisans hakkı vs.) olmaksızın davalı tarafından internette anahtar kelime olarak kullanılmasının davacının tanınmış markasının itibarını zedeleyeceği gerekçesiyle itibar tazminatı talep hakkının yerinde olduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişiler ek raporlarında kök rapordaki tespitlerin geçerli olduğunu, tazminatın hesaplanmasının uzmanlık alanları dışında olduğunu beyan etmişlerdir.
Bilirkişiler …, İhsan … ve … ise 15.1.2017 tarihli raporlarında;Asıl davada, davaya konu “…” markalan incelendiğinde çiçekçilik alanında cins bildiren ve çiçekçilik alanında herkes tarafından kullanılan ibarenin “…” ibaresi olduğu, “…” ibaresinin bir bütün olarak bu kapsamda değerlendirilemeyeceği, davaya konu …, … ve … nolu markaların hükümsüz kılınamayacağını, … sayılı karan ile “…” markasının tanınmışlığınm tespit edildiğini, öte yandan markanın tanınmış olmadığının tespitine yönelik bir dava türünün bulunmadığını, birlesen davada, birleşen dava davalısı/asıl dava davacısının, MarkKHK hükmü kapsamında “…” ibaresini ticari etki yaratacak şekilde anahtar kelime olarak kullanmak suretiyle birleşen dava davacısı/asıl dava davalısının markalarından doğan haklara tecavüz ettiğini,Asıl dava davacısı/birleşen dava davalısının “…” ibaresini kötü veya uygun olmayan şekilde kullandığını, itibar zedeleyecek bir durum meydana getirdiğini gösterir bir bilgi ve belgenin bulunmaması sebebiyle, birleşen dava davacısının itibar tazminatı taleplerinin yerinde olmadığını, mali Bilirkişisinin çabalarına rağmen mali incelemenin yapılamadığını bildirmişlerdir.
Aynı heyetin 18.2.2019 tarihli raporlarında; MarkKHK 66 hükmü uyarınca marka sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybın değerinin yanı sıra marka hakkına tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsadığını,Yoksun kalınan kazanç miktarının hesaplanması hususunda ise zarar gören marka sahibine seçim hakkı tanındığını, Asıl Oava Davacısı Birleşen Dava Davalısından “…” markasının kullanımı için lisans verilseydi elde edilecek gelir ûzerinden(emsa) lisans bedeli) tazminat hesaplanması istendiği gözetelerek kurumlar vergisi verileri dikkate alınarak hesaplama yapıldığını buna göre net ciro üzerinden 2013 ve 2014 yılları cironun %15 i baz alanarak hesaplandığında 37.166,22 TL tazminat hesaplandığını bildirmişlerdir.
Davalı vekili her ne kadar birleşen davada davacının huzurdaki davayı belirsiz alacak davası olarak değil kısmî dava olarak açtığını, ıslah edilen kısmı için zamanaşımı itirazında bulunmuş isede; davanın süresi içinde açıldığı eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi halinde ceza zamanaşımı süresi içinde taleplerin ileri sürelecek olması gözetildiğinde ıslah talebinin süresi içinde sunulduğu anlaşılmıştır.
Toplanan deliller , alanında uzman bilirkişi heyetince yapılan incelemeler dikkate alındığında; davacı markasının esas unsuru olan “…” ibaresinin tescilinde ayırt ediciliğin yüksek olduğu; … tescil no’lu markanın tescil edildiği 29., 30. sınıf yönünden belirtilen gerekçe ile hükümsüzlük talebinin yerinde olmadığı , Çiçekçilik sektörü ile doğrudan veya dolaylı bağlantısı olduğu düşünülen sınıflar yönünden marka tescilleri değerlendirildiğinde “…” şeklinde isim tamlaması olarak ayırt ediciliği bulanan markanın tanınmış marka olması nedeniyle keza markanın kullanım sonucu tanınmış hale geldiği ve tanınmışlığın Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 29.04.2013 tarih ve 2013-O-247357 sayılı kararı ile tespit edilmiş olması gözetildiğinde ; asıl davada hükümsüzlük ve davacı markasının tannımış marka olmadığının tespitine yönelik davanın reddi gerekmiştir
Birleşen Dava yönünden yapılan değerlendirmede ise; Davalı’nın … internet sitesinde “…” ve “…” ibarelerini anahtar kelime olarak kullandığının dosya kapsamında ihtilafsız olduğu, “…” şeklindeki tanınmış markası ile iltibas oluşturacak şekilde internet sitesinde “…” ve “…” kelimeleri birleştirilerek “…” şeklinde anahtar kelimenin kullanımının marka hakkına tecavüz olarak kabul edildiği, Maddi ve manevi tazminat talebi açısından “kusur” şartının gerçekleşmiş olduğu, davacının tanınmış markasının haklı hukuki bir sebep olmaksızın Davalı tarafından internette anahtar kelime olarak kullanılmasının davacının tanınmış markasının itibarını zedelediği yönündeki itibar tazminatı talep lerinin yerinde olmadığı diğer tazminat taleplerinin haklı olduğu anlaşılmış ancak maddi ve manevi tazminat yönünden dosyadaki tüm bilgi ve belgelerin ayrı ayrı incelenmesi gerekmiştir.
Davacının KHK Madde 66/c kapsamında maddi tazminat hesaplanması talep etmiş olduğunu, Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisana anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre talepde bulunduğu anlaşılmıştır.
Lisans bedelinin hesaplanmasında özellikle markanın ekonomik Önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler de gözönünde tutulacağı Yargıtay içtihatlarında işaret edilen hususlardandır.
Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından Gelir Tabloları dava tarihinden geriye doğru 2 yıllık gelir- gider tabloları ile birlikte incelendiğinde mali bilirkişinin davalının tüm karı üzerinden bir hesaplama yaptığı bu hesaplamanın ise mahkememizce dikkate alınamayacağı bilinmektedir. Zira davacı tarafından dava dosyasına emsal olabilecek bir lisans sözleşmesi sunulmamıştır. Davacı yanca başka dava dosyalarına sunulan bilirkişi raporları ise davalıların farklı olup, kullanılan süreye göre lisans belirleneceğinden huzurdaki dosya için emsal olamaz. Öte yandan İstanbul Ticaret Odasından aynı nitelikte emsal dosyalara gelen yazılarda şablon olarak cironun %15 inin lisans bedeli olabileceğinin bildirildiği, bilirkişilerinde hiçbir marka ayırımı yapmadan salt net kazanç üzerinden elde edilen ciro üzerinden %15 oranını uyguladığı da bilinmektedir.
Bilirkişi salt cironun %15’i esas alınmasına göre davalının cirosuna göre yapılan hesaplamanın 37.166.22 TL olabileceğinin bildirmiştir. Ancak bu hesaplama davalının tüm kazancının üzerinden yapıldığından bu durumda tazminat BK hükümlerine göre mahkememizce belirlenmelidir.
Mahkememizin ihtisas mahkemesi olması sıfatıyla dava dışı başka dosyalara sunulan Emsal lisansda firmaların çoğu zaman mali yükümlülükler kapsamında sözleşmede belirli bir maddi meblag belirlemediği, lisans verenin elde edeceği ciroya ve davalının bulunduğu lokosyona göre %1 den % 60 a kadar bedellerin belirli şartlarla faturalandırılması sistemine göre lisansın düzenlendiği hususu da bilinmektedir. Dolayısıyla her dosyada davalının aldığı sipariş ve fatura detaylarının , şayet markasal bir kullanım varsa bu markanın satışlara etkisine göre net ciro üzerinden bir lisans belirlenmesi gereklidir.
Öte yandan davacı da e ticaret yani web üzerinden satış yapan bir firma olup, davacının e ticaret ile geniş bir ürün yelpazesi ile faaliyet gösterdiği, salt çiçek satışı yapmadığı, dolayısıyla salt taraf cirolarından hareket edilerek lisans şeçeneği tazminat hesap yöntemine göre bir inceleme yapılması halinde sebepsiz zenginleşmeye de yol açılabileceği bilinmektedir. Bu nedenle davalının ancak adwords sitemi ile kullandığı süre, tüketicinin davalıya ulaşmasının reklamlar yolu ile olup olmadığı keza davalının satış kapasitesinin bu reklam olmasaydı yinede çicek satışlarını etkileyip etkilemeyecek oluşu, davacı markasının tanınmışlık olgusu, verdiği lisansların sayısı vb tüm kriterlerin hakkaniyete uygun( ölçülülük prensibine göre ) bir şekilde davalınında ticari kapasitesi nazara alınarak incelenmesi ve lisansında yüksek mahkeme içtihatlarına göre ancak bu şekilde sağlıklı olarak tespit edilebileceği bilinmektedir. Ancak hakkaniyeke uygun bir bilirkişi raporunun alınmasının ise mali kayıtların yeterli açıklamalar içermemesi nedediyle sağlıklı sonuçlar vermediği de bilenen bir gerçekliktir. Zira mali kayıtlarda satışların tamamının hangi ürün bazında yapıldığı belli olmayıp, adwords uygulamalarının bilindiği gibi süreli olması, hatta anlık kullanımlar için belirli süreli anlaşmalar yapılıyor olması , mahkememizin … d.iş sayılı dosyasında 6.11.2013 tarihinde tedbir talep edilmiş olup, mahkemece … d.iş esas-… karar ve 26.12.2013 tarihinde davalının sitesi için tedbir uygulamasına karar verilmiş olması, mahkememizin birleşen dosyasının 20.1.2014 tarihli tensip tutanağının 14 nolu ara kararı ile tedbirin devamına karar verilmiş olması, dolayısıyla dava açıldığı tarihten önceki kullanım ile tedbirin uygulandığı tarih dilime nazara alındığında lisans bedeli 15.000 TL olarak takdir edilmiştir.
Borçlar kanununun 51/1 maddesinde “Hakimin tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını gözönüne alarak belirleyeceği” , Türk Medeni Kanun’un 4. maddesinde de “Kanun’un takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini yada haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği” belirtilmiştir.
Bilirkişiler raporında Google Adwords kullanımlarının marka hakkına tecavüz oluşturduğunu bildirmişlerdir. değişik iş dosyasında da davalının anahtar sözcük uygulamasını kullandığı anlaşıldığından tespit tarihinden makememezce tedbir kararının verildiği ve uygulandığı tarihlerde dikkate alınarak , ayrıca davacının markasının tanınmış marka olması hususu da gözetilerek davalı yanca markanın kullanıldığı süreye göre 15.000 TL maddi tazminat somut olaya uygun lisans olarak görülmüş, ıslah ile talep edilen fazlaya ilişkin istemin şartlarının oluşmadığı anlaşılmıştır.
Davacı manevi tazminat da talep etmiştir. Manevi tazminat yönünden marka hakkına yapılan tecavüzün niteliği, ,davacının manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp durumu, manevi tazminatın amaç ve içeriğine, hak, nesafet ve adalet ilkesine takdiren takdiren 1000- TL manevi tazminatın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmesi gerekmiştir.
Davalı tarafça davacı markası ticari etki yaratacak şekilde kullandığından, bu şekildeki kullanımın hukuka uygun bir kullanım niteliğinde olmayıp, marka hakkına tecavüz oluşturduğu ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK nın 61 ve 62.maddeleri kapsamında bulunduğu ve eylemin aynı zamanda TTK anlamında haksız rekabet teşkil ettiğinden haksız rekabetin tespiti, durdurulması, giderilmesi, men’ i ve sonuçlarının ortadan kaldırılması talepleri de yerinde görülmüştür.
Davalının eylemi davacının marka hakkına tecavüz ve aynı zamanda haksız rekabet olarak kabul edildiğinden 556 sayılı KHK nın 72. maddesi ile TTK nun 59. maddeleri gereğince hükmün ilanı talebi de yerinde görülmüştür.
Her ne kadar davacı itibar tazminatı da talep etmiş ise de, 556 sayılı KHK nın 68.maddesi gereğince, itibar tazminatına hükmolunabilmesi için marka hakkına tecavüz edenin markayı “kötü” veya “uygun olmayan bir şekilde” kullanması ve böyle bir kullanım¸ sonucunda “markanın itibarının zarara uğraması” koşullarının ispatının gerektiği, somut olayda davalının markayı ne şekilde “kötü” veya “uygun olmayan biçimde” kullandığı ve markanın itibarının ne şekilde zarara uğramış olduğu açıklanmamış, bu yönde herhangi bir delil gösterilmemiş ve bu koşullar ispat edilememiş olduğundan son rapordaki bilirkişi kurulunun görüşü Yüksek mahkeme içtihatlarına uygun bulundugundan bu görüşe itibar edilmiş ve itibar tazminatı talebinin reddi gerekmiştir.
Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
I- BİRLEŞEN DAVADA;
1-Davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksiz rekebetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
Marka hakkını ihlal nedeniyle BK hükümlerine göre ;
2-15.000 TL maddi tazminatın, 20.11.2013(bilirkişinin delil tespit tarihindeki ihlali tespit tarihinden itibaren işleyecek yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ıslah ile talep edilen fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-1000 TL manevi tazminatın, 20.11.2013(bilirkişinin delil tespit tarihindeki ihlali tespit tarihi ) tarihinden itibaren işleyecek yüksek ticari faizi ile birlekte davalıdan tahsiline,
4-İtibar tazminatı isteminin koşulları oluşmadığından reddine,
5-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalılardan tahsiline,
6-Mahkememizce verilenihtiyati tedbir kararının karar kesinleşene kadar devamına,
7-Birleşen davada 1.092,96 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 1.050,26 TL harcın birleşen dava davalısından tahsiline,
8-Birleşen davada kabul edilen Maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 1.800 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Birleşen davada kabul edilen Manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 120 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Birleşen davada reddedilen İtibar tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 60 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Birleşen davada reddedilen maddi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 2.659 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
12-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
II- ASIL DAVANIN REDDİNE,
1-Asıl davada 44,40 ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 20,10 TL eksik harcın davacıdan tahsiline,
2-Asıl davanın reddi nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davalı tarafın yargılama giderlerinden olan 3.500 TL bilirkişi ücreti, 113 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 3.613 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Asıl davada davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 07/11/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır